R u m e l i D E D i l v e E d e b i y a t A r a ş t ı r m a l a r ı D e r g i s i 2 0 1 9 . Ö 5 ( A ğ u s t o s ) /
7 7
Kámûs-ı Fârsî’nin Türkçe kaynak metin olarak kelime hazinesine katkısı / Y. Yayla (77-82. s.)
Adres
Kırklareli Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı
Bölümü, Kayalı Kampüsü-Kırklareli/TÜRKİYE
e-posta: editor@rumelide.com
Adress
Kırklareli University, Faculty of Arts and Sciences, Department of
Turkish Language and Literature, Kayalı Campus-Kırklareli/TURKEY
e-mail: editor@rumelide.com
Kámûs-ı Fârsî’nin Türkçe kaynak metin olarak kelime hazinesine katkısı
Yasin YAYLA
1
APA: Yayla, Y. (2019). Kámûs-ı Fârsî’nin Türkçe kaynak metin olarak kelime hazinesine katkısı.
RumeliDE Dil ve Edebiyat Araştırmaları Dergisi, (Ö5), 77-82. DOI: 10.29000/rumelide.606071.
Öz
Okuma, konuşma, dinleme ve yazmadan oluşan dört temel dil becerisini gerçekleştirmede zengin bir
kelime hazinesine sahip olmak son derece mühimdir. Türkiye Türkçesinin kelime hazinesini
zenginleştirmek için akraba dillerden faydalanılabileceği gibi, bir zamanlar yazı dili olarak kullanılan
Osmanlı Türkçesinden de faydalanılabilir. Bu faydalanma, dilin bütün hususiyetlerini barındıran,
kültür taşıyıcılığı yaparak bugünkü dile kaynaklık eden eserlerin taranarak üzerlerinde çalışılması ile
yapılabilir. Bu düşüncelerle bu çalışmada, müellifi belli olmayan ve 20. yüzyılın başlarında yazıldığı
tespit edilen Kámûs-ı Fârsî adlı Farsça-Osmanlı Türkçesi sözlükten bugünkü Türkçe Sözlük’e
eklenerek katkı sağlayacak otuz üç tane kelime manaları ile birlikte listelenmiştir.
Anahtar kelimeler: Türkiye Türkçesi, Osmanlı Türkçesi, Türkçe eğitimi, kelime hazinesi, sözlük.
The contribution of Kámûs-ı Fârsî to the vocabulary as Turkish source text
Abstract
It is extremely important to have a rich vocabulary to perform the four basic language skills of
reading, speaking, listening and writing. In order to enrich the vocabulary of Turkish Turkic, it is
possible to make use of related languages, as well as the Ottoman Turkic language, which had been
once used as a writing language. This utilization can be done by scanning the works originating
present language by studying the language that carries all the characteristics of the language, carries
culture. With this in mind, in this study, the Persian-Ottoman Turkic dictionary named Kámûs-ı
Fârsî, which was written in the beginning of the 20th century, has been scanned and thirty-three
words, which can be contributed to present Turkish Dictionary have been listed with their meanings.
Keywords: Turkish, Ottoman Turkish, Turkish education, vocabulary, dictionary.
Giriş
Dil, insana bahşedilmiş bir nimettir. İnsan, kullandığı dil ile düşündüklerini ifade eder ve ifade ettikleri
sayesinde başkaları ile anlaşır, cemiyet içinde de anlaştığı kadar söz sahibi olur. Bir an için duygu ve
düşüncelerimizi ifade ettiğimiz dilin olmadığını düşünelim. Herhâlde anlatmak istediklerimizi anlatmak
için onları sırtlayıp getirmek mecburiyetinde kalırdık. İşte böyle bir nimet olan ve insana büyük
kolaylıklar sağlayan dili, kurallarına uygun olarak öğrenme ve öğretme de ancak dil dersleri vasıtasıyla
yapılabilir.
Dört temel dil becerisi vardır: okuma, konuşma, yazma, dinleme. Bu becerileri en üst seviyede
sağlayabilmek için insanın ihtiyacı olan cevher muazzam bir kelime hazinesidir. Dilbilimcilere göre
1
Dr. Öğr. Üyesi, Kırklareli Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü, (Kırklareli, Türkiye),
yyasinyayla@gmail.com, ORCID ID: 0000-0001-5726-884X [Makale kayıt tarihi: 12.06.2019-kabul tarihi: 18.08.2019;
DOI: 10.29000/rumelide.606071]
78 /
RumeliDE Journal of Language and Literature Studies 2019.S5 (August)
The contribution of Kámûs-ı Fârsî to the vocabulary as Turkish source text / Y. Yayla (p. 77-82)
Adres
Kırklareli Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı
Bölümü, Kayalı Kampüsü-Kırklareli/TÜRKİYE
e-posta: editor@rumelide.com
Adress
Kırklareli University, Faculty of Arts and Sciences, Department of
Turkish Language and Literature, Kayalı Campus-Kırklareli/TURKEY
e-mail: editor@rumelide.com
kelime “gösteren” ise kavram “gösterilen”dir. Kavramların göstereni olarak kelimeler, insanların mana
dünyasını biçimlendiren vazgeçilmez unsurlardır (Y
ILDIZ
, O
KUR
, vd. 2008: 31). Çocuklar dünyayı,
bildiği kelime sayısı kadar bilir (Y
ILDIZ
, O
KUR
, vd. 2008: 311). Tabii ki bu, sadece çocuklar için geçerli
değildir. Bir yabancı dili öğrenirken o dilden ne kadar kelime öğrenirsek dile o kadar hâkim olabiliriz ve
kendimizi ancak o kadar ifade edebiliriz. Yabancı dilde hâl böyle iken ana dil için de aynı durum tabii
olarak geçerlidir.
İ
nsanın kelime ve kavram yönünden zengin bir birikime sahip olması düşüncede de zengin olmasını
sağlar (Ö
ZBAY
ve M
ELANLIO
Ğ
LU
2008: 31). Bu zenginlik kendimizi doğru ifade etmemizi, kurduğumuz
cümlelerin ardından “yani” ile başlayan açıklamalar yapma mecburiyetimizi de ortadan kaldırır.
Günümüzde dünyadaki her alanda olduğu gibi dilde de hızlı bir değişme yaşanmaktadır. Bu değişme
“gelişme” midir, “gerileme” midir ya da “yok olma”ya doğru bir gidiş midir? İnsanların kendilerini
hâlihazırda bulunan kelimelerle ifade edemeyişleri ya da birbirinden farklı birçok mana için tek bir
kelimeyi kullanmak mecburiyetinde kalıyor olmaları -herkesin hak vereceği gibi- büyük bir meseledir.
Mesela “Sana önerim bu.” derken acaba bu cümleyi kullanan kişi muhatabına bir “tavsiye”de mi
bulunmaktadır yoksa bir şey mi “teklif” etmektedir? “Seni uyarıyorum” diyen bir kişi acaba muhatabını
“ikaz” mı etmektedir yoksa kastettiği şey “ihtar” mıdır? “Bu dereceye kadar düştün mü?” acaba doğru bir
cümle midir? Dereceye düşülür mü çıkılır mı? Çıkmak için “derece”yi kullanıyorsak düşmek için neyi
kullanmalıyız? Bir kişi “düş” kelimesini hem ‘rüya’ manasında “Seni düşümde gördüm.” diye
kullanıyorsa ve hem de ‘hayal etmek’ manasında “Bir düşlesene.” diyebiliyorsa burada bir mana
karışıklığı, bir mesele yok mudur? Örnekleri çoğaltabileceğimiz bu durumların hepsi muhakkak ki birer
meseledir. Bu meselelerin niçin oluştuğu ile ilgili tartışılıp sayfalarca kitap yazılabilir; fakat bu
meselelerin niçin meydana geldiği mühim olmakla birlikte nasıl çözüleceği daha mühimdir.
Türkçe; Kâşgar’dan Saraybosna’ya, Moğolistan’dan Arabistan’a kadar geniş bir coğrafyada
kullanılmaktadır. Türkçe, bu geniş coğrafyaya Türkçe konuşanların hâkim olması ve hizmet götürmesi
ile yayılmıştır. Bu coğrafyalardaki hâkim unsur olan Türk devletlerinin çekilmesi ile birlikte birçok devlet
oluşmuş, Türkçe konuşan insanlar birbirinden uzaklaşmış, farklı coğrafyalarda farklı devletler
kurmuşlar ya da farklı devletlerin içinde azınlık olarak yaşamışlar ve yaşamaktadırlar. Bu kopuş ve ayrılış
dilde de bir kopma ve ayrılmayı beraberinde getirmiştir. Bugün Türkiye Cumhuriyetinin resmî dili olan
“Türkiye Türkçesi” de bu yaprak dökümünden “nasibini” almıştır. “Türkçe” için dökülen yaprakları
eskisi gibi yeşertmek mümkün olmasa da Türkçe ile uğraşanlara düşen vazife, sararmakta olan
yaprakları yeşertmek ya da hâlihazırda bulunan yaprakların dökülmesini engellemek olmalıdır. Bunun
için de hastaya kuvvetlenmesi için yapılan “aşı” gibi dile de “aşı” yapmak gerekmektedir. Bu “aşı”, akraba
Türk dillerinden ithal edilebileceği gibi altı yüz yılı aşkın bir süre yaşamış ve bu ömrü boyunca her alanda
dünya mirasına katkı sağlamış olan Osmanlı Devleti
[1300-1922]
’nin yazı dili olarak kullanılan “Osmanlı
Türkçesi”nden de yerli olarak üretilebilir. “Aşı”dan kasıt “kaynak metinler”dir. Kaynak metinler, ait
olduğu cemiyetin kültürü ve dili ile ilgili hususiyetleri içinde barındıran eserlerdir.
Sözlükler sadece kelimelerin yanlış doğru cetveli gibi manalarını veren bir dizin değildir. Bir dilin
işlenmişliğinin örneği, zenginliğinin göstergesi, tarihî süreç içinde yaşanmışlığının belgesi, iki kapağı
arasında bulundurduğu kelimelerle âdeta geçmişten bugüne çekilmiş bir film şerididir ve bu özellikleri
hasebiyle birer kaynak metindir.
Geçmişi bugün tekrar yaşamak mümkün değildir; fakat bugün yaşanan hayat, geçmişten kalan kültür
birikiminin devamıdır ve bu kültür birikimine bugünden uzanmak gerekmektedir. Türk dilinin
R u m e l i D E D i l v e E d e b i y a t A r a ş t ı r m a l a r ı D e r g i s i 2 0 1 9 . Ö 5 ( A ğ u s t o s ) /
7 9
Kámûs-ı Fârsî’nin Türkçe kaynak metin olarak kelime hazinesine katkısı / Y. Yayla (77-82. s.)
Adres
Kırklareli Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı
Bölümü, Kayalı Kampüsü-Kırklareli/TÜRKİYE
e-posta: editor@rumelide.com
Adress
Kırklareli University, Faculty of Arts and Sciences, Department of
Turkish Language and Literature, Kayalı Campus-Kırklareli/TURKEY
e-mail: editor@rumelide.com
kaynaklarından olan sözlükleri ve onları vücuda getirenleri tanıtmak, geçmişte kalanları geçmişte
bırakmayarak bugüne kazandırmak Türkçe öğretme işiyle uğraşanların vazifesidir.
Bu düşüncelerle bu çalışmada Türk Dil Kurumu Kütüphanesine Etüt 80/1 numarası ile kayıtlı cilt ve
Etüt 93/1-2 numaraları ile kayıtlı cüzlerden mürekkep, müellifi bilinmeyen ve yirminci yüzyılın başında
yazıldığı tespit edilen Kámûs-ı Fârsî adlı Farsça-Osmanlı Türkçesi lügat üzerine yapılan çalışma
neticesinde bugünkü Türkçe Sözlük’e girerek Türkçenin kelime hazinesine katkı sağlayabilecek otuz üç
kelime listelenmiştir.
Kelimeler
Kámûs-ı Fârsî üzerine yapılan çalışma neticesinde bazıları Osmanlı Türkçesi sahasına giren ve Türkiye
Türkçesine geçişte eriyen, bazıları bugünkü Tarama Sözlüğü ve Derleme Sözlüğü sahasına giren ve bu
sözlüklerde bulunan fakat Türkçe Sözlük’te bulunması gerektiği hâlde bulunmayan birçok kelime tespit
edilmiştir. Bu kelimelerden otuz üç tanesi abece sırasına göre aşağıda listelenmiştir. Taranan sözlük
Farsça madde başlarına karşılık Türkçe izahlardan oluşmaktadır. Aşağıdaki listede koyu karakterlerle
yazılan kelimeler Farsça madde başına karşılık verilen Türkçe izahlardan elde edilen ve bugünkü Türkçe
Sözlük’e eklenmesi teklif edilen kelimelerdir. Kelimelerin karşısına yine çalışmaya konu olan sözlükteki
Farsça madde başına karşılık verilen Türkçe izahları da yazılmış ve kaynak eserdeki cilt ve sayfa
numaraları da gösterilmiştir. Asıl madde başı olan Farsça kelimeler ise eğik harflerle ve köşeli parantez
içinde koyu yazılmış olan Türkçe madde başının yanında verilmiştir.
1. beg
[ĥurohe]: ‘Avcılarıñ avı aldatmak için ağıñ kenarına bağladıkları hayvan.’ (Kámûs-ı Fârsî, 09.
cüz: 17), ‘Kuş avlamak için kullanılan başka kuş.’ (Dİ
LÇ
İ
N
1983: 29).
2. böy [āġunde]: ‘Uzun ayaklı bir cins zehirli örümcek, ruteylâ. Bu hayvan Avrupa’nı
ñ cenup
taraflarında çok bulunur. Sekiz gözü vardır. Sokmasından hasıl olan avarız hakkında bir hayli
mübalağalar menkuldür. Hakikatte tehlikeli değildir. Vücudu siyah benekli ve esmer olup karnını
ñ altı
kırmızıdır. Ortasında beyaz bir çizgisi vardır.’ (Kámûs-ı Fârsî, 1. C: 490), ‘Zehirli örümcek.’ (Dİ
LÇ
İ
N
1983: 38).
3. çapük [ĥiştçe]: ‘Donuŋ ağına, gömlek ve entariniŋ peşine eklenen müsellesü ’ş-şekl bez parçası.’
(Kámûs-ı Fârsî, 08. cüz: 80), ‘Don ağı.’ (Dİ
LÇ
İ
N
1983: 51).
4. cardın [ĥer-mūş]: ‘Bir cins gayet iri fare.’ (Kámûs-ı Fârsî, 06. cüz: 100), ‘İri sıçan.’ (Dİ
LÇ
İ
N
1983:
45). T
IETZE
’ye göre kelime Ar. cirďavnden
2
gelmektedir (T
IETZE
1999: 270). Kelimenin Farsçası olan
ĥer-mūşun Türkçe karşılığı ise ‘eşek sıçanı’dır. [ĥer
< Fa. ‘eşek’ (S
TEINGASS
2005: 450
b
) + mūş < Fa.
‘sıçan’ (S
TEINGASS
2005: 1345
a
)].
5. egir [ālvāh]: ‘Ekseriya havuz kenarlarında neşvünema bulan bir nevi devâ’î köktür. Arapça buŋa vacc
d
èrler.’ (Kámûs-ı Fârsî, I: 490), ‘Karın ağrısına kullanılan bir kök, andız.’ (Dİ
LÇ
İ
N
1983: 78). Kelimenin
Arapçası için Kamus Tercemesi’nde şu ifadeler yer almaktadır: vacc < Ar. ‘Bir deva adıdır. Türkîde egir
dedikleri kök olacaktır.’ (F
ĪRŪZĀBĀDĪ
1268, I: 448).
2
Ar. cirďavn ‘field-mouse; rat (tarla faresi; sıçan)’ (STEINGASS: The Student’s Arabic-English Dictionary: 1. C, 228
a
. s.).
80 /
RumeliDE Journal of Language and Literature Studies 2019.S5 (August)
The contribution of Kámûs-ı Fârsî to the vocabulary as Turkish source text / Y. Yayla (p. 77-82)
Adres
Kırklareli Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı
Bölümü, Kayalı Kampüsü-Kırklareli/TÜRKİYE
e-posta: editor@rumelide.com
Adress
Kırklareli University, Faculty of Arts and Sciences, Department of
Turkish Language and Literature, Kayalı Campus-Kırklareli/TURKEY
e-mail: editor@rumelide.com
6. gedeleç [şegā]: ‘Kubur, içi boş dar ve uzun ustuvânî kap, ki bir tarafı kapalı olur, içine ok vaz olunur,
ok kuburu, tîr-keş, tîr-dân.’ (Kámûs-ı Fârsî, 15. cüz: 019), ‘Ok kuburu, tirkeş, sadak.’ (Dİ
LÇ
İ
N
1983: 90).
7. hacâlet [şerm]: ‘Haya, namus, gayret, utanma, mahcubiyet, ar, edep, arz, ismet, pâkdâmenlik, iffet.’
(Kámûs-ı Fârsî, 15. cüz: 3). hacil ‘kederli, üzgün’ (Derleme Sözlüğü 1974, VII: 2248
b
) kelimesi de bu
kelime ile bağlantılı olmalıdır.
8. iğtişaş [āşob]: ‘Fitne, fesat, kavga, gürültü, ihtilal, karışıklık, kargaşalık, inkılap.’ (Kámûs-ı Fârsî, 1.
C: 478).
9. istişmâm
ètmek [şemìden]: ‘koklamak’ (Kámûs-ı Fârsî, 16. cüz: 040).
10. ışkırmak [şeĥlìden]: ‘Islık çalmak, ağızdan ince ses çıkarmak, izhâr-ı safîr eylemek’ (Kámûs-ı Fârsî,
14. cüz: 71), ‘to whistle.’ (R
EDHOUSE
1890: 297). işkirtmek ‘avı ıslık çalarak yatağından kaldırmak’
(Derleme Sözlüğü 1974, VII: 2564
a
).
11. kaŋırtmaç [dār-ĥāl]: ‘Bir ağaçtan alınıp başka yere gars olunan dal, daldırma.’ (Kámûs-ı Fârsî, 10.
cüz: 28), ‘Bir ağaçtan koparılıp başka bir yere dikilen fidan.’ (Dİ
LÇ
İ
N
1983: 124).
12. kıçı [hefec]: ‘Yabani hardal, bir nebât-ı tıbbî.’, (Kámûs-ı Fârsî, 07. cüz: 50), ‘Tereye benzer bir ot,
kekik.’ (Dİ
LÇ
İ
N
1983: 136).
13. kıytık [çeġbet]: ‘Döşek, yorgan hırka vesaire gibi şeyleri
ñ içine ve arasına konulan yüŋ ve pamuk
ş
eyler, lif.’ (Kámûs-ı Fârsî, 02. cüz: 13), ‘Kumaş parçaları döküntüsü, kırpıntı.’ (Derleme Sözlüğü 1974,
VII: 2860).
14. kileçeri [
hertal
]: ‘buğday aralarında neşvünema bulur [bir tane]’ (Kámûs-ı Fârsî, 06. cüz: 93),
Buğday içinde bulunan siyah taneler (Dİ
LÇ
İ
N
: 1983: 140).
15. koduk [ĥer-kurre]: ‘Eşek yavrusunuŋ küçüğü, küçük sıpa.’ (Kámûs-ı Fârsî, 06. cüz: 95), ‘Sıpa.’
(Dİ
LÇ
İ
N
1983: 142).
16. kor [āşkū | āşkūb]: ‘Duvar sırası.’ (Kámûs-ı Fârsî, I: 475), ‘Duvar taşlarından bir tek sıra, dizi’
(Dİ
LÇ
İ
N
1983: 156).
17. kurumsak [şāĥ-dār]: ‘Deyyus, gözüyle suretâ zevcesi olacağı fezâhatte görüp i‘mâz eyleyen izzetsiz
adam.’ (Kámûs-ı Fârsî, 13. cüz: 11), ‘Pezevenk, deyyus.’ (Dİ
LÇ
İ
N
1983: 149).
18. mübâriz [āhenìn-ciger]: ‘Demir ciğerli, kahraman, pehlevan, şeci, mert, cesur, kaviyyü ’l-kalb,
güçlü kuvvetli, dilîr.’ (Kámûs-ı Fârsî, 1. C: 710).
19. mübeccel [şigerf]: ‘Seyit, aziz, muhterem, muhteşem.’ (Kámûs-ı Fârsî, 19. cüz: 96).
20. ötlegü [zimç | zimc]: ‘Havada çok devr
èden bir nevi kerkes kuşu, uşak kapan.’ (Kámûs-ı Fârsî, 12.
cüz: 6), ‘Doğan türünden alıcı bir kuş.’ (Dİ
LÇ
İ
N
1983: 170).
21. oyuk [ĥose]: ‘Bostan korkuluğu, kuşları ve sair hayvanatı korkutmak için tarlalara, bostanlara ve
bağlara konulan kukla.’ (Kámûs-ı Fârsî, 09. cüz: 69), ‘İnsan ya da hayvan şeklini andırır korkuluk.’
(Dİ
LÇ
İ
N
1983: 165).
R u m e l i D E D i l v e E d e b i y a t A r a ş t ı r m a l a r ı D e r g i s i 2 0 1 9 . Ö 5 ( A ğ u s t o s ) /
8 1
Kámûs-ı Fârsî’nin Türkçe kaynak metin olarak kelime hazinesine katkısı / Y. Yayla (77-82. s.)
Adres
Kırklareli Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı
Bölümü, Kayalı Kampüsü-Kırklareli/TÜRKİYE
e-posta: editor@rumelide.com
Adress
Kırklareli University, Faculty of Arts and Sciences, Department of
Turkish Language and Literature, Kayalı Campus-Kırklareli/TURKEY
e-mail: editor@rumelide.com
22. üzmelik [ĥefçe]: ‘Böğürtlen dikeniniŋ meyvesi.’ (Kámûs-ı Fârsî, 07. cüz: 050), ‘Sık çalılık.’
(Derleme Sözlüğü, 1974, IX: 3372).
23. puturak [jāj]: ‘Tatsız ve fena ot, deve tabanı, teker dikeni d
ènilen ota dahi bu nam vèrilir.’ (Kámûs-
ı Fârsî, 01. cüz: 25), ‘İnce ve yapışkan dikenli tohumları olan bir çeşit ot.’ (Derleme Sözlüğü, 1974, IX:
3493).
24. sâ‘î, berîd, kásıd [āb-guďār]: ‘Ulak, tatar, çapar, posta, bir yerden diğer yere mektup nakleden
serî‘u ’l-hareke ve su gibi akıp giden postacı.’ (Kámûs-ı Fârsî, 1. C: 152).
25. teğelti [ādrum]: ‘eyeriñ altına hayvanıñ sırtına örtülen keçe, ki pamuklu gibi teğellenmiş olur,
nemed-zîn, berda‘a. Top, tüfek, kılıç, harbe, kargı, vesaire gibi âlât-ı harbiñ hey’et-i umûmiyyesi, esbâb-
ı muhârebe, techîzât-ı harbiyye ve levâzım-ı askeriyye manasına geldiği gibi teğelti dėyecek uzun, sert,
büyük bir nevi iğneye ādrum tesmiye olunur.’ (Kámûs-ı Fârsî, 1. C: 272), Eyer altına konulan keçe
(Dİ
LÇ
İ
N
: 1983: 218
a
).
26. serkele [ĥāmişe]: ‘Bir nevi şâhterre, saytarac kökü.’ (Kámûs-ı Fârsî, 06. cüz: 045), ‘Root of
plumbago zeylanica.’ (R
EDHOUSE
1890: 1054).
27. sît [āvāz]: ‘Şöhret, unvan, nam u şan’ (Kámûs-ı Fârsî, 1. C: 629).
