107 . Ailede akrabalığın rolü Akrabalık, bireyleri, kan bağları, evlilik ya da evlat edinme yoluyla birbirine bağlayan bir ilişkidir. Akrabalık ilişkilerinde, tanım gereği evlilik ve aile söz konusu olsa da, bu kurumlardan çok daha geniş kapsamlıdır. Çağcıl toplumların büyük bölümünde dolaysız ailenin kapsamını aşan pek az toplumsal yükümlülük olsa da, öteki pek ç ok kültürde akrabalık, toplum yaşamının çoğu yönü için esastır. Akrabalık sistemleri, soy ve evlilik yoluyla kurulmuş ve kültürel olarak kabul edilmiş temel bir toplumsal ilişkiler ağıdır. Dünyada çeşitli akrabalık sistemleri vardır. Bu sistemler akrabaların birbirlerine karşı konumlarını, rol ve statülerini ve bunlara bağlı olarak karşılıklı sorumluluk ve beklentilerini belirler. 108 .Önyargılı ne demektir Önyargı[1] ya da ön yargı[2], bir kimse veya bir şeyle ilgili olarak belirli şart, olay ve görüntüle re dayanarak önceden edinilmiş olumlu veya olumsuz yargı, peşin yargı, peşin hüküm, peşin fikir. Önyargı, genel ve özel kullanımlarında bir taraf tutma biçimidir. Bir ideolojik fikri veya bakış açısını koşulsuz desteklemek anlamında kullanılır. Önyargı, ha lk
arasında genellikle bir kişinin kararlarının ağırlıklı bir şekilde tek taraflı olarak ortaya çıkmasında kullanılmaktadır. Gene halk arasında önyargı, bir kişinin kararlarının nesnel olmayıp öznel olduğunu ifade etmek için kullanılmaktadır. Önyargı bir kişinin kararlarını alırken nesnel değerleri kullanmadığını iddia etmez. Kısaca kişinin yargılarını oluşturan değerler bütünlüğüne karşı bir söylem getirmektedir. Önyargılı kişinin kullandığı (sayısından bağımsız) olguların diğer olgularla (kişinin kullanmadığı veya kabul etmediği) karşılaştırıldığında kişi tarafından atanan değerlerin doğru (kapsamı, içeriği anlamında) olmaması sonucunda ortaya çıkmaktadır. Einstein'ın önyargıya ilişkin bir sözü bulunmaktadır: "İnsanların önyargılarını parçalamak, bir atomu parçalamaktan daha zordur." Önyargılar bizim sonraki kararlarımızı temelden şekillendirmesi açısından düşüncelerimizde etkin bir rol oynuyor. Bir başka deyişle, önyargılar, bizim düşüncelerimizin sınırlarını çiziyor. Ayrıca geçmişte edindiğimiz deneyimler de bu önyargıları temellendirmemiz de etkili oluyor. Bundan dolayı yaptığımız yorumları zeka, yaratıcılık, kapsamlı ve özgürce düşünme yerine önyargılarımızın bizim zihnimize çizdiği çerçeveler belirliyor ve insanın yanlış hükümlere varmasına sebep olurken, üretken fikirlere ulaşmasını engelliyor. Günümüzde bu duvarları yıkabilmek için eğitimde eleştirel düşünme ve özgürce yorumlama üstünde duruluyor. Çoğu insan belli başlı önyargılarını yıksa da, insanlar hakkındaki bazen haklı bazen haksız saplantılarınd an kendini kurtaramıyor. Etrafındaki insanlar hakkında bu şöyle giyinmiş o zaman şu şekilde düşünüyordur gibi çıkarımlarda bulunuyor o insanların kendisini ifade etmesini beklemeden ya da önyargılarına saplanıp karşısındakinin düşüncelerini önemsemeden hük ümler veriyor. “Gözlerimi siyaha boyadım diye dinsiz muamelesi gördüm. İnsanlar kalplerini siyaha boyamış kimin umrunda?” sözleriyle aslında Hayko Cepkin de insanların zihinlerindeki önyargılara sitem ediyordu. Unutmamamız lazım ki önyargılarımız sadece bi zim at gözlüklerimizdir onları çıkarıp atmadıkça dünya hakkında, çevremizdeki insanlar hakkında, olaylar hakkında doğru ve tarafsız bir görüş yakalayamız, kaybeden yine biz oluruz.