Her sıfırdan zirveye yükselişin hüzünlü
bir öyküsü vardır
Pek çok kitapta başarılı olmak, bir dağa tırmanmaya benzetilir.
Büyük yaşamak vadiden çıkıp, yamaçtan geçip, zirvede otur
maktır. Bazı ruhlar zirveye aittir ama vadide doğar. Bu insanlar
içlerinden kendilerini ait oldukları yere yani zirveye iten bir içgü
düyle yaşarlar.
Bu insanların vadiden zirveye tırmanma serüveninin özeti nasıl
dır? Vadiden zirveye hızlı yükselmek için üzerinizdeki 'ağır
lıklardan' kurtulmakla işe başlarsınız. Yolda önünüzde gidenleri
gerinizde bıraktıkça ilerlediğinizi hissedersiniz. Yükselmek için
zirveye yüzünüzü çevirdiğinizde, çoğu kez vadidekilere sırtınızı
dönersiniz. Bazen dağ sanarak tırmandıklarınızın tepe olduğunu
görürsünüz. Siz yükseldikçe vadidekilerin görüntüsü küçülür.
Yükseldikçe iklim sertleşir, psikolojik sıcaklık düşer. Çevrenizde
daha az 'insan', daha çok -sizin gibi- 'tırmanıcı' görürsünüz.
Tırnaklarınızla kazıyarak yükseldikçe, tırnaklarınızın altına bazı
pislikler dolar!
75
Çıktığınız zirve, daha büyük zirveleri görmenizi sağlar. İçinizde
ki bir ses daha büyük bir başka zirveye tırmanmak için yeniden
vadiye inmenizi söyler, diğer ses itiraz eder: "Bir daha başla
dığın yere dönemezsin!" Vadideki kadar cesur ve gözükara ola
madığınızı görürsünüz, çünkü kaybedecek bir şeyleriniz vardır
artık. Sahip olduklarınızın aslında size sahip olduğunu görürsünüz.
Sonunda tek amacınız 'zirvede kalmak' olur. Sırtınızı zirve
ye, yüzünüzü vadidekilere dönersiniz. Doğa yasasıdır; daima
yüzünüzü döndüğünüz yönde ilerlersiniz!
Zirvede yaşamak yarışmaktır. Her gün unvan maçına çıkmaktır.
Kazandıkça, vizeniz uzatılır. Skor tabelanızdaki rakam kadar
değeriniz vardır. Sonuç almak her şeydir. Burada skor tabelası
tanrısına tapılır! Sükûnet, saadet ve samimiyet vadide kalmıştır.
Zirvelerin tanrısı, huzur değil hareket, saadet değil görkem, samimiyet
değil profesyonellik ister. Geçmişte hafiflemek için vadide bıraktı
ğınız 'ağırlıkların' önemini belki bir gün anlarsınız ama onları
geri almak için kazandıklarınızı kaybetmeyi göze almanız gerekir.
Yine bir gün görürsünüz ki zirveler kişilere mülk değil, devre-
mülktür\ Artık inme vaktiniz gelmiştir. Bir hüzün kaplar içinizi.
Zirvede ölmek şans, ölmeden inmek eğitimdir. En iyi manzarayı
tırmanırken değil, zirveden inerken görürsünüz. Yükselirken sırtınızı
döndüğünüz yaşamı ve insanları inerken yeni bir gözle 'okur
sunuz.' Tırmanırken bilginiz, inerken bilgeliğiniz artar. Sonunda
hayattan aldıklarınızın, verdiklerinizin matematiği biter. Sizden
geriye belki hoş bir ses, belki bir cümle, belki bir imge kalır. Ve
bir iç ses: "Ben hayata oradan baktım! Ait olduğum yerde yaşadım!"
Görkemli başarıların işte böyle hüzünlü bir ritmi vardır.
Vadideki herkes zirveye çıkmak istemeyebilir. Bazıları ista
tistik insan olmayı seçer. Bu insanlar doğdukları zaman Devlet
İstatistik Enstitüsü'ndeki (DİE) görevli yeni doğanlar hanesine
bir çarpı atar. Zamanla evlenirler, evliler hanesine bir çarpı atı
lır. Sonra çocukları olur, o haneye bir çarpı atılır. En sonunda
ölürler, ölenler hanesine bir çarpı atılır. İstatistik insanın varlığı
ya da yokluğu sadece Devlet İstatistik Enstitüsü'nün rakamlarını
76
değiştirir. Kendi hayatlarının dışına taşıp dünyada olumlu ve
güçlü bir iz bırakmadan ölürler. Bu bir seçimdir ve saygı göste
rilmelidir.
Dostları ilə paylaş: |