29-ANKEBUT:
1- Elif, Lâm, Mîm.
2- İnsanlar, imtihandan geçirilmeden, sadece "İman ettik"
demeleriyle bırakılıvereceklerini mi sandılar?
3- Andolsun ki, biz onlardan öncekileri de imtihandan
geçirmişizdir. Elbette Allah, doğruları ortaya çıkaracak,
yalancıları da mutlaka ortaya koyacaktır.
4- Yoksa kötülükleri yapanlar bizden kaçabileceklerini mi
sandılar? Ne kadar kötü (ve yanlış) hüküm veriyorlar!
5- Her kim Allah'a kavuşmayı umuyorsa bilsin ki, Allah'ın
tayin ettiği o vakit elbette gelecektir. O her şeyi işiten ve
bilendir.
6- Cihad eden ancak kendisi için cihad etmiş olur.
Şüphesiz Allah, âlemlerden müstağnidir.
7- İman edip iyi işler yapanların kötülüklerini elbette
örteriz ve onlara, yaptıklarının daha güzeli ile karşılık veririz.
8- Biz insana, ana babasına iyi davranmasını tavsiye
etmişizdir. Eğer onlar, seni, hakkında bilgin olmayan bir şeyi
(körü körüne) bana ortak koşman için zorlarlarsa, onlara
itaat etme. Dönüşünüz ancak banadır. O zaman, size yapmış
olduklarınızı haber vereceğim.
9- İman edip iyi işler yapanları, muhakkak salihler
(zümresi) içine katarız.
10- İnsanlardan kimi vardır ki, "Allah'a inandık" der; fakat
Allah uğrunda eziyete uğratıldığı zaman, insanların
işkencesini Allah'ın azabı gibi tutar. Halbuki Rabbinden bir
yardım gelecek olsa, mutlaka, "Doğrusu biz de sizinle
beraberdik" derler. Acaba Allah, herkesin kalbindekileri en iyi
bilen değil midir?
11- Allah, elbette (O'na gönülden) iman edenleri de, iki
yüzlüleri de bilir.
12- Kâfirler, iman edenlere, "Bizim yolumuza uyun, sizin
günahlarınızı biz yüklenelim" derler. Halbuki onların hiçbir
günahını yüklenecek değillerdir. Gerçekte onlar, kesinlikle
yalan söylemektedirler.
13- (Fakat gerçek şu ki) elbette kendi yüklerini, kendi
yükleriyle birlikte nice yükleri (başkalarını saptırmanın
vebalini) taşıyacaklar ve uydurup durdukları şeylerden
kıyamet günü mutlaka sorguya çekileceklerdir.
14- Andolsun ki Nuh'u kendi kavmine gönderdik de, o
dokuz yüz elli yıl onların arasında kaldı. Sonunda, onlar
zulümlerini sürdürürken tufan kendilerini yakalayıverdi.
15- Fakat biz onu ve gemidekileri kurtardık ve bunu
âlemlere bir ibret yaptık.
16- İbrahim'i de gönderdik. O kavmine şöyle demişti:
"Allah'a kulluk edin, O'na karşı gelmekten sakının. Eğer
bilmiş olsanız bu sizin için daha hayırlıdır."
17- "Siz Allah'ı bırakıp sadece birtakım putlara tapıyor,
asılsız sözler uyduruyorsunuz. Bilmelisiniz ki, Allah'ı bırakıp
da taptıklarınız, size rızık veremezler. O halde rızkı Allah
katında arayın. O'na kulluk edin. Ancak O'na
döndürüleceksiniz."
18- Eğer (size tebliğ edileni) yalan sayarsanız, bilin ki
sizden önceki birçok milletler de yalan saymışlardı.
Peygambere düşen yalnız açık bir tebliğdir.
19- Allah'ın mahlukunu ilk baştan nasıl yarattığını, sonra
bunu tekrarladığını görmediler mi? Şüphesiz bu, Allah'a göre
kolaydır.
20- De ki: "Yeryüzünde gezip dolaşın da, Allah ilk baştan
nasıl yaratmış bakın. İşte Allah bundan sonra (aynı şekilde)
ahiret hayatını da yaratacaktır." Gerçekten Allah her şeye
kadirdir.
21- O, dilediğine azab eder, dilediğine rahmet eder.
Ancak O'na döndürüleceksiniz.
22- Siz ne yeryüzünde, ne de gökte (Allah'ı) aciz
bırakamazsınız. Allah'tan başka bir dost ve yardımcı da
bulamazsınız.
23- Allah'ın âyetlerini ve O'na kavuşmayı inkâr edenler
var ya, işte onlar benim rahmetimden ümitlerini kesmişlerdir
ve onlar için acıklı bir azab vardır.
24- Kavminin (İbrahim'e) cevabı ise, "Onu öldürün, yahut
yakın!" demelerinden ibaret oldu. Ama Allah onu ateşten
kurtardı. Doğrusu bunda, iman eden bir kavim için ibretler
vardır.
25- (İbrahim onlara) dedi ki: "Siz, sırf aranızdaki dünya
hayatına has muhabbet uğruna Allah'ı bırakıp birtakım
putlar edindiniz. Sonra kıyamet günü (geldiğinde) ise,
kiminiz kiminizi tanımayacak, kiminiz kiminizi
lanetleyecektir. Varacağınız yer cehennemdir. Ve hiç
yardımcınız da yoktur."
26- Bunun üzerine ona sadece Lut iman etti. (İbrahim) de
dedi ki: "Ben Rabbime hicret edeceğim. Şüphe yok ki O çok
güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir."
27- O'na İshak ve Yakub'u bağışladık. Peygamberliği ve
kitapları, onun soyundan gelenlere verdik. Onu dünyada
mükafatlandırdık. Şüphesiz o, ahirette de salihler
(zümresin)dendir.
28- Lut'u da gönderdik. O kavmine demişti ki: "Gerçekten
siz, daha önce hiçbir milletin yapmadığı bir hayasızlığı
yapıyorsunuz!"
29- "(Bu ilâhî ikazdan sonra) siz, ille de erkeklere
yaklaşacak, yol kesecek ve toplantılarınızda edepsizlik
yapacak mısınız?" Kavminin cevabı ise, şöyle demelerinden
ibaret oldu: "Doğru söyleyenlerden isen Allah'ın azabını getir
bize!"
30- (Lut:) "Ey Rabbim! Şu fesatçılar güruhuna karşı bana
yardım eyle" dedi.
31- Elçilerimiz İbrahim'e (iki oğul vereceğimize dair)
müjdeyi getirdiklerinde şöyle dediler: "Biz bu memleket
halkını helak edeceğiz. Çünkü oranın halkı zalim
kimselerdir."
32- (İbrahim) dedi ki: "Ama orada Lut var!" Şöyle cevap
verdiler: "Biz orada kimlerin bulunduğunu çok iyi biliyoruz.
Onu ve ailesini elbette kurtaracağız. Yalnız karısı müstesna;
o geride (azabda) kalacaklar arasındadır. "
32- (İbrahim) dedi ki: "Ama orada Lut var!" Şöyle cevap
verdiler: "Biz orada kimlerin bulunduğunu çok iyi biliyoruz.
Onu ve ailesini elbette kurtaracağız. Yalnız karısı müstesna;
o geride (azabda) kalacaklar arasındadır. "
33- Elçilerimiz Lut'a gelince, onlar hakkında tasalandı. Ve
onlar(ı düşünmesi) sebebiyle takatten düştü. O'na: "Korkma,
tasalanma! Çünkü biz seni de, aileni de kurtaracağız. Yalnız
(azabda) kalacaklar arasında bulunan karın müstesna"
dediler.
34- "Biz şüphesiz bu memleket halkının üzerine, yoldan
çıkmalarına karşılık (feci) bir azab indireceğiz."(dediler).
35- Andolsun ki biz, aklını kullanacak bir kavim için
oradan apaçık bir ibret nişanesi bırakmışızdır.
36- Medyen'e de kardeşleri Şuayb'ı gönderdik ve Şuayb,
"Ey kavmim! Allah'a kulluk edin, ahiret gününe ümit
bağlayın, yeryüzünde bozgunculuk yaparak karışıklık
çıkarmayın!" dedi.
37- Fakat onu yalancılıkla itham ettiler. Derken,
kendilerini bir sarsıntı yakalayıverdi ve yurtlarında diz üstü
çökekaldılar.
38- Ad ve Semud'u da (helak ediverdik). Sizin için,
(onların başına nelerin geldiği) oturdukları yerlerden apaçık
anlaşılmaktadır. Şeytan onlara yaptıkları işleri güzel gösterip
onları doğru yoldan çıkardı. Oysa bakıp görebilecek
durumdaydılar.
39- Karun'u, Firavun'u ve Hâmân'ı da (helak ettik).
Andolsun ki, Musa onlara apaçık deliller getirmişti de onlar
yeryüzünde büyüklük taslamışlardı. Halbuki (azabımızı aşıp )
geçebilecek değillerdi.
40- Nitekim onlardan herbirini günahları sebebiyle suç
üstü yakaladık: Kiminin üzerine taşlar savuran rüzgarlar
gönderdik, kimini korkunç bir ses yakaladı, kimini yerin
dibine geçirdik, kimini de suda boğduk. Allah onlara
zulmetmiyor, asıl onlar kendilerine yazık ediyorlardı.
41- Allah'tan başka dost edinenlerin durumu, kendine
yuva yapan örümceğin durumu gibidir. Halbuki, evlerin en
çürüğü şüphesiz örümcek yuvasıdır. Keşke bilselerdi.
42- Allah, onların kendisini bırakıpta hangi şeye
yalvardıklarını şüphesiz ki bilir. O mutlak güç ve hikmet
sahibidir.
43- İşte biz bu temsilleri insanlar için getiriyoruz; fakat
onları ancak bilenler düşünüp anlayabilir.
44- Allah gökleri ve yeri hak olarak yarattı. Şüphesiz
bunda, iman edenler için bir nişane bulunmaktadır.
45- Sana vahyedilen Kitabı oku ve namazı kıl. Muhakkak
ki namaz hayasızlıktan ve kötülükten alıkoyar. Allah'ı anmak
elbette en büyük ibadettir. Allah yaptıklarınızı bilir.
46- İçlerinden zulmedenleri bir yana, ehl-i kitapla ancak,
en güzel yoldan
mücadele edin ve deyin ki: "Bize indirilene de, size
indirilene de iman ettik. Bizim ilâhımız da, sizin ilâhınız da
birdir ve biz O'na teslim olmuşuzdur."
47- (Resulüm!) İşte sana (önceki kitapları tasdik eden) bu
kitabı indirdik. Onun için, kendilerine kitap verdiklerimiz ona
iman ediyorlar. Şunlardan da ona iman eden nice kimseler
vardır. Ayetlerimizi ancak kâfirler bile bile inkâr eder.
48- Sen bundan önce, ne bir yazı okur, ne de elinle onu
yazardın. Öyle olsaydı, batıla uyanlar kuşku duyarlardı.
49- Hayır, o (Kur'ân), kendilerine ilim verilenlerin
sinelerinde (yer eden) apaçık âyetlerdir. Ayetlerimizi ancak
ve ancak zalimler bile bile inkâr eder.
50- "Ona Rabbinden (başkaca) mucize indirilmeli değil
miydi?" derler. Cevaben de ki: "Mucizeler ancak Allah'ın
katındadır. Ben ise sadece apaçık bir uyarıcıyım."
51- Sana indirdiğimiz ve onlara okunmakta olan kitap,
kendilerine yetmedi mi? Bunda iman edecek bir kavim için
elbette bir rahmet ve öğüt vardır.
51- Sana indirdiğimiz ve onlara okunmakta olan kitap,
kendilerine yetmedi mi? Bunda iman edecek bir kavim için
elbette bir rahmet ve öğüt vardır.
52- De ki: Benimle sizin aranızda şahit olarak Allah yeter.
O, göklerde ve yerde ne varsa bilir. Batıla inanıp inkâr
edenler var ya, işte ziyana uğrayacaklar onlardır.
53- Senden azabı çarçabuk (getirmeni) istiyorlar. Eğer
önceden tayin edilmiş bir vade olmasaydı, azab elbette
onlara gelip çatmıştı. Fakat yine de, hiç farkına varmadıkları
bir sırada o kendilerine mutlaka gelecektir.
54- (Evet) senden azabı çarçabuk (getirmeni) istiyorlar.
Halbuki cehennem, hiç şüpheleri olmasın, kâfirleri
kuşatacaktır.
55- O günde azap, onları hem üstlerinden, hem
ayaklarının altından saracak ve Allah (onlara),
"Yaptıklarınızın cezasını tadın!" diyecektir.
56- Ey iman eden kullarım! Şüphesiz benim yarattığım
yeryüzü geniştir. O halde yalnız bana kulluk edin.
57- Her can ölümü tadacaktır. Sonunda bize
döndürüleceksiniz.
58- İman edip güzel işler yapanları, (evet) muhakkak ki
onları, altlarından ırmaklar akan ve içinde ebedî kalacakları
cennet köşklerine yerleştireceğiz. (Böyle iyi) işler yapanların
mükafatı ne güzeldir!
59- Ki onlar, sabretmiş olup yalnız Rablerine güvenip
dayanmaktadırlar.
60- Nice hayvanlar var ki, rızkını (biriktirip yanında)
taşımıyor. Çünkü onların da, sizin de rızkınızı Allah veriyor. O,
her şeyi işitir ve bilir.
61- Andolsun ki onlara, "Gökleri ve yeri yaratan, güneşi
ve ayı buyruğu altında tutan kimdir?" diye sorsan "Allah"
derler. O halde nasıl (haktan) çevrilip döndürülüyorlar?
62- Allah, kullarından dilediğine rızkı bol bol verir,
dilediğine de kısar. Şüphesiz Allah, her şeyi hakkıyla bilendir.
63- Andolsun ki onlara, "Gökten su indirip, onunla
ölümünün ardından
yeryüzünü canlandıran kimdir?" diye sorsan, mutlaka,
"Allah " derler. De ki: (Öyleyse) hamd de Allah'a mahsustur.
Fakat çokları akıllarını kullanmazlar.
64- Bu dünya hayatı sadece bir oyun ve oyalanmadan
ibarettir. Ahiret yurduna gelince, işte asıl hayat odur. Keşke
bilmiş olsalardı.
65- Baksana, gemiye bindikleri zaman, dini yalnız O'na
has kılarak (ihlasla) Allah'a yalvarırlar. Fakat onları salimen
karaya çıkarınca, bir bakarsın ki, (Allah'a) ortak
koşmaktadırlar.
66- Kendilerine verdiklerimize nankörlük etsinler ve safâ
sürsünler bakalım! Ama yakında bilecekler.
67- Çevrelerinde insanlar kapılıp götürülürken
(öldürülürken, ya da esir edilirken), bizim (Mekke'yi) güven
içinde kudsî bir yer yaptığımızı görmediler mi? Hâlâ batıla
inanıp Allah'ın nimetine nankörlük mü ediyorlar?
68- Allah'a karşı yalan uyduran, yahut kendisine hak
gelmişken onu yalan sayandan daha zalim kimdir?
Cehennemde kâfirlere yer mi yok?
69- Ama bizim yolumuzda cihad edenleri, elbette kendi
yollarımıza eriştireceğiz. Hiç şüphe yok ki Allah iyi
davrananlarla beraberdir.
30-RUM:
1- Elif, Lâm, Mim.
2- Rumlar yenildi.
3- (Arapların bulunduğu bölgeye) en yakın bir yerde
onlar, bu yenilgilerinin ardından mutlaka galib geleceklerdir.
4- (Bu da) birkaç yıl içinde (olacaktır). Onların bu
yenilgilerinden önce de sonra da emir Allah'ındır ve o gün
müminler, sevineceklerdir.
5- (Bu da) Allah'ın yardımıyla (olacaktır). Allah dilediğine
yardım eder, galip kılar. O çok güçlüdür, çok merhamet
edicidir.
6- Allah'ın vaadi budur. Allah, vaadinden caymaz. Fakat
insanların çoğu bilmezler.
7- Onlar, sadece bu dünya hayatının dış yüzünü bilirler.
Ahiretten ise onlar hep gafildirler.
8- Kendi içlerinde hiç düşünmediler mi ki, Allah göklerde,
yerde ve bu ikisi arasında bulunan her şeyi ancak hak ile ve
belirlenmiş bir süre için yaratmıştır? Gerçekten insanların
çoğu, Rablerine kavuşmayı inkâr etmektedirler.
9- Onlar, yeryüzünde gezmediler mi ki, kendilerinden
öncekilerin sonu nasıl olmuş baksınlar? Onlar, kendilerinden
daha güçlüydüler. Toprağı sürmüşler ve onu, bunların imar
ettiklerinden daha çok imar etmişlerdi. Onlara da
peygamberleri delillerle gelmişlerdi. Demek Allah onlara
zulmetmiyordu. Fakat onlar, kendilerine zulmediyorlardı.
10- Sonra o kötülük edenlerin sonu çok kötü oldu. Çünkü
onlar, Allah'ın âyetlerini yalan saydılar ve onlarla alay
ediyorlardı.
11- Allah yaratmayı ilkin yapar, sonra da çevirir, onu
yeniden yapar. Sonra hep döndürülüp O'na götürüleceksiniz.
12- Kıyamet saatinin gelip çattığı gün suçlular, her ümidi
keserler.
13- Allah'a ortak koştuklarından, kendilerine şefaat
edecekler de bulunmaz. Onlar, o zaman Allah'a koştukları
ortakları inkâr ederler.
14- Kıyamet saatinin gelip çattığı gün varya, o gün
(inananlarla inanmayanlar) ayrılırlar.
15- Şimdi iman edip salih ameller yapmış olanlara
gelince, onlar bir bahçe içinde neşelenirler.
16- Âyetlerimizi ve âhiret buluşmasını yalan sayıp da
küfredenlere gelince, işte onlar o zaman azab içinde hazır
bulundurulurlar.
17- O halde akşama girdiğiniz zaman da, sabaha
girdiğiniz zaman da tesbih Allah'ındır. (daima O, tesbih
edilir).
18- Göklerde ve yerde, ikindileyin de, öğleye erdiğiniz
zaman da hamd O'na mahsustur.
19- O, ölüden diri çıkarır, diriden ölü çıkarır ve toprağa
ölümünden sonra hayat verir. Sizler de işte öyle
çıkarılacaksınız.
20- O'nun âyetlerinden (kudretinin delillerinden)dir ki, sizi
bir topraktan yarattı. Sonra da siz şimdi yeryüzünde dağılıp
yayılan insanlar oluverdiniz.
21- Yine O'nun âyetlerindendir ki, sizin için nefislerinizden
kendilerine ısınırsınız diye eşler yaratmış, aranıza bir sevgi
ve merhamet koymuştur. Şüphesiz ki bunda düşünecek bir
kavim için nice ibretler vardır.
22- Yine göklerin ve yerin yaratılışı ile dillerinizin ve
renklerinizin farklı oluşu da O'nun âyetlerindendir. Şüphesiz
ki bunda bilenler için nice ibretler vardır.
23- Yine gecede ve gündüzde uyumanız ve lütfundan
nasib aramanız da O'nun âyetlerindendir. Şüphesiz ki bunda
dinleyecek bir kavim için nice ibretler vardır.
24- Yine O'nun âyetlerindendir ki, size hem korku ve hem
de umut vermek için şimşeği gösteriyor. Ve gökten bir su
indiriyor da onunla yeryüzüne ölümünden sonra hayat
veriyor. Şüphesiz ki bunda aklını kullanacak bir kavim için
nice ibretler vardır.
25- Yine göğün ve yerin, emriyle durması da O'nun
âyetlerindendir. Sonra sizi bir tek çağırışla çağırdığı zaman
bir de bakarsınız ki (yerden diriltilip çıkarılıyorsunuz).
26- Göklerde ve yerde kim varsa hepsi O'nundur. Hepsi
de O'na itaat etmektedirler.
27- Hem yaratmayı ilkin yapan O'dur. Sonra onu çevirip
yeniden yapacak olan da O'dur ki, bu O'na çok kolaydır.
Göklerde ve yerde en yüksek şan ve şeref O'nundur. O çok
güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir.
28- Allah, size kendinizden bir misâl verdi: Hiç size rızık
olarak verdiğimiz şeylerde elleriniz altındaki kölelerinizden
ortaklarınız bulunur da onlarla siz eşit olur, aranızda
birbirinizi saydığınız gibi, onları da sayar mısınız? İşte biz,
düşünecek bir kavim için âyetleri böyle açıklıyoruz.
29- Fakat zulmedenler, bilgisizce hevalarına uydular. Artık
Allah'ın şaşırdığını kim yola getirebilir? Onların yardımcıları
da yoktur.
30- O halde yüzünü, Allah'ı bir tanıyarak dine, Allah'ın
insanları üzerine yaratmış olduğu fıtratına doğrult. Allah'ın
yaratışında değişiklik bulunmaz. Dosdoğru din budur. Fakat
insanların çoğu bilmezler.
31- Başkasından geçerek hep O'na gönül verin ve O'ndan
sakının. Namaza devam edin ve müşrilerden olmayın.
32- O müşriklerden (olmayın ki) onlar, dinlerini ayırıp
öbek öbek olmuşlardır. Her grup kendilerindekine
güvenmektedir.
33- Bununla beraber insanlara bir keder dokunduğu
zaman her şeyden geçerek Rablerine yalvarır, dua ederler;
sonra tarafından bir rahmet tattırıverdiği zaman da bakarsın
onlardan bir kısmı tutar, O Rablerine ortak koşarlar.
34- Bunu da kendilerine verdiğimiz nimetlere nankörlük
etmek için yaparlar. Haydi geçinedurun bakalım, yakında
bileceksiniz.
35- Yoksa biz onlara bir delil indirmişiz de O'na ortak
koşmalarını o mu söylüyor?
36- Bir de biz insanlara bir rahmet tattırdığımız zaman
ona güveniyorlar da; ellerinin önceden yaptığı şeyler
sebebiyle başlarına bir fenalık gelirse, hemen her ümidi
kesiveriyorlar.
37- Onlar görmediler mi ki, Allah dilediği kimseye rızkı
serer ve daraltır. Şüphesiz ki bunda iman edecek bir kavim
için ibretler vardır.
38- O halde akrabaya da hakkını ver, yoksula da, yolcuya
da... Bu, Allah'ın rızasını dileyenler için daha hayırlıdır.
Kurtuluşa erecek olanlar da işte onlardır.
39- İnsanların malları içinde artsın diye verdiğiniz faiz,
Allah yanında artmaz. Allah'ın rızasını dileyerek verdiğiniz
zekata gelince, işte onlar, malları kat kat artmış olanlardır.
40- Allah, O'dur ki, sizi yarattı, sonra da size rızık verdi,
sonra sizi öldürür, sonra sizi diriltir. Hiç sizin ortak
koştuklarınızdan, bunlardan birini yapacak olan var mı?
Allah, onların ortak koştuklarından münezzeh ve yücedir.
41- Yaptıklarının bir kısmını tatsınlar diye insanların kendi
ellerinin kazandığı şeyler yüzünden karada ve denizde fesat
ortaya çıktı. Umulur ki onlar hakka dönerler.
42- De ki, yeryüzünde bir gezin de bakın, bundan
öncekilerin sonu nasıl olmuş! Onların pek çoğu müşrik idiler.
42- De ki, yeryüzünde bir gezin de bakın, bundan
öncekilerin sonu nasıl olmuş! Onların pek çoğu müşrik idiler.
43- Allah'tan geri çevrilmesine hiçbir çare olmayan bir
gün gelmeden önce yüzünü dosdoğru, sabit dine çevir. O
gün (gelince) insanlar birbirlerinden ayrılırlar.
44- Her kim inkâr ederse, inkârı kendi aleyhinedir. Kim de
salih amel işlerse, onlar kendileri için rahat bir yer hazırlamış
olurlar.
45- Çünkü O, iman edip salih amel işleyenlere lütfundan
mükafat verecektir. Çünkü O, kâfirleri sevmez.
46- Rüzgarları müjdeciler olarak göndermesi, size
rahmetinden tattırması, emriyle gemilerin akıp gitmesi ve
lütfundan rızık isteyip kazanmanız O'nun âyetlerindendir.
Hem gerek ki şükredesiniz.
47- Andolsun ki biz, senden önce birçok peygamberleri
kavimlerine gönderdik de, onlara apaçık delillerle vardılar.
Onun üzerine günah işleyenlerden intikam aldık. Müminlere
yardım ise, bizim nezdimizde bir hak oldu.
48- Allah O'dur ki, rüzgarları gönderir de bir bulut
savururlar. Derken onu gökyüzünde nasıl dilerse öyle serer,
parça parça da eder. Derken yağmuru görürsün, aralarından
çıkar. Derken onu kullarından kimlere diliyorsa döküverdi mi
derhal yüzleri güler.
49- Halbuki onlar, daha önce üzerlerine yağmur
indirilmeden evvel ümidi kesmişlerdi.
50- Şimdi bak Allah'ın rahmetinin eserlerine! yeryüzünü
ölümünden sonra nasıl diriltiyor? Şüphe yok ki O, mutlaka
ölüleri diriltir. O her şeye kâdirdir.
51- Andolsun ki biz, bir rüzgâr göndersek de onu
(rahmetin eseri olan ekini) sararmış görseler, mutlaka onun
arkasından nankörlüğe başlarlar.
52- Çünkü sen ölülere işittiremezsin. O daveti, arkalarını
dönmüş giderlerken sağırlara da duyuramazsın.
53- Körleri de sapıklıklarından hidayete getiremezsin. Sen
ancak âyetlerimizi iman edeceklere duyurursun da onlar
müslüman olur, selâmeti bulurlar.
54- Allah O'dur ki, sizi güçsüz olarak yaratır, sonra
güçsüzlüğün arkasından kuvvet verir. Sonra kuvvetin
arkasından yine güçsüzlüğe ve ihtiyarlığa getirir. O dilediğini
yaratır. Ve O, her şeyi bilir, her şeye gücü yeter.
55- Kıyamet kopacağı gün günahkarlar dünyada bir
saatten fazla durmadıklarına yemin ederler. Onlar önceden
de böyle haktan çevriliyorlardı.
56- Kendilerine ilim ve iman verilenler de şöyle
diyecekler: "Andolsun ki, Allah'ın kitabında takdir edilmiş
olan tekrar dirilme gününe kadar kaldınız. İşte bu, dirilme
günüdür. Fakat siz bunu bilmiyordunuz.
57- Artık o gün zulmedenlere mazeretleri fayda
vermeyecektir. Onların dertlerinin çaresine de
bakılmayacaktır.
58- Andolsun ki, biz insanlar için bu Kur'ân'da her türlü
meselden örnekler getirdik. Yemin ederim ki, sen onlara
başka bir âyet de getirsen o kâfirler yine: "Siz yalancılardan
(uydurduğunuz sözü Allah'a nispet edenlerden) başkası
değilsiniz." diyeceklerdir.
59- İşte bilmeyenlerin kalblerini Allah böyle mühürler.
60- Şimdi sen sabret. Çünkü Allah'ın vaadi mutlaka haktır.
Sakın imanı sağlam olmayanlar seni hafifliğe
sevketmesinler.
Dostları ilə paylaş: |