Amaç:
Primeri bilinmeyen kemik metastazlarında, kolon diğer solid
tümörlere göre daha az sıklıkta rastlanılan bir bölgedir. Kolon
kanseri hematojenik yol ile kemiklere metastaz yapabilir,
rektum tümörlerinde sakrum bölgesine direkt invazyon
görülebilir.
Biz burada, ilk prezentasyonu spinal kord basısı olan bir
metastatik rektum kanseri olgusunu sunduk.
Gereç ve Yöntem:
Olgu Sunumu:
Bel ağrısı ve alt ekstremitede güçsüzlük yakınması ile hastaneye
başvuran 66 yaşında erkek hastanın fizik muayenesinde
hepatomegali, nörolojik muayenesinde alt ekstremitede
hemipleji, derin tendon reflekslerinde kayıp saptandı.
Yapılan labaratuvar tetkiklerinde sedimantasyon:61 mm/
saat, Lökosit:8970/mm3, Nötrofil:7380/mm3, Hg:9.38 gr/
dl, PLT:299000/mm3, ALT:37 U/L, AST:60 U/L, LDH:2011 U/L,
ALP:1108 U/L, GGT:995 U/L, kreatinin:0.6 mg/dl, BUN:24 mg/
dl, Na:137 mmol/L, K:4.8 mmol/L, Ca: 7.9 mg/dl saptandı.
Direkt grafilerde vertebrada kompresyon, torakal vertebra
MR’ında Torakal 9-10 vertebra düzeyinde anterior subaraknoid
mesafeyi oblitere eden ve nöral foramenlere uzanım gösteren
korpustan epidural mesafeye uzanan heterojen kontrastlanan
yumuşak doku komponentleri, spinal korda bası saptandı.
(resim 1, 2)
Bulgular:
Hastaya nöroşirurji bölümü tarafından torakal 9-10 laminektomi,
218
T10 vertebroplasti ve posterior segmental enstrumantasyon
uygulandı. Hastanın primer tümör lokalizayonunu belirlemek
amaçlı yapılan tetkiklerde akciğer ve karaciğerde metastazlar
tespit edildi. Hastanın bir ay önce 10 gün süren aralıklı rektal
kanamaöyküsü olduğu öğrenildi. CEA:66 ng/mL ve CA 19-
9:999U/mL idi. Kolonoskopide lümeni çevreleyen nekrotik
sert sigmoidin distaline uzanan kitle izlendi.(resim 3) ve çoklu
biyopsi alındı, rektum adenokarsinom tanısı konuldu. Dorsal
vertebra metastazına yönelik cerrahi dekompresyon sonrası
hastanın sağ alt ekstremitesinde motor güçte artış saptandı.
Hastaya radyoterapi ve ardından palyatif kemoterapi planlandı.
Sonuç:
Metastatik spinal kord basıları kanser hastalarında yaşam
kalitesini bozan, erken tanı ve tedavi edilmediği takdirde
kalıcı nörolojik sekel bırakan önemli bir yapısal onkolojik acil
durumdur. Primeri bilinmeyen kemik metastazı olgularında
tanıya yönelik öykü ve fizik muayenenin yanısıra radyolojik
tetkiklerin tamamlanması önemlidir. Olgumuz acil cerrahi
girişim gerektiren spinal kord basısı ile prezente olmuş, ancak
takibinde gerek öykü gerek labaratuvar ve radyolojik bulgular
ışığında kolorektal kanser tanısı konulmuştur.
EP-170
SENKRON DİL METASTAZI İLE PREZENTE OLAN BİR
METASTATİK KOLON ADENOKARSİNOMU VAKASI
LÜTFİYE DEMİR
1
, VEDAT BAYOĞLU
1
, ALPER CAN
1
, AHMET
DİRİCAN
1
, MURAT AKYOL
1
, YÜKSEL KÜÇÜKZEYBEK
1
, ÇİĞDEM
ERTEN
1
, MUSTAFA OKTAY TARHAN
1
1
İZMİR ATATÜRK EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ, TIBBİ
ONKOLOJİ KLİNİĞİ
2
İZMİR ATATÜRK EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ,
PATOLOJİ KLİNİĞİ
Amaç:
Kolorektal tümörlerde oral kavite ve dil metastazı oldukça
nadir görülmektedir.
Gereç ve Yöntem:
Bu olgu sunumunda senkron dil metastazlı bir rektosigmoid
adenokarsinom vakası sunulmuştur.
Bulgular:
VAKA TAKDİMİ: 73 yaş erkek hasta son 15 gündür dilde çıkan
yara, makattan kanama ve kabızlık şikayetiyle başvurdu.
Kolonoskopide rektosigmoid bölgede lümeni daraltan, frajil
ülserovejetan kitle, Bilgisayarlı tomografi (BT) ‘de rektosigmoidde
tümöral duvar kalınlaşması ve perirektal bölgede ve batında
paraaortokaval bölgede metastatik lenf nodları, bilateral
akciğerlerde metastatik nodüller saptandı. Serum CEA ve
CA19-9 düzeyleri de yüksek saptanan hastanın rektosigmoid
bölgeden alınan biopsisi kötü diferansiye adenokarsinom ile
uyumlu geldi (Resim 1). Son 15 gündür olan dil sağ yanda ortası
ülsere görünümlü yarası olan hastanın (Resim 2) boyun MRG’de
dil sağ yan posterior kesimde dil köküne doğru uzanan kontrast
tutan malign görünümlü lezyon ve eşlik eden submandibüler
nekrotik lenfadenopati saptandı. Primer dil tümörü şüphesi
nedeniyle bu bölgeden alınan biopside ise adenokarsinom
morfolojisinde immunohistokimyasal olarak CK20 pozitif
olan kolon karsinomu metastazı morfolojisinde tümöral doku
izlendi (Resim 3). Metastatik rektosigmoid adenokarsinom
(dil+akciğer+lenf nodu metastazı) tanısıyla XELİRİ(Kapesitabin,
İrinotekan -21 günde bir) kombinasyonu başlanan hastanın ilk
kürü verilmiş olup takibi devam etmektedir.
TIBBI
ONKOLOJI
KONGRESI
219
Sonuç:
Kolorektal kanserlerin dile ve oral kaviteye metastazı oldukça
seyrektir. Literatürde kayıtlı az sayıda vaka olup genellikle ileri
evre hastalarda görüldüğü ve kötü prognoz ile ilişkili olduğu
bildirilmiştir.
EP-171
KEMİK METASTAZLI KOLOREKTAL KARSİNOM OLGULARI: TEK
MERKEZ DENEYİMİ
AHMET ŞİYAR EKİNCİ , ONUR EŞBAH , ÖZNUR BAL , TAHSİN
ÖZATLI , KAAN HELVACI , BURÇİN BUDAKOĞLU , BERNA
ÖKSÜZOĞLU
DR.ABDURRAHMAN YURTARSLAN ANKARA ONKOLOJİ EĞİTİM
VE ARAŞTIRMA HASTANESİ
Amaç:
Kolorektal karsinom (KRK), dünyada en sık ölüme sebep
olan 2.kanserdir. Karaciğer, akciğer ve periton sık metastaz
bölgeleridir. KRK’da kemik metastazına sık rastlanılmamaktadır.
Gereç ve Yöntem:
2009 ile 2011 tarihleri arasında KRK tanısı almış 704 hastanın
hastane kayıt sisteminden verilerinin retrospektif incelenmesi
sonucu kemik metastazı bulunan 14 hasta çalışmaya alındı.
Bulgular:
Ondört hastanın ortalama yaşı 63 dür (46-81) . Hastalardan 8’i
rektum 7’si kolon karsinomuydu. Hastalardan yedisi adjuvan
kemoterapi almıştı ve ortanca adjuvan kemoterapi sonrası
kemik metastazına kadar geçen süre 16 (min: 9 – maks: 48)
aydı. Dokuz hastada pozitron emisyon tomografisi(PET-BT) ,
manyetik rezonans görüntüleme (MRG) ve tüm vücut kemik
sintigrafisi (TVKS) gibi görüntüleme yöntemlerinden en az
ikisi ile metastaz teyit edilmişti. Bir hastada sadece TVKS
ile 4 hastaya ise sadece PET-BT ile tanı konulmuştu. Kemik
metastazı sonrası ortanca izlem süresi 4 aydı (min: 0- maks:
25). Yedi hastada kemik metastazı tanı anında, yedisinde
izlem sırasında görülmüştür. İki hastada izole kemik metastazı
mevcuttu. İzole kemik metastazlı hastalardan birinde yaygın
kemik tutulumu diğerinde soliter femur metastazı görülmüştür.
Hastaların dokuzunda vertebra , üçünde femur, üçünde pelvik
bölge, birinde kosta, birinde skapula, birinde de asetabulum
metastazı vardı. Hastaların hepsi bifosfanat tedavisi almış ve
10 hastaya palyatif radyoterapi endikasyonu konmuştu. Kemik
metastazı nedeniyle opere olan hasta yoktu.
Sonuç:
KRK’da kemik metastazı nadirdir . İlk metastaz bölgesi olarak
kemik metastazı verileri sınırlıdır.Kliniğimizde izole kemik
metastazlı KRK oranımız %1’in altındadır. Kemik metastazlı
KRK’larda sıklıkla diğer metastazların da birlikteliği görülür.
İzole kemik metastazı bizim çalışmamızdaki gibi çok seyrektir
ve tedaviyi değiştireceğinden tanıda dikkatli olunmalı, biyopsi
ve çoklu görüntüleme yöntemleri ile desteklenmelidir.
EP-172
KOLON KANSERİ ENDOBRONŞİAL METASTAZI
SEMİHA URVAY , G.İNANÇ İMAMOĞLU , DİLŞEN ÇOLAK ,
NAZİYET KÖSE , UĞUR ERSOY , İLHAN HACİBEKİROĞLU ,
MUSTAFA ALTINBAŞ
DIŞKAPI YILDIRIM BEYAZIT EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ,
TIBBI ONKOLOJİ KLİNİĞİ
Amaç:
Ekstrapulmoner solid malign tümörlerde pulmoner ve
plevral metastazlar sık görülmekte iken endobronşial
metastazlar (EBM) nadir olarak görülürler. EBM ile ilişkili en
sık solid ekstratorasik maligniteler meme, renal ve kolorektal
kanserlerdir. Burada adjuvan tedavi sonrası endobronşial kitle
gelişen ve kolon metastazı tanısı alan olgu tartışılmıştır.
Bulgular:
61 yaş, erkek hasta. Mart 2011’de ileus nedeniyle acil
operasyona alınan hastada çıkan kolonda kitle tespit edilerek
sağ hemikolektomi yapıldı. Patoloji sonucu adenokarsinom,
tümör T3N2MO olarak evrelendi. Tanıda çekilen Toraks BT’si
normaldi. Adjuvan 6 kür FOLFOX-4 tedavisi Ekim 2011’de
tamamlandı. Aralık 2012’de kontrol amaçlı başvuran ve şikayeti
olmayan hastanın PA AC Grafisinde sağ akciğer hiler bölgede
heterojen dansite artımı saptandı. Toraks BT’sinde mediastinal
multiple LAP’lar, sağ hilusta bronşu oblitere eden 35x30 mm
düzensiz kitle , sağ akciğer orta ve alt lobda lenfanjitik yayılım
ile uyumlu görüntü saptandı. Bronkoskopide sağ sistem orta-
alt lob girişinden itibaren mukozal infiltrasyon görülerek
biopsi alındı. Biopsi sonucu adenokarsinom olarak raporlandı,
immunhistokimyasal inceleme tümörün kolon orjinli olduğunu
gösterdi. Hasta bu bulgularla metastatik kolon kanseri tanısı
aldı.
Sonuç:
Solid tümörler akciğer ve plevraya sık metastaz yapmakta
iken endobranşiyal metastazlar nadirdir. Kolorektal
kanserler EBM’ların %12-26’sından sorumludurlar. EBM
semptomları primer bronşial neoplazmlardan ayırdedilemez,
radyolojik olarak nodüller, atelektazi ve lenf nodu büyümesi
görülebilir. Hekimler hastanın bilinen akciğer metastazı olsa
bile pulmoner semptomlar konusunda uyanık olmalıdırlar.
Bronkoskopi yeni semptomları gelişen hastalarda önerilebilir
.Çünkü endobronşiyal lezyonlar için palyatif endobranşiyal
tedaviler uygulanarak hastanın semptom kontrolü sağlanabilir.
EP-173
BU BİLDİRİ GERİ ÇEKİLMİŞTİR.
220
EP-174
METASTATİK KOLOREKTAL KANSERİNDE KEMOTERAPİ
ÖNCESİ TİMİDİN KİNAZ AKTİVİTE DÜZEYLERİNİN
PROGNOSTİK ÖNEMİ
SELÇUK ŞEBER
1
, TANER KORKMAZ
2
, KEREM OKUTUR
3
,
METİN KANITEZ
1
, BİLGE AKTAŞ
1
, FERHAT TELLİ
1
, MUHARREM
KOÇAR
1
, MEHMET BEŞİROĞLU
1
, FAYSAL DANE
1
, PERRAN
FULDEN YUMUK
1
, NAZIM SERDAR TURHAL
1
1
MARMARA ÜNİVERSİTESİ HASTANESİ MEDİKAL ONKOLOJİ
BİLİM DALI
2
KARTAL EĞİTİM ARAŞTIRMA HASTANESİ MEDİKAL ONKOLOJİ
BİLİM DALI
3
BİLİM ÜNİVERSİTESİ HASTANESİ
Amaç:
Serum timidin kinaz 1 (TK1) tümör hücre proliferasyonunun
duyarlı bir belirtecidir. TK1 aktivite düzeyini metastatik solid
organ tümörlerinde prognostik bir risk faktörü olarak inceleyen
fazla sayıda çalışma yoktur. Bu çalışmada metastatik kolorektal
kanserli (MKRK) hastalarda serum TK aktivite düzeylerinin
prognostik öneminin araştırılması amaçlandı
Gereç ve Yöntem:
Çalışmamızda hastanemize başvuran ardışık 47 MKRK’ li
hastanın tedavi öncesi serum TK1 aktivite düzeyleri yüksek
duyarlılığa sahip DiviTum kitleri kullanılarak ölçüldü. Serum
TK1 aktivite düzeyinin, hastaların klinik ve patolojik risk
faktörlerinin, biyokimyasal ve hematolojik parametrelerin
ve serum tümör markerlarının sağkalım süresi ile ilişkileri
incelendi
Bulgular:
Multivariate analizde serum TK1 düzeyleri ve kemoterapi
öncesi kilo kaybı; bilinen klinik ve patolojik risk faktörleri ile
birlik değerlendirildiklerinde bağımsız prognostik risk faktörleri
olarak saptandılar (sırası ile p=0.001 ; 0.018). ROC eğrisi analizi
ile TK1 aktivite düzeyinin kestirim değeri PSK için sırası 65
Du/L olarak saptandı. TK1 aktivite düzeyi 65 Du/L’nin altında
olan hasta grubunun progresyonsuz sağ kalımı anlamlı olarak
uzun saptandı (p=0.001)
Sonuç:
Bu çalışmada yüksek TK1 aktivite düzeyinin MKRK’de sağ
kalımla anlamlı olarak ilişkili olduğu gösterilmiştir.
EP-175
BİLATERAL OVER METASTAZI İLE TANI KONAN PRİMER
APPENDİKS ADENOKARSİNOMU
ÇİĞDEM USUL AFŞAR
1
, İSMAİL OĞUZ KARA
1
, GÜRHAN
SAKMAN
3
, CEM KAAN PARSAK
3
, DERYA GÜMÜRDÜLÜ
2
,
BERNA BOZKURT DUMAN
4
, VEHBİ ERÇOLAK
1
, MERAL
GÜNALDI
1
, PINAR KUM
5
1
ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ MEDİKAL ONKOLOJİ
BD
2
ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ PATOLOJİ BD
3
ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ GENEL CERRAHİ BD
4
ADANA NUMUNE EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ
MEDİKAL ONKOLOJİ
5
ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ KANSER KAYIT
BİRİMİ
Amaç:
Appendiks kanserleri oldukça nadir olup sık görülenler karsinoid,
adenom ve lenfomadır. Appendiks primer adenokarsinomu
tanısı genellikle apandisit nedeniyle opere edilen hastalarda
konulmaktadır.
Gereç ve Yöntem:
Burada overde kitle nedeniyle kadın doğum kliniği tarafından
total abdominal histerektomi ve bilateral salfingooferektomi
yapılan bir hastada overde adenokarsinom metastazı çıkan
ve CK 7 (-), CK 20 (+), CDX 2 (+) gelen bir hastada gastroskopi
ve kolonoskopi ikişer kez yapılmasına rağmen primer odak
bulunamayıp, sağ hemikolektomi sonucu tanısı konulan bir
primer appendiks adenokarsinomlu vakayı paylaşmak istedik.
Bulgular:
Elli iki yaşında kadın hasta adet düzensizliği nedeniyle kadın
doğum kliniğine başvurmuş ve her iki overde 8x8,5 cm çaplı
kitle nedeniyle opere edilmişti. Patolojisi adenokarsinom
metastazı, CK 7 (-), CK 20 (+), CDX 2 (+), GCDFP 15 (-) olarak
saptanmıştı. Batın BT’sinde mide duvarında kalınlaşma
mevcuttu. Bilateral mamografisi normaldi. Bunun üzerine
hastaya yapılan gastroskopi ve kolonoskopisi iki kez normal
olarak saptandı. Hastanın çekilen PET-BT’si normal olarak
saptandı. Bunun üzerine primer araştırılmak üzere hastaya
operasyon planlandı, sağ hemikolektomi uygulanan hastanın
patolojisi çekum divertikülozis, 22 adet reaksiyoner lenf nodu,
appendiks az diferansiye adenokarsinom, vajen kafından
alınan biyoside ise kronik iltihap ve fibrozis saptandı. Hastaya
FOLFOX-bevacizumab kemoterapisi planlandı.
Sonuç:
Appendiks adenokarsinomu kadın hastalarda jinekolojik
problemlerle presente olan oldukça nadir görülen bir tümördür.
CK 20 ve CDX 2 pozitifliği nedeniyle hastamızda gastrointestinal
tümör düşünülmüş, PET-BT’de tutulum olmamasına rağmen
hasta opere ettirilerek tanısı konulmuştur. Tanı zorluğu ve
tedavide standart olmayışı nedeniyle bu vakamızı paylaşmayı
uygun gördük.
EP-176
CİLT VE MAKSİLLER SİNÜS METASTAZI İLE SEYREDEN BİR
KOLON KANSERİ VAKASI
MURAT AKYOL , AHMET DİRİCAN , LÜTFİYE DEMİR , ALPER
CAN , VEDAT BAYOĞLU , YÜKSEL KÜÇÜKZEYBEK , ÇİĞDEM
ERTEN , MUSTAFA OKTAY TARHAN
İZMİR ATATÜRK EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ
Amaç:
Kolon kanserinde cilt metastazı nadir görülmekte olup (%4-6),
kötü prognoza sahiptir
Bulgular:
Altmış iki yaşında erkek hastaya 2006 da sağ kolon
adenokarsinomu tanısı ile sağ hemikolektomi yapılmış. Evresi
pT3N1M0 (evre III) ile uyumlu olan hastaya ardından adjuvan
kemoterapi verilmiş. Takipsiz olan hasta, 2011 de ileus nedeni
ile opere olmuş. Operasyon sonucu lokal nüks saptanan
TIBBI
ONKOLOJI
KONGRESI
221
hastanın görüntülemelerinde ayrıca akciğer metastazı
saptanması üzerine hastaya XELOX protokolü başlanmış. 3 kür
kemoterapi tedavisi sonrası hastanın alt dudak,ense ve inguinal
bölgede nodüler tarzda cilt lezyonu saptandı.Bu dönemde
bakılan CEA değeri 4,4 ng/ml bulundu.Alt dudak, ensedeki
nodüler lezyondan ve sol maksiler sinüsten yapılan biyopsi
sonucu histopatolojik olarak kolon adenokarsinom metastazı
ile uyumlu bulundu.
Sonuç:
Kolorektal kanserlerde cilt metastazı nadirdir,genellikle uzak
metastaz olarak kabul edilir ve kötü prognoza sahiptir. Metastaz
genellikle ilk 3 yılda ortaya çıkar ve kutanöz metastazların
ortaya çıkmasından sonra medyan sağkalım 18 ile 20 ay
arasında bildirilmiştir. Olgumuzda cilt metastazı tanı anından 5
yıl sonra ortaya çıkmıştır ve nodüler özelliktedir.
EP-177
METASTATİK KOLOREKTAL KANSERLİ HASTLALARDA BİRİNCİ
BASAMAKTA BEVACİZUMAB İÇEREN KEMOTERAPİNİN
KESİLMESİ REBOUND PROGRESYONA YOL AÇAR MI?
ALİ AYBERK BEŞEN
1
, HÜSEYİN ABALI
1
, NURİYE YILDIRM
2
,
SERCAN AKSOY
2
, FATİH KÖSE
3
, ÖZGÜR ÖZYILKAN
1
,
NURULLAH ZENGİN
2
1
BAŞKENT ÜNİVERSİTESİ ARAŞTIRMA HASTANESİ ADANA
UYGULAMA MERKEZİ
2
ANKARA NUMUNE EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ
3
ŞANLIURFA EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ
Amaç:
Bevacizumab VEGF’ye karşı geliştirilen bir monoklonal
antikor olup özellikle kemoterapi ile kombine edildiğinde
metastatik kolorektal kanserde klinik etkinliği gösterilmiştir.
Bazı preklinik ve klinik çalışmalar antianjiojenik tedavilerin
kesilmesi sonrası tümör hücrelerinde, radyolojik ve klinik
kötüleşmeye yol açan, hem lokal invazyon hem de uzak
metastazda artış ile sonuçlanan rebound progresyon geliştiğini
ortaya koymuştur. Bu çalışmada amacımız kolorektal kanserli
hastaların tedavisinde bevacizumabın progresyondan önce
kesilmesinin hızlı tümör büyümesi ve azalmış sağ kalım ile ilgili
olup olmadığını göstermektir.
Gereç ve Yöntem:
İki merkezde takipli en az bir basamak kemoterapi alan 181
metastatik kolorektal kanserli hasta retrospektif olarak
incelenmiştir. Hastaların ortalama yaşı 55’ti (28-81). Hastaların
%39.2 si kadın , %60.8 i erkekti. Hastalar birinci basamak
tedavide tek başına kemoterapi veya kemoterapi ile birlikte
bevacizumab alıp almadıklarına göre iki gruba ayrılmıştır.
Progresyonsuz sağ kalım (PSK) son bevacizumab veya son
kemoterapiden ilk progresyon bulgusu veya ölüme kadar geçen
süre olarak tanımlanmıştır.
Bulgular:
Medyan genel sağ kalım 23,9 aydı (%95CI, 19,6-23,3).Birinci
basamak tedavide bevacizumab ve kemoterapi uygulanan
grupta PSK 3,3 ay (%95CI, 2,2-4,3), sadece kemoterapi alan
grupta ise 1.9 ay olarak bulundu aradaki fark istatiksel olarak
anlamlı değildi. Ek olarak PSK’ın histolojik grade ,primer tümör
lokalizasyonu (kolon veya rektum), tedavi stratejisi veya ECOG
performansından anlamlı olarak etkilenmediği görüldü.
Sonuç:
Metastatik kolorektal kanserli hastalarda yapılan bu
retrospektif çalışma sonucunda bevacizumabın progresyondan
önce kesilmesinin akselere tümör büyümesi ile ilişkili olmadığı
düşünülmüştür.
EP-178
İKİNCİ BASAMAK TEDAVİSİ OLARAK HAFTALIK CAMPTO
FUFA ALAN İLERİ EVRE MİDE KANSERİ HASTALARININ GENEL
ÖZELLİKLERİ
İBRAHİM PETEKKAYA
1
, MURAT TURGUTALP
1
, EMİR CHARLES
ROACH
1
, GAMZE GEZGEN
1
, DENİZ YÜCE
2
, ŞUAYİB YALÇIN
1
1
HACETTEPE ÜNİVERSİTESİ, ONKOLOJİ ENSTİTÜSÜ, MEDİKAL
ONKOLOJİ BÖLÜMÜ, ANKARA, TÜRKİYE
2
HACETTEPE ÜNİVERSİTESİ ONKOLOJİ ENSTİTÜSÜ, PREVANTİF
ONKOLOJİ BİLİM DALI, ANKARA
Amaç:
Mide kanseri dünyada en sık görülen dördüncü kanser
türüdür. İleri evre mide kanseri veya rekürren mide kanseri
olan hastalarda, ilk basamak kemoterapiye yanıt oranı
%33-55 arasındadır.Daha düşük evre sağ kalım avantajı ve
tolerabilitesi olmasına rağmen, ilk basamak kemoterapilerine
yanıt vermeyen hastaların yüzde 20’si, ikinci basamak tedavisi
almaktadır. Asya ülkelerinde progresyon olmadan sağ kalım
(POS) 5.2-8.8 ay arasında rapor edilmektedir.Bu çalışmada,
ikinci basamak tedavisi olarak haftalık Campto FUFA (Irinotecan
80 mg/m
2
, Folinik asit 500 mg/m
2
, Fluorourasil 2000 mg/m
2
, 3
hafta ardından 1 hafta ara sonra tekrar 3 hafta şeklinde) alan
hastaların demografik ve klinik özellikleri ele alınmaktadır.
Gereç ve Yöntem:
Hastanın bilgileri Hacettepe Üniversitesi Hastaneleri Bilgi
Yöntem sisteminden edinilmiştir.
Bulgular:
Hastaların %68.8’i (n=22) erkek, %31.3’ü (n=10) kadındı.
Hastaların tanı anındaki kan değerleri ve demografik bilgileri
çalışmada verilmektedir. Hastaların %51.7’sinde sigara,
%13.8’inde alkol kullanım öyküsü mevcuttu. Hastalarda primer
bölge çoğunlukla mide distalinde idi (%53.6). Tanı anındaki
evre %88 evre 1, %12 evre 2 idi. Hastaların %25’inde tümör
boyutu3cm idi. Neo-adjuvan tedavi sonrasında hastalarda
%41.9 total gastrektomi, %19.4 distal subtotal gastrektomi,
%6.5’da gastroenterostomi ve kolokolostomi yapılırken,
%32.3’ü ise inoperabl kabul edildi. Hastaların %82.8’inde
progresif hastalık (PD) mevcut iken , %3.4’ünde stabil hastalık
vardı. Bir hasta dışında kemoterapi protokolü tolere edildi.
Hastalarda ilk tedavi sonrası ortanca sağ kalım 66 ay iken, ilk
haftalık Campto FUFA sonrasında 8 ay idi.
Sonuç:
Haftalık Campto FUFA, birinci basamak kemoterapi sonrası
uygun olan hastalarda ikinci basamak olarak, tolere edilebilir
ve literatürde rapor edilen değerlere yakın sağ kalım sağlayan
bir tedavi modalitesidir.
|