Richard Henry Tawney (1880-1962)
Birleşik Krallıktı sosyal felsefeci ve tarihçi. Sosyal bilinciyle Londra'nın Doğu Sınırında eğitim
sel sosyal çalışmaya başlayan Tawney hayatını, İşçilerin Eğitimi Derneği
isimli derneğiyle, İşçi
Partisi'yle ve London School of Economlcs'te iktisat tarihi profesörü olarak sosyal yeniden
yapılanmaya adadı.
Tawney'in sosyalizmi, Marksist sınıf sistemiyle bağlantılı olmayıp sıkı bir şekilde Hıristiyan sos
yal ahlâkçılığı içinde kök saldı.
Kapitalizmin düzensizlikleri, denetimsiz para hırsı ve yaygın
maddî eşitsizliğe yol açan bir "ahlâkî ideal" yoksunluğundan kaynaklandı. Sosyalizm projesi,
bu yüzden, sosyal
uyum ve dayanışma için temel sağlayacak bir "ortak kültür" inşa etmekti. Tawney'in önemli çalışmaları şunlardır:
TheAcquisitive Society (Açgözlü Toplum, 1921 ),
Equality (Eşitlik, 1931 ) ve
The Radical Tradition (Radikal Gelenek, 1964).
bi şu inanç üzerine dayanıyordu: Marksizm sosyal ve tarihsel gelişmenin yasalarını ortaya çıkardı;
sosyalizmin zaferi kaçınılmazdı; bunun sebebi Marksizmin daha yüksek bir ahlâkî vizyonu içeriyor
olması değil, sınıf mücadelesinin, sınıfsız bir toplumdan oluşan nihaî bir başarıya kadar art arda ge
len aşamalarla tarihi ilerletecek olmasıydı. M arx’in bilimsel yöntemi
tarihsel materyalizme, insan
düşüncesi ile davranışının hayatın İktisadî koşulları tarafından belirlendiği inancına dayandırıldı.
Sosyal demokratlar Marx ve Engels’in materyalist ve hayli sistematik fikirlerini kabul etmekle kal
mamışlar, aynı zamanda kapitalizmin esas itibariyle ahlâkî bir eleştirisini de yapmışlardır. Kısaca,
sosyalizm, ahlâkî açıdan kapitalizme üstün tutulmuştur; zirâ insanoğlu birbirlerine sevgi, sempati
ve tutku bağlarıyla bağlı olan etik varlıklardır. Bu tür fikirler çoğu kere sosyalizme gözle görülür bir
biçim de ütopik bir nitelik kazandırmıştır.
Etik sosyalizmin altında yatan ahlâkî vizyon, insancıl ve dinî ilkelere dayandırılmıştır. Fransa,
Birleşik Krallık ve diğer milletler topluluğu (
Commonwealth
) üyelerinde sosyalizm, Karl M arx’in
“bilim sel”
amentüsünden daha çok Fourier, Owen ve William M orris’ten (1 8 5 4 -1 8 9 6 ) etkilen
miştir. Sosyalizm de büyük ölçüde Hıristiyanlıktan esinlenmiştir. Örneğin, R. H. Tawney’in çalış
masında 20. Yüzyılda görülen Birleşik Krallıktaki Hıristiyan sosyalizmiyle ilgili uzun-yerleşik bir
gelenek vardır. İngiliz sosyalizmine ilham veren Hıristiyan etiği, evrensel kardeşliğe, bütün bireyle
re Tanrı’nın yaratıkları olarak gösterilmesi gereken saygıya “Komşuyu kendiniz gibi seveceksiniz!”
emrinde karşımıza çıkan ilkeye dayanır.
The Acquisitive Society
(Açgözlü Toplum,
1921) kitabında
Tawney, düzenlenmemiş kapitalizmi mahkûm etti; zirâ bu tür bir kapitalizm, bir “müşterek in
sanlık” inancından daha çok “tamahkârlık gün ah ıyla yürütülür.
Equality
(
Eşitlik,
[1 9 3 1 ] 1969)
kitabında ise Tawney, İngiliz sınıf sistemini “özellikle Hıristiyanlar için iğrenç” olduğu gerekçesiyle
eleştirdi ve sosyal eşitsizlikte hatırı sayılır ölçüde bir düşüşü talep etti.
Bu türden dinî ilham, özellikle Lâtin Amerika’da pek çok gelişmekte olan Katolik dünya dev
letini etkilemiş olan özgürleşme teolojisine ilişkin fikirlerde de karşımıza çıkmaktadır. Lâtin Ame
rika’daki baskıcı rejimlere yıllarca destek sağladıktan sonra Medellin, Kolombiya’da toplanan Roma
Katolik piskoposları 1968 yılında “yoksullar için öncelikli tercih”i deklare etti. Din adamları sınıfının
dinî sorumlulukları dar bir şekilde dinî olanın ötesine genişleyecek ve sıradan insanın sosyal ve siyasî
mücadelesini içerecek bir biçimde görülmeye başlandı. Papa II. Jean Paul ve Vatikan’ın kınamasına
rağmen Lâtin Amerikanın pek çok bölgesindeki radikal papazlar, yoksulluğa ve siyasî baskıya karşı
kampanya yürüttüler ve bazen sosyalist devrimci hareketleri bile desteklediler. Aynı şekilde Kuzey
Afrika’nın, O rta Doğunun ve Asya’nın, çoğunluğu Müslüman olan ülkelerindeki sosyalist hareket
ler, dinden ilham almışlardır. İslâm, sosyal adâlet, yardımseverlik ve işbirliği ilkelerini öğütlemesi ve
özellikle tefeciliği veya vurgunculuğu yasaklaması anlamında sosyalizmle bağlantılıdır.
Bununla birlikte ahlâkî ve dinî ilkelerin lehinde bilimsel tahlilin bir kenara bırakmasıyla sos
yal demokrasi, sosyalizmin teorik temelini zayıflattı. Sosyal demokrasi,
esas itibariyle, toplumdaki
zenginliğin âdil veya hakça dağıtımı mefhumuyla ilişkilendirilmiştir. Bu, sosyal demokrasinin çok
ça vurgulanan ilkesinde, daha fazla eşitliğe bağlılığa işaret eden sosyal adâlette, ve [başkalarına]
ihtimam gösterme ve merhamet etme gibi değerlerde karşımıza çıkar.
Sosyal demokrasi, sonuç
itibariyle, eşitliğin genişletilmesine ve zenginliğin kolektif sahipliğinin genişletilmesine dönük sos
yal kanat bir bağlılıktan liberalizmin veya muhafazakârlığın belirli şekillerinden ayırt edilemeyecek
olan piyasa verimliliği ve bireysel özgüven ihtiyacını kabul eden sağ kanat bir sosyal demokrat an
layışına kadar giden geniş bir tayfta büyük bir alanı içine alır hâle geldi.
Yine de sosyal demokrasiye,
genellikle bizzat kapitalizmin yeniden incelemesini ve sosyalizm amacının yeniden tanımlanması
nı da içeren teorik bir temel kazandırmaya dönük çabalar olmuştur.
Dostları ilə paylaş: