İslamiyet’ten önce Türkler, mektup, mesaj, atasözü, tarihi olaylar ve hikaye için ‘sav’, ötkünç, ötükünç ve ötük gibi terimleri kullanmaktaydılar.Ele geçen ilk mensur telif ve tercüme Türk hikayeleri Uygurlar dönemine ait Budist kaynaklı metinlerdir.
Uygurlar döneminden kalma dinî, ahlakî muhtevalı başlıca hikâye metinleri şunlardır: Prens Kalyanamkara ve Papamkara, Çaştani Bey, Maitrisimit, Şehzade ile Aç Pars, Dantipali Bey.
(Nurullah Çetin;Roman Çöz. Yön.,33)
İslami dönem Türk edebiyatında genel olarak nesir, daha özelde ise mensur hikaye yazmak küçümsenmesine rağmen yine de bu türde bir hayli eser verilmiştir.Tarih, masal, efsane,destan, latife, menkıbe, kıssa gibi türler genellikle ‘hikaye’ terimiyle adlandırılmıştır.
Hikâye, şiir gibi üslûbu, tekniği ve diğer özellikleri üzerinde özenle durulmuş bir tür olmayıp, dinleyenlere ve okuyanlara öğüt vermek, ahlâkî bir ilke ve değer telkin etmek, anlatılan olayla ders, hikmet ve hisse aktarmak gibi amaçlar gözetilen bir araç konumundadır.(Çetin;34)
Halk Hikayesi; 15. yy’dan beri destanın yerini alan, âşıklar tarafından konuşma diliyle anlatılan, halk arasında yayılan, aralara manzum parçalar da sıkıştırılan sözlü halk geleneği anlatı türlerinden biridir.
Halk hikayelerinin ana omurgası genellikle şöyledir: Hikâye, bir masal başlangıcıyla başlar. Toplumun sosyal ve ekonomik açıdan üst tabakasından seçilmiş olan hikâye kişisinin çocukluğundan ölümüne kadar başından geçenler aktarılır. Çocukluk dönemi kısa tutulur,ağırlıklı olarak aşk ve kahramanlık maceralarına yer verilir.Genellikle ölümüyle değil; kırk gün kırk gece süren düğünüyle sona erer. (Çetin;34)
Halk hikâyelerinde amaç
Halk hikâyelerinde amaç, daha çok hoşça vakit geçirterek ve eğlendirerek bir takım ahlakî dersler çıkarılmasını sağlamaktır. Ayrıca İslam öğretisinin kendine özgü soyut âlemini kabul edilebilir ve kolayca benimsenebilir bir hale getirmek için hazırlık süreci sağlamaktır. (Çetin;34)
Halk hikayelerinde olay
Halk hikayelerinde ‘yüce ve saygın değerler adına ortaya konan maceraya dayalı sürükleyici olay’ unsuru birinci derecede öneme sahiptir. Tahkiyenin diğer unsurları, buna bağlı olarak çok geri planlarda kalır ve dış dünya gerçekliğine uyma kaygısı güdülmez. Mesela kişilerin iç dünyaları, ruhsal durumları, düşünce, duygu derinlikleri ve iç çatışmaları gibi durumlar, ayrıntılı olarak tahlil edilmez.(Çetin;34)
Olayların oluş ve akışında determinizm ilkesine, sebep-sonuç bağlantısına, tabiat kanunlarına uyulmaz.Olaylar arasında akla, mantığa dayalı irtibatlar olmayabilir.Olağanüstü olaylara yer verilir.
Hikayelerde zaman, mekan gibi unsurlara dayalı dış dünya gerçekliğine, tarihi doğrulara, tabiat kanunlarına uyma zorunluluğu yoktur. Hikâyenin merkezi kişisi, belirleyici ve sürükleyici konumdadır. O, bütün hikayeye hakim olur. Bunlar, karakteristik değil; tipik boyutlarıyla yer alır. (Çetin;34)
16.yüzyıldan itibaren halk hikâyeleri, eski destan geleneğinin yerini aldı. Bunlar saz- söz eşliğinde manzum-mensur parçaların tekrarı ve anlatıcının mimik ve ses taklitleriyle canlandırılarak anlatılır.
16.yüzyıldan itibaren halk hikâyeleri, eski destan geleneğinin yerini aldı. Bunlar saz- söz eşliğinde manzum-mensur parçaların tekrarı ve anlatıcının mimik ve ses taklitleriyle canlandırılarak anlatılır.
Destanlardan ayrılan yanı, kahramanlarının olağanüstü güçler taşımayışı, insan ve toplum ilişkilerinin sorunlarını yansıtışıdır. Çoğunlukla sevgi,kahramanlık gibi ana eksen çevresinde oluşur.
Şükrü Elçin; Arap dilinde başlangıçta “kıssa” ve “rivayet” olarak düşünülen, sonraları “eğlendirmek maksadı ile “taklid” manasında kullanılan “hikâye” deyimi, gerçek veya hayali bir takım olayların, maceraların hususi bir üslupla, sözle nakil ve tekrarı demektir.
Şükrü Elçin; Arap dilinde başlangıçta “kıssa” ve “rivayet” olarak düşünülen, sonraları “eğlendirmek maksadı ile “taklid” manasında kullanılan “hikâye” deyimi, gerçek veya hayali bir takım olayların, maceraların hususi bir üslupla, sözle nakil ve tekrarı demektir.
Türk halk hikayeleri, zaman seyri ve coğrafya-mekan içinde “efsane, masal, menkabe, destan vb.” mahsüllerle beslenerek, dini, içtimai hadiselerin potasında iç bünyelerindeki bağlarını muhafaza ederek milletimizin roman ihtiyacını karşılayan eserlerdir.
Boratav’ a göre halk hikâyesi, ‘destan’ dan sonra ortaya çıkmış, nazım-nesir karışımı bir özellik sergilemektedir.
Boratav’ a göre halk hikâyesi, ‘destan’ dan sonra ortaya çıkmış, nazım-nesir karışımı bir özellik sergilemektedir.
Alptekin’e göre “göçebelikten yerleşik hayata geçişin ilk mahsullerinden olup; aşk, kahramanlık vb. konuları işleyen; kaynağı Türk, Arap-islam ve Hint-İran olan, büyük ölçüde aşıklar ve meddahlar tarafından anlatılan nazım-nesir karışımı anlatmalardır.
Hikaye ile aynı manaya gelen başka kelimeler de vardır. Dede Korkut Hikayeleri’nde yer alan “boy” terimi on iki hikayeden her biri için kullanılmıştır.
Bir halk hikayesi mensur şekilde anlatılmışsa, yani içerisinde manzum parçalar yoksa buna “kara hikaye” adı verilir.Bu tür hikayeler daha çok masallardan geçmiştir.
Kısa, bir türküye bağlı olarak anlatılan hikâyelere ise Kuzey Doğu Anadolu’ da serküşte ve kaside, Güney Anadolu’da ise bozlakadıverilir.
Bütün Türk Dünyası'nda edebî bir tür olarak bilinen halk hikayeleri; destan, hekaye, dessan, yır, angeme, ikaya, cır, rivayet gibi farklı isimlerle anılmaktadır.
1.Klasik Hikayeler: Divân edebiyatı nazım şekillerinden mesnevi tarzı ile yazılmış ve bir vak’aya dayalı olan eserler.
2. Modern Hikayeler: Kişileri, olayları, zaman ve mekanı belli olan tahkiyevî eserler.
3. Halk Hikayeleri: En önemli özelliği nazım-nesir karışık olması ve bazılarının ilk söyleyeninin (musannif) belli olmasıdır.
1. Eski Türk geleneklerinden doğan hikâyeler. Köroğlu ve Dedem Korkut bu kaynaktan beslenmiştir.
2. İslâmiyet’ in etkisiyle konusunu dinî mevzular oluşturan hikâyeler. Battal Gazi ve Hz. Ali Cenk-nâmeleri bu türdendir.
3. İran ve Hint an’anesinden gelen hikâyeler. Şeh- nâme ve Kelile ve Dimne hikâyeleri gibi.
1-Anadolu'da Bilinen Halk Hikayeleri (Kozanoğlu, Sümmani ile Gülperi vb.)
2-Türk Dünyasının Bir Bölümünde Bilinen Halk Hikayeleri (Kerem ile Aslı, Aşık Garip vb.)
3-Türk Dünyasının Genelinde Bilinen Halk Hikayeleri
(Köroğlu, Tahir ile Zühre vb.)
1. Halk hikâyeleri nazım- nesir karışımı bir yapıya sahiptir. Hikâyenin anlatım ve tasvir ( olaylar )kısmı mensur, duygu ve heyecanı ifade eden bölümler ise manzum olarak söylenir.Anlatıcı, hikâyenin mensur kısmında istediği değişikliği yapabilir. Konuya ekleme veya çıkarma yapmada serbesttir.
1. Halk hikâyeleri nazım- nesir karışımı bir yapıya sahiptir. Hikâyenin anlatım ve tasvir ( olaylar )kısmı mensur, duygu ve heyecanı ifade eden bölümler ise manzum olarak söylenir.Anlatıcı, hikâyenin mensur kısmında istediği değişikliği yapabilir. Konuya ekleme veya çıkarma yapmada serbesttir.
Anlatıcı, hikâyenin ana hatlarından sapmamak kaydıyla beğenmediği kısımları çıkarır veya hoşuna giden bir başka hikâyeyi uygun bir yere iIâve edebilir. Bu şekilde sonradan ilave edilen hikâyelere "karavelli" adı verilir.
Hikayeci, mensur kısımlarda sahip olduğu anlatma serbestliğini manzum kısımları söylerken kaybeder.
Burada şiiri olduğu gibi vermek zorundadır. Herhangi bir değişiklik yapamaz. Ancak burada da, marifetini bir başka şekilde gösterir. Hikâyenin aslında yer alan türkülerin veya şiirlerin haneleri arasına bir mani yahut sekiz heceli başka türkü veya şiirin haneleri ilave edilebilir. Buna “türkülerin peşrevisi” adı verilir.
Hikayenin manzum kısmında, halk şiirinin hemen her şeklinde ve türünde örneklere rastlanabilir.
Hikâyelerde yer alan şiirleri daha çok birinci derecedeki kahramanlar yani hikayeye adını veren kişiler söylerler.Kahramanlar, birbirlerine olan sevgilerini, acılarını, ıstıraplarını hep şiirle ifade ederler.Hikayelerde nesirden nazıma geçilirken genellikle; “Aldı sazı…” şeklinde kalıplaşmış ifadeler kullanılır.
Aldı Gül-Eser:
Bülbül idim arzum kaldı o bağda
Şirin canım yar yoluna sadaka
Öz elimle özüm saldım tuzağa
Haktan özge halim bilenim ki yok
Aldı Aşık Aydın:
Senin hüsnün yaktı kül etti bizi
Düşürdün canıma onulmaz sızı
Gelir kul başına yazılan yazı
İnşallah murada yetiren benim
2.Hikâyelerin girişinde de tıpkı masallarda olduğu gibi kalıplaşmış ifadeler vardır.
2.Hikâyelerin girişinde de tıpkı masallarda olduğu gibi kalıplaşmış ifadeler vardır.
“Efendim, olsun deminiz, olmasın geminiz, hayıra dönsün serenceminiz. Deyiller ki…”
Râviyan-ı şirin ve nâkılân-ı asar şöyle rivâyet ve bu yüzden hikâyet ederler ki, geçmiş zaman ve eski günlerde…”
Hikayenin sonu da yine bir dua ile tamamlanır.
“Hekayemiz burada menziline yetdi. Allah darda galanları, mırad üsdünde olanları mıradına gavuşdursun.”
3. Hikâyenin dili sözlü varyantlarda sade ve anlaşılır olmasına rağmen, yazmalarda daha ağırdır.
4. Hikâyelerin özellikle giriş kısmında, aslında olmayan, anlatıcı tarafından sonradan ilâve edilen manzum parçalara rastlanabilir.
4. Hikâyelerin özellikle giriş kısmında, aslında olmayan, anlatıcı tarafından sonradan ilâve edilen manzum parçalara rastlanabilir.
Çevir gazı yanmasın
Sözde hilaf olmasın
Merd yakası namerd eline
Giriftar olmasın inşallah
5.Yazma ve matbû halk hikayeleri sözlü varyantlarına göre daha uzun, şiirleri daha fazladır.
6. Güzellerin ve çirkinlerin tasviri, tıpkı masallarda olduğu gibi kalıplaşmış cümlelerle ifade edilir.
“…..Yapağı saçlı, bir kazan başlı, bir kazma dişli…Bir inek başlı, bir camus ayaklı, karnı dalaklı, burnu sümüklü, gözü çapaklı kalbur kulaklı, beli bükülmüş, dişi dökülmüş, bir nesne bilmez, hiç yüzü gülmez….”
7. Kahramanların hareketleri, bir yere gidişleri, bir olaydan başka bir olaya geçiş, uzun zamanı ifade etme vb. olaylar tıpkı masallarda olduğu gibi, kalıplaşmış sözlerle ifade edilir.
7. Kahramanların hareketleri, bir yere gidişleri, bir olaydan başka bir olaya geçiş, uzun zamanı ifade etme vb. olaylar tıpkı masallarda olduğu gibi, kalıplaşmış sözlerle ifade edilir.
Derelerden sel kimi
Tepelerden yel kimi
Hamza pehlivan kimi
Badei serser kimi
Aşıh dili yürük olu
At ayağı külüng olu
Tez vurur tez yetirir
Menziline tez götürür
8. Bir halk hikayesi metni içerisinde masal, efsane,fıkra, dua, beddua, deyim, atasözü, bilmece vs. örneklerine rastlanabilir.
8. Bir halk hikayesi metni içerisinde masal, efsane,fıkra, dua, beddua, deyim, atasözü, bilmece vs. örneklerine rastlanabilir.
Her kaynak şahıs, hikâyeyi kendi bölgesi, kültürü ve inanışları ile süsleyerek, hatta kendi hayatıyla birleştirerek anlatır.Hikayenin her anlatılışında ortaya yeni bir metin çıkar.
1. Halk hikâyelerinin konuları genellikle aşk ( Tahir ile Zühre, Derdiyok ile Zülfü Siyah, Ercişli Emrah,Aşık Garip, Karacaoğlan,Kenan ile Lalezar vd. ) ve kahramanlık ( Köroğlu, Kaçak Nebi vd. ) tır. Bazen de iki konu birlikte işlenir. ( Kirmanşah, Yaralı Mahmut, Şah İsmail vd. )
1. Halk hikâyelerinin konuları genellikle aşk ( Tahir ile Zühre, Derdiyok ile Zülfü Siyah, Ercişli Emrah,Aşık Garip, Karacaoğlan,Kenan ile Lalezar vd. ) ve kahramanlık ( Köroğlu, Kaçak Nebi vd. ) tır. Bazen de iki konu birlikte işlenir. ( Kirmanşah, Yaralı Mahmut, Şah İsmail vd. )
2. Halk hikâyelerini meydana getiren olaylar gerçek ya da gerçeğe yakındır. Bu nedenle meydana geldikleri devrin tarihi olayları bazen aynı şekilde, bazen de hikâye gerçekliği içinde yer alır.(Köroğlu- Celâli isyanları, Ercişli Emrah- Şah Abbas’ın Van kalesini kuşatması vb)
3. Kahramanların başından geçmiş gibi görünen pek çok olayda olağanüstülükler vardır.
Köroğlu’nun su üzerindeki üç köpüğü içmesi üzerine şairlik, kahramanlık ve ölümsüzlük özelliklerini kazanması, Kerem ile Aslı’nın yanarak kül olması,Aşık Garip’in, Hz. Hızır’ın atının ayağının altından aldığı toprağı, annesinin görmeyen gözlerine sürmesi üzerine annesinin gözlerinin iyileşmesi gibi.
4. Kahramanlar genellikle tek çocuk olup olağanüstü bir şekilde dünyaya gelirler.(Hızır, pir vb)
4. Kahramanlar genellikle tek çocuk olup olağanüstü bir şekilde dünyaya gelirler.(Hızır, pir vb)
Hiç çocuğu olmayan baba derdine çare aramak için gurbete çıkar.Yolda, bir çeşmeden abdest alıp, namaza duracağı sırada karşısında ak saçlı bir ihtiyar(Hızır as) peyda olur. İhtiyar, o kişinin derdini anlayarak, koynundan çıkardığı elmayı buna verir ve karısıyla bölüşüp yemelerini, vakti geldiğinde bir çocukları doğacağını söyleyip kaybolur.(Hikayenin konusu kahramanlık ise elmanın kabuklarını da ahırdaki kısrak yiyecektir.)
5. Kahramanın dünyaya gelmesine yardımcı olan ak saçlı ihtiyar(Pir, Derviş, Hızır as) daha sonra; kahramana ad verilmesi, eğitimi, aşık olması ve sevgiliyi aramak için gurbete gitmesi durumlarında da karşımıza çıkar.
6. Kahramanlar genellikle dört şekilde birbirlerine âşık olurlar:
6. Kahramanlar genellikle dört şekilde birbirlerine âşık olurlar:
a) Bade içerek, (Kerem ile Aslı, Ercişli Emrah …)
b) Aynı evde büyüyen kahramanlar kardeş olmadıklarını öğrenince,(Arzu ile Kamber, Tahir ile Zühre)
c) Resme bakarak âşık olma,
d) İlk görüşte âşık olma.
7. Destan ve masalda olduğu gibi halk hikâyelerinin de hususi anlatıcıları vardır. Âşıklar ve meddahlar gibi.
7. Destan ve masalda olduğu gibi halk hikâyelerinin de hususi anlatıcıları vardır. Âşıklar ve meddahlar gibi.
Halk hikayesi belirli kurallara bağlı olarak anlatılır. Başta hikayeye geçmeden önce “fasıl” ve “döşeme” kısımları vardır. Daha sonra asıl “hikâye” ve “sonuç” kısmı gelir.
8. Hikâyelerin bazı bölümlerinde dinleyici ya da okuyucular için yapılan dualar vardır.
8. Hikâyelerin bazı bölümlerinde dinleyici ya da okuyucular için yapılan dualar vardır.
“Hikayemiz erdi hâtime, rahmet olsun gelmiş geçmiş cümle kara toprakta yatana. Gerek Gül’ün, Ali Şir Nevâyî’nin ve Hüseyin Baykara’nın rûhuna ve gerekse nâmurad ölmüş âşıkların ruhuna Fatiha. Hepsini Mevlâ garik-i rahmet eyleye! Amin”
9.Hikayelerde, kahramanın en büyük yardımcısı Hz. Hızır’dan sonra atıdır. Kahramanın her zaman yanında bulunan atı, onun kederine de sevincine de ortaktır.Bu atlardan bazıları uçma özelliğine de sahiptir.
9.Hikayelerde, kahramanın en büyük yardımcısı Hz. Hızır’dan sonra atıdır. Kahramanın her zaman yanında bulunan atı, onun kederine de sevincine de ortaktır.Bu atlardan bazıları uçma özelliğine de sahiptir.
10.Kahramanlar, bazen insan dışındaki varlıklarla da konuşurlar. Kerem ile Aslı hikayesinde Kerem, avcıların kovaladığı ceylana, turnalara; Kızılırmak’a Karacadağ’a vb hitaben şiirler söyler, sevgilisini sorar.
11. Kahramanlar tarafından yapılan dua ve beddualar mutlaka gerçekleşir. Arzu; “Allahım beni Kamber’e kavuştur da, istersen kavuşturduğun anda canımı al!” dediği için, Kambere kavuştuğu anda ölmüşlerdir.
12. Halk hikayelerinde mekan dünyadır. Bu mekan bazen çok dardır, bazen de geniş bir coğrafi alana dağılır.
13. Hikayede, asıl kahramanların dışında
a) Kahramanların yakın çevresi
b)İdareciler
c)Yardımcı tipler
d)Ara bozucu tipler
e)Çeşitli varlıklar(at vb)
14.Halk hikayeleri genellikle mutlu sonla biter. Ancak ‘ Kerem ile Aslı’, ‘Tahir ile Zühre’ gibi bazı hikâyelerde âşıkların bir araya geldikleri anda öldükleri de görülür.
HALK HİKAYELERİNİ ANLATMA DÜZENİ
I. FASIL
II.DÖŞEME
III.HİKAYE METNİ
Halk hikayeleri genellikle klişe bir cümle ile başlar.
Halk hikayeleri genellikle klişe bir cümle ile başlar.
“ Raviyan-ı ahbar ve nakılan-ı ahbar, nakilanı asar, muhaddisanı rûzigâr şöyle rivayet ederler ki, vs.”
Bir divâni ile başlar.Divânî, 3 Fâilâtün 1Fâilün ölçüsüyle yazılır.Heceli ise 15’li vezinle söylenir.Kafiye şeması koşma tarzıdır. Sonra “tecnis” adı verilen bir cinaslı türkü söylenir.Türküden sonra “tekerleme” adı verilen ikinci bir türkü; ondan sonra, cinassız bir türkü olan koşma(6+5); arkasından bir semâî söylenerek fasıla devam edilir.En sonra bir destan okunur.Bu mizâhi uzun bir şiirdir;pire destanı, züğürtlük destanı gibi.
Bu arada Köroğlu’ndan bir parça söylemek şarttır. Eğer Köroğlu’ndan bir parça söylenmezse onun güceneceğine, hatta Kır atın sabaha kadar aşığın kayınvalidesinin kapısında kişneyeceğine inanılır.
Fasıl bölümüne dinleyicilerin arzularına göre ilaveler yapıldığı gibi yine dinleyicilerin arzusuna uyarak, aşığın faslı kısa kestiği de olur.
Bu bölümde aşıklar nesir biçiminde bir tekerleme söylerler. Olağanüstü bir mantığı vardır. Tekerlemede olmayacak şeyler komik bir şekilde anlatılır.Bu ufak bir sergüzeşttir; âşığın başından geçmiş gibi anlatılır.Bu döşemeyi bitiren ve bunun sonunda daima anasından veya ninesinden dayak yiyen âşık sazını kaptığı gibi meclise geldiğini söyler ve hikâyeye girer.
Azerbaycan sahasında hikâyenin döşeme kısmı manzumdur; Üstadnâme adı verilir. Usta bir âşığın şiirlerinden en az üç koşmanın okunduğu bölümdür. Bazı bölgelerde “peşrev”, “peşrov”, “sersuhane” adı verilmektedir.
Asıl hikaye bir dua ile başlar. Genellikle çeşitli aşıklarda aynen tekrar edilen, sabit klişe mahiyetinde bir duadır.
Asıl hikaye bir dua ile başlar. Genellikle çeşitli aşıklarda aynen tekrar edilen, sabit klişe mahiyetinde bir duadır.
Allah’tan iyi dileklerde bulunulur.Açların yedirilmesi, çıplakların giydirilmesi, kimsesizlere sahip çıkılması gibi konular manzum veya mensur olarak anlatılır. Duadan sonra asıl hikaye başlar. Hikâye manzum ve mensur olmak üzere iki kısımdan ibarettir. Hikaye anlatılırken araya hikayeyle ilgisi olmayan kısa, nesir şeklinde hikayeler yer verilir. Bu hikayelere Karavelli veya Karahikâye denir. Karavellilerin çoğunu masallar teşkil eder.(Boratav;49,50,70)
Hikayeler genellikle bir gecede bitmez.Hikayeci aşık, hikayenin münasip bir yerinde durur, dinleyicilere istirahat verir. Gelenekte hikayenin bu kısımlarına “hikayenin yatılacak yerleri” adı verilir.Ertesi gün hikayeye başlamanın yine bir geleneği vardır.
“Yağdım, estim efendim, sözünüzü balla kestim efendim; hey ocakçı ocakçı tiryakilere çay dayandıralım; hikayemizi dün yatırdığımız yerden uyandıralım.
Halk hikayelerinin sonu da bir dua ile bitirilir.
Dinleyici
Hikayelerin icrası sırasında dinleyicilerin de bazı kurallara uyması gerekir.Hikaye anlatılırken bir şey yenilip içilmez, âşığın sözü kesilmez.
1. Aşk hikâyeleri: Elif ile Mahmud, Derdi Yok ile Zülfü- Siyah gibi bir kısmının şahısları hayalidir. Âşık Garip, Kerem ile Aslı, Tahir ile Zühre, Ercişli Emrah ile Selvihan gibileri ise âşık şairlerin efsaneleşmiş hayatlarını anlatan eserlerdir. Leyla ile Mecnun, Ferhad ile Şirin, Yusuf ile Züleyha gibi hikâyelerin konuları divan edebiyatında aynı adı taşıyan eserlerden biraz değiştirilerek alınmıştır.
1. Aşk hikâyeleri: Elif ile Mahmud, Derdi Yok ile Zülfü- Siyah gibi bir kısmının şahısları hayalidir. Âşık Garip, Kerem ile Aslı, Tahir ile Zühre, Ercişli Emrah ile Selvihan gibileri ise âşık şairlerin efsaneleşmiş hayatlarını anlatan eserlerdir. Leyla ile Mecnun, Ferhad ile Şirin, Yusuf ile Züleyha gibi hikâyelerin konuları divan edebiyatında aynı adı taşıyan eserlerden biraz değiştirilerek alınmıştır.
3. Kahramanlık hikâyeleri: Eski destanlardan izler taşırlar. Destanlardaki bir çok unsur yeni şartlara ve olaylara intibak etmiştir. Halk edebiyatı kahramanlık hikâyelerinin başında Dede Korkut Hikâyeleri gelmektedir. Köroğlu Hikâyesi ve çeşitli kolları da bu türün en mühim mahsulleridir.
3. Kahramanlık hikâyeleri: Eski destanlardan izler taşırlar. Destanlardaki bir çok unsur yeni şartlara ve olaylara intibak etmiştir. Halk edebiyatı kahramanlık hikâyelerinin başında Dede Korkut Hikâyeleri gelmektedir. Köroğlu Hikâyesi ve çeşitli kolları da bu türün en mühim mahsulleridir.
Aşk hikayelerinin kahramanı bir âşıktır. Türk halkı şiire ve şaire karşı büyük saygı duyduğu için, birçok saz şairlerinin hayatlarını acı-tatlı olaylarla süsleyerek hikaye etmişlerdir. Kimi aşıklar da bu halk geleneğine uyarak, kendi hayatlarından kendi aşklarından söz eden hikayeler düzenlemişlerdir.
Aşk hikayelerinin kahramanı bir âşıktır. Türk halkı şiire ve şaire karşı büyük saygı duyduğu için, birçok saz şairlerinin hayatlarını acı-tatlı olaylarla süsleyerek hikaye etmişlerdir. Kimi aşıklar da bu halk geleneğine uyarak, kendi hayatlarından kendi aşklarından söz eden hikayeler düzenlemişlerdir.
Bir saz şairinin hayatı çevresinde doğan hikayelerin en tanınmışları: Köroğlu, Aşık Kerem, Aşık Garip'tir.
Aşk Hikâyeleri
Aşk Hikâyeleri
Olay: Aşk ve yiğitlik konuları üzerine kuruludur. Olağanüstü özellikler gösteren olaylardır. Kavuşma ve ayrılıklar düğüm bölümünü örer.
Kişiler: Birbirine âşık kişiler baş karakterlerdir. Bir de tip özelliği gösteren arabulucular vardır. Aşk hikâyelerinde kahramanlar, olağanüstü özellikler gösterebileceği gibi sıradan özellikler de gösterebilirler. Kahramanlar iyi-kötü çatışması içindedir.
Yer/ Mekân: Genellikle olayların geçtiği yerler, asıl mekân olarak kullanılır. Bazen ise düşsel özellik gösteren yerler karşımıza çıkar.
Yer/ Mekân: Genellikle olayların geçtiği yerler, asıl mekân olarak kullanılır. Bazen ise düşsel özellik gösteren yerler karşımıza çıkar.
Zaman: Belirsiz bir zaman vardır.
Anlatıcı: Genellikle halk ozanları tarafından anlatılır.
Bakış açısı: İlâhi bir bakış açısı vardır
Halk Hikayeleri Üzerinde Yapılan Çalışmalar
1985 -Mehmet Gökalp'in Mahiri ile Mahitaban Hikayesi ve Doğan Kaya'nın Ruhsati'nin Uğru ile Kadı Hikayesi isimli eseridir.
İlhan Başgöz'ün muhtelif yıllarda kaleme aldığı halk hikayeleriyle ilgili pek çok yazısı bulunmaktadır. Bu yazılar yazarın makalelerini topladığı Folklor Yazıları isimli eserinde bulunmaktadır. Türk Halk Hikayelerinde Düş Motifi Zinciri, Türk Halk Hikayelerinde Söz Kalıpları, Hikaye Anlatan Aşık ve Dinleyicisi vb.
Nimetullah Hafız - Bulgaristan Türk Halk Edebiyatı Metinleri'nin ikinci cildinde, "Masallar kısmında Keloğlan ile Kemertay, Şah İsmail, Tahir ile Zühre isimli hikayeler yayımlanır. 1990
Hayrettin Rayman- Aşık Sümmani adlı doktora tezinde, Sümmani'nin üç hikayesine yer verilmiştir.
Ali Duymaz- Kerem ile Aslı Hikayesi Üzerinde Mukayeseli Bir Araştırma’,1992 İsmet Çetin'in Türk Halk Hikayeleri İçinde Hikaye-i Uğru ile Kadı
Berrin Karakuzu (Esin)'nun, Aşık Emrahlar Üzerine Mukayeseli Bir Araştırma, Aynur Karataş- Elif ile Mahmut Hikayesi Üzerinde Bir Çahşma,
Mahmut Karademir- Halk Hikayeleri Külliyatı (Selim-i Cevheri, Zeynei-Esnam, Duhter-i Şah-ı Keş m ir) Metin-İncelem,
Şahamettin Kuzucular-, Eşref Bey Hikayesi Üzerinde Mukayeseli Bir Araştırma
Bayram Durbilmez- Karslı Aşık Murat Çobanoğlu Hayatı-Sanatı ve Eserleri
Süleyman Yıldızbaş- Asuman ile Zeycan Hikayesi Üzerinde Mukayeseli Bir Araştırma,
Şahin Köktürk -Kurbâni ve Peri Hikayesi Üzerine Bir Araştırma, İsimi tezleri de son yıllarda çeşitli üniversitelerimizde yapılmış yüksek lisans tezlerinden birkaçıdır.
Nerin Köse Seyfül-mülük Hikayeleri Üzerinde Mukayeseli Bir Araştırma,1993
Doğan Kaya'nındır. Mahmut ile Nigar Hikayesi Üzerine Karşılaştırmalı . Araştırma, 1993
Faruk Çolak - Şah İsmail Hikayesi,1994
İsmet Çetin- Türk Edebiyatm'da Hazret-i Ali Cenknameleri 1995
Öcal Oğuz- Aşık Efgan Hikayesi (İnceleme-Metin),1995
Mustafa Cemiloğlu- Halk Hikayelerinde Doğum Motifi,1995
Metin Karadağ -Türk Halk Edebiyatı Anlatı Türleri,1995
Ali Duymaz - Nevruz Bey Hikayesi, 1996
Saim Sakaoğlu ve Ali Duymaz- Hurşit ile Mahmihri Hikayesi,1996
Araştırmalar II,Ank.1996
SürmeIi Bey Hikayesi İnceleme Metin,1996
HALK HİKAYELERİNİ İNCELEME METODLARI
A. EPİZOTLARINA GÖRE
B. MOTİFLERİNE GÖRE
EPİZOTLARINA GÖRE 1.KAHRAMANIN AİLESİ:
Burada daha çok erkeğin ailesinden bahsedilir. (Bazı hikayelerde kızın ailesi de yer alır.) Baba, genellikle padişah veya beydir. Bütün maddi ,imkanlara sahip olmasına rağmen, dünyada hiç çocuğu yoktur. Bu sebeple yanına vezirini (arkadaşını) alarak, derdine çare bulmak için gurbete çıkar.
2.KAHRAMANIN DOĞUMU
Burada erkekle kadın kahramanların doğumu anlatılır. Bu husus halk hikayelerinde şu şekildedir:
Bir padişahın (bazen padişah ve vezirlerin) çocuğu olmaz. Duruma üzülen bu kişiler beraberce gurbete çıkarlar. Bir çeşme başında (bazen akarsu bazen, mezarlık vs. olabilir). İki rekat namaz kıldıktan sonra yemek yenmeye başlanır. Bu sırada Hazreti Hızır (Hazreti Pir, kırklar, üçler, yediler, ak sakallı ihtiyar) bunların yanına gelir. Onların niçin gurbete çıktığım anlattıktan sonra . - elma (bazen nar veya muska da olabilir) verir. Bunun ikiye bölünmesini yarısını evdeki hanımının yarısını da kendisinin yemesini tavsiye ederek oradan kaybolur. Eğer hikâye kahramanlık hikayesi ise (Şah İsmail, Kirmanşah) elmanın kabuğunu da ahırdaki kısrak yiyecektir. Vakti gelir, çocuk doğar. "
3. KAHRAMANLARA İSİM VERİLMESİ
Elmayı veren derviş, kendisi gelinceye kadar çocuklara isim verilmemesini tembihler. Çocuk (veya çocuklar) uzun yıllar ( genellikle yedi yaşına kadardır) "adsız " olarak dolaşır. Mahallede herkes ona "adı yok", "adsız" diye takılmaya başlar. Bu duruma daha fazla dayanamayan anne-baba çocuklara isim koyacakları sırada derviş çıkagelir ve çocukların ismini kor.
4. KAHRAMANIN EĞİTİMİ
Aşk hikayelerinde (Tahir ile Zühre, Arzu ile Kamber, Kerem ile Aslı, vs.) genellikle birbirlerini kardeş zanneden iki çocuk beraberce okula gitmeye başlarlar.
5. KAHRAMANLARIN AŞıK OLMALARı
Hazreti Hızır (pir, ak sakallı adam)'ın , bazen de Üçlerin, yedilerir:. kırkların, kahramanlara rüyada bade içirdiklerini görüyoruz. Bu badelerden birincisi Allah, ikincisi, üçler, yediler, kırklar; üçüncüsü ise birbirlerine aşık olacak sevgililer içindir.
6. KAHRAMANIN SEVGiLİYLE KARŞıLAŞMASı
Halk hikayelerinde bade içen sevgililer uzun süre baygın vaziyette yatarlar. Hekimler çağrılır, fakat derde derman bulunamaz. Köyün veya mahallenin ihtiyar kadını, gençlerin derdini anlar. Bunun üzerine bir saz getirilerek erkek kahramanın yanına konur. Bu zamana kadar saz çalmasını bilmeyen kahraman saz sesini işitince uyanır ve türkü söylemeye başlar. Uzun süren gurbet yolculuğundan sonra iki sevgili (genellikle gül bahçesinde) karşılaşırlar. Birbirlerine şiir söyleyen iki genç bir müddet sonra kimliklerini öğrenirler, birbirlerini tanırlar.
7.KAHRAMANIN GURBETE ÇIKMASI
Sevgilisiyle karşılaşan erkek kahraman, tekrar baba evine döner. Başından geçenleri annesine anlattığı vakit babası da durumdan haberdar olur. Kız tarafına dünür olunduğu vakit büyük bir engel çıkar (sevgilinin ağırlığında altın isteme). Engeli kaldırmak isteyen kahraman da gurbete çıkar.
8.SEVGiLİNiN BİR BAŞKA KAHRAMANLA EVLENDiRiLMEK İSTENMESi
İki aşık birbirleriyle söyleşirlerken kızın babası onu bir başka gence verir. Bu genç, maddi açıdan değerlendirildiğinde diğerinden (aşıktan) daha üstündür. Düğün hazırlıkları başlar. Kız gerçek sevgilisini görebilmek için erkek tarafından süre ister. Bu süre Aşık Garip hikayesinde yedi yıldır. Emrah ile Selvi Han hikayesinde üzüm bağının meyve verme veya dokunacak halının tamamlanma zamanıdır, Tahir ile Zühre hikayesinde kırk gündür. Kahraman otuz dokuzuncu gün düğün meydanına gelir, oradaki aşıklarla atışır.
9.KAHRAMANIN MEMLEKETİNE DÖNÜŞÜ
İki aşık birbirlerine kavuştuktan sonra (Kerem ile Aslı hikayesinde vuslat olmamıştır) damat kendi memleketine gitme arzusunu eşine bildirir. Eşi vasıtasıyla yeni akrabalarından izin alır ve kendi memleketine geri döner.
