Konuşma metinleri ve biLDİRİ Özetleri Kİtabi



Yüklə 6,44 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə33/73
tarix03.02.2017
ölçüsü6,44 Mb.
#7521
1   ...   29   30   31   32   33   34   35   36   ...   73

Amaç:
Çalışmamızda,  erken  evre  küçük  hücreli  dışı  akciğer  kanserli 
(KHDAK)  hastalarda  klinik  ve  histolojik  özelliklerinin, 
hematolojik ve biyokimyasal bazal parametrelerin, uygulanan 
tedavi  yöntemlerinin  hastalıksız    sağkalım  (HS)  ve  genel 
sağkalım(GS)  üzerindeki etkilerini analiz etmeyi amaçladık.
Gereç ve Yöntem:
Dr.  A.Y.  Ankara  Onkoloji  Eğitim  ve  Araştırma  Hastanesi  Tıbbi 

142
Onkoloji Kliniğinde son 10 yıllık dönemde takip edilen rezeke 
edilmiş KHDAK tanılı 80 hasta geriye dönük analiz edildi. Veriler,  
Kaplan Meier sağkalım analizi ile değerlendirildi.
Bulgular:
Hastaların  %88.8’i  erkek  ve    %11.3’ü  kadın  olup  ortanca  yaş 
55 (39-71 yıl) ve  takip süresi 34.2 ay(3-132 ay) idi. Hastaların 
%  90’nın  yaşı  65  yaş  altında,  %  66’sı  ECOG  1,  %46.3’ü  yassı 
hücreli  karsinom  ve  %35’i  adenokarsinomaydı.  Sigara 
öyküsü  %  84.3’ünde  vardı.  Hastaların  61’i    lobektomi,16’sı 
pneumenektomi  ve  3’ü  segmentektomi  geçirmişti.% 
46’sı adjuvan RT ve %50.7’si adjuvan KT almıştı. Ortanca HS 36 
ay(20.1- 51.9) olup 1, 2 ve 5 yıllık HS oranları sırasıyla %74.1, 
%57 ve % 32.8 idi. Ortanca  GS 53 ay(15.8-90.2)  olup 1,2 ve 5 
yıllık GS oranları sırasıyla  %86.8, %74.3 ve %45.5 bulundu. HS 
üzerinde etkisi araştırılan faktörlerin  tek değişkenli analizlerinde  
yaş, cinsiyet,  histopatoloji, sigara içimi, kilo kaybı, beyaz küre 
yüksekliği,  anemi,  trombosit,  LDH,  albümin,  ALP,  kalsiyum 
düzeyi,  T evresi, N evresi, adjuvan RT, adjuvan KT ve cerrahi 
yönteminin HS  üzerinde anlamlı etkisi gözlenmedi. ECOG 0,1 
olması,  yassı  hücreli  karsinom  alt  tipi  olması  HS’ı  uzatırken, 
albümin düzeyinin 3 gr/dl ve altında olması, aneminin varlığının 
HS’ı kısalttığı bulundu. Erken evre alt gruplarında adjuvan RT ve 
adjuvan KT’nin  evre IB, IIB, IIIA de  istatistiksel olarak anlamlı 
olmamasına  rağmen  HS  süresini  olumlu  etkilediği  gözlendi. 
Aynı  değişkenlerle  yapılan  GS  analizlerinde  ise    65  yaş  ve 
altındaki hastaların, kadın cinsiyetin, ECOG PS 0 ve  1, albümin 
düzeyi 3gr/dl ve altında olmasının GS üzerinde  etkili olduğu 
gözlendi. Olguların T evresi, N evresi, adjuvan RT, adjuvan KT ve 
cerrahi yönteminin GS  üzerinde etkisi gözlenmedi. Erken evre 
alt  gruplarında  ise  cerrahi  uygulanmasının    evre  IA(p=0,025) 
ve  IB(p=0,01) de adjuvan KT’nin Evre IIB (p=0,002) de   GS’yi 
anlamlı etkilediği görüldü.
Sonuç:
Cerrahi uygulanan erken evre KHDAK’li hastalarda performans 
durumunun ve albümin düzeyinin hem HS hem de GS   üzerinde 
etkili olduğu gözlenirken, histopatolojinin, aneminin   HS’ı  yaş 
ve  cinsiyetin ise GS’ı etkilediği bulundu.
EP-6 
İLERİ EVRE KÜÇÜK HÜCRELİ DIŞI AKCİĞER KANSERLİ (KHDAK) 
HASTALARDA ADİPONEKTİN, LEPTİN, GHRELİN VE RESİSTİNİN 
ANTROPOMETRİK ÖLÇÜMLERLE İLİŞKİSİ
ATİKE GÖKÇEN DEMİRAY , ARZU YAREN , GAMZE GÖKÖZ 
DOĞU  
 
PAMUKKALE ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ
Amaç:
KHDAK’li  hastalarda  serum  adiponektin,leptin,  ghrelin 
ve  resistinin  değerlerinin  kanser  kaşeksisi  üzerine  etkisi 
bulunmaktadır.  Bu  çalışmada,  bu  değerlerin  antropometrik 
ölçümlerle ilişkisi değerlendirildi.
Gereç ve Yöntem:
Çalışmaya  67  ileri  evre  KHDAK’li  hasta  ve  20  sağlıklı 
kontrol  grubu  dahil  edildi.Hastaların  ve  kontrol  grubunun 
başvuru  anında  serum  adiponektin,  leptin,  ghrelin,  resistin 
değerleri  ölçüldü.Yaş,  cinsiyet  ve    antropometrik  ölçümleri 
(boy,  kilo,  bel  çevresi,  kalça  çevresi,  kol  çevresi  ve  triceps 
kalınlığı) kaydedildi.İstatistiksel analiz SPSS 17.0 ile yapıldı.
Bulgular:
Hastaların yaş ortalaması 62.9 + 8.7, kontrol grubunun 63.1 + 
6.2 yıl idi. Hastaların 15’i (%22.4) adenokarsinom, 44’ü(%65.7) 
skuamöz hücreli karsinom idi. Hastaların tanı anındaki kilo, bel/
kalça oranı, kol çevresi, triceps kalınlığı, kontrol grubuna göre 
daha düşüktü. Serum leptin düzeyi hasta grubunda daha düşük, 
resistin  düzeyi  ise  daha  yüksekti.  Leptin  düzeyi  düşük  olan 
hastalarda kilo, bel/kalça oranı, triceps kalınlığı ve kol çevresi 
daha  düşük,  ghrelin  düzeyi  düşük  olan  hastalarda  kilo,  bel/
kalça oranı, triceps kalınlığı ve kol çevresi daha yüksek bulundu. 
Serum  adiponektin  ve  resistin  düzeyleri  ile  antropometrik 
ölçümler arasında herhangibir ilişki bulunmadı
Sonuç:
Çalışmamızda  hasta  grubunda,  kontrol  grubuna  göre 
antropometrik  ölçümler,  serum  leptin  düzeyi  daha 
düşük,  ghrelin  düzeyi  daha  yüksek  bulunmuştur.  Ghrelin 
ve  leptin  düzeylerinin  antropometrik  ölçümlerle  ilişkisi 
olması  kanserli  hastalarda  kilo  kaybını  öngörmede  yararlı 
olacağını düşündürmektedir. Bu konuda yapılacak hasta sayısı 
yüksek ve prospektif çalışmalara ihtiyaç bulunmaktadır.
EP-7 
ERLOTİNİB TEDAVİSİ SONRASI GELİŞEN TOKSİK HEPATİT
BÜLENT KARAGÖZ , OĞUZ BİLGİ , ALPASLAN ÖZGÜN , TOLGA 
TUNÇEL , LEVENT EMİRZEOĞLU , EMİN GÖKHAN KANDEMİR  
 
GATA HAYDARPAŞA EĞİTİM HASTANESİ TIBBİ ONKOLOJİ 
KLİNİĞİ
Amaç:
Erlotinib Epitelyal Büyüme Faktör Reseptörüne (EGFR) spesifik 
bir tirozin kinaz inhibitörüdür ve yaygın olarak Küçük Hücre Dışı 
Akciğer  Kanseri  tedavisinde  kullanılmaktadır.  Burada  akciğer 
adenokarsinomlu bir hastada Erlotinib kullanımı sonrası gelişen 
toksik hepatit olgusu sunulmaktadır. 
Gereç ve Yöntem:
77 yaşında hiç sigara içmemiş bayan hasta Metastatik Akciğer  
Adenokarsinomu tanısıyla kliniğimizde tedaviye alındı. Birinci 
basmak kemoterapi olarak verilen tek ajan karboplatin sonrası 
hastalık progresyonu saptandı. 
Bulgular:
Hastaya  ikinci  basmak  tedavi  olarak  erlotinib  150  mg/gün 
tedavisi başlandı. Tedavinin 6. gününde hasta halsizlik, çabuk 
yorulma,  bulantı,  kusma  ve  ikter  ile  başvurdu.  Hastanın 
biyokimyasal  tetkiklerinde  ALT,  AST,  Total  ve  direkt  bilirubin 
düzeylerinde 10 katın üzerinde artış saptandı. Erlotinib tedavisi 
kesildi ve IV sıvı replasmanı yapıldı. Ultrasonografi ve laboratuar 
incelemesinde  metastaz  ya  da  viral  hepatit  bulgusu  yoktu. 
Erlotinib tedavisi kesildikten 2 gün sonra son geliş yakınmaları 
kayboldu, ikter geriledi, transaminaz ve bilirubin düzeylerinde 

TIBBI
ONKOLOJI
KONGRESI
143
azalma saptandı. 1 hafta tüm laboratuar parametreleri normale 
inen hasta tedavisi değiştirildi. Halen tedavi altındadır. 
Sonuç:
Erlotinib tedavisi altında en sık rastlanan yan etkiler  halsizlik, 
iştahsızlık,  diyare  ve  cilt  döküntüsü  olsa  da  daha  az  sıklıkta 
Karaciğer  fonksiyon  testlerinde  (KFT)  artış,  toksik  hepatit, 
hepatik yetmezlik ve hepatorenal sendrom görülebilmektedir. 
Erlotinib tedavisinde KFT de yakından izlenmelidir. 
EP-8 
KÜÇÜK HÜCRE DIŞI AKCİĞER KANSERİNDE GEMSİTABİN-
SİSPLATİN KOMBİNASYONUNUN BİRİNCİ VE TAKSAN 
SONRASI İKİNCİ BASAMAKTA KULLANIMININ KIYASLANMASI
MUSTAFA YILDIRIM 
1
, MUSTAFA YILDIZ 
1
, SEVİL GÖKTAŞ 
1

EVRİM DUMAN 
2
, UTKU DÖNEM DİLLİ 
1
, EDA PARLAK 
3
 
 

ANTALYA EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ, TIBBİ ONKOLOJİ 
KLİNİĞİ 

ANTALYA EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ, RADYASYON 
ONKOLOJİSİ KLİNİĞİ 

ANTALYA EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ, RADYOLOJİ 
KLİNİĞİ
Amaç:
Küçük  hücreli  dışı  akciğer  kanserinde  ilk  basamak  tedavide 
kullanılan  kemoterapi  kombinasyonlarının  etkili  olmalarına 
rağmen hastaların çoğunluğunda  progrese olur. Bu retrospektif 
çalışmada;  KHDAK’de  ilk  basamak  tedavide  gemsitabin-
sisplatin,  ikinci  basamak  tedavide  dosetaksel  kullanımı  ile 
ilk  basamak  tedavide  dosetaksel-sisplatin,  ikinci  basamak 
tedavide gemsitabin kullanımının etkinliği karşılaştırılmıştır.
Gereç ve Yöntem:
Histopatolojik  olarak  KHDAK  tanısı  almış  ve  görüntüleme 
yöntemleri ile evrelendirme çalışmaları yapılmış lokal ileri ve 
metastatik KHDAK’li hastalar çalışmaya alınmıştır.
Bulgular:
Her  iki  kol  birlikte  değerlendirildiğinde  hastaların  medyan 
yaşam  süresi  13,1  ay  olarak  tespit  edildi.  Grup  A’da  medyan 
yaşam  süresi  14,8  ay  saptanırken  Grup  B’de  medyan  yaşam 
süresi 12,9 ay olarak saptandı. Yaşam süreleri arasındaki fark 
long  rank  testi  ile  değerlendirildiğinde  istatiksel  anlamlı  fark 
tespit edilmedi.
Sonuç:
Çalışmamızda  gemsitabin-sisplatin  kombinasyonu  sonrası 
taksan  kullanımı  ile  taksan-sisplatin  kombinasyonu  sonrası 
gemsitabin kullanımı kolları arasında fark araştırıldı ve genel 
sağkalım  farkı  gösterilemedi.  KHDAK’nin  ikinci  basamak 
tedavisinde hastanın performans durumu, tümöre ait moleküler 
özellikler yanında almış olduğu ilk basamak tedavisininde göz 
önünde bulundurulması gerektiğini düşünüyoruz.
EP-9
LOKAL İLERİ VE METASTATİK KÜÇÜK HÜCRELİ DIŞI AKCİĞER 
KANSERİNDE GEMSİTABİN SİSPLATİN KOMBİNASYONU: TEK 
MERKEZ DENEYİMİ
MUSTAFA YILDIRIM 
1
, MUSTAFA YILDIZ 
1
, EVRİM DUMAN 
2

UTKU DÖNEM DİLLİ 
1
, DURİYE ÖZTÜRK 
2
, SEVİL GÖKTAŞ 
1
 
 

ANTALYA EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ, TIBBİ ONKOLOJİ 
KLİNİĞİ 

ANTALYA EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ, RADYASYON 
ONKOLOJİSİ KLİNİĞİ
Amaç:
KHDAK ilk basamak tedavide hangi tedavi kombinasyonunun 
seçilmesi gerektiği tartışmalıdır. Bu konu ile ilgili çalışmalarda 
kombinasyonların  birbirine  üstünlüğü  gösterilememiştir. 
Bu  çalışmanın  amacı  kliniğimizde  takip  edilen  lokal  ileri 
ve  metastatik  KHDAK’li  olguların  gemsitabin-sisplatin 
kombinasyonuna yanıt ve  toksisitelerini tespit etmektir.
Gereç ve Yöntem:
2008-2010  yılları  arasında  Antalya  Eğitim  ve  Araştırma 
Hastanesi  Tıbbi  Onkoloji  kliniğinde  KHDAK  tanısı  almış  ve 
görüntüleme yöntemleri ile evrelendirme çalışmaları yapılmış 
lokal ileri ve metastatik KHDAK’li hastalar değerlendirilmiştir.
Bulgular:
Çalışmaya 10’u ( %19,6 ) kadın, 41’i ( %80,4 ) erkek toplam 51 
hasta alınmıştır. Hastaların 24 (%47) parsiyel yanıt, 5 (%9,8)’i 
stabil  hastalık  olmak  üzere  toplam  29  (%56,8)  hastada  yanıt 
elde  edildi.  Hastaların  ortalama  yaşam  süreleri  14,4  ay, 
medyan yaşam süresi 10,7 ay (%95 güven aralığı 6,4- 14,9) iken 
kadınlarda medyan sağkalım 25,7 ay olarak tespit edildi.
Sonuç:
Sonuç  olarak  gemstabin-sisplatin  kombinasyonu  etkin  ve 
toksisitesi  tolere  edilebilir  tedavi  seçeneğidir.  bu  yanıta  etki 
edebilecek  faktörlerin  belirlenmesi  bazı  hastaları  tedavi 
komplikasyonundan  koruyacaktır  ve  bazı  hastaların  tedaviye 
bağlı nedenlerden kaybedilmesini engelleyecektir.
EP-10
OLGU SUNUMU: MULTİFOKAL CİLT METASTAZI OLAN YASSI 
EPİTEL HÜCRELİ AKCİĞER KANSERİ
NALAN AKGÜL BABACAN 
1
, SAADETTİN KILIÇKAP 
1
, SONER 
ŞENEL 
2
, TURGUT KAÇAN 
1
, BİRSEN YÜCEL 
3
, YILLAR OKUR 
3

MEHMET FUAT EREN 
3
, EBRU ATASEVER AKKAŞ 
3
, İLKNUR 
PARLAK 
4
 
 

CUMHURİYET ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ TIBBİ ONKOLOJİ 
BD 

CUMHURİYET ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ ROMATOLOJİ BD 

CUMHURİYET ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ RADYASYON 
ONKOLOJİSİ ABD 

CUMHURİYET ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ DAHİLİYE ABD
Amaç:
Akciğer kanserinde sıkça görülen metastaz yerleri kemik, beyin, 
karaciğer ve adrenal bezlerdir. Cilt ise yaygın bir metastaz yeri 

144
değildir. Biz de multipl cilt metastazları ile başvuran yassı epitel 
hücreli akciğer kanserli hastamızın klinik özelliklerini sunmayı 
planladık.
Gereç ve Yöntem:
Hastanın dosya bilgileri incelendi.
Bulgular:
Ellibeş yaşında erkek hasta, 6 aydır süren öksürük ve hemoptizi 
şikayetleriyle bir sağlık kuruluşuna başvurmuş ve yapılan Torax 
Tomografisi incelemesinde sol hiler 5.5X3.5X6  cm boyutlarında 
kitle  saptanarak  bronkoskopik  biyopsi  yapılmış.  Henüz 
biyopsi raporu çıkmadan hasta 1 aydır belirginleşen ciltte çok 
sayıda  nodüler  lezyonları  fark  ederek  hastanemiz  romatoloji 
kliniğine  başvurmuş  ve  vaskülit  ön  tanısıyla  tetkik  edilmiş. 
Fizik muayenesinde yüzde, dudakta, boyunda kafa cildinde, el 
parmak distalinde, bacak ve ayaklarda çapları 1-3 cmarasında 
değişen, ağrısız, frajil, 5. falanks distalineki otonekroza ilerleyen 
mor-siyah renkli nodüler cilt lezyonları saptanmış. Bu aşamada 
onkolojik yönden değerlendirilerek biyopsi önerilen hastanın. 
bronkoskopik  biyopsisi  ve  cilt  biyopsisi  ‘squamöz  hücreli 
karsinom’ olarak raporlandı. Evreleme tetkiklerinde kemik ve 
karaciğer metastazları da saptanan hastaya Dosetaxel-Sisplatin 
kemoterapisi başlandı. 3 kür sonrası yapılan değerlendirmede 
tüm cilt lezyonları nedbe bırakarak iyileştiği gözlendi. Hastanın 
halen takip ve tedavisi sürmektedir.
Sonuç:
Cilt metastazları akciğer kanseri tanısı ile eş zamanlı olabildiği 
gibi  hastalığın  ilk  belirtisi  de  olabilir.  Şüpheli  olgularda 
biyopsiden kaçınılmamalıdır.
EP-11 
ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ KANSER KAYIT MERKEZİNDE 
KAYITLI AKCİĞER KANSERLİ 135 KADIN HASTANIN 
DEMOGRAFİK ÖZELLİKLERİ
PINAR KUM 
1
, BERKSOY ŞAHİN 
1
, ÇİĞDEM USUL AFŞAR 
2
 
 

ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ KANSER KAYIT 
MERKEZİ 

ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ TIBBİ ONKOLOJİ 
BİLİM DALI
Amaç:
 Çalışmamızda 2000-2011 yılları arasında Çukurova Üniversitesi 
Tıp Fakültesi Kanser Kayıt Merkezi tarafından kaydedilen 135 
akciğer kanserli kadın hastanın özelliklerini araştırdık.
Gereç ve Yöntem:
Çalışmaya  Çukurova  Üniversitesi  Tıp  Fakültesi  Kanser  Kayıt 
Merkezi’nin  2000-2011  yılları  arasında  veri  tabanına  dahil 
ettiği  135  kadın  akciğer  kanseri  tanılı  olgular  alınmıştır.  Tanı 
aşamasındaki hastaların yaş, yaşadığı il, sigara öyküsü, histolojik 
tanıları değerlendirilmiştir. İstatistiksel değerlendirmeler SPSS 
15.0 istatistik programı,  ‘p’ değerleri ile yapılmıştır.
Bulgular:
Olguların yaş ortalaması 59  idi. Bunların 93 (% 68.9) ‘ü Adana, 
16  (%11.9)’sı  Mersin,  10  (%  7.4)’u  Hatay,16  (%11.9)’sı  diğer 
illerde yaşamaktaydı. Olguların 25 (%18.5)’inin sigara öyküsü 
olduğu,  58  (%  43)  ‘sinin    öyküsünün  bulunmadığı  ve  52  (% 
38.5)’sinin  öyküsünün  bilinmediği  saptanmıştır.  128  (  %94.8) 
olgunun  histolojik  tanısı  küçük  hücreli  dışı  karsinom,  7  (  % 
5.2)’si  küçük  hücreli  karsinomdu.  Bu  olgulardan  74  (%  54.8) 
‘ü  adenokarsinom,  23  (  %17.0)  ‘ü  epidermoid  karsinom,  12 
(%  9)’si  diğerleri  idi.  Olguların  histolojik  tanıları  yaşadıkları  il 
ile  değerlendirildiğinde anlamlı fark bulunamamış (p:0,349), 
yaş  ve  sigara  öyküsü  ile  kıyaslandığında  ise  anlamlı  farklar 
görülmüştür(sırasıyla p:0.05, p:0,029).
Sonuç:
Sonuç  olarak  diğer  çalışmalarda  olduğu  gibi  adenokarsinom 
kadın olgularda en sık rastlanan histolojik tip olarak saptanmış, 
yaş ve sigara öyküsünün de bu tipleri belirlemede etkin iken, 
hastaların  yaşamakta  bulundukları  illerin  histolojik  tipleri 
etkilemediği görülmüştür. 
EP-12 
KANSER KAYIT MERKEZİMİZDE KAYITLI AKCİĞER KANSERLİ 
135 KADIN HASTANIN TEDAVİ VE SAĞKALIM SONUÇLARI
PINAR KUM 
1
, BERKSOY ŞAHİN 
1
, ÇİĞDEM USUL AFŞAR 
2
 
 

ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ KANSER KAYIT 
MERKEZİ 

ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ TIBBİ ONKOLOJİ 
BİLİM DALI
Amaç:
Çalışmamızda 2000-2011 yıllarında Kanser Kayıt Merkezimizde 
kayıtlı  135  akciğer  kanserli  kadın  hastanın  tedavileri  ve  sağ 
kalımları incelendi.
Gereç ve Yöntem:
Çalışmaya    2000-2011  yılları  arasında  veri  tabanında 
bulunan  135  kadın  akciğer  kanseri  tanılı  olgular 
alınmıştır.  Olguların    histolojik  tanıları,evreleri,tedavileri,  sağ 
kalım  durumları  incelenmiştir.İstatistiksel  değerlendirmeler 
SPSS  15.0  istatistik  programı,  survival  analiz-life  tables  ile 
yapılmıştır.
Bulgular:
Olgulardan 128 ( %94.8)’inin histolojik tanısı küçük hücreli dışı 
karsinom,  7(  %  5.2)’si  küçük  hücreli  karsinomdu.  Bunlardan 
74  (%  54.8)  ‘ü  adenokarsinom,  23  (  %17.0)  ‘ü  epidermoid 
karsinom  olarak  saptandı.  Bulunan  kayıtlara  göre  49  (%36.3) 

TIBBI
ONKOLOJI
KONGRESI
145
olgu kemoterapi almış, 54(%40)’ünün ise radyoterapi bilgisine 
ulaşılmıştır. Hastalardan 81 ( % 60)’i ölmüş, 28 ( %20.7)’i sağ idi. 
Evre  III;  12  (%8.9),  evre  IV;54  (%40)  olgu  görülebildi.Median 
sağkalım  16.047  ay,    küçük  hücreli  dışı  karsinom  için,  5  yıllık 
sağ  kalım  %  14  olarak  saptandı.  Epidermoid  karsinom  için  4 
yıllık sağ kalım % 11, adenokarsinom için 5 yıllık sağkalım ise 
% 5 olarak değerlendirildi. Kemoterapi alan olguların median 
sağkalımı  12.33  ay,  almayanların  2.5  ay,  radyoterapi  alan 
olguların median sağ kalımları 14.5 ay, almayanların 2.75 ay idi. 
Evre III olguların 5 yıllık sağkalımı %25, evre IV olguların % 3  
olarak görülmüştür.
Sonuç:
Sonuç  olarak  histolojik  tanı,evre  ve  alınan  tedavilerin  sağ 
kalımda etkin olduğu görülebilmiştir.
EP-13 
METASTATİK AKCİĞER NODÜLLERİNİ TAKLİT EDEN LİPOİD 
PNÖMONİ OLGUSU
HASAN GÜVEN 
1
, HAKAN ŞIVGIN 
1
, RUKEN YÜKSEKKAYA 
4

SİBEL DORUK 
2
, HARUN AYSAL 
1
, MUSTAFA SAĞCAN 
1
, YELİZ 
BİLİR 
1
, BANU ÖZTÜRK 
3
 
 

TOKAT GAZİOSMANPAŞA ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ İÇ 
HASTALIKLARI AD 

TOKAT GAZİOSMANPAŞA ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ 
GÖĞÜS HASTALIKLARI AD 

TOKAT GAZİOSMANPAŞA ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ TIBBİ 
ONKOLOJİ BD 

TOKAT GAZİOSMANPAŞA ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ 
RADYOLOJİ AD
Amaç:
Metastatik pulmoner  nodüller genellikle primer bir tümörün 
hematojen  yayılımı  sonucu  gelişirler.Tipik  olarak  pulmoner 
arteriyel  kan  akımı  dağılımına  uygun  biçimde  orta  ve  alt 
akciğer  alanlarının  periferine  yerleşen  çok  sayıda,  düzgün 
yüzeyli,sınırları  belirgin  nodüller  içerir.  Ayırıcı  tanıda 
multipl  akciğer  hamartomları,  tüberküloz  ve  sarkoidoz  gibi 
granülamatoz  hastalıklar,  pulmoner  infarktüs,  intrapulmoner 
nodüller ve Pneumocystitis carinii’ye bağlı atipik pnömoni gibi 
nedenleri  düşünmek  gerekir.  Burada  primeri  belli  olmayan 
metastatik  akciğer  nodülleri  ön  tanısı  ile  sevk  edilmiş  bir 
hastada  gazyağı aspirasyonundan sonrası gelişen nadir görülen 
lipoid pnömoni olgusu sunulmuştur.
Gereç ve Yöntem:
OLGU:  Gaz  yağı  aspirasyonu  sonrası  nefes  darlığı  ve  öksürük 
yakınmalarıyla  ile  başvuran  80  yaşında  erkek  hasta  çekilen 
toraks tomografisinde metastatik görünümlü multipl pulmoner 
nodüller  saptanması  üzerine  hastanemize  sevk  edildi.  Fizik 
muayenesinde  orofarenks  ve  solunum  sesleri  doğal  olarak 
saptandı.  Labaratuvar  tetkiklerinde  sedimantasyon:19  mm/
saat,  Lökosit:8970/mm3,  Nötrofil:8020/mm3,  Hg:13,5  gr/
dl,  Plt:171000/mm3,  ALT:17  U/L,  AST:19  U/L,  LDH:178  U/L, 
kreatinin:0.7    mg/dl,  BUN:17    mg/dl,  Na:137  mmol/L,  K:4.8 
mmol/L,  Ca: 9.3 mg/dl idi.
Bulgular:
Akciğer grafisinde kitle veya nodül izlenmedi. Kontrastlı toraks 
tomografisinde ise sağ akciğer orta lob ve sol akciğer lingulada 
boyutu  yaklaşık  33x  22  mm  olan  bazılari  spiküler  konturlu 
içerisinde  yağ  dansiteleri  bulunan  nodüller  ve  konsolide 
alanların izlendiği lipoid pnomoni ile uyumlu lezyonlar olarak 
rapor edildi (resim 1,2). Bronkoskopik incelemede sağ ve sol 
bronş  sistemleri  subsegmentlerine  kadar  açık  olarak  izlendi. 
Her  iki  alt  lobdan  bronkoalveoler  lavaj,  bronş  fırçalama 
yapıldı.  Bakteriyolojik  incelemede  mikroorganizma  üremedi, 
bronş lavaj yaymalarında kronik inflamasyon bulguları, bronş 
fırçalama  yaymalarında  normal  sitolojik  bulgular  saptandı. 
Hastanın  iki  ay  sonra  çekilen  kontrol  tomografisinde  sol 
akciğerdeki  nodüllün  ve  konsolide  alanların  kaybolduğu 
gözlendi. Mevcut bulgularla gazyağı aspirasyonuna bağlı lipoid 
pnömoni tanısı konuldu. (resim3,4)

146
Sonuç:
Düşük  viskositeli  uçucu  hidrokarbonların  aspirasyonu  ağız 
içinde  hemen  buharlaşarak  mortal  seyredebilen    akut 
pnömonitis  tablolarına  yol  açabilmektedir.  Literatürde  nadir 
rastlanan,  fire-eater’s  (ateş  yeme  gösterisi)  pnömoni  olarak 
adlandırılan  bu  tabloda  öksürük,  dispne,  ateş,  göğüs  ağrısı 
semptomları ile birlikte ciddi pleuropulmoner komplikasyonlara 
yol  açabilmektedir.  Bu  olgu,  primeri  bilinmeyen  multipl 
akciğer    metastazı  ön  tanısı  ile  sevk  edilmiş  ancak  anamnez 
ve  tetkikler  derinleştirildiğinde  gaz  yağı  aspirasyonu  sonrası 
lipoid  pnömoni olduğu anlaşılmış, primeri bilinmeyen tümör 
tanısından  uzaklaşılmıştır.  Tanısal  inceleme  olanaklarımız  ne 
kadar  gelişmiş olsa da anamnez ve fizik muayenenin önemi bir 
kez daha kanıtlanmıştır.
EP-14
KÜÇÜK HÜCRELİ AKCİĞER KANSERİ TEDAVİSİ SIRASINDA 
GÖRÜLEN GUİLLAİN BARRE SENDROMU
BÜLENT ERDOĞAN , ESMA TÜRKMEN , SERNAZ UZUNOĞLU , 
İRFAN ÇİÇİN  
 
TRAKYA ÜNİVERSİTESİ
Amaç:
Küçük  hücreli  akciğer  kanseri  paraneoplastik  hastalıkların  en 
sık görüldüğü solid tümördür. Guillain Barre Sendromu (GBS) 
nadirde  olsa  küçük  hücreli  akciğer  kanseri  (KHAK)  ile  birlikte 
görülen paraneoplastik sendromlardandır.
Yüklə 6,44 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   29   30   31   32   33   34   35   36   ...   73




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©azkurs.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin