YOKSULLARIN PARANOYASI
03 Haziran 2007
Paranoya, en yalın olarak bireyin kendi varlığını tehdit altında altında hissetmesi halidir. Bireyin
kendisi dışındaki dünyada olup bitenlere bakma ve onları değerlendirmesiyle ilgilidir. Bu yanıyla
paranoya bir inanma ya da inanmama kararından sonra gelir. Neye inanıyorsa kişi, kendi dışındaki
dünyada olup bitenleri ona göre değerlendirir. Her türden inanç da en temelde bir güven
duygusundan kaynaklanır.
Güven duygusu da ikili bir özellik gösterir; kendisini emniyette hissetmek ve kendine güvenmek. Bu
ikili arasında dinamik bir ilişki vardır. Kişinin kendine güveni varsa kendisi dışındaki dünyada, kendi
denetimi dışındaki alanda olup bitenlere bakışı farklı olur, yoksa farklı. Kendine güvenme duygusu
ise aslında yine kendi dışındaki dünyanın emniyetli bir yer olup olmadığıyla ilgili inancıyla bağlantılı
olarak gelişir. Kendine güven duygusu başlangıçta kişinin kendisi dışındaki dünyadan ona verilir. Bu
duygu/inanç geliştikten sonra ancak kişi aynı dünyada olup bitenlerin artık kendisine zarar
veremeyecek şeyler olduğuna inanabilir.
Çocuklar gözlemlenirse bu süreç çok açık olarak görülebilir. Ayağa kalkıp yürümeye başlamak insan
yavrusunun ilk büyük serüvenidir. Çünkü yürümeye başladığı anda, ayağa kalkmasıyla o güne
kadar yaşadığı dünyayı bambaşka bir açıdan görmeye başlar. Bu yüzden yürümek, sadece bir
denge sorunu değil aynı zamanda dünyayı hiç bilmediği bir açıdan da görmeye başlamak demektir.
Yürümek çocuğa aynı zamanda ana babadan uzaklaş-ma/uzaklaşabilme, ayrı
olma/olabilme/kalabilme imkânı ve riskini de içinde taşır. Yürümeye yeni başlayan bir çocuk ilk
adımlarını atarken bir yandan da sürekli anne ya da babasına bakar. Ana babanın çocuğu yürüme
konusunda cesaretlendirmesiyle birlikte, varlıklarıyla başına bir şey gelmesinden onu
koruyacaklarını hissettirmeleridir, çocuğu yürüme serüvenine başlatan. Ana baba çocuğa önce
güvenli bir dünyada ve güvencede olduğu inancını verirler, çocuk sonra kendisine güvenerek
yürümeye başlar.
GÜVENLĐ BĐR SERÜVEN
Aşklar ve dostluklarda da aynı süreç çok belirgindir. Đnanmadan güvenemez çiftler birbirlerine.
Ancak çocuktan farklı olarak hiçbir ilişkide bir taraf diğerine önce güvenli bir dünyada olduğu
inancını veremez. Ancak kendilerine ayrı ayrı güvenen insanlar birbirlerine de güvenebilirler.
Öyleyse her aşkın ve her dostluğun da bir serüven olduğunu bilmek gerekir. Çünkü aşklar ve
dostluklarda da birlikte ya da ayrı ayrı yürünülen zamanlar vardır. Yürümek bir anlamda aynı
dünyada olup bitenleri farklı görebilme imkânı da demektir. Bu yüzden farklı görmenin kaçınılmaz
olduğu durumlarda güven duygusu belirleyici hale gelir. Güvenli bir dünyada kendine güvenenlerin
yolculukları bitmeyen serüvenlere dönüşebilir.
Çocukluktan, aşk ve dostluklara doğru gelişen bu ruh hali toplumlar için de birebir geçerlidir. Bir
toplum bir arada yaşayabilmesini ancak güvenli bir ortamda olduğuna ve kendisine güvendiğine
inanarak başarabilir/sürdürebilir. Her toplum kendisi içinde daha küçük/alt gruplardan oluşur.
Toplumu oluşturan tekil bireyin kendisini ait hissettiği grupları da kapsayan daha büyük bir grubun
parçası olduğu inancı olmadan alt grupların bir arada yaşayabileceklerine inanmaları beklenemez.
Toplum/devletin bireye vermesi gereken en temel duygu her ne olursa olsun genel bütünlüğün
sağlam olduğu ve bu bütünlük içinde her ne olursa olsun güvende olacağı hissidir.
Türkiye'de de olup bitenlerin en temelinde yatan dinamik budur. Türkiye'de bireyler iki büyük eksen
de ayrışmaktan, korkuyorlar. Öylesine bir korku ki, sanki varlıklarını sürdürebilmeleri için bir
yandan bu iki eksene ihtiyaçları varmış gibi hissederken diğer yandan da bu eksenlerin onların
varlıklarına yönelik en büyük tehdit olduğunu yanılsıyorlar. Dini inancın yaşanma biçimi ve etnik
kimliğin sürdürülmesi eksenleri, bütünlüğü koruma ve sürdürebilmenin önündeki en büyük imkan
ve en büyük engel olarak öne çıkarılmış durumda. Karınlarını nasıl doyuracaklarını düşünmeleri
gerekirken nasıl yürüyebileceklerini daha önemli bulanların ülkesinde paranoya asıl büyük
tehlikenin kurtuluş imkânı olarak görülmesine neden oluyor. Birlikte çıkılamayan yolculuklar
kaybolma riskini içerir. Haftaya bu risk üzerinden devam edelim.