28. taŋrıdeveciği [ĥerek]: ‘Taŋrıdeveciği d
ènilen böcek.’ (Kámûs-ı Fârsî, 06. cüz: 095-096),
‘Kızlardevesi de denilen çekirgeye benzer bir böcek.’ (Dİ
LÇ
İ
N
1983: 202).
29. teraşşuh eylemek [şerìden]: ‘Su damlamak, sızmak.’ (Kámûs-ı Fârsî, 15. cüz: 4).
30. tünd [ātiş-ser]: ‘Yavuz, şiddetli, şedit, pek sert, yaman, kaypak, batş ve hiddetle savlet ve surete
malik olan.’ (Kámûs-ı Fârsî, 1. C: 214).
31. tuturak [ātiş-ser]: ‘Kuru ot, çalı çırpı, çıra, talaş, yonga vesaire gibi ateş yakmağa elv
èrişli olan
mevâd.’ (Kámûs-ı Fârsî, I: 196), ‘Yonga, talaş.’ (Derleme Sözlüğü, 1974, X: 4001).
32. vâlih [āsyūn]: ‘Mütehayyir, hayran, şaşmış, ser-gerdan, şaşkın, alık, beht-i hayret içinde kalmış
olan’ (Kámûs-ı Fârsî, I: 465).
33. yaylağaç [ĥerçekūk]: ‘Şemmâme
3
, küçük kavun şeklinde gayr-ı me’kûl; lakin güzel rayihalı, üzeri
pek zarif bir surette hutût-ı tabî‘iyye ile münakkaş bir meyve, ki daima elde tutup istişmam ėderler.’
(Kámûs-ı Fârsî, 06. cüz: 87), Limon büyüklüğünde ve kavun gibi güzel kokan bir meyve, şamama.
(Dİ
LÇ
İ
N
1983: 244).
Sonuç
Dilin dört temel becerisinin sağlıklı bir biçimde gerçekleştirilebilmesi için zengin bir kelime hazinesi
olmazsa olmaz şartlardandır. Türkçenin kelime hazinesini zenginleştirebilmek için bugünkü dilimize
kaynaklık eden eserler taranmalıdır. Tabii ki eserleri tarayıp bugün işlerliğini yitirmiş olan kelimeleri
Türkçe Sözlük’e eklemek tek başına yeterli değildir. Bir kelimenin sözlükte bulunması o kelimenin o
3
ş
ammāma
t
: Ar. ‘fitil, parfüm güzel koku, rayiha, lavanta, esans.’, şammām ‘koklanan güzel koku, sarı çizgili kavun’
(ATAY: A-TBL: II/1140
b
. s.).
82 /
RumeliDE Journal of Language and Literature Studies 2019.S5 (August)
The contribution of Kámûs-ı Fârsî to the vocabulary as Turkish source text / Y. Yayla (p. 77-82)
Adres
Kırklareli Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı
Bölümü, Kayalı Kampüsü-Kırklareli/TÜRKİYE
e-posta: editor@rumelide.com
Adress
Kırklareli University, Faculty of Arts and Sciences, Department of
Turkish Language and Literature, Kayalı Campus-Kırklareli/TURKEY
e-mail: editor@rumelide.com
dilin malı olduğu manasına gelmez. Kelimeler sokaktaki insanın dilinde yaşamıyorsa, işlek değilse, o dile
ait sayılmaz.
T
ÖMER
(Türkçe Öğretme Merkezi)’in yaptığı bir araştırmaya göre Amerika’da ortaöğretim ders
kitaplarında 70.400, Almanya ve Japonya’da 44.224, İtalyan okullarında 31.762, Fransa’da 30.193,
Suudi Arabistan okullarında 13.579 kelime ve terim kullanılırken Türkiye’deki ders kitaplarında yalnızca
7.260 kelime ve terim kullanılmaktadır (G
ÖKÇE
S
ULAK
2016: 45).
Çalışmaya kaynaklık eden Kámûs-ı Fârsî adlı Farsça-Osmanlı Türkçesi sözlük günümüzden yaklaşık yüz
yıl önce yazılmıştır. Yukarıda listelenen otuz üç kelime Farsça madde başlarının izahında kullanılan
kelimelerdir. Bundan yüz yıl önce bir yabancı kelimenin izahında kullandığımız kelimeler ne yazık, ki
bugünkü Türkçe Sözlük’te bulunmamaktadır. Türkçeden “bu eski, bu yabancı, bu Arapça, bu Farsça vb.”
bahanelerle kelimeleri atmak yerine yüzyıllar boyunca kullandığımız, artık her şeyiyle bizim olan bütün
kelimelerimize sahip çıkarak kelime hazinemizi zenginleştirmeliyiz. Kelime hazinemiz zenginleştirilir,
Türkçe Sözlük’te bulunmayan kelimeler sözlüğe eklenir ve işlerliğini yitirmekte olan kelimeler ilk ve orta
öğretim ders kitaplarına dâhil edilirse daha geniş düşünen, konuşurken ve yazarken kelime aramayan
ve kendi diline hâkimiyeti sayesinde bir yabancı dili de daha kolay öğrenebilen bireyler yetiştirilebileceği
muhakkaktır. Dil ile ilgili bu meseleler muhakkak, ki Türkçe eğitimi ile uğraşanların vazifeleridir.
Kaynaklar
D
İ
LÇİN
, Cem, Yeni Tarama Sözlüğü, Türk Dil Kurumu Yayınları 503, Ankara 1983.
al-F
ÎRÛZÂBÂDÎ
, Macdu’d-dìn Abū Šāhir Muģammad b. Ya¤ķūb: al-Uķyānūsu ’l-Basìš fì Tarcamati ’l-
Ķāmūsi ’l-Muģìš: Çeviren: CENĀNĪOĠLU, Aģmed ¤Āŝım, İstanbul I: ’-r
2
1268, [II]+943 s. II: r-ķ
2
1269, [II]+939 s. III: ķ-v
2
1272, [II]+975 s.
G
ÖKÇE
S
ULAK
, Sevda, Anlamdaş Kelimelerde Anlam ve Kullanış Farkları, Gece Kitaplığı, Ankara 2016.
Kámûs-ı Fârsî, Türk Dil Kurumu Kütüphanesi, Etüt 80/1, 93/1, 93/2.
Ö
ZBAY
, Murat. ve M
ELANLIO
Ğ
LU
, Deniz. “Türkçe Eğitiminde Kelime Hazinesinin Önemi” Yüzüncü Yıl
Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, 5(1), 30-45, Van 2008.
R
EDHOUSE
, James W, Turkish and English Lexicon / Kitâb-ı Ma‘ânî-i Lehce. Constantinople 1890.
S
TEINGASS
, Francis Joseph, A Comprehensive Persian-English Dictionary, London 1892.
S
TEINGASS
, Francis Joseph: The Student’s Arabic-English Dictionary: London 1884.
T
IETZE
, Andreas, Wörterbuch der griechischen, slavischen, arabischen und persischen Lehnwörter im
Anatolischen Türkisch - Anadolu Türkçesinde Yunanca, İslavca, Arapça ve Farsça
Ödünçlemeler Sözlüğü, Derleyen: Mehmet Ö
LMEZ
, Simurg Türk Dilleri Araştırmaları Dizisi: 26,
İ
stanbul 1999.
T
ÜRK
Dİ
L
K
URUMU
, Türkiye’de Halk Ağzından Derleme Sözlüğü, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek
Kurumu Türk Dil Kurumu Yayınları - Sayı: 211 [/1]-12, Ankara 1963-1982.
Y
ILDIRIM
, Ali. ve Şİ
M
Ş
EK
Hasan. Sosyal Bilimlerde Nitel Araştırma Yöntemleri, Seçkin Yayınları,
Ankara 2006.
Y
ILDIZ
, Cemal; O
KUR
, Alpaslan; ARI, Gökhan; YILMAZ, Yakup:, Kuramdan Uygulamaya Türkçe
Öğretimi. Pegem Akademi, Ankara 2008.
Dostları ilə paylaş: |