Microsoft Word Nuri Yıldırım



Yüklə 1,25 Mb.
Pdf görüntüsü
tarix02.01.2022
ölçüsü1,25 Mb.
#40821
nuri-yildirim-1586790099



 

1

        



19. YÜZYIL BÜYÜK RUS ROMANININ ÜZERİNDE YÜKSELDİĞİ TOPRAK

1

 



                                                                                                                                    Nuri Yıldırım  

 

 



 

Lomonosov büyük bir insandı…. 

(Ülkemizde) ilk üniversiteyi o kurdu. 

Daha doğrusu, onun kendisi bizim 

ilk üniversitemiz oldu. 

         

 

Aleksandr Puşkin (1799-1837) 



 

Değerli Hocamız Tuncer Bulutay’ın şiir ve edebiyat sevgisini, özellikle Rus klasiklerine 

düşkünlüğünü onun tüm öğrencileri ve arkadaşları yakından bilir. Öğrenciliğimiz sırasında 

hocamızın sık sık bizlere, “Rus klasiklerini okuyun!”, “Dostoyevski, Tolstoy okuyun!”, “Ben 

onlardan çok şey öğrendim!” diye öğüt verdiğini, bu romanların sadece roman olmadıklarını, 

onları birer bilimsel eser olarak görmemiz gerektiğini söylerdi. Tuncer Hocanın yine, bir 

toplumda belli sınırlı bir zaman dilimi içinde bu kadar çok sayıda dev romancının nasıl  ortaya 

çıktığı,  hangi tarihsel koşulların bunu sağladığı sorusunu sık sık sorduğunu ve bu olayı 1920 

ve 1930’larda Moritz Schlick etrafında oluşan felsefeciler topluluğu  “Viyana Çevresi” olayına 

benzettiğini biliyoruz. Gerçekten çeyrek asır (Rus realist romanının altın çağı 1855-1880 

dönemi olarak tanımlanır) gibi kısa bir dönemde bu kadar çok sayıda dünya çapında yazarın 

ortaya çıkması bir mucize midir? Yoksa çeşitli etkenlerle bir ölçüde izah edilebilir bir olay 

mıdır? Bu yazımda rus edebiyat tarihi alanında Rusça  ve İngilizce dillerinde yazılmış geniş 

literatüre dayanarak 19. yüzyıl Rus edebiyatının kökleri üzerinde duracağım. Meslekten 

olmayan, Rus edebiyatı hayranı bir amatörün böylesine çetrefilli bir konuda söz söylemesinin 

fazla cesurca ve riskli bir davranış olduğunun farkındayım. Ancak, başvuru kaynaklarımın 

konunun klasikleşmiş, güvenilir kaynakları arasından seçilmiş olmasının bu riski önemli 

ölçüde azaltacağına inanıyorum

2

.  


                                                           

1

 Tuncer Bulutay'a Armağan (Editör Nuri Yıldırım) içinde, Nisan 2015, Mülkiyeliler Birliği Yayınları, Ankara. 



2

 Metnin okuma akışını bozmamak için kaynaklara yapılan göndermeleri en az düzeyde tuttum. Bu yazı metin 

sonunda gösterilen kaynakların bir özeti olarak görülmelidir.   



 

2

Rus edebiyatı geç ortaya çıkmış, çok genç bir edebiyattır. Bunun bir nedeni Rusların 



millet olarak tarih sahnesine geç çıkmaları olabilir, ancak asıl neden Rusların, ortodoks 

Hristiyanlığı seçerek Katolik Avrupa yerine Bizans ile ilişkiye girmeyi tercih etmelerinde 

yatmaktadır. Asırlar boyunca Rusya Avrupaya yabancı kaldı, Rönesanstan etkilenmedi. Doğu 

Slav kavimlerini ifade etmek üzere kullanılan “Russkaya zemlya” (Rus toprağı – vatanı) 

sözcüğü ilk kez MS 852 yılına ait vakayinamelerde  geçmektedir (Kuleşov, 1989, s. 15). 

Ortodoks Hristiyanlık (MS 988) öncesi pagan dönemde Slav kavimler henüz yazıya 

geçmemişti. Edebiyatları tamamen sözlü edebiyattan ve folklorden oluşuyordu. Bizans 

tarafından Büyük Moravya’ya görevli olarak gönderilen 

Selanikli Kirill  (Cyril, 826-869) ve Mefodi 

(Methodius, 815-885) kardeşler 9. yüzyılda yeni alfabelerini Slav kavimleri arasında yaydılar. 

Bizans 

kilisesi, 10.yüzyılın sonlarından itibaren dini metinleri Slavların o zamanki edebiyat dilleri olan 

kadim kilise Slavyancası ‘Slavonca’ya

3

 yoğun bir şekilde çevirtiyordu. Dini metinlerin ve 



duaların orijinal (Yunanca) dilde değil de Slavyanca olması, Rus din adamlarının eski 

Yunancayı öğrenmemelerine, dolayısıyla da seküler Yunan edebiyatı ve Hristiyanlık-öncesi 

Yunan klasikleri ile tanışamamalarına sebep oldu ve bu yüzden Constantinople’deki yüksek 

hümanizma geleneği Rusya’ya taşınamadı (Mirsky, 1958, s. 4, Bortnes, 1992, s. 5). Ancak, 

aşağıda değinileceği üzere, dinin ana dil üzerinden yaşanması Slavların kültürel gelişimine 

uzun dönemde çok büyük olumlu etkiler yapacaktır.  

Modern Rus edebiyatının tartışmasız kurucusu şair, bilim adamı ve dil bilimcisi Mihail 

Vasilyeviç Lomonosov (1711-1765)’ dur.  Lomonosov’un Almanya’da öğrenciyken 1739 

yılında yazıp Saint Petersburg akademisine gönderdiği “Khotin’in zaptı kasidesi 

4

”  adlı 



şiirinde geliştirdiği vezin ölçü tekniği sonraki yıllarda Rus şiirinin klasik vezin tekniği oldu 

(Mirsky, 1958, s.43).  Bu şiiri modern Rus edebiyatının başlangıcı sayabiliriz. Rus edebiyatının 

ne denli geç ortaya çıktığını anlamak için Avrupa klasikleri ile Rus başyapıtlarını zaman olarak 

karşılaştırmak yetecektir: Rus romanının altın çağı (1855-1880), Dante’den 550 yıl, 

Shakespeare ve Cervantes’den 250 yıl sonraki bir zaman dilimine denk gelmektedir. Şüphesiz 

bu geç kalışta iki buçuk asırdan daha uzun süren Moğol (Altın Orda) egemenliğinin (

1223-

                                                           



3

 Slavonca (Rusçası ‘Staro-serkovnoslavyanskiy Yazık’- eski kilise slavyancası-, İngilizcesi ‘Old Church Slavic’ ), 

Selanik (Fessalonik) civarında yaşayan Slav kavimlerinin dialektiğiydi.  

4

 Khotin, 1739 yılında Ruslar tarafından zaptedilen Bessarabya’daki Osmanlı kalesidir.  




 

3

1480)



 – Ruslar ‘Tatar-Moğol istilası’ olarak adlandırır- Rus kültürü üzerindeki yıkıcı etkisi 

büyük bir rol oynamıştır.  

“Kievskaya Rus”  dönemi Rus Edebiyatı (882-1283) 

Doğu Slavların en eski yerleşim yerleri Volhov ırmağı kıyıları ( bugünkü Novgorod) ve 

daha sonra Dnyeper nehri kıyılarında kurulan Kiev’dir. Rusların 882-1283 dönemi “Kievskaya 

Rus” (Kiev dönemi Rusu ve Rusya’sı) olarak adlandırılır. Kuzey denizleri ile Karadeniz arasında 

nehir ulaşımını kullanarak ticaret yapan İsveçli Viking

ler Novgorod’da bir koloni 



oluşturmuşlardı. 860 dolaylarında Viking (Yunanlılar ve Doğu Slavlar bu kavimleri  ‘Varyag’ 

olarak adlandırıyorlardı)

 

savaşçılarından Ryurik, Novgorod knyazı



5

 olarak seçildi. Ryurik’in 

savaşçıları 882 yılında Hazar Türklerinin kontrolündeki Kiev’i alarak  Kievskaya Rus dönemini 

başlatmış oldular. Ryurik hanedanlığı,  12. Yüzyılın ortalarında çeşitli prensliklere ayrılarak 

varlığını 1598 yılına kadar sürdürdü.    

 

852: Vakayinamelerde ilk kez “Russkaya zemlya” (Rus toprağı - vatanı” sözcüğüne rastlandı.    



862: Varyag (Viking) savaşçılarından Ryurik, Novgorod’un başına knyaz (prens)  

         olarak geçti.  

862-1598: Ryurik hanedanlığı. 

9. Yüzyıl: Selanikli Kirill (827?-869) ve Mefodi (815?-885) kardeşler kiril alfabesini Doğu Slavlar 

arasında  yaydı. 

988: Kiev knyazı  I. Vladimir (hükümranlık dönemi: 978-1015) Ortodoks Hristiyalığı  Rus halkının resmi 

dini olarak kabul etti. 

882-1283: “Kievskaya Rus” (Kiev Rusu ya da Rusya’sı) dönemi.  

1223: Kalka nehri savaşı. Rus prensliklerinin Moğollar karşısında ağır yenilgisi. 

1223-1480: Moğol egemenliği dönemi  

1380: Rusların Moğol’ları ağır yenilgiye uğrattıkları Kulikovo  savaşı. 

1299: Rus Ortodoks kilisesi başpiskoposluğu Kiev’den Vladimir’e, birkaç yıl sonra da  

           oradan Moskova’ya taşındı. 

1448: Rus  Ortodoks kilisesi Bizans kilisesinden bağımsız hale geldi.  

1547-1584: IV. İvan  (Korkunç İvan)’ün saltanat dönemi (Merkezi  Rus çarlığının kuruluşu) 

1563: Moskova’da ilk matbaaya izin verildi. 

1613: Mihail Romanov çar seçildi. 1917 yılına kadar sürecek olan Romanov Hanedanlığı başlamış   

           oldu. 

1636: Moskova piskoposu tüm müzik aletlerinin yakılmasını emretti. 

1650-70: Devletin kilise reformları, halk arasında inanç bölünmesine yol açtı. ‘Starovera’   

          (eski inanç) mensupları kanun-dışı duruma düştüler. 

1672: Moskova’da saray himayesinde ilk tiyatro oyunu sahnelendi. 

                                                           

5

 Knyaz, Rusça prens demektir. Bu metinde sözcüğün çevirisi yerine Rusçasını kullanmayı  yeğledik. 




 

4

1682-1725: I. Pyotr’in (Büyük Petro) saltanat dönemi.  



1703: Saint Petersburg’un kuruluşu. 

1721: Rus çarlığı resmi olarak Rus İmparatorluğu adını aldı. 

1724: Büyük Petro S. Petersburg’da Rus Bilimler Akademisini kurdu. 

1762-96: II. Yekaterina’nin  (Büyük Katerina) saltanat dönemi   

1769: II. Yekaterina hiciv ve mizah dergilerinin yayınlanmasına izin verdi. 

1773-75: Don Kazaklarından Yemelyan Pugaçöv (d. 1742- ö. 1775)

 

önderliğinde köylü isyanları. 



1801-25: İmparator I. Aleksandr ’ın saltanat dönemi.

 

 



1812-14: Napolyon boşaltılmış Moskova’yı işgal etti (1812). Zafer anlaşması imzalayacak muhatap   

           bulamayınca çekilmek zorunda kaldı. Ordusu dönüş yolunda Rus kuvvetlerince imha edildi. Çar  

           büyük bir ihtişamla Paris’e girdi (1814). 

1825-55: İmparator I.Nikolay ’ın salanat dönemi  

26 Aralık (14 Aralık, Jülyen takvimi) 1825: S. Petersburg’da başarısız Dekabrist ayaklanması. 

1853-56: Kırım Savaşı, Rusyanın Osmanlı Devleti ve müttefiklerine yenilişi.  

1855-1881: İmparator II. Aleksandr’ın saltanat dönemi (Suikast sonucu 13 Mart – Jülyen takvimi:          

           1 Mart - 1881 de öldürüldü). 

1861-64: Büyük reformlar dönemi. Serfliğin kaldırılışı (1861), hukuk, yerel idareler, askerlik  

        sisteminde köklü reformlar, sansürün gevşetilmesi. 

 

Yazıları olmayan doğu Slavların çok zengin bir folklor ve sözlü edebiyatları vardı. 



Halkın yaşayış ve inancı, pagan dünya görüşü skazka (masal), bılina (destan), pesni (halk 

şarkıları), büyü, atasözü, bilmece gibi pek çok farklı edebi tarzda ifade edilerek, nesilden 

nesile aktarılıyordu. İyimserlik ve insancıllık (hümanizma) bu sözlü edebiyatın iki ana özelliğini 

oluşturuyordu. Masal ve öykülerde iyi her zaman kötüyü yeniyordu (Kuleşov, 1989, s.17). 

Cinler, periler, hayaletler gibi pagan inanç, gelenek ve folklorunda önemli yer tutan doğaüstü 

güçlerin izlerine ileride, modern Rus edebiyatında, özellikle Gogol’de, sık sık  rastlanacaktır. 

Okur yazar olmayan Rus köylü sınıfı uzun yüzyıllar çift inançlı (dvoeverie) olarak, doğada 

canlı, cansız her şeyin bir ruhu, canı olduğunu esas alan pagan inancı ile Hristiyanlığı bir arada 

yaşadı. Rus Ortodoks kilisesi aşırı dünyevi bulduğu pagan gelenek ve folkloruna daima 

olumsuz bir tavırla baktı. Baş piskopos Daniil (1522-39) yalnızca sıradan Rusları değil, kilise 

mensuplarını bile ilahi yaşamdan uzaklaştırabilecek bir şeytani eğlenceler ve dünyevi zevkler 

listesi yayınlamıştı (Terras 1991, s.1). Halkın düşkün olduğu bu kötü alışkanlıklar listesine 

gezgin ozanların (skomorohi), dansçıların toplantılarına katılmak, satranç, dama türü oyunlar 

oynamak, şeytani şarkılar söylemek, içki alemleri düzenlemek, büyü, falcılık ve benzeri 

faaliyetler giriyordu. Kilisenin bu olumsuz tutumuna rağmen Hristiyanlık-öncesi pagan 

gelenekler ve folklor, kronikler ve azizlerin hayatı başta olmak üzere yazılı Rus edebiyatında 

önemli bir yere sahip oldu. Sözlü edebiyatın yazılı olarak derlenmesi çabaları 17. yüzyıldan 

itibaren başladı. Moskova

da İngiliz elçiliğinde görevli papaz Richard James’in 1619-20 




 

5

yıllarında, Çarın İngiliz doktoru Samuel Collins’in 1660’ larda toplayıp kayıt altına aldıkları 



halk öyküleri ve şarkıları bu derlemelerin ilk örneklerindendir. 1770’ler ve 1780’lerde halk 

öykü ve şarkılarını içeren küçük cep kitapları basımı çok popüler oldu. Pazar yerlerinde, 

panayırlarda satılan, okuma bilen alt tabaka kentli insanlara hitap eden bu kitaplar 

(luboçnaya literatura) edebiyatın ilk kez bir ticari ürün haline gelişini temsil ediyordu. 1820’ 

lerde edebiyatta yükselen romantik dalga ile folklora ilgi daha da arttı. Rus folklorunu (öykü, 

masal, şarkı, atasözü, bilmece vd tarzda) derleme çalışmaları hızlandı. Puşkin, Lermontov, 

Koltsov gibi dönemin büyük şairleri bazı şiirlerini halk şarkısı tarzında yazdılar. Tolstoy pek 

çok halk hikaye ve masalını yeniden düzenleyerek yazılı hale getirdi. Rus folkloru hem batıcı 

hem de Slavyanofil

6

 yazarları etkiliyordu. Folklor derleme çalışmaları 19.yüzyılın ikinci 



yarısında ürünlerini vermeye başladı. Pyotr Kireyevski’nin 10 ciltlik lirik şarkılar koleksiyonu 

(1860-74), Pavel Ryabnikov’un 4 ciltlik epik şarkılar koleksiyonu (1861-67), A. Hilferding’in 3 

ciltlik “Onega bölgesi kahramanlık şarkıları” (1873) , A. Afanasyev’in halk hikayeleri derlemesi 

(1855-64), V. Dahl’ın atasözleri derlemesi (1862) bunların en ünlüleridir.   

Ortodoks Hristiyanlığın kabulü ve yazıya geçilmesi ile dini metinler Bizans din adamları 

tarafından hızla Yunancadan Slavoncaya çevrilmeye başlandı. Bulgar knyazları doğu 

slavlardan daha önce, 9. yüzyılın ortalarında Hristiyanlığa geçtikleri için zaten pek çok dini 

metin Bulgarcaya 10. yüzyılın başlarında çevrilmişti. İncilin çevirisi bizzat Kirill tarafından 

yapılmıştı. Kiev dönemi Rusya’sında saptanan en eski el yazması İncil (tamamı değil, seçme 

parçalar şeklinde) 1055-57 yıllarına aittir ve sipariş edenin ismiyle “Ostromirov İncili” olarak 

anılır.  Ruslar arasında en yaygın okunan din kitabı 13. yüzyılda çevrilen Zeburdu, insanlar 

okumayı Zeburdan öğreniyorlardı (Kuleşov, 1989, s.18). Pagan sözlü edebiyatı daha çok 

açıklanamayan doğa olaylarından insanoğlunun duyduğu korkuları konu alıyordu, soyut 

felsefi boyutu sınırlıydı. Buna karşılık, İncil’in canlı yaradılış hikayeleri, iyinin, kötünün, 

doğrunun ne olduğu gibi evrensel sorulara yanıt arayışı Rus edebiyatının önünde yeni büyük 

bir ufuk açtı. İncil ve diğer dini metinler Lomonosov’un, Derjavin’in kasidelerinden, Puşkin’in 

şiirlerine, Dostoyevski ve Tolstoy’un başyapıtlarından Çehov’un pek çok hikayesine, Rus 

                                                           

6

 Büyük Petro reformlarını tanımayan, batılılaşma karşıtı, milliyetçi Rus yazarları Slavyanofil (İngilizesi, 



Slavophile) olarak adlandırlmaktadır. Slavyanofil’lerin, 19. yüzyılda ortaya çıkan, Balkan Slav topluluklarının 

birliğini savunan Pan-Slavistler ile karıştırılmaması için metinde sözcüğü Türkçe’leştirmeyip, orijinal Rusça halini 

kullanmayı yeğledim.   



 

6

edebiyatının en önemli kaynaklarından biri olmuştur. Dostoyevski’nin, Sibirya çalışma kampı 



yıllarında başka kitaba izin verilmediği için uzun yıllar sadece incil okuduğunu hatırlatalım. 

Rusların, Ortodoks Hristiyanlığa geçerken dini metinleri, duaları, ilahileri vs. orijinal dilden, 

Yunanca’dan ezbere (içeriği anlamaksızın) değil de, Slavca çevirilerinden anlayarak 

okumalarının, ibadetlerini Slavca yapmalarının (Türkler Müslümanlığa geçerken bunu 

başaramadılar) onların kültürel ve entellektüel gelişimleri ve edebiyatları üzerinde çok 

önemli etkileri olsa gerek. Rusların soyut düşünceye yatkınlıklarında,  Rus romanlarında sıkça 

rastladığımız gibi, “Doğru nedir? Gerçek nedir? türü evrensel felsefik sorulara olan aşırı 

meraklarında bunun payı olsa gerek

7

!  


Kiev döneminin ilk yüzyıllarında Rus edebiyatını kiliseden ayrı olarak ele almak 

imkansızdır. Bu dönemin temel edebi tarzını (janr) vakayinameler (kronikler, rusçası letopisi), 

vaazlar (propoved veya slovo) ve azizlerin yaşam öykülerinin anlatıldığı hagiography’ler 

(Rusçası agiografi) oluşturmaktadır. Vakayiname yazımı Knyaz I. Yaroslav (Bilge) ‘ın saltanat 

döneminde (1016-1054) başladı. İlk Novgorod vakayinameleri Kiev-Peçerski manastırı 

rahiplerinden Nikon (1060-70) ve Nestor (1056-1113) tarafından  yazılmıştır.  Nestor’un 

ölümünden az önce yazdığına inanılan, Rus vatanının doğuşunu ve Kiev’in ilk knyazlarını 

anlattığı “Geçmiş Yılların Öyküsü (Povest Vremennikh Let)” adlı vakayinamesi günümüze 

ulaşmıştır (Kuleşov, 1989, s.19). Rahipler dışında Bizans tarihçilerinin Kiev dönemiyle ilgili 

yazdıkları vakayinameleri ve dini kitapları el yazısıyla çoğaltmakla görevli “kitapçı” (knijniki) 

diye adlandırılan kişilerin tuttukları kayıtlar da önemli kaynaklardandır.  1051 de göreve 

seçilen ilk Rus  başpiskopos İlarion’un (daha önceki başpiskoposlar Yunandı) “Yasa ve Erdem 

Üzerine Vaaz (Slovo o zakone i blagodati)” adlı nutku kadim Rus edebiyatının önemli 

örneklerindendir. Vaaz, Yeni Ahitin Eski Ahiti geçerek onun yerini nasıl aldığını, İsa’nın 

erdemlerinin (lütuflarının)  Musa yasalarına karşı nasıl zafer kazandığını

 

ağdalı bir hitabetle 



                                                           

7

 Yazılı edebiyat alanında Rusya 19. yüzyıla kadar batının çok gerisinde olmasına rağmen “söz”ün (slovo)  Rus 



kültüründe (din, folklor, gelenek) işgal ettiği yer batıdakinden hiç de az değildir. Rusça’ya 18. yüzyılın sonlarında 

Fransızcadan geçen “literatura” kelimesi dışında, rusçada “edebiyat, söz sanatı” anlamına gelen, “söz (slovo)” 

sözcüğünden türemiş “slovesnıst” diye çok eski, yerli bir kavram mevcuttur ve literatura’dan çok daha geniş bir 

anlama sahip olup sözle ifade edilmiş herşeyi kapsar. Büyük Rus yazarları her zaman “slovestnıst” ustası olmak 

istemişlerdir, literatürist değil.  

 



 

7

anlatırken, siyasal konulara da değinmekte, Rus kilise ve devletinin Bizans karşısında 



bağımsızlığını koruması gereğini vurgulamaktadır (Kuleşov, 1989, s.24). Azizlerin yaşam 

öykülerinden en ünlü olanı rahip Nestor’un 1080’lerde yazdığı tahmin edilen, Knyaz 

Vladimir’in 1015 de ölümü üzerine, onun büyük oğlunun saltanat nedeniyle iki küçük 

kardeşini öldürtmesi olayının anlatıldığı “Kutsal şehitler Boris ve Gleb’in yaşamları ve 

katledilmeleri üzerine anlatı”dır. Başka versiyonları da bulunan bu öyküde, öldürülen 

kardeşlerin ağabeylerine hiç direnmeden ölümü kabul etmeleri ile İsa’nın hayatına  

gönderme yapılmaktadır. Nestor’un yazdığı diğer bir hayat öyküsü “Peçerski manastırı 

başrahibi aziz Feodosiya’mızın hayatı”dır. Bu dönemde yazılmış bir otobiyografi, 1113 yılında 

Kiev knyazı olan, çok iyi bir eğitim almış, beş dil bilen Vladimir Monomah’ın (1053-1125) 

kendi çocukları için yazdığı otobiyografik eser “Evlatlarıma nasihat (Pouçenie çadom)” dır. 

Hristiyan ahlak ve davranış biçiminin anlatıldığı eser ülkeyi yöneten prensler için bir el kitabı 

niteliğindedir.  

Kadim Rus edebiyatının diğer önemli bir örneği  yazarı belli olmayan, orijinalliği uzun 

araştırmalardan sonra kabul edilen “İgor’un alayı üzerine anlatı” (Slovo o polku İgoreva)’dir. 

Novgorod-Severski knyazı İgor’un 1185 Mayısında Kuman (Polovets’ler) kabilelerine karşı 

başlattığı seferde kardeşi, oğlu ve yeğeniyle birlikte esir düşmesinin öyküsünü anlatır. 

Aralarında bir türlü anlaşamayan Rus prensliklerinin düşmana karşı birleşmeleri 

zorunluluğunu vurgulayan, güçlü yurtseverlik duygusu ile yazılmış olan bu ağıt, şiir sanatı 

açısından  ve 12. Yüzyılın edebiyat dilinin en iyi örneklerinden biri olması bakımından yüksek 

değer taşımaktadır. UNESCO 1986 yılında ağıtın 800. yılının tüm dünyada anılması için karar 

almıştır. İgor’un alayı anlatısı daha sonraki Rus kahramanlık edebiyatını etkilemiştir. Örneğin, 

Rusların Altın Orda güçlerini ilk kez bozguna uğratmayı başardıkları Kulikovo (1380) savaşını 

konu alan “Yüce Knyaz Dimitri İvanoviç’in Zaferi üzerine anlatı” adlı destanda bu etki açıkça 

görülür.  Kulikovo savaşı üzerine yazılmış diğer bir epik şiir Ryazan’lı Sofoniya olarak bilinen 

şairin 1393 tarihli “Don nehrinin ötesi” (Zadonşçina) adlı destanıdır. Altın Orda istilası

8

  



üzerine yazılmış benzer ağıtlar, Novgorod knyazı Aleksandr Nevski’nin (1220-63) İsveçlilere 

karşı kazandığı zaferleri anlatan destan bu dönem Rus edebiyatının seçkin örneklerindendir. 

                                                           

8

 İstilanın  önemli tarihleri: 1223 Kalka ırmağı savaşı, 1237 Ryazın’ın işgali, 1238 Vladimir ve 1240 Kiev 



şehirlerinin Batı Han tarafından yerle bir edilmesi.  


 

8

Yine, “Rus toprağından rahip Danil’in hayatı ve seyahatleri” adlı yazarı belirsiz seyahatname, 



kutsal topraklara (Kudüs) 1106-8 yıllarında yapılmış bir hac ziyaretini ayrıntılı olarak 

anlatmaktadır.   

Rus Ortodoks kilisesi, 1480 yılına dek sürecek olan Moğol egemenliği karşısında önce 

Katolik batının desteğini aradı, ancak Altın Orda’nın dine karşı hoşgörülü politikasını 

(Moğollar kiliseyi  vergiden muaf tuttular ve Rusya’nın politik kurumlarına dokunmadılar) 

görünce  Saray şehrinde (aşağı Volga) oturan Han’a bağlılığını bildirdi. Moğol egemenliği 

altındaki Rusya’nın kültürel hayatı güney batıdan (Kiev) kuzey doğuya, yukarı Volga bölgesine 

(Novgorod, Moskova, Yaroslav, Vladimir) doğru kaydı. Başpiskoposluk 1299 da kuzey 

prensliklerinin merkezi olan Vladimir şehrine taşındı. Moğol egemenliğinin sonlarına doğru, 

15. Yüzyılın ikinci yarısında yeni politik ve kültürel merkez Moskova oldu. IV. İvan (Korkunç –

groznıy- İvan)’ın 1547 de çar ünvanını alması ile, edebiyat da, ülkenin yeni hedefine, siyasal 

yönden merkezileşme ve tüm prensliklerin otoriter çar yönetiminde birleşmesi hedefine 

ulaşması için kendi katkılarını sunmaya başladı. Kilise konseyi 1551 de toplanarak yerleşik 

kilise ayin kurallarnı (ritüel) yüz bölümlük bir kitap (Stoglav) halinde yayınladı. Kronikler 

güncellendi. Bu dönemin orijinal edebiyat örneklerinden birisi, keşiş Yermolay-Yerazm 

tarafından asrın ortalarında yazılmış olan Muromski knyazı ve karısını konu alan “Pyotr ve 

Fevroniya’nın öyküsü” (Povest o Petra i Fevronii) ‘dür. Folklor, aziz yaşamları (hagiograpy) ve 

çağdaş siyasal konuların iç içe geçtiği bu öyküde kahramanlar çeşitli sınavlardan geçerler ve 

sonunda sadakat ve aşk kazanır. Çar Korkunç İvan’ın ve politikalarının yüceltildiği eserler bu 

dönemin diğer önemli edebiyat örneklerini oluşturur. 1542-63 döneminin metropoliti 

Makariy’in (Macarius) inisiyatifiyle yayımlanan “Basamaklı Çarlık soyağacı kitabı” 

(Stepennaya kniga tsarskovo rodosloviya, 1563) hristiyanlığı seçen Knyaz Vladimir’den 

başlayarak Çar Korkunç İvan’a  kadar Rus knyazlarının soyağacını çıkarmakta, knyazların 

köklerini Roma ve Bizans krallarına (Caesar) bağlayarak  bir çarlık kültü yaratmak 

istemektedir.  Makariy Moskova’da ilk matbaanın kurulmasına da öncülük etti. Ancak, 1564 

de İncilin ilk kitap olarak basıldığı bu matbaa bir süre sonra bir gurup çapulcu tarafından 

tahrip edildi. Yüzyılın sonuna kadar bir daha da kitap basılamadı. Makariy ayrıca mevcut dini 

literatürü, aziz biyografilerini ve kronikleri derleyerek 12 ciltlik aylara göre düzenlenmiş 

(minei) büyük okuma koleksiyonu “azizler takvimi”ni (Velikie çeti minei, 1552) yayımladı. 

Yine, 1564-5 yıllarında yazılan “Kazan tarihi” (Kazanskaya istoriya) ve “Stefan Batori’nin 




 

9

Pskov seferi öyküsü” (Povest o prikhojdenii Stefena Batoriya na Pskov) gibi Korkunç İvan’ın 



zaferlerini öven çeşitli destanlar vardır. İvan’ın despot tavrını aşırı bularak Litvanya’ya kaçan 

knyaz Andrey Kurbski (1528-83) burada “Moskova büyük knyazlığı tarihi” (İstoriya o velikom 

knyaze moskovskom, 1573) başlıklı bir kitap yayımladı. Kitabında, ülkeyi yöneten knyazın 

yetkilerinin sınırlı olması, yönetimi hükümetle paylaşması gerektiğini savunan ve Korkunç 

İvan’ı kültürel barbarizmle suçlayan Kurbski, seküler bilginin teolojiden üstün olduğunu yazan 

ve Batı uygarlığına referans veren ilk Rus yazarıdır.  

Ryurik hanedanının son çarı I. Fyodor 1598 yılında ölünce yerine Moğol-Tatar kökenli 

Boris Godunov çar oldu. 1605 yılında Godunov’un ölümüyle, Rusya, ilk Romanov çar I. Mihail  

(saltanat dönemi: 1613-45) başa geçinceye kadar  bir hanedan bunalımı dönemi (1606-1613) 

yaşadı. Devlet ve kilisenin yazılı edebiyat üzerindeki mutlak kontrolü ilk kez bu iktidar 

boşluğu döneminde gevşedi. Bunun Rus edebiyatındaki etkisi büyük oldu. Daha önce 

edebiyat metinlerinde aktörler iyi/kötü ya da günahkâr/aziz gibi iki kategoriden birini temsil 

ediyorlardı. İlk kez daha gerçekçi, ak/kara seçeneğinin dışında daha karmaşık karakterler 

yaratılmaya başlandı, yazarların kendi fikirleri öne çıktı. Bunalım dönemi sonrasında yazılan 

hatıra ve kroniklerde bu açıkça görülmektedir (Bortnes, 1992, s.33). Bunlardan bazıları 

Avraami Palitsin’in  “Anlatı” (Skazanie, 1612-20), İvan Timofeyev’in “Moskova çarlarının ve 

azizlerinin yaşayışları üzerine anlatı” (Slovesa dney i tsarey i svyatiteley moskovskhih, 1616-

24), İvan Khovorostinin’in “Vakayüname” (Vremennik, 1616-19) adlı eserleridir.  

Antik rus edebiyatını batılılaştırma yönünde ilk ciddi çaba, sarayın vaizi, Kievde teoloji 

okumuş, tahsilini Polonyada cizvit okulunda sürdürmüş, sarayda Büyük Petro da dahil 

veliahtların hocalığını yapmış olan papaz Simeon Polotski’ye (1629-80) aittir. Polotski 

“Yönetimin asası” (Jezl pravleniya, 1667) adlı eseriyle Yüz Bölümlü Kitap’a (Stoglav, 1551) 

inanan eski inanç sahiplerine (raskolniki

9

) hücum ederek onların tasfiye edilmelerine katkıda 



bulundu. Saray tiyatrosu için Cizvit okulu çizgisinde komedi ve trajediler, çar ailesi için övgü 

kasideleri yazdı. Büyük saray şairlerinin ilkidir. Hece veznini Rus şiirine o kazandırmıştır. 

Polotski’nin çalışmalarını öğrencisi Silvestr Medmedev (1641-92) sürdürdü. Pek çok ortaçağ 

Avrupa’sı macera romanı 17.yüzyıl boyunca orijinal dillerinden değil de almanca ve lehçe 

                                                           

9

 Parçalanma, ayrılma anlamına gelen “raskol”, Rus Ortodoksluğundaki büyük bölünmeyi (1653) ifade eder. 



Toplum ve yasa dışına itilen eski inanç taraftarlarına “raskolniki” adı verilir. Suç ve Ceza’nın kahramanı 

Raskolnikov adını  buradan almaktadır. 




 

10

çevirilerinden Rusçaya aktarıldı. İtalyan orijinli “Bova Koroleviç’in öküsü”,  fransız orijinli 



“Altın anahtarlı Pyotr’ın öyküsü”, eski bir Çek şiirinden esinlenen “Altın saçlı Çek prensi 

Vasili”  bunlardan bazılarıdır. Yine, pek çok Alman komedisi ve Fransız manzum masalı bu 

yüzyılda lehçeden Rusçaya çevrildi ya da uyumlaştırıldı. Bu eserlerin konuları bürokrasi ya da 

rüşvet alan yargıçlar gibi günün sorunlarını içerecek şekilde uyumlaştırılıyordu. Büyük Petro 

döneminde yazılmış ünlü bir macera romanı olan “Frol Skobeyev’in öyküsü” soylu zengin bir 

ailenin kızını ayartarak kısa yoldan zengin olmayı hedefleyen bir düzenbazın maceralarını 

konu almaktadır. Yine bu yüzyılda, ağırbaşlı kilise ve manastır hayatının gülünç ve abartılı 

yanlarını öne çıkaran ya da açıkça eleştiren, Bizans edebiyatından izler taşıyan pek çok parodi 

ve hiciv çalışması vardır. Örneğin, “Papaz Sava’nın öyküsü”, “Kalyazin papazlarının 

başvurusu”, “Taverna ayini”, “Çıplak ve yoksul bir kişinin alfabesi” bunlardandır. Şeytanın 

yönettiği kötülüklerle dolu dünyada nasıl yaşanması gerektiğini anlatan, yaşam vizyonu çizen 

manzum dini metinlerin en önemlileri “Acı ve kötü yazgı üzerine bir öykü” (Povest o gore i 

zloçastii)  ve son büyük aziz yaşamı çalışması olan otobiyografik “Başrahip Avvakum’un 

hayatı” dır. 17. Yüzyıl Rus dini edebiyatının diğer bir kaynağı 1653 yılında yaşanan büyük dini 

bölünmedir. Muhalif duruma düşen “Yüz Bölümlü-başlıklı-Kitap” (Stoglav)’ın takipçileri, diğer 

bir ifadeyle “eski inanç sahipleri (raskolnik’ler) soruşturmalara, işkencelere maruz bırakıldılar, 

Avvakum ve arkadaşları dahil bir kısmı odun ateşinde yakıldı. Yazarı belli olmayan “Boyarinya 

Morozova, Urusova ve Mariya Danilova prensesler” ve başrahip Avvakum’un (1621-82) 1861 

de yayınlanan otobiyografisi bu trajediyi anlatan aziz yaşamı örnekleridir. Avvakum’un 

sohbet (beseda) şeklinde yazdığı otobiyografisinde kullandığı dil (kilise dili ile konuşma dilinin 

dokunaklı bir birleşimi) ve belagat modern Rus edebiyatını etkilemiştir. Konuşma dilini edebi 

amaçla kullanan ilk örnektir.  

Büyük Petro devlet / kilise iki-başlılığına son vererek dini hiyerarşiyi seküler otoriteye 

bağladı. Reformların etkisi edebiyatta hemen yansıma bulmadı, belli bir zamanın geçmesi 

gerekti. Petro döneminde öne çıkan edebiyat adamları Latin etkisindeki Kiev akademisinden 

yetişmiş üç din adamıydı: Rostov metropoliti Demetrius Tuptalo, patrik vekili Stephen 

Yavorski ve Novgorod başpiskoposu Feofan Prokopoviç. Büyük Petro reformlarının baş 

uygulayıcısı olan, aydınlanmacı bir mutlak monarşiyi savunan Feofan Prokopoviç (1681-1736) 

yeni çara “Çarlığın gücü ve erdemi üzerine söylev” (Slovo o vlasti i çesti tsarskoy, 1718) ve 

“Rus filosuna övgü” (Slovo pokhvalnoe o flote rossiyskom, 1720) gibi methiyeler yazdı. 




 

11

Petro’nun ölümünden sonra yazdığı pastoral ağıt (elegy) Rus nazım edebiyatının ilk 



örneklerindendir. Prokopoviç’in “Aziz Vladimir” (1705) oyunu ilk Rus trajikomedi örneğidir. 

Polonya-Latin kültürüyle yetinmeyerek Avrupa kültürünü yerinde görüp inceleyen ilk Rus 

aydınıydı. Büyük Petro’nun ölüm töreninde yaptığı konuşma Rus hitabet sanatının seçkin 

örneklerindendir. Manzum oyun yazarlığı ile tanınan Tuptalo, Makariy’nin azizler takvimi 

koleksiyonunu (Velikie çeti minei, 1552) genişletti. Vaazlarıyla ünlü muhafazakar Yavorski, 

Petro reformlarının pek çoğuna ve Rusyanın sekülerleşmesine karşı çıkıyor, alt tabakalara 

konan vergileri açıkça eleştirme cesareti gösterebiliyordu.  

Petro reformları dili ve alfabeyi de kapsadı. Bazı Slav harfleri Latin karekterlere 

benzeyen harflerle değiştirildi. Hayatın sekülerleşmesine paralel olarak konuşma dili edebiyat 

dili olmaya başladı. Slavonca (eski kilise slavyancası) kilise dili olmaya devam etti. Petro 

reformları daha çok pratik amaçlı oldukları, teknik yenilikleri ülkeye getirmeyi amaçladıkları 

için bu dönemde çevrilen kitaplar da çoğunlukla teknik kitaplardı. Dönemin seküler 

yazarlarının başında “Yoksulluk ve servet üzerine” kitabının yazarı İvan Posoşkov (1652-1726) 

ve “Rusya tarihi” kitabının (ilk bilimsel Rusya tarihi kitabı)  yazarı Vasili Tatisçev (1686-1750) 

gelmektedir.   

Modern Rus Edebiyatının Doğuşu: 18. Yüzyıl 

Seküler, hayal gücüne dayanan (imaginative) modern Rus edebiyatının doğuşu Büyük 

Petro reformlarının hemen sonrasına, 18. yüzyılın ikinci çeyreğine rastlar. Büyük Petro 

döneminde doğmuş şu dört şair, günün Batı Avrupasında geçerli neoklasik kuramı Rusya 

koşullarına uyumlaştırarak modern Rus edebiyatının temellerini attılar. Bu şairler, knyaz 

Antiokh Kantemir (1708-44), Vasili Trediakovski (1703-1768), Mihail Vasilyeviç Lomonosov 

(1711-1765) ve Aleksandr Sumarokov (1717-1777) idi. Antiokh Kantemir, 1711 Osmanlı –Rus 

savaşında Büyük Petro’nun tarafına geçen Moldavya prensi Dmitri Kantemir’in oğludur.  

Dmitri Kantemir aynı zamanda yazardır, Osmanlı tarihi üzerine yazdığı kitap uzun süre temel 

kaynak olarak kullanılmıştır. Çok iyi bir eğitim almış olan Antiokh Kantemir edebiyat dışında 

müzik, resim, felsefe, matematik ve tarihle de ilgilenmişti. İlk hicvini 1729 da, Petro 

reformlarını destekleyenlerle bu reformlara karşı çıkanlar arasındaki mücadelenin en kızgın 

olduğu bir dönemde yazdı. Hicivlerinde yarı-eğitimli, Avrupalılaşmış genç soyluların 

züppeliklerini, aydınlanma karşıtlarını, Büyük Petro devrimlerine ihanet edenleri, din 



 

12

adamlarının sefih yaşantılarını, tüccarların düzenbazlıklarını, bürokratların rüşvetçiliklerini 



eleştiriyordu. 1730 da çariçe Anna için bir anayasa taslağı hazırladı. Taslakta bir soylular 

meclisi kurulması ve çarlık otoritesinin paylaşılması öngörülüyordu. Çariçe bu öneriyi kabul 

etmedi ve Kantemir 1731 de Londra’ya büyükelçi olarak atandı. Daha sonra Paris büyükelçisi 

oldu. Montesquieu ve diğer ünlü Fransız yazarlarla tanışıyordu. Kantemir Fransız değil Latin 

tarzına sahipti. Horatius’un altı ayaklı hece ölçüsüne (hexametr)  benzer tarzda yazıyordu. 

Büyük ölçüde konuşma diline dayanan, Slavoncaya az yer veren, canlı bir dil kullandı. Hicivleri 

önce Fransızca (1749) ve Almanca (1752) olarak yayımlandı, Rusça baskıları ancak 1762 de 

yapılabildi.  

Astrahan’lı yoksul bir rahibin oğlu olan Trediakovski (1703-68) Moskovada Slav-

Yunan-Latin Akademisinde okuduktan sonra tahsilini Hollanda ve Fransa’da sürdürdü. Yurt 

dışında sosyal bilim alanında okumaya gönderilen soylu-olmayan ilk Rus gencidir. Rusya’ya 

döndüğünde Akademinin  genel sekreterliğine atandı. Sarayın doğum günü gibi önemli 

yıldönümlerinde ya da ulusal kutlamalarda okunan kasidelerin (ode) ve nutukların yazım işi 

de Trediakovski’ye verilmişti. “Gdansk kentinin teslimi üzerine zafer kasidesi” (Oda 

torjestennaya sdaçe goroda Gdanska, 1734) yazmış olduğu önemli kasidelerden birisidir. Rus 

edebiyatındaki yeri eserlerinden çok, vezin ölçü tekniğinin kuramcısı olmasından dolayıdır. 

“Rus şiir yazımında yeni ve kısa yöntemler” (Noviy i kratkiy sposob k slojeniy rossiskikh 

stikhov, 1735) adlı eseri bu çalışmalarını içerir. Trediakovski ve Lomonosov daha önceki, 

Polonya şiirini örnek alan, hece sayısına dayanan şiir tekniğini değiştirerek Rus diline daha 

uygun olan hece-vurgu (tonlama) sistemini (sillabo-toniçeskaya sistema) geliştirdiler. 

Trediakovski’nin Paris yılları Fransız romanının altın yıllarıydı; 1725-35 arasında Fransa’da 180 

yeni roman yayınlanmıştı. Trediakovski, Tallemant’ın “Aşk adasına yolculuk veya kalbin 

anahtarı” adlı alegorik, romantik macera romanını pek çok eklemeler yaparak Rusça’ya 

çevirdi (1730).  

Modern Rus edebiyatının ve kültürünün gerçek kurucusu, Belinski’nin deyişiyle “Rus 

edebiyatının Büyük Petro’su”, Dostoyevski’nin ifadesiyle “Rus edebiyatının tartışmasız üç 

dahisinden birisi (diğer ikisi Puşkin ve kısmen de Gogol)  Mihail Vasilyeviç Lomonosov      

(1711-1765) dur. Puşkin, Lomonosov için şöyle der: “Büyük Petro ile II. Yekaterina arasındaki 

dönemde aydınlanmanın yegane özgün savaşçısı o oldu. İlk üniversiteyi o kurdu. Daha doğru 

bir ifadeyle, onun kendisi bizim ilk üniversitemiz oldu.” (Puşkin, 1988, s.206). Arhangelsk 




 

13

yakınlarında bir balıkçı ailenin çocuğu olarak doğan Lomonosov, okuma aşkıyla 19 yaşında 



ailesine haber vermeden, Moskovaya kızaklarla balık taşıyan arabacılara katılarak kış 

şartlarında zorlu bir yolculuktan sonra Moskovaya ulaştı. Slav-Yunan-Latin Akademisine girdi. 

Akademiyi bitirdikten sonra S. Petersburg’da üniversiteye, oradan da 1736 yılında 

Almanya’ya maden mühendisliği okumaya gitti. Almanya’da fizik, kimya, matematik gibi 

doğal bilimlerin yanında filoloji ve felsefe de okudu. Geniş ilgi alanına giren hemen her 

konuda kalıcı katkılarda bulundu. Bilim ve edebiyat tarihinde “dâhi” tanımına herhalde en 

çok uyan kişilerden birisidir. 1741 de Rusya’ya dönerek Bilimler Akademisinde çalışmaya 

başladı. 1758 de Akademinin başkanı oldu. Akademiyi bir emekli kampına dönüştürmeye 

çalışan yaşlı Alman bilim adamlarıyla mücadele etti. Lomonosov 1739 yılında Almanya’dan     

S. Petersburg’daki, Bilimler akademisine “Khotin’in zaptı üzerine” adlı kasidesini gönderdi.  

Lomonosov’un bu kasidede geliştirdiği şiir tekniği ve kasideye ek olarak gönderdiği şiir tekniği 

yorumu Rus şiirinin dönüm noktası oldu. Puşkin, Lermontov ve diğer ünlü şairler, 

Lomonosov’un hece-vurgu (tonlama) sistemini (sillabo-toniçeskaya sistema) kullanarak şiir 

yazdılar. Lomonosov’un ikinci büyük katkısı Rus edebiyat dilinin kural ve standartlarının 

belirlenmesine yönelik gerçekleştirdiği dil reformudur. Eski Slav dilinden artık ayrışmış 

bulunan Rus dilinin öz yapısını, köklerini inceledi, Slavonca’nın zengin gramer ve söz 

haznesinden maksimum ölçüde yararlanarak bir sentez ortaya koydu. Lomonosov’un 

başlattığı bu dil reformu bir asır sonra Puşkin ve arkadaşları tarafından sürdürülecektir. 

Lomonosov’un hitabet ve  Rus grameri üzerine yazdığı eserler ve “Kutsal kitapların Rus 

dilinde kullanılması üzerine” adlı eseri onun dil reformunun temel belgelerini oluşturur. 

Lomonosov kilise meclisi ile bir çok kez karşı karşıya geldi. Kilisenin Kopernik keşiflerinden söz 

edilmesini hoş karşılamamasını hicvetmek amacıyla “Camın faydaları üzerine mektup” (Pismo 

o polze stekla, 1752) başlıklı didaktik şiirini yazdı ve çağdaş bilimsel düşünceyi savundu. Başka 

bir vesileyle yazdığı “Sakal marşı” (Gimn borode, 1756) adlı hiciv şiirde çağ-dışı düşünceli 

kilise mensuplarını amansızca topa tuttu. Lomonosov, Voltaire’in Henriade’sını model alarak, 

Büyük Petro’nun tüm hayatını, savaşlarını ve reformlarına  karşı çıkanlarla mücadelesini konu 

alan “Pyotr Velikiy” adıyla dev bir epik şiir, destan, yazmak istiyordu. Ancak, bu büyük projesi 

başlangıç aşamasında kaldı, sadece iki bölüm yazabildi

10

.  


                                                           

10

 Rus şairleri için erken ölüm bir kural, uzun yaşamak istisnadır. Dev yazarları en verimli çağlarında 



okuyucularından ayıran üç temel sebep düello (Puşkin ve Lermontov), tüberküloz (Belinski,  Dobrolyubov ve 


 

14

Moskova’lı soylu bir ailenin çocuğu olan Sumarokov (1718-77) Rus edebiyatının  ilk 



profesyonel yazarıdır. S. Petersburg’da donanma okulunda okudu, Fransız edebiyatıyla 

tanıştı. Hayatını kalemiyle kazandı. Komedi, trajedi, masal, şarkı, hiciv gibi çok geniş bir 

yelpazede eserler yazdı. Daha çok klasik tarza giren manzum trajedileriyle ve masallarıyla 

(fabl) öne çıktı. Hayranları ona “Kuzeyin Racine’i” ya da “Rus La Fontaine” diyorları. Aşk 

(ihtiras) ile onurun çatışmasını işleyen trajedilerinde olaylar daima Hristiyanlık-öncesi pagan 

döneminde geçer. Kahramanlar hep liderler ve yüksek aristokrasi arasından seçilir. Yazar, 

trajedilerinde amacının “Kendimizi, başkalarının dertlerini yüreğimizde hissetmeye zorlamak, 

ihtiraslarımızı iyiye (erdeme) yönlendirmek” olarak açıklar (Kuleşov, 1989, s. 91). Bu 

trajedilerin Rus toplumu üzerinde estetik ve ahlaki yönden büyük etkisi olmuştur. Çariçe 

Yelizabeth 1756 da  Rus tiyatrosunun kurulmasını emretmiş ve direktörlüğüne de 

Sumarokov’u atamıştır. Sumarokov gazetecilik ve edebiyat eleştirmenliği alanlarında da 

öncüdür. 1759 yılında“Çalışkan arı” (Trudolyubivaya pçela) adı ile , yalnızca bir yıl yaşayan, 

hemen hemen tüm yazılarını kendi yazdığı ilk özel edebiyat dergisini çıkardı. Fransız şair 

Boileau’nun “Şiir sanatı” adlı eserini yorumlayarak önerilen tekniklerin Rus edebiyatına da 

uygulanabileceğini kanıtlamaya çalıştı.  

Modern Rus edebiyatının yukarıda zikrettiğimiz bu aydınlanmacı kurucuları, şiiri 

kullanarak Rusya’nın okur - yazar kesimini Büyük Petro idealleri doğrultusunda eğitmeyi 

hedeflediler ve edebi çzgilerini bu amaca göre seçtiler. Sumarokov “İmparator Çar Büyük 

Pyotr’a övgü” (Slovo pokhvalnoe o gosudare imperatore Petre Velikom, 1759) adlı eserinde 

“Büyük Petro’dan önce Rusya’yı aydınlatacak ne bir kavram berraklığı, ne bir yararlı bilgi, ne 

de özlü bir doktrin vardı. Aklımız cehaletin karanlığında boğulup gidiyordu. Zeka kıvılcımları 

aleve dönüşecek güçten yoksun oldukları için sönüp kayboluyorlardı… Ne zaman ki Pyotr bir 

güneş gibi doğdu, cehaletin karanlığı dağılıp gitti.” diye yazmaktadır (Serman, 1992, s.49). 

Kantemir toplumu aydınlatma görevini, Romalı şairler Juvenalis ve Horatius’ün ve Fransız şair  

Boileau’un hiciv şiirlerini örnek alarak yerine getirmeye çalıştı. Lomonosov ise, Kantemir ve 

Trediakovski’den farklı olarak, Slavon’ca ile yazılmış Büyük Petro-öncesinin edebiyatını inkâr 

etmedi, tersine, ‘Kiev dönemi Rusu’ndan bu yana geçen yedi asırda Rus edebiyatı adına 

                                                                                                                                                                                     

Çehov) ve içki düşkünlüğü (Lomonosov) olmuştur.      



 

15

üretilmiş gerçek sanat değeri taşıyan  her şeye sahip çıktı ve sistemine dahil etti. Büyük 



sentezini gerçekleştirdi.  

II. Yekaterina (Büyük Katerina) Dönemi  

II. Yekaterina’nın (Büyük Katerina)

 

çariçe olması ile Rus edebiyatında büyük bir 



sıçrama gerçekleşti. Kendisi de bir yazar ve sanatsever olan, aydınlanmacı fikirler taşıyan 

(daha doğrusu kendisini öyle gösteren), Voltaire, Diderot, Grimm gibi çağın ünlü 

düşünürleriyle yazışan II. Yekaterina hükümranlığının ilk dönemlerinde çok özgürlükçü bir 

politika izledi. Montesquieu ve Beccaria’nın fikirlerinden etkilenerek, 1767 de, serf köylüler 

hariç, toplumun çeşitli kesimlerinden seçilen temsilcilerin oluşturduğu bir komisyon 

kurdurdu ve bu komisyona yeni yasalar hazırlama direktifi (Nakaz) verdi.  Kendisi de komedi 

ve hiciv yazan II. Yekaterina

 

1769-74 döneminde çok sayıda hiciv dergisinin yayın hayatına 



geçmesine ön ayak oldu. 1500 civarında tiraja sahip  “Her türlü şeyden” (Vsyakaya  vsyaçina, 

1769) adlı haftalık mizah dergisinin çıkarılmasında aktif rol aldı.  Bu dönemde 

Montesquieu’nu Kanunların Ruhu, Rousseau’nun Eşitsizliğin Kaynakları Üzerine Denemeler’i, 

Helvétius’un Akıl Üzerine’si Rusça’ya çevrildi. 1783 yılında özel matbaa kurulmasına izin 

verildi.  

II. Yekaterina

 

döneminin en önemli yayıncısı ve edebiyat adamı, aydınlanmacı Nikolay 



Novikov (1744-1818) idi. Novikov dışında, dönemin diğer önemli yazarları da dergi 

çıkarıyorlardı. Bunlar arasında “Moskova Dergisi” (Moskovskiy jurnal, 1791)’ni çıkaran 

Karamzin, “Seyirci” (Zritel) dergisini çıkaran Krılov, “Köy ahalisi” (Selskoy jitel) ve “Ekonomi 

dergisi” (Ekonomiçeskiy magazin)’ni çıkaran Bolotov ve “Konuşan vatandaş” (Besediyuşçiy 

grajdanin) dergisini çıkaran Rahmaninov sayılabilir. Novikov çok sayıda dergi çıkarıyordu. 

Bunların başlıcaları, Sabah ışığı (Utrenniy svet), Asalak (Truten, 1769-70), Dedikoducu 

(Pustomelya, 1770), Ressam (Jivopisets, 1772-3), Para cüzdanı (Koşelyök, 1774) adlı hiciv 

dergileri ve Kadim Rus Kütüphanesi (Drevniaya rossiyskaya vivliofika) adlı tarih dergisi idi. 

500-600 civarında satan bu dergilerde (tarih dergisi 1000-1200 satıyordu) Çariçenin istediği 

gibi zararsız hicivler değil, gerçek eleştiri yazıları yayımlanıyordu.  Dergiler üzerindeki 

kontrolü kaybeden saray, köylü ayaklanmaları (1773-75 Pugaçöv isyanları) başlayınca özgür 

basını tamamen ortadan kaldırıldı, dergileri kapattı. 1789 Fransız devriminin yaydığı 

fikirlerden korkan II. Yekaterina, hükümranlığının son dönemlerinde reformcu ve liberal 



 

16

politikaları tümüyle terk etti. Farmason olan Novikov dergileri kapanınca kitap yayını işine 



başladı; her türlü teknik, dini kitap, tıp kitabı, ders kitapları, çocuk kitapları vb bastı. 1775-

1789 arasında onun bastığı kitap sayısı matbaanın Rusya’ya girişinden 1775 yılına kadarki 

dönemde basılan kitap sayısından daha fazlaydı. Geniş Rusya coğrafyasında büyük bir kitap 

dağıtım ve bayiler ağı kurdu. Avrupa’dan kitap ithalini organize etti. Eğitimle de uğraştı, yatılı 

okullar açtı. “Çocuklar için Okuma” (Detskoe çtenie) adı ile ilk çocuk dergisini çıkardı.               

II. Yekaterina

 

Novikov’un saray içindeki hanedan komplosuna karıştığından şüpheleniyordu. 



1791 de Novikov’un matbaasını kapattırdı ve kendisini hapse attırdı.  

18. yüzyılda oyun yazarlığı, düzyazının, şiirin yanında önemli bir tarz olarak 

yükselmesinde etkili olmuştur. Bu dönemde Rus oyun yazarları arasında öne çıkan bir isim 

Denis Fonvizin (1744-92)’dir.  Puşkin’in “Hicivleri cesur, yetkin” dediği ve “Özgürlüğün dostu” 

olarak nitelediği, Gorki’nin “İlk realist eleştirel yazarlarımızdan” diye tanımladığı Fonvizin 

düşüncelerini çekinmeden söyleyen, sert karakterli, toplumun ortak vicdanını temsil eden bir 

yazardır. II. Yekaterina’nın, aksini iddia etmesine rağmen, Büyük Petro reformlarını 

sürdürmediğini göstermeye çalışmıştır. En ünlü komedileri, aristokrasinin ahlâk anlayışını  ve 

davranış biçimlerini gülünç olaylar çerçevesinde ele alan “General” (Brigadir, 1769)  ve 

eğitimsiz, kaba, taşralı toprak sahiplerinin davranışlarını konu alan “Reşit- olmayan” 

(Nidorosl, 1782) adlı klâsik komedileridir.  

18. yüzyıl rus edebiyatının diğer önemli bir dalı masaldır (fabl). La Fontaine etkisinde 

gelişen Rus masalı (fabl) 

 

Sumarokov’la başlamış, İvan Khemnitser (1745-84), Vasili Maykov 



(1728-78) ve 19. yüzyılda Aleksandr İzmailov (1779-1831) ve İvan Krılov (1769-1844) ile 

devam etmiştir. Bu yazarların yazdığı masal (fabl) oyunlar 19. yüzyıl Rus realizmi için bir okul 

işlevi görmüştür. Rus masal (fabl) yazarlarının en büyüğü olan Krılov edebiyata dergicilikle 

başlamış, Novikov geleneğini izleyerek, 1789 da “Maneviyat Postası” (Poçta dukhov), 1792 de 

“Seyirci” (Zritel), 1793 de  “S. Petersburg Merkuri’si” adlı hiciv dergilerini çıkarmıştır. 1806-30 

arsında yayınlanan masalları (fabl) 9 cilt halinde kitaplaştırıldı. Zengin halk deyiş ve 

atasözlerini kullanarak, canlı sokak diliyle yazdığı masallarında (fabl) Rus halk kültürünün ve 

ulusal özelliklerinin (narodnıst) derinliklerine inen Krılov, alt ve orta sınıftan okuyucular 

nezdinde olağanüstü bir ilgi gördü. Muhafazakar, Batı-karşıtı görüşlere sahip olan ve çar        

I. Aleksandr’ın reformlarını eleştiren Krılov fabıllarında günün sosyal ve politik konularını 

işlediği gibi, en geniş ideolojik ve felsefik sorunları da ele alıyordu. Krılov, 1811-16 döneminin 



 

17

önde gelen muhafazakar edebiyat çevresi “Rus söz sanatını sevenler sohbeti” (Beseda 



lyubiteley russkovo slova)‘nın önde gelen üyelerindendi. 

18. yüzyılda yayınlanan dergiler  

Rusya’da ilk gazete Büyük Petro döneminde el yazısıyla çoğaltılan, düzensiz olarak 

arada bir yayımlanan haber gazetesi “Vesti-kuranti” (Haberler-bilgiler)’dir. Matbaada basılan 

ve düzenli olarak çıkan ilk dergi ise Büyük Petro yönetiminin resmi-olmayan haber gazetesi 

“Vedomosti” (Haberler)’dir. 1703-1727 arasında yayımlanan Vedomosti’nin tirajı birkaç yüz 

adet idi. Bu dergi 1727 de  “Sankt Peterburskie vedomosti” adı ile resmi bir organa dönüştü. 

Almanca ve Rusça olarak basılan St. Peterburskie vedomosti önceleri haftada bir, daha 

sonraları haftada iki kez basılıyordu ve yayınını tüm 18. yüzyıl boyunca sürdürdü. 1760’larda  

her sayısı 600 -1050 adet arasında basılan St. Peterburskie vedomosti’nin tirajı 18. yüzyılın 

sonunda 2500 civarına çıkmıştı. Rus gazete ve dergiciliğinde asıl patlama II. Yekaterina 

döneminde (1762-96) yaşandı. 18. yüzyılın sonuna kadar Rusya’da Rusça dilinde basılan dergi 

sayısı 120 olup, bunların 111 tanesi yayın hayatına II. Yekaterina 

 

döneminde başlamıştır 



(Marker, 1997, s.12). Pazarın küçüklüğü dergilerin kısa ömürlü olmasına sebep oluyor, 

dışarıdan sponsor bulanlar ya da zamanın ünlü yayıncısı Nikolay Novikov gibi yayın zararını 

kendi serveti ile kapatanlar daha uzun yaşayabiliyorlardı. 1756 da haftada iki kez olarak yayın 

hayatına başlayan Novikov’un “Moskovskie vedomosti” (Moskova haberleri, 1756-1917) 

dergisi  parasız çocuk eki vererek ayakta kalmaya çalışıyordu.  1765 de kurulan Hür Ekonomi 

Topluluğu (Volnoe ekonomiçeskoye obşestvo)’nun yayın organı “Trudi” (İşler) 1765-1917 

döneminde yılda 1-4 sayı arasında, 1200 civarında bir tiraj ile yayınını sürdürdü. St. 

Petersburg kuruluş vakfının haber bülteni “İzvestiya” (Haberler) 1778-87 döneminde 1750-

2000 civarında bir tirajla çıktı. Bilimler Akademisinin 1786-94 döneminde çıkardığı orijinal 

oyunlar basan “Rus Tiyatrosu” (Rossiyskiy teatr)  dergisi 600 kopya civarında satıyordu.  

18. yüzyılın ortalarından itibaren Rus edebiyatında şiir yine egemen tarz olsa da, 

nesrin de yavaş yavaş çıkış yapmaya başladığını görüyoruz. 1760 da donanma okulunda bir 

gurup öğretmen, Sumarokov’un Çalışkan Arı dergisini (1759) örnek alarak “Boş Zamanın 

Kullanımı” (Prazdnoe vremya v  polzu upotreblennoe)  adlı bir edebiyat ve eğitim dergisi 

çıkardı. Aynı gurup İngiliz ve Fransız romanlarını sistematik olarak Rusça’ya çevirmeye 

başladı. Fielding, Lesage, Marivaux, Defoe çevrilen yazarlar arasındaydı. İlk rus romancısı 




 

18

sayılan Fyodor Yemin (1735-70) romanlarını 1760’ların başından itibaren yayımlamaya 



başladı. Bunlar, mutlu sona ulaşmadan önce başlarından binbir türlü maceralar geçen 

kahramanları konu alan romanlardı. Mihail Çulkov (1734-92) ve Mihail Popov (1742-90) 

birlikte 1767 yılında  Slav pagan tanrılarını anlatan “Kısa mitoloji sözlüğü” (Kratkiy 

mifologiçeskiy slovar)’nü, 1770-74 döneminde ise 800 den fazla folklorik şarkıyı içeren bir 

koleksiyon (Sobranie raznikh  pesen) yayımladılar. Moskova, 1755 yılında Moskova 

üniversitesinin açılmasıyla birlikte Rus kültürel hayatında St. Petersburg’la yarışta hız kazandı. 

Üniversitenin yöneticilerinden Mihail Kheraskov 1760-62 döneminde “Faydalı eğlence” 

(Paleznoe uveselenie) adıyla bir edebiyat dergisi yayımladı. Onu diğer dergiler (“Serbest 

zaman, 1763”, “Masum Alıştırmalar, 1763”, “İyi niyetler, 1764”) izledi.  Şiir yanında, felsefe, 

ahlak yazıları da yayımlayan bu dergilerin etrafında, Ippolit Bogdanoviç (1743-1803), Vasili 

Maykov (1728-78) gibi gelecekte etkili olacak olan Sumarokov okulu şairleri yetişecekti.  

Çağdaş  Avrupa ülkeleri ile kıyaslandığında Rus dergilerinin tirajlarındaki düşüklüğe 

rağmen II. Yekaterina

 

döneminde Rus kitap ve dergi okuyucusu sayısında önemli bir artış 



meydana geldi. Bunda 1783 yılında özel matbaa kurmaya izin verilmesinin de etkisi olmuştur. 

Okuyucu kitlesine toplumun her kesiminden, her coğrafi bölgeden yeni okuyucular 

katılıyordu. Karamzin’in ifadesiyle “…tüccarlar, orta sınıf (küçük burjuva) gazete okumayı 

sevmeye başladı. En yoksullar bile gazetelere abone oluyor, hiç okuma yazma bilmeyenler 

yabancı ülkelerde neler olup bittiğini bilmek istiyorlar.” (zikreden, Marker, 1997, s.23). 

Ancak, aristokrat aydınların okuyucu içindeki ağırlığı hala çok yüksekti. 1770-80 arasında 

yayınlanan 18 dergiye (o dönemin tüm dergilerinin beşte biri) abone olan kişiler üzerinde 

yapılan bir araştırmada, okuyucuların, ortalama olarak %81’inin aristokrat, %7’sinin din 

adamı, %5’inin tüccar kesimden geldikleri, geri kalan %7’sinin ise devlet daireleri, dernek ve 

klüpler ve diğer sosyal kesimlerden gelen dağınık okuyucular olduğu ortaya konmaktadır 

(Marker, 1997, s.23-24). Aynı araştırmada 15 adet Moskova ve St. Petersburg dergisine 

abone olan kişilerin %27’sinin Moskova’da, % 34’ünün St. Petersburg’da ve geri kalan 

%39’unun ise taşra illerinde oturduğu saptanmıştır. Coğrafi dağılım sınıfsal dağılımdan çok 

daha fazla çeşitlilik göstermektedir. İki başkentin dışında Kiev, Novgorod, Simbirsk, Ufa, 

Tambov, Tver, Kazan, Arhangel gibi taşranın kültürel merkezlerinde önemli sayıda dergi 

okuyucusu vardı.  

Sentimentalist ve ön-romantik dönem, 1790-1820: Derjavin, Radisçev ve Karamzin 



 

19

 



Aydınlanmacı, neoklasik bakış açısının hakim olduğu 18. yüzyıl edebiyatı birey değil, 

toplum merkezliydi. Genel, değişmez yasalar peşinde koşulurdu. Bireysel deneyimlere, 

kişinin duygu ve iç dünyasına pek önem verilmezdi. 18. yüzyılın sonlarından itibaren yükselen 

ve 19. yüzyılın ortalarına kadar süren “romantik” dönemde ise, tersine,  çeşitlilik ve bireysel 

farklılıklar edebiyatın merkezine oturdu. Sentimentalist

 

yazar ve şairler bireyi edebiyatın 



merkezine koydular, duyguyu sağduyunun (aklın) önüne geçirdiler. Rus aristokrasisi ve 

aydınları Fransızca bildikleri için Avrupa’daki “ön-romantik” ve “sentimentalist”

 

akımı 


yakından izliyorlardı (İngiliz edebiyatını se Fransızca çevirilerinden okuyorlardı) ve  1760-1790 

döneminde Rusya’da bu çizgide eser veren yazarlar ortaya çıkmaya başladı.  

Gavrila Romanoviç Derjavin (1743-1816), 18. yüzyıl “klasik” tarz Rus şiirinin en büyük 

ismidir. Hatta bazılarına göre Puşkin’den sonra gelen en büyük Rus şairidir. Derjavin “Klasik” 

tarzdan gelmesine rağmen bireyin kişisel deneyimlerini ve duygularını şiirine sokan ilk Rus 

şairidir. Hayal gücünün sınırsızlığı, ritim ve ahenk ustalığı ile tanınır. Canlı doğa tasvirleri, 

coşku ve heyecan patlamaları, imge zenginliği şiirinin belirgin özellikleridir. Kazan’da küçük 

toprak sahibi tatar kökenli bir ailede doğdu. Şiirlerini geç yaşta, 1777 de St. Petersburg’da 

devlet hizmetine girdikten sonra yayımlamaya başladı. İleri yaşlarında valilik, senatörlük ve 

adalet bakanlığı görevlerinde bulundu. Kendi tarzını bulana dek Lomonosov ve 

Sumarokov’un etkisinde kaldı. II. Yekaterina’ya

 

yazdığı yarı-nükteli kasidesi “Felitsa’ya 



methiye” (Oda k Felitse, 1783) ile “Tanrı” (1784), “Şelale

11

, 1791-94” , “İzmail’in fethi, 1790-



91”, “Knyaz Mesşerski’nin ölümü” (1779-83) adlı kasideleri ünlüdür. Çok geniş bir yelpazede 

ürün vermiş, methiye, dini ve felsefi kasideler, Yunan ve Latin tarzı lirik şiirler, koşuklar 

(balad) yazmıştır. Kendinden önceki şairlerde politika ve etik baskın unsur iken Derjavin’de 

estetik ilkeler öne çıktı. Kasidelerini Lomonosov’un ağdalı “yüksek stil”inde değil, konuşma 

diliyle, somut güncel olayları, mizahı da içine alan bir tarzda yazmış, şiiri yaşama iyice 

yaklaştırmıştır. Belinski, “Derjavin’in zekası mistisizm ve gizemden uzak, pozitif bir Rus 

zekasıdır” demektedir. Derjavin kraliçenin etrafını sarmış yüksek bürokratları sertçe 

eleştirmekle birlikte, tutucu bir şairdi, monarşiyi ve serfliği savunuyordu.   

                                                           

11

 Puşkin hatıralarında 1815 yılında Derjavin’in Çar Köyü’ndeki ünlü liseyi ziyaretini anlatır: “..tümümüz  heyecan 



içindeydik. Delvig, onu karşılamak ve elini, ‘Şelale’yi yazan o eli öpebilmek için merdivenin başında bekliyordu.” 

(Puşkin, 1988, s.88).   




 

20

Rus sentimentalizminin en önde gelen temsilcisi  büyük dil reformcusu, şair, düzyazı 



ustası, dergici ve tarihçi Nikolay M. Karamzin (1766-1826)’ dir. Karamzin modern Rus 

edebiyatının üç kurucu atasından (diğer ikisi Lomonosov ve Puşkin) birisidir. Simbirsk’de 

(Orta Volga) orta halli bir toprak sahibinin oğlu olarak dünyaya geldi. Moskovada alman bir 

profesöre ait özel okulda iyi bir eğitim aldı. Moskova üniversitesi direktörü farmason İvan P. 

Turgenyev ile tanışması sayesinde Karamzin, Rus yazı dünyasına hızlı bir giriş yaptı. 1785 de 

ünlü yayımcı farmason Nikolay Novikov’un edebiyat çevresi ile ilişki kurdu

12

. Onun 


dergilerinde yazılar yazmaya başladı. Gessner, Haller, Shakespeare çevirdi. “Çocuklar için 

okuma” dergisinin editörlüğünü yaptı. 1791 de “Moskova Dergisi” (Moskovskiy jurnal) adıyla 

bir dergi çıkardı. Uzun Avrupa seyahati notlarını “Rus bir gezginin mektupları” (1792) adıyla 

kendi dergisinde yayımladı. Sterne

13

 etkisinde sentimentalist  bir çalışmaydı bu. Yine, 



Moskova Dergisinde 1792   de yayınladığı, bir köylü kızının yakışıklı soylu bir gence olan aşkını 

anlatan ve insanların doğuştan eşit olduklarını, basit bir köylü kadının da aşık olmaya hakkı 

olduğunu vurgulayan “Zavallı Liza” (Bednaya Liza) adlı öyküsü Karamzin’e düzyazı yazarı 

olarak ün kazandırdı. Okuyucu öyküden o denli etkilenmişti ki, öyküde Liza’nın intihar ettiği 

Moskova civarındaki göl duygusal Moskovalıların sıkça ziyaret ettikleri kutsal bir mekana 

dönüştü. “Julya”, “Natalya, Boyar kızı” gibi kadın iç dünyasına yönelik pek çok öykü yazan 

Karamzin, Rus edebiyat dilinin geliştirilmesinde, edebiyatı Fransızca’dan izleyen erkek 

okuyucuların değil, Rusça’dan izleyen kadın okuyucuların esas katkıyı yaptıklarına inanıyordu. 

Karamzin, 1802 de Vestnik Yevropi dergisinde yayımlanan “Rusya’da yazarlık yeteneği neden 

böyle kıt?” (Otçevo v Rossii malo avtorskikh talantov?) başlıklı makalesinde, bir toplumda 

edebiyatın gelişmişlik derecesinin o toplumun bir bütün olarak eğitim durumunun bir ölçüsü 

olduğunu söylüyor, Rusya’da edebiyat dilinin henüz oluşmadığını vurguluyordu. 

 1792 de Novikov’un tutuklanması ve farmasonların baskı altına alınmasından sonra 

Karamzin masonlarla ilişkisini kesti. Buna rağmen onları savunan  “Bağışlayıcılığa” (K milosti) 

adlı bir kaside yazdı. Her türlü totaliter eğilime karşı olan Karamzin kamu düzeninin bireysel 

özgürlüklere dokunulmadan sağlanması gerektiğini, Rousseau’nun Sosyal Sözleşmesinin esas 

                                                           

12

 İleride göreceğimiz üzere, 18. yüzyılın sonlarında güçlü ve yaygın bir altyapıya sahip olan masonluk, o zamanki 



aydınlanmacı özelliğiyle Rus edebiyat ve kültür hayatı üzerinde önemli etkilerde bulunmuştur.  

13

 İrlandalı – İngiliz  sentimentalist yazar Laurence Sterne (1713-1768). A Sentimental Journay Through France 



and Italy (1768) adlı eseri Karamzin’e esin kaynağı olmuştur. 


 

21

alınmasını savunuyordu. Karamzin zengin, büyüleyici diliyle düzyazıyı şiir düzeyinde bir edebi 



tarza yükselten ilk Rus yazarıdır. Karamzin, Lomonosov’un dil reformunu sürdürdü. Onun ağır 

Alman-Latin sentaksını Fransız stiliyle değiştirdi. Lomonosov’un koruduğu pek çok Slavon’ca 

sözcüğü atarak yerine yeni sözcükler türetti. Yine, Lomonosov’un üç seviyeli (yüksek, orta, 

alt) stilini birleştirerek tek (orta) seviyeli hale getirdi. Aile ve toplum içinde Fransızca 

konuşulmasına şiddetle karşıydı. Eski Slav sözcüklerini ve kaba halk deyişlerini attığı için 

Karamzin’in dil reformunun eski ve yeni Rusya’yı, okumuşlarla halkı birbirinden daha da 

uzaklaştırdığı, demokratik ve milli olmadığı iddiası vardır. Buna rağmen Puşkin’in, Rus şiirinin 

altın çağının dili Karamzin dili oldu.  

Karamzin’in şiiri de nesri gibi yeni bir dönemi başlatıyordu. Kişinin iç dünyasını açığa 

çıkarmaya yönelikti. “Romantik” akımın büyük şairi Vasili Jukovski (1783-1852) Karamzin 

şiirinden önemli ölçüde etkilenmiştir. Karamzin estetik alanında da önemli görüşler ileri 

sürdü. “Estetik beğeni (zevk) bilimidir”, “Estetik hoş (zarif) olandan zevk almayı öğretir” 

demektedir. Beğeninin donmuş, değişmez bir şey olmadığını, tarihsel koşullarla birlikte 

zaman içinde değiştiğini, görece olduğunu vurgular. 

1801 de tahta çıkan I. Aleksandr ile başlayan liberalleşme dalgası edebiyatı da 

canlandırdı.  Karamzin 1802 de “Avrupa Haberleri” (Vestnik Yevropi) adlı yeni bir dergi 

çıkardı. Edebiyat, sanat, tarih ve eleştiri yazılarının yayımlandığı bu hacimli dergi, 1830’lardan 

itibaren çok yaygınlık kazanacak ve dev Rus realist edebiyatının doğuşunda önemli bir rol 

oynayacak olan  “Kalın dergiler” (Tolstie jurnali) ‘in ilkidir. Karamzin 1803 den itibaren 

edebiyat çalışmalarını ve dergiciliği bırakarak kendini tamamiyle tarih yazımına verdi. Ünlü 

“Rus Devleti Tarihi” (İstoriya Gosudarstva Rossiskovo) eseri 8 cilt halinde 1818 de yayımlandı 

(daha sonra üç cilt daha eklendi, ancak eser yarım kaldı). Dev eser büyük ilgi gördü: ilk baskısı 

(3 binlik tiraj) 25 günde tükendi. Eser, uzun yıllar temel kaynak olma niteliğini korudu. Tarih 

çalışmaları Karamzin’in görüşlerinde değişikliklere neden oldu. Ölümünden sonra yayımlanan 

hatıralarında devletin etkin olabilmesi için güçlü, monarşik ve otokratik olması gerektiğini, 

hızlı dönüşümlerin devlete zarar getireceğini yazdı.  

Aleksandr Kluşin, Peter Salikov, Mihail Suşkov, Aleksandr İzmailov gibi pek çok 

sentimentalist yazar Karamzin’in dilini, temalarını, tarzını model alarak sentimentalist çizgide 

bir çok öykü ve gezi izlenimi yazdılar.  



 

22

Batıda eğitim görmüş, şair ve yazar Aleksandr Radisçev (1749-1802) Rusya’nın 



devrimci, radikal aydınlarının ilk örneğidir. Radisçev, sentimentalist tarzda yazmasına rağmen 

Karamzin’den bağımsız bir çizgi izlemiştir. Edebiyata 1770’lerde yazdığı, Laurence Sterne 

etkisi hissedilen “Haftanın günlüğü” (Dnevnik odnoy nedeli) adlı günlüğüyle başladı. Fransız 

devriminin Rusya’daki sözcüsü sayılır. Pugaçöv  isyanından etkilendi. Özel matbaasını 

kurarak, “St. Petersburg’dan Moskova’ya seyahat” adlı uzun politik çalışmasının ilk bölümünü 

1790 yılında yayımlayan Radisçev eserinde mevcut sisteme, serfliğe, monarşiye karşı ciddi 

eleştiriler getiriyordu. Yazar “Pugaçöv’den bile daha tehlikeli bir asi”  bulunarak Sibirya’ya 

sürgün edildi, kitabı toplatıldı.  Radisçev çetin serf hayatını, toprak sahiplerinin 

acımasızlıklarını çok ayrıntılı bir şekilde yazan yazarlardan birisidir. “Sofya”, “Zaytsevo”, 

“Gorodnya”, “Peşki” adlı hikayeleri bu temayı işler. Serf sistemi, 18. yüzyıl yazarlarınca, 

örneğin, Fonvizin’in “Reşit-olmayan” (Nedorosl) adlı öyküsünde, Novikov’un dergilerinde ve 

Krılov’un “Poçta dukhov” (Maneviyat postası) adlı dergisinde sık sık ele alınan bir konuydu.  

Radisçev’in dışında, Sumarokov’un öğrencilerinden Vasili Maykov ve İppolit 

Bogdanoviç ile Mihail Kheraskov 18. yüzyılın önemli Rus şairleri arasında yer alırlar. 

Kheraskov’un Korkunç İvan’ın 16. yüzyılda Kazan hanlığını yıkışını anlatan anıtsal epik şiiri 

“Rossiada” (1779), Bogdanoviç’in La Fontaine’in Psyché et Cupidon adlı eserinden yaptığı 

“Duşenka” (1783) başlıklı uyarlama, Maykov’un “Yelisey veya öfkeli Vakkh” adlı hiciv şiiri bu 

şairlerin  en çok bilinen manzum eserleridir. Karamzin döneminin önemli sentimentalist 

şairleri olarak  İvan Dmitriyev (1760-1837), Mihail Muravyov (1757-1807), Vasili Kapnist 

(1738-1823) ve Nikolay Lvov (1751-1803) sayılabilir.    

I. Aleksandr döneminde (1801-25) edebiyat salon toplantıları, edebiyat topluluk ve 

çevreleri  

II. Yekaterina (Büyük Katerina) ve torunu I. Aleksandr’ın  hükümranlık dönemlerinin ilk 

yarıları Rusya’da kültür ve edebiyat hayatında büyük canlanmanın yaşandığı liberal yıllar 

oldu. Yukarıda değindiğimiz gibi, II. Yekaterina’nın liberal dönemi Pugaçöv isyanları ve Fransız 

devrimi ile sona ermişti. I. Aleksandr ise, Napolyon ordularını yok eden Rusya’nın  Avrupa’nın 

en güçlü devleti düzeyine yükselişini onaylayan 1815 Viyana kongresinden sonra liberal 

politikalarını terk etti. İçeride yönetimi aşırı-tutucu general Aleksey Arakçeyev’e bıraktı. 

Serfliğin kaldırılması da dahil çarın söz verdiği pek çok reform taslağı rafa kalktı. 



 

23

II. Yekaterina döneminde patronaj sistemi çerçevesinde hemen tüm yazar ve 



sanatçılara devlet hizmetinde çeşitli görevler verilerek kendilerine gelir sağlanıyordu. Bu 

dönemde, Fransadan esinlenilerek sarayda ve sanatsever aristokrat malikânelerinde 

düzenlenen edebiyat salonlarının sayıları 400’ü aşıyordu. Bu salonlarda saray himayesinde 

yaratılan canlı edebiyat ortamı, 19. yüzyıl büyük Rus edebiyatının doğuşunu hazırlayan 

etkenlerden birisidir. Bu edebiyat salonları, zamanın önde gelen yazarlarının etrafında 

oluşmuş edebiyat toplulukları (çevreleri) ve klüpleri, mason locaları, edebiyat akşamları, 

edebiyat  dergileri yazarların tartıştıkları, fikir alış verişinde bulundukları, okuyucularıyla, 

sponsorlarıyla, yayımcılarıyla ve eleştirmenleriyle yüz yüze geldikleri mekanlardı. Gerçek bir 

edebiyat laboratuvarı işlevini görüyorlardı bu toplantılar. Yazarlar okudukları eserlerin dili, 

üslubu, teması üzerine dinleyicilerden aldıkları tepkileri not ederlerdi. Dönemin büyük yazar 

ve şairleri Karamzin, Batyuşkov ve Jukovski okuyucu beğenisini, tutku, davranış ve tepkilerini 

anlamak açısından bu salon toplantılarının yazar ve şairler için çok yararlı olduklarını 

belirtmişlerdir (bkz. Tosi, 2006, s.60). Salonlar aynı zamanda yüksek tabakanın eğlence 

yeriydi, buralarda çeşitli oyunlar oynanır, temsiller verilirdi. Genellikle soylu zengin 

sanatsever kadınlar salon toplantılarına ev sahipliği yaparlardı. 19. yüzyılın başında Rusya’da 

çok az sayıda kadın yazar (Anna Bunina, Mariya İzvekova, Zinaida Volkonskaya en ünlüleriydi) 

olmasına rağmen I. Aleksandr’ın eğitime verdiği öneme paralel olarak yüksek tabakadan 

kadınlar arasında edebiyatla ilgilenme moda haline gelmişti. Edebiyat toplantıların bu denli 

yaygınlık kazanmasında, yazarların ve onların okuyucularının aynı sosyal katmanlardan (soylu 

kesimden) gelmeleri ve aynı kültürel özellikleri paylaşmaları rol oynamıştır.   

 

18. yüzyılda, Mihail Lomonosov, Fedor Yemin, Mihail Çulkov gibi doğuştan soylu-



olmayan, halk kökenli yazarlar sayıca çok azdı. 19. yüzyıl başlarından itibaren sarayın 

yazarlara maddi desteği ve sponsorluğu ortadan kalkmaya başladı. Soylu-olmayan, halk 

kökenli yazar sayısının artması, üniversitelerin çoğalması, dergilerin, yayıncıların ve edebiyat 

guruplarının yaygınlaşması ile birlikte edebiyat iki başkentin salonlarından çıkıp daha 

profesyonel bir uğraş haline gelmeye başladı. Görece olarak iktidardan daha  bağımsız hale 

gelen yazarlar geniş okuyucu kitleleri ile buluşmayı, eserlerinin satışında daha yüksek tirajlara 

ulaşmayı hedeflemeye başladılar. Çarlara ve ulusal kahramanlara methiye amacıyla yazılan 

geleneksel ağırbaşlı kasidenin (ode) hakim edebi tarz olarak önemini kaybetmesi, 

Karamzin’den itibaren düzyazının, öykünün yükselmesi de kısmen bununla ilgilidir. Yine, 



 

24

düzyazı (roman ve öykü), sırf ticari dürtüyle karar alan profesyonel kitap basım ve 



dağıtımcıları açısından şiirden çok daha karlı bir tarzdı.   

İlk edebiyat topluluğuna, 1770’lerin sonlarında dört şair- Derjavin, Lvov, Kapnist ve 

Khemnitser- etrafında oluşan çevreyi örnek gösterebiliriz

14

 . 19. yüzyılın başlarında,                 



I. Aleksandr’ın liberal politikalarına paralel olarak, edebiyat salonlarının ve edebiyat 

topluluklarının faaliyetlerinde büyük bir sıçrama kaydedildi. Edebiyat toplantılarının bir kısmı 

amatör, zaman zaman kesintiye uğrayan türdendi. Bunlar edebiyat toplantıları (sobraniya), 

edebiyat akşamları (veçera), edebiyat  meclisleri (skhodki) ve ev okumaları (domaşnie 

çteniye) olarak adlandırılırdı. Daha düzenli ve profesyonel olanlarına ise edebiyat topluluğu – 

çevresi - (krujki) ve cemiyet (obşestva) denirdi.  

II. Yekaterina döneminde yaygınlaşan bu edebiyat salonlarının işlevini 1800 

başlarından itibaren yavaş yavaş edebiyat toplulukları ve dernekleri devralmaya başladı. Yazı 

işinin hala büyük ölçüde bir ‘hoş zaman geçirme aracı’ olarak görüldüğü bu dönemde 

edebiyatın profesyonelleşmeye başlaması bu topluluklar sayesinde oldu. Salon toplantılarının 

aksine edebiyat toplulukları oldukça şekilci ve kuralcıydılar.  Toplantılarda  tutanak 

düzenlenir, katılımcıların kabul edilen koşullara uyup uymadıkları denetlenirdi.  1820’lere 

gelindiğinde Rus kültür ve edebiyat hayatının temel itici gücü, katalizatörü bu topluluk ve 

cemiyetlerdi.  19. yüzyılın başlarında faaliyet gösteren başlıca edebiyat topluluk (çevre) ve 

cemiyetlerinin bir listesi EK-1’de verilmektedir.   

Dönemin en etkili edebiyat topluluğu, tutucu şair amiral Aleksandr Şişkov’un (1754-

1841) zamanın en ünlü şairi Derjavin ile birlikte 1811 yılında  organize ettiği “Rus söz sanatını 

sevenler sohbeti” (Beseda lyubiteley russkovo slova, 1811-16) idi. Topluluğun resmi kuruluşu 

1811 ise de pek çok üyesi 1807 yılından itibaren toplantılar yapıyordu. Topluluk her ay 

düzenli olarak Derjavin’in Fontanka ırmağı (St. Petersburg) kenarındaki görkemli evinde 

toplanırdı. Toplantılara beşyüze yakın, büyük çoğunluğu çar I. Aleksandr’ın reformlarına ve 

serfliğin kaldırılmasına karşı çıkan, muhafazakar yazar ve şair katılırdı.  Dilde ve edebiyatta 

Slavonca’nın, folklorun, milli geleneklerin ve halk kültürünün çok daha büyük bir yer 

tutmasını savunan, Büyük Petro-öncesi dönemi idealleştiren ve Büyük Petro reformlarının 

düzeltilmesi gereken bir hata olduğunu savunan bu “Slavyanofil”  topluluğun “Rus söz 

                                                           

14

 İlginç bir durum, bu dört şairin ilk üçü bacanaktırlar, yani karıları kız kardeştirler. 




 

25

sanatını sevenler sohbetinde okumalar” (Çteniya v besede lyubiteley russkovo slova) adlı 



kendi dergisi vardı. Dergi 19 sayı yayımlanabildi. “Beseda …” çevresinin baş düşmanı 

Karamzinist batıcı yazarlardı. 1816 da Derjavin’in ölümüyle “Beseda…” topluluğu da dağıldı. 

“Beseda…” şairleri edebiyatı ciddi, ağırbaşlı sosyal bir fenomen olarak gördükleri  için 

bireylerin iç dünyalarına ayna tutan sentimentalist şiire karşıydılar. Daha çok tarihi konuları, 

kahramanlıkları, politik trajedileri işleyen methiye ve kasideye ilgi duyuyorlardı. Homeros’un 

İlyada’sına benzer bir Rus ulusal destanı yaratma idealleri vardı.  

“Beseda…” cıların aksine, Rus edebiyat dilinin yenilenmesini savunan Batyuşkov, 

Vyazemski, Denis Davidov, Vasili Puşkin (Puşkin’in amcası) gibi sentimentalist eğilimli şairler 

“romantik” şair Jukovski’nin liderliğinde 1815 yılında  “Arzamas” adlı bir edebiyat topluluğu 

kurdular. Topluluğun ismi şişman kazları ile ünlü bir taşra kasabası olan Arzamas’da 

toplantının ilk yapıldığı tavernanın adından gelmektedir. Tutucu, şövenist “Beseda …” cılara 

nazire olsun diye topluluğa bu komik ad seçilmiştir. Bu topluluğa Puşkin de liseyi bitirdikten 

sonra dahil olmuştu. Arzamas ve Zelenaya Lampa (Yeşil Lamba) edebiyat topluluklarının genç 

Puşkin’in dil ve şiir anlayışının gelişimi üzerinde büyük etkisi olmuştur. Rus şiirinin “altın çağı” 

(1820-40) Arzamas şairlerince hazırlanmıştır. Jukovski’nin romantik şiir anlayışını yaymayı 

amaçlayan Arzamas Batı değerlerini, düşünce özgürlüğünü, şiirde hayal gücünün ve 

fantezinin önemini savunuyordu.  

Dönemin rakip iki büyük edebiyat çevresi olarak “Azamas” ile  “Beseda..”  arasında sık 

sık, özellikle Karamzin’in dil reformu, sentimentalizm, estetik, vb. konularda sert  tartışmalar 

cereyan ediyordu. Arzamas, Karamzin’i izleyerek, Slavonca’nın artık ölü bir dil olduğunu, 

Rusça’nın sekülerleşmesi gerektiğini savunuyordu. İki gurup arasındaki dil tartışması modern 

Rus edebiyat dilinin (Puşkin’in dili) gelişimini  tamamlamasına büyük katkıda bulunmuştur. 

Tarih çalışmalarıyla meşgul olan Karamzin bu tartışmalara katılmamıştır. Beseda gurubunun 

tersine  Arzamaz gurubu gevşek bir yapıya sahipti ve toplantıları sistematik değildi. Resmi bir 

organı olmayan topluluk 1817 de dağıldı. Arzamas gurubundan pek çok şairin Dekabrist gizli 

örgütlerle ilişkisi vardı. 14 Aralık 1825 ayaklanması sonrası şair Rıleyev idam edildi, 

Kyukhelbeker ve Bestujev Sibiryaya sürgüne gönderildiler. Dekabristlerle yakın olan Puşkin ve 

Griboedov o gün başkentte olmadıkları için tutuklanmaktan kurtuldular.  

Uzun yaşayan edebiyat topluluklarından birisi, daha az tanınan, soylu-olmayan 

sınıflardan gelen İvan Born, İvan Pnin, Vasili Popugayev, Aleksandr Vostokov, K. Batyuşkov 




 

26

gibi şairlerin oluşturduğu “Özgür edebiyat, sanat ve bilim severler topluluğu” (Volnoe 



obşestvo lyubiteley slovestnosti, nauk i khudojestva)’dur. Topluluk 1801-12 ve 1816-25 

dönemlerinde faal olmuş, ara dönemde faaliyetlerini askıya almıştır. Bu topluluk, Batı yanlısı, 

aydınlanmacı Karamzinistlerle Petro reformlarından önceki eski Rusya’yı savunan 

muhafazakar milliyetçiler arasındaki kavgada ortacı bir rol oynamıştır.  

Önemli edebiyat çevrelerinden bir diğeri, 19. yüzyılın başlarında Güzel Sanatlar  

Akademisi ve halk kütüphanesi direktörü Aleksey Onenin’in kendi evinde organize ettiği ve 

Derjavin, Jukovski, Batyuşkov, Vyazemski, Krılov gibi zamanın büyük şair ve yazarlarının da 

katıldığı toplantılardı. Her cumartesi Prens Golitsin’in evinde toplanan Moskova’lı yazarlar 

dönemin edebiyat topluluklarının diğer bir örneğiydi.  

Anayasal monarşiyi savunan, serfliğin kaldırılmasını isteyen Dekabristler 1816 yılında 

“Kurtuluş Birliği” (Soyuz spaseniya) adıyla gizli bir örgüt  kurdular. Örgütün ismi 1818 de 

“Refah Birliği” (Soyuz blagodenstviya) olarak değiştirildi. Bu örgütteki edebiyatçıların 

oluşturduğu “Yeşil Lamba” (Zelenaya lampa) topluluğuna Puşkin de aktif olarak katılıyordu. 

Dekabristler gizli örgütlenmelerini sürdürerek St. Petersburg’da K. Rıleyev  liderliğinde 

“Kuzey Cemiyeti” (Severnoe Obşestvo), Ukraynada P.Pestel liderliğinde “Güney Cemiyeti” 

(Yujnoe Obşestvo) adlı örgütleri kurdular. 14 Aralık 1825 günü Senato meydanındaki (St. 

Petersburg) başarısız ayaklanmayı işte bu Kuzey Cemiyeti başlatmıştı. 

19. yüzyılda almanak ve dergiler  

Rusya’nın edebiyat alanında batıdan, özellikle Fransa’dan aldığı tarz (janr), biçim ve diğer 

modeller içinde en başarılı olduğu alan dergicik olmuştur (Maguire, 1997, s. 1). Karamzin, Puşkin, 

Dostoyevski gibi büyük şair ve yazarların çoğu aynı zamanda birer dergici ve gazeteciydiler de. Zaman 

içinde dergilerin ideolojik ve siyasal çizgileri, içerikleri çok değişti. 18. yüzyıl dergileri, sanat ve 

edebiyat yazıları yanında aristokrasinin boş zamanı değerlendirme, hoş zaman geçirme talebini de 

dikkate alarak eğlenceye yönelik materyal de basıyorlardı. Oysa 1840’lara gelindiğinde, dergiler artık 

politik ve ideolojik çizgileri net olarak ayrılmış birer edebiyat kurumları olmuşlardı

15

. Belinski’nin 



ifadesiyle dergi artık edebiyatın tam merkezine yerleşmişti: “Dergi şimdilerde tüm edebiyatımızı 

hortumlayıp içine çekti. Halk kitap istemiyor, dergi istiyor. Dergilerde piyesler, romanlar artık olduğu 

                                                           

15

 1850’lerin ortalarında politik merkezde Russkiy Vestnik vardı, onun solunda Krayevski’nin Oteçestvennie 



zapiski’si yer alıyordu. Pogodin’in “Moskviç” (Moskovalı, 1841-56) dergisi sağ kanadı işgal ediyordu. 


 

27

gibi tümüyle yayımlanıyor” (zikreden, Todd III, 1997, s.38). Bu yeni dönemde dergiler ayrıca  edebi, 



sosyal ve politik konularda kamuoyu oluşturma işlevini de üstlendiler. Başta Belinski olmak üzere 

dergi editörleri okuyucu kitlelerini kendi dünya görüşleri ve edebiyat anlayışları yönünde etkilemeye 

çalışıyorlardı. 1860’larda narodnik ve nihilist hareketle birlikte dergilerde idelojik kutuplaşma giderek 

daha da arttı.    

1802 de Karamzin’in çıkardığı “Vestnik Yevropi” (Avrupa Haberleri) dergisinin ilk örneğini 

oluşturduğu “tolstie jurnali” (kalın –hacimli-dergiler) 1830’lardan itibaren yaygınlık kazanarak Rus 

edebiyatının laboratuvarı ve okulu haline geldiler. Edebiyatın profesyonelleşmesinde, dünya 

ölçeğinde büyük yazarların yetişmesinde hayati bir rol oynadılar. Dergiler katı sınıf ilişkilerinin hakim 

olduğu Rusya’da en demokratik platformlardı. İnsanların birbirlerinin soyu sopu ile ilgilenmeden eşit 

yurttaşlar olarak yan yana çalıştıkları, tartıştıkları ortamlar ve toplumsal hareketlilik (geçişlik) 

alanlarıydılar. Yazar adayları edebi kimliklerini bu dergilerde oluşturuyorlardı. Yazarlar ve 

eleştirmenler bu dergilerde birbirlerini övüyor, amansızca yeriyor, alaya alıyor, eleştiriyor, okuyucular 

mektuplarla kendi görüşlerini bildirerek tartışmalara katılıyorlardı. Böylece dergi, bizzat, roman ya da 

şiir gibi bağımsız bir edebiyat türü (janrı) haline gelmişti (Belknap, 1997, s.93). Edebiyat batıdakinden 

(izole yazar) çok farklı şekilde, yoğun bir etkileşim içinde, adeta kollektif bir tarzda üretiliyordu. 

Romanda Rus mucizesinin ipuçlarından birisi burada saklı olsa gerek! 

 

Reformcu çar I. Aleksandr döneminin ilk yarısında dergilerde tıpkı II. Yekaterina döneminde 



olduğu gibi büyük bir sıçrama yaşandı. 1800-1812 arasında yalnızca Moskova ve St. Petersburg’da 40 

yeni periyodik dergi ve gazete yayın hayatına başladı. Tüm ülke düzeyinde bu sayının 60’dan fazla 

olduğu belirtilmektedir  (zikreden Tosi, 2006, s. 68). Karamzin’in “Vestnik Yevropi” (Avrupa 

Haberleri,1802-20) dergisi en başarılarından biriydi. Karamzin dışında Rus dergi ve yayıncılığının II. 

Yekaterina dönemindeki büyük ismi Novikov da 1800’lerin ilk yıllarında dergicilik faaliyetlerini henüz 

daha sürdürüyordu. I. Aleksandr yönetiminin reformcu niteliğinin kaybolduğu 1812-20 döneminde 

dergi sayısı hızla azaldı. Öte yandan, 1812 Moskova yangınından sonra kültürel hayatın merkezi        

St. Petersburg’a kaydı. 1812-20 döneminde St. Petersburg’da 21, Moskovada 9 dergi yayın hayatını 

sürdürebilmişti.  

 

Hemen hemen her edebiyat topluluğunun, her derneğin kendi dergisi vardı. Bazıları topluluk 



faaliyetlerini ve üyelerinin yazılarını almanaklarda (almanak çıkarmak dergi gibi izin –lisans- 

gerektirmiyordu) ya da sbornik denen derleme ciltlerde yayımlıyorlardı. İlk Rus almanaklarını çıkaran 




 

28

Karamzin’dir



16

. 19. yüzyıl başlarının önemli dergilerinden birisi, her ikisi de tanınmış tarihçi, 

edebiyatçı, eleştirmen ve dergici olan F. Bulgarin ve N. Greç’in editörlüğünü yaptıkları “Sin Oteçestvo” 

(Anavatan evladı, 1812-44 ve 1847-52) idi.  İktidara yakın ilişkileri olan bu  editörler “Severniy Arkhiv“ 

(Kuzey Arşivi, 1822-29) ve “Severnaya Pçela” (Kuzey Arısı, 1825-64) adlı iki ayrı dergi daha 

çıkarmışlardır. Kuzey Arısı 1831 de saray ve hükümetin haberlerini yayımlayan günlük bir gazeteye 

dönüşmüştür. Finansal açıdan en başarılı dergi gurubu çok sofistike olmayan, orta sınıf zevklerine 

hitap eden bu gurup olmuştur.  Puşkin ve onun takım yıldızına dahil şairler, hizmetleri ve jurnalcılığı 

için hükümetce cömertçe ödüllendirilen Bulgarin’den nefret ederlerdi.  

18. yüzyılda yaygın olan tek-yazarlı dergiler 19. Yüzyılın başlarında henüz tamamen 

kaybolmamışlardı. Prens Salikhov’un “Damskiy jurnal” (Kadın dergisi) ve Pyotr Makarov’un 

“Moskovskiy Merkuriy” bunlardandı.  

“Özgür edebiyat, sanat ve bilim severler topluluğu“ (Volnoe obşestvo lyubiteley slovestnosti, 

nauk i khudojestva”, 1801-12 ve 1816-25) politik olarak liberal, sanat akımı olarak klasik çizgideki 

yazar ve şairlerin oluşturduğu bir topluluktu. Üyelerinin şiir ve yazıları “Svitok muz” adlı almanakta 

(1803) ve “Periodiçeskie izdanie” (1804) adlı peryodik derlemelerde yayımlanıyordu

17

. Fyodor 



Glinka’nın öncülüğünde, aralarında Kyukhelbeker, Bestujev, Rıleyev gibi ileride Dekabrist harekete 

katılacak olan şairlerin de bulunduğu bir gurup romantik şair “Özgür Rus sözcüğü severler topluluğu, 

1816-25 ”nu kurdu. Topluluk yazılarını “Aydınlanma ve insancıllık mücadelesi” adlı kendi dergisinde 

yayımlıyordu.  Dekabrist şairler Bestujev ve Rıleyev (1826 da idam edildi) ayrıca “Poliarnaya zvezda” 

(Kutup yıldızı, 1923-25) adlı bir almanak çıkarıyorlardı. Sosyal sorunları ve Rus edebiyatındaki 

gelişmeleri ayrıntılarıyla veren Kutup Yıldızı, 1830’ların ‘Kalın dergiler’inin ilk örneklerindendir. Yayıncı 

Slenin, Kutup Yıldızı’na rakip olmak üzere Baron Delvig’e  “Svernie tsveti” (Kuzey çiçekleri, 1825-32) 

adlı bir almanak yayınlattı. Puşkin’in başeseri Yevgeni Onegin’inin bir kısmı bu almanakta 

yayımlanmıştır.  

                                                           

16

 Karamzin’in Aglaya (1794-95) ve Aonidi (1796) adlı almanakları daha sonraki almanaklara, örneğin Taliya 



(1801), Svitok muz (1802), Utrennaya zarya (Sabah tanı, 1808) adlı  almanaklara örnek olmuştur.   

17

 Ayrıca, topluluğun görüşlerine çok yakın dergiler de bulunuyordu. Bunlar, A. Benitski’nin “Tsvetnik” (Çiçek 



bahçesi, 1809), N. Brusilov’un “Jurnal rossiyskoy slovesnosti” (Rus edebiyatı dergisi, 1805) ve A. İzmailov’un 

“Sankt-Peterburskiy vestnik” (St. Petersburg haberleri, 1812) adlı dergilerdi. 19. yüzyıl başlarında yayınlanan 

öykü ve romanlar, örneğin Andrey Kropotov ve Pavel Yakovlev’in eserleri, ayrı kitap haline gelmeden önce bu 

dergilerde tefrika edilmişlerdir.  




 

29

Aralarında Dmitri Venevitinov, Vladimir Odoyevski, Stepan Şeviryov’un da bulunduğu bir 



gurup genç Moskovalı şair ve felsefecinin oluşturduğu “Lyubomudrı” (Erdem sevenler) topluluğu 

romantik felsefe ve edebiyat akımını savunan görüşlerini “Mnemozin (”1824-5)  adlı almanakta 4 sayı 

haline yayımladı. Dekabrist ayaklanmadan sonra dağılan gurup 1827-30 arasında 600 aboneyle üç yıl 

yaşayabilen “Moskovskiy Vestnik” (Moskova Haberleri) adıyla bir dergi çıkardı. Puşkin de bu dergide 

yazıyordu. Derginin ağır felsefik içeriği okuyucu kaybettirdi. İlk nesil Slavyanofil yazarlar

18

 bu gurup 



arasından çıkacaktır.  

N.A. Polevoy’un çıkardığı “Moskovskiy telegraf”, Moskovskiy Vestnik’in rakibi idi ve 1200 

aboneyle daha uzun bir süre (1825-34) yaşayabildi. Fransız romantizm akımının Rusyadaki temsilcisi 

işlevini üstlenmişti.  Puşkin ve Kont Delvig’in editörlüğünü yaptıkları “Literaturnaya gazeta” güçlü 

yazar kadrosuna (Gogol de burada yazıyordu) rağmen editörlerin abone bulmada beceriksizlik 

göstermeleri yüzünden sadece 18 ay (1830-31) yayın hayatında kalabildi. Moskovskiy telegraf  ile bu 

dergi arasında “edebiyat aristokrasisi” tartışması yaşanmıştır. Bulgarin, Greç, Senkovski gibi orta ve 

alt sınıflardan gelen yazarlar, aslında siyasal görüş olarak daha sağda olmalarına rağmen, Puşkin ve 

Delvig’i ‘edebiyatın aristokratları’ olmakla suçlamışlardır. Bu tartışmanın temelinde taşra 

okuyucusunu kapma yarışı vardır. Ekonomik yaşam savaşı veren Rus dergileri doğal olarak her 

dönemde okuyucu ve yazar kapma yarışı içinde olmuşlardır.  

N. Nadejdin’in çıkardığı, Belinski’nin kariyerine başladığı, iki haftada bir yayınlanan                     

“Teleskop, 1831-36) dergisi, Çadeyev’in ilk felsefe mektubunu bastığı için bir daha çıkmamak üzere 

kapatıldı.  

1830 ve 1840’ların etkili ve uzun ömürlü dergilerinden birisi yazar Osip Senkovski’nin 1834 de 

kurduğu ve uzun yıllar editörlüğünü yaptığı aylık dergi “Biblioteka dlya çtenya” (Okuma kütüphanesi, 

1834-65) idi. Dergiyi “Yüz Rus yazarı, 1839-43)” serisini basan dönemin ünlü yayıncısı ve dağıtımcısı 

Aleksandr Smirdin

19

 yayımlıyordu. Edebiyat, sanat, endüstri, moda, politika, haber gibi çok geniş bir 



yelpazede yazılar basan ve diğer “kalın dergi”lerden farklı olarak net ideolojik çizgisi olmayan 

“Biblioteka…” her ay 7,000 gibi o zamana göre rekor sayılan bir okuyucu kitlesine ulaşıyordu. Taşra 

okuyucusu dünyadaki gelişmeleri bu dergiden izliyordu. Dumas, Balzac, Dickens gibi pek çok Batı 

klasiğinin Rusça’ya çevrilmesi  bu dergi tarafından organize edilmiştir. Derginin editörlüğünü sonraki 

                                                           

18

 1840’lardan itibaren Rus edebiyatı ve kültür hayatında önemli bir yer işgal etmeye başlayan bu ilk nesil 



Slavyanofil yazarlar şunlardır: Aleksey Khomyakov (1804-60), İvan Kireyevski (1806-56), Konstantin Aksakov 

(1817-61), Yuri Samarin (1819-76), Peter Kireyevski (1808-56), İvan Aksakov (1823-86),   

19

 Belinski, 1830’lu yılları Rus kitap pazarındaki etkisi dolayısıyla “Smirdin çağı” olarak niteler. 




 

30

yıllarda Drujinin, Pisemski ve Boborıkin gibi tanınmış edebiyat adamları üstlendiler. İdeolojisiz 



ansiklopedik dergi niteliği taşıyan diğer bir dergi Şeviryov’un “Biblioteka…” ya karşı kurduğu, ancak 

onun kadar başarılı olamayan “Moskovskiy Nabliyudatel” (Moskova Gözlemcisi, 1835-39) idi.  

1840’lardan itibaren Rus edebiyatına 30 yıl boyunca yön veren iki dergi, 1836 yılında Puşkin 

tarafından çıkarılan Sovremennik (Çağdaş, 1837-66) ile Andrey Krayevski’nin 1839 da P. Svinin’den 

devraldığı Oteçestvennie Zapiski (Anavatan notları, 1839-84)’dir. Sovremennik 1840 ve 1850’lerde 

Turgenyev, Tolstoy, Fet, Tyuçev ve daha bir çok yazar ve şairin eserlerini bastı. Belinski son iki yılını 

(1847-8) bu dergide geçirdi ve Gogol’ün Rus edebiyatındaki yerini anlatan ünlü makalelerini burada 

yazdı. Gertzen (Herzen)’in ilk dönem öykülerini de Sovremennik bastı. Sovremennik, şair ve dergici 

Nikolay Nekrasov’un editörlüğünde (1847-66) ideolojik çizgisini sürdürdü ve1856-66 döneminde  

sosyalist, devrimci, feminist, nihilist vb.tüm radikallerin sığınağı haline geldi. 1866 da sansür 

tarafından bir daha çıkmamak üzere kapatıldı. Oteçestvennie zapiski’yi 1839’da devralan Andrey 

Krayevski (1810-89) de, Bulgarin, Greç, ve Senkovski gibi 19. yüzyıl Rus dergiciliğinin önde gelen 

isimlerindendir

20

. Dergisinin baş eleştirmenliğine Belinski’yi getirdi. Belinski,   öğrencilerden, 



raznoçintsi denilen halk kökenli aydınlardan ve taşralı okur yazarlardan oluşan yeni bir okuyucu kitlesi 

yarattı ve dergicilik ideallerini burada hayata geçirdi. Belinski  Oteçestvennie zapiski ile okuyucu 

nezdinde büyük bir otorite kazandı ve zamanın güçlü dergilerini (Senkovski’nin Okuma Kütüphanesi, 

Bulgarin’in Kuzey Arısı, Greç’in Anavatan Evladı dergileri) gölgede bıraktı. Belinski’nin ölümünden 

sonra dergiyi Krayevski yönetti. 1866 da Sovremennik kapanınca Nekrasov birlikte çalıştığı 

arkadaşlarıyla

21

 beraber 1868 de Oteçestvennie zapiski’ye geçti. Dergi, Nekrasov yönetiminde, 1884 



yılında sansür tarafından kapatılıncaya kadar siyasal solun ana yayın organı işlevini gördü. 

Zaman zaman kapanarak bir asır yaşayan bir dergi “Russkiy Vestnik” (Rus haberleri) dir. 

Russkiy Vestnik 1808-24 döneminde milliyetçi bir edebiyat dergisiydi. Greç ve Polevoy’un 

editörlüğündeki 1841-44 döneminde tutucu, Mihail Katkov yönetiminde (1856-87) ise yine düzenle 

çatışmayan bir çizgi izledi. Tolstoy, Dostoyevski, Turgenyev ve daha bir çok ünlü yazarın bir çok ünlü 

eseri bu ‘kalın dergi’ de tefrika edilmiştir. Örneğin, derginin 1880’lerde çıkan 450 sayfalık bir sayısında 

iki yıldan beri tefrika edilmekte olan Karamazov Kardeşler’in IV. Kısmının son 75 sayfası yer 

almaktadır.  

                                                           

20

 Krayevski, ayrıca 1843-53 döneminde “Russkiy veteran”, 1844-45 döneminde “Literaturnaya gazeta” ve 



1852-62 döneminde “Sankt Peterburskie vedomosti” dergilerinin editörlüğünü de yapmıştır.   

21

 Çernişevski, Dobrolyubov ve Saltıkov-Şedrin gibi zamanın ünlü yazar, eleştirmen ve gazetecileri Nekrasov 



etrafında Sovremennik dergisinde toplanmışlardı. 


 

31

Radikallerin Sovremennik’den başka diğer bir dergileri daha vardı:  Şairler Y. Polonski ve 



Apolyon Grigoryev’in editörlüğünü yaptıkları “Russkoe slovo” (Rus sözcüğü, 1859-66). Dergi 1865 

yılında nihilist görüşleriyle ünlü Dmitri Pisarev (1840-68)’in kontrolüne geçti. Turgenyev’in Babalar ve 

Çocukları’nın

22

 Bazarov tipini kendine idol olarak alan Pisarev felsefik görüşlerini bu dergide 



yayımladı. 1866 da çara yönelik Karakozov suikast girişiminden sonra dergi kapatıldı ve bir daha 

yayımlanmadı.  

Aynı zamanda bir dergici olan Fyodr Dostoyevski sürgünden döndükten sonra kardeşi Mihail 

ile birlikte kendi ‘kalın dergi’sini, “Vremya” (Zaman, 1861-63)’yı çıkardı. Sanat ve edebiyatın milli 

toprak (poçva) üzerinde doğal bir şekilde gelişmesi, kök salması olarak tanımlayabileceğimiz 

“poçvenniçestvo”  doktrinini savunan Vremya, sol dergiler Sovremennik ve Russkiy Vestnik ile sık sık 

polemiğe giriyordu. Sansür Vremya’yı kapatınca Dostoyevski kardeşler “Epokha” (Çağ, 1864-65) 

dergisini çıkardılar. 1864 de kardeşinin ölümü üzerine Dostoyevski dergiciliği bıraktı. Ancak, 1873-4 

yıllarında V. Meşçerski’nin “Grajdanin” (Yurttaş, 1872-1914) adlı dergisinin editörlüğü ile yeniden 

dergiciliğe döndü. 1870’lerin ortalarında yazılarını kendi yazdığı aylık “Dnövnik pisatelya” (Yazarın 

günlüğü) ile dergiciliğini sürdürdü.   

 

19. yüzyılın ikinci yarısında etkili ‘kalın dergi’lerden birisi de tarih profesörü                               



M. Stasiyuleviç’in 1866 da kurduğu, Karamzin’in 1802 de çıkardığı dergiyle aynı adı taşıyan, tarih, 

politika ve edebiyat dergisi “Vestnik Yevropi” (Avrupa Haberleri, 1866-1918) idi. Önce yılda üç kez, 

daha sonra aylık olarak yayımlandı. Belli bir dereceye kadar rejim eleştirisi yapan ve 1880’lerde Rus 

liberalizmini temsil eden Vestnik Yevropi, Katkov’un muhafazakar Moskova dergileriyle ve Suvorin’in 

yine sağ eğilimli St. Petersburg dergileriyle mücadele etti. 1860’larda, hükümetin St. Petersburg

 

üniversitesindeki öğrenci olaylarına müdahalesini sert bularak istifa eden pek çok profesör bu 



derginin yazı kuruluna katıldı.  

“Moskviç” etrafında toplanmış bulunan Slavyanofil’ler 1856 da bu derginin kapanması 

üzerine 4 yıl hayatta kalacak olan “Russkaya beseda” (Rus sohbeti, 1856-60) dergisini çıkardılar. 1860 

dan sonra bu gurup haftalık “Dien” (gün, 1861-65) dergisine geçti. Tüm bu dergilerin editörlüğünü 

fiilen Slavyanofil’lerin lideri konumundaki İvan Aksakov yapıyordu. Aksakov sonraki yıllarda “Moskva 

(1867-8) ve “Rus (1880-6) dergilerini çıkardı.  

Rus dergiciliği Rusya sınırları dışına da taştı. Avrupa’da politik göçmen olarak bulunan Gertsen 

(Herzen) 1852 yılında Londra’ya geçti ve orada Rusça yayın yapma işini organize etti. 1857 de haftalık 

                                                           

22

 Romanın Rusça orijinal ismi “Ottsı i deti” (Babalar ve Çocukları)’dir. Her nedense roman batı dillerine ve 



Türkçe’ye yanlış olarak  “Babalar ve Oğulları” şeklinde çevrilmiştir. 


 

32

“Kolokol” (Çan) dergisini çıkarmaya başladı. Kolokol, 1857-67 arasında Londra ve Cenevrede toplam 



245 sayı yayımlandı. Rusya’ya gizli yollardan sokulan bu dergi  1857-61 döneminde Rusyanın en etkili 

politik gücü haline geldi. Kendisi sosyalist olmasına rağmen Gertsen Kolokol’de daha ılımlı, reformcu 

bir çizgi izliyordu. Hükümet üyelerinin, hatta çarın kendisinin bile Kolokol’u okuduğu söylenir. Serfliğin 

kalkmasında Kolokol büyük bir rol oynadı. Gertsen gerçek bir aydın olarak, 1863 Polonya ayaklanması 

sırasında Rusya’yı değil, Polonya’yı desteklediği için dergisi Kolokol etkisini kaybetti. Gertsen’in N. 

Ogaryov ile birlikte Londra ve Cenevrede yayımladığı diğer bir yayın “Kutup Yıldızı” (Dekabristlerin 

1825 de kapanan dergileri ile aynı adı taşıyor) adlı yıllık almanaktır. Pyotr Çaadeyev’in felsefe yazıları, 

Belinski’nin ünlü “Gogol’e mektup”’u, Puşkin, Lermontov ve diğer şairlerin sansürden geçmemiş 

şiirleri bu almanakta yayımlandı ve Avrupa’dan Rusya’ya gizli yollarla sokuldu.  

 

Romantik Dönem: 1820-40 



Aydınlanmacı çariçe II. Yekaterina  (Büyük Katerina) ve torunu, reformcu çar                 

I. Aleksandr’ın hükümranlık dönemlerinde Rus imparatorluğunun coğrafi olarak sürekli 

genişlemesi Rus edebiyatını çeşitli yönlerden etkiledi. Polonya’nın önemli bir kısmının 

Rusya’ya katılması Faddei Bulgarin ve Osip Senkovski gibi pek çok Polonyalı yazarın çarın  

hizmetine girmesine ve Rus kültür hayatına katılmasına yol açtı. K. Rıleyev ve  P. Vyazemski 

gibi Rus şairleri Polonya şiirine ilgi duymaya başladılar. Puşkin ile Rusya’ya sürülen 

Polonyalıların milli şairi Adam Mickiewicz arasında büyük bir dostluk kuruldu. Rusya’ya 

katılan Letonya’da yaşayan Almanlar hanedan bağından da yararlanarak sarayda önemli 

görevler üstlendiler. Kırım, Bessarabya, Kafkaslar ve Finlandiya’nın zaptı  Rus yazarlarına 

romantik temalar geliştirmeye elverişli yeni bilinmedik coğrafyalar sundu.  

19. yüzyıl başlarında okuma yazma oranının yüzde 5 olduğu ve okumuş kesimin büyük 

kısmının sadece iki başkentte toplandığı çarlık Rusya’sında, bu koşullara rağmen, Avrupa’daki 

edebi akımlar Fransızca üzerinden çok yakından izleniyor ve Rusya’ya aktarılıyordu. 

1770’lerden itibaren Avrupa’da, aydınlanmacı çağın aristokratik sosyal ve politik normlarına,  

insan tabiatının aşırı rasyonel bir yaklaşımla ele alınmasına, aydınlanmacı fikirlerin 

evrenselliği iddialarına tepki olarak doğan romantik akım,  şair ve yazarın yaratıcı gücüne 

(E.T.A. Hoffmann’ın “yaratıcı delilik” dediği), duygularını özgürce ifade etmesine, fikrinin  

orijinalliğine (özgünlüğüne) büyük önem veriyor, bireysel kahramanlıkların insanlık için çok 




 

33

önemli olduğu görüşünü savunuyordu. Rusya’ya romantik akımın girişi Jean Paul’un



23

 

“Severniy Vestnik” (Kuzey Haberleri) dergisinde yayınlanan “Opera üzerine” başlıklı makalesi 



(1805), Madame de Staёl’ün De l’Allemagne (1810) ve C.Sismondi’nin De la littérature du 

midi  de l’Europe (1813) adlı kitapları ile oldu (bkz. Terras, 1991, s. 177). Rusya [Lord] Byron’u 

1815 de onun “The Corsair” şiirinden bazı parçaların Rusça çevirilerinin şair V. İzmailov 

tarafından yayınlanması ile tanıdı. Tutucu kesim Byron’u ahlaksız ve tehlikeli bulurken, batıcı 

ve aydınlanmacı kesim onu tanrısal bir varlık gibi görüyordu.   

Napolyon ordularının peşinden Paris’e kadar giden genç Rus subayları arasında 

önemli edebiyatçılar da vardı. Bunlardan, genç şairler Vasili Jukovski (1783-1852) ve 

Konstantin Batyuşkov (1787-1855) Avrupa’da hem romantizm akımıyla, hem de A. Chénier , 

Waler Scott ve F. Schiller şiirleriyle tanıştılar. Beraberlerinde Rusya’ya ‘şairin bağımsızlığı’ 

kavramını getirdiler. Şiirin ufkunu genişlettiler. Rus şairlerinin çoğunluğu Batıdaki gibi 

aydınlanmacı karşıtlığı bir dürtüyle romantik akıma meyletmiyorlardı, daha çok Rusya’daki 

yerleşik katı klasik edebiyat anlayışına  ve geleneğine bir tepki olarak bu akımı seçiyordu. 

Başta Puşkin olmak üzere bir çok Dekabrist şair aydınlanmacıydı ve liberal politik görüşlere 

sahiptiler. Bununla birlikte, Jukovski, Tyuçev, Odoyevski gibi, tutucu politik görüşlere sahip 

mistik idealist romantik şairler de mevcuttu. 

1808-10 yıllarında Vestnik Yevropi dergisinin editörlüğünü yapan, romantik akımın 

öncü temsilcisi Jukovski bu yıllarda, şairi “yüce fikirlerin temsilcisi  bir peygamber” olarak 

gören Alman romantik felsefesi ile zaten tanışmıştı. Romantik koşuklar (balad), halk şarkıları 

yazan Jukovski Fransız etkisindeki Rus şiirini Alman ve İngiliz etkisine açtı. Şairin halkın 

sözcüsü, avukatı olduğu fikrini öne sürdü. Altın çağın genç şairleri için idealizm sembolü olan 

Jukovsky, 1930’larda despot çar I. Nikolay tarafından veliahdın öğretmenliğine atandı, 

zamanla özgür şair olma iddiasından vazgeçti. Rus milli marşını yazdı, hatta idam cezası infazı 

sırasında okunmak üzere başka bir marş daha kaleme aldı.   

Diğer bir romantik şair Batyuşkov, rus şiirinin, 1920’lerde Puşkin ile doruğuna 

ulaşacak olan “altın çağı”nın ilk şairidir. Ağıtlarına derin bir melankoli ve ritim (ses uyumu) 

hakimdir. Büyüleyici melodik aşk şarkıları, idilleri ve erotik elegileri  ile Rusya’nın De 

                                                           

23

 Alman romantik yazar Johann Paul Friedrich Richter (1763-1825). Eserlerini Jean Paul adıyla yazıyordu.  




 

34

Parny’si



24

 olarak ün yapmıştı. “Ten druga” (Arkadaşın gölgesi, 1815) ve “Ölen Tasso, 1817) 

adlı uzun ağıtları ünlüdür. 

 Aleksey  Weltmann ve Prens V. Odoyevski de Jukovski gibi Alman romantizmini 

izleyen şairlendendir. Buna karşılık Nikolay Pavlov, Pavel Katenin ve W. Kyukhelbeker gibi bir 

çok şair Fransız romantik akımını izlediler. Yukarıda değindiğimiz Arzamas edebiyat topluluğu 

(1815-18) Rusya’da romantik akımın yayılmasında önemli bir rol oynadı. Polevoy’un 

“Moskovsky Telegraf, 1825-34” dergisi Fransız stili romantik akımın yayın organı işlevini 

görüyordu. S. Raiç yönetimindeki tutucu “Vestnik Yevropi” dergisi ise romantik akıma karşı 

mücadele ediyordu.  

Puşkin romantik çizgiden çok, 18. yüzyılın klasik çizgisine daha yakın bir şairdir. Byron 

etkisinin hakim olduğu Çingeneler (1824), Kafkas esiri (1821) gibi şiirleri romantizm akımına 

yakındır. Kısa bir süre Byron etkisinde kalan Puşkin kendisini Fransız şairi André Chénier 

(1762-1794) ile özdeşleştirir. Klasik çizgiden en uzak, romantik şair ünvanını en çok hak eden 

şairlerden birisi Mihail Lermontov (1814-1841)’dur. Çok mutsuz bir çocukluk geçiren 

Lermontov Moskova üniversitesini terk ederek St. Petersburg’da suvari okuluna devam etti. 

Puşkin’in 1837 de düelloda öldürülmesi üzerine yazdığı, toplumdaki öfke ve hüznü dile 

getiren, St. Petersburg sosyetesini ölümden sorumlu tutan “Şairin ölümü” (Smert poeta) ağıtı 

ile üne kavuştu. Bu şiir yüzünden Kafkasya’ya sürgün edildi. Kendisi de 27 yaşında düelloda 

ölecek olan Lermontov genellikle Puşkin’den sonra ikinci en büyük Rus şairi olarak kabul 

edilir. Ancak, bazıları bu ünvanı Derjavin’in hak ettiğine inanır. Lermantov’un West, Byron ve 

Heine etkisinin hissedildiği şiirlerinde huzursuz bir ruh hali, nostalji ve yalnızlık duygusu 

hakimdir. Pek çok şiiri müziğe uyarlanmıştır. Romantik stilde yazdığı “Mtsıri, 1840” ve daha 

az ben-merkezci “Demon” (Şeytan, 1839) Lermontov’un ünlü manzum öyküleri arasındadır.   

Romantik düşüncede “dukh naroda” (halkın ruhu, milli ruh) ve “narodnıst” (halkçılık, 

millilik; narod “halk” demektir) edebiyat ve sanatın temel estetik özelliği olarak görülüyordu. 

“Narodnıst“  kavramını bir edebiyat terimi olarak ilk kullanan P. Vyazemski’dir. Vyazemski 

1820’lerde romantik sanat felsefesinin dört ilkesinden birisinin narodnıst olduğunu (diğerleri, 

tarihçilik, bireysellik (orijinalite) ve tüm edebiyat tarzlarının karma şekilde kullanılabilmesi) 

                                                           

24

 Fransız şairi Évariste Desiré de Forges (1753-1814). 




 

35

söylüyor ve Derjavin’i örnek “narodniy” (halkçı, milli) şair olarak gösteriyordu (bkz. Terras, 



1991, s.179). Ona göre, Lomonosov’un klasizmi de, Karamzin’in sentimentalizmi de, 

Jukovski’nin romantizmi de, kısaca geçmişteki tüm Rus edebiyatı Alman taklidinden başka bir 

şey değildir. Bu yüzden Rus edebiyatına acil  olarak milli kimlik, yerel özgünlük ve narodnıst 

gereklidir. Dekabrist şair Rıleyev ise narodnıst kavramını halkla ve milli geçmişle özdeşleşmek 

olarak tanımlıyordu. Narod (halk) erdemin, asaletin ve gücün vücut bulmuş hali idi. Bu 

dönemde Pogodin ve Dahl gibi bazı yazar ve şairler de Rus natüralist akımın sözcülüğünü 

yapıyorlardı. Gogol’de romantizm, realist ve natüralist akımın her üçünün de izleri vardır.     

Rus şiirinin altın çağı: 1820-1845 

“Altın çağ”  nitelemesi 1880’lerde Aleksandr Puşkin şiirini ifade etmek üzere 

kullanılmaya başlanıldı. Puşkin’in yetişmesinde büyük rolü olan Arzamas topluluğunu (1815-

18) altın çağın başlangıcı olarak alabiliriz. Dönemin sonu ise düzyazının şiiri ikinci plana ittiği 

1840’ların ortalarıdır. Ancak, altın çağın ikinci büyük şairi, Puşkin’in mirasçısı Mihail 

Lermontov’un 1841 de henüz 27 yaşında iken düelloda ölmesi bu sonu hızlandırmıştır. 

Napolyona karşı kazanılan büyük zafer Rus toplumunda derin dönüşümlere yol açtı. Zafer 

kazanan serf erler komutanlarının gözünde artık birer toprak kölesi değil, eşit yurttaşlardı. 

Parise giren Rus ordularının içeride yarattığı büyük ulusal gurur ve özgüven Rus edebiyatında 

da yansıma buldu. Yıllarca batı edebiyatını doğrudan Fransızca’dan takip eden Rus aydını, 

aynı düzeyde orijinal ürünler yaratamamanın, taklitten ileri gidememenin getirdiği aşağılık 

duygusunu (Karamzin’in “Rusya’da yazarlık yeteneği neden böyle kıt?” şikayetini 

hatırlayalım) bu zaferle üzerinden attı. Nitekim, şiirin altın çağını başlatan Batyuşkov, 

Jukovski ve Vyazemski gibi romantik akımın etkisindeki şairler de Napolyon ordularının 

peşinden Parise giden genç subaylar arasındaydılar. “Romantik akım”a eğilim duyan altın çağ 

şairlerinin önemli bir kısmı, Rusya’nın özgün ilk düşünürlerinden Pyotr Çaadayev (1794-

1856)’in el altından çoğaltılarak dağıtılan “Felsefe Mektupları” adlı eserinden etkilenerek 

“Dünyayı sadece anlamak değil, değiştirmek gerek” ilkesine inanmışlardı. Byron hayranlığı ve 

başkaldırı ruhu Dekabrist ayaklanması öncesinde, 1820’lerin ilk yarısında Rus aydınları 

arasında oldukça yaygındı.    



 

36

 



Rus şiirini altın çağına taşıyan diğer bir etken Karamzin idi. Karamzin’in dil reformu, 

insanın iç dünyasını, duyguları öne çıkaran, şaire geniş hareket alanı açan sentimentalist 

çizgisi şiirdeki sıçramanın altyapısını oluşturdu. 

Altın çağ şairleri, merkezinde Puşkin’in parladığı bir takım yıldızına benzetilmektedir. 

Merkezin çevresindeki şairler ya Tsarskoe Selo (St. Petersburg yakınlarındaki Çar Köyü)’daki 

ünlü liseden Puşkin’in okul arkadaşları ya da Puşkin’le sıkı ilişki içinde bulunan kişilerdir.  

Bunlar Anton Delvig (1798-1831), Pyotr Vyazemski (1792-1878), Nikolay Yazikov (1803-46), 

Karloviç Kyukhelbeker (1797-1846), Yevgeni Baratinski (1800-44) idi. Altın çağın diğer şairleri 

olarak Kontratiy Rıleyev (1795-1826; 1826 da Dekabrist ayaklanmaya karıştıkları için idam 

edilen 5 kişiden birisidir), Dmitri Venevitinov (1805-27), Aleksandr Polejayev (1804-37), 

Fedor Tyutçev (1803-73), İvan Kozlov (1779-1840), Paul Katenin (1792-1853) ve Mihail 

Lermontov (1814-41)’u sayabiliriz. Bu şairlerin çoğu iyi eğitim almış soylu kişilerdi; liberal 

düşünceli, bireysel özgürlüklere düşkün olmalarına rağmen serfliğe karşı aktif mücadele 

vermiyor, eşitsizliklere karşı yeterince duyarlılık göstermiyorlardı. Kyukhelbeker, Katenin gibi 

“kendi Rus köklerimize dönelim” görüşünü savunan Derjavin’ci bazı takım yıldızı şairleri de 

vardı ve bunlar “genç arkaikler” olarak adlandırılıyorlardı.  

Puşkin, Rusların milli şairi ve Büyük Petro düzeyinde milli kahramanlarıdır. Gogol’ün 

ifadesiyle, Rus milli ruhu onda tam manasıyla kendi ifadesini ve geleceğe doğru yönünü 

bulmuştur. Bu egemen görüşe ters yorumlar da mevcuttur. Örneğin, A. Durujinin ve              

B. Almazov gibi bazı yazarlar, Puşkin’in, gelip geçici toplumsal ve dünyevi sorunların çok 

üstünde tutulması gereken pür bir sanatçı, mutlak güzelliğin ve ahengin şairi olarak 

görülmesi gerektiğini savundular. Dobrolyubov ve Pisarev gibi radikaller onu aristokratik 

hayatın ‘sanat için sanat’ yapan hoppa şairi, Nikolay Mihailovski gibi liberal popülistler ise  

onu yine halkın değil aristokrasinin şairi olarak gördüler. Ancak, 1850’lerde ve 1860’larda 

Apollo Grigoryev’in yeniden canlandırdığı tartışma ve Dostoyevski’nin 8 Haziran 1880 de 

Moskova’da Puşkin heykelinin açılışı töreninde yaptığı ünlü konuşma ile Puşkin imajı bir kez 

daha Gogol’ün yorumu paralelinde çizildi. Bu imaja göre, Puşkin sadece kendi köklerine 

yabancılaşmış avare Rus aydının (Çingeneler’in Alyeko’su) trajedisini önceden görmekle 

kalmamış, eserleriyle Avrupa kültürünün Rus kültürü ile dejenere olmamış yeni bir sentezine 

ulaşmanın işaretlerini de vermiştir (Terras, 1991, s. 215).    




 

37

Şiirin büyük ölçüde çevrilemez oluşu nedeniyle, Puşkin’i zorunlu olarak düz 



yazılarından (Yüzbaşının kızı, Belkin hikayeleri gibi) okuyup tanıyan yabancılar onun Ruslar 

için ne ifade ettiğini anlayamazlar. Puşkin daha 21 yaşındayken yayınladığı epik şiir “Ruslan 

ve Ludmilla, 1820” ile Rus şiirinin doruğuna çıktı. Puşkin’in şiirlerinde ve nesir eserlerinde 

geleceğin büyük Rus romanının tohumları atılmıştır. “Kafkas esiri” , “Bahçesaray çeşmesi” ve 

“Çingeneler” gibi  Byron etkisindeki şiirlerinde geliştirdiği, soyut bir özgürlük hayaleti peşinde 

koşan, hayata ve onun nimetlerine kayıtsız, ruhu erken yaşlanmış, sorumluluk almaktan 

kaçınan, yabancılaşmış, egoist, çağdaş aydın tipi, Rus edebiyatındaki “lişniy çelovek” 

(lüzumsuz adam, fazladan adam) tiplerinin öncülüdür. Dostoyevski 1880 de Puşkin heykelinin 

açılışı töreninde yaptığı ünlü konuşmasını tamamen Çingeneler’in “lişniy çelovek”i Alyako tipi 

üzerine inşa etmiş, Rus aydınını acımazsızca eleştirmiştir.  Puşkin’in 1823-30 arasında 

tamamladığı nazım romanı ve baş eseri “Yevgeni Onegin”’de geliştirdiği realizm anlayışı, 

gerçeği idealize etmeden, ona teslim olmadan geliştirilen, şiirsel, Rus edebiyatına özgü bir 

realizm, büyük rus romanının realizm anlayışı olmuştur (Mirsky, 1958, s. 91). Belinski Yevgeni 

Onegin için “Rus yaşamının ansiklopedisi” diyor. Gerçekten de bu uzun şiir-romanda 

aristokrasinin taşra ve başkent hayatı, farklı yaşlardan soylular, günlük yaşayış, gelenekler, 

bayramlar, dini günler, ulusal kahramanlar ve Rusya doğası Tatyana ile Yevgeni’nin aşk ilişkisi 

ana teması çevresinde tüm canlılıklarıyla tasvir edilmektedir. Puşkin “Yevgeni Onegin” de 

sadece üst sınıflara odaklanmış, onların dünyasının ne kadar boş ve anlamsız olduğunu 

göstermiştir.  

 

Altın çağın diğer şairleri de Rus edebiyatını etkilemiştir. Tyutçev’in aşk şiirlerindeki 



önsezi ile Anna Karenina’nın trajik sonu ilişkili gibidir (Rayfield, 2001, s.100). Altın çağ şiirinin, 

özellikle Batyuşkov, Tyutçev ve Baratinski’nin 20. yüzyıl başında yeniden keşifleri, “gümüş 

çağ” olarak adlandırılan dönemi, Aleksandr Blok, Osip Mandelştam şiirini derinden 

etkileyecektir.   

1820 ’lerde ve 1830 ’larda düz yazı 

Baştan beri şiir egemenliğindeki Rus edebiyatında düzyazı (nesir) 1820’lerde büyük bir 

sıçrama kaydetti. Macera roman ve öyküleri, sosyete öyküleri, tarihi roman, seyahat notları, 

askeri anılar,  psikolojik roman, tabiatüstü olayları konu alan öyküler, doğu öyküleri 

türlerinde pek çok eser basıldı. Balzac’ı örnek alan Orest Somov, Aleksandr Bestujev (takma 



 

38

adı A. Marlinski), Nikolay Pavlov, İvan Panayev gibi yazarlar pek çok sosyete romanı ve 



öyküsü yazdılar. Sosyete öyküleri modasına pek çok kadın yazar, örneğin, kontes Evdokiya 

Rostopçina (Rusyanın George Sand’i olarak çağrılıyordu), Yelena Gan ve Nadejda Durova da 

katıldı. Bu öykü ve romanlarda yüksek sosyetenin yaşayışı, hoppalıkları, sahte ahlâk değerleri 

satır aralarında hicvedilerek veriliyordu.  Aleksandr Bestujev “Marlinski” takma adıyla 

seyahat notları ve tarihi romanlar da yazıyordu. Mihail Zagoskin (1789-1852) Walter Scott 

tarzındaki ilk Rus tarihi romanını 1829 da yayınladı. Rus-Polonya savaşını konu alan “Yuri 

Miloslavski ya da 1612 yılında Ruslar” adlı roman savaşın ayırdığı sevgilileri, kahramanların 

başından geçmiş olayları, tarihi kişilikleri Scott’vari canlı bir şekilde tasvir ediyordu. 

Puşkin’den de büyük övgü alan Zagoskin 1812 Napolyon savaşı da dahil bir çok tarihi roman 

daha yazdı. Sonraki yıllarda “Yuri Miloslavski..” den etkilenerek yazılmış daha kaliteli pek çok 

tarihi roman ortaya çıktı. Bu dönemin en iyi hikaye anlatıcılarından birisi İrkutsk’lu tüccar bir 

ailenin oğlu olan İvan Kalaşnikov (1797-1863) idi. 1831 de “Tüccar Zolobov’un kızı. İrkutsk 

efsanelerinden türetilmiş roman” adlı romanını yazdı. Romanda Sibirya koşulları, pagan 

Buryatlarla ilgili antropolojik ayrıntılar, tüccar sınıfı, Baykal gölü çevresi, ayrı düşen sevgililer 

anlatılıyordu. Romanın karmaşık bir entrika örgüsü vardı. Bunu, Eskimo hayatının ve 

geleneklerinin yine kavuşamayan aşıklar teması çevresinde anlatıldığı “Kamçatkalı Kız” 

(Kamçadalka, 1833) izledi. Puşkin’in Yüzbaşının Kızı bir kenara konulursa bu dönemde yazılan 

tarihi romanların en iyilerini İvan Lazheçnikov (1792-1869) yazmıştır (bkz. Mersereau Jr., 

1992, s.159). Kendisine “Walter Scott’un torunu” olarak ad takan Lazheçnikov, Büyük 

Petronun İsveçle savaşını anlatan “Son Novik” (Posledniy Novik, 1831-3) ve Çariçe Anna’nın 

(dönemi 1730-40) sarayındaki entrikaları anlatan “Buz Ev” (Lödyanoy Dom, 1835) adlı tarihi 

romanları  yazmıştır. 1830’larda tarihi roman yayınlayan diğer yazarlar olarak F. Bulgarin, 

Nikolay Polevoy, Konstantin Masalski ve Rafail Zotov sayılabilir.  

Faddey Bulgarin’in 1825 den itibaren Kutup Yıldızı ve Kuzey Çiçekleri dergilerinde bazı 

kısımları tefrika edilen “İvan Vijigin ya da Rus Gil Blas’

25

ı” adlı 4 ciltlik romanı 1829 yılının en 



çok satan (6,000 tiraj) kitabı oldu. Son baskılarda kitabın ismindeki, “ya da Rus Gil Blas’ı” 

ibaresi çıkarıldı. Yazar önsözünde hiç kimseden etkilenmeden, tamamen orijinal  ilk Rus 

                                                           

25

 Fransız yazar Alain-René Lesage (1668-1747)’nın  “L'Histoire de Gil Blas de Santillane » adlı pikaresk 



romanının kahramanı kasdedilmektedir. 


 

39

romanını yazdığını iddia etse de, Papaz İgnasi Krasiski’nin Pan Podstoli (1778) adlı pikaresk



26

  

türü çalışmasından pek çok alıntı yaptığı anlaşılmıştır. İvan Vijigin’de, kaz çobanı Vijigin’in 



delikanlılık ve yetişkinlik dönemleri ve pek çok macerası anlatılmaktadır. Orest Somov yazarı 

yüksek sosyeteyi iyi bilmemekle ve  yanlış yansıtmakla suçlamış, soylu olmayan Bulgarin ise 

bu eleştiriyi başkentin kendisini kıskanmasına bağlamıştır.  

St. Petersburg çevreleri Bulgarin’in “İvan Vijigin”ine kendi tarihi romanları 

“Monastirka” (Manastır kızı)  ile yanıt verdiler. Aleksey Perovski (1787-1836)’nin yazdığı 

roman, 17 Mayıs 1830 tarihli Literaturnaya Gazeta’da  “Muhtemelen Rusya’da yazılmış ilk 

gerçek roman” diye ilan edilerek Bulgarin’e kinayede bulunuluyordu. St. Petersburg Smolni 

manastırındaki okuldan mezun olan Ukraynalı Anyuta’nın evine dönüşünün anlatıldığı 

romanda, ikincil kahramanlar, lafını kimseden esirgemeyen hala, kızın hamisi rolündeki sahte 

sofu, düzenbaz Klim Diundik ve onun şirret karısı Gogol’ün Ölü Canlar’ındaki kahramanlarının 

müjdecisi gibidirler. Diundik, “poşlıst” bakımından Ölü Canlar’n kahramanı Çiçikov’un 

dengidir. Tam karşılığı olmayan Rusça “poşlıst” sözcüğü bağlama göre bayağılık, zevksizlik, 

kabalık, sahtelik, hile, edepsizlik, açık saçıklık vb. anlamlara gelir. Örneğin, Gogol, Ölü Canlar 

ve Müfettiş’de günün Rusya’sındaki “toplumsal poşlıst”ın maskesini düşürmüştür.  

1830’larda  Moskova üniversitesi pek çok karşıt fikre ve guruba ev sahipliği yapıyordu. 

Schelling ve Fichte felsefesinden etkilenen bir gurup öğrenci 1830’ların başında romantik 

idealist Nikolay Stankeviç (1813-40) etrafında toplanmıştı. Bunlar arasında geleceğin ünlü 

anarşisti Bakunin, tarihçisi Timofey Granovski, eleştirmeni Belinski  ve Slavyanofil ideoloğu 

Konstantin Aksakov vardı.  Turgenyev Rudin (1856) adlı romanında bu çevreyi anlatır. 1837 

de Almanya’ya felsefe okumaya giden Stankeviç dönünce sol Hegel’ci görüşleri yaydı, başta 

Belinski olmak üzere pek çok genç edebiyatçıyı etkiledi. 1840’larda Rusyada yayılan diğer bir 

ideoloji Fransız pozitivizmi ve ütopik sosyalizmdi. Aralarında Mihail ve Fyodr Dostoyevski 

kardeşlerin de bulunduğu bir çok yazar ve şair D. M. Butaşeviç-Petraşevski (1821-66) 

çevresinde bir topluluk oluşturmuştu. Fourier ve diğer ütopik sosyalistlerin görüşlerini 

yaymaya çalışıyorlardı.  Bu topluluk 1849 yılında çar polisi tarafından dağıtıldı.  

                                                           

26

 Pikaresk (Fr., picaresque) roman: Dilencilerin, sabıkalıların, dolandırıcıların, toplumdışına itilmişlerin 



serüvenlerini dile getiren roman. 


 

40

19. yüzyıl Rus düzyazısının



 

ilk büyük ismi Nikolay Gogol (1809-52), “Dikanka 

yakınlarında bir çiftlikte akşamlar, 1832” adı öykü kitabıyla edebiyat dünyasına giriş yaptı. 

Ukrayna folklorundan ve kukla tiyatrosundan esinlenerek 1831-32 yıllarında yazdığı bu 8 

öykü büyük bir yankı uyandırdı. 1831 de Jukovski Gogol’ü Puşkin ile tanıştırdı. 1836 da 

Müfettiş (Revizor) çarın özel izni ile sahnelendi. Lehte ve aleyhte çok büyük yankılar doğurdu. 

1842 de yayınladığı Ölü Canlar’ın birinci cildi ile Gogol’ün kısa edebiyat hayatı fiilen sona 

ermiş oldu. Yurt dışında geçen daha sonraki yıllarında kendini dine adadı, katı Slavyanofil 

ideolojinin etkisi altında çevresine vaaz ve öğütler verdi. Yazmaya çalıştığı Ölü Canların  ikinci 

cildinin el yazmalarını 1852 de ölümünden kısa bir süre önce yaktı. Ciltten geriye 6 bölümlük 

bir kısım kaldı. 1847 de yayımladığı “Dostlarla yazışmalarımdan seçmeler” adlı kitabında 

eserlerinin batıcılar tarafından yanlış anlaşıldığını, kendisinin mevcut düzeni eleştirmediğini 

savundu. Belinski ünlü “Gogol’e mektup”unda büyük yazarı çok sert bir şekilde eleştirdi. 

Dostoyevski’nin ifadesiyle, Rus edebiyatının Lomonosov ve Puşkin’le birlikte üç dahisinden 

birisi olan Gogol, 12-13 yıllık kısacık edebiyat hayatına Müfettiş ve Ölü Canlar dışında, Taras 

Bulba, Mirgorod Öyküleri, Burun, Bir Delinin Hatıra Defteri, Kaput (Palto) gibi dünya 

edebiyatının unutulmaz öykülerini sığdırdı. Ukrayna dışındaki Rus coğrafyasını ve hayatını çok 

az tanıyan Gogol’ün hicvi, gerçek değil zihinde yaratılmış – düşsel - kahramanlara 

dayanıyordu, ancak çizdiği karikatür tipler öylesine gerçekti ki çağdaşları onun gerçek hayatı 

yazdığını sandılar (Minsky, 1958, s. 156). Yaratıcı hayal gücü bakımından hiçbir yazar onunla 

kıyaslanamaz. Gogol Rus nesrinin tamamen orijinal, batının ürünü olmayan ilk yazarıdır. 

Belinski, “Gogol’ün ortaya çıkışıyla, edebiyatımız yüzünü tamamen rus yaşamına, rus 

gerçekliğine çevirdi” demektedir (Belinski, 1941, s. 330). Diyaloglarda yerel deyişlerin, sokak 

ağzının, atasözlerinin, tekerlemelerin, vs. bol bol kullanıldığı Gogol dili Gogol’ü çevrilmesi en 

zor Rus yazarı yapmaktadır. Nabokov, “Nikoloy Gogol”  adlı kitabında B. G. Guerney çevirisi 

(1942) öncesindeki tüm Gogol çevirilerinin (İngilizceye) yanlış olduklarını ve derhal yok 

edilmeleri gerektiğini söyler (Nabokov, 1961, s.61). 

Puşkin hem şiiri hem nesri ile geleceğin Rus romanını derinden etkilemiştir. Onun 

realizm anlayışı, karekter çizimi ve hikaye kurgusu stili  sonraki yazarlar için esin kaynağı 

olmuştur. Puşkin’in, 1830 sonbaharında kolera salgını dolayısıyla babadan kalma Boldino 

malikânesinde karantinada kaldığı sürede yazdığı 5 kısa öyküden oluşan “Belkin Öyküleri” 

(Povesti Belkina) realist Rus nesrinin başlangıcı sayılır. Örneğin, “küçük insan”ın çaresizliğini 




 

41

şiirsel bir dille işleyen “İstasyon bekçisi” (Stantsionniy smotritel) başlıklı dokunaklı öykü on yıl 



sonra Gogol’ün Palto’suna, Dostoyevski’nin Zavallı İnsanlar’ına esin kaynağı olacaktır. 

Yayınlandığında önemi pek anlaşılmamış, ancak sonraki yıllarda büyük ilgi çekmiş olan 

“Belkin öyküleri” aslında 19. yüzyıl başında yazılan hikaye ve romanların birer parodisi idiler. 

Örneğin, “İstasyon bekçisi” Karamzin’in Zavallı Liza’sının bir parodisidir. Eleştirmen                      

A. Grigoryev, Belkin Öykülerinin çağ açan önemde olduklarını, “uysal” Rusun “kendi öz 

toprağına dönüşü”nü ve “yeni Rus insanı”nın prototipini temsil ettiklerini söylemektedir. 

(bkz. Terras, 1991, s. 241). Başka bir verimli Boldino sonbaharının ürünü olan Maça Kızı 

(1834), sosyete öykülerinin ve doğa-üstü güçleri konu alan edebiyat örneklerinin bir 

parodisidir. Hermann, tıpkı Suç ve Ceza’nın Raskolnikov’u gibi, kısa yoldan kendi 

yeteneklerinin ötesinde bir yere gelmeye, bir gecede zengin olmaya çalışmakta ve ihtirasının 

kurbanı olmaktadır. Dönemin en iyi tarihsel romanı olarak kabul edilen Yüzbaşının Kızı da 

geleceğin büyük yazarlarını etkileyecektir. Puşkin, bu eserinde Pugaçöv’un gizemli çekici 

karizmatik portresini sansüre yakalanmadan verebilmek için saf bir hikaye-anlatıcısı kullanır. 

Romanın kahramanı yüzbaşı Mironov, Tolstoy’un Savaş ve Barış’ında Borodino 

muharebesininin isimsiz kahramanı Yüzbaşı Tuşin olarak yeniden karşımıza çıkacaktır. 

Lermontov’un birbiriyle ilişkili beş öyküden oluşan sosyo-psikolojik ve felsefik  romanı  

“Zamanımızın Kahramanı” (Geroy naşevo  vremeni, 1840) Rus romanının altın çağını (1855-81) 

derinden etkilemiştir. İlk kez Lermontov’da işlenen, bireyin iç dünyası, kişilik sorunları ve psikolojisi 

gibi konular ileride, özellikle Dostoyevski  ve Tolstoy’da  öne çıkacaktır. Lermontov’un “lüzumsuz 

adam” ‘ı (lişniy çelovek), romanın  kahramanı Peçorin hem edebiyatta hem de gerçek hayatta taklit 

edildi, esin kaynağı oldu. Öyküde atmosfer yaratma tekniği  bakımından Zamanımızın 

Kahramanı’ndan çok şey alan Çehov, romanın üçüncü öyküsü “Taman” (Türkçe ‘duman’ dan 

geçmedir, sis anlamında kullanılır) için “Rus nesrinin doruğu” demektedir (zikreden, Mirsk, 1958, 

s.163).   

Natüralist  Okul 

 “Natüralist 

 

okul” terimi ilk kez 1846 da Bulgarin tarafından, bu akımın aşırı ayrıntı 



merakı ile alay etmek için kullanılmıştır. Ancak, Belinski bu terimi 1840’larda Gogol ve Gogol 

etkisinde yazan diğer yazarları ifade etmek için kullandı. Küçük adamın hikayesi “Palto”dan 

doğan natüralist 

 

okul romantik akımın bir çok özelliğini de içeren bir ön-realizm akımıdır. Bu 



çizgideki yazarlar kent ve edebiyat sosyolojisi ile ilgilendiler, o zamana kadar ihmal edilmiş 


 

42

kentli küçük insanı (küçük memur, hademe, faytoncu, varoşlarda yaşayan dilenciler, 



serseriler vs) yazdılar. Gogol’ün Palto (1842)’sunu izleyen iki üç yıl içerisinde edebiyat 

dergilerinde 150 den fazla “küçük insan” öyküsü yayımlandı. Yakov Butkov’un “St. Petersburg 

tepeleri” adlı öykü dizisi, Vladimir Dahl’ın “Kapıcı” (Dvornik) adlı öyküsü, Nikolay Nekrasov’un 

“St. Petersburg fizyolojisi” adlı almanağı, Dmitri Grigoroviç’in “Köy” ve “Anton Goremila” adlı 

köy öyküleri, Kont V. Sollogup’un “Araba Seyahati, 1845” ve “Süs Köpeği, 1845”, 

Dostoyevski’nin Zavallı İnsanlar’ı (1846), Turgenyev’in aylak, parazit üst sınıflardan insanları 

anlattığı “Lüzumsuz Adamın Günlüğü, 1850”  natüralist

 

okul çizgisinde 1840’larda yazılmış 



başlıca eserlerdir.  

Edebiyat Eleştirmenleri 

Büyük edebiyat eleştirmeni, dergici, yetenek avcısı Vissariyon Grigoryeviç Belinski 

(1811-1848) – arkadaşları onu Öfkeli Vissariyon olarak çağırıyorlardı-  yönlendirici toplumsal 

eleştiri yazıları ve başta Oteçestvennie Zapiski ve Sovremennik olmak üzere Nekrasov ile 

birlikte yönettiği edebiyat dergileriyle Rus edebiyatına hem yaşarken hem de ölümünden 

sonra çok uzun bir süre şekil verdi, yön gösterdi. Çembar  (Penza bölgesi) kasabasında 

(bugünkü Belinski) doktor bir babanın oğlu (ve zangoç bir dedenin torunu) olarak büyüyen 

Belinski ile birlikte kültürde liderlik soylu seçkinlerden raznoçintsi’ye

27

  geçmiştir. Politik 



nedenlerle Moskova üniversitesinden uzaklaştırıldığı (1832) için formel eğitimi sınırlı kalmış, 

kendi kendini yetiştirmiştir. Gençliğinde Fichte ve Hegel’den etkilenen Belinski, daha sonra 

sol-Hegelci ve Feuerbach’çı görüşleri benimsemiştir. Toplumsal ilerlemeye içten inanıyor ve   

Rus toplumunun tüm sorunlarının yalnızca eğitimle çözülebileceğini savunuyordu. Modern 

Rus edebiyatının kurucuları Kantemir ve Lomonosov gibi, o da, düzenin kötülüklerinin ortaya 

çıkarılması, halkın aydınlanması ve bilinçlenmesinde edebiyatın çok büyük bir rol 

oynayacağını düşünüyordu. “Edebiyatımız ne durumda olursa olsun, her halükarda onun 

bizim için önemi, onun bize gözüktüğünden çok daha büyüktür. Tüm entellektüel dünyamız 

ve hayatımızın tüm güzelliği edebiyatta, yalnızca ondadır. Yalnızca edebiyatın dünyasında 

bizler İvan ya da  Pyotr olmaktan çıkar, yalnızca insan oluruz, insanlara hitap eder, insanca 

                                                           

27

 Devletin 14 basamaklı rütbe (barem) tablosunun farklı  basamaklarından gelen kimseler anlamına gelen  



raznoçintsi sözcüğü doğuştan soylu olmayan aydınları ifade etmek üzere kullanılmıştır. Raznoçintsi aydınarı, 

aristokrat kökenli devrimcilerden farklı olarak halkın aydınlanmasına, eğitim düzeyinin yükseltilmesine büyük 

önem vrdiler. 



 

43

muamele görürüz. (Belinski, 1941, s. 323). Belinski edebiyatın toplumsal işlevine bu denli 



inandığı için, genç Dostoyevski’nin Zavallı İnsanları (1846)’nı Rusyanın ilk toplumsal romanı 

olarak alkışlamış, ancak hemen peşinden yayınlanan “İkizi” (Dvoynik) romanını fantastik 

bularak beğenmemişti.  Belinski bir edebiyat  eserinin realiteyi hiçbir çarpıtmaya, bozmaya 

meydan vermeyecek şekilde yansıtması gerektiğini, estetik (biçim) ile eserin sosyal işlevi (öz) 

arasında bir ikilemin (çelişkinin) oluşmayacağını, birinin diğerini bozmayacağını savunuyordu. 

Bu görüş, Turgenyev

28

, Gonçarov ve Dostoyevski gibi rus yazarları arasında uzun yıllar kabul 



gördü.   

1846 dan itibaren Krayevski’nin Literaturnaya Gazeta’sinin baş eleştirmenliğini 

Belinski’den devralan Valeriyan N. Maykov (1823-47) sosyalist görüşlü çok önemli bir 

eleştirmendi. Maykov’un, Dostoyevski’nin erken dönem eserleri ile ilgili eleştiri yazıları hala 

konunun en iyi kaynakları arasında gösterilir. Şair Tyutçev’in okuyucuya tanıtılması da onun 

tarafından yapılmıştır. Belinski ilerlemeye inanıyordu, edebiyatı ilerlemenin doğal taşıyıcısı ve 

öncüsü olarak görüyordu. Maykov ise, ilerlemenin olabilmesi için ulusal özelliklerin, 

özgünlüklerin törpülenerek yumuşatılması, evrensel edebiyata yönelinmesi gerektiğini 

söylüyordu. Ayrıca, ona göre  edebiyat ilerlemenin öncüsü değil artçısıydı.  

 Maykov ve Belinski’nin ölümleriyle edebiyat  eleştirmenliği Aleksandr Drujinin (1824-

64), Vasili Botkin (1810-69) ve Pavel Annenkov (1812-87) gibi liberal eğilimli, estetikçi 

batıclara geçti

29

. Belinski’nin yakın arkadaşları olan bu gurup Nekrasov’un yönettiği 



Sovremennik dergisinde yazıyorlardı. Pür sanat anlayışını doğrudan savunmayan bu 

eleştirmenler sanatın bağımsızlığına Belinski’ye kıyasla daha fazla ağırlık veriyorlardı. Botkin, 

natüralist

 

okul yazarlarının Rus edebiyatını vulgarlaştırma eğilimlerini ve Çernişevski’nin 



“faydacı estetik” anlayışını eleştiriyordu. Annenkov, edebiyatın toplumsal ve ahlaki 

                                                           

28

 Turgenyev anılarında Belinski için şöyle der: “Belinski dış görünüşe, havaya hiç aldanmadı; hiçbir etkiye, 



eğilime boyun eğmedi. Güzel ile değersizi,  gerçek ile sahteyi hemen ayırabiliyor ve hükmünü bir bütünlük 

içinde, eğip bükmeden, büyük bir gözüpeklikle, coşkuyla ve ikna edici bir güvenle veriyordu  (Turgenyev, 1984, 

s. 324).  

29

 Batı yanlısı  aydınlar arasında da önemli görüş farklılıklar vardı. Kavelin, Botkin, Annenkov gibi bazı batıcılar 



daha çok büyük burjuvaziye yaslanıyor, halk yığınlarından uzak duruyorlardı. Belinski ve Gertsen batıcıların 

devrimci demokrat kanadının liderleriydi.  




 

44

sorumluluğunun olduğunu kabul ediyor, ancak hayatın gerçeği ile edebiyatın gerçeğinin farklı 



şeyler olduklarını söylüyordu

30

.  



Çernişevski gibi yoksul bir rahip oğlu olan radikal eleştirmen Nikolay A. Dobrolyubov 

(1836-61) St. Petersburg pedagoji enstitüsünü bitirerek 1857 de Sovremennik dergisine 

katıldı ve 1861 de tüberküloz hastalığından ölünceye kadar bu dergininin  baş eleştirmeni 

olarak görev yaptı. Nekrasov okulu şairlerinden biriydi. Edebiyatın ana görevini toplumsal 

ilerlemenin katalizatörü olmak ve sosyal bilinçlenmeye yardım etmek olarak görüyordu. 

Temel ilgisi halktı (narod), ancak onun halkı Slavyanofil’lerin ya da Poçvennik’lerin halkından 

farklıydı; halk ile eğitimsiz, yoksul basit halk kitlelerini anlıyordu. Puşkin’i tutucu, sanat için 

sanat yapan (estetikçi) hoppa bir aristokrak olarak görüyor, bunu, onun yeterince iyi eğitim 

almamasına ve Fransız göçmen hocalar tarafından yetiştirilmesine bağlıyordu. Ünlü 

“Oblomovizm nedir?, 1859” başlıklı yazısında Oblomov’un öyküsünün kokuşmuş, parazit Rus 

aristokrasisinin öyküsü olduğunu vurgular. Ona göre, mevcut toplumsal düzen, özgülükleri 

kısıtlayarak soylu sınıfını aktif bir çalışma hayatından mahrum bırakmış ve onu bugünkü atıl 

ve miskin haline getirmiştir.    

1860’ların en yetenekli radikal eleştirmeni Dmitri Pisarev (1840-68)’dir. 1861 de 

“Russkoe Slovo” (Rus sözcüğü) dergisinin baş eleştirmeni oldu. Turgenyev’in Babalar ve 

Çocukları üzerine yazdığı makalede (1862) romanın kahramanı Bazarov’un materyalizmini, 

pozitivizmini ve bilimciliğini tüm kalbiyle desteklediğini ve onun tüm geleneksel değerleri 

reddeden nihilizmini doğru bulduğunu yazdı. Sanata pür faydacı açıdan baktı, Bazarov’un 

“doğa bir tapınak değil, atölyedir” sözünü kendisine ilke edindi. “Puşkin ve Belinski, 1865” 

başlıklı makalesinde Belinski’nin Puşkin yorumunun zorlama olduğunu, onda olmayan şeyleri 

(sosyal içerik) varmış gibi gösterdiğini, kendi ideallerini Puşkin’e söylettiğini öne sürdü. 

                                                           

30

 

Anenkov’un 1880 yılında yayınlanan anı kitabı “Muhteşem On Yıl: 1838-48” söz konusu dönemin 



edebiyat dünyasını en iyi yansıtan eserlerden birisidir. Yine, Annenkov’un “Savaş ve Barış” üzerine yazdığı 

deneme (1868) Tolstoy’un büyük eseri üzerine yazılmış en önemli yazılardan birisi olarak kabul edilir. Yakın 

arkadaş olan Annenkov ve Turgenyev şair ve dergici Nekrasov ile birlikte bu dönemde St. Petersburg edebiyatını 

denetleyen bir üçlü-otorite oluşturmuşlardı.    

 

 



 

45

Belinski’nin aksine, Pisarev de, Çernişevski gibi, edebiyatın rus toplumunun ilerlemesinde çok 



küçük bir rol oynadığına inanmaktadır. Estetiğe değer vermemesinin bir nedeni de budur. 

Hükümet karşıtı bir yazısından dolayı 1862 de tutuklandı ve dört yıl hapis yattı. Hapiste tarih, 

ekonomi, eğitim ve toplumsal sorunlar üzerine önemli makaleler yazdı. 1868 de Riga 

yakınlarında denizde yüzerken boğuldu. İntihar ettiğine inanılmaktadır.  

Belinski’den sonra 19. yüzyıl Rus düşünce ve edebiyat hayatını en çok etkilemiş ikinci 

yazar çok yönlü bir kariyere sahip olan Nikolay G. Çernişevski (1828-89)’dir

31

. St. Petersburg  



üniversitesinde yazdığı “Sanatın gerçeklikle estetik ilişkisi, 1855” başlıklı master tezinde ve 

“Rus edebiyatında Gogol dönemi, 1856” adlı denemesinde geliştirdiği, Belinski’yi başlangıç 

noktası olarak alan, “eleştirel realizm” ve sanata toplumsal işlev yükleyen materyalist estetik 

anlayışı 1860’larda edebiyatın yönünü belirledi. İlerlemeye, daha rasyonel bir toplum 

organize edilerek tüm kötülüklerin ortadan kaldırılabileceğine inanan Çernişevski’nin estetik 

anlayışına göre, doğanın takliti olan ‘gerçek sanat’ her zaman ilerici fikirlerle ilişkilidir, 

dolayısıyla bir sanat eseri eğer güzelse, o eser ‘ideal (olması gerektiği gibi) hayatı’ tasvir 

ediyor demektir. Yani, “güzel aynı zamanda hayattır!” (prekrasnoe yest jizn!).  

Popülist akım içinden 1870’lerde ve 1880’lerde etkili olan bir çok edebiyat eleştirmeni 

çıktı. Bunların başlıcaları Pyotr Lavrov (1823-1900), Aleksandr Skabiçevski (1838-1910) ve 

Nikolay Mihailovski (1842-1904) idi. Liberal popülistlerin lideri olan Mihailovski ünlü 

“İlerleme nedir?” başlıklı yazısında bireyin kişisel gelişimini öne çıkarır  ve bireylere bu şansı 

verebilen toplumların ancak ilerleyen toplum sayılabileceğini söyler. Rus köy komününün 

ilkel gelişmişlik aşamasında en yüksek sosyal organizasyonu temsil ettiğini iddia eder. Puşkin’i 

soyluların şairi sayan Mihailovski, Tolstoy’un sağ elinin zekayı, yapıcı düşünceyi ve pluralizmi, 

sol elinin ise nihilizmi, karamsar genellemeciliği, basit hayatı yüceleştirme yanlışını temsil 

ettiğini yazar (Kont LevTolstoy’un sağ ve sol eli, 1875). Ona göre, Rus toprağının tüm büyük 

yazarları sonunda hep sol elli olmuşlardır. Mihailovski diğer büyük yazarlar konusunda da 

rezervlere sahiptir. “Zalim yetenek” (jestokiy talant, 1882) başlıklı makalesinde, 

Dostoyevski’nin, hayranlarının dedikleri gibi ezilenlerin merhametli savunucusu olmadığını, 

                                                           

31

 1862 de tutuklanan Çernişevski, Peterburgda Petropavlovski kalesinde hapisteyken çok büyük bir yankı 



uyandıracak olan “Ne Yapmalı?” (Şto delat?) adlı ütopik sosyalist romanını yazdı. Sibiryadan ancak 1883 de 

dönebildi.   




 

46

tersine Rus edebiyatında onun kadar “koyunun değil, koyunu parçalayan kurdun duygularını 



derinlemesine, neredeyse aşkla analiz eden” başka bir yazarın bulunmadığını söyler 

(Mihailovskiy, 1989, s.158).  

Dostoyevski kardeşlerin de dahil oldukları “poçvenniki” diye tanınan dindar sağ 

kesimin önde gelen edebiyat eleştirmeni Apollon Grigoryev (1822-64)  “organik eleştiri 

kuramı” ile tanınır. Ona göre, sanat ve edebiyat milli toprak (poçva) üzerinde organik bir 

şekilde büyüyüp gelişmelidir. Milli kültürün organik birliği ve sürekliliği esastır. Puşkin’in ve 

daha sonraki dönemde oyun yazarı Ostrovski’nin bu organik edebiyatın örnekleri olduklarını, 

Lermontov’un Zamanımızın Kahramanı’nın ise gerçek organik bir Rus fenomeni olmadığını 

söyler. Belinski’de önemli bir toplumsal işlev üstlenen sanat Grigoryev’de Ortodoks 

Hristiyanlık’la iç içe geçmiştir. Gogol’ü önemli bir muhafazakar siyasal düşünür ve din alimi 

olarak gören Grigoryev,  onun her şeyden önce Hristiyanlık aydınlanmasının bir taşıyıcısı 

olarak görülmesi gerektiğini savunur (Terras, 1991, s.307-8). Grigoryev, Puşkin’in nesir 

eserlerinin en az şiiri kadar önemli olduğunu ilk yazan eleştirmenlerden birisidir. 

Değerlendirme 

Bu yazıda, çoğu büyük Batı üniversitelerinin Slav dilleri bölümleri tarafından 

yayımlanmış Rus edebiyat tarihi araştırmalarından ve Rusça birincil kaynaklardan 

yararlanarak Rus edebiyatının 19. Yüzyıldaki mucizevi yükselişinin nasıl bir ortamda 

gerçekleştiğine ışık tutmaya çalıştım.  Lomonosov’un 1739 tarihli “Khotin’in fethi” kasidesi ile 

başlayan modern Rus edebiyatının çok genç bir edebiyat olduğunu, bu edebiyatın ilk özgün, 

uluslararası  ölçekte ürünleri olan Puşkin ve Gogol’ün sadece yüz yıllık bir yazın mirası üzerine 

oturduklarını bir kez daha vurgulayalım. Puşkin-öncesi dönemde de özgün yazarlar çıkmıştı:  

Oyun yazarlığında Fonvizin, masalda (fabl) Krılov, şiirde ise Derjavin. Ancak, bu yazarlar yerel 

ölçekte kalmış, ünleri Avrupa’ya ulaşamamıştı. 

 Büyük ölçüde Puşkin’in edebiyat hayatı ile örtüşen Rus şiiri altın çağı Lermontov’un 

1841 de ölümüyle sona yaklaştı. Ancak, Rus şiiri yine de iyi şairler yetiştirmeyi sürdürdü. 

Feyodr Tyutçev (1803-73), Afanasiy Fet (1820-92), Nikolay Nekrasov (1821-78) ve “Nekrasov 

okulu şairleri” diye anılan N. Dobrolyubov, M. Mihaylov, V. Kuroçkin, D. Minayev, L. Trefolyöv 

gibi şairler 1850’lerde  ve 1860’larda köklü rus şiir geleneğini devam ettirdiler.   




 

47

 1830’ların ilk yıllarında  Puşkin’in Belkin Öyküleri ve Yüzbaşının Kızı ve Gogol’ün 



Dikanka akşamları  öyküleri ile çıkışa geçen Rus nesri 1830’ların ikinci yarısında ve 1840’ların 

başında Gogol (1836 Müfettiş, 1842 Ölü Canlar, 1842 Palto) ve Lermontov (1840 

Zamanımızın Kahramanı) etkisinde hızla gelişti. 1840’lar, aralarında Dostoyevski, Gertsen, 

Turgenyev, Nekrasov, Gonçarov ve Grigoroviç gibi Gogol hayranı ve Gogol’ün izinden 

yürümeye çalışan genç yazar ve yazar adaylarının oluşturduğu Natüralist Okulun ve 

eleştirmen Belinski’nin damgasını taşır. Romantizmden realizme, şiirden düzyazıya geçiş 

yılları olan 1840’lar, aynı zamanda büyük ideallerin, yüce fikirlerin heyecanla tartışıldığı bir on 

yıl oldu. Eleştirmen Pavel Annenkov anılarında 1838-48 dönemini “muhteşem on yıl” 

(zameçatelnoe desyatiletie) olarak tanımlar.  Bu yıllarda, başta ütopik sosyalizm, sol Hegelci, 

Feuerbach’çı fikirler

32

 olmak üzere üniversiteli gençler arasında sabahlara kadar süren yoğun  



felsefe tartışmaları yapılıyordu

33

. Slavyanofil yazarlarla aydınlanmacı batıcılar arasında 



cereyan eden Rus milli kimliği ve “narodnıst” tartışmaları, doğu-batı ilişkileri, Rusyanın 

geleceği ve dünyadaki yeri, Rus köylüsünün niteliği ve Gertsen’in köylü sosyalizmi tezi 

dönemin diğer canlı tartışma konuları arasındaydı. 1840’lar, bu dönemde yazılan eserlerden 

çok, ortaya atılan yüksek fikirler, idealler ve tartışılan konular bakımından önemlidir (Peace, 

1992, s.247). Yakın gelecekte, 15-20 yıl sonra tarih sahnesine çıkacak olan büyük Rus 

romanının fikri altyapısı 1840’lardaki bu canlı entellektüel ortamda tamamlanmıştır..  

 1846 da Dostoyevski’nin natüralist-realist romanı “Zavallı İnsanlar” (Bednie ludi) 

yayınlandı. Roman daha yayınlanmadan, elyazmalarını okuyarak “İkinci bir Gogol doğuyor!” 

diye okuyucuya müjde veren Belinski, 25 yaşındaki genç Dostoyevski’yi daha eseri çıkmadan 

üne kavuşan dünyanın ilk romancısı yaptı. Belinski, eseri Rusyanın ilk toplumsal romanı 

olarak selamladı. Dostoyevski, Zavallı İnsanlar’ın peşinden, çağının çok ilerisinde bir temayı, 

                                                           

32

 Annenkov, bu yıllarda Rus batıcılarını en çok etkileyen eserin Feuerbach’ın Hristiyanlığın Özü (1841) adlı eseri 



olduğunu, herkesin elinde bu kitapla dolaştığını, eserin Rusya’da diğer ülkelerdekilerle kıyaslanamayacak kadar 

büyük bir etki yarattığını ifade etmektedir (Zikreden,Offord, 1985, s.13). 

33

 

Turgenyev anılarında Belinski’nin evinde onunla saatlerce nasıl tartıştıklarını, Belinski’nin karısının onlara 



tartışmaya ara vermeleri için nasıl yalvardığını (Belinski verem hastasıydı) anlatır. Bir keresinde Belinski ona 

şöyle bağırır: “Biz henüz daha tanrının varlığı sorusunu çözemedik, siz yemek yemek istiyorsunuz!” (Turgenyev, 

1984, s.321). 

