Spinal blok endikasyonları:
1. Batın ameliyatları
2. Perine bölgesi ameliyatları
3. Alt ekstremite ameliyatları
24
Spinal blokajın mutlak kontrendikasyonları; sepsis, bakteriyemi, enjeksiyon
yerinde cilt enfeksiyonu, ağır hipovolemi, koagülopati, antikoagülan tedavi, intrakranial
basınç artışı ve hastanın istememesidir.
Relatif kontrendikasyonlar ise; periferik nöropati, düşük doz heparin, psikoz veya
demans, aspirin ve diğer antitrombositer ilaç kullanımı, demiyelinizan santral sinir sistemi
hastalıkları, idyopatik hipertrofik subaortik stenoz, aort stenozu, fizyolojik ve emosyonel
labilite, kooperasyon bozukluğu ve uzun süreli cerrahi girişimdir
(1,2,4)
.
Spinal anestezinin avantajları; anestezinin hızlı başlaması, basitliği, güvenilirliği
(başarısızlık oranı %2.8 civarında), epidural anesteziye göre daha yoğun ve daha güvenilir
sakral sinir bloğu, epidural anesteziye göre daha güçlü motor blok, hasta uyanık,
aspirasyon tehlikesi minimaldir. Cerrahiye stress cevabı azaltır ve daha ekonomiktir.
Spinal anestezinin dezavantajları, genel ve epidural anesteziye göre daha fazla
hipotansiyon riski, bulantı-kusma, dura delinmesine bağlı başağrısı olasılığı, sınırlı etki
süresidir (sürekli spinal veya epidural teknikler kullanılmadıysa)
(36)
.
Spinal anestezinin başlıca komplikasyonları, yüksek spinal anestezi, bel ağrısı, baş
ağrısı, periferik sinir hasarı, kraniyal sinirlerin paralizisi, spinal kord veya kauda ekinaya
doğrudan hasar, spinal hematom, septik veya aseptik menenjit, kronik adeziv araknoidit
(aseptik veya enfeksiyöz), kalp yetmezliği, palsi-paralizi (pernisiyöz anemi, amiyotrofik
lateral skleroz, antikoagülan tedavi görenlerde bu olasılık vardır)
(4)
.
Barsaklara sempatik innervasyonu T
5
-L
1
’den gelir. Sempatik blokaj ile vagal tonus
rakipsiz kalır ve barsak kitlesi büzülür. Midenin boşalması etkilenmez. Aşırı hipotansiyon
olmadıkça otoregülasyonla yeterli renal kan akımını sağlar. Bu nedenle idrar çıkışı
azalmaz. Mesane kas tonusunu kaybettiğinden idrar retansiyonu olabilir
(2)
.
25
LOKAL ANESTEZİKLER
Lokal anesteziklerin tanımı ve tarihçesi;
Vücuttaki tüm sinir liflerinde, nöronlarda ve diğer uyarılabilir dokularda
depolarizasyon dalgasının oluşumunu ve yayılımını engelleyerek bu yapılarda geçici duyu,
motor ve otonomik fonksiyon kaybına yol açan ilaçlara lokal anestezikler denir. Rejyonel
anestezi oluşturan ajan dokularda kalıcı hasar oluşturmamalı ve duyu fonksiyonundaki bu
kesinti geri dönüşlü olmalıdır.
Yüzyıllar boyu Peru ve Bolivya yerlileri, “Erythroxylon Coca” yapraklarını
çiğneyerek, yorgunluklarını gidermeye ve iştahlarını kesmeye çalışmışlardır. Bu etkiler
yaprakta bulunan ana alkaloid olan kokaine aittir. O zaman, yaprakların çiğnenmesi ile
ağız mukozasında gelişen uyuşma bir yan etki olarak düşünülmüştür. Bitki 19. yy’da
Avrupalılar’ın ilgisini çekmiş ve 1860 yılında kokain alkolaidi Neiman tarafından izole
edilmiştir. Kokainin lokal anestezik etkisi ise Karl Köller (1884) tarafından göze
damlatılarak gösterilmiştir. Kokainin alışkanlık yapıcı ve toksik etkileri fark edildikten
sonra, diğer lokal anestezikler sentezlenmiştir. Bunların önemlileri prokain (1905),
lidokain (1948) ve bupivakain (1960) olmuştur. Prokain 1905 ’te sentezlenmiş ve
lidokainin kullanımına kadar standart lokal anestezik olmuş ve halen de diğer lokal
anesteziklerin etkinlikleri ve toksisitesinin kıyaslanmasında referans olarak
kullanılmaktadır
(42,43)
.
Lokal anesteziklerin etki mekanizması
Lokal anestezikler öncelikle medulla spinalis, spinal sinir kökleri ve periferik
sinirler olmak üzere iskelet kası, kalp kası ve beyin gibi uyarılabilen dokularda da impuls
oluşumunu ve yayılımını geçici olarak bloke eden maddelerdir
(43,44)
. Lokal anesteziklerin
etkisine en duyarlı sinir hücreleri kısa, miyelinli sinir hücreleridir ve bu lifler ağrı, ısı ve
otonomik aktivite gibi uyarıları taşırlar
(43,44,45)
. Lokal anestezik maddenin sinir dokusuna
penetrasyonu verilen doz, yağda çözünürlük, lokal kan akımı ve doku yüzeyi ile değişir.
Her tip sinir lifi lokal anesteziklerden etkilenir, ancak bu etki, ince liflerde kalınlardan,
miyelinsiz liflerde miyelinlilerden çabuk ve daha düşük konsantrasyonlarda görülür.
26
Motor lifleri anesteziklerden daha zor ve geç etkilendiği için, duyusal blok
sempatik bloktan, motor blok da duyusal blokdan iki segment daha aşağıda kalır. Klinik
olarak fonksiyon kaybı sırası; ağrı, ısı, dokunma, proprioseptif duyu ve iskelet kası
tonusudur. Duyu fonksiyonlarının normale dönüş sırası da bunun tersidir
(43,44)
. Bölgesel
anestezi teknikleriyle anestezi sağlamak için, Aβ lifleri kadar Aδ ve C lifleride bloke
olmalıdır, bu dokunmayla test edilebilir.
Spinal anestezide güçlü bir motor blok elde edilir. Epidural anestezide oluşan motor
blok ise farklı blokaj düzeyleri, uygun ilaç, dozaj ve konsantrasyonlarının seçimine
bağlıdır.
Lokal anesteziklerin hücre membranındaki etkileri üç ayrı teoriyle açıklanmaktadır.
1. Spesifik Reseptör Teorisi: Sinirde membran potansiyelindeki değişiklikler, Na
+
ve
K
+
iyonlarının membranda bulunan protein yapısındaki özel kanalların içinden
geçişine bağlıdır. Lokal anestezikler muhtemelen Na
+
kanallarında bulunan spesifik
lokal anestezik reseptörlerine bağlanarak Na
+
geçişini inhibe ederler.
2. Yüzeyel Şarj Teorisi: Bu teoriye göre lokal anestezik molekülü noniyonize
lipofilik aromatik yüksüz ucu ile membrana bağlanır. Membran dış yüzündeki
negatif yükleri nötralize eder ve membran potansiyeli artar. Transmembran
potansiyelindeki bu artma yeterli derecede ise anestetize olmayan diğer sinir
membranlarından gelen bir elektriksel akım membran potansiyelini eşik değere
düşürmeye yeterli olmaz, blok oluşur.
3. Membran Ekspansiyonu Teorisi: Bu teoriye göre lipofilik lokal anestezik
molekülü, membrandaki lipid moleküllerinin hareketlerini arttırır ve membranda
ekspansiyona neden olur. Membran genişlemesi ile Na
+
kanalları sıkışır. Na
+
iyonları membranı geçemez. Bu durumda aksiyon potansiyeli oluşmaz ve blok
oluşur
(2,43,46,47)
.
Lokal anesteziklerin kimyasal özellikleri
Alkol ve fenol gibi ajanlar lokal anestezikler gibi sinir iletisini bloke etme özelliğine
sahiptirler. Ancak sadece lokal anestezik ajanlar sinirde hasar yapmadan, reversible etki
özelliğine sahiptir. Lokal anestezik ajanlar farklı özelliklere sahiptir. Lokal anestezik
27
ajanlar yağda eriyebilme, hidrojen iyonu konsantrasyonu ve proteine bağlanma gibi
etkenlere bağlı olarak değişkenlik gösterirler
(4)
.
Lipofilik-hidrofilik denge, yağda eriyebilirlik, lokal anestezik etkisini tayin eden en
önemli faktörlerdir. Lipid/su partisyon katsayısının büyük olması ajanın güçlü ve uzun
etkili olmasını sağlamaktadır. Tersiyer amin veya aromatik halkaya eklenen alkil grupları
lipofilik özelliği artırmaktadır
(4)
.
Bir lokal anestezik tuzunun enjeksiyonu sonrası hızla katyon ile baz formu bir denge
haline gelmektedir. Bu iyonik ve non iyonik formların oranları çeşitli faktörlere göre
oluşmaktadır. En önemlisi ajanın pKa’sıdır. PKa, baz ile katyonik formun eşit olduğu
hidrojen iyon konsantrasyonu (pH) olup, her ajan için değişmektedir. Genellikle lokal
anestezik ajanların pKa değerleri 7,5 ile 9 arasında değiştiğinden dokuda (pH = 7,4) lokal
anestezikler daha çok katyon formunda bulunacağı sonucuna varılmaktadır
(4)
.
Ajanın pKa değeri dışında, solüsyon pH’sı ile doku pH’sı da etkili olmaktadır.
Solüsyonu alkalize etmek, aynı ortam pH’ıni pKa’ya yaklaştırmak, iyonize formu azaltarak
diffüze olabilen bazik formu arttırmaktadır. Böylece hedefe ulaşabilen lokal anestezik
miktarı artmaktadır. Aynı şekilde ajanın enjekte edildiği bölgenin pH’sı da bu dengeyi
etkilemektedir. Proteinlere bağlanma da ajanın gücünü ve etki süresini etkilemektedir
(4)
.
Lokal anesteziklerin kimyasal yapılarına göre sınıflandırılması
• ESTER grubu (Benzoik asit esterleri): Kokain, prokain, klorprokain, tetrakain,
benzokain
• AMİD grubu: Lidokain, mepivakain (Carbocaine
®
), prilokain (Citanest
®
),
bupivakain (Marcaine
®
), levobupivakain (Chirocaine
®
), etidokain (Duranest
®
),
dibukain (Nupercaine
®
)
• ALKOLLER: Etil alkol, Aromatik alkoller (benzil)
• DİĞERLERİ: Kompleks sentetik bileşikler; holocaine, quinoline deriveleri;
eucupin
(1,2)
.
28
Lokal anesteziyi etkileyen faktörler
Lif kalınlığı: Lokal anesteziklerin etkisi lifler inceldikçe artmaktadır. Miyelin lokal
anesteziğin sinire ulaşımını zorlaştırır. Miyelinli liflerde lokal anestezi daha yüksek
konsantrasyonda ve daha uzun sürede sağlanır.
pH: Solüsyon pH’ sı arttıkça minimum lokal anestezik konsantrasyonu (Cm)
azalmaktadır.
Kalsiyum: Çeşitli ajanların lokal anestezik etki gücü doku ortamının kalsiyum
konsantrasyonu ile ters orantılıdır.
Sinir uyarı hızı: Yüksek uyarı hızlarında lokal anesteziklerin etki gücünde artış olur.
Sinir lifinin lokalizasyonu: Önce periferik sinirlerin çevresindeki lifler, sonra merkezindeki
lifler bloke olmaktadır.
Metabolizma ve atılım
Enjekte edilen bir lokal anesteziğin hemen tamamı, dozaj, enjeksiyon yeri, solüsyonun
pH’sı yağda erirliği, dokunun kanlanması, vazokonstriktör eklenmesi gibi çeşitli etkenlere
göre değişen bir hızda sistemik dolaşıma absorbe olurlar
(1)
.
Ester grubu lokal anestezikler; plazmadaki pseudokolinesteraz tarafından genellikle
hızlı bir şekilde hidroliz edilerek suda eriyebilen aminoalkollere veya karboksilik aside
dönüştürülür. Bu metabolitler farmakolojik olarak inaktiftir. Metabolizma hızları şu şekilde
sıralanabilir. Klorprokain > Prokain > Tetrakain. A tipi plazma kolinesterazı bulunan
homozigot olgular ester grubu ajanları çok yavaş metabolize ederler. Kan seviyesi
kolaylıkla yükselen bu olgularda sistemik toksik reaksiyon olasılığı yüksektir.
Amid tipi lokal anestezikler; karaciğer mikrozomal enzimleri tarafından hidrolize
edilirler. Bunların inaktivasyon hızları ilaçtan ilaca çok büyük değişiklikler gösterir.
Metabolizma hızlarına göre prilokain > etidokain > lidokain > mepivakain > bupivakain >
levobupivakain şeklinde sıralanabilir. Bu ilaçların inaktivasyon hızları karaciğer
hastalıkları veya genel anestezi ya da propranolol gibi karaciğer kan akımını azaltan
ilaçlarla bir arada uygulanma durumunda yavaşlarlar. Prilokain, önerilen dozlarla bile
29
oluşan metabolitlerine bağlı olarak methemoglobinemi oluşturabilir. Bu ilacın yaptığı
methemoglobinemi metilen mavisi ve askorbik asidle tedavi edilebilir
(1,2)
.
Lokal anestezik aktiviteyi artırmak için kullanılan ilaçlar:
1. Epinefrin: Vazokonstrüktif etkisi, spinal kord ile beyindeki α2 reseptörlere etkisi
ile lokal anesteziklerin etkilerini uzatıp, blok şiddetini arttırır.
2. Lokal anestezik solusyonun alkalizasyonu: Lokal anesteziklerin nötral
formlarının yüzdesi arttırılarak nöral sitoplazmaya penetrasyonu daha çok olur.
Ayrıca uygulanan bölgenin lokal alkalinizasyonu nöral iletiyi inhibe eder.
3. Opiyoidler: Opiyoidler lokal anestezik ile birlikte subaraknoid veya epidural
uygulaması sinerjistik analjezi yapar.
4. α2 adrenerjik agonistler: Klonidin ve deksmedetomidin supraspinal ve spinal
adrenerjik reseptörler aracılığı ile sırası ile aditif ve sinerjist etki yapar.
LEVOBUPİVAKAİN (Chirocaine
®
)
Levobupivakain, bupivakain hidrokloridinin saf S(-) enantiomeri olan uzun etkili
aminoamid yapıda bir lokal anesteziktir
(47,48)
. Kimyasal adı (S)-1-bütil-2-piperidilformo-
2’, 6’ ksilidid hidroklorid ve moleküler formülü C
18
H
28
N
20
HCl’dir. Moleküler ağırlığı
324.9 ’dur (Sekil:2). Ticari ismi “Chirocaine” dir. Levobupivakain hidrokloridin sudaki
solübilitesi 20
o
C’de ml.’de 100 mg’dır. Partisyon katsayısı (oleil alkol/su) 1624’dür ve
pKa’sı 8.09’ dur. Levobupivakain hidrokloridin pKa’sı bupivakain hidrokloridin pKa’sıyla
aynıdır ve partisyon katsayısıda bupivakain hidrokloridin partisyon katsayısına benzerdir.
Levobupivakain hidroklorid, ml’sinde 2.5 mg, 5 mg veya 7.5 mg’a eşit steril, renksiz
bir solüsyondur. pH’sı 4.0-6.5’dur
(42)
. Sodyum hidroksid ve/veya hidroklorik asid pH’sını
sağlamak için eklenebilir. İzotonisitesini içerdiği sodyum klorid sağlar. Chirocaine
®
koruyucu madde içermez.
Levobupivakain %97 oranında plazma proteinine bağlanır
(47,48,49,50,51)
.
Levopubivakainin bupivakainden daha uzun süreli duysal blok oluşturduğuna dair
çalışmalar vardır
(48,51,52)
. Bupivakain benzeri anestezik etkisi mevcuttur. Yapılan hayvan
çalışmalarında bupivakaine göre daha az toksik olup letal dozun bupivakaine göre 1.3-1.6
kat daha yüksek olduğu gözlenmiştir
(53)
. Epidural uygulamada bupivakaine oranla daha az
30
motor blok oluşturduğu gösterilmiştir. Periferik sinir bloğunda ise benzer etki
görülmemektedir.
Levobupivakainin ana metaboliti 3 hidroksi levobupivakain olup glukuronik asid ve
sülfat ester konjugatlara çevrilir. %71’i idrarla ve %24’ü feçesle atılır. Böbrek
yetmezliğinde idrarla atılan metabolitleri birikebilir. Karaciğer yetmezlikli hastalarda
vücuttan atılım uzar. Levobupivakain sitokrom P450 (CYP) sistemi tarafından metabolize
edilir
(47,48,49)
.
SSS Etkileri
Hayvan çalışmalarında, levobupivakainin SSS yan etkilerinin daha az olduğu ve
konvülziyon ve apne oluşturma olasılığınında daha düşük olduğu gösterilmiştir
(54, 55)
.
Levopubivakainin vazokonstriktör etkisinin daha çok oluşu, ortaya çıkan duysal bloğun
daha uzun sürmesini ve SSS toksisitesinin daha düşük olmasını açıklamaktadır
(48)
.
Kardiyovasküler Sistem Etkileri
Yapılan hayvan çalışmalarında bupivakainden daha az toksik etkiye sahip olduğu, QRS
genişlemesi ve aritmi görülme sıklığının daha düşük olduğu gösterilmiştir
(53,55,56)
.
İzole perfüze tavşan kalpleriyle yapılan çalışmalarda, levobupivakainin
bupivakainden daha az toksik etkiye sahip olduğu, QRS genişlemesi ve aritmi görülme
sıklığının daha düşük olduğu gösterilmiştir
(47,51,55)
. Toksisite durumlarında kardiyak Na
+
ve K
+
kanallarının blokajı, depolarizasyon hızını maksimal düzeyde azaltır,
atriyoventriküler iletimi ve QRS interval süresini uzatır. Bu etkisi göz önüne alındığında
levobupivakaininin daha az toksik etkiye sahip olduğu belirtilmektedir
(48,51,53)
.
Levobupivakain, lokal anestezikler veya yapısal olarak amid tipi lokal anesteziklere
yakın ajanlar kullanan hastalarda dikkatle kullanılmalıdır, çünkü bu ilaçların toksik etkileri
aditif olabilir. Levobupivakain pH değeri 8.5 ‘tan büyük olan çözeltilerle geçimli
olmayabilir.
Levobupivakaine karşı görülen reaksiyonlar, diğer amid tipi lokal anesteziklere karşı
görülen reaksiyonların özelliklerine sahiptir.
31
Levobupivakain, meksiletin veya sınıf III antiaritmik ajanlar gibi lokal anestezik
aktiviteye sahip antiaritmik ilaçlar alan hastalarda dikkatle kullanılmalıdır; çünkü bunların
kullanımı aditif etki ortaya çıkarabilir.
Dozaj ve verilişi:
Levobupivakain için endikasyonlar; erişkin hastalarda epidural, intratekal, periferik
sinir bloğu, peribulber ve cerrahi anestezi için lokal infiltrasyon şeklinde veriliş yollarını
içerir
(47,48,52)
. Levobupivakain aynı zamanda erişkinlerde doğum analjezisi ve postoperatif
ağrı tedavisi için epidural yoldan kullanılır. Çocuklarda levobupivakain illioinguinal ve
iliohipogastrik sinir bloklarında endikedir
(50,57)
. Diğer hastalarda ve sezeryan
ameliyatlarında maksimum % 0.5’lik konsantrasyonda kullanılır
(57,58,59)
.
Yetişkinlerde cerrahi anestezi için önerilen maksimum tek doz genel olarak
epidural yol ile 150 mg’dır. Maksimum 24 saatlik epidural kullanım dozu 400 mg’dır.
İntratekal kullanım için maksimum tek doz 15 mg’dır. İlioinguinal/iliohipogastrik blok
yapılan çocuklar için maksimum doz 1.25 mg kg
-1
’dır
(47,48,51,52,57,58)
.
İntratekal Kullanım:
Sadece % 0.5 levobupivakainin (3 ml 'de 15 mg) intratekal kullanımına ilişkin
karşılaştırmalı olmayan bir çalışmada bloğun başlaması çok hızlıdır ve duysal ve motor
blok süreleri sırasıyla 6.5 ve 4.4 saat olmuştur
(60)
. Sefale yayılımın derecesi hastalar
arasında çok değişken olup, maksimum yükseklik L
3
'ten T
4
'e kadardır; bu muhtemelen,
kullanılan ilacın sade (dekstroz / gIukoz bulunmayan) solüsyonunun hafif hipobarik olması
ve 37°C 'de dansitesinin 1005 g ml
-1
olması gibi fiziksel özellikleriyle ilgilidir. Maksimum
yayılma medyan 25 dakika sonra meydana gelmiştir. Tam motor blok hastaların % 95 'inde
görülmüştür.
Uzamış bir girişim için ilave dozlar gerekebilir. İntratekal uygulama için önerilen
bir defalık maksimum doz 15 mg 'dır
(61)
.
Yan Etkiler:
Levobupivakain ile reaksiyonlar, diğer amid tipi anesteziklerde gözlenen
özelliklere sahiptir. Bu ilaç grubunda yan etkilerin başlıca nedenlerinden biri, aşırı plazma
32
üzerinde veya yüksek dermatom düzeyleriyle bağlantılıdır. Bu durumlar aşırı doz,
yanlışlıkla intravasküler enjeksiyon veya yavaş metabolik indirgenme ile ilgili olabilir. Faz
II-III çalışmalarda levobupivakain uygulanan bütün hastaların %5 ’inden fazlasında
meydana gelen yan etkiler: Hipotansiyon, bulantı, postoperatif ağrı, ateş, kusma, anemi,
kaşıntı, ağrı, baş ağrısı, kabızlık, baş dönmesi şeklinde özetlenebilir
(62)
. Etkilenebilen
sistemler; merkezi sinir sistemi, kardiyovasküler sistem ve solunum sistemidir. Alerjik
tipte reaksiyonlar seyrektir ve lokal anestezik maddeye karşı duyarlılığın bir sonucu olarak
meydana gelirler.
Geçimsizlik durumları: pH değeri 8.5 ’ten büyük olan alkali çözeltilerle geçimli
olmayabilir. Çalışmalar levobupivakainin % 0.9 sodyum klorürün enjeksiyonluk çözeltisi
ve morfin, fentanil ve klonidin içeren tuzlu su çözeltileriyle geçimli olduğunu göstermiştir.
Kontrendikasyonları
• Lokal anestezik ajanlara karşı aşırı duyarlığı olan hastalar
• İntravenöz bölgesel anestezide (Bier Bloğu) kontrendikedir.
Faz II/III çalışmalarda levobupivakain uygulanan bütün hastaların % 5’inden
fazlasında meydana gelen yan etkiler: Hipotansiyon (en sık), bulantı, postoperatif ağrı,
ateş, kusma, anemi, kaşıntı, başağrısı, kabızlık, başdönmesi.
33
OPİYOİD ANALJEZİKLER
Opiyoid, narkotik analjezik, narkotik anestezik terimleri; spesifik opiyoid
reseptörlerine bağlanan ve bazı opiyoid agonist etkileri gösteren ilaçları tanımlamak için
kullanılır.
Etki Mekanizmaları:
Santral sinir sistemindeki etkileri daha selektiftir. Etkileri; yapı-aktivite ilişkisi
spesifik opiyoid reseptörlerine bağlanma ve endojen opiyoidlerle etkileşmeleri sonucu
ortaya çıkmaktadır
(1,2,35,63)
.
Opiyoid reseptörleri ve agonistleri
Sınıflandırma
1. Doğal opiyoidler
• Fenantren türevleri ( morfin, kodein, tebain )
• Benzilizokinolin türevi ( papaverin )
2. Yarı Sentetik Opiyoidler
• Eroin Dihidromorfon / morfinon
• Tebain türevleri (etorfin)
3. Sentetik Opiyoidler
• Morfinan türevleri ( levorfanol )
• Difenil propilamin / metadon türevleri (metadon, d-propoksifen )
• Benzomorfan türevleri ( pentazosin, fenazosin)
• Fenilpiperidin türevleri ( fentanil, sufentanil, alfentanil, meperidin )
Opiyoidlerin Spinal ve Epidural Etki Mekanizmaları
Opiyoidlerin medulla spinalisin dorsal boynuzundaki opiyoid reseptörlere
bağlanması ile segmental analjezi oluşur. Bu bölge opiyoid reseptörlerince zengindir.
Segmental analjezinin oluşumu beyin omurilik sıvısında ve dolayısıyla dorsal boynuzda
minimal opiyoid konsantrasyonu gerektirir. Analjezi, ilacın dorsal boynuz üzerindeki etkisi
sonucu, sistemik düzeyinin katkısı olamadan veya çok düşük bir katkısıyla oluşur.
34
Opiyoidlerin spinal analjezi oluşturma etkisine molekül ağırlığı, büyüklüğü, reseptörlere
bağlanma afinitesinin de katkıları olmasına rağmen bu etkiyi esas belirleyen faktör lipid
çözünürlüğüdür. Opiyoidler epidural aralıkta ekstradural yağ dokusuna bağlanabilirler,
epidural venöz sisteme ve dolayısıyla sistemik dolaşıma katılabilirler. Posterioradiküler
spinal arterlere girerek doğrudan dorsal boynuza ulaşabilirler, araknoid granülasyonlarda
difüzyon ile durayı geçerek beyin omurilik sıvısına girebilirler
(1,35,45,63)
.
Dostları ilə paylaş: |