4- Ömer. oğlu Abdullah, Tbn Abbas, Aişe vs. gibi sahabenin hepsi
Ebu Hureyre'nin hadisini alıyorlardı. Hadis kitaplarını inceleyen
bilir.
5- Sahabeden hiç kimse, Ebu Hureyre'nin naklettiği bir hadise,
ta'n etmemiş; burada hata etmiştir şeklinde bir şey
söylememiştir. Ne Ömer (r.a.) ne bir başkası böyle bir iddiada
bulunmuştur. Aksine, bir defasında Ebu Hureyre, Aişe'nin odasının
bulunduğu yere gelmiş ve:
"Ey odadaki, naklettiklerim hususunda bir diyeceğin var mı?"
demiştir. Aişe (r.a.) namazını bitirdikten sonra, rivayet ettikleri
172
[172]
Mürsel Hadis: Rasulullah'ın yakın bir devirde yaşamış olmaları dolayısıyla, sahabenin çoğunu gören ve
onlarla sohbette bulunan tabiilerin, işittikleri sahabilerİ atlayıp doğrudan doğruya Rasulullah'a is-nadla "kale
Rasulullah" diyerek rivayet ettikleri hadislere denir. (Talat Koçyiğit, Hadis Istılahları: Ankara-1980, s. 291)
173
[173]
Ebu Davud, tim: 10; Tirmizi, îlnı: 7; İbn Mace. Mukaddime': 18.
105
konusunda bir şeyin bulunmadığını belirtmiş ve şu ilavede
bulunmuştur:
"Ancak Rasulullah fs.a.v.) sizin gibi sözü peşpeşe sıralamazdı,
sözü o kadar tane tane söylerdi ki, kişi kelimelerini saymaya
kalksaydı onları sayar ve ezberlerdi."
Aişe (r.a.)'nin bu sözünden de anlaşıldığı gibi rivayet edilenlere
değil, rivayet üslubuna karşı çıkıyordu.
Aynı şekilde İbn Ömer'e de: Ebu Hureyre'nin naklettiği hadisleri
reddetmek gibi bir kanaatin olup olmadığı sorulmuş, o da:
"Hayır, ama kendisi o kadar rivayet nakletti ki bize nakledeceğimiz
pek bir şey bırakmadı." demiştir. Ebu Hureyre'nin kendisi de:
"Onlar unutmuş ben ezberlemişsem, benim ne suçum var"
demektedir. Ebu Hureyre'nin rivayetlerini çok görüyor bazısı da,
"Ebu Hureyre çok rivayet etti" diyorlardı. Bu konuda Ebu Hureyre
şöyle demektedir:
"Ebu Hureyre çok rivayet ediyor diyorlar. Hepimiz Allah'a
varacağız. (Meselenin asıl şudur): Muhacir kardeşlerim çarşılarda
ticaretle uğraşıyorlardı. Ensar kardeşim de iş-güçle meşgul idiler.
Ben ise, fakir biri idim ve hep Rasulul-lah'la (s.a.v.) beraberdim,
onlar yokken ben onun yanındaydım, onlann unuttuklarını ben
ezberliyordum. Bir defasında Rasulullah (s.a.v.) bize bir konuşma
yaptı. Sonra:
"Kim elbiseni açıp serecek" dedi. Ben elbisemi serdim, Rasulullah
benim için dua etti ve ondan sonra Rasulullah'dan (.s.a.v.) ne
duyduysam hiç unutmadım.
174[174]
Ayrıca geceyi üçe böldüğü: üçte birini namaz kılmaya, birini
hadisleri tekrar etmeye, birini de uyumaya ayırdığı rivayet
edilmektedir.
Böylece o. hadisleri zaptedip ezberlemesini Rasulul-lah'fa (s.a.v.)
beraberliğine, başka şeylerle uğraşmasına ve Rasulullah'ın
kendisine dua edişine bağlamaktadır.
Ömer b. Hattab'ın kendisi de Ebu Hureyre'den hadis alır. ihtiyaç
duyduğu hususlarda Rasulullah'dan (s.a.v.) duyduklarını sorardı.
Hadis rivayetinden dolayı onu tehdit etmiş de değildir. Ne var ki
Ömer. rivayette titiz olmayı sever ve böylece insanların cür'eîkar
davranarak hadislere İlavelerde bulunmalarının Önüne geçmeye
çalışırdı. Bu sebepledir ki Ebu Musa, imamların ittifakıyla
sahabenin büyüklerinden ve en güvenilir kişilerdendi.
6-Sahabe, fıkhi meselelerde Ebu Hureyre'den geri kimselere de
müracaat ederlerdi. Mesela Ömer (r.a.). "Ceninin diyeti"
174
[174]
Müslim, FadaU's-Sahabe; 159-160; tbn Hanbel. 2/24.
106
konusunda Hami b. Malik ve başkalarına; Osman "kocası ölen
kadının, kocasının evinde ne kadar beklemesi gerektiği
konusunda" Faria bintu Malik müracaat etmiştir. Yine Ömer (r.a.)
ve başkaları, "kocasının diyetinden kadının alacağı miras"
konusunda Dahhak b. Süfyan el-Kilabi'ye; Zeyd b. Sabit ve
başkaları da "lıayız halindeki kadından veda tavafının sakıt
olacağı" konusunda Ensar'dan bir kadına müracaat etmişlerdir.
Aynı şekilde İbn Mesud kocası ölmüş mufavvize
175[175]
kadının,
benzerlerinin mehrini alacağına dair fetva verince. Eşca'
kabilesinden bazı kimseler, Rasulullah'm (s.a.v.) Buru' bintu Vaşık
hakkında aynı hükmü uyguladığını beürtmişler. İbn Mes'ud da bu
habere son derece seviniTıişti. Yine Ebu Bekir (r.a.), Muğireb.
Şu'beile Muhammed b. Mesleme'nin hadislerine dayanarak nineye
mirastan verileceğine karar veriliştir. Bu naklettiklerimizin
benzerleri pek çoktur.
7- İtirazcıya şöyle denilir: Ebu Hureyre'nin "Musafrat" la ilgili
hadisine muhalefet eden, bu hadisin temel kaideye ya da temel
kaideye yapılan kıyasa muhalif olduğunu söyler.
Bu durumda kendisine denilir ki: Aksine bu hadi.s konusunda
söylenecek söz, kendilerinde nasslara tabi olunan benzerleri
hakkında söylenenin aynıdır. Çünkü bu badis, başkalarına
muhalefet hususunda gelmiştir, başkalarına benzer hususlarda
değil. Kıyas ise, benzerleri eşit kılma ve birbirlerine muhalif
olanları tefrik etmektir. Bu hadise karşı çıkan şöyle der: Hadis
kusurdan dolayı satınahnanm satıcıya geri çevirmekte ve telef
olanın karşılığını takdir etmektedir. Aksine, benzerlerine göre
olsaydı ya benzeri ya da değeri tazmin olunurdu. Bu hadise göre
ise ne misli, ne de değeri tazmin edilmektedir. Ayrıca tazmini
müşteriye ait kılmaktadır. Gelir ise, sorumluluk yüklenmenin
karşılığıdır.
Böyle diyene denir ki: Satılan hayvanı geri iade etmek tedlis ve
imamların ittifakıyla hayvanın vasfının farklı oluşundan mümkün
olur. Sattığı hayvanın asıl vasfını ani atmayı p tedlis yapan kişi,
hayvanının bu vasfını diliyle söylememiş olsa bile, diliyle söylemiş
gibi kabul edilir. Bu nevi muhayyerlik, kusurdan dolayı geri iade
etmedeki muhayyerliğin dışındadır.
Kendisine yine şöyle denilir: Müşteri, hayvan kendi mülkü olduğu
sırada onda meydana gelen sütün karşılığını değil, satın aldığı
sırada memesinde bulunan sütün karşılığım ödemektedir. Çünkü
musarratı aldığı sırada memesindeki süt kendisi tarafından telef
175
[175]
Mufavvize: Emr-i nikahını velisine tefviz ve havale edip meiırden bahsetmeyen kadındır. (Ömer Nasuhi
Bilmen, Hukuk-u İs-Imniyye ve Islilahat-ı Fıklııyye Kamusu, 2/11)
107
edilmiştir ve bu sebeple de bunun karşılığını ödeyecektir. ŞarV
sadece bedelini takdir etmiştir. Çünkü eski süt ile yenisi birbirine
kanamıştır ve artık eskinin miktarını tayin etmek mümkün
değildir.
Bu sebeple müşteriden ne misli ne de kıymeti tazmin edilemez.
Sari1, anlaşmazlığa son verecek bir bedel takdir etmiştir. Nitekim
can ve vücut azalarının diyet ve yararları da böyie bir usul takip
edilerek takdir edilmiştir. Ta ki, çıkabilecek anlaşmazlık kökünden
engellenmiş olsun. Tahakkuk eden hak, miktar olarak tesbit
edilebiliyorsa . ona uymak gerekir. Ama bu mümkün değilse,
Sari', yolların en uygununu ve hakka en yakın olanını emreder.
Keyl (hacim) ve vezn (tartı) mümkün olmadığında tahmini; kesin
bilginin mümkün olmadığı yerde de zan ile hareket etmeyi, tam
mübhemlik söz konusu olduğunda da hak sahibini belirlemek için
kura atmayı emreder. Bazen de başka bir yol bulunmadığı
takdirde anlaşmazlığı bertaraf etmek için bedeli takdir eder. Söz
konusu ettiğimiz musarrat da müşterinin satıcıya bir sa' vermesi,
aldığı süte karşılık bir bedeldir.
Bu meseleyle ilgili olarak Ebu Said b. es-Sem'ani'nhv naklettiği bir
olay var. Olayı Ebu Said, Yusuf el-Hemedani'den; o, fakih Ebu
İshak eş-Şirazi'den; o da, Ebu't-Tay-yib et-Taberi'den nakletmiş.
Ebu Tayyib et-Taberi diyor ki:
"Bağdat'da camide oturuyorduk. Horasanlı biri geldi ve bize
musarratı sordu. Ona cevap verdik ve delil olarak Ebu Hureyre'nin
hadisini ileri sürdük. Adam, Ebu Hureyre hakkında ileri-geri sözler
söyledi. Hemen ardından caminin tavanından bir yılan düştü ve
aramıza gelip o Horasanlının üzerine üzerine giderek onu ısırdı ve
ölümüne sebep oldu."
Bu olayın bir benzerini et-Taberaııi "Kitabü's-Sünne" isimli
eserinde Zekeriyya Yahya es-Saci'den naklediyor. es-Saci diyor ki:
"Hadis dinlemek üzere muhtelif alimlere gidiyorduk.
Birdefasmda hızlı hızlı yürüyorduk beraberimizde de ağzı bozuk
hayasız bir genç vardı. Biz öyle yürürken o genç: Haydi
ayaklarınız!'meleklerin
kanatlarından
kaldırın,
kanatlarını
kırmayın" dedi. Bu sözleri söyledikten sonra iki ayağı tutmaz
oldu."' Bunun bir çok benzeri vardır. Allah'tan Kitabı "na
.Rasulu'nün (s.a.v.) Sünneti'ne ve delillere uyma bağlılığını dileriz.
Şüphesiz en doğruyu bilen Allah'tır.
176[176]
176
[176]
İbn-i Teymiyye, Ashab,ı Kiram, Tevhid yayınları: 140-148.
|