|
|
səhifə | 20/36 | tarix | 29.03.2017 | ölçüsü | 3,33 Mb. | | #12849 |
|
Türkçe Transcript (*)
|
‘Alâ-l-erâ-iki yenzurûn(e)
|
Ali Bulaç Meali
|
Tahtlar üzerinde bakıp-seyretmektedirler.
|
Edip Yüksel Meali
|
Koltuklar üzerinde çevreyi seyrederler.
|
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
|
Tahtlar üzerinde etrafa bakarlar.
|
Süleyman Ateş Meali
|
Divanlar üzerinde oturup bakarlar.
|
Yaşar Nuri Öztürk Meali
|
Koltuklar üzerinde seyre dalarlar.
|
Yusuf Ali (English)
|
On Thrones (of Dignity)(6022) will they command a sight (of all things): *
|
M. Pickthall (English)
|
On couches, gazing,
|
Mutaffifîn Suresi
24
تَعْرِفُ
sezersin
|
فِي وُجُوهِهِمْ
yüzlerinde
|
نَضْرَةَ
sevinç ve parıltısını
|
النَّعِيمِ
ni'metin
|
Türkçe Transcript (*)
|
Ta’rifu fî vucûhihim nadrate-nna’îm(i)
|
Ali Bulaç Meali
|
Nimetin parıltılı-sevincini yüzlerinde tanırsın.
|
Edip Yüksel Meali
|
Yüzlerinden nimetlerin sevinç ve parıltısını okursun.
|
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
|
Yüzlerinde nimet ve mutluluğun sevincini görürsün.
|
Süleyman Ateş Meali
|
Yüzlerinde ni'metin sevinç ve parıltısını sezersin.
|
Yaşar Nuri Öztürk Meali
|
Yüzlerinde nimetin sevinç parıltısını izlersin.
|
Yusuf Ali (English)
|
Thou wilt recognise in their Faces(6023) the beaming brightness of Bliss. *
|
M. Pickthall (English)
|
Thou wilt know in their faces the radiance of delight
|
Mutaffifîn Suresi
25
يُسْقَوْنَ
onlara içirilir
|
مِنْ رَحِيقٍ
halis bir şaraptan
|
مَخْتُومٍ
mühürlü
|
Türkçe Transcript (*)
|
Yuskavne min rahîkin maḣtûm(in)
|
Ali Bulaç Meali
|
Onlara mühürlü, katıksız bir şaraptan içirilir.
|
Edip Yüksel Meali
|
Çeşni katılmış bir nektardan içirilecekler.
|
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
|
Onlara damgalı saf bir içki sunulur.
|
Süleyman Ateş Meali
|
Onlara, mühürlü, halis bir şaraptan içirilir,
|
Yaşar Nuri Öztürk Meali
|
Katıksız, damgalı bir içecekten içirilirler,
|
Yusuf Ali (English)
|
Their thirst will be slaked with Pure Wine sealed:(6024) *
|
M. Pickthall (English)
|
They are given to drink of a pure wine, sealed,
|
Mutaffifîn Suresi
26
خِتَامُهُ
ki onun sonu
|
مِسْكٌۚ
misktir
|
وَفِي ذَٰلِكَ
işte bunun için
|
فَلْيَتَنَافَسِ
yarışsınlar
|
الْمُتَنَافِسُونَ
yarışanlar
|
Türkçe Transcript (*)
|
Ḣitâmuhu misk(un)(c) vefî żâlike felyetenâfesi-lmutenâfisûn(e)
|
Ali Bulaç Meali
|
Ki sonu misktir. Şu halde yarışmak isteyenler, bunun için yarışsınlar.
|
Edip Yüksel Meali
|
Çeşnisi misktir. Yarışanlar işte bunun için yarışsınlar.
|
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
|
Onun sonu misktir. İşte ona imrensin artık imrenenler.
|
Süleyman Ateş Meali
|
Ki sonu misktir (içildikten sonra misk gibi kokar). İşte yarışanlar, bunun için yarışsınlar.
|
Yaşar Nuri Öztürk Meali
|
Ki sonu bir misktir. İşte, yarışanlar böyle bir şey için yarışsınlar!
|
Yusuf Ali (English)
|
The seal thereof will be Musk: And for this let those aspire, who have aspirations:(6025) *
|
M. Pickthall (English)
|
Whose seal is musk. For this let (all) those strive who strive for bliss
|
Mutaffifîn Suresi
27
وَمِزَاجُهُ
karışımı
|
مِنْ تَسْنِيمٍ
tesnimdendir
|
Türkçe Transcript (*)
|
Ve mizâcuhu min tesnîm(in)
|
Ali Bulaç Meali
|
Onun karışımı 'tesnim'dendir.
|
Edip Yüksel Meali
|
Onun karışımı Tesnimdir
|
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
|
Karışımı Tesnim'dendir (En üstün cennet şarabındandır).
|
Süleyman Ateş Meali
|
Karışımı tesnimdendir. *
|
Yaşar Nuri Öztürk Meali
|
Onun katkısı Tesnîm'den; en yüce, en seçkin olandandır.
|
Yusuf Ali (English)
|
With it will be (given) a mixture of Tasnim:(6026) *
|
M. Pickthall (English)
|
And mixed with water of Tasnim,
|
Mutaffifîn Suresi
28
عَيْنًا
bir çeşme ki
|
يَشْرَبُ
içerler
|
بِهَا
ondan
|
الْمُقَرَّبُونَ
yaklaştırılanlar
|
Türkçe Transcript (*)
|
‘Aynen yeşrabu bihâ-lmukarrabûn(e)
|
Ali Bulaç Meali
|
Bir kaynak ki, yakınlaştırılmış (mukarreb) olanlar ondan içer.
|
Edip Yüksel Meali
|
Ki o, (Tanrı'ya) yakın olanların içtiği bir pınardır.
|
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
|
Allah'a yakın olanların içecekleri bir kaynaktır o.
|
Süleyman Ateş Meali
|
Bir çeşme ki (Allah'a) yaklaştırılanlar ondan içerler.
|
Yaşar Nuri Öztürk Meali
|
Bir kaynak ki, iyice yaklaştırılmış olanlar içerler ondan.
|
Yusuf Ali (English)
|
A spring, from (the waters) whereof drink those Nearest to Allah.
|
M. Pickthall (English)
|
A spring whence those brought near to Allah drink
|
Mutaffifîn Suresi
29
إِنَّ
şüphesiz
|
الَّذِينَ أَجْرَمُوا
suç işleyenler
|
كَانُوا
idiler
|
مِنَ الَّذِينَ آمَنُوا
inananlara
|
يَضْحَكُونَ
gülüyor
|
Türkçe Transcript (*)
|
İnne-lleżîne ecramû kânû mine-lleżîne âmenû yadhakûn(e)
|
Ali Bulaç Meali
|
Doğrusu, 'suç ve günah işleyenler,' kimi iman edenlere gülüp-geçerlerdi.
|
Edip Yüksel Meali
|
Suçlular, inananlara gülerlerdi.
|
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
|
Doğrusu o suç işleyenler inananlara gülüyorlardı.
|
Süleyman Ateş Meali
|
Suç işleyenler, inananların üstüne gülerlerdi.
|
Yaşar Nuri Öztürk Meali
|
Şu bir gerçek ki, suça batmış olanlar, iman sahiplerine gülerlerdi.
|
Yusuf Ali (English)
|
Those in sin used to laugh at those who believed,
|
M. Pickthall (English)
|
Lo! the guilty used to laugh at those who believed,
|
Mutaffifîn Suresi
30
وَإِذَا
zaman
|
مَرُّوا
yanından geçtikleri
|
بِهِمْ
onların
|
يَتَغَامَزُونَ
birbirlerine kaş göz ederlerdi
|
Türkçe Transcript (*)
|
Ve-iżâ merrû bihim yeteġâmezûn(e)
|
Ali Bulaç Meali
|
Yanlarına vardıkları zaman, birbirlerine kaş-göz ederlerdi.
|
Edip Yüksel Meali
|
Yanlarından geçtikleri zaman da birbirlerine göz kaş edip küçümserlerdi.
|
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
|
Onlara uğradıkları vakit birbirlerine göz kırpıyorlardı.
|
Süleyman Ateş Meali
|
Onların yanından geçtikleri zaman birbirlerine kaş göz eder(ek onları küçümser)lerdi.
|
Yaşar Nuri Öztürk Meali
|
Onların yanlarından geçerken birbirlerine kaş-göz işareti yaparlardı.
|
Yusuf Ali (English)
|
And whenever they passed by them, used to wink at each other (in mockery);
|
M. Pickthall (English)
|
And wink one to another when they passed them;
|
Mutaffifîn Suresi
31
وَإِذَا
zaman da
|
انْقَلَبُوا
döndükleri
|
إِلَىٰ أَهْلِهِمُ
ailelerine
|
انْقَلَبُوا
başlarlardı
|
فَكِهِينَ
eğlenmeye
|
Türkçe Transcript (*)
|
Ve-iżâ-nkalebû ilâ ehlihimu-nkalebû fekihîn(e)
|
Ali Bulaç Meali
|
Yakınlarına döndükleri zaman neşeyle dönerlerdi.
|
Edip Yüksel Meali
|
Taraftarlarının yanına döndükleri zaman da alaya alırlardı.
|
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
|
Evlerine döndükleri zaman zevklenerek dönüyorlardı.
|
Süleyman Ateş Meali
|
Ailelerine döndükleri zaman da (yaptıklarıyle övünüp) eğlenmeye başlarlardı.
|
Yaşar Nuri Öztürk Meali
|
Ailelerine döndüklerinde, gülüp eğlenmeye koyulurlardı.
|
Yusuf Ali (English)
|
And when they returned to their own people, they would return jesting;
|
M. Pickthall (English)
|
And when they returned to their own folk, they returned jetting;
|
Mutaffifîn Suresi
32
وَإِذَا
zaman
|
رَأَوْهُمْ
onları gördükleri
|
قَالُوا
derlerdi
|
إِنَّ
şüphesiz
|
هَٰؤُلَاءِ
şunlar
|
لَضَالُّونَ
sapıklardır
|
|
|
|
|
|
|
Türkçe Transcript (*)
|
Ve-iżâ raevhum kâlû inne hâulâ-i ledâllûn(e)
|
Ali Bulaç Meali
|
Onları gördükleri zaman ise: 'Bunlar elbette şaşkın-sapıklardır' derlerdi.
|
Edip Yüksel Meali
|
Onları gördüklerinde, "Bunlar sapıklardır!" derlerdi.
|
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
|
Müminleri gördükleri vakit; "işte bunlar sapıklar" diyorlardı.
|
Süleyman Ateş Meali
|
İnananları gördüklerinde: "Şunlar sapık insanlar" derlerdi.
|
Yaşar Nuri Öztürk Meali
|
İnananları gördüklerinde: "Şunlar var ya! Şaşkın, sapık bunlar!" derlerdi.
|
Yusuf Ali (English)
|
And whenever they saw them, they would say, "Behold! These are the people truly astray!"(6027) *
|
M. Pickthall (English)
|
And when they saw them they said: Lo! these have gone astray.
|
Mutaffifîn Suresi
33
وَمَا أُرْسِلُوا
kendileri gönderilmemişlerdi
|
عَلَيْهِمْ
onların üzerine
|
حَافِظِينَ
bekçi
|
Dostları ilə paylaş: |
|
|