|
|
səhifə | 27/36 | tarix | 29.03.2017 | ölçüsü | 3,33 Mb. | | #12849 |
|
Türkçe Transcript (*)
|
Feemmâ-lleżîne âmenû ve’amilû-ssâlihâti fehum fî ravdatin yuhberûn(e)
|
Ali Bulaç Meali
|
Böylece iman edip salih amellerde bulunanlar; artık onlar 'bir cennet bahçesinde' 'sevinç içinde ağırlanırlar'.
|
Edip Yüksel Meali
|
İnanıp erdemli davrananlar ise bir bahçe içinde neşelendirilirler.
|
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
|
Şimdi iman edip salih ameller yapmış olanlara gelince, onlar bir bahçe içinde neşelenirler.
|
Süleyman Ateş Meali
|
İnanıp iyi işler yapanlar, onlar (çiçekli, ırmaklı) bir bahçe içinde neş'elendirilirler.
|
Yaşar Nuri Öztürk Meali
|
İman edip hayra ve barışa yönelik işler yapanlara gelince, onlar bir bahçe içinde mutlu kılınırlar.
|
Yusuf Ali (English)
|
Then those who have believed and worked righteous deeds, shall be made happy in a Mead of Delight.
|
M. Pickthall (English)
|
As for those who believed and did good works, they will be made happy in a Garden.
|
Sâd Suresi
40
وَإِنَّ
ve şüphesiz
|
لَهُ
onun için vardır
|
عِنْدَنَا
bizim yanımızda
|
لَزُلْفَىٰ
bir yakınlık
|
وَحُسْنَ
ve güzel
|
مَآبٍ
bir gelecek
|
|
|
|
|
|
|
Türkçe Transcript (*)
|
Ve-inne lehu ‘indenâ lezulfâ ve husne meâb(in)
|
Ali Bulaç Meali
|
Şüphesiz, onun Bizim katımızda gerçekten bir yakınlığı ve varılacak güzel bir yeri vardır.
|
Edip Yüksel Meali
|
Onun bizim yanımızda yakınlığı ve güzel yeri vardı.
|
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
|
Şüphesiz ki ona huzurumuzda bir yakınlık ve güzel bir makam vardır.
|
Süleyman Ateş Meali
|
Onun için, bizim yanımızda bir yakınlık ve güzel bir gelecek de vardır.
|
Yaşar Nuri Öztürk Meali
|
Ve gerçekten, katımızda onun bir yakınlığı ve güzel bir geleceği vardı.
|
Yusuf Ali (English)
|
And he enjoyed, indeed,(4197) a Near Approach to Us, and a beautiful Place of (Final) Return. *
|
M. Pickthall (English)
|
And lo! he hath favour with Us, and a happy journey's end.
|
Sâd Suresi
49
هَٰذَا
bu
|
ذِكْرٌۚ
bir hatırlamadır
|
وَإِنَّ
ve gerçekten
|
لِلْمُتَّقِينَ
korunanlar için vardır
|
لَحُسْنَ
güzel
|
مَآبٍ
bir gelecek
|
|
|
|
|
|
|
Türkçe Transcript (*)
|
Hâżâ żikr(un)(c) ve-inne lilmuttekîne lehusne meâb(in)
|
Ali Bulaç Meali
|
Bu, bir zikr'dir. Şüphesiz muttakiler için, elbette varılacak güzel bir yer vardır.
|
Edip Yüksel Meali
|
Bu bir mesajdır: Erdemliler için güzel bir gelecek,
|
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
|
İşte bu bir öğüttür. Şüphesiz korunan müttakiler için herhalde güzel bir istikbal (güzel bir dönüş yeri) vardır.
|
Süleyman Ateş Meali
|
Bu, bir hatırlamadır. Korunanlar için güzel bir gelecek vardır:
|
Yaşar Nuri Öztürk Meali
|
Bir hatırlatmadır bu! Korunup sakınanlar için elbette güzel bir gelecek vardır.
|
Yusuf Ali (English)
|
This is a Message (of admonition): and verily, for the Righteous,(4206) is a beautiful Place of (Final) Return,- *
|
M. Pickthall (English)
|
This is a reminder. And lo! for those who ward off (evil) is a happy journey's end,
|
Sâd Suresi
50
جَنَّاتِ
cennetleri
|
عَدْنٍ
Adn
|
مُفَتَّحَةً
açılmış
|
لَهُمُ
kendilerine
|
الْأَبْوَابُ
kapıları
|
Türkçe Transcript (*)
|
Cennâti ‘adnin mufettehaten lehumu-l-ebvâb(u)
|
Ali Bulaç Meali
|
Adn cennetleri; kapılar onlara açılmıştır.
|
Edip Yüksel Meali
|
Ve kapıları kendilerine açılmış Adn cennetleri vardır.
|
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
|
Bütün kapıları kendilerine açılmış olan Adn cennetleri vardır.
|
Süleyman Ateş Meali
|
Kapıları kendilerine açılmış Adn cennetleri.
|
Yaşar Nuri Öztürk Meali
|
Kapıları kendilerine açılmış Adn cennetleri.
|
Yusuf Ali (English)
|
Gardens of Eternity, whose doors will (ever) be open to them;(4207) *
|
M. Pickthall (English)
|
Gardens of Eden, whereof the gates are opened for them.
|
Sâd Suresi
51
مُتَّكِئِينَ
(koltuklara) yaslanılar
|
فِيهَا
orada
|
يَدْعُونَ
isterler
|
فِيهَا
orada
|
بِفَاكِهَةٍ
meyva
|
كَثِيرَةٍ
bir çok
|
وَشَرَابٍ
ve içki
|
|
|
|
|
|
Türkçe Transcript (*)
|
Mutteki-îne fîhâ yed’ûne fîhâ bifâkihetin keśîratin ve şerâb(in)
|
Ali Bulaç Meali
|
İçinde yaslanıp-dayanmışlardır; orada birçok meyve ve şarap istemektedirler.
|
Edip Yüksel Meali
|
Orada konfor içinde bol meyve ve içecek isterler.
|
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
|
İçlerine kurularak orada birçok yemişle, bambaşka bir içki isteyeceklerdir.
|
Süleyman Ateş Meali
|
Orada (koltuklara) yaslanarak bir çok meyva ve içki isterler.
|
Yaşar Nuri Öztürk Meali
|
Orada, yaslanmış olarak birçok meyve ve içecek isterler.
|
Yusuf Ali (English)
|
Therein will they recline (at ease): Therein can they call (at pleasure) for fruit in abundance,(4208) and (delicious) drink; *
|
M. Pickthall (English)
|
Wherein, reclining, they call for plenteous fruit and cool drink (that is) therein.
|
Sâd Suresi
52
وَعِنْدَهُمْ
yanlarında vardır
|
قَاصِرَاتُ
diken
|
الطَّرْفِ
bakışlarını
|
أَتْرَابٌ
yaşıt dilberler
|
Türkçe Transcript (*)
|
Ve ’indehum kâsirâtu-ttarfi etrâb(un)
|
Ali Bulaç Meali
|
Ve yanlarında bakışlarını yalnızca eşlerine çevirmiş yaşıt kadınlar vardır.
|
Edip Yüksel Meali
|
Yanlarında gözlerinin içine bakan yaşıtları vardır.
|
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
|
Yanlarında da bakışları yalnız kocalarına dönük hep aynı yaşta dilberler vardır.
|
Süleyman Ateş Meali
|
Yanlarında da bakışlarını yalnız (kocalarına) diken (kendileriyle) yaşıt dilberler vardır.
|
Yaşar Nuri Öztürk Meali
|
Yanlarında, bakışlarını eşlerine yöneltmiş yaşıt dilberler vardır.
|
Yusuf Ali (English)
|
And beside them will be chaste women restraining(4209) their glances, (companions) of equal age.(4210) *
|
M. Pickthall (English)
|
And with them are those of modest gaze, companions.
|
Sâd Suresi
53
هَٰذَا
işte budur
|
مَا تُوعَدُونَ
size söz verilen
|
لِيَوْمِ
günü için
|
الْحِسَابِ
hesap
|
Türkçe Transcript (*)
|
Hâżâ mâ tû’adûne liyevmi-lhisâb(i)
|
Ali Bulaç Meali
|
İşte hesap günü size va'dedilen budur.
|
Edip Yüksel Meali
|
Hesap Günü için size söz verilen budur.
|
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
|
O hesap günü için size vaad edilen işte budur.
|
Süleyman Ateş Meali
|
İşte, hesap günü için size söz verilen budur!
|
Yaşar Nuri Öztürk Meali
|
Hesap günü için size vaat edilen işte budur.
|
Yusuf Ali (English)
|
Such is the Promise made, to you for the Day of Account!
|
M. Pickthall (English)
|
This it is that ye are promised for the Day of Reckoning.
|
Sâd Suresi
54
إِنَّ
doğrusu
|
هَٰذَا
bu
|
لَرِزْقُنَا
bizim rızkımızın
|
مَا
yoktur
|
لَهُ
onun
|
مِنْ نَفَادٍ
bitip tükenmesi
|
|
|
|
|
|
|
Türkçe Transcript (*)
|
İnne hâżâ lerizkunâ mâ lehu min nefâd(in)
|
Ali Bulaç Meali
|
Şüphesiz bu, Bizim (ihsan ettiğimiz) rızkımızdır, bitip tükenmesi de yok.
|
Edip Yüksel Meali
|
Bizim bu rızkımız tükenmez.
|
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
|
İşte bu, bizim rızkımız; muhakkak ki ona hiç tükenmek yoktur.
|
Süleyman Ateş Meali
|
Doğrusu bizim bu rızkımızın bitip tükenmesi yoktur!
|
Yaşar Nuri Öztürk Meali
|
İşte bu, bizim verdiğimiz rızıktır elbette. Bitip tükenmesi yoktur onun.
|
Yusuf Ali (English)
|
Truly such will be Our Bounty (to you); it will never fail;-
|
M. Pickthall (English)
|
Lo! this in truth is Our provision, which will never waste away.
|
Sâffât Suresi
40
إِلَّا
(ve) hariçtir
|
عِبَادَ
kulları
|
اللَّهِ
Allah'ın
|
الْمُخْلَصِينَ
halis
|
Türkçe Transcript (*)
|
İllâ ‘ibâda(A)llâhi-lmuḣlesîn(e)
|
Ali Bulaç Meali
|
Ancak muhlis olan Allah'ın kulları başka.
|
Edip Yüksel Meali
|
Kendilerini sadece ALLAH'a adamış kulları hariç.
|
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
|
Sadece Allah'ın ihlaslı kulları müstesnadır.
|
Süleyman Ateş Meali
|
Ancak Allah'ın halis kulları bu cezanın dışındadır.
|
Yaşar Nuri Öztürk Meali
|
Allah'ın içtenliğe erdirilmiş temiz kulları başkadır.
|
Yusuf Ali (English)
|
But the sincere (and devoted) Servants of Allah,-
|
M. Pickthall (English)
|
Save single minded slaves of Allah;
|
Sâffât Suresi
41
أُولَٰئِكَ
işte
|
لَهُمْ
onlar için vardır
|
رِزْقٌ
bir rızık
|
مَعْلُومٌ
bilinen
|
Türkçe Transcript (*)
|
Ulâ-ike lehum rizkun ma’lûm(un)
|
Ali Bulaç Meali
|
İşte onlar; onlar için bilinen bir rızık vardır;
|
Edip Yüksel Meali
|
Onlar bilinen bir rızkı haketmişlerdir.
|
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
|
İşte onlar için belli bir rızık vardır.
|
Süleyman Ateş Meali
|
Onlar için bilinen bir rızık vardır.
|
Yaşar Nuri Öztürk Meali
|
Onlar için belirlenmiş bir rızık vardır.
|
Yusuf Ali (English)
|
For them is a Sustenance(4060) determined,(4061) *
|
M. Pickthall (English)
|
For them there is a known provision,
|
Sâffât Suresi
42
فَوَاكِهُۖ
(türlü) meyvalar
|
وَهُمْ
ve onlar
|
مُكْرَمُونَ
ağırlanırlar
|
Dostları ilə paylaş: |
|
|