bir a book, a car, a movie (bir kitap, bir araba, bir film)



Yüklə 0,65 Mb.
səhifə109/114
tarix28.07.2020
ölçüsü0,65 Mb.
#32310
1   ...   106   107   108   109   110   111   112   113   114
vocabularyy










A portrait of her father was hung on the wall. (Duvarda babasının bir resmi asılıydı.)



















1993) portray; (fiil)













resmetmek, portresini yapmak, sergilemek




He portrayed her girlfriend. (Kızarkadaşını  resmetti.)



















1994) pose; (isim, fiil)










i.; poz, duruş   f.; poz vermek, tavır takınmak




They posed for a picture together. (Birlikte bir fotoğraf çekinmek için poz verdiler.)



















1995) position; (isim, fiil)










i.; pozisyon, mevki, konum, statü, durum, görev     f.; konumlanmak

He took up his position by the table. (Masanın yanında pozisyonunu aldı.)



















1996) positive; (sıfat)










pozitif, olumlu, artı, kesin, şüphesiz







Can’t you try to be more positive about your job? (İşin konusunda daha pozitif olmayı deneyemez misin?)



















1997) possess; (fiil)













sahip olmak, elinde bulundurmak







The only thing he possessed was his dog. (Sahip olduğu tek şey köpeğiydi.)



















1998) possibility; (isim)










imkan, olasılık, ihtimal










We’ve already considered that possibility. (Bu ihtimali zaten düşünmüştük.)



















1999) possible; (sıfat)










mümkün, olası, muhtemel, makul







Use public transport whenever possible. (Mümkün oldukça toplu taşımayı kullan.)



















2000) possibly; (zarf)










muhtemelen, olabilir, belki










Will you go to the seminar this week? -Possibly. (Bu hafta seminere gidecek misin?. Muhtemelen.)



















2001) post; (isim, fiil)










i.; posta, direk, makam   f.; postalamak, posta ile göndermek

I will send the copies to you by post. (Kopyaları sana posta ile göndereceğim.)



















2002) pot; (isim)













demlik, çanak, pota













She dropped the yoghurt pot. (Yoğurt çanağını yere düşürdü.)



















2003) potato; (isim)













patates
















I will bake these potatoes. (Bu patatesleri fırında pişireceğim.)



















2004) potential; (sıfat)










potansiyel, olası, muhtemel










First we need to identify potential problems. (Öncelikle olası sorunları belirlemeliyiz.)



















2005) potentially; (zarf)










potansiyel olarak, olanak dahilind







It is a potentially dangerous situaton not real. (Bu, potansiyel olarak tehlikeli bir durum, gerçek değil.)



















2006) pound; (fiil, isim)










f.; yumruklamak, vurmak, havanda dövmek    i.; vurma, darbe, paund, sterlin(ingiliz parası)

I have spent 50 pounds today. (Bugün 50 pound harcadım.)



















2007) pour; (fiil)













dökmek, yağmak, akmak










Pour the sauce over the salad. (Sosu salatanın üstüne dök.)



















2008) poverty; (isim)










yoksulluk, fakirlik, sefalet










There is an extreme poverty in this region. (Bu bölgede aşırı bir yoksulluk mevcut.)



















2009) powder; (isim)










toz, pudra













Mix the chili powder with a cup of water. (Çili tozunu bir pardak su ile karıştırın.)



















2010) power; (isim)













güç, kuvvet, enerji , etki, yetki, otorite







Nuclear power is used to generate electricity. (Nükleer enerji, elektrik üretmek için kullanılır.)



















2011) powerful; (sıfat)










güçlü, kuvvetli














Yüklə 0,65 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   106   107   108   109   110   111   112   113   114




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©azkurs.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin