Ya z›fl ma Ad re si/ Ad dress for Cor res pon den ce: Dr. Gülçin Benbir, İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi, Nöroloji Anabilim Dalı, İstanbul, Türkiye
Tel.: +90 212 632 96 96 E-mail: drgulcinbenbir@yahoo.com
Ge liş Ta ri hi/Re cei ved: 23.06.2014 Ka bul Ta ri hi/Ac cep ted: 17.07.2014
© Tür k Uyku Tıbbi Der gi si, Ga le nos Ya yı ne vi ta ra fın dan ba sıl mış tır./ © Journal of Turkish Sleep Me di ci ne, Pub lis hed by Ga le nos Pub lis hing.
Derleme
/ Review
DO I: 10.4274/jtsm.08
Türk Uyku Tıbbi Dergisi 2014;2:38-42
Journal of Turkish Sleep Medicine 2014;2:38-42
38
Çocuk Yaş Grubunda Obstrüktif Uyku Apne Sendromu
İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi, Nöroloji Anabilim Dalı, İstanbul, Türkiye
Obstructive Sleep Apnea Syndrome in Pediatric Age Group
Gülçin Benbir, Derya Karadeniz
Obstrüktif uyku apne sendromu (OUAS), çocukluk ve erişkin olmak üzere
iki gruptan oluşmaktadır. Çocuklarda tam oranı bilinmemektedir; erkek
çocuklarda daha sık olmak üzere genel görülme sıklığı yaklaşık %1 olarak
tahmin edilmektedir. Predispozan faktörler arasında, ileri yaş önemli
bir risk faktörü olmakla birlikte, pediyatrik yaş grubunda erkek cinsiyet,
obezite (85. yüzdelik dilim üstü; vücut kütle indeksi (VKİ) >25 kg/m
2
),
hipotiroidi ya da diğer endokrin bozukluklar, kraniyo-fasiyal anatomik
bozukluk ve birinci derecede akrabalarda OUAS öyküsü (2-8 kat) olması
yer almaktadır. Huzursuz uyku, uykuda çok sık hareket etme ve özellikle
boyun ve göğüs bölgesinde olmak üzere terleme hastalarının yaklaşık
yarısında mevcuttur. Noktüri pediyatrik yaş grubunda enürezis noktürna
şeklinde kendini gösterebilir. Gastro-özefajeal reflü, gece ağız açıklığı ve
ağız suyun akması da çocuk yaş grubu OUAS hastalarında sık karşılaşılan
şikayetlerdir. OUAS çocuk yaş grubunda da kardiyovasküler hastalıklar
için risk oluşturmaktadır. OUAS’lı çocuklarda kan basıncı, sempatik sinir
sistem aktivitesi/parasempatik sinir sistem aktivitesi oranı ve noradrenalin
düzeyleri anlamlı olarak yüksek saptanmıştır. Uyku apnesinin küçük
yaşlarda dahi noktürnal sempatik aktivasyon ile seyrettiği ve buna
bağlı olarak ikincil kardiyovasküler komplikasyonlara yol açabileceği
bilinmelidir. Cerrahi tedavi erişkinlere kıyasla çocuklarda çok daha ön
planda düşünülmekte ve pozitif havayolu basıncı tedavisi ile birlikte
birincil tedavi basamağını oluşturmaktadır. (JTSM 2014;2:38-42)
Anah tar Ke li me ler: Obstrüktif uyku apne sendromu, çocuk yaş grubu,
kardiyovasküler komplikasyonlar, cerrahi tedavi, pozitif havayolu basıncı
tedavisi
Obstructive sleep apnea syndrome (OSAS) is divided into two categories;
in adults and in children. Although its exact incidence in pediatric age
group is not well-known, it is suggested as occurring in approximately
1% of young children. Although advanced age is a very important
risk factor for OSAS, some amongst the predisposing factors for OSAS
in children are male gender, obesity (above 85
th
percentile; body
mass index >25 kg/m
2
), hypothyroidism or other endocrine disorders,
craniofacial abnormalities and the family history of OSAS in-first degree
relatives (2-8 times). Nonrestorative sleep, frequent body movements
during sleep and sweating especially in the neck and chest area, are the
symptoms observed in almost half of the patients. Nocturia may manifest
itself as nocturnal enuresis in the pediatric age group. Gastroesophageal
reflux and open mouth saliva drooling during sleep are also commonly
encountered in children with OSAS. OSAS is also an important risk factor
for cardiovascular diseases in the pediatric age group. Increased blood
pressure, sympathetic and parasympathetic nervous system activities and
noradrenalin levels are reported to be common in children with OSAS. It
should be noted by the physicians that even in youngl age, sleep apnea
is associated with increased nocturnal sympathetic activity, and therefore
cause of secondary cardiovascular complications. Surgical intervention
is more commonly suggested in the treatment of OSAS in pediatric age
group and constitutes first-line therapy together with positive airway
pressure therapy. (JTSM 2014;2:38-42)
Key Words: Obstructive sleep apnea syndrome, pediatric age group,
cardiovascular complications, surgical intervention, positive airway
pressure therapy
Summary
Özet
Giriş
Uyku ile ilişkili solunum bozuklukları sınıflaması içinde 3 ana
grup; (i) santral uyku apne sendromları, (ii) obstrüktif uyku apne
sendromu (OUAS) ve (iii) uykuda hipoventilasyon-hipoksemik
sendromları yer alır. Obstrüktif uyku apne sendromu, çocukluk
ve erişkin olmak üzere iki gruptan oluşmaktadır. Bu yazıda,
günümüzde henüz yeterince farkındalık oluşturmayan ancak
çocukluk çağında da görülebilen önemli bir uyku bozukluğu
olan obstrüktif uyku apne sendromu ele alınmaktadır.
Tarihçe
Obstrüktif uyku apne sendromunun ilk tanımı, 19. yy da obezite
ve aşırı gündüz uykululuk ile şekillenen klinik vaka bildirilerine
kadar uzanmaktadır (1). İlk fizyolojik kayıt 1960’larda Gerardy
ve ark. tarafından yapılmış, ancak solunum durmasının nedenine
yönelik bilgi aktarılmamıştır (2). Bu durum, daha sonra Gastaut
ve ark. tarafından ‘üst havayolunun tıkanması’ olarak açıklanmış
ve böylece ‘obstrüktif apne’ ilk kez tanınmıştır (3). Obstrüktif
uyku apne sendromu, klinik bulguları ilk kez 1956 yılında ortaya
konulmuş nispeten yeni tanınan bir hastalıktır.
39
Benbir G, Karadeniz D.
Çocuk Yaş Grubunda Obstrüktif Uyku Apne Sendromu
Tanı
Obstrüktif uyku apne sendromunun tanısı Uluslararası Uyku
Bozuklukları Sınıflaması (International Classification of Sleep
Disorders, 2005) tanı kriterlerine göre konulmaktadır (4).
Erişkinlerde, uykuya dair en az bir semptom (gündüz aşırı
uykululuk, dinlendirici olmayan uyku, uykusuzluk, nefes tıkanıklığı
ile uyanma veya yakınları tarafından belirtilen şiddetli horlama/
nefes durması gibi) ile birlikte polisomnografi (PSG) tetkikinde
saatte 5 veya daha fazla obstrüktif tipte apne hipopne indeksi
olmalıdır. Hastalık bulguları diğer nedenlerle daha iyi açıklanabilir
olmamalıdır. Uykuya dair semptomu olmayan ya da belirtemeyen
hastalarda ise PSG’de saatte 15 veya daha fazla obstrüktif
tipte apne hipopne indeksi olmalıdır. Buna karşın pediyatrik
yaş grubundaki OUAS kriterleri büyük farklılıklar gösterir. ICSD
kılavuzuna göre belirlenen tanı kriterleri Tablo 1’de verilmiştir.
Obstrüktif uyku apne sendromunun kesin tanısı için tüm gece PSG
tetkiki yapılmalıdır. ‘Amerika Uyku Tıbbı Akademisi’nin 2007 yılında
yayınladığı “Uyku ve Uyku ile İlişkili Olayların Sınıflandırılmasında
El Kılavuzu” (The AASM Manual for the Scoring of Sleep and
Associated Events – Rules, Terminology and Technical Specifications)
kriterlerine göre (5) skorlama yapılmaktadır. Obstrüktif tipteki
apneler, hipopneler ve solunum eforunda artış şeklindeki anormal
solunum olayları skorlanır ve toplam uyku süresine bölünerek
anormal solunum olayı indeksi hesaplanır.
PSG kayıtları, 10-20 sistemine göre yerleştirilen frontal, santral ve
oksipital elektroensefalografi (EEG), sağ ve sol elektrookülogram
(EOG), yüzeyel çene ve bilateral bacak elektromiyografisi
(EMG), elektrokardiyografi (EKG), oronazal termal sensör, nazal
basınç sensörü, torakal ve abdominal hareket sensörü, oksijen
satürasyonu, vücut pozisyonu ve senkron video kaydını içerir.
Obstrüktif tipte anormal solunum olaylarında, termal sensör veya
nazal basınç sinyal değişikliklerine eşlik eden solunum eforu şartı
aranır. Obstrüktif apnede termal sensörde en az 10 saniye süren
%90 ve üzerindeki amplitüd düşüklüğü, obstrüktif hipopnede
nazal basınç sinyalinde 10 saniyeden uzun süren, %30’dan fazla
bir düşme ve beraberinde en az %3’lük desatürasyon olması ya
da uyanıklık reaksiyonunun olması, solunum eforunda artışta
ise apne ve hipopne kriterlerini karşılamayan ancak uyanıklık
reaksiyonlarının eşlik ettiği en az 10 saniye süreli nazal basınç
sensöründeki düzleşme esas alınır.
Epidemiyoloji
Obstrüktif uyku apne sendromu tüm popülasyonda kadınlarda
%2-%9, erkeklerde ise %4-%24 oranında bildirilmektedir.
Çocuklarda da oranı bilinmemekle birlikte yine erkek çocuklarda
daha sık olmak üzere genel görülme sıklığı yaklaşık %1
olarak tahmin edilmektedir (6,7). Genel görülme sıklığı yüksek
olmamakla birlikte, eşlik eden diğer bazı hastalıklardan, örneğin
genetik bozukluklar, reflü, laringomalazi ve kraniyofasiyal
anomali varlığında görülme sıklığı %35 gibi oldukça yüksek
olabilmektedir (8).
Patofizyoloji
Obstrüktif uyku apne sendromunun patofizyolojisi oldukça
komplekstir ve halen tam olarak aydınlatılamamıştır. Uyku
esnasında fizyolojik olarak her bireyde dakika solunum sayısı ve
tidal hacimde azalır, arteriyal CO2 basıncı artar, genioglossus
ve tensor palatini kaslarında tonus azalması meydana gelir
(9). Uyku apne sendromunda ise, muhtemelen altta yatan
genetik yatkınlığa ek olarak, solunumu uyaran mekanizmalardan
kimyasal reaktivitenin bozuk olması, inspiratuar uyaranların ve
üst solunum yolundaki koruyucu reflekslerin yetersizliği söz
konusudur (10). Son yıllarda yapılan genetik çalışmalarda,
özellikle genç hastalarda, OUAS ile APOε4 veya HCRT gen
mutasyonları ya da serotoninerjik sistemdeki polimorfizmlere
bağlı olarak beyinsapı-rafe çekirdeği disfonksiyonu arasında bir
ilişki olduğu öne sürülmektedir (11,12).
Predispozan faktörler arasında, ileri yaş önemli bir risk faktörü
olmakla birlikte, pediyatrik yaş grubunda erkek cinsiyet, obezite
(85. yüzdelik dilim üstü; vücut kütle indeksi (VKİ) >25 kg/m
2
),
hipotiroidi ya da diğer endokrin bozukluklar, kraniyo-fasiyal
anatomik bozukluk ve birinci derecede akrabalarda OUAS
öyküsü (2-8 kat) olması yer almaktadrı (13). Kraniyofasiyal
anatomik bozukluklar arasında kısa ve kalın boyun, hiyoid
kemiğin aşağı yerleşimli olması, retro-mikrognati, makroglossi,
hipertrofik tonsil ve adenoidler, yüksek arklı sert damak ve
büyük, uzun yumuşak damak sayılabilir.
Obezite ile uyku apnesi arasında iki yönlü bir ilişki bulunmaktadır,
obez çocuklarda uyku apne oranı %15 düzeylerine
ulaşabilmektedir; %10 kilo artışı ile apne-hipopne indeksinin
(AHİ) %32 oranında arttığı, VKİ değerlerinde 1 kg/m
2
artış ile
Tablo 1. Pediyatrik yaş grubundaki OUAS kriterleri
Kriter 1
Kriter 2
A. Çocuğa bakan kişi çocuk uyurken horlamadan, rahat olmayan veya
obstrüktif solunumdan veya hem horlama hem de rahat olmayan
solunumun birlikte olduğunu bildirir
B. Çocuğa bakan kişi aşağıdakilerden en az birini gözlemlediğini bildirir:
i. Nefes alma sırasında paradoksal olarak göğüs kafesinin içe doğru hareketi
ii. Harekete bağlı uyanıklık reaksiyonları
iii. Terleme
iv. Uyku sırasında boynun hiperekstansiyon pozisyonu
v. Gündüz aşırı uyku hali, hiperaktivite veya saldırgan davranış
vi. Yavaş büyüme hızı
vii. Sabah baş ağrısı
viii. Sekonder enürezis
C. Polisomnografi kaydında saatte 1 veya daha fazla solunumsal
olay (iki solunum siklusu ve daha uzun sureli apne / hipopne)
D. Polisomnografi kayıtlarında i veya ii görülür
i. Aşağıdakilerden en az biri gözlenir:
a. Artan solunum çabası nedeniyle sık sık uyanıklık
reaksiyonu gelişmesi
b. Apne ile birlikte arteriyel oksijen desatürasyonu
c. Uyku sırasında hiperkapni
d. Belirgin şekilde negatif özafagus basınç değişimleri
ii. Horlama, nefes alma sırasında paradoksal içe doğru
göğüs kafesi hareketi ve aşağıdakilerden en az birinin eşlik ettiği
uyku sırasında hiperkapni, desatürasyon veya hiperkapni ile
birlikte desatürasyon dönemleri:
a. Sık sık uyanıklık reaksiyonu
b. Belirgin şekilde negatif özafagus basıncı değişimleri
E. Hastalık başka bir uyku bozukluğu, tıbbi veya nörolojik
hastalık, ilaç kullanımı veya madde kullanım
bozukluğu ile açıklanamaz
40
Benbir G, Karadeniz D.
Çocuk Yaş Grubunda Obstrüktif Uyku Apne Sendromu
uyku apnesinde %12 risk artışı olduğu ve orta-şiddetli uyku
apnesi gelişme riskinin 6 kat arttığı bildirilmiştir. VKİ değerleri
85. ve 90. yüzdelik dilim üzerinde (kilolu ve obez) yer alan
çocukların %60’ında uyku apnesi olduğu gösterilmiştir. İki ile
sekiz yaş arasında 400 obez çocukta yapılan bir çalışmada uyku
apnesi riski 4,69 (%95 CI 1,58-13,33) olarak bulunmuştur
(14,15). Kilo kaybının uyku apnesine etkisi olduğu açıktır, %15-
%20 düzeyinde kilo kaybı sonucu AHİ oranlarında %50’ye varan
azalma görülebilir, ancak OUAS’ın anabolik-metabolik etkileri
nedeniyle, başka bir yöntem ile etkin tedavisi yapılmaksızın,
etkin kilo verilmesi ya da verilen kilonun korunması oldukça zor
mümkün olabilmektedir.
Klinik Bulgular
Obstrüktif uyku apne sendromuna bağlı bulgular gece
ve gündüz şikayetleri şeklinde iki gruba ayrılırlar. Gece
şikayetleri arasında horlama, OUAS’ın ana bulgusudur. Tanıklı
apne anamnez ile çocuğun anne ve babası sorgulanarak
öğrenilebilir; boğulma ya da nefes alamama hissi ise
çocuklar tarafından çok nadir olarak bildirilir. Huzursuz uyku,
uykuda çok sık hareket etme ve özellikle boyun ve göğüs
bölgesinde olmak üzere terleme hastalarının yaklaşık yarısında
mevcuttur (9,12,16,17). Noktüri pediyatrik yaş grubundaki
OUAS hastalarında da erişkinlerde olduğu gibi oldukça sıktır,
hatta enürezis noktürna şeklinde kendini gösterebilir. Artan
intratoraksik basınç, sık uyanıklıklar ve artmış atrial natriüretik
peptit salınımı ile noktüriye neden olur (18). Gastro-özefajeal
reflü, gece ağız açıklığı ve ağız suyun akması da çocuk yaş
grubu OUAS hastalarında sık karşılaşılan şikayetlerdir. Artmış
solunum eforu ile karın içi basıncı artar, gastro-özefajeal
sfinkter gevşer ve mide içeriğinin özofagusa kaçmasına neden
olur. Erişkinlere oranla daha sık oranda bruksizm OUAS’a eşlik
edebilir.
Gündüz şikayetleri arasında OUAS’ın en önde gelen bulgusu
gündüz aşırı uykululuk halidir. Gece içinde tekrarlayan solunum
problemlerine bağlı olarak, hastaların farkında oldukları ya
da olmadıkları gece içi sık uyanmalar nedeniyle uyku kalitesi
bozulmuştur. Diğer gündüz şikayetleri arasında, sabah baş
ağrısı, ağız kuruluğu, kas ağrıları, yorgunluk, dikkat eksikliği ve
okul performansında bozulma yer alır.
Komplikasyonlar
Obstrüktif uyku apne sendromu, erişkinlerde, hipertansiyon,
iskemik kalp hastalığı, şeker hastalığı, obezite ve serebrovasküler
hastalıklar için diğer bilinen risk faktörlerinden bağımsız bir
risk faktörü olarak tanımlanmıştır (19,20). Benzer şekilde,
OUAS çocuk yaş grubunda da kardiyovasküler hastalıklar için
risk oluşturmaktadır. Yakın bir zamanda 11-16 yaş arasındaki
çocuklardan oluşan bir çalışmada (21), AHİ <1/saat olan 20
çocuk ve AHİ >1/saat olan 40 çocuk değerlendirilmiş; bu 40
çocuktan 20’si tedavisiz takip edilirken 20’sinde tedavi ile AHİ
<1/saat olarak düzenlenmiştir. Sonuçta, AHİ > 1/saat olan
çocuklarda kan basıncı anlamlı olarak daha yüksek saptanmış,
tedavi edilen grupta ise kan basıncı değerleri sağlıklı çocuklara
benzer düzeylere gerilemiştir. Bir başka çalışmada (22), 3-5 yaş
arasındaki 142 horlayan çocuk incelenmiş, %52,1’inde primer
horlama, %27,5’inde hafif OUAS ve %20,4’ünde orta OUAS
tanısı konulmuş, çalışmaya 38 sağlıklı kontrol dahil edilmiştir.
Çocuk yaş grubunda dahi, eğer OUAS tanısı varsa, sempatik
sinir sistem aktivitesi/parasempatik sinir sistem aktivitesi oranı
ve noradrenalin düzeyleri anlamlı olarak yüksek saptanmış, uyku
apnesinin küçük yaşlarda dahi noktürnal sempatik aktivasyon
ile seyrettiği, ve buna bağlı olarak ikincil kardiyovasküler
komplikasyonlara yol açabileceği öne sürülmüştür. Obstrüktif
uyku apne sendromunun kardiyovasküler ve nöropsikiyatrik
komplikasyonlarını açıklamaya yönelik mekanizmalar Şekil 1’de
gösterilmiştir.
Çocuk yaş grubunda uyku apnesi ayrıca epilepsiler için önemli
bir risk oluşturmaktadır, nitekim uyku ile tetiklenen ve bu yaş
grubunda sık görülen epilepsi nöbetleri, apnelere sekonder olarak
ortaya çıkan uyanma reaksiyonları ile tetiklenebilmektedirler
(23). Nitekim, OUAS’da siklik alternan patern ve talamokortikal
aktivasyon artar ve stabil olmayan bir uykuya neden olur. Ani
bebek ölümü sendromunun (Sudden Infant Death Syndrome,
SIDS) nedenleri arasında da, obstrüktif ve/veya santral tipte
apneler, ritim bozuklukları ve serebral dolaşım bozuklukları yer
almaktadır (24).
Tedavi
Obstrüktif uyku apne sendromu tanısı konulan çocuğun
ailesine, hastalığın özellikleri ve komplikasyonları hakkında bilgi
verilmelidir. OUAS hastalarında hastalığın anabolik-metabolik
etkileri nedeniyle, kilo alımına ve kilo verememeye karşı bir
yatkınlık mevcuttur. Bu nedenle, diyet ve kilo verme stratejileri
OUAS’ın birincil tedavisine ek olarak planlanmalıdır. Ancak bu
yaklaşımların tedavi amaçlı olmadığı akılda tutulmalıdır.
Obstrüktif uyku apne sendromunun etkin bir farmakolojik
tedavisi yoktur. Ancak eşlik eden hipotirodi veya akromegali
gibi hastalıklar için farmakolojik tedavi gerekebilir. Erişkinlerde
OUAS’ın birincil tedavisine ek olarak, ancak çocuklarda
birincil tedavi olarak da fayda görülebilecek tedavi, alerjik rinit
tedavisidir. Topikal ve/veya sistemik dekonjestanlar ve/veya
kortikosteroidler, hücresel apoptozu tetikler ve lenfoid dokuların
büyümesini engeller (25). Lökotrien reseptör antagonistleri de
bu amaçla kullanılabilmektedir.
Gündüz aşırı uykululuk şikayeti için, özellikle OUAS’ın birincil
tedavisine rağmen devam eden olgularda, ek olarak modafinil
önerilmektedir. Ancak bu durumda, tedavinin etkinliği
sorgulanmalı ve narkolepsi ya da uykuda periyodik hareket
bozukluğu gibi eşlik edebilecek diğer uyku bozuklukları
dışlanmalıdır.
Şekil 1. Obstrüktif uyku apne sendromunda kardiyovasküler ve
nöropsikiyatrik komplikasyonların patofizyolojisi.
41
Benbir G, Karadeniz D.
Çocuk Yaş Grubunda Obstrüktif Uyku Apne Sendromu
Uyku pozisyonu havayolunun açıklığını etkiler, sırtüstü
pozisyonlarda özellikle lateral çapı azalır. Pozisyon tedavisi,
sadece sırtüstü pozisyonda ortaya çıkan OUAS (pozisyonel OUAS)
için önerilebilir. Birçok pozisyon tedavi stratejisi uygulanmakla
birlikte, uykuda takılan bir sırt çantası içine yerleştirilen tenis
topu tekniği muhtemelen en eski ve en basit olanıdır (26).
Ancak gerek tenis topu tekniği gerekse diğer pozisyon tedavi
stratejilerinde en önemli sorun tedaviye uyum sorunudur.
Tedavi uyumu özellikle uzun dönemde %40-%80 civarındadır.
Bir diğer sorun, etkin tedavinin ancak %60 hastada anormal
solunum olaylarını tam olarak kontrol altına alabilmesidir.
Ağız içi cihazlar erişkinlere göre çocuk yaş grubunda daha büyük
öneme sahiptir. Ortodontistler tarafından hastanın ağız ve diş
yapısına uygun olarak hazırlanan bu cihazlar gece boyunca
takılarak, mandibulayı ve dili protrude pozisyonda tutarak hava
yolunu açık tutmayı hedefler (27,28). Üç aylık takiplerde yaklaşık
%80 hastada tedavi uyumu görülmüş, ancak etkin OUAS kontrolü
ancak %50 hastada sağlanabilmiştir. Mandibular yeniden
konumlandırma aletinin başarısı da benzer orandadır (28). Bu
tür tedavilerin seçiminde en önemli şart, hastaların ortodontistler
tarafından değerlendirilmeleri ve bu tür bir tedaviden anatomik
olarak fayda görebileceklerinin tespit edilmesidir. Son yıllarda,
ağız içi aletler ile oral basınç tedavisi de uygulanmaya başlanmıştır.
Verilen pozitif hava basıncı ile yumuşak damak ve diline önde
stabilize edilmesi amaçlanmış, 1 aylık bir çalışmada %90 hastada
etkin kullanım izlenmesine karşın OUAS kontrolü açısından ancak
%35 hastada etkili olabilmiştir (29).
Pozitif havayolu basıncı (PAP) tedavisi, OUAS’ın tedavisinde etkin
olduğu ve hastalığın hayati komplikasyonlarını ortadan kaldırdığı
kesin olarak gösterilmiş bir tedavidir. Pozitif havayolu basıncı
tedavisi ilk olarak Sullivan tarafından 1981 yılında tanımlanmış,
üst havayolunu hava vererek açık tutmayı hedeflemiştir. Sürekli
pozitif havayolu basıncı (Continuous Positive Airway Pressure,
CPAP), inspirasyon ve ekspirasyonda farklı basınçlar veren iki
seviyeli pozitif havayolu basıncı (Bilevel Positive Airway Pressure,
BPAP) ve basınç ayarını hastanın solunumundan aldığı sinyallere
göre ayarlayan otomatik titrasyonlu pozitif havayolu basıncı
(Autotitrating Positive Airway Pressure, APAP) olmak üzere farklı
modlarda tedavi uygulanabilmektedir. Nazal CPAP tedavisi,
buruna takılan bir maske yoluyla gece boyunca burundan
pozitif basınçlı hava vermekte ve havayolunun tıkanmasını
önlemektedir. Olası burun tıkanıklığının giderilmesi, uygun
basınç ayarının yapılması, uygun maske seçimi, gerektiğinde
ısıtıcılı nemlendiricilerin kullanılması ve hasta eğitimi, bu tedaviye
olan uyumu arttıracaktır. Tedavi uyum oranı nazal CPAP ile %60-
90 arasında bildirilmektedir, ancak tedavi uyumu sağlandığı
sürece OUAS’ın tam etkin kontrol sağlanabilmektedir. Yakın
zamanda ortalama yaşı 10±5 olan 62 çocukta %72 oranında
gece >8 saat ve 1 ayda 26±5 gece kullanım sağlanmıştır (30).
Cerrahi tedavi erişkinlere kıyasla çocuklarda çok daha ön planda
düşünülmekte ve pozitif havayolu basıncı tedavisi ile birlikte birincil
tedavi basamağını oluşturmaktadır. Özellikle yatkınlık oluşturan
anatomik yapıların varlığında tonsilektomi ve/veya adenoidektomi
tedavide uygulanması gereken ilk basamaktır. Obez çocuklarda
fayda ancak %50 civarında olabilmektedir. Özellikle malampati
skoru ileri (evre 3-4) olan çocuklarda AHİ’de %50’den fazla azalma
sağlanabilmektedir. Yeni yöntemler ile relokasyon faringoplastisi ile
birlikte yapılan tonsilektomi ve/veya adenoidektomi cerrahilerinde
başarı %70’e kadar yükselmektedir (31-33).
Maksiller genişletme, yine bu yaş grubundaki seçilmiş hastalar
için iyi bir seçenek olabilir. Hiyoid veya dil askısı ile dil öne doğru
çekilerek hipofarenks boşluğunun genişletilmesi amaçlanmaktadır.
Tonsil ya da adenoidleri olmayan, malampati skoru daha düşük
(evre 1-2) olan ve VKİ <40 kg/m
2
olan çocuklarda uygulanabilir,
cerrahi başarı oranı %60 civarındadır (32).
Genioglossal veya maksillomandibular ilerletmede, alt ve üst
çene kemikleri kesilir, hava yolunda 12 mm’ye kadar boşluk
bırakılarak tekrar kaynaşması sağlanır. Özellikle çene yapısı
küçük ve geri yerleşimli kişilerde önerilmektedir. Oldukça
major cerrahiler olup, pediyatrik yaş grubunda ancak oldukça
ağır OUAS olduğunda ya da kraniyofasiyal anomali varlığında
yapılmaktadır (34). Hipoglossal sinir uyarımı son yıllarda özellikle
hafif OUAS’ı olan genç erişkinlerde uygulanan bir yöntemdir
uzun dönem etkinliği bilinmemektedir. Trakeostomi OUAS’ın
son basamak tedavisidir, morbid obez hastalarda diğer tedavi
yöntemlerin etkinliğinin sağlanmasına kadar geçen sürede
geçici olarak uygulanabilir (35).
Kaynaklar
1. Lavie P. Restless nights: understanding snoring and sleep apnea. New
Haven, CT: Yale University Press; 2003.
2. Gerardy W, Herberg D, Kuhn HM [Comparative studies on pulmonary
function and the electroancephalogram in 2 patients with Pickwick’s
syndrome]. [Article in German]. Z Klin Med 1960;156:362-80.
3. Gastaut H, Tassinari CA, Duron B. Polygraphic study of the episodic
diurnal and nocturnal (hypnic and respiratory) manifestations of the
Pickwickian syndrome. Brain Res 1966;1:167-86.
4. Iber C, Ancoli-Israel S, Chesson AL, Quan SF, for the American
Academy of Sleep Medicine (2007) The AASM manual for the scoring
of sleep and associated events––Rules, Terminology and Technical
Specifications. AASM, Westchester, IL
5. The AASM Manual for the Scoring of Sleep and Associated Events –
Rules, Terminology and Technical Specifications. American Academy
of Sleep Medicine. Westchester, IL, 2007.
6. Wierzbicka A, Rola R, Wichniak P, Richter P, Ryglewicz D, Jernajczyk
W. The incidence of sleep apnea in patients with stroke or transient
ischemic attack. J Physiol Pharmol 2006;57:385-90.
7. Young T, Palta M, Dempsey J, Skatrud J, Weber S, Badr S. The
occurrence of sleep-disordered breathing among middle-aged
adults. N Engl J Med 1993;328:1230-5.
8. Ramgopal S, Kothare SV, Rana M, Singh K, Khatwa U. Obstructive
sleep apnea in infancy: a 7-year experience at a pediatric sleep
center. Pediatr Pulmonol 2014;49:554-60.
9. Young T, Peppard PE, Gottlieb DJ. Epidemiology of obstructive sleep
apnea: A population health perspective. Am J Respir Crit Care Med
2002;165:1217-39.
10. Gold AR, Schwartz AR, Wise RA, Smith PL. Pulmonary function and
respiratory chemosensitivity in moderately obese patients with sleep
apnea. Chest 1993;103:1325-9.
11. Gottlieb DJ, DeStefano AL, Foley DJ, Mignot E, Redline S, Givelber
RJ, et al. APOE epsilon4 is associated with obstructive sleep apnea/
hypopnea: the Sleep Heart Health Study. Neurology 2004;63:664-8.
12. Benbir G, Karadeniz D. Uyku ile ilişkili solunum bozuklukları: Obstrüktif
uyku apne sendromu. Türkiye Klinikleri 2010;3:27-40.
13. Gabbay IE, Lavie P. Age- and gender-related characteristics of
obstructive sleep apnea. Sleep Breath 2012;16:453-60.
14. Narang I, Mathew JL. Childhood obessity and obstructive sleep
apnea. J Nutr Metab 2012;2012:134202. doi: 1155/2012/134202.
15. Alonso-Álvarez ML, Cordero-Guevara JA, Terán-Santos J, Gonzalez-
Martinez M, Jurado-Luque MJ, Corral-Peñafiel J, et al. Obstructive
sleep apnea in obese community-dwelling children: the NANOS
study. Sleep 2014;37:943-9.
42
Benbir G, Karadeniz D.
Çocuk Yaş Grubunda Obstrüktif Uyku Apne Sendromu
16. Carter KA, Hathaway NE, Lettieri CF. Common sleep disorders in
children. Am Fam Physician 2014;89:368-77.
17. Certal V, Camacho M, Winck JC, Capasso R, Azevedo I, Costa-Pereira
A. Unattended sleep studies in pediatric OSA: A systematic review
and meta-analysis. Laryngoscope 2014;5. doi: 10.1002/lary.24662.
[Epub ahead of print]
18. Krieger J, Laks L, Wilcox I, Grunstein RR, Costas LJ, McDougall JG,
et al. Atrial natriuretic peptide release during sleep in patients with
obstructive sleep apnoea before and during treatment with nasal
continuous positive airway pressure. Clin Sci 1989;77:407-11.
19. Culebras A. Cerebrovascular disease and sleep. Curr Neurol Neurosci
Rep 2004;4:164-9.
20. Shamsuzzaman ASM, Gersh BJ, Somers VK. Obstructive Sleep
Apnea. Implications for Cardiac and Vascular Disease. JAMA
2003;290:1906-14.
21. Walter LM, Yiallourou SR, Vlahandonis A, Sands SA, Johnson CA,
Nixon GM, et al. Impaired blood pressure control in children with
obstructive sleep apnea. Sleep Med 2013;14:858-66.
22. Nisbet LC, Yiallourou SR, Nixon GM, Biggs SN, Davey MJ, Trinder J,
et al. Nocturnal autonomic function in preschool children with sleep-
disordered breathing. Sleep Med 2013;14:1310-6.
23. Miano S, Tabarrini A, Vitelli O, Mazzotta A, Del Pozzo M, Rabasco Jet
al. The cooccurrence of interictal discharges and seizures in pediatric
sleep-disordered breathing. Epilepsy Behav 2013;29:508-12
24. Richerson GB, Buchanan GF. The serotonin axis: Shared mechanisms
in seizures, depression, and SUDEP. Epilepsia 2011;52:28-38.
25. Tapia IE, Marcus CL. Newer treatment modalities for pediatric
obstructive sleep apnea. Paediatr Respir Rev 2013;14:199-203.
26. Kavey NB, Gidro-Frank S, Sewitch DE. The importance of sleeping
position and a simple treatment technique. Sleep Res 1982;11:152.
27. Lowe A. Oral appliances for sleep breathing disorders. In: Kryger M,
Roth T, Dement W (eds): Principles and Practice of Sleep Medicine.
3rd ed. Philadelphia: WB Saunders Company. 2000; pp. 929-39.
28. Sutherland K, Vanderveken OM, Tsuda H, Marklund M, Gagnadoux
F, Kushida CA et al. Oral appliance treatment for obstructive sleep
apnea: an update. J Clin Sleep Med 2014;10:215-27.
29. Farid-Moayer M, Siegel LC, Black J. Oral pressure therapy for
treatment of obstructive sleep apnea: clinical feasibility. Nat Sci Sleep
2013;5:53-9.
30. Ramirez A, Khirani S, Aloui S, Delord V, Borel JC, Pépin JL, et al.
Continuous positive airway pressure and noninvasive ventilation
adherence in children. Sleep Med 2013;14:1290-4.
31. Chan DK, Jan TA, Koltai PJ. Effect of obesity and medical comorbidities
on outcomes after adjunct surgery for obstructive sleep apnea in
cases of adenotonsillectomy failure. Arch Otolaryngol Head Neck
Surg 2012;138:891-6.
32. Sullivan SS. Current treatment of selected pediatric sleep disorders.
Neurotherapeutics 2012;9:791-800.
33. Li HY, Lee LA, Fang TJ, Lin WN, Lin WY. Evaluation of velopharyngeal
function after relocation pharyngoplasty for obstructive sleep apnea.
Laryngoscope 2010;120:1069-73
34. Boyd SB, Walters AS, Song Y, Wang L. Comparative effectiveness of
maxillomandibular advancement and uvulopalatopharyngoplasty for
the treatment of moderate to severe obstructive sleep apnea. J Oral
Maxillofac Surg 2013;71:743-51
35. Browaldh N, Markström A, Friberg D. Elective tracheostomy is an
alternative treatment in patients with severe obstructive sleep apnoea
syndrome and CPAP failure. Acta Otolaryngol 2009;129:1121-6.
40>
Dostları ilə paylaş: |