B ld ğ m k mselere bell etmed m. Onu tehl keye atmış olurdum.
Ayrıca, b r erkek kılık değ şt rmekte usta olmakla övünüyorsa, onu
tanıdığını söyleyen kansı aptalca davranmış olurdu: b r erkekle zekâ
göster s n n arasında g rmek düşünces zl kt .
Telemakhos da ş n ç ndeyd ; gözümden kaçmamıştı. O da babası
g b doğuştan yalan örümceğ yd , ama onun kadar başarılı değ ld .
Sözde d lenc y bana tanıştırırken, kem küm ed p kekelemes ,
gözler n kaçırmasından bell yd .
Ancak bu tanıştırma tören hemen yapılmayacaktı. Odysseus lk
b rkaç saat konakta
olup b tenler ncelemekle, Tal pler tarafından
aşağılanmakla geç rd ; onu alaya alıyor, üzer ne b r şeyler
fırlatıyorlardı. Ne yazık k on k h zmetç me de onun k ml ğ n
açıklayamazdım, Tal pler g b onlar da Telemakhos’a kaba
davranmayı, küçük düşürmey sürdürüyorlardı. Kulağıma geld ğ ne
göre Güzel Yanaklı Melantho en s vr d ll lerdend . Zamanı geld ğ nde
Odysseus’a kızların ben m buyruklarım doğrultusunda hareket
ett kler n söylemey tasarlıyordum.
Akşam olunca artık boş olan sofada sözde d lenc yle b r görüşme
ayarladım. Odysseusla lg l b r şeyler b ld ğ n ler sürdü - akla yatkın
b r masal uydurarak Odysseus’un çok yakında ev nde olacağını
söyled , gözyaşlarımı tutamadım, bunun gerçekleşmeyeceğ nden
korktuğumu, yıllardır benzer haberler aldığımı bel rtt m. Uzun
uzadıya çekt ğ m acılardan, kocamın
burnumda tüttüğünden söz
ett m - bunları serser kılığındayken ş tmes daha y yd , nanması
daha kolay olurdu.
Daha sonra da gururu okşansın d ye ona akıl danıştım.
Odysseus’un kocaman yayını, tek b r ok atışıyla -şaşılası b r başarı-
on k balta sapını vurab ld ğ yayı ortaya çıkarmayı düşünüyordum,
sonra da Tal plere bunun k katını yapan, ödül olarak ben alacak
d yecekt m. Her şey sona erecekt böylece, şu ya da bu b ç mde,
ç nde bulunduğum dayanılmaz durumdan kurtulacaktım. Derken,
plânımı nasıl bulduğunu sordum ona?
Eşs z b r f k r olduğunu bel rtt .
Şarkılara bakacak olursanız, Odysseus’un
gel ş yle ben m ok ve
yay alışına karar ver ş m n aynı zamana denk gelmes rastlantıdır -
ya da tanrıların düzen (esk den böyle derd k). Artık gerçeğ
öğrend n z. Bu ok atışını b r tek Odysseus’un yapab leceğ n
b l yordum. D lenc n n Odysseus olduğunu da. Rastlantı f lan söz
konusu değ ld . B lerek tasarlamıştım her şey .
Derbeder kılıklı adamın güven n kazandıktan sonra ona gördüğüm
b r düşü aktardım. Bembeyaz, güzel m
kaz sürümle lg l yd düş, en
sevd ğ m kazlardı. Düşümde kazlar bahçede neşe ç nde yemler n
gagalarken dev b r kartal gelm ş, üzerler ne atıldığı g b heps n
öldürmüştü, ben de gözyaşlarımı tutamıyor, durmadan ağlıyordum.
D lenc Odysseus bu düşü ben m ç n yorumladı: Kartal kocamdı,
kazlar da Tal pler, çok yakında kocam heps n n canına okuyacaktı.
Ancak yorumunda ne kartalın kıvrık gagasına ne ben m kazlara olan
sevg me ne de ölmeler ne nasıl üzüldüğüme değ nm şt .
Her şey olup b tt ğ nde, Odysseus’un yorumu yanlış çıktı. Kartalın
o olduğu doğruydu da, kazlar Tal pler değ ld . D nmek b lmeyen
acıyla çok geçmeden öğreneceğ m üzere on k h zmetç md onlar.
Şarkılarda sık geçen b r ayrıntı var.
H zmetç lere çulsuz
Odysseus’un ayaklarını yıkamalarını buyurmuştum, ama eğr büğrü,
beş parasız olduğu ç n onu hor görmeyen b r nden başkasına
ayaklarını yıkatmayacağını söyleyerek buna karşı çıkmıştı. Ben de
bu görev yaşlı Eurykle a’ya verd m, ayakları en az onunk kadar
b ç ms z olan b r kadına. Homurdanarak şe koyuldu, ona
hazırladığım tuzaktan şk llenmem şt . Derken tanıdık b r yara z
çarptı gözüne, aynı h zmet Odysseus’un önünde defalarca yer ne
get r rken görmüştü bunu. O an sev nçle b r çığlık attı, leğen
dev rerek ç ndek suları yerlere saçtı,
kend n ele vermes n d ye
Odysseus onu oracıkta boğazlayacaktı az kalsın.
Şarkılar h çb r şey fark etmed ğ m , çünkü Athena’nın d kkat m
dağıttığından söz eder. Eğer buna nanıyorsanız, her türlü saçmalığa
nanırsınız demekt r. Bense o sırada hazırladığım ufak oyunun
başarısına kıs kıs güldüğümü k s görmes n d ye onlara arkamı
dönmüştüm.