Genç bir araştırmacıyken araştırmalarıma yeni başladığım sıra
larda, hayatımı değiştiren bir şey oldu. İnsanların başarısızlıkla nasıl
başa çıktığını anlamayı saplantı haline getirmiştim. Ve öğrencilerin
zor problemlerle ne şekilde uğraştıklarını izleyerek bu konu üstün
de çalışmaya karar verdim. Bu amaçla çocukların her birini bir kez
olmak üzere okulda bir odaya soktum, onları rahatlattım ve sonra
yapmaları için bir dizi yapboz verdim. İlk verdiklerim epeyce basitti,
daha sonra verdiklerim ise zordu. Çocuklar homurdanırken, ter dö
kerken ve yapmak için didinirlerken onların taktiklerini izledim, ne
düşündüklerini ve neler hissettiklerini araştırdım. Çocukların zor
luklarla boğuşmalarında farklılıklar görmeyi beklemiştim ama hiç
beklemediğim bir şey gördüm.
Zor yapbozlarla karşı karşıya kalan on yaşındaki bir çocuk, san
dalyesini çekti, ellerini ovuşturdu, dudaklarını şapırdattı ve haykır
dı: "Zorlukla uğraşmayı seviyorum." Bu yapbozlar üzerinde ter dö
ken başka bir çocuk, memnun bir ifadeyle kafasını kaldırıp bilgiç bir
tavırla, "Bilirsin, bunun öğretici olacağını umuyordum" dedi.
Bu çocukların sorunu neydi?
Merak ettim. Her zaman ya zorluk
la başa çıkılacağını ya da çıkılmayacağını düşünmüşümdür. Hiçbir
zaman birinin başarısızlığı
seveceğini
düşünmemiştim. Bu çocuklar
uzaylı mıydı, yoksa bir şey üstüne mi uğraşıyorlardı?
Herkesin hayatlarındaki hassas noktalarda, yol gösteren bir rol
modeli vardır. Bu çocuklar benim rol modellerimdi. Besbelli benim
bilmediğim bir şey biliyorlardı ve ben bunu çözmekte, başarısızlığı
hediyeye dönüştürecek olan düşünce tarzını anlamakta kararlıydım.
1 5
Dostları ilə paylaş: