Demokrasi
“Dem okrasi” teriminin kökleri, Antik Yunana kadar uzanır. Sonu “krasi” ile biten diğer kelimeler
-otokrasi, aristokrasi, bürokrasi v s.- gibi demokrasi de Yunanca iktidar veya yönetme anlamına ge
len kratos kelimesinden türemiştir. Demokrasi, “dem os tarafından yönetim ”i ifade etmektedir. Bu
rada dem os, başlangıçta “yoksullar”ı veya “halkyığım’ nı ima eden halk anlamına gelmektedir. Daha
modern bir demokratik görüş, Abraham Lincoln un 1860 Gettysburg Konuşm asında yer almıştır.
Bu konuşmada “halkın, halk için, halk tarafından yönetim in’in erdemleri öve öve bitirilememişti.
Ancak demokrasi tartışmalı bir kavramdır: Üzerinde hemfikir olunmuş, tartışmasız bir demokrasi
tanımı yoktur; birbiriyle çekişen birtakım tanımlar vardır. Bundan dolayı, tek bir demokratik yö
netim modeli söz konusu değildir, aksine rekabet hâlinde birtakım uyarlamalar söz konusudur. Ta
rihsel olarak, bu uyarlamaların en başarılısı liberal demokrasi olmuştur. 20. Yüzyıl itibariyle liberal
demokrasinin, güçlü rakiplerini alt ettiği görülür. Ancak liberal demokratik siyasal sistemler melez
bir nitelik arz eder: Bu sistemler, iki farklı özelliği bünyesinde barındırır; birisi liberal, diğeri de de
mokratik niteliktir. Liberal öğe, sınırlı yönetime olan inancı, demokratik öğe de halkın yönetimine
bağlılığı yansıtır. Bir demokrasi modeli olarak liberal demokrasinin üç ana özelliği vardır:
►
Liberal demokrasi, temsilî ve dolaylı demokrasi biçimidir. Siyasî iktidar, biçim sel eşitlik te
melinde - “tek kişi tek oy; tek oy tek değer”- gerçekleştirilen düzenli seçimlerdeki başarıyla
elde edilir.
►
Bu demokrasi, rekabet ve seçim tercihine dayalıdır. Bu, geniş oranda çatışan inançlara, sos
yal felsefelere, rekabet hâlindeki siyasî hareketlere ve partilere hoşgörü anlamına gelen siyasî
çoğulculukla (bkz. s. 51 ) temin edilir.
►
Bu demokrasinin belirgin özelliği, devlet ile sivil toplumun arasına belirgin ayrım koymasıdır.
Bu durum, İktisadî hayatın kapitalist veya piyasa örgütlenmesiyle, özerk çıkarlar ve grupların
varlığıyla ve de yönetsel iktidar üzerindeki içsel ve dışsal frenler aracılığıyla muhafaza edilir.
Liberal demokrasinin melez doğası, liberalizm içinde demokrasiye yönelik ciddî bir belirsiz
liği yansıtır. Bu belirsizlik, birçok açıdan bireyciliğin (bkz. s. 4 5 ) çatışan olası etkileriyle şekil
lenmiştir. Çünkü bireycilik, hem kolektif (müşterek) bir iktidar korkusu barındırır hem de siyasî
eşitlik inancına yol açar. 19. Yüzyıl’da liberaller, demokrasiyi genellikle tehditkâr veya tehlikeli bir
şey olarak görmüşlerdir. Bu açıdan, 19. Yüzyıl liberalleri, demokrasiyi, erdem ve mülkiyet pahasına
sürülerin yönetim sistemi olarak gören Platon ve Aristoteles gibi daha önceki siyasî teorisyenlerin
görüşlerini tekrarlamışlardır. Ana liberal hassasiyet, demokrasinin bireysel özgürlüğün düşmanına
dönüşebilmesi ihtimâlidir. Bu hassasiyet de, “halk’ın tek başına bir varlık olmaması, daha ziyade,
farklı fikir ve çatışan çıkarlara sahip olan bir birey ve grup toplamı olması gerçeğinden doğar. Ça
tışma için sunulan “demokratik çözüm”, sayılara başvurma ve çoğunluğun yönetimi ilkesinin uygu
lanmasıdır. Yani “çoğunluğun veya en yüksek sayıdakilerin iradesi azınlığın iradesi üzerinde hâkim
olmalıdır” ilkesi. Sonuçta demokrasi, % 51’inyönetim inisiyatifine kalmaktadır. Fransız siyasetçiye
sosyal yorumcu Alexis de Tocqueville (1 8 0 5 -1 8 5 9 ), bu durumla ilgili olarak meşhur “çoğunluğun
zorbalığı” şeklindeki tasviri yapmıştır. Bu durumda, bireysel özgürlük ve azınlık hakları halk adına
çiğnenebilir. Jam es Madison, 1787’deki Philadelphia A BD Anayasa Kongresinde benzer görüşleri
açıkça dile getirmiştir. Madison, çoğunluğun zorbalığına karşı en iyi savunmanın bir denge fren
|