“İşte benden istediğiniz, benim de
size sunmaya söz verdiğim şey,” dedi.
Kontun elinden kaşığı alan Morrel, “Teşekkür ederim Kont,” dedi. “Valentine’in yanına gittiğimde ona,
sizin ne kadar iyi bir dost olduğunuzu anlatacağım.”
Genç adam bir an bile tereddüt etmeden kaşığı ağzına götürdü. Kont, Morrel’in karşısındaki karanlık
bir köşeye oturmuş, onu izlemekteydi. Genç adam Kont’un gözlerinden başka bir şey görmüyordu; birden
içini bir hüzün kapladı.
“Dostum, galiba ölüyorum,” dedi.
Kont’un gülümsediğini görür gibi oldu. Sonra da ani bir nöbetle sarsıldı. Kont’a elini uzatmaya çalıştı,
ama sanki bütün bedeni katılaşmıştı.
Bir şeyler söylemek istiyordu, ama dili, ağır bir taşmışçasına ağzında
kıpırtısız bir halde duruyordu. Farkında olmadan gözleri kapanmaya başladı, ama gözkapaklarının
aralığından, karanlığa rağmen, tanıdığı birini görür gibi oldu. Melek gibi duru gülümsemesiyle inanılmaz
güzellikte bir kadın kendisine yaklaşıyordu.
“Valentine! Valentine!” diye bağırmak istiyordu Morrel, ama titreyen dudaklarından en ufak bir ses
çıkmıyordu.
“Size sesleniyor,” dedi Kont. “Bu genç adamı asla terk etmemelisiniz hanımefendi, çünkü o size
kavuşmak için ölümü seçti.”
“Ah, evet, evet, biliyorum! Size çok teşekkür ederim Kontum!” dedi genç kız. “Minnetimin
içtenliğinden kuşkulanıyorsanız, sevgili kardeşim Hayde’ye sorun; Fransa’dan ayrıldığımızdan beri beni
yalnız bırakmayıp bu mutlu günü görmemi sağlayan Hayde’ye…”
“Hayde’yi seviyor musunuz?”
“Bütün kalbimle.”
“O halde sizden benim için bir şey yapmanızı isteyeceğim,
Valentine,” dedi Kont.
“Ne isterseniz,” dedi genç kız.
“Madem Hayde’yi kardeşiniz gibi seviyorsunuz, o halde ona gerçek bir kardeş gibi davranın. Morrel’le
birlikte onu koruyun, çünkü bundan sonra yalnız olacak.”
“Yalnız mı?” dedi kapıdaki bir ses. “Neden?”
Kont arkasına döndü. Hayde, yüzü solmuş bir halde kıpırdamadan kapıda duruyordu.
“Yarından başlayarak özgür olacaksın kızım,” dedi Kont. “Kendi yazgımın seninkini de gölgelemesine
izin vermeyeceğim. Bundan sonra babanın adını taşıyacak, bir prensin kızına yaraşır bir yaşam
süreceksin.”
“Demek beni terk ediyorsunuz…” dedi Hayde titreyen bir sesle.
“Hayde! Hayde! Henüz çok gençsin. Beni unutup mutlu olabilirsin!”
“Öyle olsun!” dedi Hayde. “Emirleriniz yerine getirilecektir Kontum. Sizi unutacak, mutlu olacağım!”
Genç kızın sesindeki ifadeyi yakalayan Kont bir an kararsız kaldı.
“Tanrım!” diye bağırdı. “Yoksa kuşkularım doğru mu? Hayde, benimle yaşamak seni mutlu eder mi?”
“Benim için güzelleştirdiğiniz yaşamı
çok seviyorum, sizden ayrılmak benim için ölümle eş.”
“Yani seni terk edecek olursam…”
“Evet Kontum, ölürüm.”
“Beni seviyor musun?”
“Ah Valentine, kendisini sevip sevmediğimi soruyor! Lütfen ona Maximilian’ı sevip sevmediğini söyler
misin!”
Kont kalbinin delicesine çarptığını hissetti; kollarını uzatıp kendisine koşan Hayde’ye sarıldı.
“Evet! Evet, sizi seviyorum!” dedi genç kız. “Babamı, kardeşimi, kocamı sever gibi… Kendi yaşamımı
sever gibi seviyorum sizi!”
“O halde meleğim, her şey senin istediğin gibi olacak,” dedi Kont. “Kendimi cezalandırmaya
çalışıyordum, ama Tanrı beni bağışladı. Beni sev Hayde! Kim
bilir belki senin sevgin, anımsamak
istemediğim geçmişi unutmama yardımcı olur. Gel Hayde!”
Kont genç kızı kollarının arasına alıp Valentine’in elini sıktıktan sonra, ikisi birlikte çıktılar.
Aradan bir saat geçmişti. Valentine hâlâ Morrel’in başında oturuyordu. Sonunda genç adamın
dudaklarının hafifçe aralandığını, bütün bedeninin, yaşama dönmenin göstergesi olan bir titremeyle
sarsıldığını gördü. En sonunda da Morrel’in gözleri açıldı.
“Ah, hâlâ yaşıyorum!” diye bağırdı Morrel umutsuzluk içinde. “Kont beni aldattı.” Masaya doğru
uzanarak eline bir bıçak aldı.
“Sevgilim!” dedi Valentine her zamanki tatlı gülümseyişiyle. “Uyan ve bana bak!”
Morrel gördüğü şeyin bir yanılsama olduğunu sanıp korkuyla ürpererek dizleri üzerine çöktü.
Ertesi sabah Valentine ile Morrel kol kola girmiş, sahilde yürüyorlardı. Valentine genç adama Monte
Cristo’nun, kendisini ölü gibi göstererek nasıl kurtardığını anlatıyordu. Bir süre sonra kayaların arasında
yanlarına gelmek için izin verilmesini bekleyen birini gördüler.
“Bu Jacopo,” dedi Valentine, “geminin kaptanı.” Sonra kaptana yaklaşmasını işaret etti.
“Bize söyleyecek bir şeyiniz mi var?” diye sordu Morrel.
“Kont’tan size bir mektup var.”
“Kont’tan mı!” diye bağırdı her ikisi de.
Morrel mektubu açıp okumaya başladı:
Dostları ilə paylaş: