partiküllerin hasta için tehdit oluşturmaması, hiperoksijenize
kanın pulmoner arter basıncının düşmesine pozitif etkisi
gibi avantajları olup; dezavantajları; resirkülasyondan ötürü
oksijen desteğinin kısıtlı olup hastalarda siyanozun devam
edebilmesi, kardiyak fonksiyonlara bağımlı olması, belli
oranda vazopressör destek ihtiyacı, internal juguler venin
bağlanmasının gerekliliği, çift lümendeki yüksek rezistansa
bağlı hemoliz ihtimalidir. VV-ECMO ile hastalar hiperdinamik
durumlarda (genellikle akciğer sepsisinde) tek yollu kanülle
yeterli gaz değişimi sağlanmaz. Böyle hastalarda ikinci bir
kanül yerleştirilerek (genellikle internal juguler ven yoluyla)
7 L/dakika’ya kadar akım sağlanabilir. VV-ECMO, H1N1
influenza A pandemisinde şiddetli respiratuar yetmezlikli
hastalarda başarıyla uygulanmıştır
(13)
.
VA-ECMO ile kan venöz sistemden direne olup arteriyel
sisteme geri döner. Ağır hipoksi ve kötü ventrikül fonksiyonu
olan hastalarda tercih edilmelidir
(14)
. Rutin kardiyopulmoner
baypas sistemi ile aynı mantıkla çalışır. Bu mod ile hem
kardiyak hem solunumsal destek sağlanır. Periferik veya
santral kanülasyon ile kurulabilir. Yenidoğan ve bir yaş
altındaki bebeklerde venöz kanülasyon sağ internal juguler
venden, arteriyel kanülasyon sağ karotis arterden; daha büyük
çocuklarda femoral arter ve venden sağlanır. Hastaların
çoğunda dakikada 5 L/dakika’ya kadar akım sağlayabilmek
amacıyla membran oksijenatörleri sentrifugal pompa ile
kombine edilir. ECMO, asendan aorta ve sağ atriyumun
direkt kanüle edildiği santral yoldan da yerleştirilebilir. Bu
yol özellikle kardiyak girişimden sonra kardiyopulmoner
baypastan çıkamayan hastalarda idealdir. Bu yolun bir avantajı
da, daha büyük kanüller aracılığı ile direkt sağ atriyum drenajı
sağladığından daha iyi akım sağlaması ve özellikle vücut yüzey
alanı fazla (> 2.0 m
2
) hastalarda tercih edilebilmesidir. Santral
ECMO’nun diğer avantajı outflow kanülünden direk aortaya
olan akım sayesinde arkus damarları, koronerler ve vücudun
kalanına antegrad kan akımı sağlayabilmesidir. Tam tersine,
periferik ECMO ile femoral arterden sağlanan retrograd kan
akımı arkusda kanın karışmasına neden olur. Hastanın aynı
zamanda solunum yetmezliği de varsa distal arkus ve vücudun
kalan kısmına iyi oksijenlenmiş kan akımı sağlarken kalp,
koronerlere ve proksimal arkus damarlarına düşük oksijenli
kan gönderir. Bu sebeple, sağ radiyal arter bağlantısı ile
oksijenasyonu monitörize etmek fayda sağlar
(15)
. ECMO desteği
devam ederken bir yandan mekanik ventilasyonu sağlamak
sol ventrikülden pompalanan kanın oksijen satürasyonunu en
azından %90’ın üstünde tutmak için gereklidir. Diğer yandan
santral ECMO’nun da sakıncalı yanları bulunmaktadır. Daha
eskiden santral ECMO yerleştirildiğinde kanüller yüzünden
göğüs kafesi açık bırakılmaktaydı, bu da sternumun kanaması
ve infeksiyon riskleri taşıyordu. Günümüzde subkostal
abdominal duvardan bir tünelle dışarı çıkartılabilen ve
göğüs kafesinin böylece kapatılmasına olanak sağlayan
kanüller mevcuttur. VA-ECMO avantajlarını sıralarsak; hem
kalp hem akciğerlere destek sağlaması, arteriyel ve venöz
kanülasyonun tek bir sahadan yapılabilmesi, düşük akımda
bile iyi oksijenizasyon sağlaması ve kardiyak fonksiyonlardan
bağımsız olması iken dezavantajlarına gelince sistemdeki