AMAÇ: Kas iğciği aferentlerinin tibialis anterior motor nöronları ile sinaptik bağlantısını incelemek üzere insan
tibialis anterior motor ünitelerinin germe refleks cevapları incelendi.
GEREÇ ve YÖNTEM: Üç tip germe uyarısı uygulandı ve sonuçlar iki farklı metot ile analiz edildi. Uyarılar hafif
vuruş, rampa veya yarı sinüs şeklinde kullanıldı. Motor ünitelerde uyarı sonrası oluşan cevaplar ortalama
yüzeyel elektromiyogram (SEMG), peristimulus time histogram (PSTH) ve peristimulus frekansgram (PSF) ile
analiz edildi.
BULGULAR: SEMG ve PSTH yöntemleri ile incelendiğinde hafif vuruş şeklindeki uyarının genelde beş ayrı
refleks cevabı oluşturduğu gözlemlendi. Aynı motor ünite verileri PSF tekniği ile analiz edildiğinde sadece iki
eksitatör refleks cevabı görüldü. PSF yöntemi PSTH’ta gözlemlenen ilk iki eksitatör refleks cevabı sırasında ilgili
motor ünitenin ateşleme frekansında kayda değer bir artış olduğunu gösterdi. Bunun yanında, PSTH ile görülen
sessiz periyotlar sırasında nadir olarak görülen ateşlemelerin frekanslarının uyarı öncesi dönemdekinden daha
yüksek olması bu “sessiz” periyotların aslında net eksitatör etkilerin devam ettiği dönemler olduğunu
göstermiştir. Rampa şeklindeki germe uyarısının da SEMG ve PSTH ile gözlemlenebilen tepeler ve çukurlar
oluşturduğu görüldü. PSF analizinde ise bu tepeler ve çukurların birçoğu için ateşleme frekanslarında artış
görüldü. Yarı-sinüs şeklindeki uyarı sonrasında hem SEMG ile hem de PSTH ile oldukça uzun süreli bir
eksitasyon ve ardından uzun süreli bir inhibisyon gözlemlendi. Motor ünite ateşleme frekansındaki artışın ise
eksitasyon olarak görülen bölgenin ötesinde, SEMG ve PSTH ile “inhibisyon” görülen bölgede de devam ettiği
görüldü.
SONUÇ: Sonuçlar, bir motor nöronun ateşleme frekansı ile kendisine gelen efektif sinaptik girdi arasında lineer
bir ilişki olduğu ve bu yüzden membran potansiyelindeki değişimleri daha iyi bir şekilde yansıttığı gerçeği
ışığında tartışılmıştır.
Anahtar Kelimeler: Kas iğciği refleksi, Yüzeyel elektromiyogram, Peristimulus time histogram (PSTH),
Peristimulus frekansgram (PSF), İnsan tibialis anterior kası
Stretch reflex in human tibialis anterior motor units
OBJECTIVES: Reflex responses of the tibialis anterior motor units to stretch stimulus were investigated to
pinpoint synaptic connections of muscle spindle afferents to tibialis anterior motoneurons in human.
MATERIALS & METHODS: Three types of stretch stimuli were applied and results were analysed using two
different methods. The stimuli were simple tap-like stretch; ramp-and-hold stretch; and half-sine stretch.
Stimulus induced responses in single motor units were analysed using averaged surface electromyogram
(SEMG) and peristimulus time histograms (PSTH) and peristimulus frequencygram (PSF).
RESULTS: Using SEMG and PSTH, we found that the tap-like stretch stimulus induced five reflex responses.
Using the same data, the PSF technique indicated only two excitatory reflex responses. The PSF displayed that
the first two of the excitatory reflexes in the PSTH induced significant increase in the discharge rate of the
related unit. The silent periods in the PSTH were actually continuations of the net excitatory effects as the
discharge rate of the low number of occurrence during these ‘silent’ periods were higher than the prestimulus
discharge rates. Stretch stimuli in the shape of ramp-and-hold induced several peaks and troughs in the SEMG
and PSTH. PSF analyses displayed increase in discharge rates in the most of related peaks and troughs. Half-
sine stretch stimulus induced a long-lasting excitation followed by a long-lasting inhibition in SEMG and PSTH.
The increase in the discharge rate however lasted for the entire duration of the stimulus and continued through
the ‘inhibitory’ phase as indicated in SEMG and PSTH.
CONCLUSION: The results are discussed in the light of the fact that the discharge rate of a motoneuron has a
strong positive linear relationship with the effective synaptic input it receives.
Keywords: Muscle spindle reflex, Surface electromyogram, Peristimulus time histogram (PSTH), Peristimulus
frequencygram (PSF), Human tibialis anterior muscle
Poster Bildiriler / Poster Presentations
95
P02
Progresif supranukleer felç ve primer progresif donma
fenomeninde refleks incelemeler
Meral E. Kızıltan, Ayşegül Gündüz, Güneş Kızıltan, Anıl Tekeoğlu, Melis Sohtaoğlu
İstanbul Üniversitesi, Cerrahpaşa Tıp Fakültesi, Nöroloji Anabilim Dalı, Istanbul
Istanbul University, Cerrahpasa School of Medicine, Department of Neurology, Istanbul, Turkey
AMAÇ: Donma fenomeni (Freezing of gait, FOG) Parkinsonyan sendromların özellikle progresif supranukleer felcin
(PSF) sık rastlanan bir bulgusu olduğu gibi ağırlıklı olarak progresif donma fenomeni ve yazı yazma ve konuşma
bozuklukları ile seyreden diğer hareket bozukluklarının olmadığı formu primer progresif FOG adını alabilir. PSF’de
otopsi serilerinde patolojinin pedünkülopontin nukleus ve nukleus retikularis pontis kaudaliste olduğu gösterilmiş,
motor kontrol bozukluklarının anlaşılmasında geleneksel olarak başvurulan refleks çalışmalarda beyin sapı
reflekslerinin inhibe olduğu PPFOG’da ise tersi durumun varlığı gösterilmiştir. Bu bilgiler ışığında postür
sağlanması ve lokomosyondan sorumlu yapılar ile ilişkisi gösterilen beyin sapı merkezli trigeminoservikal refleks
(TCE) ve akustik irkilme refleksi (AİR) ile medulla spinalis merkezli nosiseptif fleksör refleksin (NFR) PPFOG, PSF
ve normal kontrollerdeki özelliklerini incelemeyi amaçladık.
GEREÇ ve YÖNTEM: Yaş ve cinsiyetleri benzer 7 PSF ve 7 PPFOG olgusu ile 16 normal kontrolde göz kırpma
refleksi (GKR), TCR, AİR ve NFR incelendi.
BULGULAR: Tüm gruplarda GKR latansları normal ve benzerdi. TCR (pSC =0,007 ve pSCM= 0,023) ve AİR
(p=0,005) varlığı PSF grubunda en düşük PPFOG grubunda en yüksekti. PSF’de habituasyon daha kolay
olmasına karşın PPFOG’da habituasonun da azaldığı gözlendi.
SONUÇ: Bulgularımız, literatürdekine benzer şekilde ve daha önce bildirilen beyin sapı dejenerasyonu ile
uyumlu olarak PSF’de AİR, TCR ve NFR inhibisyonu olduğunu göstermiştir. PPFOG’de ise durum tam tersi
olmaktadır. Bu bulgu da literatürde bildirilen dejenerasyonun daha üst merkezlerde olduğu varsayımını
desteklemekte ve aynı zamanda bu iki hastalığın klinik ve elektrofizyolojik ayrımında rol oynayabileceğini akla
getirmektedir.