10. SONUÇ
Baba memleketine gelen kahraman, kırk gün kırk gece düğün yaptıktan sonra murada erer ve ömrünün sonuna kadar o ülkede yaşar.
Bazı hikayelerin (Tahir ile Zühre, Kerem ile Aslı) sonunda ise; ya araya giren kötü kalpli birisi, ya da aşıkların duası neticesinde iki sevgili tam birbirlerine kavuştukları sırada ölürler. Aynı anda ölen sevgililerin mezarı yan yana yaptırılır. Rivayete göre, her yıl bu mezarlardan birer gül (kırmızı beyaz) çıkar ve birbirine doğru eğilir. Ancak ortadan çıkan bir karaçalı (diken) bu kavuşmaya engel olur.
B ) MOTİFLERİNE GÖRE İNCELEME
Bu metot Türkiye' de ilk defa ‘Erzurum ve Çevresinden Derlenen Halk Hikayeleri Üzerinde Araştırmalar’ adlı doktora tezinde tatbik edilmiştir.
Daha çok sevi konusunu işleyen hikayelerde gördüğümüz bu inceleme metodunda bulunan önemli motiflerden bazıları aşağıdadır.
MOTİFLERİNE GÖRE İNCELEME
1.Padişahın çocuğu yoktur, bu sebepten vezirini de yanına alarak gurbete çıkar. (Padişah; Gurbete gidiş ve dönüş)
2.Yolda veya bir su kenarında padişah ve vezirinin karşısına Hazreti Hızır çıkar. ( Pirin mucizeleri; Gurbete gidiş ve dönüş; Evlat sahibi olma; Çocuk sahibi olmayan kahramanlar; Pirin nasihati; Elma yiyerek hamile kalma)
MOTİFLERİNE GÖRE İNCELEME
3. Vakti gelince iki bebek dünyaya gelir. İsimleri konulduktan sonra birlikte okula gitmeye başlarlar. ( Beraberce okula giden gençler birbirlerine aşık olurlar. )
4.Çocuk büyür, savaşa katılır, ava gider. Tam o sırada hikayenin önemli kahramanı olan kızla karşılaşır (Hurşit Bey, Şah İsmail, Kerem ile Aslı) . Bazı hikayelerimizde kadın kahraman çok kuvvetlidir ( Şah İsmail, Hurşit Bey). ( Çok kuvvetli kız;Macerada yardımcı at; Devin esiri olan kadın kahramana yardım edilir; Yardımcı at)
MOTİFLERİNE GÖRE İNCELEME
5.Padişah, kız babasına dünür olur, baba da padişahtan süre ister. (Dünür olma)Bazı hallerde ise çocuklar beşik kertmesi yapılır. ( Beşik kertmesi)
6.Bir cadı kadın, bazen kızın babasına, bazen de kızın annesine, kendisine veya kardeşlerine padişahın rahat ettirmeyeceğini söyler . Böylece iki sevgilinin arası açılır (Arzu ile Kamber, Tahir ile Zühre, Hurşit ile Mahımihri, Bey Böyrek, Asuman ile Zeycan).
MOTİFLERİNE GÖRE İNCELEME
7.Kız, düğünün yapılabilmesi için kırk gün süre ister. Bu zamanda ya dokunacak halı tamamlanacaktır. Ya da gurbetteki sevgili gelecektir. Otuz dokuzuncu gün sevgili gelir ve hasretler kavuşur. (Düğün merasimi, Sevgililerin birbirine kavuşması)
8.Bu arada kızını delikanlıya vermek istemeyen padişah belirlenen bu zamandan istifade ederek memleketinden ailesi ile ayrılır ( Kerem ile Aslı, Hurşit ile Mahmihri, Şah İsmail ). Ancak kız giderken "ocaklık taşının altına" veya bir başka yere mektup bırakır.
MOTİFLERİNE GÖRE İNCELEME
9.Delikanlıya kıyafet değiştirerek, ya da tesadüfen sevgilisinin olduğu ülkeye doğru yola çıkar. (Sevgilisini kurtarmak için kıyafet değiştirerek gezen kimse) Bazı hallerde kıyafet değiştiren kahraman tesadüfen sevgilisinin odasına girer.(Kıyafet değiştirerek sevgilisinin odasına giren adam)
MOTİFLERİNE GÖRE İNCELEME
10. Delikanlıya sevgilisinin memleketinde ihtiyar bir kadın yardım eder.(Hurşit ile Mahmiri, Bey Böyrek), ( Yardımcı yaşlı kadın)
MOTİFLERİNE GÖRE İNCELEME
11.Kadın veya evinden birisi delikanlıyı padişahın sarayına götürür. Padişah, kahramanı yakaladığı vakit öldürülmesi için cellatlara teslim eder. Fakat cellatlar onu öldürmeye kıyamazlar, gömleğini bir kuş kanına sürerek padişaha getirirler (Hurşit ile Mahımihri, Bey Böyrek, Şah İsmail). (Öliim sembolü kanlı gömlek)
MOTİFLERİNE GÖRE İNCELEME
12.Tekrar geriye dönen kahraman sevgilisi ile karşılaşır. Fakat kızın annesi durumdan haberdar olur. Bunun üzerine delikanlı bir yere hapsedilir ( Tahir ile Zühre) (Çeşitli yerlere hapsetme)
13.Kahramanlar yolda olağanüstü güçlerle (dev, harami, vs.) savaşırlar. Kız ve oğlan tarafı savaşı kazanır. Böylece büyük bir miras elde edilir. (Devi öldüren kahraman; Harami)
14.Kız ve oğlan tekrar memleketlerine dönerler. Kahraman hasta babasına yardım eder. Saltanat delikanlıya kalır, kırk gün kırk gece düğünden sonra iki aşık murada erer. (Kırk gün kırk gece düğün)
MOTİFLERİNE GÖRE İNCELEME
Bunların dışında halk hikaye1erimizde aşağıdaki motifler yaygındır:
Mezarlıkta uyuma (Ercişli Emrah ile Selvi Han)
Aşıkların aynı anda ölmeleri (Kerem ile Aslı, Tahir ile Zühre, Ferhat ile Şirin, Arzu ile Kamber, vs.)
Aynı bölgede ölen sevgililer aynı mezara konulur ( Tahir ile Zühre, Ferhat ile Şirin, vs.)
DESTAN- HALK HİKÂYESİ
Her ikisinde de kahraman, mübalağalı bir şekilde yüceltilir.
Destanlarda mücadele dışa yöneliktir.Halk hikayelerinde ise çatışma, aynı toplum ve millet içindeki farklı anlayış ve yaklaşım sahibi kişi ya da gruplar arasındadır.
Destanlar tamamen manzum, halk hikâyeleri nazım-nesir karışıktır.
Destanların en önemli konusu kahramanlık, halk hikayelerinin ise aşktır.
Destanlar tamamen ulusaldır.
Destanlarda kahramanlar üst tabakadan, halk hikâyelerinde orta tabakadan seçilir.
Halk hikâyelerindeki döşeme + hikâye metni + dua bölümleri destanlarda yoktur.
MASAL-HALK HİKÂYESİ
Masal, kısa ve çabuk anlatılma tekniğine sahiptir. Olaylar süratle cereyan eder.Halk hikayeleri daha uzun sürede anlatılır.
Halk hikâyelerindeki nazım-nesir karışıktır; masallar ise nesirdir.
Halk hikayeleri daha gerçekçidir; masal ise tamamıyla hayal ürünüdür.
Halk hikayeleri aşk ve kahramanlık konularıyla sınırlı iken; masal konu bakımından daha zengindir.
Halk hikayelerini âşıklar, masalları ise daha çok kadınlar anlatır.
Halk hikayeleri ile masallar arasındaki benzerlikler oldukça fazladır.Gerçekçi ve hayali mekanlar, az çok ortaktır.
Otto Spies, masal kahramanlarının memleketi ile hikâye kahramanlarını memleketlerinin aynı olduğunu yazmaktadır. Bunlar: Hint-Yemen-Çin-Erzincan-Tebriz-Halep-İsfahan… gibi. Kahramanlar, daima olayların merkezindedir. Kahramanlar, özellikleri olan kişilerdir. Tek kız, tek oğlan olma özellikleri ile masallara benzerlik gösterirler.
Fischer, halk hikâyelerinin masallardan tamamen farklı olduğunu söyler. Ona göre:
Halk hikâyesini okuyan, anlatan, dinleyen subjektif bir tavra sahiptir.
Masalda olağanüstülük ön planda; halk hikâyelerinde ise, gerçek hayat ön planda olup, olağanüstülük arka plandadır.
Masallar tamamen nesir, halk hikâyeleri, nazım ve nesir karışımıdır.
Hacim yönünden halk hikâyeleri masallardan daha büyüktür.
Halk hikâyeleri % 50 milli, masallar evrenseldir.
Halk hikâyelerinde kahramanlar, genellikle toplumun orta tabakasından seçilir.
Masalların genellikle mutlu sonla bitmesine karşılık, halk hikâyeleri trajik bitebilir.
Olağanüstü öğeler masallarda daha fazla yer alır.
Aşk, hikâyelerde temel bir motif olmasın karşın, masallarda aşk temel bir motif olarak kabul edilmez.
Kaynaklar
HALK HİKÂYESİ
Muhan Bâli, Ercişli Emrah ile Selvi Han Hikâyesi Varyantların Tesbiti ve Halk Hikâyeciliği Bakımından Önemi, Atatürk Üniversitesi Yayınları, Ankara, 1973, 302 s. (+) (metinler s. 89-188)
Fikret Türkmen, Aşık Garip Hikâyesi Üzerinde Mukayeseli Bir Araştırma, Atatürk Üniversitesi Yayınları, Ankara, 1974, 307 s. (+) (metinler s. 112-291)
Fikret Türkmen, Tahir ile Zühre, Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları, Ankara, 1983, 288 s. (metinler s. 209-262) (+)
Saim Sakaoğlu, Ali Duymaz, Hurşit ile Mahmihri Hikâyesi, Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara, 1996, 161 s. (metinler 91-142) (+)
Saim Sakaoğlu, Ali Berat Alptekin, Yurdanur Sakaoğlu, Esma Şimşek, Meddah Behçet Mahir’in Bütün Hikâyeleri, 2 cilt, AKM Yayını, Ankara, 1997, 409+362 s. (+)
Ali Berat Alptekin, Hikâye Araştırmaları 1, Kirmanşah Hikâyesi, Akçağ Yayınları, Ankara, 1999, 335 s. (metinler s.131-328) (+)
İsmail Görkem, Halk Hikâyeleri Araştırmaları, Çukurovalı Âşık Mustafa Köse ve Hikâye Repertuvarı, Akçağ Yayınları, Ankara, 2000, 332 s. (metinler s. 161-304) (+)
Doğan Kaya, M. Sabri Koz, Halk Hikâyeleri I, Kitabevi, İstanbul, 2000, 312 s. (metinler s. 17-170) (+)
Şükrü Elçin, Kerem ile Aslı Hikâyesi (Araştırma-İnceleme), Akçağ Yayınları, Ankara, 2000, 144 s. (metinler s.63-124) (+)
Ali Duymaz, Kerem ile Aslı Hikâyesi Üzerinde Mukayeseli Bir Araştırma, Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara, 2001, 312 s. (metin s. 255-364) (+)
Naciye Yıldız, Hemra ve Hurlika Hikâyesinin Üç Eş Metni Üzerinde Bir Değerlendirme, AKM Yayını, Ankara, 2001, 633 s. (metinler s. 415-624) (+)
Wolfram Eberhard, Güneydoğu Anadolu’dan Âşık Hikâyeleri, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara, 2002. (+)
HALK HİKÂYELERİNDEKİ RESİMLERİN KONULARI
Karşılıklı görüşme, âşıkların muhabbeti sahneleri
Âşıkların karşılaşma sahneleri
Cenk sahneleri
Nasihat verme sahneleri
Dağlarda gezme sahneleri
Meclis, huzura kabul ve görüşme sahneleri
Mezarlık ve ölüm sahneleri
Kahramanlık, macera ve tutuklama sahneleri
Yolculuk ve gezinti sahneleri
Düğün ve eğlence sahneleri
Hamam sahneleri
Diğer sahneler
(Gül Derman, Resimli Taş Baskısı Halk Hikâyeleri, AKM Yay., Ankara, 1988, s. 60-70.)