İ S T A N B U L
YA B A N C I L A R İ Ç İ N T Ü R K Ç E Ö Ğ R E T İ M S E T İ C 1 / +
222
kalmışlar. Çocuklar, bilgeye sordukları
sorulara aldıkları cevaplardan bir süre
sonra sıkılmaya başlamışlar ve “Bilge-
nin bilemeyeceği bir soru bulmamız la-
zım.” diyerek düşünmeye başlamışlar.
Kardeşlerden birisi “Buldum!” demiş.
“İki elimin arasına bir kelebek koyaca-
ğım ve bilgeye soracağım: ‘Avucumun
içinde bir kelebek var, canlı mı ölü
mü?’ Ölü derse kelebeği bırakacağım,
canlı derse avucumu hafifçe bastıra-
cağım. Sonuçta her ne derse, cevabını
bilemeyecek.” Kelebeği ellerinde tutan
kardeş, kapalı tuttuğu eli bilgeye doğru
uzatmış ve sormuş: “Avucumun içinde
bir kelebek var, canlı mı, ölü mü?” Bil-
ge uzun uzun çocuğun gözlerinin içine
bakmış ve cevaplamış: “Gençliğiniz,
geleceğiniz, huzurunuz, hayatınız, her
şeyiniz sizin ellerinizde.”
6B - (s. 106)
Bilim adamları beynimizin tüm fonk-
siyonlarının nasıl çalıştığını hâlâ tam
olarak ortaya koyabilmiş değillerdir. Bir
insan, yaşamı boyunca beyninin bütün
kapasitesinin ancak % 8 -13 oranını
kullanabilmektedir. Her an beynimize
duyularımız aracılığıyla binlerce algı
ve bilgi gelir. Beyin denen organ sinir
hücrelerinden oluşmuş, protein ve yağ
içeren bir et parçasıdır. Bu gerçek dü-
şünüldüğünde aklımıza bütün bilgileri
nasıl hayatımız boyunca sakladığımız
ve daha sonra hatırlayabildiğimiz soru-
su gelecektir. Bundan da önemlisi bey-
nimiz bir bilgisayar gibi muhafaza ettiği
bilgileri istendiği anda nasıl geriye ça-
ğırabilmektedir? Elde ettiğimiz bütün
bilgiler beyinde kalıcı olarak saklanmak
için çağrışım yoluyla hafızadaki diğer
kayıtlı bilgilerle birleştirilir. Bu işlemin
somut olan kısmı ise hücre içinde ger-
çekleşen kimyasal reaksiyonlardır. Her
hücrenin bir mikro hafızası vardır. Bu
minik bellek, taşıdığı bilgi miktarı açı-
sından dev bir kütüphaneye benzetile-
bilir. Nesilden nesile aktarılan bu minik
ama dev arşiv DNA’dır.
Dostları ilə paylaş: