bir a book, a car, a movie (bir kitap, bir araba, bir film)



Yüklə 0,65 Mb.
səhifə46/114
tarix28.07.2020
ölçüsü0,65 Mb.
#32310
1   ...   42   43   44   45   46   47   48   49   ...   114
vocabularyy


yayın, basım, yayım













This is the third edition of her novel. (Bu, onun romanının üçüncü basımı.)



















855) editor; (isim)













editör, düzenleyici, yayımcı










She is the editor of the Washington Post. (O, Washington Post’un editörü.)



















856) educate; (fiil)













eğitmek, öğretmek













Children need to be educated well. (çocuklar iyi eğitilmelidirler.)



















857) educational; (sıfat)










eğitsel, eğitici, öğretici










Watching documentary is something educational. (Belgesel seyretmek eğitici bir şeydir.)



















858) educator; (isim)










eğitmen, eğitici













He is a very wise educator. (Oi çok bilgili bir eğitmendir.)



















859) effect; (isim,fiil)










i.; etki    f.; etkilemek, sonuca vardırmak







The spring  has a refreshing effect on human body. (İlkbahar,  insan vücudunda canlandırıcı bir etkiye sahiptir.)



















860) effective; (sıfat)










etkileyici, etkili, tesirli










This new drug is very effective against cancer. (Bu yeni ilaç kansere karşı çok etkili.)



















861) effectively; (zarf)










etkin olarak, etkili bir şekilde










I dealt with the situation effectively. (Konuyla etkin olarak ilgilendim.)



















862) efficiency; (isim)










etkililik, verimlilik, verim










Efficiency is an important factor in business. (Verimlilik, iş dünyasında önemli bir etkendir.)



















863) efficient; (sıfat)










etkili, verimli, etkin













The efficiet use of energy was the topic of meeting. (Toplantının konusu verimli enerji kullanımıydı.)



















864) effort; (isim)













gayret, çaba, emek













Climbing to the mountain requires a great effort. (Dağa tırmanmak büyük gayret ister.)



















865) egg; (isim)













yumurta
















She eats three eggs a week. (Haftada üç yumurta yer.)



















866) eight; (isim)













sekiz
















There were only eight students in the class. (Sınıfta yalnızca sekiz öğrenci vardı.)



















867) either; (sıfat, zamir, bağlaç)







s.; her iki, herhangi biri     zm.; ikisinden biri      bağ.; ya, ya da

You can park either side of the road. (Yolun her iki tarafına da parkedebilirsin)



















868) elderly; (sıfat)













yaşlı, yaşça büyük













You should show respect to elderly people. (Yaşça büyük olan insanlara saygı duymalısın.)



















869) elect; (fiil)













seçmek, atamak













He was elected as the 40th president of the USA. (ABD’nin 40.  başkanı olarak seçildi.)



















870) election; (isim)













seçim
















He won the election by a large majority. (Oy çokluğu ile seçimi kazandı.)



















871) electric; (sıfat)













elektrik, elektrikli













The electric will be off tomorrow. (Yarın elektrik kesilecek.)



















872) electricity; (isim)










elektrik, cereyan

Yüklə 0,65 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   42   43   44   45   46   47   48   49   ...   114




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©azkurs.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin