u ra maktan ziyade, ırkların ıslahıyla me gül olacaklardır, insanlık tarihi bu durum
kar ısında, gerçe i görmü ve nesil vermelerinin mahzurlu olaca ını anlamı kimselerin
sükût içinde feragat göstermelerine ve kendilerini feda etmelerine ahit olacaktır. Bu ruhi
davranı ı mümkün olaca ı, yüz binlerce insanın dini bir kanunla zorlanmadıkları halde
kendiliklerinden bekârlı a mahkûm oldukları bu dünyada inkâr edilemez.
E er kilise tarafından insanlara, Tanrının ba langıçta yaratmı oldu u insanları ça ıran bir
ihtar yapılırsa, böyle bir feragat neden • mümkün' olmasın? Hiç üphe yok ki bugünkü o
de ersiz burjuvalar bunu hiç anlamayacaklardır. Gülecek ve o biçimsiz omuzlarını silkecekler
ve öyle diyeceklerdir: "îlke olarak güzel ama, imkânı yok!'" Gerçekten bu i onlara göre
de ildir. Onların dünyası bu i için yapılmı de ildir. Burjuvaların tek endi eleri kendi
hayatlarıdır. Yukarıda açıkladı ım dü ünceler, biz Nasyonal-Sosyalistlere göre devlet
de erinin ölçüsünü ortaya koyabilir. Ancak bu de er her milletin kendi özelliklerine göre
de i ebilir. Gerçekte ise bu de er, insanlı ın seviyesine yükseltilirse "mutlak" duruma"
gelecektir. Yâni bir devletin medeniyet alanına ula tı ı seviye ölçü olarak kabul edilmekle, o
devletin faydası hakkında bir hüküm verilemez. Bu hüküm, özellikle bu canlı organın her
millet için ortaya koydu u faydaya göre verilebilir.
Devlet, temsil etti i milletin hayat artlarına tekabül etmekle "ideal devlet" niteli ini
kazanmaz. Devletin varlı ı, temsil etti i milletin hayatını tatbiki surette sa larsa "ideal devlet"
olarak kabul edilebilir. Devletin dünyada kültür bakımından ne kadar önemi olursa olsun, bu
önemin millete hiçbir faydası yoktur. Çünkü bir devletin vazifesi, yaratmak de ildir. Devletin
vazifesi mevcut kuvvetlere yol açmaktır. Demek ki bir devlet, kendi medeniyetini, en yüksek
medeniyetin temsilcilerinin ırk derecesine ula tırırken çökerse, o devlet hatalı yola girmi
olur. Çünkü o zaman bu kültürün varlı ını korumak yolundaki ilk önemli arta saygı
göstermez. Kültür devletin i i de ildir. Bu kültür, devletin canlı organı tarafından takviye
edilmi olan medeniyet kurucu bir milletin eseridir. Devlet, bir cevher temsil etmez. Devlet,
bir ekil ifade eder. Bir milletin ula tı ı medeniyet seviyesi, o milletin içinde ya adı ı devletin
tayda ını ölçmek imkânını vermez. Meselâ, medeniyet verici bir millet, bir zenci kabilesi gibi
ya ayabilir. Hatta bu milletin devlet olarak meydana getirdi i te kilât, zenci toplulu unun
meydana getirdi i kabileden daha da fena olabilir. te devletin rolü burada belli olur. Kötü
bir devlet bir milletin ba langıçta sahip oldu u yaratıcı melekelerin kaybına sebep olur.
Bir devletin de eri hakkında verilecek hüküm, dünya tarihinde oynayaca ı rolün önemi ile
de il, milletine sa layaca ı faydayla meydana çıkar.
Devletin mutlak de erleri hakkında bir hükme varmak zordur. Böyle kati bir hüküm, yalnız
devletin kendisine de il, daha çok milletin kıymet ve seviyesine ba lıdır. Demek ki, devletin
yüksek görevi, esas itibariyle millete dü er. Devletin tek fonksiyonu, mevcudiyetinin
iktidarıyla, milletin her husustaki geli mesini imkân dahiline sokmaktan ibarettir.
Bu durumda, Almanlara gerekli olan devletin nasıl te kil edilmesi hususunu dü ünecek
olursak, ilk önce iki noktayı açıkça tayin etmeliyiz: Bu devlet hangi adamları bünyesine
almalı ve hangi gayeleri takip etmelidir?
Maalesef Alman milleti bugün, kayna mı bir ırka sahip de ildir, ilkel unsurların kayna ması
ile yeni bir ırk do du unu iddiaya imkân verecek ekilde bir geli meye yol açmamı tır.
Gerçekte, "O-tuz Yıl Sava ı"ndan bu yana milletimizin kanını bozmu olan ve birbirini takip
eden bulu malar, onu bozulmaya u ratmakla kalmayıp, ruhumuzun üzerinde de olumsuz tesir
yaratmı tır. Vatanımızın açık sınırları, sınır boyları, Alman olmayan siyasi varlıklarla temas,
bilhassa Reich'm içine yabancı kanın girmesi ve devamlı yenile me tam bir kayna ma için
gerekli olan zamanı bırakmıyordu. te bu karma adan yeni bir ırk do madı. Bütün ırki
unsurlar yan yana dizilmi bir durumda kaldılar. Sonunda, baya ı bir sürünün toplandı ı
buhranlı günlerde, Alman milleti çe itli yönlere da ıldı. Sadece ırkı meydana getiren
maddelerin toprak üzerindeki da ılma ekli çe itli çevreleri ilgilendirmekle kalmaz, bunlar
aynı çevrenin içinde de bir arada mevcut bulunurlar. Kuzeyliler, güneylilerin yanındadırlar.
Bunların civarında Almanlar ve her iki grubun yanında da batılılar vardır. Aynı zamanda
"harita'lar da ayrı ayrıdır. Bu durumun bazı yönlerden büyük zararları vardır. Alınanlarda
kanın bir olmasından ileri gelen o kuvvetli sürü içgüdüsü azdır. Oysa, tehlikeli anlarda
bilhassa ön plânda yer alan bu içgüdü, milletlerde ki bütün farkları yok ederek, onları
mü terek dü mana kar ı saldırgan bir sürü gibi aynı cephede toplamak suretiyle, milletin
çökmesine engel olur. Bizde fazla ferdiyetçilik denilen ey ırkımızın özel vasıflara sahip
esaslı unsurlarının birbirlerine karı madan birlikte ya amalarından ileri gelmektedir. Bunun
barı sırasında ço u zaman güzel sonuçları olabilir. Fakat her ey hesap edilecek olursa,
dünya hakimiyetinin elimizden kaçtı ı görülür. E er Alman milleti de kendi tarihi boyunca
ba ka milletlerin faydasını gördükleri bu sürü içgü-' dü üne sahip olsa idi, bugün Alman
Reich'ım dünyaya hâkim bir mevkide görürdük. Hatta dünyanın tarihi kadar yoksul olanlara,
hayatlarım bir kaide üstüne oturtarak kendilerini hükmeden gibi görmeyenlere ve ba ka
inançla dolu olanların ordusuna sesleniyoruz. Her eyden önce Alman gençli inin kudret
fı kıran ordusuna sesleniyoruz. Bu gençlik öyle bir devirde yeti mektedir ki, bu tarihin büyük
bir dönüm noktasıdır. Babalarının tembel olu ları ve ilgisiz kalı ları kendilerini mücadele
etmeye zorluyor. Genç Almanlar günün birinde yeni bir ırkçı devletin mimarları veya tam bir
yıkılıp çökmenin, yeni burjuva dünyasının ölümünün son görgü tanıkları olacaklardır. Çünkü
bir nesil gördü ü ve anladı ı fenalıklardan acı çeker de buna boyun e erse ve bugünkü
burjuva sınıfının yaptı ı gibi bu derde çare bulmak için elden bir eyin gelmeyece i yolunda
kolay bir mazeret ile yetinirse, böyle bir dünya yok olmaya mahkûmdur, i te bizim burjuva
sınıfımızın belirli vasfı artık bu eksiklikleri inkâr edememesidir. Onlar çürümü ve koku mu
birçok eylerin varlı ını itiraf etmek zorundadırlar. Fakat bu sınıf, bu kusurlara kar ı bir
reaksiyon gösterememektedir. Artık burjuva sınıfının altmı -yetmi milyonluk bir milleti
tehlikeye kar ı seferber etmek için gayret göstermeye kuvveti kalmamı tır. E er böyle bir mü-
cadele ba ka bir memlekette meydana gelirse, bu te ebbüsün uygulamada ba arılı
olamayaca ını ispata çalı maktadır. Bu cüceler miskinliklerini, fikri ve ahlâki zaaflarını haklı
göstermek için, ne kadar budalaca delil ve muhakeme varsa ileri sürerler. Meselâ bir devlet,
milletinin alkol ile zehirlenmesine sava açsa, bütün Avrupa burjuva âlemi, ba ını sallamakta
ve insanlık için yapılan bu mücadeleyi gülünç bulmaktadır.
Bu konuda hiçbirimiz bo bir sanıya kapılmamalıyız. Bizim burjuva sınıfımız insanlı a dü en
asil görevlerin hiçbiri için kabili yetli de ildir. Kendisinde zerre kadar bir temel mevcut
de ildir. Bu hal kötü kalplilikten ziyade tasavvur edilemeyecek derecede bir rehavetten ve
tembellikten ileri gelmektedir. Bunun için, "burjuva partisi" adı altında miskin bir halde
ya ayan bu siyasi kulüpler, bazı profesyonel kimseler tarafından meydana getirilmi menfaat
partileri durumuna dü mü lerdir. Tek gayeleri bencil menfaatlerini en iyi ekilde korumaktır.
Böyle bir "burjuva esnaf partisi" herhangi bir mücadeleyi idare etmeye ehliyetli de ildir.
Hele, kendisine kar ı olanlar "altın babaları" arasından çıkmayıp, en büyük tahriklerle ba
kaldırmı ve her eyi göze almı proletarya toplulukları içinden, ortaya çıkarsa i daha da
zorla ır.
Halkın hizmetinde olan ve halkın menfaatini gaye edinen devlet birinci görevinin, ırkın en iyi
unsurlarını muhafaza etmek, onlara ihtimam gösterip, geli melerini hazırlamak oldu unu
idrak ederse, bu görevle i inin bitmedi ini anlayacak ve ırka lâyık nesiller yeti tirdi i gibi, bu
nesillerin e itimiyle de me gul olacaktır.
ahısların fikri yönden verimli olmaları, belirli bir insan malzemesinin ortaya koyaca ı ırki
kabiliyetlerin sonucu olaca ına göre, herkesin e itimi ilk önce fizik barı ının devamına ve
geli mesine ba lıdır. Çünkü daima sa lam ve enerjik bir dü ünce gücü, ancak sa lam ve
kuvvetli bir bedende bulunur. Dâhilerin bazen zayıf bir bünyeye sahip olmaları bu prensibi
bozmaz. Onların durumları istisnadır. E er bir millet soysuzla mı kimselerden meydana
gelmi se, gerçekten böyle bir bataklıktan büyük bir dâhinin çıkması son derece nadirdir. E er
çıkarsa bile bu dâhinin nüfuz ve tesirinden, soysuzla mı millet istifade edemeyecektir. Ya bu
soysuzla mı topluluk dâhiyi anlayamayacak, ya da irade kuvvetlerinin zayıflaması sonucu o
dâhinin arkasından yürüyemeyecektir.
Bu gerçe i idrak etmi olan ırkçı devlet e itim alanındaki görevinin, ilimleri kafaları içine
tulumba darbeleri ile sokmaktan ibaret oldu u zannına kapılmamalıdır. Ba arılı ve uygun
e itim usulleri ile, tamamen sa lam bünyeli gençlerin yeti tirilmeleri için gayret sarf
edecektir. Fakat bu i yapılırken, gaye karakterin terbiyesi ve bilhassa irade kuvvetiyle
kabiliyetinin geli mesi olacaktır. Bu arada gençler, fiil ve hareketlerinin sorumlulu unu
memnuniyetle kabul etmeye de alı acaklardır. Asıl ö retim en sonra gelecektir.
