bir a book, a car, a movie (bir kitap, bir araba, bir film)



Yüklə 0,65 Mb.
səhifə16/114
tarix28.07.2020
ölçüsü0,65 Mb.
#32310
1   ...   12   13   14   15   16   17   18   19   ...   114
vocabularyy









300) blind; (isim, fiil, sıfat)










i.; jaluzi, stor, pusu     f.; kör etmek, gözünü almak     s.;kör, gözleri görmeyen

One of her brothers is blind frm birth. (Kardeşlerinden biri doğuştan kör.)



















301) block; (isi, fiil)













i.; blok, kütük, kalıp ,tıkanıklık, taş/kaya parçası, engel      f.; tıkamak, kalıplamak, engellemek, bloke etmek , önünü kesmek

He didn’t realize the concrete block and stubbed. (Beton bloğu fark etmedi ve ayağını çarptı.)



















302) blood; (isim)













kan,soy , mizaç, huy













We need your blood sample for the test. (Test için kan örneğiniz gerekiyor.)



















303) blow; (isim, fiil)










i.; vuruş,darbe,saldırı, rüzgar üflemesi,

f.; üflemek, esmek (rüzgar içn) , hava vermek, solumak

You are not blowing enough! (yeterince üflemiyorsun.)



















304) blue; (sıfat, fiil)










s.; mavi, keyifsiz, morali bozuk   f.; maviye boyamak

My favorite colour is blue. (En sevdiğim renk mavidir.)



















305) board; (isim, fiil)










i.; tahta, levha, pano,heyet    f.; gemiye, vapura, uçağa vb binmek , yolcu almak,

The results are on the board. (Sonuçlar panoda asılı.)



















306) boat; (isim, fiil)










i.; tekne, bot, vapur, kayık ,sandal    f.; kayıkla taşımak , sandalla gezmek

He bought an expensive boat for sailing. (Denize açılmak için pahalı bir tekne aldı.)



















307) body; (isim)













vücut, beden, gövde, ceset










There are too many tattooes on his body. (Vücudunda çok sayıda dövme var.)



















308) bomb; (isim, fiil)










i.; bomba , başarısızlık   f.; bomba patlatmak, başarısızlığa uğramak

Hundreds of bombs were dropped on the city during the war. (Savaş sırasında şehre yüzlerce bomba atıldı.)



















309) bombing;  (isim)










bombalı saldırı, bombalama eylemi







The bombing attempt has failed. (Bombalı saldırı girişimi başarısız oldu.)



















310) bond; (isim, fiil9










i.; bağ, ilişki, sözleşme    f.; bağlamak, birleştirmek , kefil olmak

There is a special bond between mother and child. (Anne ve çocuk arasında özel bir bağ vardır. )



















311) bone; (isim, fiil)










i.; kemik, kılçık,   f.;kılçıklarını ayıklamak , kemiklerini ayırmak

This fish has a lot of bones in it. (Bu balık çok kılçıklı.)



















312) book; (isim, fiil)










i.; kitap, senaryo, deste, cilt, kayıt defteri    f.; yer ayırtmak, rezerve  ettirmek, adını listeye yazdırmak, kaydettirmek , sanığı kayda geçirmek, deftere geçirmek

I forgot my book under the desk (Kitabımı sıranın altında unuttum.)



















313) boom; (isim, fiil)










i.; gümbürtü,patlama (satışlarda vs.), gürleme, uğuldama, fiyatlarda ani yükselme, hızı ekonomik gelişme, piyasada canlılık       f.; gümbürdemek, uğuldamak, birden artmak , hızla gelişmek /ilerlerlemek (kent/kurum/ekonomi vb.)

Since 2010 there is a boom in house sales. (2010’dan bu yana ev satışlarında patlama var.)



















314) boot; (isim, fiil)










i.; bot, çizme, çarık, otomobil koltuk kılıfı, bagaj      f.; çizme giydirmek , tekmelemek

I liked your red boots. (Kırmızı çizmelerini çok beğendim.)



















315) border; (isim, fiil)










i.; sınır, hudut , kenar , kıyı, uzun çiçek tarhı   f.; sınırlamak, etrafını çevirmek

The refugees staying in the camps on the border. (Mülteciler sınırdaki kamplarda kalıyor.)



















316) born; (sıfat)













doğmuş, doğan, doğuştan, doğumlu







She was born in a rich family. (Zengin bir ailede doğmuş.)



















317) borrow; (fiil)













ödünç almak, borç almak










Can I borrow your white coat for tomorrow? (Beyaz ceketini yarın için ödünç alabilir miyim?)



















318) boss; (isim, fiil)










i.; patron, işveren, şef , amir    f.;yönetmek, kontrol etmek, patronluk yapmak,

Do your job properly or the boss will fire you. (İşini düzgün yap yoksa patron seni kovacak.)



















319) both; (sıfat)













her ikisi , ikisi de













I love both of you. (Her ikinizi de seviyorum.)






















320) bother; (isim, fiil)





Yüklə 0,65 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   12   13   14   15   16   17   18   19   ...   114




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©azkurs.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin