01 tutunamayanlar



Yüklə 1,87 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə37/43
tarix02.01.2022
ölçüsü1,87 Mb.
#37691
1   ...   33   34   35   36   37   38   39   40   ...   43
oc49fuz-atay-tutunamayanlar

14 Nisan

Divana uzanıyorum ve suçlu arıyorum: beni bu duruma ge-

tirenleri suçluyorum yattığım yerden. Burhan’ı suçluyorum.

Ona  çok  bağlanmıştım.  Dergi  işinde  deli  gibi  çalışmıştım,

deli  gibi  koşmuştum,  deli  gibi  saldırmıştım  çevreme.  Bur-

han’ın  her  istediğini  tartışmasız  yapmıştım.  Dostluğu  her

şeyden üstün tuttuğum halde, ülküler uğruna onu da feda

edeceğimi  haykırmıştım.  Ülkü  diye  tutturmuştum.  Sonsuz

ihtimallerin  karmaşıklığından  kaçmak  istiyordum.  Bur-

han’ın  tek  yönlü  gidişinin  benim  için  bulunmaz  nimet  ol-

duğunu sandım: peşini bırakmadım onun; her gün aradım.

Yalnız onun uygun gördüğü kitapları okudum. Uygun gör-

düğü insanlarla arkadaşlık ettim. Aşırı duygululuğa paydos,

dedim. Beni bireyciliğe sürükleyecek bütün davranışlardan

ve  insanlardan  kaçındım.  Eski  dostlarımı  darılttım.  Kendi

kendimi  heyecanlandırmaktan  vazgeçtim.  Hoşgörüden

uzaklaştım. Kendim için de hoşgörü istemedim. Burhan ve

arkadaşları  da  amansızca  saldırdılar  bana.  Ben  de  onlara

saldırdım.  Sonunda  yenik  düştüm  elbette.  Tek  başıma  ya-

rattığım  cehennemden  çıktım:  kalabalık  bir  cehennemin

içine düştüm. Bana vurunuz diyordum. Doğrusu kimse de

böyle  bir  fırsatı  kaçırmazdı.  Sonunda  Günseli’yle  olan  iliş-

kime bile karıştılar.

Bana evlenmenin nasıl kötü bir burjuva alışkanlığı oldu-

ğunu anlattı Burhan. Doğrusu çok güzel ifade etti durumu.

663



Bir hafta sonra da evlendi: bana da haber bile vermedi. Bir

gün yolda birlikte giderken söz arasında söyleyiverdi evlen-

diğini.

Burhan beni bir biçime sokmak istiyordu ve ben yattığım

yerden onu ilgisiz gözlerle seyrediyordum. Aslında alçaklık

bendeydi.  Ona  demeliydim  ki:  bırak  beni  içimde  öyle  sert

ve bükülmez bir çekirdek var ki beni değiştiremezsin. Beni

didik didik edebilirsin, canıma okuyabilirsin, fakat düzelte-

mezsin beni.

Evet alçaklık bendeydi: öyle yumuşak görünüyordum ki.

Siz  beni  parçalamaya  çalışırken,  ben  gizli  gizli  onarırım

kendimi. Sonunda bilmediğiniz bir şey olur çıkarım ve sizi

suçlarım:  beni  mahvettiniz  diye.  Sizlerle  birlikte  başarısız

gibi görünürüm: fakat sonunda ihanet ederim sizlere. Hep

bir yerde takılmamı beklersiniz; ben de aynı şeyi beklerim

heyecanla. Sonunda, yarım yamalak bir başarıyla sıyrılırım

işin içinden. Başarısızlığın sevimliliğine kapılırım ve sonun-

da gerçek başarısızlara ihanet ederim. Kusura bakmayın de-

rim:  hiçbir  işi  sonuna  kadar  götüremiyorum,  başarısızlığı

bile.  Oysa  kendimi  onlara,  olduğumdan  başarısız  göster-

mek için ne kadar çırpınmışımdır.

Üniversitede  en  çok  sevdiğim  öğrenciler,  yıllardır  okulu

bitiremeyenlerdi.  Yanlarından  ayrılamazdım.  Onların  başa-

rısızlık masallarını büyük bir hayranlıkla dinlerdim. Sonra,

onları  öğrenci  olarak  bıraktım  üniversitede:  ben  bitirdim.

Meyhane arkadaşlarını da meyhanelerde bıraktım; ülkü ar-

kadaşlarını da ülküleriyle başbaşa. Bir yerde durmasını bile-

medim.  Hiçbir  yere  varamadım.  En  çok  da,  başarısızların

yanında  kalmayı  becermek  isterdim.  Beşiktaş’taki  koltuk

meyhanesindeki Reşit Beyle beraber geçirmek isterdim bü-

tün yaşantımı. Beni bir yerde barındırmadılar.

Şimdi, bir bakıma başarıya ulaşmış sayılırım başarısızlık-

ta:  yalnız  bu  yere  tek  başıma  geldim.  Hep  birlikte  tutuna-

664



mamayı ne kadar isterdim. Herkes ayrı bir dalda kaldı. Tek

başına bir tadı olmuyor başarısızlığın. Burhan’ı da yarı yol-

da bıraktım. Kimi suçlayacağımı bilemiyorum.

Bu  arada  çok  hırpalandım.  Görünüşümde  öyle  bir  saflık

vardı ki yaşayışıma herkesin karışabileceği izlenimini bıra-

kıyordum. Bu nedenle yakamı bırakmadılar. Ben de, görü-

nüşümdeki başka bir sahtecilik nedeniyle onların her dav-

ranışına  açıktım.  Buyrun  beni  yiyebilirsiniz,  diyordum.

Burhan’ın  evinde  sabahlara  kadar  konuşuyorduk.  Herkes

sırası  gelince  bana  saldırıyordu.  O  sırada  bir  dergi  çıkarı-

yorduk. Derginin bütün ağır işlerini ben yüklenmiştim. Bi-

ri,  son  yazdığı  makaleden  en  önemli  bölümü  çıkardığım

için benimle alay ediyordu. Sayfaya yazının sığmadığını gö-

rünce  olmadık  bir  kısmını  çıkarmışım.  Senin  aramızda  ne

işin var, diyordu, bu cahilliğinle? Bir başkası kadınlarla iliş-

kimi ele alıyordu: cinsel hayatımı bir düzene sokmam için

yarı  ciddi  öğütler  veriyordu  bana.  Ben,  hepsini  büyük  bir

saflıkla dinliyordum. İstiklal Marşının çalındığı yerde ayağa

fırlayan, gece yarısı radyo biterken İstiklal Marşı başlayınca

oturduğu  koltuktan  fırlayan  küçük  Selim’in  ciddiyetiyle

sözlerini  değerlendirmeye  çalışıyordum  onların.  Mühendis

olmamı  da  beğenmiyorlardı.  Para  kazanmayı  düşünerek

seçmiştim  bu  mesleği.  Ne  aptaldım  ki  babamın  zorla  beni

üniversiteye  yolladığını  o  anda  unutuyor  ve  onları  haklı

buluyordum. Dergi işiyle gece gündüz uğraşmamla da alay

edenler  vardı.  Onlar  sadece  yazıyorlardı:  ben  matbaalarda,

sabahlara  kadar  mürettiplerle  boğuşuyor,  dizgi  yanlışlarını

düzeltiyordum. Bu arada boş kalan sayfalar için yazılar ha-

zırlıyordum  bir  kenarda.  Mühendislikle  ne  zaman  uğraşı-

yorsun,  yaptığın  binalar  çökecek,  diye  eğleniyorlardı  be-

nimle.  Bu  işi  de  beceremiyorsun,  mühendisliğine  dön  hiç

olmazsa, diye amansızca saldırıyorlardı. Burhan beni koru-

yordu;  çünkü,  onun  yapması  gereken  teknik  işleri  de  ben

665



yürütüyordum  gazetede.  Yazması  gereken  yazılarını  da  ço-

ğu  zaman  ben  yazıyordum.  Yazdığım  yazıların  çoğunu  be-

ğenmiyordu  Burhan  da.  Fakat  bu  işler  için  adam  olmadı-

ğından yazdıklarıma katlanıyordu. Benimle adam kıtlığı yü-

zünden  görüşüyorlardı.  Ben  de  onlar  hesabına  üzülüyor-

dum. Yorulmuştum da. Adam olmadığı için, insanlığa vekâ-

let ediyordum. Esas adamlar gelseydi de ben de biraz rahat

nefes  alsaydım.  Sonunda  tabii  birbirimize  girdik.  Ben  de

saflığımı  koruyamadım:  hepsine  saldırdım.  Gördün  mü

bak,  dediler  birbirlerine.  Böyle  olacağını  daha  önce  söyle-

miştik. Ben çekip gittim aralarından. Onlar yollarında kal-

dılar.  Onlar  hesabına  üzülüyorum:  benim  gibi  kolay  yutu-

lur bir lokma daha bulmaları biraz güç olacak.

Ben de onları hırpalamıştım anlaşılan. Geçen gün yatıyor-

dum. Bunlardan biri geldi. Ben de sevindim. Hasta yatağım-

da  bana  eziyete  gelmiş  oysa.  Ben  aylarca  önce  bir  gün  ona

şarlatan demişim. Şimdi hatırlayamadığım güzel bir konuş-

mayla, kendisinin neden şarlatan olmadığını ve asıl şarlata-

nın ben olduğumu ispatladı ve hemen ayrıldı yanımdan.

Bu saldırı biraz hoşuma gitti doğrusu. Ben, bu arkadaşın

bana  hiç  önem  vermediğini  sanırdım.  Söyler  söylemez

unuttuğum  bir  sözün  onu  aylarca  ilgilendirmesinden  gu-

rurlandım. Onun gibi derli toplu bir insanı bu kadar etkile-

mem  benim  hesabıma  sevindirici  bir  başarı.  Benim  şarla-

tanlığıma gelince... onu zaten biliyorduk.


Yüklə 1,87 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   33   34   35   36   37   38   39   40   ...   43




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©azkurs.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin