Kısa Başlık:AİLELER VE ÇOCUKLARIN EĞİTİMİ
PARÇALANMIŞ VE NORMAL AİLE YAPISINDA YETİŞEN ÇOCUKLARIN EĞİTİM SEVİYELERİNİN KARŞILAŞTIRMALARI
DERS ÖDEVİ
Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık
Muhammet Öztabak
İstanbul
İstanbul Kültür Üniversitesi
Eğitim Fakültesi
Aralık - 2014
ÖZET
Türkiyede Boşanan çiftlerin sayısı bir önceki yıla göre %1,6 artarak 125 305’e yükseldi. Kaba boşanma hızı ‰1,65 olarak gerçekleşti.
Resim Boşanma Sayısı ve Kaba Boşanma Hızı
Ben ise bu boşanma oranlarının artmasıyla alakalı olarak öğrencilerin aile boşanmalarında eğitim durumların da başarı veya başarısızlık olarak nasıl etkilendiğini yapıcağım araştırma,makale ve anketlerle karşılaştırmaya çalışacağım.Araştırmanın içinde anketler ve öğrencilerin sınav sonuçları, resimler olacaktır.Araştırma sırasında yapılan makale araştırmalarında ise yine anahatar kelimeler “boşanma” ve “başarı durumları” araştırdığım makalelerde çokca yer aldığını gördüm.Özellikle boşanan ailelerin çocuklarında bu durumdan etkilenmemesi için rehberliğe büyük iş düşmektedir.Bu durumdan etkilenmemeleri, bu durumun başarılarını etkilememeleri burada yapılması gereken en önemli çalışmalardır.
Ülkemizde ise boşanma oranları “Resim ’de” de görüldüğü gibi artmaktadır ve ülke gelişimi artıkca insanlar bilgi birikimi artıkça boşanma durumlarıda artacaktır.Bu durumun öğrenciyi etkilememesi için rehberlik hizmetlerine çok iş düşmekte ve bu alanda yapılan çalışmaların da boşanmalara paralel olarak artması beklentisindeyim.
Bu çalışmanın amacı, öğrencinin okul başarısı üzerinde ailenin oynadığı rolü araştırmaktır. Bu bağ-lamda ailevi sorunları olan öğrenciler ile önemli bir ailevi sorunu olmayan ve ailesinden destek gören öğrencilerin akademik başarıları karşılaştırılmıştır.Araştırma sonucunda ailenin çocuğun okul başarısını etkilediği; ailevi sorunları olan öğrencilerin okul başarılarının, ailevi bir sorunu olmayan ve ailesinden destek gören öğrencilerin okul başarılarından daha düşük olduğu ve farklılaşmanın düzeyinde anlamlı bulunduğu ortaya çıkmıştır.
Anahtar Kelimeler:
- boşanan ailelerin çocukları - bu durumun başarılarını etkilememeleri
A.GİRİŞ
-Çocuğun kişiliğinin oluşumu, karakterinin biçimlenmesi ve benlik saygısının gelişimi, büyük ölçüde özdeşim modelleri olan ana-baba kişilik yapılarına bağlıdır.
Çocuğun, anne ve babasının tavırlarını benimseyebilmesi için, ana- baba- çocuk üçgeni ararsında sevgi, saygı ve güven olması gerekir.
Huzursuz aile ortamı, bazı durumlarda dağılmış aile ortamı gibi çocuğun olumsuz bir şekilde etkiler ve çeşitli uyum, davranış bozukluklarının sebebi olabilir.
Anne-babanın sürekli tartıştığı veya kavga ettiği bir ortam içinde yetişen bir çocukta, alt ıslatma, dışkı kaçırma, tik, kekemelik parmak emme, tırnak yeme gibi..... Uyum ve davranış bozukluklarıyla okul başarısızlığına rastlanılabilir.
Kimi durumlarda boşanmanın ardından gelen ilkokul başarısında düşme görülebilir. Duruma göre çok olumsuz koşullardaki bir ev ortamından sonra düzenli ve sakin bir yaşama geçmek çok kısa bir sürede başarının artmasına yol açabilir. Bu tamamen boşanmadan önceki ve sonraki koşullarla bağlantılıdır.
Okula karşı isteksizlik ve okul fobisi görülebilir. Bunun da çeşitli nedenleri vardır. Ayrılık sonucu çocuğun tek ebeveyn ile kalması, eğer çocuğa yeterince açıklama yapılmazsa bu problem ortaya çıkabilir.
Babası ile kalan bir kız çocuğu evde pek çok ödevi üstlenmiş olabilir veya boşanma maddi darlık çeken annenin yükünü hafifletmek için ergen çocuk okul dışı zamanlarını bir işte çalışmaya ayırmış olabilir.
Okul öncesi çağdakiler bunu saklarlar fakat notları düşer. Anaokulu öğretmenin çocuğu kucaklaması diğer zamanlara göre biraz daha fazla ilgi göstermesi gerekir.
Küçük çocuklarda fiziksel temas etkili iken, okul çağı çocuğunda özel paylaşım, yardıma hazır olduğunu hissettirmek etkili olur. Ergenlik çağındaki bir çocuğun ise özel durumunu öğretmeninin bilmesi büyük bir rahatlama yaratır. Öğretmen çocuğa pek çok kişinin aynı durumla karşılaştığını anlatıp bunun normal bir durum olduğunu kabullenirse büyük bir destek sağlamış olur. Çünkü okul çağındaki bir çocuk ailesinin diğer ailelerden farklı, eksik yetersiz veya anormal olduğunu dolayısıyla kendisinin de a normal olduğunu ailesi birlikte olanlardan kendisini aşağı görmektedir. Çocuğun bu olumsuz düşüncelerini yenmesinde öğretmen kadar etkili olacak çok az kimse vardır.
Öğretmen de bazı çocuklarla çalışırken kendisini yetersiz görebilir ve çocuğa faydalı olamayabilir bu durumlarda okulda çalışan rehber öğretmenden veya alanında uzman birisinden yardım alınmalıdır1.
-Kalter ve Rembar (1981) ‘e göre anne-baba ayrılığını ödipal dönemde yaşamış, anlamlı derecede daha yüksek derecede okul davranış problemleri yaşadıklarını bulmuştur. Araştırmacılar ödipal dönemde ayrılık ve ya boşanma yaşayan erkek çocukların agresyonlarını latans döneme taşıdıklarını ileri sürmektedirler.
Blachcberd ve Biller (1977): baba yokluğu yaşayan erkek çocukların okul başarılarını araştırmasında: 5 yaş öncesi ebeveyn boşanması yaşayan latans yaşı erkek çocukların anlamlı derecede daha sık okul başarısızlığı yaşadıklarını saptamıştır.
Çoğu baba sevgi doludur ve çocuklarının hayatında olumlu bir rol oynar. Babalar evden ayrıldıkları zaman çocuklarını her karşılarında görebilecekleri güçlü erkek modelinden mahrum etmiş olurlar. Dahası erkek çocuklar sorumluluk, başarı, babalık, diğer insanlarla geçinmek, karşı cinsle ilişki kurmak ve saldırgan huylarını kontrol etmek gibi konularda uygun erkek davranışlarını öğrenmek için belki de hayatlarının en güvenilir öğretmenini kaybetmiş olurlar.
Babasız evlerde büyüyen erkek çocukların daha az rekabetçi, sporla daha az ilgili, başkalarına bağımlı ve daha saldırgan oldukları araştırmalarda saptanmıştır. Okulda da başarısız olmaları ve otoriteye başkaldırmaları olasıdır. Eğer baba, erkek çocuk okul öncesi dönemdeyken ayrılırsa, çocuğun cinsel kimliği konusunda da aklı karışır.
Babasız büyüyen kız çocuklar ise karşı cinsle ilişki kurmakta zorlanırlar. Bazıları yaşlarına göre çok uyanmıştır. Bunun nedeni, babaları ile olması beklendiği gibi cinsellik dışı yollarla bir erkeğin ilgisini çekme egsersizleri yapma fırsatı bulamamış olmalarıdır. Yaşça küçük kızlar hayallerinde bir baba yaratıp, onunla kendilerini avutur ve gerçeğin soğuk yüzünden kaçarlar. Babaları tarafından ihmal edilen kız çocukların, mutluluğu, erkekleri mutlu etmekle ölçmeleri çok üzücüdür.
Araştırma sonuçları çatışmalar sonucu yıpranmış bir ailede yaşayan çocukların, boşanmış ailelere oranla daha fazla problemler yaşadığıdır. 1965-1979 arasında boşanma oranları hızlı artış göstermiştir. 1970’in sonlarında veya 80’lerin başında doğan %40-50 arası çocuk boşanma deneyimi yaşayacakları tahmin edilmektedir ve bunlar yaklaşık 5 yıl boyunca tek ebeveyn evlerde yaşayacaklardır. Boşanmış annelerin %75’i , babaların %80’i tekrar evleneceğinden, ikinci bir boşanma riski de artmaktadır (Hetherington, 1989).
Sonuçta çocuklar bir geçiş gösterirler: orijinal aileden tek ebeveynli aileye, genellikle anne ile, eğer yeni bir evlilik olursa yeni aileye ve yeni ebeveyne ve sıklıkla yeni kardeşlere uyum sağlamakla yüz yüze kalır.
Boşanmada annenin velayetindeki erkek çocukta özel sorunlar oluşmuştur. Tersine, tekrar evlenme ergenlik öncesi kızlar için özel problemler doğurmuştur. Tekrar evlenmeyi takiben ikinci yılda, anne ile kız çocuğu rasındaki çatışmalar yüksekti. Tekrar evlenmenin olduğu kızlarda, intakt ve evlenme olmayan boşanmış aile kızlara oranla daha fazla talepkar, daha hostil, ve baskı altında ve daha az sevecen oluyorlardı. Davranışları zamanla iyileşirken, aileleriyle aralarındaki zıtlaşma ve distruptif davranışlar devam ediyordu.
Üvey babaya yakınlaşma ilişkilerinde problemler özellikle kız çocuklarında yaşanıyordu. Bunun birinci sebebi boşanmanın fırtınalı döneminde anne-kız arasında oluşan olumlu ilişkinin yeniden evlenme ile bozulması olabilir. Boşanma sonrasında anneler kızlarına daha fazla bağımsızlık, otorite, ve karar verme sorumluluğu veriyorlar (boşanma öncesi yaşantıya oranla). Bu sonuçta eşitlikçi ve ortak destek ilişkisine dönüşüyor (en azından ergenlik öncesi kızlarda). Sonuçta; ergenlik öncesi kızlar, annelerinin yeniden evlenmesine gücenebilmekte ve üvey baba onun bu ilişkisi için tehdit oluşturabilmektedir. Üvey baba üvey kızını kontrol altında tutmak için iyi ebeveyn olmak yerine, yoğun duygusal katılıktan kaçınan nazik yabancı rolü alabilir. Küçük ve daha büyük çocuklar üvey babayı sonuçta sıcaklıkla kabullenirler fakat 9-15 yaşlarındakiler direnç göstermeye devam ederler çünkü bağımsızlıkları için mücadele etmek sebebiyle, çünkü güçlü seksüel arzuları nedeniyle biyolojik olmayan babayı tehdit olarak görmelerinden dolayıdır.
Hetherington (1989) yeniden evlenmenin sıkıntılı dönemlerinde kardeşlerin olmasının tampon ya da destekleyici olup olmayacağını sorgulamıştır. Yeniden evlenmiş ailelerin çocuklarında ambivalans, hostil, düşmancıl ilişkiler boşanmamış ailelere göre daha sıktır. Daha da ötesi kardeş kıskançlığı, agresyon ve alaka kurmama, antisosyal davranışların artmasında önemli rol oynar. Bu tarz erkeklerde kızlara oranla daha sıktır. Kardeş ilişkileri zamanla iyileşirken, yinede boşanmış yeniden evlenmiş grupta diğer iki grupa oranla (intakt, boşanmış yeniden evlenmemiş) daha fazla bozukluk kalır2.
-Boşanmanın çocuk üzerindeki etkileri, çocuğun yaşına ve cinsiyetine göre farklılık gösterebiliyor. Örneğin araştırmalar kız çocuklarında boşanmadan kaynaklı depresyon riskinin erkek çocuklarına oranla daha yüksek olabileceğini gösteriyor. Eyüboğlu Kemerburgaz İlköğretim Okulu Psikolojik Danışmanı Uzman Cem Ceylan’ın, 18’i anne-babası boşanmış, 39 öğrenci ile yaptığı ‘Beşinci sınıf düzeyinde boşanmış aile çocuklarıyla boşanmamış aile çocuklarının dikkat performanslarının karşılaştırılması’ konulu araştırmaya göre sarsıcı bir olayla karşılaşan çocukların gelişimleri yavaşlayabileceği gibi tamamen de durabiliyor.
Temel amacı boşanmış aile çocukları ile boşanmamış aile çocuklarının dikkat performansları arasındaki ilişkiyi incelemek olan araştırma, bütünlüğünü koruyan aileye mensup çocukların genel dikkat performanslarının, odaklanmayı ve dikkati gerektiren planlama beceri düzeyinin, boşanmış aile çocuklarına oranla daha yüksek olduğunu gösteriyor.
Ceylan, dikkat performansında ortaya çıkan problemlerin okul öncesi dönemde tespit edilmesi durumunda ileride ortaya çıkacak daha büyük sorunların önlenebileceğini söylüyor. Ceylan anne-babaları boşanan çocukların verdikleri ortak tepkileri ise şöyle sıralıyor: “Uyku bozuklukları, gece korkuları, gece ve gündüz altına kaçırma, aşırı yemek yeme ya da iştahsızlık, psikolojik kökenli kekemelik, tırnak yeme, konuşmada tutukluk, içe dönüklük, ayrılığı inkar, tahripkarlık ve saldırganlık, okula direnç, dikkati toplamada güçlük, ağlama ve öfke nöbetleri, okul başarısında düşüş, yalan söyleme, psiko-somatik rahatsızlıklar.”
Sonuç olarak dışavurumları ne şekilde olursa olsun boşanma, çocuklarda bir takım uyum ve davranış bozukluklarına neden olabiliyor ve çocuğun gelişim sürecini olumsuz yönde etkileyebiliyor. Ceylan’a göre bu olumsuz etkilerin en aza indirilmesi ise ancak anne ve babanın olumsuz tutumlardan kaçınmasıyla mümkün.
Okula gitmek istemiyorlar
Türkiye’de yılda yaklaşık 600 bin nikah kıyılıyor. Buna karşılık, her yıl artan bir hızla, 100 bine yakın çift boşanma başvurusunda bulunuyor. Boşanmış aile çocuklarının yaşadığı sorunların başındaysa okul reddi geliyor.
Boşanan veya bu sürece giren ebeveynlerin birbirleriyle ilgili olumsuz düşüncelerini çocuklarına yansıtmamaları durumunda okul başarısındaki düşüşün önüne geçilebileceğine dikkat çeken Cem Ceylan, anne ve babaların mutlaka travmatik olaylarla baş edebilme becerileriyle ilgili eğitim almaları veya aile terapisi, psikolojik danışmanlık gibi hizmetlerden yararlanmaları gerektiğini vurguluyor. . Eyüboğlu Kemerburgaz İlköğretim Okulu Uzman Psikolojik Danışmanı Ceylan’ın bir başka önerisi de okullarda her seviyede eğitim-öğretim gören boşanmış aile çocuklarının rehberlik servisi tarafından tespit edilerek, dikkat performanslarını geliştirecek, güven duygularını ve sosyal becerilerini artıracak grup çalışmaları yaptırılması.
Boşanma sürecinde duygusal anlamda zarar gören ve travmatik bir etkiye maruz kalan çocukların arkadaşlarıyla kurdukları ilişkilerde de çeşitli sorunlarla karşılaşılıyor. Bu sorunlar; içe dönmeyle birlikte iletişimin ve ilişkilerin koparılması, hırçınlık, saldırganlık ve zarar verme davranışları olarak da karşımıza çıkabiliyor. Cem Ceylan bu tarz sıkıntılarla karşı karşıya kalan ebeveynlere önerilerini şöyle sıralıyor: “Süreçle ilgili gelişmeler okulun psikolojik danışmanı ve sınıf öğretmeni ile mutlaka paylaşılmalı, öğrencinin bu dönemde yaşayabileceği duygusal, davranışsal, sosyal ve akademik değişimleri birlikte gözlemlenmeli, bu gözlemleri yaparken okul-aile-çevre üçgeninde iletişim en yüksek seviyede tutulmalı.”
Bu süreçte ebeveynler kadar öğretmenlere de çeşitli görevler düşüyor. Öğretmenlerin öncelikle ebeveynleri boşanan çocukların daha fazla ilgiye, desteğe ve sevgiye ihtiyaç duyacaklarını göz ardı etmemeleri gerekiyor. Aynı zamanda tahripkar, saldırgan, okula direnç gösteren, dikkatini toplayamayan, sürekli ağlayan, öfkelenen, yalan söyleyen öğrencilere anlayış ve sabır göstermek, konunun hassaslığını göz önünde bulundurmak ve konunun gizli kalmasına gayret etmek büyük önem taşıyor.
Yapılan araştırmalar, boşanan ebeveynlerin iletişimlerini sağlıklı bir biçimde sürdürebildikleri, çocuklarına zaman ayırabildikleri, onları koşulsuz olarak sevmekten vazgeçmedikleri sürece bu çocukların akademik başarılarında ve bilişsel gelişmelerinde herhangi bir düşüş olmadığını gösteriyor. Bu zorlu boşanma sürecinden çocukların etkilenme düzeyleri, büyük ölçüde tarafların aile kurumuna verdikleri değere, yaklaşımlarına, çocuğun yaşına, eşlerin sosyo-ekonomik ve kültürel koşullarına göre değişim gösterebiliyor. Eyüboğlu Kemerburgaz İlköğretim Okulu Uzman Psikolojik Danışmanı Cem Ceylan’a göre çocukların, olayın gerçekleştiği sırada içinde bulunduğu aşamada takılıp kalması veya önceden tamamlamış olduğu bir aşamaya geri dönmesi mümkün.
Toplumsal ruh sağlığının korunmasının, sağlıklı ruh yapısına sahip bireyler ve onların yetiştireceği çocuklarla birlikte oluşacağına inanan Ceylan, “Anne-babanın bireysel olarak kendi aralarında kurdukları ilişki dinamiğinde çocuklarına yansıttıkları süreçlerin farkında olmaları, travmatik olaylarla başaçıkmakta hem ebeveynlere hem de çocuklara önemli kazançlar sağlayacaktı.3”
-Parçalanmış ailelerde ve çocuklarında görülen problemler
Son 30 yılda bütün dünyada boşanma oranlarında dramatik bir artış meydana gelmiştir. Amerika da 1960 ve 1970'lerde artış göstermeye başlayan bu oranın, 1980'lerde tarihteki en yüksek seviyelere ulaştığı görülmüştür. Resim 1'de son yüzyıldaki boşanma oranlarındaki artış görülmektedir. Resim 1 de, aile yapısındaki son 200 yıllık değişimi göstermektedir. Son araştırmalarda yeni ve ilk evliliklerin en az yarısının boşanmayla sonuçlandığı görülmektedir . İnsanların ikinci evliliklerinde daha başarılı olmaları beklenirken ikinci ve üçüncü evliliklerinde de boşanma oranı yüksek çıkmıştır. Bu yüksek boşanma oranı, çok geniş sayıdaki çocukları etkilemektedir. Amerika'da her yıl bir milyon çocuk bu duruma maruz kalırken son yıllarda tüm çocukların yarısının 18 yaşına gelmeden boşanmaya maruz kalması bekleniyor.Çocuğun sağlıklı bir birey olarak topluma kazandırılabilmesi için anne ve babanın birlikte olduğu bir aile ortamına ihtiyaç vardır. Çünkü eksik bir ebeveynin yeri doldurulamamakta, parçalanmış ailelerin çocuklarında yeteneklerin gelişimi düşmekte, ve yetişkin rolünü başarıyla benimseyememektedirler. Bu çocukların bireysel olarak iyi yetişmeleri bir yana geleceğimizin yetişkinleri olacakları için toplumun genel sağlığı açısından da çok önem arz etmektedirler. Bir çok çalışma şunu göstermektedir ki ; boşanmış aile çocuklarında akademik, davranışsal, psikolojik ve sosyal problemler görülme oranı boşanmamış ailelere göre daha yüksektir.Boşanmanın çocukların tüm yaşamı üzerine uzun dönemli çok olumsuz etkileri olmaktadır .Bu çocuklar sosyoekonomik durum, eğitim ve ilerideki evlilik kaliteleri açısından değerlendirildiğinde olumsuz yönde etkilendiklerini gösteren net sonuçlara ulaşılmaktadır. Bu etkiler tüm hayatı kapsamakta ve onları; düşük kazanç, düşük eğitim, düşük evlilik kalitesi, yüksek boşanma ihtimali, aile içi bağların zayıflaması ve düşük subjektif iyilik hali gibi bir takım sonuçlar beklemektedir. Artan bu boşanma oranı toplumun geleceğinin de tehlike altında olduğunu göstermektedir.
Sosyoekonomik durum:
Boşanmanın çocukların uzun dönem sosyoekonomik durumunu nasıl etkilediğini anlamak için , bu konuda A.B.D de Ulusal Aile Araştırmaları verilerinden faydalanılarak, 19 yaşına gelmeden boşanmayı yaşamış 4722 beyaz ve 1419 siyah yetişkin üzerinde yapılmış bir çalışmaya dikkatinizi çekmek istiyorum.Resim 1’de boşanmaya maruz kalmış ve boşanmamış aile çocuklarının eğitim alma yılı karşılaştırılmıştır.Buna göre boşanmayı yaşamış beyaz erkek, beyaz kadın ve siyah kadınların eğitim alma sürelerinde, boşanmamış ailelerden yetişenlere göre bir buçuk yıl gibi bir düşme görülüyor. Bu fark istatiksel olarak anlamlı bir farktır. Siyah erkekler içinse anlamlı olmayan bir fark gözlenmiştir.
Yine yapılan başka bir çalışmada parçalanmış ailelerden gelen çocukların %13'ünde ders başarısında düşme görülürken, buna karşın normal ailelerden gelenlerin %7'sinde düşük ders başarısı oranı görülmektedir. Yine okulu lise çağında bırakma oranları ilk grupta %16 iken normal aile çocuklarında bu oran %9'dur.
Agresif, Antisosyal ve suç içeren davranışlar :
Antisosyal, agresif ve suç içeren davranışlar boşanmış aile çocuklarında daha fazla görülmüştür.Örneğin parçalanmış ailelerden gelen ergenlerdeki suça iştirak etme oranı %15 iken diğer akranlarında bu oran %8'dir, yani 2 kat fazla bulunmuştur. (Amerikan Ulusal Sağlık Araştırma verilerine göre.)1998'de İngiltere'de yapılan bir araştırmada 18 yaşına kadar hırsızlık yapma oranı boşanmış aile çocuklarına %10.7 iken diğer çocuklarda bu oran %5.5 olarak bulunmuştur.
Yetişkinlik ve Ergenlikte madde kötüye kullanımı :
Amerikan Ulusal Sağlık Araştırma verilerine göre boşanmış ailelerden gelenlerin sigara içme oranı %14 iken normal ailelerden gelenlerde bu oran %9 dur. Hayatın herhangi bir döneminde alkol bağımlılığı %18.2 bulunurken normal ailelerden gelenlerde bu oran %13.1 dir.
Ergenlik ve Çocuklukta Fiziksel Sağlık ve Gelişim :
Yapılan bir çalışmada boşanmış ailelerden gelen çocuklar ve ergenler %17.5 oranında kazayla yaralanmaya maruz kalırken, yaşıtlarında bu oran %13.4 bulunmuştur. Anneler ve babalar ayrılmanın sonuçlarından etkilense de en büyük olumsuz etki çocuk üzerine olmaktadır. Potansiyel olumsuz etkilere örnek olarak; anne ya da babanın depresyonu, çocuğun yaşadığı ortamının değişmesi, sosyal baskı verilebilir. Ayrılık sonucu yaşam standartlarında düşme , ebeveynden biriyle olan irtibatın azalması (genellikle babayla) , her iki ebeveynle de ilişkinin bozulması ve anne baba arasında çatışma yaşamak boşanma sonucu çocukların yaşadığı stres faktörlerinden bazılarıdır. Boşanmayı takiben yaşam standartlarının düşmesi çocuklar için spesifik bir zorlanma sebebi olmaktadır. Çünkü daha ucuz bir eve taşınmak , belki okulunu değiştirmek, arkadaşların ve komşuların değişmesi, hatta sosyal yardımlaşma kurumlarında yaşamak gibi zorunlulukların doğduğu görülmektedir. Tüm bu değişimler, çocuğun duygusal dengesini bozması muhtemel etkenler arasındadır. Diğer bir stress etkeni de ; ebeveynlerden biriyle olan irtibatın iyice azalmasıdır. Bir çok araştırma göstermektedir ki ; boşanmalardan sonra babayla olan görüşmeler azalmakta hatta bazen hiç olmamaktadır.Detaylı gözlemlere dayalı geniş kapsamlı araştırmalar göstermektedir ki; boşanmış aile çocukları, boşanmamış aile çocuklarına göre ebeveynleriyle daha düşük olumlu ilişkiye sahiptirler. Amerikan ve İngiliz ailelerine ait datalardan uzunlamasına (longitudinal) geniş sayıdaki örneklerle yapılan çalışmalarda gösterilmiştir ki ; davranışsal ergen ve çocuk problemleri ve düşük okul başarısı, boşanmadan bir kaç yıl önce belirmektedir. Ayrıca evebeyn çatışması erkekler için, öğrenilmiş davranış problemlerine yol açan nedenlerin bir parçasıdır, fakat kızlar için böyle değildir. Ayrıca araştırmalara göre problemler yetişkinliğe kadar sürmektedir ve bu etkilerin yaklaşık yarısı boşanma öncesi etkenlere bağlıdır. Boşanmadan önceki 12 yıl için ebeveyn çocuk ilişkilerindeki problemler evlilik kalitesiyle doğrudan bağlantılıdır. Resim 1'de gösterildiği gibi daha sonra boşanan anne-babanın evlilik kaliteleri anne-baba ile ilişkilerine etki etmektedir. Ayrıca ebeveyn ile çocukların ilişki problemleri boşanmanın sebepleri arasında yer almamaktadır. Boşanmadan sonra anne-baba ile çocuğun etkileşimi ile evlilik kalitesi ve ebeveyn-çocuk problemleri arasındaki bağlantı iki şekilde açıklanabilir. Birincisi: anne ve baba kendi problemlerinden dolayı çocuklarına yeterli ilgi gösteremeyebilirler. Bazı çalışmalarda boşanmadan sonra annenin çocukları ile daha yoğun ve destekleyici bir ilişkiye girdiği görülmektedir. Ergenlerde yapılan bir diğer çalışmaya göre ise boşanma sonrası anne oğul ilişkisi zayıflamaktadır. İkinci olarak : Boşanma sonrası, ebeveynlerde dış dünya ile olan yakın ve sıcak ilişki kurma kabiliyetlerinde zayıflama tespit edilmiştir. Diğer bir çalışmaya göre anne-babanın evliyken problem yaşadıkları dönemde çocuklar daha fazla psikolojik problemler yaşamaktadırlar. Boşanmış ailelerdeki yapılan yakın zamandaki çalışmalarda , ayrılma döneminde yaşanan stres, çocuklarda ders notlarında düşme, depresyon, anksiyete, erken yaşta seksüel aktivite ve davranım problemlerine yol açmaktadır. Boşanmış aileler üzerinde yapılan üç ayrı çalışmada hem çocukların hem anne-babanın psikolojik tedavi alma oranı evli ailelere göre iki ya da üç kat fazla çıkmıştır. Çocukların maruz kaldığı izolasyon ve yalnızlık duygularını, boşanma kaynaklı yanlış kabulleri ve stresleri ortadan kaldırmak için terapilere ihtiyaç vardır. Okullarda yapılan çalışmalarda, bu çocukların diğer aile çocuklarına göre daha fazla davranış problemlerine sahip olduğu anlaşılmıştır.
Boşanmanın çocuklar üzerindeki etkisi 7 kategoride toplanabilir :
1.Çocukluk ve ergenlikteki (emosyonel)duygusal davranışlara etkisi
2.Eğitim ve sosyoekonomik düzeye etkisi
3.Agresif,antisosyal ve suç içeren davranışlar üzerine etkisi
4.Beden sağlığı ve gelişimine etkisi
5.Ruh sağlığına etkisi
6.Madde kötüye kullanımına etkisi
7.Ergenlik ve yetişkinlikte aile ve diğer ilişkilere etkisi.
Uzun dönemli yapılan çalışmalarda parçalanmış aile çocuklarında diğerlerine göre sosyal,psikolojik, ve fizik gelişimde olumsuz yönde belirgin farklar var. Bu çocuklar ileri yaşlarda evlilik hakkında kaygı duyuyorlar veya evlenmeyi daha az istiyorlar ya da başarılı bir ilişki kurma konusunda karamsar oluyorlar.
Anne-babası ayrılmış çocukların neler hissettiklerini araştırmak için yapılan çalışmalarda; çocukların ayrılmadan sonra en çok üzüntü, sıklıkla öfke ve şaşkınlık duygularını yaşadıkları görülmektedir. Öfke bazen ayrılmaya sebep olmuş gibi görünen ebeveyne yönelmektedir. Küçük çocuklar içinse evden ayrılan yetişkin boşanmayı başlatan kişi olarak algılanmaktadır. Bazı çocukların anne-babasının ayrılmasından dolayı kendilerini suçladıklarını gösteren bazı çalışmalarvardır. Bununla beraber bir çalışmada ise kendilerini anne-baba ayrılığından dolayı suçlayan çocukların oranı sadece yüzde beş olarak bulunmuştur. Çocukların ayrılma sebebini bilip bilmediklerini araştıran bir çalışmaya göre, çocukların sadece %20-30' u anne ve babasının ayrılma sebebini söyleyebilmektedir.Ebeveynlerin boşanmasından sonra çocuk için en erken değişiklik; genellikle baba olmak üzere yetişkinlerden birinin fiziksel yokluğudur.Çocuklar anne-baba arasındaki çatışmaya, kendilerinde oluşan çok büyük bir sıkıntıyla cevap vermektedirler.Bu çatışmanın çocuklar üzerindeki etkisi çok net olarak görülebilmektedir.Çocuklar, kendilerine yönelik bir içsel şiddet ortaya koyarlar. Bu da agresyon, davranış problemleri, anksiyete, okul problemleri, dikkat eksikliği ve somatik yakınmaları içeren bir dizi sonuca yol açmaktadır. Yakın zamanda yayınlanmış çalışmalarda boşanmış aile çocuklarındaki (ve de böyle ailelerin ergenlerindeki) problemlerin altta yatan en önemli nedeninin ayrılığın kendisi olduğu tesbit edilmiştir. Ayrıca anne-baba arasındaki fazla miktardaki çatışmanın çocuk üzerindeki olumsuz etkisinin boşanmadan daha fazla olduğu bulunmuştur. Ülkemizde ergenler üzerinde yapılan bir çalışmada yüksek anne-baba çatışması olan ailelerin çocuklarında, düşük çatışma olan ailelere göre daha kötü etkilerin oluştuğu gösterilmiştir. Yine aynı çalışmada anne-baba arasındaki çatışmanın çocuklarıyla olan ilişkilerine de yansıdığı belirtilmektedir.
BOŞANMA SONRASI AİLE FERTLERİNDEKİ DEĞİŞİKLİKLER :
Boşanma sonrası aile hayatındaki değişikliklere tesir eden etkenler 4 grupta toplanabilir. Bunlar şu şekilde özetlenebilir:
1.Çocukların beraber yaşadığı ebeveyni ile olan ilişkisinin kalitesi.
2.Her iki ebeveyn arasındaki çatışmanın devam etmesi.
3.Ailenin ekonomik durumu.
4.Çocukların beraber yaşamadıkları ebeveyn ile görüşme sıklık ve kalitesi.
Çocukların durumu ve beraber yaşadıkları yetişkin ile ilişkileri : Çeşitli sıkıntılardan sonra boşanma meydana geldiği için beraber yaşadıkları ebeveyn ile çocuk arasında birtakım zorluklar gözlenmiştir.
Çocukların durumu ve ebeveynler arası çatışma : Boşanmış ailelerde, beraber yaşanan ebeveyn ile çocuk ilişkisinde bir takım sıkıntılar olduğu gibi, ebeveynler arası çatışma da çocukların psikolojisi üzerine olumsuz etki yapmaktadır.
Ayrı yaşayan anne yada babanın çocukları ile sosyal teması : bir çalışmada ayrı yaşayan ebeveynin biyolojik çocukları ile temas düzeyindeki cinsiyet farkı araştırılmıştır. 1988-1987 yılları Amerikan Ulusal Aile Araştırma verileri ile ayrı yaşayan ebeveynler ile bizzat görüşerek bu çalışma yapılmıştır. Ayrı yaşayan anne veya babanın göreceli olarak çocukları ile teması düşük bulunmuştur. Çocuğun, evden ayrı yaşayan ebeveyn ile görüşmesi değişik faktörlerden etkilenmektedir. Toplumsal beklentiler veya anne yada babanın çocuktan ayrılma şekli bu durumu etkilemektedir. Sonuç olarak yapısal ve duygusal faktörler ayrı yaşayan anne yada babanın biyolojik çocukları ile temasını etkilemektedir. Çocuklarından ayrı olan anneler babalara göre daha sık çocukları ile görüşmektedirler. Çünkü toplum anneden böyle bir beklenti içindedir. Çocukları ile beraber yaşayan anneler yine çocukları ile beraber yaşayan babalardan daha çok çocuklarına sahip çıkmaktadırlar.Yakın zamanlı bazı çalışmalar göstermiştir ki, ayrı yaşayan ve yeniden evlenen babanın fiziksel olarak çocukları ile görüşmesi belirgin olarak azalmaktadır.
Aile kişinin sadece kendisi olduğu için sevildiği bir yerdir. Ona sahip çıkmak ülkeye ve bu ülkenin geleceğine sahip çıkmak demektir. Milletler aileler ile yaşar. Dağılmış aileler ruh sağlığı açısından ciddi bir risk sunmaktadırlar4.
-Çocuğun davranışlarını ve okul başarısını etkileyen nedenler arasında en
önemlisi aile faktörüdür. Çünkü aile ortamı ve ilişkileri çocuğun sadece okul
başarısında değil tüm gelişim evrelerinde etkilidir.
Anne-babanın eğitim durumu, sosyo-ekonomik durumu, aile içi ilişkiler,
boşanma, aile üyelerinden birinin ölümü, anne-babanın çocuğa karşı tutumları,
anne-babanın okula karşı tutumları ve çocuktan okul başarısı beklentileri, çocuğun
ders çalışma ortamı gibi hususlar çocuğun okul başarısını etkilemektedir.
Kasatura (1991)’nın yaptığı araştırmada, başarılı öğrenciler başarılarını en
başta kendi çalışmalarına borçlu olduklarını söylerken, yardımcı etkenler olarak
da önemine göre aile, okul ve sosyal faktörleri belirtmişlerdir. Başarısız
öğrencilerin büyük çoğunluğu ise, başarısızlık nedenleri olarak ilk sırada aileyi
zikretmişlerdir. Bunun en büyük gerekçesi olarak da anne-babanın sinirli mizaçları
nedeniyle evde huzurlu ortamın olmamasını göstermişlerdir.Başarısızlık nedenleri üzerine yapılan bir başka araştırmada da öğrencilerin %42 gibi büyük bir çoğunluğu başarısızlıklarını aileden kaynaklanan nedenlere bağlamışlardır5.
-Aile yapısı ve düzeninin, çocukların eğitim ve gelişimlerinde oldukça önemli etkileri olduğu bilinir. Değişen aile yapıları, boşanmalar, yeniden yapılan evliliklerle çocuklar, tek bir ebeveyniyle ya da üvey anne ya da babalarıyla yaşamak zorunda kalabiliyor. Bu köklü değişiklikler çocukların alışkanlıklarını, yaşam tarzlarını ve akademik başarılarını da olumsuz etkileyebiliyor.
Amerika’da yaklaşık 8000 çocuğun ve ailelerinin katılımı ile yapılan bir araştırmada, çocuklar okul öncesi dönemden başlanarak 5. sınıfa kadar toplam 5 kez incelendi ve aile yapılarındaki değişikliklerin derslerdeki başarılarını ne ölçüde etkilediğine bakıldı.
Aile yapısı en az değişiklik geçirmiş çocukların akademik başarılarının daha iyi olduğu görüldü. Buna göre bozulmamış (yani bir arada olan) ve biyolojik anne ve babanın olduğu ailede büyüyen çocukların, sadece anne veya babasıyla büyüyen çocuklara göre yıllar içinde okuma ve matematik yeterliklerinde daha iyi bir performans gösterdikleri gözlendi. Bunun yanında yine benzer şekilde bozulmamış ve üvey anne ve babanın olduğu ailede büyüyen çocukların da ebeveynden sadece birisinin olduğu ailede büyüyen çocuklara göre daha başarılı olduğu ortaya çıktı. Yani, ailenin bozulmamış, bir başka deyişle biyolojik de üvey de olsa anne-babanın bir arada yaşadığı ailelerde çocukların daha başarılı olduğu sonucuna ulaşıldı. Bunun açıklaması olarak da özellikle okul öncesinde çocuklara sağlanan sosyal, duygusal ve finansal kaynakların yeterli olması veya olmaması durumu gösterildi.
Bu araştırma ile son yıllarda aile yapısındaki önemli değişiklikler sonucu çocukların, alternatif aile ortamlarında yaşamak zorunda kalması ile akakdemik başarılarının etkilenebileceği gözler önüne seriliyor6.
-Uzun yıllarını anne babası ile geçiren çocuklar için, boşanma oldukça sarsıcı bir durumdur. Boşanma süreci kadar, öncesi ve sonrasında da aile bireylerinin hayatlarını nasıl devam ettirdikleri oldukça önemlidir. Bir yılda yaklaşık bir milyon çocuk, ailelerinin boşandığına tanık olmaktadır.
Evli ve çocuk sahibi çiftler boşanmaya karar verdiklerinde akıllara gelen ilk şey “Çocukların psikolojisi nasıl etkilenecek?” düşüncesidir. Çocukların gelişiminin bu durumdan nasıl etkileneceği, psikolojik sorunlar yaşayacaklarına dair endişeler, çocukların iki ayrı ev arasında bölünecek olan hayatları, boşanmaya hazırlanan çiftleri en çok düşündüren konulardır. Bu sebepten dolayı, evliliğinde sorun yaşıyor olsa dahi, çocukları etkilenmesin diye boşanmaya cesaret edemeyen, çocukların büyüyüp evden ayrılmasını bekleyen, kişisel isteklerini erteleyen birçok kişi bulunmaktadır. Yapılan araştırmalara göre sadece çocukların iyiliği için bir arada kalmanın nadir olarak işe yaradığı tespit edilmiştir. Sürekli sorunlar yaşayan eşlerin zorunluluktan bir arada kalmaları, çocuklara daha çok zarar verebilmektedir. Yaşanan küslüklere, sürekli yükselen seslere, hatta fiziksel şiddete şahit olan, kimi zaman da maruz kalan çocuklar boşanmış ailenin çocuklarına göre daha uyumsuz davranışlar sergilemektedir.
Geçmişte ‘gelinlikle çıktığın bu eve ancak kefenle girebilirsin’ düşüncesi ile evlendirilen kız çocukları, boşanmak, baba evine dönmek konusundaki korkuları sebebiyle bütün zorluklara dayanmaya çalışan, hatta şiddete bile boyun eğen kadınlar haline gelmiş ve günümüze dek azalarak da olsa bu durum böyle devam etmiştir. Son zamanlarda ise kadınların da ekonomik olarak özgürleşmesi, kendi ayakları üzerinde durması sonucu, ‘kendi hayatımı idare edebilir çocuklarıma da bakabilirim’ düşüncesi ile boşanmalarda artış gözlenmektedir. Bu artışla birlikte artık çocuklar için de ‘boşanma’ kavramı sıkça rastlanır hale gelmektedir. Anne babasının kavgalarına şahit olan, artık eskisi gibi anlaşamadıklarını fark eden çocukların zihnine ‘annemle babam boşanır mı?’ korkusu yerleşmektedir. Fakat bu düşünce bile annesi ile babasının boşanmasını kabul edeceği anlamına gelmemektedir.
“Eşimle artık eskisi gibi değiliz. Ona sarılmıyorum, bana dokunmasına bile izin vermiyorum. Boşanacağım kararlıyım. Bunu her ne kadar çocuklarıma ilk başta yansıtmak istemesem de geçen gün kızım yanıma yaklaşıp, ‘anne sen artık babama aşkım demiyorsun yoksa onu artık sevmiyor musun?’ dediğinde gerçekten çok şaşırdım. Ne diyeceğimi bilemedim, babasını sevdiğimi ona biraz kırgın olduğumu söyledim. Ne kadar doğru bir şey yaptığımı inanın bilmiyorum.”
Boşanmış ailelerin çocuklarıyla ilgili yapılan 92 çalışmadan çıkan ortak sonuç ile birlikte boşanma sırasında çocuğun yaşının, çocuğun psikolojik ve sosyal uyum, anne-baba ile ilişkilerine üzerine etki eden en önemli faktör olduğu saptanmıştır. Her çocuğun gelişim hızı farklı olsa da, aynı yaşlardaki çocuklar benzer özellikler taşımaktadır. Ailenin dağılması, tıpkı yetişkinlerde olduğu gibi çocuklarda da duygusal değişikliklere sebebiyet verir. Yaşanan bu duygusal değişimler, ileriki yaşlarda çeşitli aşamalarla tekrar yaşanabilir. Çocukların yaşlarına göre, bazı duygular ön plana çıkar. Anne ve babanın boşanmasına durumunu, ebeveyn kaybı olarak algılayan çocuklar çeşitli tepkiler verirler. Bunlar:
Bebeklik Dönemi ve Okul Öncesi Dönem :
Bebeklik dönemindeki çocuklar genellikle duydukları acı hissini ağlayarak ortaya koyarlar. Kendilerini rahatlatmak için parmak emer, oyuncaklarına sarılırlar. Ebeveyn yerine geçen, bakımını üstlenen kişiye karşı hem yapışkan bir tutum sergiler, hem de ayrılık kaygısı yaşarlar.
Okul öncesi dönemde çocukların boşanmaya karşı tepkileri abartılı olmakta, bu durum henüz gelişimlerinin sınırlı olmasından kaynaklanmaktadır. Okul öncesi dönemde anne-babanın boşanması durumunda çocuklarda, gelişimlerini tamamladıkları bir önceki döneme geri dönerek tepki verirler. Bu tepkiler ‘regresyon’ olarak adlandırılır.
Gerileme davranışları olarak; parmak emme, yatağı ıslatma, tutturmalar, anne babaya karşı saldırgan davranışlar ya da tam tersi olarak aşırı düşkünlük göstermeler görülür. Kısa vadeli bir süreçte bu durumun görülmesi normal sayılabilir. Okul öncesi dönemde ağlama nöbetleri görülmese de, üzüntü ve içe kapanma ile birlikte sık olmayan ağlamalara rastlanır. Ebeveyn yerine kendisine bakacak kişiye karşı tıpkı bebeklerde olduğu gibi yapışkanlık gösterebilir. Kızgınlıklarını ve öfkelerini genellikle oyunlarda belli ederler.
Okul öncesi dönemde (2.5- 6 yaş) ebeveynlerin ayrılma kararını öğrendiklerinde ve ailenin dağılması ile korkuya kapılarak, yanında kaldığı ebeveynin de kendisini terk edip gideceğinden korkarlar. Bu korkularını ise ağlayarak, ebeveynden başka hiç kimse ile kalmayarak, sürekli ebeveynin yanında bulunarak ortaya koyarlar. Bu yaştaki çocuklar anne ve babalarının ayrılmalarında kendilerini suçlar ‘benim yüzümden ayrıldılar’ duygusuna kapılırlar. Eğer daha uslu bir çocuk olsaydı, gizlice babasının/annesinin gitmesini istemeseydi, istediği şeyi almadıklarında ağlamasaydı annesi ile babası ayrılmazdı diye düşünürler. Hatta barışmalarını da kendilerine bağlı olduğuna inanırlar.
Okul Dönemi:
Okul dönemi çocukları yaşadıkları acıya ve umutsuzluklara ağlama ile tepki verirler. Bu dönem çocuklarında, arkadaşlık ilişkileri artık daha fazla gelişmiştir. Yaşıtlarıyla olan iletişimlerinden, etkileşimlerinden ‘boşanma’ kavramının ne olduğunu genellikle bilirler. Anne ve babalarının artık birlikte yaşamayacaklarının farkındadırlar. Bu dönem çocukları anne ve babanın boşanmasına tepki olarak genellikle itaatsizlik, okuldan kaçma, suç işleme, okul başarısında azalma, huzursuzluk görülür. Kendilerini terk edilmiş, reddedilmiş hissettikleri için ebeveynlerden birine ya da her ikisine karşı öfke duyabilirler. Durumu düzeltmek adına bir şey yapamayacaklarının farkındadırlar, ebeveynlerden birini ‘kötü’ algılama eğilimindedirler. Genellikle zayıf olan tarafı tutarlar, geleceğe dair endişeler taşırlar. Yeme bozuklukları, uyku düzensizlikleri, okul fobisi sıkça görülür.
Ergenlik Dönemi:
Ergenlik döneminde, diğer yaşlara göre ağlama tepkilerinden farklı olarak gözü yaşlılık, bitkinlik görülür. Karşı cinsle ilişkiler kurması, kendi cinsi, ebeveynlerinden duygusal bağımsızlık geliştirmesi bu dönemdedir. Ergenlik döneminde ergenlerde aile yaşantısından çok kendi yaşantılarına odaklanma vardır. Ergenler anne ve babalarının boşanacaklarının farkında olsalar, durumu anlasalar bile genellikle boşanmayı kabul etmezler. Bu dönemde hayal kırıklığı, reddedilmişlik, güven kaybı hissederler. Asilik, kavgacılık, kabalık, ilaç kötüye kullanımı, içki kullanımı, evden kaçma, huzursuzluk, okul başarısında azalma ile anne-baba kaybına karşı tepki gösterebilirler. Fakat anne babasının evliliğini kurtarabileceği gerekçesiyle daha uyumlu davranışlar sergileyen ergenler de olabilir7.
Dostları ilə paylaş: |