yoğun insan yaşamının bulunduğu şehirlerde insan yaşamı olumsuz olarak etkilenmeye başlamıştır. Bu sorunlara çözüm bulmak için de çevre kirliliğini, başta azaltıcı daha sonra da önleyici girişimler hız kazanmaya başlamıştır. Peki, çevreyi başta biz insanl ar ve diğer canlılar için korumak zorundaysak, o zaman kimden korumak zorundayız. Cevap basit, maalesef yine biz “İnsanlardan”. Yani, yaşanabilir bir çevre kavramı aslında başta biz insanlar için geçerlidir. Eğer insan varlığı dünyada olmasa ve diğer canlılar gezegenimizde yaşamaya devam ettiği varsayılsa, herhangi bir kirlilik oluşumundan söz etmek mümkün olmayacaktır. Çünkü sadece bizler doğadaki yapıya müdahale eden, doğal kaynakları kendi ihtiyacımız için kaynak olarak kullanıp işleyen, yeni ürünler üre ten ve kendine has yaşam ortamları oluşturan varlıklarız. Yani, acı olan gezegeni kirleten de biziz ve onu yine bizden korumak zorundan olan da... Aslında yukarıda bahsettiğimiz basit fakat temel kavram, uygulaması çok da kolay olan bir durum da değildir. Ülkeler bazında üst yönetimlerin alacağı tedbirler ve kurallar doğrultusunda ortaya konması ve üstten alta yayılan bir bilinçlenme ile uygulanması gerekmektedir. Kirliliğin artması ile birlikte geçtiğimiz yüzyıl ortasından itibaren uluslararası antlaşmalar imzalanmış ve yerel hükümetler bazında da yasal düzenlemeler ile pek çok aksiyon alınmıştır. Ancak bunların yeterli olmadığı da kesindir. Özetle bizlere düşen, her bir dünya misafiri olarak kirliliğin sadece fabrikaların veya şehirlerin olduğu bölgelerde kalmayıp; soluduğumuz hava, içtiğimiz su, yüzdüğümüz deniz ve nimetlerinden faydalandığımız toprağı kirlettiği ve bu ortamların birbiri ile bağlantılı olduğu bilincinin yerleşmesidir. O zaman elimizdeki bir küçük çöpü yere atmaktan vazgeçeriz ya da ihtiyac ımız olmayan ürünleri almayarak israftan. İşletmelerimizin çevreyi kirletirken aslında atılan
şeyin kirlilik yerine, üretimde kullandığımız hammaddeler olduğu bilinci de çok hızlı oturacaktır. 15.Turizm Turizm ya da gezim, dinlenmek, eğlenmek, görmek ve tanımak gibi amaçlarla yapılan geziler ve bir ülkeye veya bir bölgeye gezmen (turist) çekmek için alınan ekonomik, kültürel, teknik önlemlerin, yapılan çalışmaların tümüdür. Turistik gezi, insanların sadece bir yerden bir yere gitmesi değil kültü rel, ekonomik ve toplumsal olarak da iletişim içinde olmalarıdır. Turizm sayesinde insanlar hem diğer ülkelerin, hem kendi ülkelerinde yaşadıkları bölgenin dışındaki güzelliklerin, hem de geçmişte yaşamış olan insanların bırakmış oldukları kültürel mirasın farkına vararak, gelecek kuşaklara daha yaşanılabilir bir dünya bırakmanın gerekliliğine inanarak hayata farklı açılardan bakabilirler. Turistler gittikleri ülke ya da bölgede gördükleri yerler karşılığında o yöre halkına para kazandırırlar. Yani turizm z iyaret edilen ülke ve bölgenin ekonomisine büyük bir maddi katkı sağlar. Turizm açısından Türkiye'ye en çok Antalya ve Bodrum gelir kazandırır. Turizm sözcüğü ilkin 21. yüzyılda bazı İngilizlerin Avrupa'ya yaptığı yolculuklar için kullanılmıştır. II. Dünya Savaşı'ndan sonra bu eylem, dünya