T.C.
ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ
İLÂHİYAT FAKÜLTESİ DERGİSİ
Cilt: 20, Sayı: 1, 2011
s. 259-294
Bîrûnî Çalışmalarının Bugünkü Durumu: Bir
İnceleme ve Bibliyografya
*
Ian WHITAKER
Çev. Fatma KIZIL
**
İslâm âlimi Ebu'r-Reyhân Muhammed b. Ahmed el-Bîrûnî
şüphesiz dünya tarihinin en büyük düşünür ve yazarlarından
birisidir. Son otuz yıla kadar Bîrûnî‟nin çalışmaları Arap bilim tarihi
ile ilgilenen nispeten küçük bir ilim adamları çevresinde
bilinmekteydi. Fakat son yıllarda, hicrî ve milâdî takvimlere göre
farklı olarak hesaplanan bininci doğum yıldönümü vesilesiyle onun
çalışmalarına ithaf edilmiş çok sayıda eser yayımlanmasının
neticesinde şu an Bîrûnî'nin hayatı ve entelektüel alanda ortaya
koydukları hakkında hatırı sayılır miktarda değerlendirme
mevcuttur.
Bu çalışmanın amacı, hem bir birey hem de bir bilim adamı ve
filozof olarak Bîrûnî hakkındaki bilgimizin bugünkü durumunu
özetlemek ve bu yeni literatürle ilgili bir bibliyografya sunmaktır. Her
ne kadar eski malzemeye biraz daha az yer verilecekse de inceleme
sadece son yıllarda yayımlanan eserlerle sınırlı değildir. Ayrıca
Arapça, Farsça ve Urduca yayımlanan Bîrûnî analizlerini göz önünde
*
Bu tercüme, Ian Whitaker'ın Anali dell’Istituo Orientale di Napoli, XLIII/4,
Napoli 1983'de yayımlanmış "The Present State of Studies of al-Bīrūnī: A
Survey and Bibliography" adlı makalesinin çevirisidir. Makalenin başlığındaki
“bugünkü” sıfatı 1983 yılına işaret etmesine rağmen, orijinalinde bulunduğu
için muhafaza edilmiştir (çev.).
**
Araş. Gör., Çanakkale On Sekiz Mart Ü. İlahiyat Fakültesi Hadis Anabilim
Dalı.
260
bulundurmadığımı, Rusça eserlerin ise sadece küçük bir kısmını
dâhil ettiğimi ifade etmeliyim. Neyse ki, Bîrûnî'nin kendi yazılarından
Rusça ve Özbekçeye yapılan beş ciltlik tercümenin yanı sıra, bu
dillerde 1945'ten itibaren konu ile ilgili 300 eserin yayımlandığını
bildiren Gankosvsky, Bîrûnî hakkındaki Rusça çalışmaların güzel bir
özetini sunmuştur.
1
Bu Rusça materyalin bir kısmı M.S. Khân'ın
iki
bibliyografyasında (1975, 1976a) yer almaktadır. Ne yazık ki iki
bibliyografya neredeyse birbirinin aynısıdır. Fakat ben burada
Tolstov'un editörlüğünde yayımlanan Rusça sempozyumdaki farklı
çalışmaları da dikkate aldım.
Son zamanlardaki en önemli iki eser de Hint alt kıtasında
yayımlandı. Bunlardan ilki 1951'de Kalküta'daki Iran Society
tarafından yayımlanmıştı. Diğeri ise 1973'te Pakistan'da farklı
mekânlarda gerçekleştirilen ve şimdi Hakim Mohammed Said
tarafından mükemmel biçimde yayına hazırlanan (1979) uluslararası
sempozyum bildirileridir. Ayrıca Bîrûnî ve Hint bilimleri hakkında
1971'de Yeni Delhi'de düzenlenen ve tebliğlerinden bir kısmı 1975'te
Indian Journal of History of Science, 10 (2)'da yayımlanan daha
küçük bir sempozyumdan da bahsedilmelidir. Son olarak giriş
kabilinden, Roomer'ın, Almanlar tarafından Bîrûnî araştırmalarına
yapılan katkılara dair incelemesinden bahsetmeliyim (1975, tekrar
basım 1979). Bu inceleme, Alman bilginlerin Bîrûnî'yle ilgili
çalışmaları hakkında iyi bir tarihî perspektif sunmaktadır.
2
Birçok ilim adamı Bîrûnî'nin hayatına dair bir özet sunmaya
çalışmıştır (meselâ Tolstov 1950a, Nizamuddin 1965, Bulgakov 1966,
Habibi 1973, Jalali 1974, Ahmad et al. 1975). Fakat şüphesiz
konunun Batı dillerinde en kapsamlı biçimde ele alındığı çalışma
Shamsi'nin gerçekten ilmî niteliğe sahip sunumudur (1974, 1979).
3
1
Gankovsky, Bîrûnî hakkındaki Rusça eserlerin dört nokta üzerinde
durduğunu ifade etmektedir (1979: 192): Metinlerin incelenmesi ve
Arapçadan yapılan tercümeleri; Bîrûnî'nin tarih, felsefe ve etnoloji
alanlarındaki bilimsel mirası; doğa bilimlerindeki çalışmaları; yaşamı ve
dünya görüşü. Bu incelemelerden bazıları Batı'daki muadillerinden daha
detaylıdır: Abdulayev'in (1975) Bîrûnî'nin diğer Arap yazarlar üzerindeki
etkisini incelediği Özbekçe detaylı bir incelemesi vardır. Öte yandan Bulgakov
(1972) ile Rozenfeld et al. (1973) tarafından yapılan incelemelerin her biri
benim burada ele aldığım tüm eserlerden daha kapsamlıdır.
Metindeki yazar isimleri, makalenin sonunda verilen bibliyografya ile uyumlu
olmaları için değiştirilmemiştir (çev.).
2
Roomer, Bîrûnî'nin çalışmalarının herhangi bir Latince tercümesin
bilinmediği, dolayısıyla XIX. yüzyılda oryantalistler ilk kez dikkatleri ona
çekinceye kadar Batı Avrupalılar tarafından Bîrûnî'nin "keşfedilmediği"
şeklindeki önemli bir noktayı dile getirmektedir (1975: 96, 1979: 246).
3
Genellikle daha kolay ulaşılabileceğini düşündüğüm için bu makalenin yalnız
1979'daki yeniden basımından iktibasta bulunacağım.
261
Bîrûnî'nin doğum tarihi ihtilâflı değildir: 3 Zilhicce 362 Perşembe/ 4
Eylül 973. Fakat doğum yeri hayli tartışmalıdır. Shamsi, gerçek
doğum yeri hakkında 13 farklı teoriyi sıralamaktadır (1979: 262).
Bazı yazarlar milliyetçi eğilimlerden etkilenmiş gibi görünse de,
karışıklığın asıl sebebi genellikle kendisi ile meşhur olduğu "el-
Bîrûnî" nisbesidir.
4
Bu, ilim adamlarını Bîrûn isminde bir yer
aramaya yöneltmiştir; fakat ismin "şehir dışından bir kişi" (yani bir
göçmenin veya şehrin dış mahallelerinde yaşayan birisinin oğlu) veya
Shamsi'nin iddia ettiği gibi (1979: 265–267) şehrin, Şehr Berûnî (dış
şehir) olarak bilinen bölgesinden bir kişi anlamına gelmesi daha
muhtemeldir. Bu yazarın, Bîrûnî'nin Ceyhun (Oxus/Amu Derya)
kıyıları ve Aral gölünün güney sahilindeki küçük bir devlet olan
Hârizm'in o dönemdeki başkenti Kâs'da -bugünkü Kara-Kalpak
Özerk Cumhuriyeti'nde- doğduğunu ikna edici biçimde gösterdiğine
inanıyorum.
5
Hârizm o dönemde Irak hanedanından emirlerin idaresi
altındaydı ve ülkede kendilerine özgü bir dil olan Hârizmce
kullanılmaktaydı. Dari olarak bilinen bu dil, Osetçeye yakın, bir Orta
İran dili
6
türüydü. Bir dönem, bu dille ilgili tek bilgi kaynağımız
bizzat Bîrûnî tarafından yapılan bazı rastgele referanslardan ibaretti
(Krause 1942: 3; Togan 1951; Morgenstierne 1958).
Bîrûnî'nin ebeveyni hakkında çok fazla bilgi yoktur. Genellikle
babasının fakir bir adam olduğu kabul edilir. Kendisinin, babasını
bile tanımadığı, annesinin ise "odun hamalı" olduğu şeklindeki sözü
bu görüşü desteklemektedir. Fakat bu, gerçeğin bir ifadesi olmaktan
ziyade, kendisi aleyhindeki bir yergiye cevap gibi görünmektedir.
Shamsi, Bîrûnî'nin babasının, hanedanın sondan bir önceki
Hârizmşâhı Ahmed b. Muhammed b. Irak olduğu varsayımında
bulunmaktadır (1979: 268). Her hâlükârda, onun büyük bir
matematikçi ve gökbilimci olması için eğitim görmesini sağlayan Ebû
Nasr Mansûr b. Ali b. Irak Cîlânî müşfik biçimde onun himayesini
4
Her ne kadar bu ismin "el-Berûnî" şeklinde yazılması gerektiği hakkında
oldukça ikna edici bir görüş öne sürülse de ben bu makalede daha çok
bilinen yazımı tercih ettim.
5
Bu dönemin politik arka plânı Spuler 1979'da tartışılmıştır. Doğum yeri ile
ilgili olarak Shamsi, Tahdîdu nihâyâti'l-emâkin li tashîhi mesâfâti'l-mesâkîn'de
şunları yazan Bîrûnî'den iktibasta bulunmaktadır:
Doğumum 41
0
20' kuzey enleminde yer alan ve Medinetüsselâm'dan [Bağdad]
uzaklığı doğuya doğru tam bir saat olan
Medînetü Hârizm'de [Hârizm Şehri
veya Hârizm'in başkenti] gerçekleşti ve bu hicrî 3 Zilhicce 262 yılı Perşembe
gününde vuku buldu.
6
Henning bunun Moğol dönemine kadar kullanılan bir Doğu İran lehçesi
olduğunu söylemektedir (1950–55: 421).
262
üstlenmiş gözükmektedir. (Nizamuddin 1965: 76). Bîrûnî bu
hanedana bir övgü yazmıştır:
Zamanımın çoğunu, onların lütufları altında yüksek
mevkilerde bulunarak geçirdim. Âl-i Irâk beni sütleri ile besledi ve
onlardan Mansûr temellerimi attı.
(S.M. Ahmad et al. 1975: 99'dan naklen)
Bîrûnî, 380/990'da henüz 18 yaşındayken Hârizm'de bir
rasathane kurdu ve dört yıl sonra yakındaki Büşkatir köyünde
yeryüzünün enlemini incelemeye başladı. 387/998 yılına gelince
Kâs'da ay gözlemi
*
yapmasının yanı sıra Hârizm'in enlemini
hesapladı.
385/995'de Hârizm'deki iki yerel idareci arasındaki rekabet,
Irak ailesine mensup son yöneticiye yönelik suikasta ve Birûnî'nin
rasathanesinin yıkımına sebep oldu. Muhtemelen bu olaydan sonra
Bîrûnî (Rey üzerinden) Cürcân'a gitti ve burada usturlap hakkında
bir risale yazmış olan yerel yönetici Ebu'l-Hasan Kābûs b. Veşmgîs
Şemsü‟l-Me„âlî'nin desteğini kazandı. 390 yılına gelindiğinde, Bîrûnî
bir ara kendisiyle aynı yerde ikamet etmiş olan ünlü âlim İbn Sînâ
(Avicenna) ile diyaloğunu aktaran bir kitap da dâhil olmak üzere en
azından 10 kitap yazmıştı. 393'te iki rasat daha yaptığını biliyoruz,
fakat ertesi yıl Kābûs'la yaşadığı bir anlaşmazlığın ardından Hârizm'e
dönmüş ve burada sarayda bir rasathane kurmuştur.
Bîrûnî‟nin,
Hârizm'de
kamu
hizmetinde
bulunduğu
anlaşılmaktadır; her ne kadar görevinin mahiyeti tam olarak
bilinmese de hassas diplomatik görevler olabileceği ileri
sürülmektedir (Boilot 1960: 1236). Tekrar astronomi çalışmalarına
döndüğü 406 yılına kadar değişik görevlerde bulunduğu
anlaşılmaktadır. 407'de Me'mûnî Hârizmşahların sonuncusu bir
isyanda öldürüldü ve ertesi yıl ülke, ülkenin elitlerini -Bîrûnî de
dâhil olmak üzere- başkenti Sicistan'a (bugünkü Afganistan) götüren
Gazneli Sultan Mahmûd tarafından işgal ve fethedildi.
Bîrûnî ve Gazneli Mahmûd arasındaki ilişki tartışma
konusudur (krş. Qureşi 1973: 7–11).
7
Fakat istediği her yere gitme
konusunda muhtemelen tamamen özgür değilse de, Bîrûnî‟nin sıkı
*
Ayın uzaklığından hareketle boylamın ölçülmesi (çev.)
İsim, T.D.V. İslâm Ansiklopedisi'nin "Bîrûnî" maddesinde Kābûs b. Veşmgîr
şeklinde yer almaktadır. Bk. Tümer, Günay, "Bîrûnî", T.D.V. İslâm
Ansiklopedisi, I-XXXVII (devam ediyor), c. VI, İstanbul, 1992, ss. 206- 215, s.
212.
7
Shamsi; Bîrûnî ve Sultan Mahmûd arasında inişli çıkışlı bir ilişki olduğunu
iddia etmektedir (Shamsi 1979: 272). Mahmûd genellikle İranlı büyük şair
Firdevsî'ye yönelik kötü davranışları nedeniyle kınanmaktadır. Firdevsî'nin
Bîrûnî'yi tanıyor olması muhtemeldir (Tavadia 1949).
263
bir esaret altında olmadığı da açıktır. Ertesi sene 409/1018'de Kābil
yakınlarında astronomik rasatlar yapmış ve sonraki iki yıl Gazne'de
benzer çalışmalarla meşgul olmuştur (Shamsi 1979: 270–1). Kitâbu
Tahdîdi nihâyâti'l-emâkin adlı eserini bu dönemde yazmıştır.
Yaşamının bu döneminde Hindistan'a gitmiş ve en ünlü
kitabını yazmasını sağlayan tecrübeleri edinmiştir. Fakat orada
bulunduğu süre ve tarihler kesin olarak bilinmemektedir. Kimi
araştırmacılar iki yıl gibi kısa bir süre önerirken (Mishra 1972: 303),
bazı ilim adamları on yıldan fazla burada ikamet ettiğini ileri
sürmektedir (meselâ M.S. Khân 1976b: 91, Memon 1959: 214). Her
hâlükârda 416'da Sanskritçe bir eser -Karana Tilak- tercüme
etmiştir, dolayısıyla bu zamana kadar Sanskritçeyi oldukça akıcı
biçimde konuşmayı öğrenmişti. Hindistan seyahatini kendi isteğiyle
mi yaptığı da tartışılmaktadır; Khurshid onun amacının politik
olduğunu ve kendisinden orada ortak (İslâmî) bir imparatorluğun
imkânını araştırmasının istendiğini ileri sürmüştür (Khurshid 1979).
Bîrûnî'nin 410/1019 ve 420/1029 yılları arasında çeşitli vesilelerle
Hindistan'a seyahatler yaptığı sonucunu çıkarabiliriz.
418'de Gazneli Mahmûd'a iki elçi gelmişti. Bunlardan biri
Kitây'ın (Cathay) Liao hanedanından İmparator Şeng Tsung'dan,
diğeri ise bir Uygur yöneticisinden muhtemelen Kan-su Sarı-
Uygurlarının kralındandı (Minorsky 1951, 1972). Bîrûnî Gazne'deydi
ve bu iki elçi veya onların maiyetindekiler, ona sonraki yazılarına
dâhil ettiği bilgileri vermişlerdi. Aynı zamanda Volga Bulgarlarından
bir elçiyle de tanıştığı anlaşılmaktadır. (Memon 1959: 215). Ayrıca
onun Batı'da Indica olarak bilinen, Hindistan hakkındaki büyük
kitabı Kitâbu Târîhi'l-Hind'in 421/1010'da muhtemelen hocası
Tiflisî'nin önerisiyle ile tamamlandığını biliyoruz (Nizamuddin 1965:
77–8; Allana 1979: 154). Bundan kısa bir süre sonra 423 yılının
sonları gibi ciddî bir rahatsızlık geçirdiği anlaşılmaktadır.
Bîrûnî, 425'de Mahmûd'un halefi Sultan Mesûd'un sarayı ile
irtibat kurdu ve hemen ertesi yıl bugüne de ulaşan diğer bir büyük
esere
Kitâbu'l-Kānûni'l-Mes'ûdî
fi'l-hey'e
ve'n-nücûm'a
(Canon
Masudicus olarak bilinir) başladı. Kitabın metninden elde edilen
deliller bu kitaba 423'den önce başlanmış olamayacağını veya en
erken 427'den önce bitirilmiş olamayacağını göstermektedir (Shamsi
1979: 273). 428'te Arap bilim adamı Râzî'nin çalışmalarına dair bir
değerlendirmenin yanı sıra, kendi eserlerinin bir listesini de içeren
Risâletu'l-fihrist'i
*
yazdı. 432/1040'da önceki hâmisinin oğlu Sultan
Mevdûd b. Mesûd'a ithaf ettiği, mineraloji hakkındaki incelemesi
*
İslâm Ansiklopedisi'nin Günay Tümer tarafından yazılmış olan Bîrûnî
maddesinde eserin ismi Risâle fî Fihristi kütübi Muhammed b. Zekeriyyâ er-
Râzî şeklinde geçmektedir. Bk. a.g.e., c. VI, s. 213 (çev.).
264
Kitâbu'l-Cemâhir fî ma'rifeti'l-cevâhir'i yazdı. Kitabın içeriğinden bu
dönemde Bîrûnî'nin, kendilerine çalışmalarını dikte ettirdiği ve
böylece üzerindeki yazma yükünün bir kısmını hafifleten bir öğrenci
halkası olduğu anlaşılmaktadır. Aynı metot 442'de tamamlanan ve
önemli bir materia medica
**
incelemesi olan son büyük kitabı
Kitâbu's-Saydene'de
***
de takip edilmiştir. Bîrûnî, bu kitabı
tamamladıktan kısa bir süre sonra ölmüş olmalıdır. Fakat tekrar
ifade etmek gerekirse, kesin tarih hakkında bir tartışma mevcuttur
(Hermelink 1977).
Her ne kadar yaşamı hakkında genel bilgiye sahipsek de
Bîrûnî'nin kişiliğini tam olarak tasvir etmek biraz zordur. İleride
göreceğimiz üzere kendisininkinden farklı dinlere çok büyük
müsamaha
göstermiştir.
Hayatı
boyunca
bekâr
kaldığı
anlaşılmaktadır (Ahmad et al.1975: 98) ve bu da 180'i geçen şaşırtıcı
sayıdaki eserleri için bir açıklama teşkil edebilir [Peder Boliot'un
verdiği ve şimdiye kadar geçilememiş olan bibliyografyaya bakınız
(1955, 1956)].
8
Onun karakteri hakkında ipuçları veren şöyle bir
anekdot vardır: Ölüm döşeğindeyken Sultan Mesûd, Bîrûnî'ye,
Kānûn'u kendisine ithaf etmesinin karşılığı olarak bir çuval gümüş
para göndermiştir. Bîrûnî'nin, hediyeyi, tüm eğitimini önemsiz maddî
şeyler karşılığında satamayacağı şeklindeki özrüyle birlikte geri
gönderdiği söylenmektedir: Gümüş ortadan kaybolabilir ama ilim
kalıcıdır (Jalali 1974: 64: 5). Bîrûnî'nin ilk biyografilerinden birini
yazan Şehrezûrî şöyle demiştir:
Elinden kalemi hiç düşürmemişti ve gözlerini kitaplardan
ayırmamıştı, aklı hep çalışmalarındaydı. Yılda sadece iki gün,
yani ancak iaşe ve giysi sağlayacak kadar hayatın gereklerini
mutedil bir miktarda kazanmak ile meşgul olduğu Nevrûz ve
Mihrcân istisnaydı.
(Mishra 1972: 305'den naklen.)
Bîrûnî'nin yazım faaliyetlerinde güçlü bir pragmatizm açıkça
görülüyordu. Hârizmcenin anadili olmasına ve daha sonra Farsçayı
da öğrenmesine rağmen eserlerinin çoğunluğunu Arapça ve sadece
küçük bir kısmını Farsça yazmayı tercih etti (Chatterji 1951: 85;
Massignon 1951; Nasr 1964: 110).
**
Tıbbî maddeler anlamına gelmektedir. Aynı zamanda Yunan hekimi
Dioscorides'in bitkileri incelediği eserinin de ismidir (çev.).
***
İslâm Ansiklopedisi'nin yukarıda işaret edilen maddesinde eserin ismi es-
Saydele fi't-tıb olarak geçmekte, bununla birlikte es-Saydene fi't-tıb adıyla da
anıldığına da işaret edilmektedir. Bk. a.yer (çev.).
8
Bîrûnî külliyatı hakkındaki en erken tarihli değerlendirme Suter ve
Wiedemann 1921'dir (tekrar basım 1970). Ayrıca bkz. Krenkow 1932;
Kennedy 1971a, 1975 ve Mohaghegh 1979.
265
Kendisi şöyle demiştir:
Dünyanın tüm bilimleri Arapçaya çevrilmiştir. Bu ilimler
[Arapçayla (çev.)] süslenmiş ve kalplere nüfuz etmişlerdir. Her
insan; içli dışlı olduğu, yakınları ve denkleri ile ilgili ihtiyaçları
için kullandığı kendi dilinin güzel olduğuna inansa da, Arapçanın
güzelliği insanların damarlarında akmıştır. Bunu kendi
tecrübelerime dayanarak söylüyorum. Ben herhangi bir bilimin
kendisi ile ifade edildiğinde hendekteki bir deve veya asil atlar
arasındaki bir zürafa gibi garib olacağı bir dil ile büyüdüm.
(Kahle 1959: 19'den naklen)
Bîrûnî'nin Batı Pencap yerel dilinin yanı sıra Sanskritçeye de
hâkim olduğu ilâve edilmelidir (Chatterji 1951: 86); pekâlâ Grekçe de
biliyor olabilir ve oldukça yüzeysel bir Süryanice bilgisinin olduğu da
söylenmektedir (Saliba 1979: 255).
Bîrûnî'nin eserlerini detaylı olarak değerlendirmeden önce belki
onun çalışmalarını gerçekleştirdiği entelektüel ortamın ana hatlarını
kısaca tasvir etmeliyiz. Arap bilimlerinin milâdî VIII. yüzyılın
ortalarından itibaren yaşadığı büyük gelişme genel itibariyle klâsik
Grekçe metinlerden yapılan tercümelere bağlanır. İleride göreceğimiz
üzere Bîrûnî, Yunan seleflerine çok şey borçluydu. Fakat Arap
medeniyetinin, bu dönemde kendilerini sadece tercüme faaliyetlerine
değil, aynı zamanda yeni bir çığır açmaya sevk eden iç dinamizmi de
hesaba katılmalıdır (Barani 1951: 2). Meselâ, Müslümanlar jeodezi
araştırmalarının öncüleriydi. Onlar, hicrî II. asrın ortaları/miladî
VIII. asrın sonlarından itibaren Arap yazarların ilgisini çeken
astronomi alanında, ilk bilgilerini Hinduların kitaplarından,
ardından Farsça eserlerden ve ancak bundan sonra Grek
yazarlardan edinmişlerdi. Bu şekilde elde edilen bilgi, Arap bilim
adamlarının dikkatli incelemeleri vasıtasıyla daha bilimsel bir şekil
almaya başladı ve nihayet birkaç asır sonra Orta Çağ Batı
Avrupa'sındaki bilim adamlarının dikkatlerine sunulduğunda
tamamen gelişmiş bilimsel bir araştırma hâlini almıştı. Qudsi'nin
şunları söylerken abarttığını düşünmüyorum (1979: 596):
Bilim, Arap medeniyetinin modern dünyaya en önemli
katkısıdır; fakat meyveleri yavaş olgunlaşmıştır.
Bununla
birlikte,
Hindu
metinlerinin
Bîrûnî'nin
çalışmalarından önce tercüme edildiği burada vurgulanmalıdır. Roy
Choudhury, Bîrûnî'nin Arapça tercümelerini okuduğunu düşündüğü
Hindu kitaplarının bir listesini vermektedir. Özellikle Bağdat
Müslümanlarının Hindistan'la doğrudan ilişkileri vardı; İslâm
dünyasının diğer bölgeleri de Hint düşüncesine aşinaydı.
Dünyanın şekli ve büyüklüğü ile ilgilenen bilim dalı (çev.).
266
Şimdi Bîrûnî'nin bilimsel metodunun göze çarpan özelliklerini
ana hatlarıyla verebiliriz. Öncelikle, o gözlem vasıtasıyla tecrübe
ettikleri ile kulaktan duyma bilgiyi dikkatle birbirinden ayırmıştır
(A.Y. Ali 1927: 482; Qureshi 1973: 13; Mir 1979). İkinci olarak,
Bîrûnî'nin yazılarının çoğunun karakteristik özelliği olan güçlü
tecessüse işaret etmeliyiz (Nowshervi 1979: 583). Sürekli, hoşgörüye
duyulan ihtiyacı vurgulamıştır ve [hakkında (çev.)] "Onun kitapları
yazarın bir Müslüman olduğunu fark edilmeden okunabilir"
denmiştir (S.A. Ali 1953: 247). Onun metodolojisi teolojik
önyargılardan tamamen kurtulmayı gerektiriyordu (S.M. Ahmad
1975: 247). Hakikat sevgisini sağlıklı bir şüphecilikle birleştirmişti
(Nowshervi 1979: 583). Fakat özellikle teorik değerlendirmelere eşlik
etmesi gereken deneylere duyulan ihtiyacı görmüştü (Sabri-Tabrizi
1979: 410). Bu nedenle onun teorik astronomisi gözlemlerle
desteklenmişti ki bu Arap astronomisini öncekilerden ayıran bir
yöntemdi. Hakikaten, rasathane İslâm medeniyetinde doğan bir
kurumdur (Sayili 1979: 710–11). Son olarak, Bîrûnî'ye göre bilimin
kümülatif ilerleyen bir faaliyet olduğu vurgulanmalıdır. O, el-
Kānûnü'l-Mes'ûdî'de şöyle yazmaktadır:
Bir bilim dalı ile ilgili olarak ne yapılması gerekiyorsa
gerçekten onu yaptım. Bu, seleflerinin orijinal katkılarını
minnettarlık duyarak kabul etmek, fark ettiği hataları
korkmadan düzeltmek, kendi keşfettiği şeyleri muhafaza etmek
ve gelecek nesiller için kayıtlar bırakmaktır.
(Nowshervi 1979: 583'den naklen).
Her ne kadar Bîrûnî ile birlikte eserler okuyan veya onun için
tercüme yapan diğer âlimler hakkında pek bilgimiz yoksa da diğer
bilim adamlarıyla bu tür bir paylaşım, entelektüellerden oluşan bir
halkanın bir araya gelmesini gerektirmektedir (A.Y. Ali 1927: 224;
Zakhudov 1950; Nashabi 1979: 396).
Şimdi Bîrûnî'nin farklı bilimsel disiplinlere yaptığı katkıları ele
alacağız. Fakat modern bilimin karakteristik özelliği olan sınırların,
onun hikmet anlayışına tamamen ters olduğu bilinmelidir. İlk olarak,
onun teori ve pratiği birleştirme kabiliyetinin en iyi örneği astronomi
ile başlanabilir.
9
Astronomi, şüphesiz Bîrûnî'nin başlıca ilgi
alanlarından biriydi. Titiz biçimde tarihlendirilen ve yerleri tayin
edilen astronomi gözlemleri bize onun gittiği yerler ile ilgili kesin
deliller sunduğu için astronomi onun biyografisinin oldukça büyük
bir kısmını teşkil etmektedir. O, çok erken bir dönemde usturlabın
değerini anlamış ve kullanımı hakkında yazmıştır (Wiedemann &
9
Bîrûnî'nin astronomisinin Rus dilindeki bir değerlendirmesi için bkz. Sadykov
1950.
267
Frank 1921, 1970; Wiedemann 1909a: 30-9, 1970a: 548-59 ve
1913a, krş. Pines 1956).
Bîrûnî astronomi ve astroloji ile ilgili materyalleri birleştirdiği
bir kitap yazdı: Kitâbu'l-Tefhîm li evâili sanâ'ati't-tencîm (astroloji
sanatının unsurları için talim kitabı). Bu kitap genellikle Tefhîm diye
bilinir ve İngilizceye R. Ramsay Wright tarafından tercüme edilmiştir
(Bîrûnî 1934, çeviri aynı zamanda Arapça metni de içermektedir). Bu
eser Gazne'de 1029 yılında tamamlanmıştır (Gharavi 1975; Namus
1979: 546). Bîrûnî'nin astronomi ve astroloji arasındaki farkın
bilincinde olduğu söylenebilir. Çoğu kez yanlış olarak, bu ayrımın ilk
kez Sevilyalı Isidore tarafından yapıldığı kabul edilmektedir.
Arapçada bu iki düşünce biçimi için kullanılan terimler birbirinden
oldukça farklıdır; bununla birlikte Bîrûnî Kitâbu'l-Muvâzene'sinde
(Dengeleme kitabı) Grekçe iki terim kullanmaktadır. Bu nedenle söz
konusu ayrımın ilk kez, bugüne ulaşmamış Grekçe bir eserde
yapıldığı kabul edilmelidir (Pines 1964).
Antik dönemde yaşayanlar güneşin yörüngesindeki hareketinin
neredeyse sabit olmakla birlikte ufak değişikliklere tâbi olduğunu
gözlemlemişlerdi. Güneşin ortalama konumu ile gerçek konumu
arasındaki fark güneş denklemi olarak biliniyordu. Bîrûnî bunun
hesaplanması için bir metot belirledi (Kennedy & Muruwwa 1958;
Jarzebowski 1973: 12-3). Onun güneşin yeröte
noktası ile ilgili
çalışmasının, Grek yazar Claudius Ptolemy'nin [Batlamyus (çev.)]
yanlış varsayımlarının yerini aldığını ve bu alana tamamen orijinal
bir katkı olduğunu ekleyebiliriz (Hartner & Schramm 1963: 216-7).
Bîrûnî tarafından ele alınan önemli bir diğer mesele dünyanın
dönüşünün ivmesinin hesaplanmasıydı (Pines 1956). Onun
incelemesinde elde ettiği bilgiler bu konuda yazan modern bir bilim
adamı tarafından kullanıldı (Newton 1972). Bîrûnî'nin geniş çaplı ele
aldığı bir başka bir antik astronomi konusu da günışığının
uzunluğunun hesaplanmasıdır (Lesley 1937). Bîrûnî astronomik
transitlere
dair İngilizceye de tercüme edilmiş bulunan bir inceleme
de yazmıştır (Bîrûnî 1959). Ayrıca, güneş tutulması sırasında ortaya
çıkanateş görünümünü ve ay tutulması esnasındaki ay ışığını analiz
etmiştir (Jarzebowski 1973: 13-4; Aziz 1979).
Gök cisimlerine dair bu gözlemlerinden sonra Bîrûnî'nin
yeryüzünün ölçümü ile ilgili çalışmalarına geçebiliriz. Bu incelemeler
büyük oranda onun astronomisinden ve gittikçe artan trigonometri
külliyatından çıkarılan materyalleri içermektedir. Müslümanların
Apogee: Bir gök cisminin yörüngesinin yeryüzünden en uzak noktasını ifade
eder (çev.).
Küçük bir gök kütlesinin (genellikle yıldız veya gezegenlerin) daha büyük bir
gök kütlesinin diskinden geçmesi (çev.).
268
ibadetlerini yerine getirmek için Mekke'nin yönünü kesin bir şekilde
bilmeleri gerektiği için bu tür kesin bilgiye yönelik büyük bir pratik
ihtiyaç mevcuttu. Ayrıca belli yerler arasındaki uzaklıkların doğru
hesaplanması için idarî gereksinimler de vardı. Onun astronomi ve
yeryüzü ölçümünü birleştiren risalelerinden birisi gölge ölçümleri
vasıtasıyla zamanın hesaplanması hakkındaki bir incelemeydi
(Hermelink 1960; Davidian 1960). Bîrûnî ayrıca dikkatli astronomik
gözlemler neticesinde yeryüzünün çevresini 24,770 mile denk gelecek
şekilde hesaplamıştır ki bu gerçek rakamdan sadece 78 mil kısadır
ve yanılma payı sadece %0,3'tür (Wiedeman 1909b; Barani 1951;
Jarzebowski 1973: 6-8; Isaruddin 1979: 207).
Fakat onun bu alanda muhtemelen en çok bilinen çalışması
enlem ve boylamın hesaplanmasına dair metotlar geliştirmesidir
(Jarzebowski 1973: 8-11; Kazmi 1975; Sen 1975). Onun bu yöndeki
ilk girişimi Gazne'nin yerinin tam olarak belirlemek olmuştur.
Yöntemlerini, Gazne'de 416/1025 yılında tamamladığı eseri Kitâbu
Tahdîdi nihâyâti'l-emâkin li-tashîhi mesâfâti'l-mesâkin'de [İngilizceye
The Determination of The Coordinates of Positions for the Correction of
Distances between Cities (Bîrûnî 1967) adı ile çevrilmiştir] geliştirdi
(Barani 1957; Jan 1979: 518). Kıblenin hesaplanması için bir metot
tespit etti (Schoy 1925; Wieber 1977). Ancak Bîrûnî'nin
astronomisindeki önemli bir başarısızlık da dile getirilmelidir:
Dünyanın kendi eksinde döndüğünü bilmesine karşın, hâlâ güneşin
dünyanın etrafında döndüğüne inanıyordu (Israuddin 1979: 206).
Onu güneş merkezli bir sistem geliştirmekten vazgeçirenin İbn Sînâ
(Avicenna) olduğu iddia edilse de bu ifadeyi destekleyen somut bir
kanıt yoktur (Anas 1973: 78).
Bîrûnî, trigonometri öğretisini el-Kānûnü'l-Mes'ûdî'nin üçüncü
bölümünde geliştirmiştir (Schoy tarafından Bîrûnî 1927'nin içinde
yayımlanmıştır). İki ilim adamı -Kazim 1951, Qudsi 1979: 597-
Bîrûnî'nin trigonometriyi müstakil bir alan olarak ele alan ilk yazar
olduğunu iddia etmektedir. Hâlbuki bu öncelik genellikle Nasruddîn
et-Tûsî'ye verilmektedir.
10
Bîrûnî sadece düzlemsel ve küresel
trigonometrinin kurucusu değildir, aynı zamanda Mercator'dan
yaklaşık 550 yıl önce haritacılıktaki konik ve silindirik izdüşümleri
de geliştirmiştir (Fiorini 1891; Barani 1952: 43; Anas 1973: 83).
Ayrıca geometri ile alâkalı olarak dairelerdeki kirişlerle ilgili
teoremleri ele alan bir inceleme olan Kitâbu İstihrâci'l-evtâr fi'd-
dâire‟yi [Suter tarafından Almancaya tercüme edilmiştir (1910)]
yazmıştır (Saud 1979).
10
Bîrûnî'nin trigonometri çalışmaları ile ilgili daha teknik bir değerlendirme için
bkz. Z. Ahmad 1932; Bradley 1970; Saidan 1979. Burada Kramers'in altıncı
kitabın (uzaklık ölçümü vasıtasıyla boylamın hesaplanması hakkındaki) ikinci
bölümünü tercüme ettiği de söylenmelidir (Kramers 1951).
269
Bîrûnî'nin gökyüzüne duyduğu ilgi; zamana, takvimlere ve
bilinen dünyada kullanılan farklı kronoloji metotlarına duyduğu
büyük ilgiyi de ihtiva ediyordu. Her fırsat bulduğunda bu konularla
alâkalı veri topladığı anlaşılmaktadır. Onun bilgisinin bir kısmı
eşsizdi: Meselâ kaydettiği Sîstân takvimi, ayların Saka dilindeki
isimlerini içermektedir (Altheim & Stiehl 1969). Ayrıca geçmiş Hint
dönemleri hakkında önemli bilgiler muhafaza etmiştir (Rai 1975).
Tercüme edilen ilk kitaplarından birisi el-Âsâru'l-bâkiye'dir (Sachau
tarafından The Chronology of Ancient Nations adı ile tercüme
edilmiştir- Bîrûnî 1878, 1879).
11
Onun bu araştırma alanında,
rakiplerini geçtiği noktasında herhangi bir kuşku yoktur. Bu durum,
çok fazla aşina olmadığı hesap sistemleri için dahi böyledir. Bu
nedenle Saliba, onun ve Nasturî piskoposu Bar Şinâyâ'nın Hıristiyan
zaman hesaplamasını karşılaştırmış ve açıkça Bîrûnî lehine bir
sonuca ulaşmıştır (Saliba 1979).
Belki kısaca Bîrûnî'nin matematik çalışmalarına kısaca
değinebiliriz.
Onun
bu
alana
katkısı
Yusuf
tarafından
değerlendirilmiştir (Yusuf 1979). Fakat ben, Yusuf'un Bîrûnî'nin
diğer kültürlerin, özellikle de Hinduların matematiğine duyduğu ilgiyi
yeterince yansıttığına inanmıyorum. Sarton'un işaret ettiği gibi
Bîrûnî özellikle onların basamak prensibine dayalı kompleks sayı
sistemlerini kavramıştı (Sarton 1917: 707). Ayrıca Pati'yi
*
ve Arap
sayılarının kullanımını açıklamıştır (Bag 1975: 179). Bîrûnî Pi
sayısını 3
1
/
7
olarak belirleyen Arşimed‟in çalışmalarından da
haberdardı (Samsó 1971). Ayrıca bayağı kesir işaretlerinin yanı sıra
üç kuralını, ondalık basamak değerini tespit etmişti (Bag 1975: 175–
83).
12
Bîrûnî'nin fizik alanındaki çalışmaları, onun ölümünden sonra
çok sayıda övgü almasını sağlamıştır. Özellikle kıymetli metallerin
özgül ağırlıklarını ve nisbî yoğunluklarını hesaplamak için bir
yöntem geliştirmiştir (Wiedemann 1913b, 1970c; Belenitsky 1961;
Ansari 1975: 199–205). Ayrıca ısı ve ışığın yapısı üzerinde gözlemler
yapmış ve ışığın sesten daha hızlı hareket ettiğini ispatlamıştır
11
Sachau'nun çalışmasının birçok yönü Garbers ve Fück tarafından düzeltildi
(Garbers 1952a, b ve Fück 1952). Khalidov metin farklılıklarına sahip iki
yazmayı incelemiştir (Khalidov 1959), Soucek ise diğer bir olağanüstü
incunabulum [1501 öncesi Avrupa'da basılmış eserlere verilen isim (çev.)]
örneği sunmuştur. (Soucek 1965). el-Kānûnü'l-Mes'ûdî'nin Hindu takvimi ile
ilgili bir kısmı Kennedy, Engle Wamstad tarafından müstakil olarak tercüme
edilmiştir (Kennedy, Engle Wamstad (1965). Hint dönemleriyle ilgili küçük bir
tercüme ise Majumdar tarafından yapılmıştır (1923). Kānûn'un tamamı şu an
Arapça olarak yayınlanmıştır (Bîrûnî 1954-6).
*
Hintlilerin kullandığı bir tür abaküs, hesap tahtası (çev.).
12
Rosenfeld ve meslektaşlarının Rusça çalışması Bîrûnî'nin matematik
çalışmaları üzerinde bilhassa durmaktadır (Rosenfeld 1973).
270
(Ansari 1975: 205–7; Aziz 1979). Hinduların yerçekiminin yapısı
üzerindeki görüşlerini eleştirel biçimde incelemiştir (Roy 1975). Yine,
Hintlilerin meteoroloji ile ilgili çalışmaları hakkında bilgi vermiştir
(Mainkar 1975). Ayrıca artezyen kuyularının kökenini ve bunların
hidrostatik prensiplerini açıklamaya çalışmıştır (Nafis Ahmad 1979:
147). Bu dönemde kimyanın gelişmiş bir bilgi alanı olmamasına
karşın deniz suyunun tuzluluk oranı hakkında yazmıştır
(Wiedemann 1922). Fakat, meslektaşı bilim adamı Râzî'nin kimya ile
ilgili çalışmalarının önemini kavrayamadığı da burada ifade
edilmelidir (Barani 1952: 46).
Bîrûnî'nin uzun yaşamının sonuna doğru farmakolojiyle daha
çok ilgilenmesi muhtemelen doğaldır. Onun son çalışması bu
alandaydı: Kitâbu's-Saydene fi't-tıb (iyileştirme sanatında eczane
kitabı). Kitap, Batılı ilim adamlarına ilk olarak Beveridge tarafından
tanıtılmıştır (Beveridge 1902). Bu kitabın bir kısmı Arapça olarak
mevcuttur; ayrıca Farsça tercümesi de vardır.
13
Saydene aslında,
ilaçlar, şifalı otlar ve minerallere dair açıklamaları alfabetik olarak
içeren bir materia medica'dır
(Nazir Ahmad 1961: 21). Bu eserin
girişinde ise metotlar ve amaçlara dair bir açıklama ve sağlık
alanlarını tarif eden bir bölüm yer almaktadır (Sami Hamarneh 1979:
481). Bu tam bir ihtisas eseri değildir ve Bîrûnî'nin üzerinde
durduğu hususlardan birisi, şifalı otlar ve bitkilerin beş farklı dildeki
-Arapça, Grekçe, Süryanice, Hintçe ve Farsça- isimleri ve
etimolojileridir (Habib 1979: 458–69). Genellikle, Bîrûnî, kendisini
tıpta özel bir ehliyete sahip görmediği izlenimi verir (Krause 1942: 8).
Bîrûnî Kitâbu's-Saydene‟yi yazdığında 80 yaşında olduğunu dile
getirmektedir ve bu ifade ölüm tarihi ile ilgili gizeme katkıda
bulunmaktadır. Saydene'de Bîrûnî altı Grek yazarın farmakoloji ile
ilgili yazılarına atıfta bulunur. Bunun yanı sıra bir Yahudi bilim
adamı ile Süryani doktorlardan bahseder (Meyerhof 1932: 19). Bu,
onun bilimsel araştırmanın kümülatif doğası prensibinin somut bir
örneğidir. Sami Hamarneh'in Bîrûnî‟yi "Arap farmakolojisinin ve
deniz biyolojisinin babası" şeklinde adlandırmasına neden olan şey
muhtemelen onun verileri bu şekilde olağanüstü ele alışıdır (Sami
Hamarneh 1979: 479).
Bîrûnî, Bişr el-Fezârî adındaki Sindli bir yazardan iktibasta
bulunarak, sıklıkla deve dikeninde (Alhagi maurorum Tourn)
13
Bu eserin farklı tercümeleri Nazir Ahmed tarafından değerlendirilmiştir (Nazir
Ahmad 1961). Ayrıca Farsça tercümeyi yapan Ebû Bekir ismindeki
mütercimin kesin kimliğini tespit etmeye çalışmaktadır (krş. Afshar 1979).
Saydene, Meyerhof tarafından özel olarak çalışılmıştır (1932; 1940: 140-6).
Ayrıca hem girişi hem de mayasıl tedavisinde kullanılan bıldırcın otu ile ilgili
maddeyi tercüme etmiştir (1932: 22-47, 1945).
Tıbbî malzemeler kitabı (çev.).
271
bulunan manniparous böceğinden dünyada ilk kez Saydene'de
bahsetmiştir (Meyerhof 1947). Bîrûnî'nin doğa tarihine duyduğu ilgi
mercanları özel olarak incelemesine sebep olmuştur. Bu incelemeleri,
XVIII. asra kadar geçilememiştir. İstiridyeleri de seleflerinden daha
yoğun biçimde gözlemlemiştir (Qadri 1979: 589–90). Ayrıca Hint
simyası ile ilgili bazı bilgilere ulaşmayı da başarmıştır (Filliozat
1951).
14
Şu ana kadar Bîrûnî'nin en meşhur kitabından bahsetmedim:
Târîhü'l-Hind ya da kısaca Indica olarak da bilinen Kitâbu fî tahkīki
mâ li'l-Hind min makūletin fi'l-‘akl ev merzûletin. Şüphesiz bu eser,
onun şaheseridir. Eserde kültürler arası analiz kapasitesini ve
zaman zaman da tam objektiflik olarak belirlediği kendi metodolojik
şartını yerine getirebilme yeteneğini sergiler. Indica çok yönlü bir
âlimin eseridir: Bîrûnî bu esere, yukarıda bazı detayları verilen ve
hâkim olduğunu gördüğümüz disiplinlere dair gözlemlerini dâhil
etmiştir. Daha önce ifade ettiğimiz üzere ne kadar süreyle
Hindistan'da kaldığıyla ilgili açık bir bilgi yoktur; sadece, Pencap'ta
birkaç yeri ziyaret ettiğini açıkça söylemektedir (Mishra 1972: 310).
Bununla birlikte, Bîrûnî Sind ile Hindistan'ı coğrafî olarak
birbirinden ayırabilmiştir (Ahmad et al. 1975: 107). Ayrıca öyle
görünüyor ki Hindistan yol sistemi hakkında iyi bir bilgiye sahiptir
(S.M. Ahmad 1972). Roy Choudhrury (1954: 13) onun Kābil, Mutlan,
Peşaver ve Beneras üzerinden Keşmir'e gittiğini; Memon (1959) ise
sadece Pencap ve Sind'i gezdiğini söylemektedir. Himalayalar
hakkında bilgisi olmakla birlikte, Bîrûnî Hindistan coğrafyasına dair
kapsamlı bir bilgiye sahip değildir (Law 1954).
Bîrûnî'nin Indica'da kültürel, bilimsel, sosyal ve dinî alanlarla
ilgilendiği ve ülkenin askerî ve politik tarihini ele almadığını
vurgulamak gerekebilir (M.S. Khân 1976b: 86; Alsam 1979: 334).
Yine de M.S. Khân bu kitaptan Hindistan'ın politik tarihi ile ilgili bazı
çıkarımlarda bulunulabileceğini iddia etmektedir (Khân 1976b: 93–
113).
Bîrûnî'nin Hindistan'daki temel ilgi alanı Hindistan'ın dinî
yazıları, özellikle de Brahmanların eserleriydi. Bununla birlikte
Hindu festivallerinden Hint bilimine kadar uzanan başka konularla
da
ilgilenmiştir
(Shah
1973).
Meselâ,
purânaların
Hint
Okyanusu'ndaki gel-gitler hakkındaki açıklamalarını incelemiştir
(Panikkar & Srinivasan 1975). Hindistan'daki farklı tartı ve ölçü
sistemlerini kaydetmiştir. Hintli astronomların güneş ve ay
tutulmasının nedenlerini bildiklerinin ve bunların ne zaman
gerçekleşeceğini hesaplayabildiklerinin farkındaydı. Bu astronomlar,
14
Hint simyasının bu dönemdeki arka plânının bir özeti için bkz. Mahdihassan
1979.
272
ayrıca sıfır sembolünü de biliyorlardı (Ahmad et al. 1975: 104–6).
Aslında o, Hint astronomisini (Jyotisa) bizzat Hindu bilim
adamlarından öğrenmiştir. (Ghayasuddin 1975).
Bîrûnî'nin Hindistan analizinde önemli bir unsur, onun
Sanskritçe‟ye hâkim olması ve bu sebeple Hind dinî edebiyatına
aşinalığıdır. Bu, Hintli ilim adamlarının çalışmalarına has bir
konuydu.
Chatterji,
Bîrûnî'nin
Gazne'de
Hindu
esir
ve
yerleşimcilerden biraz Sanskritçe öğrendiğine inanmaktadır ki bu,
Hindistan'a geldiğinde kendisine yardımcı olacaktı (Chatterji 1951).
Indica'da Arapça yazımı verilen yaklaşık 2500 Sanskritçe kelime
vardır. Fakat Sanskritçeden yaptığı tercümeler kesinlikle literal
değildir -genellikle özet şeklindedir- ve bu da onun Sanskritçe
metinlere dair bilgisini analiz etmeyi güçleştirmektedir. Indica'yı Batı
dillerine çeviren ilk kişi olan Sachau,
15
Bîrûnî'nin Sanskritçe bilgisi
hakkında biraz sert eleştirilerde bulunur; fakat bu görüş günümüzde
genel olarak terk edilmektedir (Gonda 1951 krş. Pingree 1975: 69).
Bîrûnî'nin incelediği ve hatta Arapçaya tercüme ettiği en önemli dinî
eser Potañjali'nin ruhun bedenin engellerinden kurtulması ile ilgili
eseri Yogasûtra'dır (Hauer 1930; Ritter 1956; Pines & Gelblum 1966,
1977). Gitâ'nın yaklaşık elli kıtasına atıfta bulunur ve
Mahâbhârata'dan kısaca bahseder (Karmarkar 1958: 245–6; Dani
1953: 316). Her ne kadar hakkında şifahî bilgi edinmiş olabilirse de
görünüşe göre Râmâyana'yı okumamıştır (Bulcke 1951). Bîrûnî'nin
Veda'yla ilgili bilgileri ise ikincil kaynaklardandır (Dani 1979: 187).
Nitekim Tanrı'nın mahiyeti konusunu derinlemesine araştırırken
açıkça Advaita ekolünün esasını anlatmasına rağmen Vedantik
yazarlardan özel olarak bahsetmemektedir (Heras 1951: 119; Shastri
1975: 113).
Bîrûnî kitabında aşina olduğu birçok Darśana'yı
*
veya felsefe
sistemini sıralar (Karmarkar 1958: 245). Astronomi ile ilgili
başvurduğu en önemli eserler VII. yüzyıldaki çok önemli
gökbilimcilerden Brahmagupta'nın Brâhmasphutasiddhânta'sı ve
Khandakhâdyaka'sıdır. Bu metinlerin ikisi de Arapçaya tercüme
edilmişti; fakat Bîrûnî ilkini ikinci kez tercüme etmeye başladı
(Chatterjee 1975: 161). Tahrif olmuş yazmalarını kullanmakla
beraber, astronomi ile ilgili Laghujâtaka'yı da tercüme etmiştir (Bhat
1975). Bîrûnî farklı purânaların doğru metinlerine ulaşmanın
zorluğuna işaret etmiştir. Fakat bir yazar tarafından onun
15
Sachau hakkındaki bir değerlendirme için bkz. Roemer 1975: 96–7).
*
Literal olarak bakış, görüş; sistem anlamlarına gelen Darśana altı Hindu
Ortodoks felsefe ekolünü (bunlar; Nyâya, Vaisheshika, Sânkhya, Yoga, Purvâ-
Mîmâmsâ ve Vedânta) teşkil eden altı doktrin için kullanılan bir isimdir. Bkz.
"Darshana", The Encyclopedia of Eastern Philosophy and Religion, Boston:
Shambhala 1994 (çev.)
273
tercümesindeki hataların yazarlardan ziyade müstensihlere ait
olduğu söylenmektedir (Mukherjee 1959). Bununla birlikte diğer bir
akademik münekkit daha serttir:
Şimdiye kadar sunulan delillerin okuyucuyu, Bîrûnî'nin -en
azından astronomi sahasında- tanıttığını iddia ettiği Sanskritçe
metinlerin içeriğini doğru biçimde aktarmadığına ikna etmek için
yeterli olduğunu umuyorum. Ayrıca Bîrûnî'nin hata ve
tahriflerinin iki nedenin tespit edilmiş olduğunu da umuyorum:
Jyotihśâstra'da
kullanılan
hayli
teknik
Sanskriteçeyi
okuyamamasının, ehil olmayan mütercim ve şârihlere
dayanmasını gerektirmesi ve dikkatli bir tahkik yapmaksızın
Hintli bilim adamlarının Aristo fiziğine bağlı olduğunu
varsayması (Pingree 1975: 78).
Pingree, Bîrûnî'nin noktasız bir Arapça yazma eseri yanlış
okuduğunu iddia eder. Birçok Hindu bilimsel eserinin, ezberlenerek
öğrenilmelerini kolaylaştırmak için en fazla tercih edilen vezinlerle
yazıldığına işaret edilmelidir. Bu uygulama kapalılık unsurunu
arttırmıştır. Bîrûnî bu handikabın farkındadır. Yine de bu formda
ustalaşmaya çalışmıştır (Nayar 1975b). Aslında, Bîrûnî Hint ölçü
tekniğinin śloka veznini uygulamayı denemiştir. Bunun sonucu
olarak kendi yazısında söz konusu veznin açık izleri vardır (Shastri
1975: 120; Heilmann 1951).
16
Genel olarak ilim adamlarının Bîrûnî'nin Hinduizm ile ilgili
değerlendirmesine dair düşünceleri olumludur (Lawrence 1975; H.
Khan 1979; Dar 1979). Bununla birlikte, onun bize Budizm ve
Caynizm hakkında önemli bir şey söylemediği de ifade edilmelidir
(Roy Choudhury 1954: 20; Alsam 1979: 334). Indica'da dinin ele
alınışıyla ilgili olarak önemli olan husus Hindu ve Grek düşüncesi
arasında yaptığı karşılaştırmadır. Bu karşılaştırma Emree'nin
ifadeleriyle (Embree 1975: 8) "Hindularla paylaşılan ortak insanlık
doğasını vurgulamaya ve onların ilmiyle İslâm düşüncesi arasında
Greklerle zaten gerçekleştirmiş olana benzer verimli bir ilişki
kurmaya…" yardım etmiştir.
Bîrûnî'nin karşılaştırmalı dinler tarihine yaklaşımı en geniş
biçimde Jeffrey tarafından ele alınmıştır (1951). Diğer Hint dinleri
onun ilgisine mazhar olamamışsa da Bîrûnî Zerdüştçülüğü,
Maniheizm'i, Grek dinini, Yahudiliği, Sâmirîleri; Melkite, Yakubî,
Nastûrî versiyonları ile Hıristiyanlığı, Sâbiîleri, Hârizmlileri ve elbette
İslâm'ı incelemiştir. Tüm bu incelemelerinin temelini insanoğlunun
dinî tecrübelerinin tamamındaki birliği fark edişi oluşturmaktaydı
16
Klâsik Sanskrit ölçüsünde, vezin kalıplarıyla ilgili bir inceleme için bkz. Nayar
1975c. Aynı yazar Bîrûnî'nin faydalanmış olabileceği Sanskrit ölçüsünün
uzmanlarını incelemiştir (Nayar 1975a).
274
(Watt 1979: 383–5). Bu nedenle Müslüman, Yahudi ve Hıristiyanların
Tanrı'yı adlandırmalarını karşılaştırmıştır ve bilhassa bu dinlerin
Tanrı‟yla ile ilgili olarak Baba/Oğul terminolojisini nasıl
kullandıklarına dair ilginç bir değerlendirme yapmıştır (Nizamuddin
1965: 81). Ayrıca bu dinlerin üç kutsal gününü de ele alır. Hinduları
işlerken özellikle onların Tanrı, rasyonel ve duyusal varlıklar,
kurtuluş fikirleri üzerinde yoğunlaşmıştır (Madkour 1979: 383–5).
Ruh göçünü ele alırken -tenasüh- Hıristiyan münekkitlerden daha
iyimser bir değerlendirme yapmıştır (Sharma 1979: 169). Onun din
araştırmasında önemli olan husus ise Müslümanlar ve Hindular
arasında gerçekleşecek bir tartışmanın büyük tehlikesinden
sakınmasıdır (Alsam 1979: 333). Daha sonraki hiçbir Müslüman ilim
adamının Hinduizme böyle nüfuz edemediği söylenmiştir (Dani 1979:
182). O, amacını şöyle ifade etmektedir:
Çalışmamın büyük kısmında eleştiriyi gerektiren özel bir
neden olmadıkça, eleştiriye gitmeksizin sadece naklediyorum
(Dani 1979: 184'den naklen).
Onun yazılı ürünlerinin zirvesi kabul edilen Indica için buraya
kadar söylenenlerle yetinelim.
17
Bîrûnî'nin diğer bir büyük kitabı şüphesiz, Mineralogia olarak
bilinen Kitâbu'l-Cemâhir fî ma'rifeti'l-cevâhir'dir.
18
Diğer yazıları gibi
bu çalışmada da Bîrûnî'yi sadece mineraloji ve değerli taşlar
alanında bir uzman olarak değil, aynı zamanda bir ahlâkçı olarak
görürüz (Nadvi 1979: 530). Zira kitapta o, erdem ve kemâl öğretilerini
geliştirir ki bu konuların değerli taşlar incelemesine eşlik etmesinin
uygun olduğu düşünülebilir. Ayrıca özgül ağırlığın tespiti için bir
teknik sunmanın yanı sıra, minerallerin ve metallerin menşeini ele
alır ve tahavvül fikrini reddeder (Anawati 1979: 450).
Doğal dünya ayrıca Kitâbu Nüzheti'n-nüfûs ve'l-efkâr fî
havâssi'l-mevâlîdi's-selâseti'l-me'âdîn
ve'n-nebât
ve'l-ahcâr'da
(ruhların ve fikirlerin; tabiatın üç alanı olan minerallerin, bitkilerin
ve taşların özelliklerine tepkisi) ele alınan konulardan birisidir. Fakat
son dönemde bu eserin Bîrûnî'ye aidiyetine karşı çıkılmıştır (Burgel
17
Indica'nın standart İngilizce tercümesi hâlen, Sachau tarafından yapılan ve
şimdi neredeyse 100 yaşında olan tercümedir (Bîrûnî 1887). Modern bir
edisyon kritiğin zamanı kesinlikle gelmiştir. Şu an iyi bir Arapça metin de
mevcuttur (Bîrûnî 1958).
18
Eserin farklı tercümeleri, aynı zamanda güzel bir özet de sunan Anawati
tarafından değerlendirilmiştir. Giriş Takiyyuddîn el-Hilâlî'nin editörlüğünde
müstakil olarak Almanca yayımlanmıştır. Ayrıca Kahle (1936), Krenkow
(1941-2), Nadvi (1974) tarafından yapılan değerlendirmelere ve Belenitskiy
(1950) ve Lemmleyn (1950) tarafından yapılan Rusça analize bakınız.
Mineralogia'nın Rusça tercümesi bibliyografyada Bîrûnî 1963 şeklinde
geçmektedir.
275
1979). Büyük oranda küresel trigonometri ile ilgili olan Kitâbu
Mekālîdi 'ilmi'l-hey’e mâ yahdusu fî basîti'l-kürre (Astronominin
anahtarları kitabı: kürenin yüzeyinde meydana gelenler) Bîrûnî
tarafından yaklaşık M.S. 995'te yazılmış olmalıdır (Kennedy: 1971b).
Burada bahsedeceğim üçüncü kitap, gezegenlerin konumlarını
hesaplamaya yönelik, astronomi ile ilgili bir tür elkitabı olan
Sanskritçe Karana Tilak'ın tercümesidir. Arapçası S.S.H Rizvi'nin
editörlüğünde Gurratü'z-zîcât olarak yayımlanmıştır (Bîrûnî 1963–5;
yeniden basım 1979).
19
Bîrûnî'nin önemli katkılarda bulunduğu büyük disiplinlerden
son olarak coğrafyayı ele alacağız. Birçok Arap bilim adamı gibi, bir
kozmografi oluşturmaması nedeniyle Bîrûnî‟nin bu başlık altında
yazdıkları, başka isimler taşıyan kitaplarda yer almıştır. Yine de
onun keşifleri hâlâ önemini korumaktadır. Meselâ o Batı'ya doğru
başka bir kıtanın teorik olarak bulunma imkânını görmüştür ki bu
Amerika'nın keşfinin öngörülmesidir (S.M. Ahmad 1973: 93). Kutup
bölgelerinde niçin yazları 24 saat gündüz, kışları ise 24 saat gece
olduğunu tam olarak anlamıştı ve kuzey buz kütlesi hakkında yazan
ilk Müslüman yazardı (Memon 1959: 215, Isaruddin 1979: 206). el-
Kānûnü'l-Mes'ûdî'nin dokuz ve onuncu bölümlerinde dünyanın
tasvirini çizmiş ve enlem-boylam tablolarını vermiştir (Togan 1937).
20
Sıra dağların ve Hint platosunun oluşumu ile ilgili görüşleri bu
olaylarla ilgili modern teoriye oldukça yakındır. Bîrûnî aynı zamanda
sedimantolojiyi
*
detaylı olarak ele alınan ilk kişidir (Alavi 1975: 230–
3; Jan 1979: 522). İlk kez Ceyhun'un (Oxus/Amu Derya) akım
değişikliğini çizmiştir (Kazmi 1976: 201). Ayrıca o, Maldivler,
Lacadivler ve Nicobar da dâhil olmak üzere Hint okyanusundaki çok
sayıdaki adadan haberdardı (Nafis Ahmad 1979: 142).
İlk kez Bîrûnî, Sibirya'daki Angara Nehri ve Arapçada Verang
olarak bilinen İskandinav halkının isimlerini nakletmiştir. Ayrıca
Doğu Sibirya'daki Baykal bölgesinde yaşayan insanların yaşam tarzı
hakkında bilgi sahibidir (Togan 1934: 363–4, 1946: 48–9,
Krachkovskiy 1950; Minorsky 1951: 234; Graf 1972). Vatanının
yakınlarında, Gazne ve Peşaver arasındaki tüm alan için önemli
topografik detaylar vermektedir (Bivar 1979; M.W. Khan 1979). O,
teknik bir terim de nakletmektedir - muhtemelen Bantu
(Morgenstierne 1958)! Polonyalı oryantalist Lewicki, maddî kültür
tarihçisi olarak Bîrûnî'ye bir makale hasretmiştir (Lewicki 1974).
19
Bîrûnî'nin çok sayıdaki daha az öneme sahip eseri M.A.R. Khan 1951'de
değerlendirilmektedir.
20
Togan, Kānûn'un beşinci kitabının dokuzuncu ve onuncu bölümlerinin
Arapça metinlerini vermektedir (Bîrûnî 1937); ayrıca bkz. Hell & Wiedemann
1912, 1970 ve Krenkow 1951.
*
Tortul kayaçları inceleyen bilim dalı (çev.).
276
Bîrûnî Afrika'nın birçok Arap'ın düşündüğünden daha fazla güneye
uzandığına inanmış ve denizden etrafının dolaşılabileceğini iddia
etmiştir (Memon 1959: 215). Körfezle (denizin uzantısı), halici (nehir
ağzı) birbirinden ayırmış ve ayrıca stereografik izdüşümü icat
etmiştir (Israruddin 1979). Nutasyon olgusunu
**
öngördü (Memon
1959: 216). Hatta, Orta Asya şehri Merv'de Hıristiyanlığın başlangıcı
ile ilgili bize benzersiz bilgiler vermektedir (Messina 1951, 1951) ve
M.Ö 330'daki Pers tarihi için bir kaynak olarak kullanılmaktadır
(Nylnader 1974).
Çok yönlü zihin yapısına rağmen Bîrûnî bir Müslüman olarak
kalmıştır ve hem Peygamber'e hem de Kur'ân'a daima büyük bağlılık
göstermiştir (Ma„sumî 1974: 46, 1979; Walzer 1974). İslâm'ın hangi
mezhebine bağlı olduğu hâlâ tartışmalıdır. Sûfizm hakkında yazmıştı
(Hamadani 1979; Lawrence 1979) fakat ünlü bir ilim adamı şüpheye
mahal bırakmayacak şekilde onun sûfî olmadığını ifade etmiştir
(Nasr 1964: 114).
21
Watt onun ya bir Sünnî olduğunu ya da Sünnî
hassasiyetler konusunda ihtiyatlı olmaya çalıştığını iddia etmektedir.
Doğadaki ahengin farkında olduğu kesindir (Nowshervi 1979: 584).
Fakat ne klâsik anlamda bir İslâm filozofuydu ne de geleneksel
İslâmî düşünce ekollerinden birisiyle doğrudan ilişkisi vardı. Ne bir
Meşşaî idi, ne de kelâmcıydı. Hermetik veya İsmâilî felsefenin bir
taraftarı da değildi (Nasr 1979a: 401). Dünyanın ezelîliği fikrini
şiddetle reddetti: zamanın niteliksel (qualitative) doğasını fark etti.
İnsanın ve yeryüzünün nasıl yaratıldığını asla bilemeyeceğimizden
emindi (Jan 1979: 521; Ziadeh 1979).
Çoğu kez abartıldığı için onun Grek yazarlardan ne ölçüde
etkilendiğinin incelenmesi gerekmektedir. İktibasta bulunduğu
eserlerle ilgili birçok çalışma, onun okumalarının vüsatini ve Helen
medeniyetini yakından tanıdığını belgelemektedir. En çok Aristoteles
ve Ptolemy'nin (Batlamyus) etkisi söz konusudur (Bausani 1974: 81–
5). Platon'un İslâm medeniyetinde kozmolojik fikirlerin gelişmesinde
önemli bir rol oynayan eseri Timaeus'dan iktibasta bulunur ayrıca
Kanunlar'ından da yararlanır (Fakhry 1979: 345-6).
Hatta Gabrieli (1951) kullandığı tercümenin Huneyn b. İshâk
veya Yahya b. „Adî tarafından yapılan tercüme olduğunu kesin bir
dille olmamakla birlikte söylemektedir. Haschmi, Mineralogia'nın
kaynaklarına dair kapsamlı bir analizde onun yararlandığı Grek
yazarları şöyle sıralar: Platon, Aristoteles, Theophrastos, Arşimet,
**
Ekinoksların hareketinde, ayın değişen konumlarından ve daha az ölçüde de
diğer gök cisimlerinin ekliptike göre konumlarının değişmesinden dolayı
oluşan düzensizlikler (çev.).
21
Nasr Bîrûnî'nin kozmolojik doktrinleri ile ilgili büyük bir inceleme yazmıştır
(Nasr 1964: 116–74).
277
Dioscurides, Tyanalı Apollonius, Plutarch, Ptolemy (Batlamyus),
Galen, Oribasius, Heraklit, Diyojen (1965: 21-45). Meyerhof,
Saydene'yi incelerken Aetios ve Aiginalı Paulos'u ekler (Meyerhof
1932:19), Naqvi ise Eudoxus ile Rodoslu Hipparchos'u ilâve eder
(Naqvi 1979: 559–60).
22
Bu malzemenin büyük çoğunluğu Arapça
olarak mevcuttu. Hartner ve Schramm bu konuda şu yorumu
yapmaktadır (1963: 207):
Hicrî IV. yüzyıla gelindiğinde -yaklaşık olarak M.S. 1000-
Yunan ilkçağından o döneme ulaşıp da Arapçaya tercüme
edilmemiş hiçbir bilimsel eserin kalmadığını mübalâğa etmeden
söyleyebiliriz.
Bununla birlikte Aristoteles'in eserlerinin ruhundan bazı temel
ayrılışlar da mevcuttur. Bu saptama Wilczynski'ye aittir (1959: 460):
Bîrûnî'nin çalışmalarında, her ne kadar isimleri birçok
vesileyle geçse de, gelecekteki evrim teorisi sahasındaki ilk
adımları atan Heraklit, Empedocles veya Aristoteles gibi Yunan
filozofların muhtemel etkilerine dair herhangi bir delil bulamayız.
Şimdi Bîrûnî'nin Müslüman meslektaşları ile ilişkilerini ele
alabiliriz. Bunların en öne çıkanı, Fihrist'inde 184 eserini sıraladığı
Muhammed b. Zekeriyyâ er-Râzî'dir (Monaghegh 1979: 228–9; Ruska
1923). Saleh Hamarneh (1979: 478), Bîrûnî'nin Râzî'ye yönelik
sadece meslekî bir kıskançlık sergilemekle kalmayıp aynı zamanda
onu yanlış anladığını ve ona karşı önyargılı bir tavır sergilediğini
göstermektedir (Krş. Köbert 1958). Temas ettiği bir diğer büyük Arap
bilim adamı Batı'da Avicenna olarak bilinen İbn Sînâ'ydı. İki ilim
adamı, Bîrûnî'nin Aristoteles'in De Coelo'suna bazı itirazlar içiren
mektubunu İbn Sînâ'ya gönderdiği dönemde, yaklaşık olarak
387/997-8'den önce yazışmışlardı. İbn Sînâ buna, Aristoteles'i
savunan bir mektupla cevap verdi. 395/1004'den sonra İbn Sînâ
Hârizm'i ziyaret etti ve orada üç küçük risâle yazarken, 1004'de
ülkeye dönen Bîrûnî ile de buluştu (Safa 1953: 12; Barani 1956: 3-
4). Görünüşe göre tercihini İbn Sînâ'dan yana yapan Arnaldez, İbn
Sînâ'nın Bîrûnî'den hem daha sistematik hem de daha kuramsal
olduğunu iddia etmektedir (Arnaldez 1979: 428–30). İkisi arasındaki
tartışma üç konu etrafında yoğunlaşmaktadır: Fizikî varlıkların
bölünebilirliği, dünyanın ezelîliği, cennetin mükemmelliği. Bîrûnî
Aristoteles ve İbn Sînâ tarafından açıklanan klâsik devamlılık fikrini
kabul etmekte tereddüt etmişti ve açıkça daha deneysel ve pragmatik
bir yaklaşımı tercih etmekteydi (Bausani 1976).
23
Onun düşüncesini
muhtemelen etkileyen bir diğer muasır Arap yazar, Mısırlı fizikçi
22
Ayrıca krş. Levi della Vida 1965; Elahie 1979: 516; Anawati 1979: 444–7).
23
Madkour (1974: 198–9) Bîrûnî ve İbn Sînâ arasında ilginç bir karşılaştırma
yapmaktadır; ayrıca bkz. Suter & Wiedemann 1921, 1979 ve Saidan 1960.
278
İbnü‟l-Heysem'di (Heinen 1979). Fakat ikisi arasındaki irtibat büyük
ihtimalle pek bir önemi haiz değildi (Krş. Wiedemann 1909a, 1970a).
Bîrûnî'nin başkaları üzerindeki etkisi ise çok belirgindir;
özellikle Ebû Abdullah Yâkūt b. Abdullah er-Rûmî el-Hemevî el-
Bağdâdî (Yâkūt olarak bilinir), Zekeriyâ b. Muhammed b. Mahmûd
Ebû Yahyâ el-Kazvînî ve İsmail b. Ebû Fidâ olmak üzere kozmografya
ve coğrafya alanında yazan tüm büyük yazarlar onun çalışmalarına
başvurmuştur (Wiedemann 1912, 1970b). İranlı büyük yazar
Raşîduddîn de Bîrûnî'nin çalışmalarından faydalanmıştır (Boyle
1977).
Bu makaleyi genel değerlendirme kabilinden birkaç yorumla
bitirmeliyiz.
24
Aziz; bir açıyı, açıölçer ve derece kullanmadan üç eşit
parçaya bölmek, dünyanın çevresini ve çapını tespit etmek gibi
geometrik uygulamalardan, yerçekimi kuvvetini açıklamak ve güneş
deklinasyonunu
ölçmeye kadar Bîrûnî tarafından gerçekleştiren 16
tane "ilk"i sıralar (Aziz 1979). Coğrafya alanında, onun Amerika'nın
keşfine dair tahminini görmüştük. Aynı şekilde o, boylam ve enlemin
belirlenmesi için kesin metotlar sunan ilk Arap'tı. Allana oldukça
etkili biçimde şöyle bir tasvir yapmıştır:
Zamanın pençeleri onun hayaline zarar vermedi. Aradan
geçen bin yıla rağmen o, tıpkı marifeti ve hikmetinin parlaklığı ile
kendi muasırlarının gözlerini kamaştırdığı gibi, günümüzdeki ilim
adamlarının da hayal gücünü ölümsüz bir dâhi olarak
şaşırtmaktadır.
Ona atfedilen 120 kitaptan 18'i geometri ve astronomi, 15'i
coğrafya, 8'i matematik, 4'ü ışık, 5'i usturlap, 5'i mevsimler, 5'i
kuyruklu yıldızlar, 12'si ayın konumları, 7'si astroloji ile ilgilidir
25
. 13
tanesi öykü ve hikâyeleri
26
içerirken, 6'sı din hakkındadır. 12 eseri
de tamamlanmamıştır. Bu çok yönlülüğe rağmen o İslâm'ın ana
çizgisinden ayrılmış bir kişi olarak görülmemelidir (Aro 1979;
Madkour 1974: 200). Bîrûnî ve İbn Sînâ tarafından paylaşlan bu tür
çok yönlülük -sadece iki muasırın ismini vermek gerekirse- özellikle
Greklere has bir durumdu ve klâsik hikmetin tercümesi ile
27
Araplar
24
Bir epistemoloğun değerlendirmesi için bkz. Heinen 1975. Bîrûnî'nin hayatı
ile ilgili İngilizcedeki muhtemelen en iyi iki makale Boilot ve Nizamuddin'e
aittir (Boilot 1960; Nizamuddin 1965). Bîrûnî ile ilgili çalışmaların tamamına
dair faydalı bir değerlendirme için bkz. Nasr 1979b.
Güneşin ekvator düzlemine açısal mesafesi. (çev.)
25
Bu makalede Bîrûnî'nin astrolojisine değinmedim, onun olayları önceden
tahmin etme yeteneği olduğu iddiası ile ilgili olarak bkz. Nasim 1979: 580.
26
Özellikle faydalı olabilecek kayıp eserlerinden birisi Hârizm tarihidir: Kitâbu'l-
Müsâmere fî ahbâri Havârizm -M.S. Khân 1976b: 90).
27
Bu nedenle Qureshi, Bîrûnî'nin Hindular ve Müslümanların farklı insanlar
olduğunu vurgulayarak Hint alt kıtasındaki şimdiki durumu öngördüğünü
279
tarafından elde edilmişti (Peters 1975: 18, 1979: 233–4). Bîrûnî
başka ve muhtemelen yeni bir unsura da sahipti: Evrensellik.
Seleflerinin Yunan literatürünü incelemesi gibi Bîrûnî, Hindu
yazılarını etüt etti. Fakat bir fark vardır: Önceki Arap yazarlar Yunan
yazarlardan tercümeler yapmışlar fakat Yunan medeniyetinin tarihi
hakkında bilgi vermemişlerdi. Hakikaten Homer ve Sophocles'i
tanımamaktaydılar. Bîrûnî ise Hint bilimini kültürel/entelektüel
bağlamına yerleştirmeye çalıştı (a.g.e., s. 236). Bununla birlikte
herhangi bir siyaset felsefesi sunmamıştır. O, yönetim biçimini ele
alışında aslında pragmatisttir: ona göre en etkili kontrol
mekanizması devlet ve bu otoriteyi temsil eden yöneticidir (Olgun
1979: 409). Aynı şekilde o, dünyanın karmaşıklığının kültürel
çeşitliliğe hoşgörüyle yaklaşmayı gerektirdiğini görmüştür. Fakat
onun yazılarını takip edenler her zaman bu dersi çıkaramamışlardır.
Onun Avrupa düşüncesine "aptal eşek" ile eş anlamlı olan
Fransızca Maître Aliboron
*
lakabı ile girmesi ironik bir durum arz
eder (Meyerhof 1940: 134). Bîrûnî, Albertus Magnus gibi engin
bilgiye sahip kişilerle karşılaştırılabilir (Gadret 1979),
28
fakat ne
eserlerinin tamamı henüz Batı dillerine tercüme edilmiş ne de
herhangi bir Batı dilinde entelektüel biyografisi yazılmıştır.
29
Yine de
Sarton onun dönemini "Bîrûnî asrı" şeklinde adlandırarak ona
övgülerini sunmaktadır (Sarton 1927). Sonuç olarak, onun doğum
yeri gibi önemsiz konulara hasredilen çalışmaların aşırı miktarda
olması üzüntü vericidir. Zira Nadvi'nin bilgece söylediği gibi:
Bîrûnî ister Sindli isterse Hârizmli olsun. Onun bilgisi hem
Doğu'da hem Batı'da insanlığın ortak mirasıdır ve hep öyle
kalacaktır.
dile getirmektedir (1973: 17–8). Osman, Bîrûnî'yi Hinduların olumsuz zihnî
özelliklere sahip oldukları şeklindeki teorisini desteklemek için kullanır
(Usman 1979).
Makalenin orijinalinde “ecumenicalism” kelimesi yer almaktadır. (çev.)
*
"Maître Aliboron", "Üstad Aliboron" anlamına gelmektedir. Aliboron, el-
Bîrûnî'nin Batı dillerine geçerken uğradığı değişiklik sonucu aldığı şekildir.
Aynı zamanda La Fontaine‟nin fablarından birinin eşek karakteridir. Yazar
makalenin tamamından anlaşıldığı üzere çok yönlülüğü ve dehasına hayran
olduğu Bîrûnî‟nin isminin Batı dillerindeki hâlinin, aptallığı ile meşhur bir
hikâye karakteri ile aynı olmasının ortaya çıkardığı tezada işaret etmeye
çalışmaktadır. (çev.).
28
Ayrıca İmparator Bâbür ile de karşılaştırılmaktadır -Bausani 1951.
29
Bîrûnî'nin ifade sanatı, Moreno tarafından detaylı biçimde ele alınmıştır
(Moerno 1951).
280
Dostları ilə paylaş: |