hava yolu tıkanması, titreme, ajitasyon, deliryum, ağrı, bulantı, kusma, hipotermi, otonom labilite riskleri ile birlikte gelir
Cerrahi morbidite ve mortalitelerin çoğu, postoperatif dönemde oluşmakta
Cerrahi girişim geçiren yaşlı olguların tedavi sürecinde de en kritik dönemlerden biri
Bu dönemde yakın ve yeterli bakım postoperatif komplikasyonların en aza indirilmesi için gerekli
Chung ve ark. 17638 ambulatuar cerrahi hastasın
Chung ve ark. 17638 ambulatuar cerrahi hastasın
65 yaş üzeri olgularda PACU’da yan etki insidansını %3.1
Aşırı ağrı, bulantı ve kusma, santral sinir sistemi komplikasyonları, kardiyovasküler, solunumsal komplikasyonları ve aşırı kanamayı da içeren
Herhangi bir PACU olayı sıklığı, 65 yaş altındaki hastalarda, 65 yaş üzeri hastalar ile karşılaştırıldığında 4 kat daha fazladır
Ambulatuar cerrahi hastalarında PACU’de karşılaşılan istenmeyen olay sıklığının yaş ile ilişkili olmadığı bildirilmekte.
PACU’de gözlenen yan etkilerin sıklığının en önemli belirleyicileri
PACU’de gözlenen yan etkilerin sıklığının en önemli belirleyicileri
Cerrahi işlem, anestezi tipi, işlemin süresi ve işlem öncesi tıbbi durum
Hines ve ark 18473 hastada PACU komplikasyon oranını %23.7
Ambulatuar hastalarda PACU komplikasyonuna neden olan faktör
Cerrahi işlemin tipi, anestezi tipi, operasyonun süresi, acil cerrahi ve ASA sınıfı
Yaş ile PACU komplikasyonları arasında özel bir ilişki bulunmamakta
PACU komplikasyonlarının özellikle ortopedi ve genel cerrahi işlemleri ile ilişkili
Yaşlı hastaların postoperatif bulantı kusma sıklığı ile ilişkili çalışmaların sonuçları çelişkili
Yaşlı hastaların postoperatif bulantı kusma sıklığı ile ilişkili çalışmaların sonuçları çelişkili
Bir çalışmada; 65 yaş üzerindebulantı ve kusma sıklığı %0.69; 65 yaş altında %2.73
Yaşlı hastalarda gençler ile karşılaştırıldığında cerrahi girişimlerin daha yüksek bir oranı lokal anestezi altında uygulanması sonuçları etkileyebilmekte
Postoperatif bulantı kusmanın belirlenmesinde kullanılan risk faktörü sorgulaması yaşı önemli bir risk faktörü olarak içermemektedir.
Apfel: PONV ile ilişkili dört risk faktörünün kadın cinsiyet, önceki PONV, sigara içmeme ve postoperatif opioid kullanımı
Yaş postoperatif bulantı kusma ile ters orantılı
PONV riskinin, 50 yaşından sonraki her on yıl için %17 oranında azalmakta
Bununla birlikte bazı çalışmalar: bulantı için yaş belirleyici değil, sadece postoperatif kusma üzerine etkisi mevcut
Hem genç hem de yaşlı hastalarda postoperatif dönemde bulantı ve kusmanın önlenmesine yönelik stratejiler etkin şekilde kullanılmalıdır.
Nonambulatuar cerrahi olgularda anestezi ile ilişkili yan etki izlem çalışması: AIMS
Nonambulatuar cerrahi olgularda anestezi ile ilişkili yan etki izlem çalışması: AIMS
Derlenme ünitesini ciddi yan etkilerin oluşabildiği önemli bir alan
Derlenme ünitesinde yaşanan komplikasyonlarının %23 respiratuar,
%21 ise hava yolu kaynaklı
Yaşlı olgular farklı nedenlerle postoperatif solunumsal ve pulmoner komplikasyonlara daha yatkın
65 yaş üzerindeki hastalarda perioperatif dönemde kaybedilmeleri: %40 oranında solunum sistemi ile ilgili postoperatif komplikasyonlar
Postoperatif pnömoni, hipoksemi, hipoventilasyon veya atelektazi sıklığının 69 yaş üzeri olgularda %2.1’den %10.2’ye çıktmakta
Postoperatif pulmoner komplikasyon ile ilişkili güçlü önbelirleyiciler;
Postoperatif pulmoner komplikasyon ile ilişkili güçlü önbelirleyiciler;
preoperatif dönemde konjestif kalp yetmezliği öyküsü,
aritmiler,
demans,
serebrovasküler olaylar,
nöbet,
acil cerrahi girişim olduğunu bildirilmiş.
Yaşlı olgularda yandaş hastalıklar da postoperatif pulmoner komplikasyonlarada artışa neden olabilmektedir.
Yaşla oluşan pulmoner değişiklikler yaşlı olgularda pulmoner rezervi sınırlandırır.
Yaşla oluşan pulmoner değişiklikler yaşlı olgularda pulmoner rezervi sınırlandırır.
İlaç farmakokinetik ve farmakodinamiklerinin yaşla birlikte değişmesi de postoperatif pulmoner komplikasyon artışı nedenleri arasında
İlaç farmakokinetik ve farmakodinamiklerinin yaşla birlikte değişmesi de postoperatif pulmoner komplikasyon artışı nedenleri arasında
Opioid ve inhalasyon ajanlarının uzamış ve rezidüel etkileri
Ortopedik, üst abdominal ve intratorasik prosedürler, postoperatif hipoksemi ile diğer respiratuvar komplikasyonları şiddetlendirmede bağımsız bir etkiye sahip.
Yaşlı hastalar genç ve orta yaşlı erişkinlere oranla hipoksi gibi olumsuz etkilere daha az dirençli.
Postoperatif hipoksemi, yaşlı cerrahi hastaların %20-%60’ında oluşabilir
Bu nedenlerle
Bu nedenlerle
Cerrahi girişim tamamlandıktan sonra yaşlı olgularda trakea aspirasyonu olabildiğince etkin ve kısa süre içinde yapılmalıdır.
Aspirasyonun bir kısım alveollerde kollapsa, akciğer kompleansında azalmaya ve hipoksiye neden olabileceği unutulmamalıdır.
Yaşlı olgular solunum sayısı ve derinliği yeterli olmadan postoperatif bakım ünitesine alınmamalıdır.
Yaşlı olguların erken postoperatif dönemi yoğun bakımda geçirmeleri; pulse oksimetre ile monitörize edilmeleri; oksijen tedavisi, postoperatif ağrı tedavisi, solunum egzersizleri ve fizyoterapi konusunda duyarlı davranılmalıdır.
Yaşlı olgularda solunumsal yetmezliğin en önemli nedenlerinden biri nöromuskuler blokajın yetersiz geri döndürülmesi
Yaşlı olgularda solunumsal yetmezliğin en önemli nedenlerinden biri nöromuskuler blokajın yetersiz geri döndürülmesi
Rezidüel nöromuskuler blokaj, TOF cevabının 0.7’den düşük olması
Rezidüel nöromuskuler blokaj oranı
pankuronyum kullanılan olgularda %26,
atrakuryum veya vekuronyum kullanılan olgularda ise %5.3
Diğer bir çalışma: vekuronyum kullanılan olguların %42’sinde rezidüel paralizi
Hem Alzheimer hastalığı hem de Parkinson hastalığı erken dönemde yutma bozuklukları ile karakterizedir.
Bu tip hastalarda postoperatif derlenme odasında aspirasyon yapılması gereksinimi olabilir.
Ayrıca hasta, olası aspirasyon sorunlarından korunmak için başyukarı pozisyonda yatmalıdır.
Yaşlı olgular ve aile fertleri bu potansiyel tehlike için uyarmak ve oral alımı postoperatif 24-48 saate dikkatli ayarlanarak yakından takip edilmelidir.
Yaşlılarda derlenme odasında istenmeyen kardiyovasküler olay sıklığına ait veriler değişken
Yaşlılarda derlenme odasında istenmeyen kardiyovasküler olay sıklığına ait veriler değişken
Chung ve ark: 65 yaş üstü istenmeyen kardiyovasküler olay sıklığı %1.06; 65 yaş altı %0.41
Hipertansiyon kardiyovasküler istenmeyen olayların yarısından fazlasını oluşturmakta, bunu bradikardi ve iskemi izlemekte
Ortalama yaşı 78 olan 544 hastanın incelendiği bir çalışmada: kardiyovasküler komplikasyonlar %10.3 ile postoperatif morbiditenin en önemli nedeni
Oluşan komplikasyonlar iskemi, myokard infaktüsü, kalp yetmezliği, disritmiler
Postoperatif kardiak olay belirteçleri:
ciddi preoperatif komorbidite (ASA ≥ 3),
preoperatif veya intraoperatif dönemde kalp yetmezliği belirteçlerinin bulunması
Kardiak olayların en sık rastlanan tipi disritmi, en az rastlanan tipinin myokardial infaktüs
Diğer bir çalışmada 80 yaş üzeri olgularda postoperatif kardiovasküler olay sıkığı %12
Preoperatif dönemde konjestif kalp yetmezliği veya aritmi öyküsünün olması, postoperatif dönemde kardiak olay oluşmasının güçlü belirteçleri
Yaşlı olgularda preoperatif dönemde kalp yetmezliğinin tanısı ve tedavisi, postoperatif kardiovasküler komplikasyonlardan korunmada en önemli faktörler arasında
Yaşlı olgularda preoperatif dönemde kalp yetmezliğinin tanısı ve tedavisi, postoperatif kardiovasküler komplikasyonlardan korunmada en önemli faktörler arasında
Özellikle preoperatif dönemde, postoperatif kardiak komplikasyon açısından belirteç olan öykü ve fizik bakı bulgularını yansıtan hastalar başta olmak üzere, cerrahi girişim öncesi iskemi ve aritmi öyküsü bulunan yaşlı olgular derlenme döneminde ve postoperatif dönemde yoğun bakım ünitelerinde izlenmeli, monitörizasyon yöntemleri ve uygun tedaviler kesintisiz uygulanmalıdır.
Hipotansiyon özellikle aterosklerotik, hipertansif ve şişman geriatrik olgularda sık rastlanan bir kardiovasküler sorundur.
Hipotansiyon özellikle aterosklerotik, hipertansif ve şişman geriatrik olgularda sık rastlanan bir kardiovasküler sorundur.
Yetersiz sıvı ve kan replasmanı sonucu görülebildiği gibi, baroreseptör aktivitesinin, otonom sinir sistemi ve adrenal bez fonksyonlarının yetersizliği sonucu da oluşabilir.
Geriatrik olgularda var olan bazı özellikler, bu olgularda hipotansiyon gelişimi ve tedavisinde dikkat edilecek noktaları belirlemekte.
Geriatrik kullanılan bromokriptin, levodopa, ve trisiklik antidepresanlar gibi ilaçlar ortostatik hipotansiyon ile ilişkilidir ve kan basıncını dramatik bir şekilde etkiler.
Geriatrik kullanılan bromokriptin, levodopa, ve trisiklik antidepresanlar gibi ilaçlar ortostatik hipotansiyon ile ilişkilidir ve kan basıncını dramatik bir şekilde etkiler.
Anestezik ilaçların farmakokinetik ve farmakodinamiğinde oluşan değişiklikler, bu ilaçların artık etkilerinin uzamasına neden olur.
Ek olarak yaşlı olgularda polifarmasi sık gözlenmektedir ve olası ilaç etkileşimleri de kan basıncı üzerine etkilidir.
Yaşlılarda kardiak ritm değişikliklerinin kan basıncı üzerine etkileri büyüktür.
Bu nedenle kalp hızı ve ritminde değişikliklerin hipotansiyona eşlik ettiği olgularda, kalp hızı ve ritminin restorasyonu, başlangıç sıvı tedavisinden önce gelebilmektedir.
Bradikardi de hipotansiyona neden olabilmektedir
Pek çok cerrahi olguda, hipotansiyonun ilk tedavisi sıvı verilmesidir.
Pek çok cerrahi olguda, hipotansiyonun ilk tedavisi sıvı verilmesidir.
Bununla birlikte geriatrik olgularda sıvı tedavisi sırasında dikkatli olunmalı, geriatrik olgularda volum bağımlı kardiak işlevlerin yanında volum kısıtlı kardiak işlevlerin varlığı unutulmamalıdır.
Sıvı resüsitasyonu ve kan transfüzyonu santral ven basıncı kontrolü ile göreceli olarak uzun sürede yapılmalıdır.
Alfa adrenerjik ajanlar periferal vazokonstrüksiyon yoluyla hipotansiyonu düzeltebilir.
Alfa/beta agonist ajanlar da hem periferal vazokonstrüksiyon hem de kalp atımı artışı ile hipotansiyonun düzeltilmesinde etkindir.
Tolore edilebildiği durumda trendelenburg pozisyonu da hipotansiyon tedavisinde geçici olarak kullanılabilecek bir manevradır.
Kardiyak fonksiyon bakımından, yaşlı olgularda
Kardiyak fonksiyon bakımından, yaşlı olgularda
azalmış beta-adrenerjik yanıt bulunduğu;
iletim anormallikleri,
bradiaritmi ve
hipertansiyon insidansının artmış olduğu bilinmektedir.
Kardiyak iletim yollarının fibrotik infiltrasyonu ve miyokardiyal elastik lifler ile yer değiştirmesi, yaşlı olguları iletim gecikmesi ile atriyal ve ventriküler ektopiye duyarlı hale getirmektedir.
Postoperatif atriyal aritmi ile atriyal fibrilasyon (AF) nonkardiyak ameliyat geçiren yaşlı hastalarda %6.1, kardiyotorasik operasyonlardan sonra %10-%40 arasında görülmektedir.
Postoperatif dönemde AF, ameliyattan ortalama 69 saat sonra oluşmaktadır.
Postoperatif AF’nin öngörülmesinde 60 üzeri yaşın en güçlü faktördür.
Preoperatif kalp atım hızının 74 atım/dak üzerinde olması da postoperatif AF ile bağımsız olarak ilişkili bir faktör olarak görülmektedir
Derlenme odasına alınan tüm olgularda yaştan bağımsız olarak en sık gözlenen nörolojik komplikasyon bilinç durumu değişikliği, sıklığı %0.6
Derlenme odasına alınan tüm olgularda yaştan bağımsız olarak en sık gözlenen nörolojik komplikasyon bilinç durumu değişikliği, sıklığı %0.6
Ambulatuar cerrahi girişimler sonrası 65 yaş üstü olgularda sersemlik/uykulu durum sıklığı %0.13, aşırı ajitasyon sıklığı %0.04
Genel anestezi uygulanan 65 yaş altı olgularda ise postoperatif dönemde sersemlik/uykulu durum sıklığı %0.56, aşırı ajitasyon sıklığının ise %0.4
70 yaş üzeri non kardiak cerrahi girişim geçiren olgularda postoperatif nörolojik komplikasyon oranı %7.7; 80 yaş üzeri olgularda ise %15
Postoperatif dönemde mental durum değişiklikleri, deliryum ve inme oranı yaşla birlikte artmaktadır.
Postoperatif nörolojik komplikasyonların preoperatif belirteçlerinin, preoperatif dönemde demans, nöbet yada inme gibi nörolojik hastalık öyküsünün varlığı ve kötü preoperatif fonksyonel durum
Yaşlı olgularda postoperatif nörolojik komplikasyonları tanımlayan çalışmalar, bu komplikasyonların postoperatif derlenme odasında oluşma oranlarını belirlememişlerdir.
Yaşlı olgularda postoperatif nörolojik komplikasyonları tanımlayan çalışmalar, bu komplikasyonların postoperatif derlenme odasında oluşma oranlarını belirlememişlerdir.
Yaşlı olgularda derlenme odasında görülen nörolojik komplikasyonların oranı, postoperatif dönemde gözlenen oranlardan farklıdır.
Ancak bu konuyla ilgili çok az veri bulunmaktadır.
Örneğin derlenme odasında inme görülme oranı çok nadirdir.
Derlenme odasında somnolens değerlendirilirken, anestezi sırasında kullanılan ilaçların artık etkileri göz ardı edilmemelidir.
Derlenme odasında somnolens değerlendirilirken, anestezi sırasında kullanılan ilaçların artık etkileri göz ardı edilmemelidir.
Benzodiazepinler geriatrik olgularda postoperatif somnolenste en çok suçlanan ajanlardandır.
Düşük doz midazolam premedikasyonunun yaşlı olgularda derlenme süresi üzerine dramatik bir etkisi olmaktadır.
Midazolam, kısa ürolojik cerrahi girişim geçiren yaşlı olgularda, dozdan bağımsız olarak, mental fonkisyonların depresyonu nedeniyle derlenme ünitesinden çıkış süresini anlamlı olarak uzatmaktadır .
Antikolinerjik ilaçlar da klasik olarak somnolens ve deliryum ile ilişkili diğer bir ilaç grubudur.
Antikolinerjik ilaçlar da klasik olarak somnolens ve deliryum ile ilişkili diğer bir ilaç grubudur.
Anestezi sonrası ajitasyon, atropin ve skopolamin, gibi santral ilşikili antikolinerjiklerin kullanılması ile oluşabilmektedir.
Santral antikolinerjik sendrom sıklığı %1.9 ile %40 arasında değişmektedir.
Santral antikolinerjik sendromdan şüphe edildiğinde tedavide fizostigmin gibi santral etkili kolinesteraz inhibitörleri kullanılmalıdır.
Fizostigmin intravenöz veya intramuskuler yolla uygulanabilir.
Önerilen başlangıç dozu yavaş intravenöz uygulama ile 0.04 mg/kg’dır.
Fizostigmin, geniş bir yelpaze içinde periferal parasempatik yan etkilere neden olabilir.
Astımlı kişilerden bronkospazma neden olabileceğinden kullanımından kaçınılmalıdır.
Bradikardiye neden olabileceği için devamlı EKG monitörizasyonu altında uygulanmalı ve etkisi EKG monitörizasyonu ile takip edilmelidir
Derlenme odasında konfüzyon veya deliryum, tüm yaş gruplarında karşılaşılabilen bir fenomendir.
Derlenme odasında konfüzyon veya deliryum, tüm yaş gruplarında karşılaşılabilen bir fenomendir.
Derlenme deliryumu somnolensten farklıdır.
Somnolens aksi kanıtlanan kadar, ilaçların neden olduğu aşırı uykulu durum olarak tanımlanmaktadır.
Deliryum ise derlenme odasında oluşan konfüzyon yada dezoryantasyon hali olarak tanımlanmaktadır.
Derlenme odasında ajitasyon deliryumu da anestezi sonrası erken derlenme döneminde görülmekte ve kendini ajitasyon davranışları ile belli etmektedir.
Postoperatif deliryumun hem hiperaktif hem de hipoaktif formda olabileceği belirtilmektedir.
Postoperatif deliryumun hem hiperaktif hem de hipoaktif formda olabileceği belirtilmektedir.
Yapılan çalışmalarda yaşlı olgularda postoperatif deliryumun hipoaktif formunun, hiperaktif formundan çok daha sık rastlandığını bildirmektedir.
Derlenme odasında yaşanan deliryum, hastane yatışının ilerleyen günlerinde gözlenebilecek postoperatif deliryumun güçlü bir belirteci olarak tanımlanmaktadır.
Bu nedenle yaşlı olgularda derlenme döneminde mental durum değişikliklerinin takibi önem kazanmaktadır.
elektrolid dengesizlikleri, özellikle hiponatremi,
hipoglisemi ve
yetersiz tedavi edilmiş ağrı olarak bildirilmektedir.
Derlenme odasında deliryum gözlenen yaşlı olgularda bu nedenler özellikle değerlendirilip uygun tedavi yaklaşımları uygulanmalıdır.
Bunun yanında, anestezi pratiğinde sık kullanılan ilaçlardan
Bunun yanında, anestezi pratiğinde sık kullanılan ilaçlardan
sevofluran,
meperidin,
benzodiazepinler, ve
antikolinerjikler yaşlı olgularda postoperatif deliryumda suçlanan ajanlar arasındadır.
Ek olarak polifarmasi de deliryum etyolojisinde rol oynamaktadır.
Postoperatif dönemde alkol intoksikasyonu ya da çekilmesi de deliryuma neden olabilmektedir
Yetersiz ağrı tedavisi yaşlı olgularda da derlenme döneminde pek çok istenmeyen etki ile birliktedir.
Yetersiz ağrı tedavisi yaşlı olgularda da derlenme döneminde pek çok istenmeyen etki ile birliktedir.
Postoperatif ağrı, kardiyak iskemi, taşikardi, hipertansiyon ve hipoksemiye katkıda bulunarak yaşlı hastalarda istenmeyen sonuç riskini artırmaktadır.
Etkili analjezi miyokardiyal iskemi ve pulmoner komplikasyon insidansını azaltabilir, erken mobilizasyonu teşvik edebilir, hastane kalışını kısaltabilir ve tıbbi bakım masraflarını azaltabilir.
Ancak yaşlılarda postoperatif ağrı kontrolü, aşırı ilaç dozu, yan etkiler, ilaç etkileşimleri ve diğer konular nedeniyle sıklıkla yetersizdir.
Mevcut postoperatif analjezik teknikler
Mevcut postoperatif analjezik teknikler
farmakolojik olmayan yöntemler
nonsteroid anti-inflamatuvar ilaçlar,
çeşitli yollarla opioidlerin kullanımı,
lokal anestezik teknikleri (nöraksiyal, intraartiküler, periferik sinir bloğu vb) içerir.
Preemptif, multimodal yaklaşımlar, hipoksemi, kabızlık ve kaşıntı gibi opiod bağlı yan etkileri minimize etmek üzere tercih edilirler.
Opiod, nonopiod ve lokal anestezik ajanları birleştiren dengeli bir analjezik teknik önerilmektedir
Yaşlı olgular, ilaç etkileşimlerine karşı son derece duyarlıdır ve solunum depresyonu, ileus, kabızlık ve postoperatif düşmeler için artmış riske sahiptirler.
Yaşlı olgular, ilaç etkileşimlerine karşı son derece duyarlıdır ve solunum depresyonu, ileus, kabızlık ve postoperatif düşmeler için artmış riske sahiptirler.
Bu komplikasyonların olasılığı, analjeziklerin seçimi ve uygulama yollarından etkilenebilmektedir.
Klonidin, deksmedetomidin gibi ilaçların ya da nonsteroid anti-inflamatuvar ajanların, opioidlere bağlanabilen yan etkileri azaltmada değerli birer alternatif olarak göze çarpmaktadır.
Yaşlılarda morbidite ve mortaliteyi azaltmak için yeterli postoperatif analjezinin önemi tartışılmazdır.
Yaşlılarda morbidite ve mortaliteyi azaltmak için yeterli postoperatif analjezinin önemi tartışılmazdır.
Hem epidural analjezi, hem de IV PCA, mükemmel postoperatif tekniklerdir.
PCA, hastanın fiziksel ve zihinsel olarak makinayı çalıştırabilmesi şartıyla yaşlı olgularda etkili bulunmuştur.
Bölgesel anestezi teknikleri de, yaşlılar için alternatif teknikler arasındadır.
Abdominal cerrahi sonrası yaşlı hastalarda IV PCA’ye karşı hasta kontrollü epidural analjezi (PCEA) ile yapılan bir çalışmada;
Abdominal cerrahi sonrası yaşlı hastalarda IV PCA’ye karşı hasta kontrollü epidural analjezi (PCEA) ile yapılan bir çalışmada;
lokal anestezik ve opioid ile birlikte PCEA’nın, genel anezteziden sonra geleneksel IV PCA morfine göre
daha iyi ağrı kontrolü,
Daha iyi mental durum ve
daha iyi barsak fonksiyonu dönüşü sağladığı sonucuna varmıştır.
Elektif kolon cerrahisi sonrası postoperatif ağrı tedavisi için IV PCA ya da epidural analjezi gruba randomize edilen 64 hastayı içeren bir diğer çalışmada
epidural analjezi uygulanan grubun ağrı kontrolü, mobilizasyon, gastrointestinal motilite ve protein ile kalori alımında daha iyi sonuçlara sahip olduğu belirtilmiştir
Yaşlı olgularda postoperatif ağrı tedavisi için IV opioidlerden de yararlanılabilir.
Yaşlı olgularda postoperatif ağrı tedavisi için IV opioidlerden de yararlanılabilir.
Ancak opioidlerin yaşlanmaya eşlik eden farmakokinetik ve farmakodinamik değişikliklerden etkilenen bir ilaç grubu olduğu unutulmamalıdır.
Postoperatif dönemde aynı anda sadece bir opioid kullanılmalı,
özellikle ilacın IV yolla verilmesi halinde genç erişkinler için kullanılan dozun yaklaşık yarısı uygulanmalı,
toksik semptomların tanı ve sağaltımında naloksandan yararlanılmalıdır.
Bu olgularda epizodik ağrı için hızlı başlangıçlı ve kısa etkili ajanlar,
Bu olgularda epizodik ağrı için hızlı başlangıçlı ve kısa etkili ajanlar,
sürekli ağrı içinse uzun etkili ajanlar kullanılmalıdır.
Morfinin genç erişkinlerde 2.9 saat olan eleminasyon yarı ömrü yaşlı olgularda 4.5 saate yükselmektedir.
20 yaş üzerinde IV PCA’de ilk 24 saat için gerekli ortalama morfin miktarının mg olarak 100 – yaş formülü ile hesaplanabilir
Yaşlı olgularda opioidlerin proteine bağlanma oranları da değişmektedir.
Yaşlı olgularda opioidlerin proteine bağlanma oranları da değişmektedir.
İlerleyen yaş ile meperidinin proteinlere bağlanmamış fraksiyonu düşmekte ve ilacın farmakolojik olarak aktif fraksiyonu artmaktadır.
Ayrıca Santral sinir sistemi etkileri için yüksek potansiyellerinden dolayı yaşlı olgularda meperidinden kaçınılmalıdır.
Postoperatif ağrı tedavisinde opioid kullanılan yaşlı olgularda bulantı ve kabızlığın profilaktik olarak tedavi edilmesi de önerilmektedir.
Değişen otonomik fonksiyon nedeniyle
Değişen otonomik fonksiyon nedeniyle
perioperatif hipotermi hem genç hem de yaşlı cerrahi hastalarda yaygın olmasına rağmen,
yaşlı olgularda hipotermi daha sık,
daha belirgin ve
daha uzundur.
Geriatrik populasyonda kısa süreli minör girişimlerde bile rektal ısıdaki düşüş yaşla artış göstermektedir.
Bazal metabolizmada 30 yaştan sonraki her yıl için % 1 düşüş,
Bazal metabolizmada 30 yaştan sonraki her yıl için % 1 düşüş,
ilerleyen yaşla bozulmuş ısı yapımı ve
azalmış termoregülasyon yeteneği yaşlı olgularda hipoterminin sık, belirgin ve uzun olmasının nedenleri arasında sayılmaktadır.
Hipotermi sonucunda oluşan titreme oksijen tüketiminde % 400 ila % 500 gibi dramatik bir artış ve hipoksemi ile sonuçlanır.
Hipotermi sonucunda oluşan titreme oksijen tüketiminde % 400 ila % 500 gibi dramatik bir artış ve hipoksemi ile sonuçlanır.
Korunan normoterminin ise kardiyak morbiditeyi %55 oranında azalttığı gösterilmiştir.
Yaşlı olgularda hipoterminin önlenmesi yaşamsal bir önem taşımaktadır.
Aldrete ilkeleri; yaşlı olguların ne zaman anestezi sonrası derlenme ünitesinden çıkmaya hazır olduğu konusunda tatmin edici bir görüş sunmaktadır.
Aldrete ilkeleri; yaşlı olguların ne zaman anestezi sonrası derlenme ünitesinden çıkmaya hazır olduğu konusunda tatmin edici bir görüş sunmaktadır.
Ancak özellikle ayaktan yaşlı olgularda eve taburcu olmaya uygunluğun değerlendirilmesinde yetersizdir.
Bu amaçla modifiye postanestezi taburcu olma skorlama sistemi (PADSS) geliştirilmiştir.
Aldrete skoru; aktivite (ekstremiteleri hareket ettirme yeteneği), respirasyon, tansiyon, bilinçlilik düzeyi ve renge odaklanırken,
PADSS ise baş dönmesi, bulantı ve kusma, ağrı ve cerrahi kanama olmaksızın ambulasyon yeteneği gibi ilave ve konu ile ilgili parametreleri değerlendirir.
Hem Alderete derlenme skorlaması hem de PARDSS skorlamasının yaşlı olgularda da kullanılabileceği bildirilmektedir