T.C.
Sağlık Bakanlığı
Zeynep Kamil Kadın ve Çocuk Hastalıkları
Eğitim ve Araştırma Hastanesi
Kadın Hastalıkları ve Doğum Kliniği
Klinik Şefi: OP. DR. MEHMET ULUDOĞAN
HELLP SENDROMU VE AĞIR PREEKLAMPSİ
OLGULARINDA MATERNAL VE FETAL SONUÇLARIN
KARŞILAŞTIRILMASI
UZMANLIK TEZİ
DR. ABDULKADİR TURGUT
İstanbul-2008
2
ÖNSÖZ
Zeynep Kamil Kadın ve Çocuk Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi’
ndeki uzmanlık eğitimim boyunca verimli çalışma ortamı sağlayan
Başhekimimiz Sayın Doç. Dr. Ayşenur Celayir’e, uzmanlık eğitimim sürecinde
engin bilgi ve tecrübelerini bana aktaran, perinatolojiyi bana sevdiren, babacan
tavırları ile hoşgörü ve disiplini öğreten değerli hocam, klinik şefim Sayın Op.
Dr. Mehmet Uludoğan’a teşekkür ederim. Aynı duygularla diğer klinik
şeflerimizden; Sayın Op. Dr. Vedat Dayıcıoğlu’na, Sayın Prof. Dr. Ateş
Karateke’ye, Sayın Op. Dr. Sadiye Eren’e ve Sayın Doç. Dr. Aktuğ Ertekin’e,
çalışmama başlarken beni yönlendiren ve hem çalışmam hem de asistanlık
sürem boyunca destek olan değerli arkadaşım ve tez uzmanım Sayın Op. Dr.
Oya Demirci’ye en derin ve sonsuz şükranlarımı sunarım.
Ayrıca eğitimime katkısı olan tüm şef yardımcısı ve uzmanlarımıza, beraber
çalıştığım tüm asistan arkadaşlarıma ve bütün klinik personeline teşekkür
ederim.
Tezimin istatistiksel verilerini hazırlamakta bana yardımcı olan çok kıymetli
arkadaşım, dostum Dr. Gökhan Telatar’a teşekkürlerimi sunarım.
Gösterdikleri büyük özveri ve destek ile beni bugünlere getiren çok değerli
aileme sonsuz teşekkür ve sevgilerimi sunarım.
Varlığını hayatta hiçbir şeye değişmeyeceğim, beni dünyanın en şanslı
insanı yapan her şeyim canım eşime ve ben tezimi hazırlarken yanımdan
ayrılmayan sevgili minik oğlum Ömer’e teşekkür ederim.
Dr.Abdulkadir TURGUT
3
İÇİNDEKİLER
1- GİRİŞ VE AMAÇ.………………………………………………....4
2- GENEL BİLGİLER………………………………………………..6
3- MATERYAL VE METOD.……………………………………….36
4- BULGULAR………………………………………………….…...39
5- TARTIŞMA……………………………………….……………….64
6- SONUÇ……...…………………………………………………….77
7-ÖZET……………………………………………………………….81
8- KAYNAKLAR………………………………………………….....84
4
GİRİŞ VE AMAÇ
Preeklampsi insidansı ırk, bölge ve ülkelere göre değişmekle beraber,
gebeliklerin yaklaşık %7-10’u civarındadır(66,67).
Preeklampsi anne ve bebek için ciddi morbidite ve mortalitenin eşlik ettiği
bir antitedir. Gelişmiş ülkelerde maternal mortalitede belirgin düşüşe rağmen
preeklampsi hala gebelik sırasındaki ölümlerin en sık nedenlerinden biri olmaya
devam etmektedir. Gebeliğe bağlı hipertansiyon kanama ve enfeksiyonla birlikte
maternal morbidite ve mortalitenin en sık rastlanan üç nedeninden biridir (6).
Ülkemizde anne ölümlerinin en önde gelen nedeni preeklampsidir (7). Morbidite
ve mortaliteyi azaltmak için sıklıkla gebeliğin sonlandırılması gerekir (64,65).
Preeklampsi primipar gebeliklerin %6` sında oluşurken esansiyel
hipertansiyonlu veya böbrek hastalarında bu oran % 30’ lara kadar
ulaşmaktadır(63,109).
*Vazospazma bağlı uteroplasental yetersizlik fetus hayatını;
*Eklampsi nöbetleri sırasında gelişen kardiovasküler, renal, pulmoner,
serebral komplikasyonlar anne hayatını tehlikeye sokar.
Hellp Sendromu ağır preeklampsi ve eklampsili hastaların %5-10’ unda
laboratuvar sonuçları ile kanıtlanan hemoliz (H), yükselmiş karaciğer enzimleri
(EL) ve düşük trombosit sayısı (LP) ile karakterize, ilk defa Weinstein tarafından
tanımlanmış bir sendromdur. Trombosit sayısı 100.000/mm3’ ün altındadır (11).
Hellp Sendromu ile preeklampsi arasında yakın bir ilişki bulunsa da bu
sendromun %16’ sında hipertansiyon hafif, %15’ inde ise hipertansiyon eşlik
etmeyebilir( 68).
5
Hellp Sendromunda maternal dexametazon uygulaması (doğum sonrası 12
saat ara ile 10 mg, ertesi gün 12 saat ara ile iki defa 5 mg olmak üzere toplam
30 mg) nın iyileştirmeyi hızlandırdığı ifade edilmiştir( 69).
Erken teşhis ve gereken önlemlerin alınması preeklampsinin seyrini
hafifletmekte, eklampsi nöbetlerini büyük ölçüde önlemekte ve dolayısıyla
maternal-fetal morbidite mortalite riskini azaltmaktadır(6).
Araştırmanın amacı HELLP(hemoliz,yükselmiş karaciğer enzimleri,düşük
trombosit sayısı) sendromu ve ağır preeklampsi olgularında maternal ve
perinatal sonuçların karşılaştırılmasıdır.
6
GENEL BİLGİLER
Hipertansiyon tanısı, Korotkoff faz V diyastolik sesi saptamada kullanıldığı
zaman, kan basıncının 140/90 ya da daha yüksek bulunması ya da ortalama
arterial kan basıncının 105 mmHg ve üzerinde saptanması ile konur.
Gebelikte tespit edilen hipertansiyon etyolojik olarak tamamen farklı iki
gruba ayrılır. Birincisi gebeliğin neden olduğu, gebelikte ortaya çıkıp, doğum ile
geriye dönen "Gebeliğin oluşturduğu hipertansiyon", ikincisi ise herhangi bir
nedene bağlı olarak gebelikten önce de mevcut olan ve gebeliğe eşlik eden
"Kronik hipertansiyon" dur. Kronik hipertansiyonda mevcut hipertansiyonun
tedavisi ön planda iken, gebeliğin oluşturduğu hipertansiyon grubunda kan
basıncı yüksekliğinin önemi altta yatan patolojinin bir göstergesi olmasıdır.
Gebeliğin neden olduğu hipertansiyon genellikle gebeliğin 20. haftasından
sonra ortaya çıkmaktadır. İstisna olarak trofoblastik hastalık ve çoğul gebelik
durumunda 20. haftadan önce ortaya çıkar.
SINIFLANDIRMA
Gebelikteki hipertansif bozuklukların sınıflaması, hastalığın prognozunun
belirlenmesi, yükselmiş kan basıncının ve gebeliğin yönetimi, maternal ve fetal
risklerin tespiti açısından son derece önemlidir ve bu amaçlara hizmet etmelidir.
Sınıflama konusunda dünyada çok çaba harcanmış ve değişik sınıflamalar öne
sürülmüştür (8,9). Fakat bugün bile tam bir fikir birliğine varılamamıştır.
Gebelikte hipertansiyon sınıflandırmasında günümüzde ‘’ National Institutes
of Working Group On Hypertension In Pregnancy’’ tarafından hazırlanan sistem
mükemmel olmasa da anlaşılır olması nedeniyle dünya çapındaki araştırmacılar
tarafından kabul edilmiştir. Bu klasifikasyon aşağıdaki gibidir (10).
7
1- Gestasyonel hipertansiyon
2- Preeklampsi - Eklampsi
3- Kronik hipertansiyon zemininde gelişen süperimpoze preeklampsi
4- Kronik hipertansiyon
Gebeliği Komplike Eden Hipertansif Hastalıkların Tanısı(6,10)
1
-
Gestasyonel hipertansiyon
• Kan
basıncının ilk kez gebelikte ≥ 140/90 mmHg olması
• Proteinüri
izlenmez
• Kan
basıncı postpartum 12. haftadan önce normale döner
• Kesin
tanı sadece postpartum konur
Preeklampsinin epigastrik ağrı ya da trombositopeni gibi diğer bulguları da
izlenebilir.
2- Preeklampsi
Hafif Preeklampsi
a) 20. gebelik haftasından sonra kan basıncı ≥140/90 mmHg
b) Proteinüri 24 saatlik idrarda ≥ 300 mg ya da dipstick ile ≥ 1
Ağır Preeklampsi
a) Kan basıncı ≥ 160/110 mmHg ( yatağında dinlenirken ve 6 saat ara ile
bakılmalı)
b) Proteinüri 24 saatlik idrarda ≥ 2 gr ya da dipstick ile ≥ 2
c)Serum kreatinin >1.2 mg/dL eğer daha önceden yüksek olduğu bilinmiyorsa
d) Trombositopeni (<100000 mm³)
e) Mikroanjiopatik hemoliz(artmış LDH)
f)ALT veya AST yüksekliği
g) Persistan baş ağrısı veya diğer serebral veya görsel bozukluklar
h) Persistan epigastrik ağrı
Eklampsi
Preeklampsili bir gebede diğer nedenlerle açıklanamayan konvülziyon gelişmesi
8
3- Kronik hipertansiyon zemininde gelişen süperimpoze preeklampsi
Hipertansif gebede yeni başlayan proteinüri (24 saatlik idrarda ≥ 300 mg).
Gebeliğin 20. haftasından önce proteinüri görülmemesi gerekir;
ya da
Gebeliğin 20. haftasından önce hipertansiyon ve proteinüri bulunan gebede
proteinüride veya kan basıncında ani artma veya trombositlerde ani
düşüş(<100000/mm³)
4-Kronik hipertansiyon
Kan basıncının gebelikten önce ya da gebeliğin 20. haftasından önce ≥ 140/90
mmHg saptanması
ya da
Hipertansiyonun ilk kez gebeliğin 20. Haftasından sonra saptanması ve
postpartum 12. haftadan sonra da devam etmesi
PREEKLAMPSİ
Preeklampsi, gebeliğin 20. haftasından sonra artmış kan basıcına
proteinürinin eşlik etmesi şeklinde tanımlanır.
Preeklampsi, insanlara özgü bir hastalık olup , gebeliğin en yaygın
medikal komplikasyonudur. Tüm gebeliklerin yaklaşık %5-10 nu etkilemektedir.
Antenatal ve neonatal bakımdaki gelişmelere rağmen maternal ve neonatal
morbidite ve mortalitenin majör nedenlerinden biri olmaya devam
etmektedir(1,2). Ülkemizde anne ölümlerinin en önde gelen nedeni
preeklampsidir (7).
Hastalığın semptom ve bulguları çok iyi bilinmesine rağmen , etyoloji halen
bilinmemektedir ve bu nedenle hastalığın önlenmesi mümkün olmamaktadır.
Preeklampsi genellikle geç ikinci trimester ve üçüncü trimester
dönemlerinde görülmekle birlikte çok erken gebelik dönemlerinde özellikle renal
9
ve plasental alanlarda patofizyolojik değişiklikler görülmüştür. Günümüze kadar
yapılan çalışmalar; hastalığın patofizyolojisi , önlenmesi ve tedavisi üzerinde
yoğunlaşmıştır.
National High Blood Pressure Education Program Working Group
tarafından belirlenen kriterlere göre, gebeliğin başlangıcında kan basıncı normal
olan bir kadında 20. gebelik haftasından sonra 6 saat arayla en az iki ölçümde
140mmHg veya daha yüksek sistolik kan basıncı ve 90 mmHg veya daha
yüksek diastolik kan basıncı olması hipertansiyon olarak tanımlanmıştır.
Geçmişte preeklampsiyi belirleyen hipertansiyon tanısı, hastanın önceki
ortalama sistolik kan basıncında 30 mm Hg ve üzerinde ve diastolik kan
basıncında 15 mmHg ve üzerinde artış saptanması ile koyulurdu. Bununla
birlikte bu tanımın prognoz açısından iyi bir gösterge olmadığı anlaşılmıştır ve
Çalışma Grubu tarafından preeklampsi için belirlenen kriterlerden biri değildir(3-
5). Ödem de tanısal bir kriter olarak artık terk edilmiştir, çünkü ayırt
edilemeyecek kadar çok gebe kadında normalde görülebilir (6).
Preeklampsinin geniş bir spektrumu vardır ve keyfi olarak hafif ve ağır
preeklampsi olarak ikiye ayrılmiştır. Bu terminoloji amaçları tanımlamak için
kullanışlıdır fakat spesifik hastalığı göstermez veya tedavi için keyfi eşik noktayı
göstermez(10). Hipertansiyon ve proteinüri ne kadar ağır olursa preeklampsi
tanısı da o kadar kesinlik kazanır. (6)
10
Tablo: Ι Gebeliğe Bağlı Hipertansif Hastalık Şiddet Göstergeleri(6)
Hafif Ağır
Diastolik kan basıncı <100 mmHg 110 mm/Hg ve üzeri
Proteinüri eser-+1 +2 ve üzeri
( 2 gr/24 saat ve üzeri)
Başağrısı - +
Görme bozukluğu - +
Üst karın ağrısı - +
Oligüri - +
Konvülsiyon - +
Serum kreatinin normal yüksek (>1.2 mg/dl)
Trombositopeni - + ( <100.000 mm3)
Karaciğer enzim yüksekliği minimal belirgin
Fetal büyüme geriliği yok belirgin
Pulmoner ödem - +
Risk Faktörleri:
Her ne kadar literatürde belirtilen insidans bilgilerinde coğrafi ve ırksal farklılıklar
yer alsa da, farklı populasyonlardaki preeklampsinin gelişiminde pek çok risk
faktörü tanımlanmıştır. Aşağıdaki hallerde preeklampsi insidansı artmaktadır:
1) Önceki gebeliklerde preeklampsi veya eklampsi öyküsü
2) Ailesinde preeklampsi-eklampsi hikayesi
3) Nulliparite
4) Siyah ırk, kalıtım
5) Çoğul gebelik
11
6) Obezite
7) Polihidramnios
8) Molar gebelik
9) Diabetes mellitus
10) Kronik hipertansiyon
11) Renal hastalık
12) Yaş:20 yaşından genç ve 40 yaşın üzerinde olmak
13) Düşük sosyoekonomik yapı
14) Non immun fetal hidrops
15) Bağ dokusu hastalıkları
16) Beslenme yetersizliği ve malnutrisyon
17) Kalıtım
Gebeliğe bağlı hipertansiyon öncelikle nulliparların hastalığıdır (12). ABD’de
tüm nullipar gebeliklerde insidansı %6-7’dir. Siyah ırktan olmanın hastalık için
bir risk faktörü oluşturduğu pek çok yayında belirtilmiştir. Preeklampsi ve
eklampside ailesel yatkınlık da mevcut olabilir. Bu nedenle ailede preeklampsi
hikayesi oluşu önemlidir ve riski 6 kat artırdığı ifade edilmektedir. Resesif geçişli
tek gen mutasyonu sonucu ya da parsiyel penetrasyon gösteren dominant bir
gene bağlı olabileceği gibi multifaktöryel de olabilir (13).
Tablo : II Preeklampside risk faktörleri ve risk oranları
(
.
15-17)
Risk Faktörleri
Risk Oranı
Daha önceki gebeliğinde
preeklampsi hikayesinin olması
6:1
Ailesinde preeklampsi olması
6:1
Nullipar
6:1
Genç olması
5:1
İkiz gebelik
5:1
Diabetes mellitus
2:1
Obezite
3:1
12
Preeklampsiye neden olabileceği belirtilen ancak preeklampsi ile
birliktelikleri tam olarak kanıtlanamamış diğer risk faktörleri ise şunlardır:
Triploidi, erkek fetus, sakrokoksigeal teratom, hipertiroidizm, barier
kontrasepsiyon yöntemleri, yardımcı üreme teknikleri, idrar yolları
enfeksiyonları, hiperemezis, epilepsi ve migren (14). Bunların preeklampsi ile
birlikteliği tam olarak kanıtlanmamıştır.
Patofizyoloji:
Preeklampsi için pek çok fizyopatolojik anormallik bildirilmiştir. Bunlardan
bazıları yetersiz trofoblastik invazyon, plasental iskemi, generalize vazospazm,
koagülasyon sisteminin aktivasyonu ile birlikte olan anormal hemostaz, vasküler
endotelyal disfonksiyon, anormal nitrik oksit ve lipid metabolizması, lökosit
aktivasyonu, sitokinlerde değişiklikler ve insülin rezistansıdır(18).
Preeklampsinin fizyopatolojisi günümüzde kabul görmüş bir çok teoriye
rağmen halen tam olarak aydınlatılamamıştır. Başarılı gebelik için gerekli
plasental fonksiyon, yeterli trofoblastik invazyona bağlıdır. Preeklampside en
çok üzerinde durulan nokta yetersiz trofoblastik invazyondur(19). Normal
plasentasyonda ekstravillöz trofoblastlar maternal spiral arterlerin elastik lamina
ve orta düz kas tabakalarını invaze eder (19-21). Bu olay gebeliğin 20.
haftasına kadar tamamlanır. Böylece uterin spiral arter çapları artar ve
vazokonstriktif yetenekleri azalır, yüksek akımlı düşük rezistanslı damarlara
dönüşürler (22). Bu morfolojik değişiklikler plasental yatağın perfüzyonunu
arttırmak için gerçekleşir (6).
Preeklamptik gebelerde, plasenta ve plasenta damar yatağının patolojik
incelemelerinde bu fizyolojik değişikliklerin tamamlanmamış olduğu ve spiral
13
arter trombozlarına bağlı plasental enfarktların olduğunu bildiren çalışmalar
mevcuttur (23-25).
Hipertansiyona ek olarak hemokonsantrasyon önemli bir vasküler
değişikliktir, çünkü preeklampsi ve eklampsi sendromu olan kadınlar gebeliğin
normal hipervolemisini geliştiremeyebilirler(26). Plasental yatak spiral
arterlerinin endotel tabakasındaki bu değişimin gerçekleşmemesi immunolojik
faktörleri harekete geçirebilir (3). Bozulmuş endotel tabakası anjiotensin II,
tromboksan A2, endotelinler gibi vazokonstriktör ajanlara daha duyarlı hale
gelirken, prostasiklin, nitrik oksit, gibi vasodilatatör ajanlara ise
duyarsızlaşmaktadır(6,24,27).
Prostaglandin I2 (PGI2), endotel kaynaklı potent bir vazodilatatör ve
platelet agregasyonun güçlü bir inhibitörü iken Tromboksan A2 (TXA2), platelet
kaynaklı olup güçlü bir vazokonstriktördür ve platelet agregasyonunu stimüle
eder. Endotelyal disfonksiyon sonucu PGI2 salınımı azalır ve subendotelyal
kollajenin açığa çıkması TXA2 salınmasına ve platelet agregasyonuna neden
olur. TXA2 lehine bozulmuş PGI2/TXA2 dengesi vazokonstrüksiyon ve
hipertansiyon gelişimine katkıda bulunur (28,29).
Vasospazmın kendisi de damarlarda hasar oluşturuyor görünmektedir.
Tüm bu değişiklikler endotelyal hücre hasarı değişikliklerine yol açar ve
intraepitelyal hücre sızıntıları, plateletler ve fibrinojeni de içeren kan elemanları
subendotelyal depolanır. Bu vasküler değişiklikler etrafındaki dokuların lokal
hipoksisiyle beraber önce hemorajiye, nekroza ve şiddetli preeklampside
gözlenen end-organ değişikliklerine yol açar (6).
Preeklampsi etyolojisinde gittikçe önem kazanan iki görüş daha vardır.
Bunlardan birisi immunolojik, diğeri preeklampsiyi genetik açıdan değerlendiren
çalışmalardır. Preeklampsinin yeni eşinden oluşan ilk gebelikte daha sık ve
HLA-B’de daha fazla görülmesi immunolojik, annesinde preeklampsi olan
gebelerin kızlarında daha yüksek oranda preeklampsi görülmesi ise genetik
görüşleri desteklemektedir(13).
14
MORFOLOJİK VE FONKSİYONEL ORGAN DEĞİŞİKLİKLERİ
A) Kardiyovasküler sistem:
Preeklampsi hipovolemi, hipertansiyon ve artmış sistemik vasküler
rezistans ile karakterizedir (30). Hipovolemi vasokonstriksiyon, kapiller yataktan
sıvı kaybı veya başka bir nedene bağlı olabilir. Kan akımının direkt ölçümü ile
birçok organın perfüzyonunun azaldığı bilinmektedir. Yine preeklamptik
gebelerde tedavi öncesi yapılan ölçümlerde normal sol ventrikül dolma basıncı,
artmış sistemik vasküler rezistans ve hiperdinamik ventriküler fonksiyon
bulunmuştur (31). Preeklamptik gebelerin azalmış intravasküler kompartmanları
vasospazm nedeniyle dışarıdan verilen sıvı ile doldurulamaz. Bu hastalara fazla
sıvı verildiğinde normal olan sol ventrikül dolma basıncı ve buna bağlı kardiyak
output da artacaktır.
Preeklamptik gebeler fazla sıvı kadar volüm kaybına da
hassastırlar.Doğumdan birkaç saat sonra vazospazmın çözülmesi ile volüm
artar ve hematokrit değeri düşer.
100>100000>
Dostları ilə paylaş: |