DİRENME ZİHİNSEL ZEHİRDİR
Huzurun zıddı, çatışmadır -her şeye direnmekten kay
naklanan iç çatışmadır; insanlara direnmektir, olaylara di
renmektir, fikirlere direnmektir. Direnç, onu gösteren insa
nın hayatına karmaşa, kaos ve stres getirir. Bu yüzden,
sürekli bir huzuru bulmak istiyorsak önce dirence bir çare
bulmalıyız.
Direnmek, zehirle oynadığını anlamayan insan aklına
her zaman için çok mantıklı gelir. Aksine, uzlaşmanın şifa
veren gücü her zaman için güçlüklerden kurtuluş yoludur.
Direndiğimiz şeyden uzaklaşır ileriye bakarsak ve dikkati
mizi uzlaşmanın yaratıcı gücü üzerinde yoğunlaştırırsak, bi
ze ait olduğunu hiç hayal etmediğimiz yeni yaratıcılık kanal
ları açılır. Uzlaşmanın bazı yönlerini gözden geçirelim.
HAYATLA UZLAŞMAK
Yaratıcı olmak için hayatla uzlaşmak gerekir. Tarihe
bakacak olursak, insanoğlunun en yaratıcı dönemlerinin,
savaş ya da diğer krizler gibi büyük stres ve kargaşa anları
na denk geldiğini görürüz. Yüzeysel bakıldığında, bu bir çe
lişki gibi görülebilir. Fakat, insan olağanüstü bir durumla
karşılaştığında, büyük bir ihtiyaçla yüz yüze geldiğinde uz
laşmaya daha eğilimli oluyor. Belki de böyle zamanlarda ye
tersizliğini, ölümlü insanın yetersizliğini ve kendisinden da
ha büyük bir Güce ulaşması gerektiğini daha iyi anlıyor.
John Flavel adında bir adam 1690'da ilk uyarıyı yap
mış, "însanın ulaşabileceği uç noktaları, Tanrı'nın tanıdığı
fırsatlar belirler. "O zamandan beri birçok kişi bu gerçeği
buldu ve ona sahip çıktı, insan en büyük ihtiyacıyla karşılaş
tığında, içindeki büyük Güce dönüyor ve onunla uzlaşıyor.
Ondan önce. catisma icindedir ve bu onun hayattan ayrı ol
ma hissine kapilmasina yol açar. Bugün bazı doktorlar tüm
hastalıkların stresten kaynaklandığını söylüyorlar. Stres,
ona döndüğümüzde bize sağlık, zenginlik ve bilgelikle ku
sursuz bir uyum saglamaya yetecek gücü ve isteği olan Ha
yat Prensibiyle uzlasmaktan kaçınmak demektir. Bir çare
sizlik duygusunun etkisiyle tek Güç olan Hayat Prensibi'ne
dönmemizi
ve sonunda onunla uzlaşmamızı sağlayan her
problemin sekil degistirmiş bir nimet olduğunu anlamak ol
dukça kolay. isa
Tanrim, benim değil senin isteğin yerine ge
lecektir dediginde dünyanın üstesinden gelmiştir.
HAYATLA UZLASMAK YARATICILIKTIR
Haya'ti, emirlerimizi yapması için zorlamaktan vazgeçip
içimizdeki yaraticı Hayat Prensibi'yle uzlaşmaya başladığı
mız, bizimle yaşamasına izin verdiğimiz zaman yaratıcı bir
yaşam sürmenin yollarını bulacağız. Böyle bir hayat insana
doyum sağlayabilir ancak, insanın zihninde birlik ve bütün
lük hissi yaratan her şey, o insanda bir haz ve doyum duygu
su uyandırir Söz konusu olan bir iş düzenlemesi, bir resim
yapmak, güze! bir müzik üretmek ve hatta bir fırın bisküvi
pişirmek dahi olsa. bunlardan sağlanan doyum, o kişinin ha
yatla uzlaştığını, kendisinin hayata bir şeyler verdiğini, ha
yatın da kendisine bir şeyler verdiğini hissetmesine neden
olur. Hiçbir ayrılık hissi yoktur. Sonra, hayatının her bölü
müne bir huzur hissi yansır.
işini seven insan hayatla uzlaşıyor demektir. Yaratıcı
olmayı, işi vasıtasıyla insanlara doyum verecek şekilde ken
disini ifade etmeyi sever. El işçisi olsun, bir tezgâhta çalışan
birisi olsun işinden tatmin olan işçi, işine sevgi katıyor de
mektir. Aziz Paul'un
Sevgi, yasanın yerine getirilmesidir de
mesinin nedeni budur. Sevgi yaratıcıdır, sevgi yapıcıdır,
210
2 1 1
sevgi saygıdeğerdir -yapılan şeye saygıyla dolu olmaktır.
Sevgi, Tanri'nın Gücü'nü ortaya çıkarır; çünkü o, insanın ha
yatında ifade edilen Tanrı'dır.
TANRIYLA UZLAŞIN
Bu Tanrı'yla, bizim ve tüm hayatın içindeki Sonsuz 1yi-
lik'le uzlaşmak demektir. T a n n ' n ı n tüm nitelikleriyle -Ha
yat, Gerçek, Sevgi, Güzellik, Bilgelik, Huzur- uzlaşmaktır.
İster inanın ister inanmayın hayatla herhangi bir şekilde
mücadele ettiğimizde Tanrı'yla mücadele ediyoruz; çünkü
var olan her şey Tanrı'dır. Sonuçta, Tanri'ya, "Bunu neden
bana yaptın?" demiş oluyoruz. Ama Tanrı, kusursuz Hayat
Prensibi, kusursuz olmaya devam ediyor, yarattıklarını ku
sursuz görmeye devam ediyor. Ama biz zaaf içindeki ölümlü
ler, bizim için çoktan kurulmuş olan Tann'nın kusursuzlu-
ğuyla birleşmek yerine kendi akıllarımızda yarattığımız kö
tülüklere direnerek vakit harcıyoruz. Bu özgürlüğe açılan
kapı ardına kadar açık beklerken pencerenin karşısında
kanat çırpan kuşun durumuna benziyor.
Tanrı'yla nasıl uzlaşınz? İşte birkaç örnek:
HUZURLA UZLAŞIN
Seçim bizim elimizde. Savaş ve savaş kışkırtıcılarıyla
mı mücadele edeceğiz, yoksa olduğumuz yerde huzur mu bu
lacağız? Bugünün dünyasında var olan yanlışlara direnmek
için harcadığımız her dakika, savaşın alevlerini körükler,
beden hücrelerimizi tahrip eder, barış ve huzur adına hiçbir
yarar sağlamaz. Bu prensibe inanmadığımız ya da prensibi
temsil etmeye istekli olmadığımız anlamına gelmez. İdeal ve
prensipler doğrultusunda hareket ederiz, ama insanlara ve
şartlara direnmeyiz anlamına gelir. Sürekli huzuru düşüne
rek, çevremizde ne olursa olsun ilerleriz. İnsanın aklı, çekiş
me, çatışma, yüksek kademelerdeki yolsuzluklar, kötülük ve
bozulma düşünceleriyle dolu olursa, o kişi bu düşünceleri
kendi hayatında, ilişkilerinde ve toplumun daha kapsamlı
olan hayatında ifade edecektir. Düşünceleri; koşullara dire
nerek harcayacağı enerjiyi koruyarak Tanri'nın huzuruna,
adalet ve doğru davranışa yönelirse huzur ve barış için bir
güç, bulundugu her yerde bir iyilik vasıtası olacaktır. Huzu
ru sağlamanın tek yolu,
Huzur olsun ve benimle başlasın dü
şüncesidir
Dikkat Tanrı üzerinde yoğunlaştığında, Tanrı ve Ben
çoğunlugu olustururuz. Dikkat huzur üzerinde yoğunlaştırıl-
dığında. kisi huzur için bir araç olur. Kanatlarını boş yere
çırpıp camdan geçmeye çalışan küçük kuşlar olmaktan vaz
geçelim Dîrenmek her zaman için yıkıcıdır. Barış taraftarı
birkaç kisi bile buyük isler başarabilir.
Bu yalnızca dünya koşullarına değil, bugünkü tüm yan
lışlıklara ve adaletsizliklere uygulanabilir.
KÖTÜLÜĞE DİRENMEYİN
Isa sürekli bundan söz ediyordu.
Evet, göze göz, dişe diş
Dostları ilə paylaş: