www.kimyadersim.com
GERÇEK GAZLAR
Gaz moleküllerinin kendi hacimleri (öz hacim)
toplam hacim yanında
ihmal edilebilecek kadar küçük olan ve
molekülleri arasında etkileşme
bulunmayan gazlar ideal gaz varsayımına uyar.
Gazlar
düşük basınç yüksek sıcaklıkta idealliğe
yaklaşırlar.
Ancak yüksek
basınç ve düşük sıcaklıkta moleküller arasındaki
etkileşimler artacağı
için gazlar ideal gaz varsayımından sapar
.
İdeal Gaz Varsayımından
Sapmalar
İdeal gaz denklemi PV= nRT olduğuna göre 1
mol gaz için
PV/RT = 1’dir. İdeal gazlar farklı sıcaklık ve basınç
koşullarında da bu
eşitliği doğrular. Ancak gerçek gazlar her koşulda
bu eşitliği sağlamaz.
Grafik 4.4.1’de görüldüğü
gibi CH4 gazı 200 K (-73
o
C)
sıcaklığında ideal gaz denkleminde
hesaplanan değerden
oldukça çok sapmıştır. 1000 K
sıcaklığında ise ideal gaz denkleminden
hesaplanan sonuca
oldukça yaklaşmıştır.
PV/RT=1 değerindeki sapma miktarı gazın ideal
gaz denkleminde
hesaplanan sonuçtan ne kadar saptığını gösterir.
Gerçek bir gazın ideal
gaz denkleminde hesaplanan sonuçtan sapması
gazın cinsi (molekülün
polarlanabilirliği), basıncı ve sıcaklığı gibi
nedenlere bağlıdır.
Gerçek gaz taneciklerinin hacimleri
ideal gazlarda olduğu gibi ihmal
edilemez.
Moleküller Arası Bağlar ve Gerçek
Gazların
Sıvılaşması
Gazların kaynama sıcaklığı moleküller arası
etkileşime bağlıdır.
Moleküller arasındaki
etkileşimin şiddeti arttıkça gaz daha yüksek
sıcaklıklarda sıvılaşabilir.
Bu durumda gaz molekülleri arasındaki
etkileşimin şiddeti ne kadar az ise gaz, idealliğe o
kadar yakındır. Gaz molekülleri arasındaki
etkileşimin şiddeti arttıkça madde, gaz hâlden sıvı
hâle geçeceği için ideallikten uzaklaşır.
Joule-Thomson Olayı
Herhangi bir maddeyi soğutmanın yollarından
birisi kendisinden daha soğuk başka bir maddenin
içine koymaktır. Bu amaçla kullanılan soğutucu
maddeler; buz, sıvı hava, kuru buz (katı CO2),
aseton-alkol veya aseton-eter karışımıdır.
Joule ve W. Thomson gazların sıvılaşması ve
yoğunlaşması ile ilgili çalışmalar yapmışlardır.
Genleşen bir gazın sıcaklığında değişimin
meydana gelmesine Joule-Thomson olayı denir.
Gazların basıncı aniden düşürüldüğünde yani
gazlar aniden genleştiğinde başlangıç basınç ve
sıcaklığına bağlı olarak;
Bazı gazların sıcaklığının düştüğü
Bazı gazların sıcaklığının yükseldiği
Bazı gazların sıcaklığının değişmediği
görülmüştür.
NOT: H,He, Ne dışındaki tüm gazlar oda
koşullarında Joule Thomson olayı sırasında soğur.
Sıkıştırılmış gaz tanecikleri aniden genleştiğinde
iç enerjisinin bir kısmını tanecikler arasındaki
bağları koparmak için harcar.Bu durumda gaz
taneciklerinin kinetik enerjisinde azalma olur.
Soğutucularda da Joule-Thomson olayından
yararlanılarak amonyak,
metil klorür, propan gibi kolay buharlaşabilen
akıcı maddeler kullanılır.
Sıvı hâle getirilen madde borularla dolabın iç
yüzeyine verilir.
Madde borular içinde gaza dönüşürken dolabın
içini soğutur. Aynı gaz
kompresör tarafından basınç altında yeniden sıvı
duruma getirilir
.
Gaz, Buhar ve Kritik Sıcaklık
Bulunduğu sıcaklıkta, hiçbir basınç altında
sıvılaştırılamayan sıkıştırılabilir akışkanlar
gaz
olarak tanımlanır.
Bir gazın sıcaklığı ne kadar yüksek ise sıvılaşması
o kadar zordur ve gazı sıvılaştırmak için gereken
basınç da o kadar yüksektir.
Her bir gaz için farklı değerde olan öyle bir
sıcaklık vardır ki bu sıcaklığın üzerinde bulunan
gaz hiçbir basınç altında sıvılaştırılamaz. Her gaz
için ayrı olan bu sıcaklığa kritik sıcaklık adı verilir.
Kritik sıcaklık, bir gazın basınç uygulanarak
sıvılaştırılabileceği en yüksek sıcaklıktır ve TK ile
gösterilir.
Gazlar gibi davrandıkları hâlde, bulundukları
sıcaklıkta basınçla sıvılaştırılabilen akışkanlara
buhar adı verilir.
NOT: Gaz ve buhar, benzer özellikler
gösterdiğinden buhar için
gaz terimi kullanılabilir. Ancak
gaz için buhar terimi kullanılamaz.
Bu nedenle buhar da gaz
gibi “g” harfi ile simgelenebilir
Buharlaşırken ortamdan ısı alarak ortam
sıcaklığının düşmesine neden olan maddelere
soğutucu akışkanlar denir.
Soğutucu akışkan olarak kullanılacak maddenin
basınçla sıvılaştırılabilmesi ve üzerindeki
basınç kaldırıldığında genleşerek buhar hâle
geçmesi gerekmektedir. H
2
O oda koşullarında sıvı
hâlde bulunduğu için bu koşulları sağlayamaz
ve soğutucu akışkan olarak kullanılamaz.
Soğutucularda daha önceleri NH3 (amonyak)
gibi maddeler kullanılmaktaydı. Bu maddelerin
zehirli etkisi nedeniyle daha sonraki yıllarda
keşfedilen
CCl2F2(Freon-12)
soğutucularda
kullanılmıştır. Ancak CCl2F2 (Freon-12)’nin ozon
tabakasına zarar verdiği son yıllarda saptandığı
için kullanımı bazı ülkelerde yasaklanmıştır. Onun
yerine puron adı verilen soğutucu akışkanın
kullanımı yaygınlaştırılmaya çalışılmaktadır. Puron
kütlece %50 oranlarında iki hidroflorokarbon
(diflorometan, pentafloro etan) karıştırılarak elde
edilir.
Soğutucu akışkanların sahip olması
gereken bazı özellikler
a. Uygulanabilir basınç altında buharlaşmalı ve
sıvılaşmalıdır.
b. Kritik sıcaklığı yüksek olmalıdır.
c. 1 atm’de mümkün olduğunca düşük kaynama
noktasına sahip olmalıdır.
ç. Kimyasal olarak zehirli ve yanıcı olmamalı,
metallerle tepkimeye girmemelidir.
d. Çevreye zarar vermemelidir.
e. Kolay temin edilebilir ve üretim maliyeti düşük
olmalıdır.
f. Daha az enerji tüketmelidir.
Buzdolabı ve Kriyojenik Teknoloji
Düşük sıcaklıklarda gerçekleşen olayları oluşturan
ve bunların uygulamalarını inceleyen bilim dalına
kriyojeni denir.
www.kimyadersim.com
Sıvılar ve Özellikleri
Sıvı, maddenin ana hallerinden biridir. Sıvılar,
belli bir şekli olmayan maddelerdir, içine
konuldukları kabın şeklini alırlar, akışkandırlar.
Sıvı molekülleri, sıvı hacmi içinde serbest hareket
ederler.
Sıcaklık düşürüldükçe kinetik enerjileri azalan
gaz molekülleri sıvı hâle geçer. Sıvı hâldeki
moleküller birbirine temas edecek kadar yakın
olduğundan aralarındaki çekim kuvvetleri gazlara
göre daha fazladır. Moleküllerin sıvı hâldeki
hareketleri gaz hâldeki hareketlerine göre
daha kısıtlıdır.
Gaz molekülleri gelişigüzel (Brown) hareket
eder, sıvı molekülleri ise titreşim hareketinin yanı
sıra öteleme hareketi de yapar.
Sıvı molekülleri arasındaki çekim kuvveti gaz
moleküllerine göre fazla olduğundan moleküller
arası boşluklar gazlara göre daha azdır.
Sıvılara basınç uygulandığında sıvı hacminde
ölçülebilir bir değişiklik meydana gelmez. Gazlar
sıkıştırılabilir akışkandır; ancak sıvılar ise hemen
hemen hiç sıkıştırılamayan akışkanlardır.
YÜZEY GERİLİMİ
Bir sıvının yüzey alanını arttırmak için
gereken enerji ya da işe yüzey gerilimi denir.
SI’da yüzey gerilimi birimi J m
-2
veya N m
-1
dir.
Sıcaklık, moleküller arası kuvvetleri azalttığı için
sıcaklığın artması yüzey gerilimini düşürür.
Sıvılar, yüzey gerilimi nedeniyle yüzey alanlarını
minumum düzeyde tutmak ister. Bu nedenle sıvı
damlaları küre biçimindedir
.
Adhezyon ve Kohezyon Kuvvetleri
Sıvının bir yüzeyi ıslatması ya da yüzeyde küresel
damlalar hâlinde kalması, aşağıda tanımlanan
iki kuvvete bağlıdır. Sıvı molekülleri (benzer
moleküller)
arasındaki
çekim
kuvvetlerine
kohezyon kuvvetleri; sıvı molekülleri ile kap
çeperleri (farklı moleküller) arasındaki çekim
kuvvetlerine de adhezyon kuvvetleri denir.
Kohezyon kuvvetleri, adhezyon kuvvetlerinden
daha büyükse damla biçimini korur.
Eğer adhezyon kuvvetleri büyükse damla film
şeridi şeklinde yayılır, yüzeyi ıslatır. Toprağın ve
kumaşın su ile ıslanması bu olaya örnektir.
Cıva ve suyun deney tüpündeki yüzey
görünümü
Su ile cam arasındaki adhezyon kuvvetleri su
molekülleri arasındaki kohezyon kuvvetlerinden
büyük olduğundan su yüzeyi iç bükeydir. Cıvada
ise kohezyon kuvvetleri, adhezyon kuvvetlerinden
büyük olduğundan cıva yüzeyi dış bükeydir.
Sıvıların kapiler borudaki
Davranışları
Sıvı ve cam gibi maddeler arasındaki adhezyon
kuvvetleri büyükse sıvı molekülleri kılcal cam
boruda yükselir. Bu olaya kapiler etki denir.
Yüzey Gerilimine Etki Eden Faktörler
Sıvıların yüzey gerilimine etki eden faktörlerden
biri sıcaklık bir diğeri ise sıvının içine çözünen
veya çözünmeyen başka bir sıvının ya da katının
eklenmesidir.
Bazı erimiş metaller dışında, birçok sıvının yüzey
gerilimi sıcaklık arttıkça azalır.
Saf sıvıya bu sıvıda çözünmeyen başka bir sıvı
eklendiğinde sıvının yüzey gerilimi bir miktar
düşer. Bunun nedeni sıvının diğer sıvı molekülleri
ile arasında gerçekleşecek zayıf etkileşimlerdir.
Saf sıvıya (çözücü) içerisinde çözünen bir madde
eklendiğinde ise çözünen ve çözücünün yapısına
bağlı olarak yüzey gerilimi değişir. Çözücünün
yüzey gerilimini düşüren maddelere yüzey aktif
maddeler, değiştirmeyenlere ise
yüzey inaktif
maddeler denir. Örneğin deterjan, asitler,
alkoller, esterler yüzey aktif; şeker, gliserin,
organik asit tuzları yüzey inaktif maddelerdir.
Ayrıca sıvı üzerindeki gaz yoğunluğunun
arttırılması da yüzey gerilimini bir miktar azaltır.
Viskozite:
Sıvıların akmaya karşı gösterdiği
dirence
viskozite denir. Bir sıvının viskozitesi ne
kadar büyükse o kadar yavaş akar. Viskozluğun
tersine ise akıcılık denir. SI’de viskozitenin birimi
Paskal saniye (Pa s)’dir.
Moleküller arası kuvvetleri büyük olan sıvılar,
moleküller arası kuvvetleri zayıf olan sıvılara göre
daha yüksek viskoziteye sahiptir.
Mol kütlesi ve moleküllerinin geometrik şekli
farklı olan sıvıların viskoziteleri de farklıdır. Büyük
kütleli ve doğrusal bir molekül yapısına sahip
sıvıların
viskozluğu,
küçük
ve
küresel
moleküllerden oluşan sıvının viskozluğundan çok
daha yüksektir. Sıcaklık arttıkça moleküller
arasındaki çekim kuvvetleri azalacağından sıvının
viskozluğu azalır, akıcılığı artar.
Maddenin Hâlleri
Maddenin bir hâlden diğer hâline dönüşümüne
hâl değişimi denir.
Buhar Basıncı
Sıvısıyla
dengede
bulunan
bir
buharın
oluşturduğu basınca
denge buhar basıncı denir.
Oda sıcaklığında yüksek buhar basıncına sahip
sıvılara
uçucu sıvılar, düşük buhar basıncına sahip
olan sıvılara uçucu olmayan sıvılar denir.
Bir sıvının uçucu olup olmamasını moleküller
arası kuvvetlerin büyüklüğü belirler. Bu kuvvetler
azaldıkça uçuculuk artar.
Bağıl Nem:
İçinde su buharı bulunmayan
hava
kuru hava olarak adlandırılır. Nemli hava ise
içinde su buharı ve kuru havanın bulunduğu
karışımdır.
Havada bulunabilecek su buharına nem denir.
Bir
hava
kütlesinin
bulunduğu
sıcaklık
derecesine göre alacağı nem miktarının sınırı
vardır. Bu sınıra havanın doygunluk noktası denir.
Doygunluk noktasına gelen hava daha fazla nem
almaz. Hava nem yönünden doygunluğa
ulaştığında sıcaklık da düşükse yağış başlar.
Ayrıca bağıl nem herhangi bir sıcaklıkta hava
içinde bulunan nem miktarının aynı sıcaklıkta o
havanın bulundurabileceği maksimum nem
miktarı olarak da tanımlanabilir.
Bağıl nem havanın olduğundan daha sıcak veya
daha soğuk hissedilmesine neden olur. Örneğin;
havanın bağıl nemi 5 iken 35
o
C sıcaklık 32
o
C
hissedilirken; bağıl nem 50 olduğunda 35
o
C
sıcaklık 41
o
C hissedilir.