Irkçı devlet u prensibe göre hareket edecektir, ilmi bilgisi da ha ba langıç noktasında kalan,
fakat vücudu sa lam, karakteri dü ün, bir karar almasını seven ve irade kuvveti'ile donatılmı
olan bi, kimse, müh toplum için, fikri verimlili i ne olursa olsun bir sakat tan daha faydalıdır.
Fizik bakımından soysuzla mı , iradeleri zayıf korkakça bir barı çılık taraftarı olan
bilginlerden kurulu bir millet' hiçbir zaman cennetlik olamaz. Hattâ bu dünyada da kendi
hayatın, bile sa layamaz. Kaderin bize kar ı açtı ı çetin sava larda en az bil gısı olanın
yenildi i pek enderdir. Ma lûp, daima bildi i eylerden • en az cesaretli karar çıkaran ve bunu
da pek kötü bir ekilde uygu layan kimsedir.
76
Fizik ile maneviyat arasında bir ahenk olmalıdır. Kangren ol mu bir vücut, dü ünme gücünün
parlaklı ı ile hiçbir zaman güzel hale gelemez. Enerjisi olmayan, kararsız, korkak ve kusurlu
do mu , sakat kimselere, bir fikri e itim vermek haksızlık olur Yunan darın dü ündükleri
güzellik fikrim ölmezle tıren ey, en gösteri i, ızık güzelli inin, dü ünce gücünün parlaklı ı
ve ruhun asaleti ile fevkalâde bir ekilde birle mesinden ibarettir.
Moltke'nin " ans ancak yetene in arkası sıra yürür." eklindeki sözü ne kadar do ru ise,
dü ünce gücü, genellikle ancak sa lam ve sıhhatli bir vücutta yerle ebilir.
Vücudu sa lam yapmak ırkçı bir devlette fertlerin vazifesi de ildir. Bu i , ebeveynlere dü en
bir mesele de de ildir. Bu devletin temsil etti i ve korudu u milletin bekası için bir ihtiyaçtır
Nasıl tahsile ait hususlarda devlet ferdin serbest hareket etme hakkına te cavuz eder ve
çocu u, anne ve babanın arzuları hilâfına mecburi ö retime tâbi tutarsa, ırkçı devlet de, daha
geni bir ekilde olmak üzere, milletin muhafazasını ılgÜendıren ana meselelerde, ahısların
cehaletlerine veya anlayamamı "imalarına kar ı", kendi otoritesini kullanmalı ve galip
kılmalıdır. Terbiye alanındaki icraat, gençlerin vücutlarını küçük ya tan itibaren takip
edilmekte olan gayeye do ru itmeli ve sonra muhtaç olacakları dayanıklılı ı kazanacak
ekilde onları tanzim ve te kil etmelidir. Özellikle kı bahçelerinde büyütülmü bir nesil
yeti tirmekten kaçınılmalıdır.
Bu terbiye ve sıhhat ı ı, ilk önce genç anneler üzerinde tesir icra etmelidir. Be on yıllık bir
gayret, do umları tamamen mikroptan arınmı duruma getirmek ıçm yeterli olmu ve
lo usalıkta ate li hastalıklar azalmı tır. Hastabakıcıların ve bizzat annelerin bu konu daki
e itimleri esaslı bir ekilde sa lanırsa, çocuklara daha ilk yıllardan itibaren geli meleri için
ihtimam ve itina göstermek mümkün olur. Irkçı bir devlet, okulda beden çalı malarına,
imdikine nispetle daha çok zaman ayırmalıdır
Genç dima ları gereksiz bir yükle ve faydasız bir bilgi ile doldurmak büyük hata olur.
Tecrübeyle sabittir ki, gençler hafızalarında yalnız parça parça eyleri saklarlar ve
ö rendiklerinin esaslı taraflarını ise zihinlerinde tutamazlar. Onların zihinlerinde kalan, hiçbir
zaman ifade edilmeyen ayrıntıdır. Zihni tıklım tıklım doldurulmu genç bir çocuk, bu konular
arasında akla uygun, kar ıla tırmalı bir ayıklama ve temizleme yapmaktan âcizdir. Bugün
ortaokullarda, haftada iki saat beden e itimi dersi koymak ve bu dersi seçmeli kılmak, fikri
bakımdan dahi a ır bir hata olur. Bir genç adamın, her gün hiç olmazsa sabah ak am birer
saati beden çalı malarıyla geçmelidir. Bilhassa boksu ihmal etmek olmaz. Bu konuda kültürlü
çevrelerde büyük hatalar i lenir. Bu çevrelerin fikirlerine göre boks kaba bir spordur. Ama bir
genç eskrim ö rensin ve de erli vakitlerini düello etmekle geçirsin, bu onlara göre hatalı
de ildir. Halbuki boks kadar, kavgacılık ruhunu geli tiren, im ek gibi seri kararlar verme e
alı tıran ve vücuda çelik sertli ini veren hiçbir spor yoktur. Gençler için bir fikir ihtilâfından
çıkan kavgayı yumrukla halletmek, keskin bir kılıçla halletmekten daha vah ice sayılamaz.
Tecavüze u ramı bir kimsenin, saldırgan yumruklarıyla uzakla tırması, kaçıp polise
sı ınmasından daha adi de ildir.
Her eyden evvel, genç ve vücutça hastalıklı bir adam, darbelere tahammül etmeyi
ö renmelidir. Bu ilke hiç üphe yok ki, bizim fikir ampiyonlarına bir vah iye lâyık gibi
gelecektir. Fakat ırkçı devletin rolü "barı çı de erlerden ve fizik yönünden çökmü insan-
lardan meydana gelen bir toplulu u e itmek de ildir. Onun insanlık hakkında besledi i ideal,
tip olarak sayın küçük burjuvayı, faziletli ihtiyar kızı kabul etmemi tir.
Irkçı devletin fert tipi mert, ma rur; enerji sahibi erkekler ve dünyaya gerçe i seven insanlar
getirmeye kabiliyetli kadınlardır.
i te bunun için spor bir kimseyi kuvvetli, usta ve cüretkâr yapmakla kalmaz, o kimseyi
sertle tirir, üzüntü ve ma lûbiyetlere tahammül etmeye alı kın bir hale de getirir. E er
aydınlarımızın üstün sınıflarını te kil edenler, vakti öldüren eyleri ö renmek yerine yalnız
boks yapmayı bilselerdi, ahlâksız, asker kaçakları ve bunlara benzer ayaktakımları tarafından
bir ihtilâl yapılamazdı. Keza, bu ihtilâl'ba arısını, ihtilâl yapanların cesaretli ve cüretkâr
olu larına borçlu de ildir, ihtilâl, devleti idare edenlerin korkakça ve acınacak ekildeki
kararsızlıkları sonucu ba arıya ula mı tır. Çünkü bizi fikir yönünden idare edenler sadece
"ırkçı bir e itim" görmü lerdi. Ama muhalifler fikri silâhlar yerine demir çubuklar ve sopalar
kullandıkları zaman, bizim idarecilerimiz âciz durumda kaldılar. Bütün bunların olmasına
sebep yüksek okullarımızın insan yeti tirmek yerine, memur, mühendis, teknik adam,
hukukçu ve edebiyatçı yeti tirme yi ilke edinmesi ve bu zihniyetin ölmemesi için de
profesörler yeti tirilmesidir. Bizleri idare edenler, fikri yönden göz boyayıcı sonuçlar elde
ettiler, fakat idare eseri göstermeleri gerekti inde çok a a ılarda kaldılar.
urası bir gerçektir ki, e itim esas itibariyle korkak olan bir kimseyi cesur yapamaz. Yine
aynı kesinlikle ifade edeyim ki, tabiat tarafından cesaretle donatılmı bir kimse kusurlu e itim
sonucu bedenen zayıf kalmı sa, melekelerini geli tiremez. Manevi kabiliyetlerini anlamı bir
kimsede, cesaretin ve hatta kavgacılık ruhunun ne kadar geli ece i orduda görülür. Orduda
sadece kahramanlar yoktur. Vasat kimselere orada çok sık rastlanır. Gerçekte ise, barı sıra-
sında Alman ordusunun gördü ü ba arılı talim, bu büyük müessesenin askerlerine öyle bir
kendine güven telkin etmi ti ki, dü manlar bunun kuvvetini hiç akıllarına getirmemi lerdi.
Alman ordularının 1914 yazı sonlarında ve sonbaharında cepheden cepheye ilerlerken,
önlerine çıkan her eyi ezip geçtikleri sırada ortaya koydukları e siz cesaret ve gayret delilleri,
bıkıp usanmadan takip edilmi olan bu e itimin sonucu idi. O bitmek bilmeyen barı yılları
boyunca, ordu ço u zayıf bedenli olanları, en umulmaz ba arılara alı tırmı ve bütün askeri
kendine inanmı hale getirmi ti ki en korkunç çarpı maların vah eti bile bu olumlu çalı manın
i aretlerini yok edemiyordu. te, imdi yere serilmi , kırık dökük bir halde bütün dünyanın
tekmelerine savunmasız bir durumda maruz kalan Alman milletinin, kendi kendine telkinden
do an ve ahsa güven hissini veren bu kuvvete ihtiyacı vardır. Bu kendine güven hissi,
milletimizin çocuklarına ilk küçüklük ça larından itibaren e itim yoluyla verilmelidir. Bütün
e itim ve kültür sistemi çocuklara, di er milletler den kesin bir ekilde üstün oldu umuz
kanaatini vermeyi hedef edinmelidir. Vücutça kazanacakları kuvvet, onlara mensup oldukları
milletin yenilmez oldu u inancım telkin etmelidir. Eskiden Alman ordularını zaferden zafere
ko turan ey, her askerin kendi ahsına ve komutanına kar ı besledi i güvenin toplamı idi.
Alman milletim tekrar diriltecek olan ey, hürriyetini tekrar ele geçirmek imkânına sahip
bulundu una kanaat getirmesi olacaktır. Fakat bu kanaat, yalnız milyonlarca ahsın her
birindeki aynı kanâatin toplamı olmalıdır. Bu noktada da bo hülyalara asla kapılmamalıdır.
Milletimizin yıkılması pek muazzam olmu tur. Bir gün onun bu sıkıntısına son vermek için
gösterece imiz gayret de o kadar büyük olmalıdır. Bugün milletimizin üzerinde asayi ve
huzur gayesiyle uygulanan imdiki burjuva e itiminin, çökmemize sebep olan durumumuza
bir son vermek ve dü manlarımızın yüzüne bileklerimızdeki esaret zincirlerini atmak
kuvvetini sa layaca ına inanan bir kimse, pek acı ve pek büyük bir hatanın içine dü üyor
demektir. Elimizde olmayan her eyi ancak milli enerji ta kınlı ı, ba ımsızlık a kı ve ihtiras
dolu bir gayretle kazanabiliriz.
Gençlerimizin kıyafetleri de takip edilen gayeye uymalıdır. Gençlerin, "papazı papaz yapan
elbisedir" darbımeselim kötü anlama çeviren aptalca bir modaya kapılmaları milletimiz için
esef verici bir durumdur. Kıyafet, e itime hizmet edecek ve yardımcı olacak bir vasıta kabul
edilmelidir.
Herkesin satın alamayaca ı bir elbiseye sahip olmak için de il, herkesin sahip olamayaca ı
bir vücuda sahip olmak için çalı ılmalıdır. Bu dü ünce daha sonra rolünü oynayacaktır. Genç
kız, erkek arkada ını tanımalı ve bilmelidir. E er vücut güzelli i, zamanımızın moda
budalalıkları yüzünden ikinci plâna atılmamı olsa idi, yüz binlerce Alman kızları çarpık, cılız
Yahudi gençlerine kapılmazlardı.
Bu noktaya dikkat etmek zorunludur. Bugün, barı sırasında askeri talim kalkmı tır. Yâni,
e itim usulümüzün ihmallerini kısmen de olsa telâfi eden müessese ortadan kaldırılmı
bulunmaktadır. Bu müessesenin bir di er faydası da, iki cins arasındaki münasebetler
üzerinde mesut sonuçlar do urması idi. Genç kız asker olanı, askere gitmemi olana tercih
ediyordu.
Irkçı devlet, yalnız okul sıralarında vücut kuvvetinin geli mesine nezaretle kalmayacaktır.
Okuldan sonra da gençler, geli meleri nin iyi artlar dahilinde meydana gelmesi için, bu
çalı malara devam edeceklerdir. Devletin gençlerin üzerindeki nezaret hakkının okulun sona
ermesi ile bitece ini ve ancak askere alınmaları ile tekrar onlarla me gul olmaya
ba layaca ını zannetmek hatadır. Bu hak, gerçek durumda devam edegelen bir görevdir.
imdiki devlet, vatanda ların sıhhatleri ile me gul olmayarak, bu vazifesini canice bir ekilde
ihmal etmi tir. Bugün gençleri gürbüz ve sa lam yeti tirmek için çalı ılaca ı yerde, onların
sokaklarda ve e lence yerlerinde ahlâklarının bozulmasına göz yumulmaktadır.
Okul sonrası gençlerle nasıl me gul olunaca ını bilmek, önemli bir mesele de ildir. Esas olan
ey devletin bu hususu, görevi oldu unu bilmesidir. Çare vasıtalarını devlet kendi arayıp
bulmalıdır. Irkçı devlet, okul sonrası da gençlerin fiziki geli meleri ile me gul olmayı, yetkisi
dahilinde bulundu unu bilmeli ve bunu kendi müesseseleri ile halletmeye çalı malıdır. Fiziki
e itim, genci askerlik hizmetine bir hazırlama i i olmalıdır. Artık ordu eskiden oldu u gibi,
gençlere manevranın hazırlanmasına ait mücadeleyi ö retmek zorunda kalmayacaktır.
Böylece ordu artık acemi kimselerden te ekkül etmeyecektir. Ordunun mükemmel bir fiziki
hazırlıktan geçmi bir genci, asker yapmaktan ba ka bir i i kalmayacaktır. Demek oluyor ki
ırkçı devlette ordu, gençlere yürümeyi ve silâh ta ımayı ö retmek lüzumunu duymayacaktır.
Ordu ırkçı devlette, yüksek bir "vatani e itim okulu" olacaktır. Genç Alman askeri orduda,
gerekli askeri e itimi görecek, fakat aynı zamanda o, sivil hayatta ifa edece i role hazır-
lanma a devam edecektir. Yani bu müessese genç çocu u bir "adam" yapmalıdır. Ordu
gençlere yalnız itaat etme i ö retmekle kalmamalı, onlara bir gün kumanda etme kabiliyetini
de bahsetmelidir.
Nihayet, genç kendi kuvvetinden emin olarak, askerlik ruhunun tesiri altında, milletinin
yenilmemi oldu una da kanaat getirmelidir. Askerlik hizmetini bitiren gence iki belge
verilecektir. Bu belgelerden biri, bir vatanda lık diploması olacaktır. Yâni, resmi bir görev
alabilece ine ve bekasına izin verildi ine dair kanuni bir belge, ikinci belge ise fiziki
bakımdan evlenme e müsait oldu unu bildiren bir nevi sıhhat raporu olacaktır.
Irkçı devlet, erkek çocuklarla oldu u gibi kızlarla da me gul olacaktır. Kızların da e itimleri
aynı ilkeler dahilinde idare edilecektir. Kızlar için en önemli nokta fiziki e itim olmalıdır.
Karakterin e itimi daha sonra gelir. Nihayet fikri e itimlerin geli mesi meselesi ele alınır. Kız
Dostları ilə paylaş: |