YAŞLIDA DİYABETİN KRONİK KOMPLİKASYONLARINA YAKLAŞIM - Hastanın izleminde klinik yanıt, kültür sonuçları ve antibiyotik duyarlılığına göre antibi-
yotik tedavisi değiştirilir.
- Tedavi seçiminde, tedavinin yapıldığı kurumun lokal antibiyotiğe direnç paternleri göz
önüne alınmalıdır (örneğin, Metisiline Dirençli Staphylococcus Aureus: MRSA).
- Hepatik ve renal fonksiyonlar, ilaç alerjisi öyküsü, antibiyotik seçimi ve dozlarını etkiler.
- Ağır infeksiyonu olan hastalara intravenöz tedavi verilirken, hafif infeksiyonlarda oral
antibiyotikler uygulanabilir.
- Osteomiyelit varlığında, kemiğe iyi penetre olabilen ajanlar (örneğin kinolonlar) ile yapılan
uzun süreli (4-6 hafta) tedavilerin sıklıkla remisyon sağladığı gösterilmiştir. Yaşlı hastalarda
kinolon tedavisi esnasında renal fonksiyon ve aritmi açısından takip edilmesi gerekebilir.
- Osteomiyeliti olmayan hafif yaralarda antibiyotik tedavisi ortalama 2 hafta verilir.
- Topikal antibiyotikler ile ilgili yeterli veri bulunmamakla birlikte, sadece hafif infekte,
yüzeysel yaralarda etkili oldukları düşünülmektedir.
- Antiseptik preparatların bazıları doku iyileşmesini bozabilmektedir.
Yara bakımı
- Cerrahinin ana amacı, sekonder iyileşme için gerekli olan granülasyon dokusunun oluş-
masını sağlayacak seviyeye kadar infekte ve nekrotik dokuların temizlenmesidir.
- Debridmanı yapılmış ülser, düzenli bir şekilde takip edilmelidir, çünkü bu yaralar çok
hızlı bir şekilde infekte olup hayatı tehdit eden sistemik hastalık haline gelebilir.
- Kemik infeksiyonları yumuşak dokudan direkt yayılım sonucu oluşmakta ve kronikleş-
mektedir. Osteomiyelit, kronik yaranın önemli bir sorunudur. Kronik yarada, özellikle
de fistül varsa osteomiyelit, muhtemelen vardır. En kesin tedavi şekli, infekte ve nekrotik
kemiğin rezeksiyonudur. Bazı kemik rezeksiyonları önemli fonksiyon kayıplarına yol aça-
bileceği için karar, tecrübeli bir ortopedist tarafından verilmeli ve uygulanmalıdır.
- Yaradaki nekrotik dokunun uzaklaştırılması için larva (maggot) kullanımının yararlı ol-
duğunu bildiren çalışmalar bulunmaktadır. Bunun yanısıra, büyüme faktörleri ile yapılan
bazı araştırmalar, rPDGF (rekombinan platelet-derived growth factor) ve GMCSF’ün
(granulocyte macrophage colony stimulating factor) yararına ilişkin veriler de sunmakta-
dır. Her iki ürün de ülkemizde bulunmamaktadır. Buna karşılık lezyon içine uygulana-
bilen epidermal büyüme faktörü (epidermal growth factor-IL: EGF-IL) Heberprot-P ise
ülkemizde bulunmakla birlikte maliyeti çok yüksektir. Ancak ciddi iskemisi olduğu halde
revaskülarizasyon yapılamayan veya revaskülarizasyon yapıldığı halde başarı sağlanama-
mış kısıtlı vakalarda son seçenek olarak kullanılabilir.
- Yara iyileşmesini hızlandırmak için sunulan yöntemlerden allograft ise, pahalı ve pratikte
çok kısıtlı sayıda vakaya uygulanabilecek bir yöntemdir. Ancak bütün bu yöntemlerin
yaygın kullanımı için halen yeterli kanıt bulunmadığı göz önünde bulundurulmalıdır.
Revaskülarizasyon
- Diyabetli hastalardaki periferik arter hastalığı, tipik olarak diz ve ayak bileği arasındaki
damarları etkiler. Yaşlı hastalarda daha fazla görülebilir.
- İskemik ve nöro-iskemik ülserin standart tedavisi, otojen doku (safen ven) ile femorodis-
tal bypass’tır.
- Otojen doku bulunamazsa protez greftler kullanılabilir, ancak bunların açık kalma oran-
ları ve infeksiyona dayanıklıkları daha azdır.