Anahtar Kelimeler: Donma refleksi, Progresif supranukleer palsi, Trigeminoservikal refleks, İşitsel sıçrama
refleksi, Nosiseptif fleksör refleksi
Reflex studies in distinction of progressive supranuclear palsy and primary
progressive freezing of gait
OBJECTIVES: Freezing of gait (FOG) is a common feature of Parkinsonian syndromes, especially progressive
supranuclear palsy. However, primary progressive freezing of gait (PPFOG) manifests predominantly as
progressive freezing gait and difficulties of writing or speaking without accompanying any other movement
disorders. Autopsy series showed there exists degeneration of pedunculopontine nucleus and nucleus reticularis
pontis caudalis. Reflex studies which are traditionally used in understanding pathophysiology of motor control
disorders demonstrated inhibition of brainstem reflexes in PSP whereas it was just opposite in PPFOG. With this
knowledge we aimed to investigate brainstem trigeminocervical reflex (TCR) and acoustic startle reflex (ASR)
as well as spinal nociceptive flexor reflex (NFR) in PPFOG, PSP and healthy volunteers.
MATERIALS & METHODS: Blink reflex (BR), TCR, ASR and NFR were examined and compared in sex and age
matched 7 PSP, 7 PPFOG and 16 healthy volunteers.
RESULTS: Latencies of BR were normal and similar in all groups. Presence rate of TCR (pSC =0.007 ve pSCM=
0.023) and ASR (p=0.005) were lowest in PSP group and highest in PPFOG group. Habituation was easy in PSP
whereas it was decreased in PPFOG.
CONCLUSION: Similar to findings in literature our results showed inhibition of ASR, TCR and NFR in line with
brainstem degeneration in PSP. The opposite finding in PPFOG group supported the idea that degeneration in
the centers superior to brainstem is the mainstay in the PPFOG group and may play a role in the clinical and
electrophysiological distinction of these two disorders.
Keywords: Freezing of gait, Progressive supranuclear palsy, Trigeminocervical reflex, Acoustic startle reflex,
Nociceptive flexor reflex
Poster Bildiriler / Poster Presentations
96
P03
Palmar bölgenin sensitif innervasyon yoğunluğu
Nigar Keles
1
,
Ramazan Yavuz Arıcan
1
, Cumhur İbrahim Başsorgun
2
, İnanç Gürer
2
, Muzaffer Sindel
1
,
Haluk Özcanlı
3
1
Akdeniz Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Anatomi Anabilim Dalı, Antalya
2
Akdeniz Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Patoloji Anabilim Dalı, Antalya
3
Akdeniz Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Ortopedi ve Travmatoloji Anabilim Dalı, Antalya
1
Akdeniz University. Faculty of Medicine, Department of Anatomy, Antalya, Turkey
2
Akdeniz University. Faculty of Medicine, Department Pathology, Antalya, Turkey
3
Akdeniz University. Faculty of Medicine, Department of Orthopedics and Traumatology, Antalya, Turkey
AMAÇ: Karpal tünel cerrahisinde elin palmar yüzünün sensitif innervasyonu oldukça önem taşımaktadır. Palmar
bölgenin sensitif innervasyonu median sinir ve ulnar sinirin kutanöz dalları tarafından sağlanır. Her iki sinirin cilt
innervasyonunu sağlayan sinir dalları genellikle proksimalden distale doğru uzanırken, ulnar sinirin daha çok
transvers dallar verdiği bazı araştırmacılar tarafından ortaya konulmuştur. Ayrıca her iki palmar kutanöz sinir
arasında bağlantılar gösterilmiştir. Palmar kutanöz sinir yaralanmaları ve bunun sonucu ortaya çıkan ağrılı
nörinomlar karpal tünel cerrahisinin en sık gözlenen komplikasyonlarındandır. Palmar bölgenin innervasyon
özelliklerinin ortaya konması karpal tünel cerrahisi ve diğer palmar bölge kesilerinde ameliyat sonrası
morbiditenin azaltılması için oldukça önem taşımaktadır.
GEREÇ ve YÖNTEM: Çalışmamızda 10 adet yeni (6 erkek, 4 bayan) kadavradan elde edilen 20 adet el
materyali kullanıldı. El bileği seviyesinden Kaplan kardinal çizgisine kadar 2 cm’lik aralıklarla 4 transvers blok
alındı ve her blok medyal, santral ve lateral olmak üzere 3 eşit parçaya bölündü. Bölgeden alınan doku
örneklerinin S100 immunboyanmaları incelenerek bölgelerin sinir lifi sayımları yapıldı.
BULGULAR: Palmar bölgenin medial dermis tabakasındaki sinir lif sayısı 50±13, subkutan yağ dokusunda
28±14 olarak belirlenmiştir. Santral dermis tabakasındaki sinir lif sayısı 43±20, subkutan yağ dokusunda 13±6
iken lateral dermis tabakasındaki sinir lif sayısı 63±27, subkutan yağ dokusunda 19±13 olarak belirlenmiştir.
SONUÇ: Çalışmamızda karpal tünel cerrahisi sırasında yapılan insizyonlar sonucunda ortaya çıkan sinir
harabiyetini minimum seviyeye indirgeyebilmek için bölgedeki en uygun insizyon alanının (internervous plane)
tespiti amaçlanmıştır. Çalışmamızın sonucuna göre özellikle santral bölgenin insizyon alanı olarak tercih
edilmesinin olası komplikasyonları azaltacağını düşünmekteyiz.
Anahtar Kelimeler: Sensitif innervasyon, Palmar bölge, İmmünohistokimya, Karpal tünel cerrahisi
The sensitive innervation density of palmar region
OBJECTIVES: The sensitive innervation of the palmar region of hand has an important role in carpal tunnel
surgery. The cutenous branches of median and the ulnar nerves supplies the innervation of palmar region. The
branches of both nerves lies usually from proximal to distal part. Furthermore it is reported that the ulnar nerve
gives transverse branches. The connections between these cutaneous nerves are also mentioned in the
previous studies. The palmar cutaneous nerve injuries and the related painful neurinomas are the usual
complications of the carpal tunnel surgery. The innervation features of the palmar region has a great role to
reduce the postoperative morbidity of carpal tunnel surgery and the palmar region incisions.
MATERIALS & METHODS: A total number of 20 hand obtained from 6 male and 4 female fresh cadavers
included in this study. Four transverse blocks from wrist to Kaplan cardinal line were obtained by 2 cm interval.
Each block includes medial, central and lateral parts equally. The specimens taken from the area were
immunstained by S100 and the nerve fiber countings were performed.
RESULTS: In the palmar region the number of nerve fibers in the medial dermis layer was 50±13, and in the
subcutaneous fat tissue was 28±14. The number of nerve fibers in central dermis was 43±20, and in the
subcutaneous fat tissue was 13±6. Additionally the number of nerve fibers in the lateral dermis layer was
63±27, and in the subcutaneous fat tissue was 19±13.
CONCLUSION: In the present study we aimed to determine the optimal incision area (internervous plane) in
order to minimize the sensitive loss due to carpal tunnel surgery. As a result of the present study the probable
complications can decrease by the prefence of the central region as incision area.
Keywords: Sensitive innervation, Palmar region, Immunohistochemistry, Carpal tunnel surgery
Poster Bildiriler / Poster Presentations
97
P04
Duyusal engelli bireylerde koku duyusunun incelenmesi
Adile Öniz, İpek Erdoğan, Onur Bayazıt, Murat Özgören
Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi, Biyofizik Anabilim Dalı, İzmir
Dokuz Eylül University, Faculty of Medicine, Department of Biophysics, Izmir, Turkey
AMAÇ: Duyusal engelli bireyler (görme engelli, işitme engelli) ile sağlıklı bireyler arasında koku duyusu
açısından farklılık olup olmadığının incelenmesidir.
GEREÇ ve YÖNTEM: Yüz otuz üç katılımcının tamamı uygulamayı başarıyla tamamladı. 41 işitme engelli (22
kadın, yaş ort. 14.39±1.24), 40 görme engelli (17 kadın, yaş ort. 13.55±1.43) ve 52 sağlıklı (24 kadın, yaş ort.
13.48±1.09) birey çalışmaya katıldı. Katılımcıların koku performansları; koku eşiği belirleme, koku tanımlama
ve koku ayırt etme olmak üzere üç alt testten oluşan Koku Çubukları (Sniffin’ Sticks) Test Bataryası kullanılarak
ölçüldü. Elde edilen veriler SPSS 11.0.1 aracılığıyla tek yönlü ANOVA testi ile değerlendirildi.
BULGULAR: Koku ayırt etme testinde sağlıklı bireyler (12.32±1.81), işitme engelli bireylerden (10.87± 2.29)
daha başarılı performans sergilemişlerdir (p<.05). Koku tanımlama bölümünde, görme engelli (11.45±1.99) ve
sağlıklı bireyler (11.96±1.48), işitme engelli bireylerden daha yüksek puanlar almışlardır (9.87±2.01) (p<.05).
Görme engelli bireyler ile sağlıklı bireyler arasında koku tanımlama performansları açısından farklılık
görülmemiştir. Koku eşiği belirleme testi sonuçlarında üç grup arasında istatistiksel olarak anlamlı farklılık
bulunmamıştır (işitme engelliler: 7.40±3.47, görme engelliler: 8.45±3.35, sağlıklı kişiler: 8.00±2.73). Genel
koku performansları sonuçları incelendiğinde, koku tanımlama bölümüyle benzer sonuçların olduğu görülmüştür
(görme engelliler 31.65±5.09, işitme engelliler 28.15±5.56, sağlıklı kişiler 32.30 ±3.86).
SONUÇ: Duyusal engelli bireyler ile yapılan bu çalışma, alandaki araştırmalar için davranışsal planlama ve
ölçümlerde nesnel bir model olma özelliği taşımaktadır. Ayrıca çalışma, duyusal engelli bireylerin beyin kapasite
kullanımının incelenmesinde koku duyusunun farklı alt özellikleriyle ölçülebilir önemli bir modalite olduğunu
göstermektedir.
Anahtar Kelimeler: Koku performansı, Koku çubukları, Görme engelli, İşitme engelli
Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Klinik ve Laboratuvar Araştırmaları Etik Kurulu tarafından onaylanmıştır
(Protokol No:243). TÜBİTAK 108S113 numaralı projesi bünyesinde gerçekleştirilmiştir.
Investigation of olfaction in sensory disabled individuals
OBJECTIVES: The aim of this study is to examine whether there is a difference between sensory disabled and
healthy individuals in odor performance.
MATERIALS & METHODS: One hundred and thirty three participants completed the applications successfully.
41 deaf (22 female, mean age 14.39±1.24), 40 blind (17 female, mean age 13.55±1.43) and 52 healthy (24
female, mean age 13.48±1.09) participated in the study. Individuals’ odor performance was measured by
Sniffin’ Sticks that consists of odor threshold, odor discrimination and odor identification. Obtained data was
evaluated by SPSS 11.0.1 and one-way ANOVA was used for statistical analysis.
RESULTS: In results of discrimination, healthy students (12.32±1.81) had significantly better performance
than deaf students (10.87±2.29) (p < .05). For threshold test; there were no significant differences between
groups (deaf students: 7.40±3.47, blind students: 8.45±3.35, healthy students: 8.00±2.73), for identification,
both blind students (11.45±1.99) and healthy students (11.96±1.48) had significantly higher points than deaf
students (9.87±2.01). On the contrary there was no difference between blind and healthy students. Total
points (TDI) displayed similar to results of identification (blind 31.65 ±5.09, deaf 28.15 ±5.56, healthy 32.30
±3.86).
CONCLUSION: This study in the sensory disabled can be used as a template for assessing and designing
behavioral as well as objective research studies. Additionally, current study showed that olfactory sensation
with its subcategories can be regarded as a measurable modality in investigation of brain capacity in sensory
disabled individuals.
Keywords: Odor performance, Sniffin’ Sticks, Blind, Deaf
Approved by Dokuz Eylül University Faculty of Medicine Clinical and Laboratory Research Ethics Committe
(Protocol number:243). Supported by TÜBİTAK (Project number: 108S113).
Poster Bildiriler / Poster Presentations
98
P05
İnsülin ve roziglitazonun diyabetik sıçan papiller kalp kası elektriksel aktiviteleri
üzerine etkisi
Servet Kavak
1
, Aydın Him
2
, Mustafa Emre
3
1
Yüzüncü Yıl Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Biyofizik Anabilim Dalı, Van
2
Yüzüncü Yıl Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Fizyoloji Anabilim Dalı, Van
3
Çukurova Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Biyofizik Anabilim Dalı, Adana
1
Yuzuncu Yil University, Faculty of Medicine, Biophysics Department, Van, Turkey
2
Yuzuncu Yil University, Faculty of Medicine, Physiology Department, Van, Turkey
3
Cukurova University, Faculty of Medicine, Biophysics Department, Adana, Turkey
AMAÇ: Bu çalışmanın amacı, diyabetik sıçan modelinde insülin ve roziglitazonun sol ventrikül papiller kası
elektrofizyolojik özelliklerine olan etkileri ve bunların olası mekanizmalarını araştırmaktır.
GEREÇ ve YÖNTEM: Çalışma için ağırlıkları 270 ile 300 g arasında değişen Wistar türü, albino, erkek sıçanlar
kullanıldı. Çalışmaya alınan denekler, kontrol ve 4 farklı diyabetli grup olmak üzere 5 gruba ayrıldı. Diyabet,
streptozotosinin (45 mg/kg) tek sefer kuyruk veninden verilmesiyle oluşturuldu. Diyabet (D),
Diyabet+Roziglitazon (D+RZG), Diyabet+İnsülin (D+İNS) ve Diyabet+Roziglitazon+İnsülin (D+RZG+İNS)
grupları oluşturuldu. Tedavi gruplarına roziglitazon (4mg/kg/gün) gavaj yolu ile sekiz hafta boyunca günde bir
kez, NPH insülin (1U) ise subkutan olarak günde iki kez verildi. Klasik mikroelektrot kayıt tekniği ile papiller kalp
kası hücrelerinde dinlenim zar potansiyeli, aksiyon potansiyeli genliği ve süresi ölçüldü.
BULGULAR: Diyabetik grupta dinlenim zar potansiyeli kontrole göre anlamlı derecede depolarize oldu
(p<0.05). D+RZG grubunda ise dinlenim zar potansiyeli D grubuna göre anlamlı derecede daha depolarizeydi.
Diyabet grubunda aksiyon potansiyeli genliği kontrol grubuna göre anlamlı olarak daha büyüktü (p<0.05). D
grubuna göre D+RZG, D+İNS ve D+RZG+İNS gruplarında aksiyon potansiyeli genliklerindeki artış istatistiksel
olarak anlamlı bulundu (p<0.05). Aksiyon potansiyeli depolarizasyon ve repolarizasyon süreleri tüm diyabet
gruplarında kontrole göre anlamlı derecede uzamıştı (p<0.05).
SONUÇ: Bir antidiyabetik ajan olan roziglitazon, deneysel diyabetik sıçanların genel durumuna ilişkin bazı
parametrelerde (vücut ağırlığı, kan şekeri vs.) iyileşme sağlamıştır. Bu çalışmada hem insülin hem de
roziglitazon aksiyon potansiyeli süresinde uzamaya neden olmuştur ve potasyum kanal akım yoğunluğundaki
azalma muhtemelen aksiyon potansiyeli süresinin uzamasından sorumludur.
Anahtar Kelimeler: Diyabet, Sıçan papiller kalp kası, Roziglitazon, Aksiyon potansiyeli, Dinlenim zar potansiyeli
The effects of insulin and rosiglitazone on the rat papillary heart muscle
Dostları ilə paylaş: |