 



 

48

kişilik parçalanmasını konu alan “İkizi” (Dvoynik, 1846) romanını ve “Ev sahibesi” 



(Khozayka)’ni yayınladı. Dostoyevski,  sürgün-öncesinde yazdığı bu eserlerde konuları 

Gogol’den etkilenerek seçmiş ve onun çizgisini geliştirmeyi amaçlamıştır.  

1840’ların son yılları Rus edebiyatı için çok kötü geçti. 1847 de Gertsen Avrupa’ya göç 

etmek zorunda kaldı. Belinski 1848 de henüz 37 yaşındayken tüberküloz hastalığından öldü. 

Dostoyevski 1849 da tutuklanarak (Belinski’nin ‘Gogol’e mektup’unu bir toplantıda okuduğu 

için) Sibirya’ya çalışma kampına gönderildi. 1848 Avrupa devrimlerinden korkan çar I. Nikolay 

içeride korkunç bir sansür dönemi başlattı. Rusyanın 1853-56 Kırım savaşını kaybetmesi 

sansürü daha da güçlendirdi. Bu karanlık dönem çarın ölümüne (1855) kadar sürdü. 

Realist Rus romanının altın çağı reformcu çar II. Aleksandr’ın hükümranlık dönemi 

(1855-81) ile örtüşür. II. Aleksandr’ın serfliğin kaldırılması (1861) da dahil, yerel idareler, 

yargı, maliye, eğitim, ordu vb. pek çok alanı kapsayan köklü reformları  (1856-66) Rus 

toplumunda radikal bir dönüşüme yol açtı, kapitalizmin ve ona bağlı olarak orta sınıfların 

gelişimini hızlandırdı. Hükümet politikasının yine eskisi gibi, 1830’larda ilan edildiği üzere 

“Ortodoksluk, monarşi ve millilik (narodnıst)”  üçlü sacayağına dayanmaya devam ettiği 

söylense de, reformlar esas olarak  Rusya’yı  Avrupa devletlerine yaklaştırmayı amaçlıyordu. 

Bu dönüşüme paralel olarak edebiyatta ve dergilerde de büyük bir patlama yaşandı. Eğitimin 

orta sınıflara yayılması yazarların sınıfsal kökenlerinde çeşitlenme yarattı. Turgenyev, Tolstoy, 

Drujinin gibi aristokrat kökenlilerin yanında, Çernişevski, Dobrolyubov, Pomyalovski gibi 

yoksul rahip çocukları, Gonçarov ve Botkin gibi tüccar kökenliler, raznoçinsti  denilen, küçük 

devlet hizmetlerinde bulunmuş ya da kilise mensubu,  kendi kendini yetiştirmiş, soylu-

olmayan aydınlar edebiyat dünyasında ağırlıklarını duyurdular. Yazarların ideolojik yelpazesi 

de genişledi. Turgenyev gibi Batı toplumlarını model alan  liberal görüşlüler, Gertsen gibi 

köylü sosyalizmine inananlar,  Nekrasov, Dobrolyubov ve Çernişevski gibi radikal devrimciler, 

Pisarev ve Sleptsov gibi nihilistler, İvan Aksakov ve Yuri Samarin gibi ikinci nesil Slavyanofiller, 

Apollon Grigoryev ve Dostoyevski gibi Slavyanofillerin daha demokratik ve mistik-olmayan 

kolu “poçvennik” ler, Leskov  ve Tolstoy gibi “ilerleme” fikrine şüpheyle yaklaşan yazarlar ve 

“khojdenie v narod “ (halka gitme) ve “narodniçestvo” (halkçılık) gibi radikal popülist akımlar 

döneme damgalarını vurdular.   




 

49

1855-1880 dönemini kapsayan bu çeyrek asır, büyük fikirlerin ve ahlaki ikilemlerin 



tartışıldığı dünya edebiyatının ölümsüz romanlarının “kalın dergi”lerde peş peşe yayımlandığı 

mucizevi bir dönem oldu. 1800 yılı civarında doğan iki düzine kadar şair 19. yüzyılın ilk 

yarısında Rus şiirine altın çağını yaşatmıştı, şimdi ise 1920 yılı dolaylarında doğan başka bir 

nesil Rus romanını dünya edebiyatının birinci ligine taşıyordu. Çok uzak değil, yarım asır önce 

Rus dilinin henüz edebiyat dili olmaktan uzak olduğunu yazan ve “Rusyada yazarlık yeteneği 

neden böyle kıt?” (1802) diye soran Karamzin’i hatırlarsak Rus edebiyatındaki bu gelişmenin 

mucizevi niteliğini daha iyi anlarız.  Belinski, Lermontov’un Zamanımızın Kahramanı üzerine 

yazdığı makalesinde Rus edebiyatının ayırt edici bir özelliği olarak, okuyucuların sürekli “kitap 

çok ama okuyacak bir şey yok!” özdeyişini seslendirdiklerini, diğer yandan ise, bu boşlukta, 

güçlü, hatta çok büyük sanat yeteneklerinin beklenmedik bir şekilde göz kamaştırıcı bir ışıkla 

aniden parladıklarını yazmaktadır (Belinski, 1971, s. 21-22). İşte, bu çeyrek asır, 1855-80, göz 

kamaştırıcı parlamaların ard arda geldiği, kümeleştiği tarihi bir dönem oldu.    

Rus edebiyatında 19. yüzyılda gerçekleşen bu büyük sıçrama, şüphesiz ki, tamamen  

raslantıya atfedilip bir mucize olarak görülemez. Kuşkusuz raslantı ve mucizenin hayatta 

olduğu gibi sanatta da daima önemli bir yeri vardır. Mucizeye en yakın olay Gogol’ün ortaya 

çıkışıdır. Belinski şöyle der: “Yazarların en dahileri bile kuramın etkisinden kaçamıyorlar. Ne 

türden olursa olsun, hiçbir kuramın etkisinde kalmayan birkaç yazardan birisi Gogol’dür….. 

Bu yüzden, bir çoklarına Gogol Rus edebiyatına sanki dışarıdan girmiş –sokulmuş - gibi 

görünür.” (Belinski, 1941, s. 391). Çernişevski de Gogol’ün batı örneklerinden tamamen 

bağımsız ilk Rus yazarı ve Rus nesrinin babası olduğunu söyler. Gogol dışındaki diğer Rus şair 

ve yazarları, yetiştikleri ortamın, geçmişin  kültürel birikiminin ve yapılan reformların doğal 

ürünleridirler. Örneğin, Puşkin şiiri kendinden önceki tüm şiir akımlarını içinde yoğurmuş, 

ufak dereleri birleştirerek büyük bir nehre dönüştürmüştür.  

Peki, Rus edebiyatındaki bu büyük sıçramanın ardında hangi faktörler vardı? İlk etken 

Büyük Petro reformlarıdır. Yine Belinski’nin dediği gibi, Rusyada güzel ve makul olan ne varsa 

tümü, bu arada edebiyat da Büyük Petro reformlarının sonucudur. Edebiyatın üzerinde 

yükseleceği aydınlanmanın, eğitimin ve bilimin ilk tohumları bu reformlarla atıldı ve 

reformlar bir asır sonra ilk meyvelerini vermeye başladı. Yine, yukarıda değindiğimiz üzere, 

aydınlanmacı çariçe I. Yekaterina ve reformcu çar I. Aleksandr 

 

dönemlerinin ilk yarılarında 



uygulanan liberal politikalara ve II. Aleksandr dönemindeki kapsamlı reformlara paralel 


 

50

olarak Rus edebiyatında ve dergiciliğinde büyük gelişmeler gözlendi. Despot çar I. Nikolay  



 

döneminde (1825-55), milli eğitim bakanı Sergey Uvarov’un geniş görüşlülüğü sayesinde 

eğitim ve bilim alanında önemli ilerlemeler kaydedildi. Yine, I. Nikolay döneminde devlet 

mülklerinden sorumlu bakan Kont P. D. Kiselöv’ün, 1861 yılında serfliğin kaldırılması ile 

sonuçlanacak olan köylülük düzeni ile ilgili gerçekleştirdiği kapsamlı reformlar (1837-58) okur 

yazarlık oranının yükselmesinde büyük etki yaptı (Brooks, 2003, s. 4).  

 Büyük bir milli gurur ve özgüven patlamasına yol açan Napolyon ordularına karşı 

kazanılan mutlak zafer 19. yüzyıl Rus kültürel yükselişinde rol oynayan diğer önemli bir 

faktördür. Diğer önemli bir - belki de en belirleyicisi - etken, bu yüzyılda edebiyat salonları, 

edebiyat toplulukları (çevreleri) ve özellikle “kalın dergiler” aracılığıyla yaratılan canlı 

entelektüel ortamdır.  Dostoyevski’nin “Hepimiz Gogol’ün ‘Palto’sundan çıktık” dediği 

söylenir. Aslında hepsinin “kalın dergiler”den çıktıklarını söylemek hiç de abartı olmazdı!  

Diğer bir etken, 19. yüzyıl Rusya’sında iyi eğitim almış birinci sınıf beyinlerin önlerinde 

edebiyat ve sanat dışında başka bir uğraşı alanı bulamamaları durumudur.  Mutlakiyet idaresi 

dolayısıyla, devlet adamı olmak, politika ile uğraşmak entellektüeller için cazibesini 

kaybetmişti. Serfliğin kaldırılmasındaki gecikme yüzünden Rusyada kapitalizm çok yavaş 

gelişiyor, bu ise, yeni modern iş alanlarının (bilim adamı, mühendis, vb. gereksinimi) 

açılmasını sınırlıyordu. Çernişevski’nin belirttiği gibi, 19. yüzyılın birinci yarısında, özellikle 

despot çar I. Nikolay  döneminde iyi eğitim almış en iyi beyinler bu nedenle edebiyatla 

uğraşmayı seçtiler. Rus romanının üç devinin, Turgenyev, Dostoyevski ve Tolstoy’un, yazarlık 

kariyerlerine çar I. Nikolay döneminde başladıklarını, yine Rus şiirinin altın çağının bu, aynı 

karanlık dönemle çakıştığını hatırlatalım (bkz., Terras, 1991, s.170, Mirsky, 1958, s.304-305).  

Bu eğilim, edebiyatın cazibe merkezi olma durumu II. Aleksandr’ın

 

büyük 



reformlarından (1855-66) itibaren tersine döndü. Bilimde, yargıda, sanayide, maliyede, 

altyapıda (demir yolları, limanlar vs), yerel idarelerde vb. ortaya çıkan yeni istihdam 

olanakları parlak gençleri cezbetmeye başladı. Edebiyat artık ayrıcalıklı konumunu 

kaybetmişti. Bu nedenle Rus romanı 1880’lerin başından itibaren düşüşe geçti. Üstelik eski 

nesil sahneyi terk etmeye başlamıştı. Tolstoy 1879 yılından itibaren ruhsal bunalıma girdi,  

Dostoyevski 1881 de, Turgenyev 1883 de öldü. Realist Rus romanının altın çağı artık sona 

ermişti. 1840’larda ve 1850’lerde doğan yeni neslin arasından 1820’lerde doğan babalarının 



 

51

yerlerini dolduracak yetenekler artık çıkmıyordu. Ama Belinski’nin söylediği gibi, Rus 



edebiyatında her an yeni bir yetenek göz kamaştırıcı bir ışıkla aniden parlayailirdi. Bu yetenek 

kısa anlatının eşsiz ustası Anton Pavloviç Çehov (1860-1904) olacaktı. 1880’lerin ortalarından 

itibaren bayrağı devralan Çehov, Rus ve dünya edebiyatseverlerine öykünün en güzel 

örneklerini, Altıncı Koğuş’u, Sıkıcı Bir Hikaye’yi, Mujikler’i, Hayatım’ı, Step’i ve daha nice 

yüzlercesini armağan edecekti. Bir kaç paragrafta okuyucuyu içine çeken büyüleyici bir lirik 

atmosfer yaratma yeteneği ile ünlü Çehov’un uçsuz bucaksız Rusya coğrafyasını andıran 

engin edebiyat dünyasında, her meslekten, her sınıftan insanıyla, stepi, kırı, köyü ve kentiyle, 

kadını, erkeği, çocuğu, hatta atı, köpeği ile tüm bir Rusyanın resmi geçidini izleyecektik.  

 

EK-1:  


19. yüzyılın başlarında faaliyet gösteren başlıca edebiyat topluluk (çevre) ve cemiyetleri 

(Kaynak: Tosi, 2006,  s. 102):

 

1800-1810:  



  Drujeskoe literaturnoe obşestvo (Edebiyat dostluk cemiyeti) 

  Volnoe obşestvo lyubiteley slovestnosti, nauk i khudojestva (Özgür edebiyat, 

sanat ve bilim sevenler cemiyeti –topluluğu -) 

  Obşestvo istorii i drevnostey rossiyskikh (Rus tarih ve eski uygarlıklar cemiyeti 

– topluluğu) 

  Senato İunker okulu edebiyat çevresi (krujok) 

  P.I. Salikov edebiyat çevresi (krujok) 

  N.M. Muravyev edebiyat çevresi (krujok) 

  Birinci Pedagoji Enstitüsü Yardımseverlik Fonu edebiyat çevresi (krujok) 

  A.P.Benitski edebiyat çevresi (krujok) 

 

1810-1820: 



 

  Obşestvo lyubiteley rossiyskoy slovestnosti (Rus edebiyatı sevenler cemiyeti – 

             topluluğu) 

  Obşestvo slovestnosti i premudrosti (Edebiyat ve eğitim cemiyeti – topluluğu-) 

  Obşestvo lyubiteley oteçestvennoy slovesnosti (Anayurt edebiyatı sevenler 

cemiyeti) 

  Moskovskoe obşestvo istorii i drevnostey rossiyskikh (Moskova tarih ve eski  

             uygarlıklar cemiyeti) 

  Beseda lyubiteley rossiyskovo  slova (Rus söz sanatını sevenler sohbeti) 

  Tsarskoe Selo öğrencileri edebiyat çevresi (krujok) 

  E. Engelgardt çevresi 



 

52

  Volnoe obşestvo lyubiteley rossiyskoy slovestnosti (Özgür rus edebiyatı 



sevenler  cemiyeti –topluluğu -) 

  Arzamas 

  F. P. Şakhovskoy çevresi 

  A. Şakhovskoy çevresi  

  P. A. Katenin çevresi 

  N. Turgenyev çevresi 

  Zelenaya Lampa (Yeşil lamba) 

 

EK-2: Realist Rus Romanının Altın Çağı (1855-1880) Yazarları ve Başlıca eserleri 



Aleksandr İ. Gertsen 

(Herzen, 1812-70) 

 

 

 



İvan S. Turgenyev       

(1818-83) 

 

İvan A. Gonçarov             



(1812-1891) 

 

Nikolay A. Nekrasov  



(1821-1878) 

 

 



 

Sergey T. Aksakov      

(1791-1859) 

Nikolay G. Çernişevski 

(1828-89) 

 

Aleksey F. Pisemski    



(1821-81) 

 

Aleksandr N. Ostrovski 



(1823-86) 

 

Anavatan Notları dergisinde felsefe yazıları (Doğa İncelemeleri Mektupları, 1844-46), 



Suçlu Kim? (roman, 1845-6). Politik göçmenlik dönemi (1847-70):  Öteki Kıyıdan 

(1850), Rusyada Devrimci Fikirlerin  Gelişimi Üzerine (1851), Kutup Yıldızı almanakları 

(1855), Çan dergisi (Ogaröv ile birlikte, 1857-67), Geçmiş Olaylar ve Düşünceler 

(Bıloye i dumı, anılar, 1852-68).  

 

Bir Avcının Notları (1847-52), Lüzumsuz Adamın Günlüğü (1850),  Rudin (1856),  Asya 



(Öykü, 1858), Aristokrat Yuva (Dvoryanskoe gnezdo, 1859), İlk Aşk (Öykü, 1860),  

Arifesinde (1860),  Babalar ve Çocukları (1862),  Hayaletler (öykü, 1864), Sis (1867),  

Sürülmemiş Toprak (1877). 

 

Sıradan Bir Öykü (1847), Oblomov’un Rüyası (deneme, 1848-9), Oblomov (1859), 



Uçurum (1869) 

 

Şair, eleştirmen ve dergi yayıncısı (1847-66 Sovremennik’in, 1868-77 Anavatan 



Notları’nın editörü). St. Petersburg Fizyolojisi (almanak, 1845). Romanları: Dünyanın 

Üç Ülkesi (A. Panayev ile birlikte, 1848), Ölü Göl (A. Panayev ile birlikte, 1850). 

Şiirleri: Saşa (1855), Köylü Çocukları,  Rus Kadınları (Dekabrist kocalarının peşinden 

Sibiryaya giden kadınları konu ediyor, 1872), Bir Saatlik Şövelya, Don-Kırmızı Burun 

(Noel Baba’nın rus versiyonu, 1863-4), Rusyada Kim Mutlu Yaşıyor? (1863-77) 

 

Bir Aile Tarihi (Semeynaya khronika, 1856), Anılar (1856), Bagrov’un Torununun 



Çocukluk  Yılları (1858). 

 

Sovremennik’in baş editörü (1856-62). Eserleri: Sanatın Gerçeklikle Estetik İlişkisi 



(1855), Rus Edebiyatı Gogol Dönemi Üzerine Deneme (1856),  Ne Yapmalı ? (Şto 

delat?, 1863),  Giriş (Prolog, 1877).  

 

Boyar Kızı (1847), Miskin (1850), Bin Can (1858), Acı Yazgı (Oyun, 1859), Çalkantılı 



Denizler (1863), Kırklı Yılların İnsanları (1869), Girdap (,1871), Küçük Burjuva (1877). 

 

Realist rus tiyatrosunun kurucusu. Aralarında, Yabancı Değiller, Aramızda Hallederiz 



(1850), Zavallı Gelin (1852), Kazançlı bir Yer (1857), Fırtına (1859), Yoksulluk Ayıp 

Değil (1863) gibi oyunların bulunduğu 47 komedi ve trajedi yazmıştır.  




 

53

Nikolay S. Leskov                      



(1831-95) 

 

 



Mihail Saltıkov-Şçedrin 

(1826-89) 

 

Fyodr M. Dostoyevski 



(1821-81) 

 

 



Lev N. Tolstoy     

(1828-1910) 

 

Bir Köylü Kadının Yaşamı (1863), Çıkmaz Yol (1864), Mtsensk Bölgesinin Lady 



Macbeth’i (1865), Kanlı Bıçaklı (1871), Kilise Mensupları (1872), Mühürlü Melek 

(1873).  

 

1862-64 döneminde Sovremennik, 1868-84 döneminde Anavatan Notları dergisinin 



yayınında görev aldı. Eserleri: Çelişki (1847), Karışık Mesele (1848), Taşra skeçleri 

(Gubernskie oçerki, 1856-7), Bir Kentin Öyküsü (1869-70), Taşkentli Beyefendiler 

(1872-3), Golovlyöv Ailesi (Gospada Golovlyövi, 1880).  

 

Zavallı İnsanlar (1846), İkiz (1846), Beyaz Geceler (1848), Netoçka Nezvanova 



(Bitmemiş roman, 1849), Amcanın Rüyası (1859),  Ölü Evden Notlar (1860-2), Küçük 

Düşürülmüşler ve Hakarete Uğramışlar (1861), Yer Altından Notlar (1864), Suç ve 

Ceza (1866),  Kumarbaz (1866),  Budala (1868),  Cinler (1871-2), Karamazov Kardeşler 

(1879-80), Yazarın Günlüğü (kendi dergisi, 1873-1881).    

 

Çocukluk, Ergenlik ve Gençlik (1852-6), Sevastopal Öyküleri (1855), Bir Pomeşçik’in 



(derebeyi) Sabahı (1856), Kazaklar (1863),  Savaş ve Barış (1863-9),  Anna Karenina 

(1875-7),  İtiraf (1882),  İvan İliç’in Ölümü (1886),  Kreutzer Sonat (1889),  Peder 

Sergey (1898),  Diriliş (1899), Hacı Murat (1896-1904), Balodan Sonra (1903) 

 

 



Kaynaklar: 

Belknap, 



Robert L., 

1997


. “Survey of Russian journals, 1840-1880”, Martinsen (1997) içinde, s. 

91-116.  

Belinski, V. G., 1941. İzbrannie Filosofskie Soçineniya (Seçme Felsefe Yazıları) , OGİZ, 



Gosudarstvennoe İzdatelstvo Politiçeskoy Literaturı, Moskva.  

Belinski, V. G., 1971. Statii i Retsenzii (Makaleler ve Eleştiri Yazıları), Toplu Eserleri (13 cit)’nden 



seçerek yayına hazırlayan: Mark Polyakov, Moskovskiy Raboçiy.  

Bortnes, Jostein, 1992. “The literature of old Russia”, Moser (1992) içinde, s. 1- 44.  



Brooks, Jeffrey, 2003. When Russia Learned to Read, Literacy and Popular Literature, 

1861-1917, Northwestern University Press, Evanston, Illinois.

 



Cornwell, Neil (ed.), 2001. The Routledge Companion to Russian Literature, Routledge, London 

and  N. Y. 

Emerson, Carly, 2008. The Cambridge Introduction to Russian Literature, Cambridge University 



Press, Cambridge, N. Y. 

Offord, Derek 1985. Portraits of Early Russian Liberals, Cambridge University Press, Cambridge, 



N. Y. 

 



 

54



Kuleşov, V. İ., 1989. İstoriya Russkoy Literaturi, X – XX veka (Rus Edebiyatı Tarihi, X – XX 

yüzyıllar),  Moskva, Russkiy Yazık.  

Maguire, Robert A., 1997. “Introduction” to the book Literary Journals in Imperial Russia, 



Martinsen (ed.), s.1.   

Maguire, Robert A., 1997. “Introduction” to the book Literary Journals in Imperial Russia, 



Martinsen (ed.), s.1. 

Marker, 



Gary, 

1997


. “The creation of journals and the profession of letters in the eighteenth 

century”, Martinsen (1997) içinde, s. 11-33.  

Martinsen, Deborah A.(ed.), 1997. Literary Journals in Imperial Russia, Cambridge University 



Press, Cambridge, UK.

 

 



Mersereau Jr., John, 2008. “The nineteenth century: romanticism, 1820-40”, Moser 

(ed., 1992) içinde, s.136-188.

 



Mihailovskiy, N., 1989. Stati o Rrusskoy Literature, XIX – naçala XX veka (Rus edebiyatı 

üzerine makaleler, XIX  yüzyıl – XX yüzyıl başı), Khudojestvennaya Literatura, Leningrad.

 



Mirsky, D. S., 1958 (1926). A History of Russian Literature: From Beginnings to 1900, edited by 



Francis J. Whitfield, Nordhwestern University Press, Evanston, Illinois.

 

 



Moser, Charles A. (ed.), 1992. The Cambridge History of Russian Literature, Revised edition, 

Cambridge University Press. 

Nabokov, Vladimir, 1961. Nikolai Gogol, New Directions Publ. Corp., N.Y.



 

Peace, Richard, 1992. “The nineteenth century: The natural school and its aftermath, 



1840-55”, Moser (ed., 1992) içinde, s.

 



Puşkin, Aleksandr, S.,  1988. Mısli o Literature (Edebiyat Üzerine Düşünceler), Sovremenik, 

Moskva. 


Rayfield, Donald, 2001. “The Golden Age of Russian poetry”, Cornwell (ed., 2001) içinde,            

s. 89-100.  

Serman, İlya, 1992. “The eighteenth century : neoclassicism and the Enlightenment, 



1730-90,”, Moser (1992) içinde, s. 45-91. 

 



Terras,

 Victor,


 1991

. A History of Russian Literature, Yale University Press, New Haven and 

London. 

Todd III, William Mills, 1997. “Periodicals in literary life of the early nineteenth century”, 



Martinsen (ed., 1997) içinde, s. 37-63.  

Tosi, Alessandra, 2006. Waiting for Pushkin: Russian  Fiction in the Reign of   Aleksandr I 



(1801-1825), Rodopi, Amsterdam, N. Y. 

 



 

55



Turgenyev, İ. S., 1984. Soçineniya: Poemi, Povesti i Raskazı, iz “Literaturıh i Jiteyskih 

Vospominaniy (Eserler: Şiir, Uzun Öykü, Öykü ve “Edebiyat ve Günlük Yaşam 

Anıları”ndan Seçmeler), İzdatelstvo “Pravda”, Moskva. 

 

 



 

Yüklə 1,25 Mb.

Dostları ilə paylaş:




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©azkurs.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin