PROFİL NİVELMANI, Arazi üzerinde iki nokta arasında geçtiği düşünülen bir dik düzlemin arazi yüzeyi ile meydana getirdiği arakesit boyunca mevcut yükseklik farklarını veya meyil değişikliklerini belirtecek şekilde yapılan nivelman ölçmeleri. Nivelman ölçmeleri yapılacak arazi parçasının uzun ekseni boyunca yapılan profil nivelmanı ile elde edilen kesite “Boyuna profil” boyuna profile dik olarak elde edilen kesite de “Enine profil” denir.
PROFİL TAŞI, Mermer işletmeciliğinde imalâtta mimari şekiller temini gayesiyle boyu enin iki mislinden uzun figürleri teşkil eden ve verilen bir kesitte yonulan taşlar.
PROGNOSTİK REZERV, Jeolojik ve metalojenik imkanlar yoluyla varlığı kabul edilen maden yataklarının rezervi.
PROGRAM DEĞERLENDİRME VE GÖZDEN GEÇİRME TEKNİĞİ, —> Pert, çeşitli projelerin gelişmelerini safha safha takip ve kıymetlendirmek için tasarlanmış bir rapor tekniği. Program Değerlendirme ve Gözden Geçirme Tekniğinin kısaltması PERT’dir. PERT genel olarak fazla belirsizlikle karşılaşılan araştırma ve geliştirme projelerine uygulanır.
PROGRAMLAMA, Elde mevcut kaynaklara göre (insangücü, makine, para), faaliyet sürelerinin tespiti ve bütün projenin takvim günlerine bağlanması için yapılan çalışmaların tümü.
PROJE , 1) Bir tesis veya işletmenin kuruluşu ile ilgili olarak yapılan çalışmalar sonucu ortaya çıkan dökümanların (hesap, resim, plan) tümü. 2) Tasarı. Tasarlananı yalnız anahatları ile belirleyen projeye ön proje, uygulama olgunluğuna erişen projeye de kat’i proje denir. 3) Madencilikte proje, yeraltı kaynaklarının değerlendirilmesi amacına dönük, belirli girdileri seçilmiş bir teknoloji kullanarak mevcut ve potansiyel talebi karşılamak üzere maden ve endüstriyel hammadde üretmek için çalışmaları düzenleyen beyan niteliğinde rapor. —> Programlama, Ön proje. 4) Mal sahibinin isteğine göre yapılacak bir yapıyı, belli bir programa göre inşa edilecek bir yapı bütününü, bir makina veya konstrüksiyonu plan durumunda gösteren çizim.
PROSPEKSİYON, Ekonomik değeri olan belli bir minerali belli teknik ve yollarla arazide arama ve bulma çabalarının tümü. Bunun için coğrafi ve jeolojik haritalar, sahanın eskizleri, konuyla ilgili raporlar, ilgili maden numuneleri incelenir. Numuneler müzelerde, her türlü koleksiyonlarda görülmeye çalışılır; götürülebilirse beraberce araziye götürülür. Saha cıvarında yerleşik halktan, yani çevreyi tanıyan herkesten aranan numune de gösterilmek suretiyle istihbarat yapılır. Yaya veya araçlarla arazide mümkün mertebe birbirine paralel hatlar üzerinde gidip gelmek suretiyle ulaşılmadık yer bırakılmaz; varsa eskiden bilinen zuhurlar veya işletmeye alınmış yerler görülür. Bu şekilde bütün ipuçlarının değerlendirilmesine çalışılır. Gerektiğinde helikopter, uçak, suni uydulardan bile yararlanılır. Prospeksiyonun başarısı için arazinin jeolojik yapısını tam ve iyi tanımak; ipuçları keşfedildiğinde madenle doğrudan ilişkili formasyonun, stratigrafik, plutonik ve tektonik yapısını ortaya çıkarmak; arazide kullanılabilecek her türlü aletten (Geiger sayacı veya sintilometre, berilometre, manyetometre, ultraviyole lamba vb.) yararlanmak gereklidir.
PROSPEKTÖR, 1) —> Prospeksiyon yapan kimse. 2) Lise ve dengi orta öğretim mezunlarına maden arama konusunda özel eğitimden sonra verilen teknisyenlik seviyesine denk bir meslek payesi.Prospektör arazide jeoloji mühendisine yardımcı eleman olarak çalıştırılır.
PROSPEKTÖR TAVASI, Kum içinde altın veya kuma nazaran yoğunluğu fazla mineraller aramak amacıyla kullanılan araç. Tavaya alınan kum numunesinde bulunan yoğunluğu az maddeler su vasıtası ile tabak üzerinden akıtılır ve geriye ağır mineraller kalır.
PROTOKUARSİT ,—> Kuarsit.
PSİKROMETRE, Havanın nemini ölçmeye yarayan aygıt. Psikrometre iki termometreden oluşur. Ölçme sırasında bir termometrenin haznesi kuru bırakılır, diğerinin bez kılıfı ıslatılır. Buharlaşan su ıslak termometrede bir soğumaya yol açar. Bu nedenle yaş termometre kuru termometreden daha düşük bir sıcaklık değerini gösterir. Havadaki nem yükseldikçe yaş termometrenin gösterdiği ısı ile kuru termometrenin gösterdiği ısı arasındaki fark azalır. Hazırlanmış grafiklerden de havanın bağıl nemi tesbit edilir.
PSİLOZ, —> Pnomokonyoz. Toz.
PSÖDOMORF MİNERALLER, Bir kristalin asal maddesinin bazı kimyasal olayların etkisiyle kısmen veya tamamen kaybolup onun yerine kristale giren herhangi bir maddenin, ilk maddenin, şeklini almak suretiyle oluşmuş mineraller. Bu olaya “psödomorfoz” olayı ve kendisine ait olmayan kristal bir şekilde bulunan minerallere de “yalancı şekilli “ veya “ psödomorf “ mineral denir.
PSÖDOMORFOZ, Bir mineral kristalinin asal maddesinin bazı kimyasal olayların etkisi ile kısmen veya tamamen kaybolması ve bundan sonra kristale giren herhangi bir madenin ilk kristalin şeklini alması olayı. Kendisine ait olmayan kristal şeklinde bulunan minerallere de yalancı-, veya psödomorf mineral denir.
PUANTAJ DEFTERİ, İşçilerin yevmiyelerini kaydetmeye yarayan yevmiye kayıt defteri.
PUANT GÜÇ, Elektrik enerjisi üreten bir üniteden alınabilecek en yüksek güç.
PUANTÖR, —> Ocak katibi.
PUDİNG, Yuvarlak, yassı ve değişik kimyasal formülü olan çakılların tabii bir çimento maddesi ile birlikte sertleşmesinden meydana gelen kayaç. Grelerde olduğu gibi pudinglerde de çimento silisli, kalkerli, killi, demirli vb. olabilir.
PUL, 1) Ocak arabalarının hangi üretim noktasından doldurulduğunu belirlemek bakımından arabalara takılan, üretim noktasının numarasını veya işaretini taşıyan marka. 2) Somun yüzeyleri veya somunun temas edeceği yüzeylerin işlenmemiş olduğu hallerde veya yüzey basıncını artırmak ve cıvataların eğilmeye zorlanmalarını önlemek için cıvata başının ve somunun altına konulan (rondela), cıvata mili geçecek şekilde delik açılmış ince, düz ve yaylı parça.
PULCU, Maden arabalarına pul takan veya çıkaran ve pul numaralarını kayda geçiren işçi.
PULLUK, 1) Kömür rendesi. 2) Hobel. 3) Mekanik kömür kazı aracı. 4) —> Kazı rendesi.
PULMOTOR, Gazlardan zehirlenmiş veya havasız kalmış insanlara ilk yardım olarak sun’i teneffüs yaptırmak için kullanılan makinalar (cihazlar). Şuuru yerinde insana oksijen koklatmaya yarayan alete deinhalator cihazı denir.
PULP İÇİNDE KARBON YÖNTEMİ,—> Karbon in pulp yöntemi.
PUMİS, —> Pomza taşı.
PUSULA, Arzın manyetik etkisinden yararlanı-larak manyetik ölçmeler yapmaya yarayan, üzerinde kuzey-güney doğrultusunu gösteren bir mıknatıs iğnesi (ibre) bulunan ve yön saptamak için kullanılan kadranlı alet. Bunlar asma pusula, dürbünlü pusula, teodolitli pusula, jeolog pusulası olarak çeşitli şekillerde imal edilir ve çeşitli gayelerle kullanılır.
PUSULA POLİGONU, —> Poligon.
PUZOLANİK MADDELER, —> Klinkerin öğütülmesi esnasında katılan, kendi başlarına hidrolik bağlayıcı olmayan, ancak ince olarak öğütüldüklerinde rutubetli ortamda ve normal sıcaklıkta kalsiyum hidroksitle reaksiyona girerek bağlayıcı özellikte bileşenler teşkil eden doğal ve yapay maddeler. Tras ise, traki-andezitik tüf olan doğal puzolanik bir kayaçtır.
PUZOLOTİK FOSFAT, —> Fosfat.
PÜSKÜRTME BETON, 1) Arazinin duraylılığı-nı sağlamak ve galeri cidarının havayla temasını kesmek için özel makine ile püskürtme suretiyle yapılan beton kaplama. 2) Şotkret.
PÜSKÜRTME KÜKÜRT, Kükürdün ıslanabi-len ve sonra da bir sıvı içerisinde bitkilere püskürtülebilecek bir duruma getirilebilen türü. Islanabilen kükürt ve mikronize kükürt olmak üzere iki türü vardır.
PYREX CAMI, Bileşimindeki silis oranı yüzde 81, borik asit oranı % 12 ve bakiyesi aluminyum ve sodadan oluşan, ısıya karşı yüksek direnç gösterdiği ve kimyasal reaksiyonlara girmediği için laboratuvarmalzemesi ve mutfak eşyaları yapımında kullanılan cam. Pyrex ismi, “Coming Glass Wars Co.” tarafından tescil ettirilmiştir.
Resimli Madencilik Terimleri Sözlüğü - R
|
RADON, Atom numarası 86, simgesi Rn olan radyumun ayrışmasından oluşan, soy gazlar grubundan radyoaktif bir element. Atom ağırlığı 222 olup izotoplarınınki aktinon (An) 219 ve thoron (Tn) 220 dir. Uranyum-radyum ayrışması sonucu oluşan radon, kaynak suları ile yeryüzüne ulaşarak radyoaktif termal suların oluşmasını sağlar. Suların radyoaktif içeriği—> Eman veya Mache birimleriyle ölçülür.
Radon 1900 yılında keşfedilmiştir. Radyumun ayrışmasından sonra meydana gelen radon, beş gün kadar bir sürede gaz hâlinde kaldıktan sonra başka bir elemente dönüşür.
Tıpta kanser tedavisinde kullanılır. Radon gazı toprak ve kayalardan intişar edip sadece radyoaktif kayaç ve cevherlerin aranıp bulunmasında önemli bir belirti görevini görür. Radyoaktivite ölçümlerinde —> Anomali’ler saptanır. Uçaklarla yapılan radyoaktif ölçümlerde muayyen bir yükseklikten ölçümün yapılması önemlidir. Yükseklik artınca anomali kaybolabilir. Saptanan anomaliler yer ölçümleriyle tahkik edilir. Bazen yere 70-80 cm lik sondajlar yapılarak anomali tahkiki yapılır. Bazı durumlarda sondajla daha derinlere inilerek kuyunun gammalog’u alınır. Sondajlar yeteri kadar çoğaltılarak alınangammalog’lara göre yorum yapılır.
Renksiz, tatsız, kokusuz ağır bir gaz olan radon havadan yedi buçuk kez, hidrojenden ise yüz kez daha ağırdır. Teneffüs sırasında ciğere alınan bu gaz radyoizotoplarını ciğerde bırakır. Zaman içinde düşük seviyede radyasyon insanlarda akciğer kanserine neden olur. 1980 lerde Amerikan Çevre Koruma Teşkilatı da yaptığı etüdlerde, madencilikte lağımlarda yapılan çalışmalar sırasında; çıkan radon gazının, çalışan maden işçilerinin akciğer kanseri olmalarına yolaçtığı da belirlenmiştir.
RADYAL HAVALANDIRMA, Ocak alanı çevresinde bulunan hava giriş kuyularından giren havanın, genellikle ocak alanı merkezinde bulunan hava emiş kuyularından dışarı atılmasını veya bunun tersini sağlayan havalandırma yöntemi.
RADYAL VANTİLATÖR, —> Vantilatör.
RADYASYON, 1) Işıma. 2) Ses, ışık, ısı veya radyoaktiviteden oluşan enerjinin zaman ve mekan bakımından yayılımı.
RADYASYONLA ISITMA, Güneşin dünyamızı ısıtmasına benzer şekilde ısı kaynağından çıkan ışınların arada bir iletici ortama ihtiyaç duymadan bir cismi ısıtması (ışıma yoluyla ısıtma) olayı.
RADYASYON PİROMETRESİ, Sıcaklıkla renk arasındaki bağıntıdan ve termokulpdan yararlanılanarak yapılan sıcaklık ölçme cihazı. —> Optik pirometre.
RADYATÖR, Bir ısıtma veya soğutma aygıtının yayma yüzeyini birbirine bağlı borularla artıran ve böylece ısıyı dışarıya kolayca verebilen veya toplayabilen düzen.
RADYOAKTİF CEVHER, Radyoaktiflik özelliği taşıyan cevher. Bu tip cevherler uranyum ve toryum grupları olarak iki grupta toplanır. Uranyum grubuna giren pehblend, uraninit ve davidittir. Daha ender rastlanan cevherler ise; kornatit, tüyamanit, torbernit, otünit, uranofon ve şrökingerittir. Uranyum cevherleri fosfatlar ve altın cevherleriyle birleşmiş halde de bulunabilir. Pehblend aynı zamanda bir radyum cevheridir. Toryumun en önemli cevheri ise monazittir.
RADYOAKTİF METOT, Arazi üzerinde topraktaki havanın iyonlaşma derecesinin ölçülmesi sonucu, iyonlaşmaya sebebolan radyoaktif maddenin varlığının ve parçalanmasının saptanması esasına dayanan jeofizik maden arama metodu.
RADYOMETRE, 1) Işınların enerjiye dönüşümlerini gösteren (ışınölçer) aygıt. Işınsal enerji yoğunluğunun ölçülmesi işlemi de “Işınölçüm” veya “Radyometri” diye isimlendirilir.
RADYOMETRİ, Radyoaktif mineralleri bulmak ve yerkabuğunun muayyen bir bölümünün yapısı hakkında sonuçlar çıkarmak amacıyla yerkabuğunun sözü geçen muayyen bölümlerinde radyoaktif ışınlarının ölçülmesi suretiyle yapılan ve uygulamalı jeofiziğin çeşitli metodlarını kapsayan genel bir kavram.
RADYOAKTİVİTEYE DAYALI AYIRIM, Radyoaktif minerallerin (özellikle uranyumun) kuvvetli surette yaydığı gama ışınlarının geiger aygıtı ve sintilometrelerle kaydedilip ölçülmesi prensibine dayanan ayırma metodu. Bu usülde, ölçülen radyoaktivite sistemdeki değerle karşılaştırılıp tane normal yörüngesinde bırakılır veya basınçlı hava üflenerek konsantre yörüngesine itilir.
RAFİNASYON, 1) Petrolün içinde bulunan yabancı maddeleri giderme ve petrolü kullanılabilir hale getirme işlemi. 2) Metallerin, içindeki yabancı maddelerden arıtılması. 3) Tasfiye.
RAFİNERİ, Rafinasyon yapılan yer, tasfiyehane, arıtım yeri.
RAFLI DESANSÖR, İçinde belli aralıklarla, almaşık olarak karşılıklı yerleştirilmiş raflar yardımıyla, madenin kelebe içinde, yerçekimi ile, alt düzeye düşük hızla akmasını sağlayan taşıma düzeni.
RAMBLE, 1) Yeraltı imalatında husule gelen boşlukların posta (pasa) veya benzer malzeme ile doldurulması. 2) Dolgu. Madenin alınmasından hasıl olan boşluğun eksiksiz doldurulmasına tam dolgu, rambleyapmakla görevli işçilere rambleci veya dolgucu denir.
RAMBLECİ, —> Ramble.
RAMBLELİ AYAK İŞLETME METODU, Daha ziyade tavan ve taban taşları gevşek, cevheri sağlam olan maden yataklarında ufki veya meyilli olarak cevherden kesilecek dilimlerin yerine, evher tarafında işçinin çalışacağı kadar mesafe bırakılarak, maden yatağında meydana gelen boşluğu doldurmak suretiyle tavan, taban ve bazan cevherin tutulması, işçilerin çalışabilecekleri yerde bir desteğin sağlanması ve işletmeden dolayı yeryüzünde tasman zararlarının asgariye indirilmesi için cevher, kömür ve tuz madenlerinde uygulanan yeraltı (üretim) işletme metodu. Rambleli ayak işletme metodu tahkimatsız ve tahkimatlı işletme metotlarının bir tamamlayıcısı olarak ince ve az yatımlı damarlarda; başyukarı (ters V veya piramit), başaşağı (V), çapraz dilikli, yatay dilimli, (ilerletimli, dönümlü); ince ve dik damarlarda; ters gradenli, doğru gradenli, ters V veya piramit; orta kalınlıktaki damarlarda, yatay dilimli (taban kesme klasik veya skreyperli), rekup (aşağıdan yukarı dilimler), ters V veya piramit ve kalın damarlarda, yatay dilimli (yukarıdan aşağıya dilimler) rambleli ayak işletme metodu diye sınıflandırılabilirler. Rambleli işletme metotlarında hazırlık, alt ve üst ana nakliye galerileri sürülüp tahkimatsız ve tahkimatlı ayaklarda olduğu gibi cevher içinden başyukarı veya kelebe çıkılması suretiyle yapılır; kazılan maden alt nakliye yolundan alınır üst nakliye yolundan da ramble malzemesi getirilir. Kullanılanramble malzemesinin cinsine göre ve getiriliş şekline göre ramble sistemleri hidrolik-, pnömatik-, kuru (gravite) ramble olarak tasnif edilir. Ayrıca tam ve kısmi ramble olarak da ayırım yapılır. —> Tamramble. Kısmi ramble.
RAMBLE MAKİNESİ, —> Mekanik dolgu makinesi.
RAMBLE TELİ, Dolgu teli. Dolgu perdesi.
RAMBLEYAJ, —> Dolgu.
RAMGERET, —> Kömür keseri.
RAMPA, Maden yığınları, mermer blokları veya yüklerin herhangi bir taşıyıcı araç üzerine yüklenmesi için, sözü geçen araç yüksekliğindeki düz platform.
RANDIMAN, Yapılan işleri birbiriyle mukayese edebilmek veya bir tesis ve makinenin verimliliğini saptamak için geliştirilen ölçme kavramı. Maden işletmelerinde ücret hesaplamasına esas, bir işçi vardiyasında bir işçinin yaptığı işe “İşçi Randımanı”; makineler için birim zamanda yapılan işin, yapılması gereken işe oranına “Makine randımanı”; cevher zenginleştirmek tesislerinde elde edilen ürünün, tesise verilen maden miktarı oranına “Lavvar randımanı” denir. Randıman; yapılan işe (kömür, cevher veya kayaç kazısı, yükleme işleri; sondaj veya galeri ilerlemeleri vb.) göre çeşitli şekilde ifade edilir (Üretimle ilgili işçi randımanı hesaplarına yatırımla ilgili işlerde yapılan yevmiyeler dahil edilmez.)
Türkiye’de kazmacı ve bacacı randımanları tüvenan üretime, içeri randımanı ve umumi randıman hem tüvenan ve hem de satılabilir üretime, genel işletme (harman sonu) randımanı ise yalnız satılabilir üretime göre hesaplanır. Bu randımanların birimi (kg veya ton/yev)’dir.
RANTABİLİTE, —> Kârlılık.
RAY, 1) Tren, tramvay, katar vb. demiryolu taşıtlarının budenli (içine oyuk çıkıntılı) tekerlekleri için bir yuvarlanma ve kılavuzlanma yolu oluşturan, kullanılacağı amaca uygun profil ve büyüklükte haddelenerek imâl edilmiş ve yola döşenen çelik profil. Çeşitli profiller, beher metresinin ağırlığı ile isimlendirilirler; yani 14,18,20 kg/m gibi. 1000 lt.’lik vagonlarla çalışan maden ocaklarında 14 ve 18 kg/m.lik ray, pano galerilerine; 20-24 kg./m.lik raylar da ana galerilere ve ağır lokomotiflerin kullanıldığı yerlere döşenir. Hafif rayların döşenmesi fazla itina istememekle beraber, ağır rayların döşenmesi titiz ve iyi bir işçilikle yapılmalıdır. Bu şekilde itina ile döşenen rayların yatırım masrafı yüksek ise de az arızaya sebeb olmak ve yolun devamlı açık kalmasını sağlamak suretiyle işletme masraflarını düşürür. Ray döşenmesinde önemli olan husus vagonların devrilmeyecek şekilde dengelenmesidir. Bunu sağlayabilmek için zemine önce mucur serilir, üzerine traversler konur ve sonra raylar döşenir ve dönemeçlerde (kurblarda) hızla orantılı olarak dış ray iç raya göre daha yüksek tutulur.
İngiliz Vignolesy 1838 yılında putrellerden esinlenerek raylara bugünkü şeklini verdi. 1850’lerde büyük hatlara döşenen raylar 30kg/m iken bugün Avrupada 60kg/m; ABD ve Rusyada 70-75 kg/m’yeulaşmıştır. Ray çelikleri, %7 karbon ve %1,20 mangan ihtiva eder. 2) Sürgülü kapıların, pencerelerin, perdelerin hareketine olanak veren uzun, yivli metal yuva.
RAY AÇIKLIĞI, Demiryolu döşenirken yol genişliği olarak belirlenen standarda göre iki ray arasında bulunması gereken en kısa mesafe. Demiryolunda raylar döşenirken demirler arasında mesafe —> Ray mastarı kullanılarak aynı ölçüde tutulur. Kurblarda dış ray iç raya nazaran daha uzun olduğundan mil ve tekerleği birbirine sabit bağlı olan demiryolu araçlarında; dış tekerleğin ray üzerinde sürünmemesi için tekerleğin bandajı konik olarak imal edilir. Tekerleğin flanşı da aracın raydan çıkmasını önler.(—> Şekil). Travers arası mesafesi ve bir tekere gelen yüke göre asgari-ray seçimi (—> Grafik) yapılır ve ayrıca kurblarda demiryolu üzerinde çalışan ocak motoru (küçük lokomotif) ve lokomotiflerin teker çapı ile dingil mesafesi arasındaki bağıntıya görede kurb yarıçapı seçilir.(—> Grafik). —> Demiryolu nakliyatı, Taşıma, Travers.
RAY ÇİVİSİ, Demir yollarında rayların ağaç traverslere bağlanmasında kullanılan özel çivi.
RAZORİT, —> Kernit.
RÉAUMUR PORSELENİ, Çok yavaş soğutularak elde edilen, porselen taklidi donuk beyaz cam.
REAGENS, —> Reaktif.
REAKTİF, 1) Flotasyon sistemi ile zenginleştirmede, zenginleştirmeyi sağlamak için kullanılan katkı maddeleri. Bunlar fonksiyonlarına göre aktifleyici-, toplayıcı- (kollektör), köpürtücü-, ıslatıcı- ve çöktürücü (depresör, bastırıcı) reaktif diye isimlendirilir. 2) Reagens.
REAKTİF DOZÖRÜ, Flotasyonda kullanılan sıvı reaktiflerin flotasyon devresine belirli bir debi ile verilmesini sağlamak üzere flotasyon tesisinin yardımcı ünitesi olarak kullanılan dolaplı veya merdaneli cihaz.
REAKTİF ENERJİ, Peryodik olarak, şebekeden çekilip yine elektrik enerjisi şeklinde şebekeye iade edilen enerji. Elektrik makine ve cihazlarının sargıları tarafından manyetik alanının kurulması için aktif enerji ile birlikte şebekeden çekilen reaktif enerji (mıknatıslama akımı), manyetik alan kaybolurken, sargılarda tekrar elektrik enerjisine dönüşerek şebekeye geri gider. Kaynakla alıcı arasında gidip gelen reaktif enerji, makine ve cihaz sargıları ile hatlarda ısı şeklinde meydana gelen aktif kayıpların da artmasına neden olur. —> Şebekeden çekilen enerji. Aktif enerji.
REALGAR,—> Arsenik.
REÇİNELİ AĞAÇLAR, Akçam, köknar ve kara çam ağaçları.
REDRESÖR, Dalgalı akımı, tek yönde iletken ventiller, metal yarı iletken tabakalar, elektrolitik petekler, kumanda edilen kontaklar vasıtası ile, doğru akıma çevirmeye yarayan cihaz. Dalgalı akımla çalışan motora bir dinamo akuple etmek (bağlamak) suretiyle de doğru akım elde edilir.
Bunun tersi olarak doğru akımı alternatif akıma çeviren cihazlara da “Ondülör” denir.
REDÜKLEYİCİ, İndirgeme (redüksiyon) yapan veya yapabilecek özellikleri taşıyan madde. Genel olarak redükleyici madde dezoksidant madde, redüktör veya indirgeç madde olarak da anılır.
REDÜKLEYİCİ ALEV, Bir mineralin tanınması için mum ve üfleç vasıtasıyla kuru usülle yapılan testte; üflecin ucu mum alevine hemen değecek surette hafifçe üflenmesi ve böylece sarımtrak kısa bir alev hasıl edilmesi. Redükleyici alev elde etmek güç olduğundan tecrübe kazanmak için kömür üstüne bir parça kalay konup kalayı parlak olarak munafaza edecek şekilde üflemeye çalışılmalıdır. Kalayın üzerinin donuklaşması alevin oksitleyici olduğunu gösterir.
REDÜKLEYİCİ KAVURMA, Oksit halinde bulunan cevherin CO ile kavrulmaya tabi tutularak redükte etmek suretiyle metal elde etmek için yapılan kavurma işlemi.
REDÜKSİYON, 1) Kimyasal bir olay sırasında bir maddenin bileşimindeki hidrojen miktarını artırma ya da oksijen miktarını azaltma işlemi. Sıcaklığın yükselmesiyle metallerin oksijene olan ilgilerinin azalmasına karşı karbonun ilgisi artar. Bu kimyasal reaksiyon sonunda CO2 husule gelir. CO2’in oksijene ilgisi de sıcaklıkta azaldığından, redüksiyon sırasında karbondioksit de dissossasyona uğrayarak bünyesine karbon almak suretiyle karbon monokside dönüşür (C + CO2 —> 2 CO + 39 Cal). 2) İndirgeme. 3) Değişik çaptaki iki boruyu birbirine bağlamak için kullanılan geçiş parçası. 4) Sondajda takım dizisinin farklı nitelikli iki elemanını birbirine bağlayan parça. 5) Sub.
REDÜKTÖR, 1) Dişliler yardımıyla devir düşürme düzeni. 2) Dişli kutusu, indirgeç.
REFRAKSİYON, 1) Işının, yoğunlukları farklı iki ortamın birinden diğerine geçerken doğrultusunu değiştirmesi olayı. Refraksiyon (kırılma) refraktometre denilen aletle ölçülür.
REFRAKTER HAMMADDE, 1000½C sıcaklık gerektiren sanayilerde kullanılan, ergime sıcaklığı en az 1585½C (PCE=23) olan, dayanıklı, çeşitli etkilere karşı form stabilitesi, ani ışı değişikliklerine karşı mekanik dayanıklılığı olan, kimyasal niteliklerine göre asidik, bazik ve nötral olarak sınıflandırılan, kullanım alanlarına göre de silika, alümina-silika, bazik ve özel refrakter olarak sınıflandırılan hammadde. Yüksek refrakter olarak kullanılanların ergime sıcaklığı 1730½C (PCE=31)dir.
REFRAKTER KİL, —> Refrakter malzeme.
REFRAKTER KROM, Ateşe mukavim malzeme yapımında kullanılan krom cevheri. Refrakter krom cevherinde silis ve demir oranlarının çok düşük ve Cr2O3 ve Al2O3 oranının da % 57-63 arasında olması istenir. Demir oranı yükseldikçe cevherin refrakter krom olma özelliği azalır.
Aşağıda arzu edilen refrakter krom cevheri oranları gösterilmiştir:
En En Spesifi- az çok Ticari kasyonda
Cr2O3 38 48 41,1 48,6
Al2O3 12 24 20,0 14,1
Fe2O3 14 24 15,1 20,6
MgO 14 18 16,8 10,4
SiO2 0 10 4,9 5,5
Dünyada üretilen krom cevherinin % 27 kadarı refrakter kromdur.
Dostları ilə paylaş: |