Keywords: Major depression, anterior cingulate, neuroimaging
Paneller / Panels
27
Panel 2:
Psikiyatrik hastalıklarda beyin görüntüleme
Brain imaging in psychiatric diseases
Obsesif kompulsif bozukluğun iki hemisferli model ile açıklanması
Orhan Murat Koçak
1
, Erhan Nalçacı
2
, Ayşegül Yılmaz
3
, Halise Devrimci-Özgüven
4
1
Kırıkkale Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Psikiyatri Anabilim Dalı, Kırıkkale, Türkiye
2
Ankara Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Fizyoloji Anabilim Dalı, Ankara, Türkiye
3
Ankara Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Psikiyatri Anabilim Dalı, Ankara, Türkiye
4
Ankara Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Psikiyatri Anabilim Dalı, Ankara, Türkiye
1
Kırıkkale University Faculty of Medicine, Department of Psychiatry Kırıkkale, Turkey
2
Ankara University, Faculty of Medicine, Department of Physiology, Ankara, Turkey
3
Ankara University, Faculty of Medicine, Department of Psychiatry, Ankara, Turkey
4
Ankara University, Faculty of Medicine, Department of Psychiatry, Ankara, Turkey
AMAÇ: Obsesif kompulsif bozukluk (OKB) patogeneziyle ilişkili çalışmalar her iki hemisferde de prefrontal
subkortikal devrelerde fonksiyon bozukluğunu göstermektedir. Aynı zamanda OKB’de korpus kallozum (KK)
anomalileri de rapor edilmiştir. KK lezyonlu hastalarda gözlenen niyete ait çelişki ile OKB arasındaki benzerlik
OKB’de hemisferik koordinasyonda bir bozulma ya da disfonksiyonun olabileceğini düşündürmektedir. Bu
çalışmanın amacı OKB hastalarında bu muhtemel hemisferik koordinasyon bozukluğunu sınamak ve
koordinasyon problemi ile klinik bulgular arasındaki ilişkiyi saptamaktır.
GEREÇ ve YÖNTEM: Dokuz OKB hastası ve 9 sağlıklı gönüllüden prozodiyi ağırlıklı olarak sağ hemisferin,
semantiğiyse ağırlıklı olarak sol hemisferin işlediği bilgisinden hareketle oluşturulmuş deney paradigması
sırasında ve sonrasında dinlenim halinde EEG kaydı alındı. Deney paradigmasının aşırı artefaktlı olması
nedeniyle paradigmanın davranış verileri ile dinlenim EEG’sine ait koherans verileri analize katılmıştır. Dinlenim
EEG’si delta, teta, alfa ve beta frekans bantlarına ayrıştırılmış, her bir elektrot çifti için koherans hesaplanmıştır.
Elektrot çiftleri birbirleriyle ilişkilerine göre altı farklı elektron çifti bölgesinden birisine girmiştir. İki grup (OKB
ve kontrol) ve altı elektrot çift bölgesi (anterior sol, anterior sağ, anterior sol-sağ, posterior sol, posterior sağ
ve posterior sol-sağ) bağımsız değişken ve dört bantta elektrot çiftleri için koherans değerleri bağımlı değişken
olmak üzere MANOVA’ya sokulmuştur.
BULGULAR: OKB grubunun kontrol grubuna göre koheransının az olduğu, posteriorda interhemisferik
koheransın azalmış olduğu ve obsesiflerin yanıt zamanı değerleri ile koherans değerleri arasında anlamlı pozitif
korelasyonlar olduğu saptanmıştır.
SONUÇ: Bu sonuçlar OKB patogenezinde interhemisferik koordinasyonda bozulmanın hastalık patogenezinde
rolü olabileceğine, bu bozukluğun davranışsal sonuçlarının, en azından kısmen, azalmış koheransla ilişkili
problemleri telafi sürecinin bir yansıması olabileceğine işaret etmektedir.
Anahtar Kelimeler: Obsesif kompulsif bozukluk, Lateralizasyon, Semantik, Prozodi, Koherans.
Explanation of obsessive compulsive disorder using two hemisphere model
OBJECTIVES: Studies regarding obsessive compulsive disorder (OCD) pathogenesis have shown dysfunction in
prefrontal subcortical networks of both hemispheres. Reported corpus callosum abnormalities in OCD and the
similarity between clinical picture of OCD and intentional conflict suggest a dysfunctional hemispheric
coordination. The aim was to examine this possible disturbance in hemispheric coordination and to determine
the relationship between these coordination problems and the clinical findings in OCD patients.
MATERIALS & METHODS: Nine OCD patients and 9 control subjects were participated in the study. EEG was
recorded for event related coherence analysis during a paradigm that was designed according to the fact that
the right hemisphere was more involved in processing of emotional prosody and the left hemisphere was more
involved in processing of semantic content and during resting state after the paradigm was performed. Because
of motion artifacts, only EEG record in resting state and behavioral data obtained from the paradigm were
involved in the analysis. EEG signal was decomposed into delta, theta, alpha, beta bands. Electrode pairs were
attained to one of six electrode pair regions. Two groups (OCD and controls) and six electode pair regions
design MANOVA was used. Coherence values of electrode pairs in delta, teta, alpha and beta bands were
dependent variables.
RESULTS: The OCD group showed significantly decreased coherence which was more obvious in posterior left-
right region. There were also significant positive correlations in OCD group between reaction time and
coherence values.
CONCLUSION: These results suggest that disturbance in interhemispheric coordination have a role in OCD
pathogenesis.
Keywords: Obsessive compulsive disorder, Lateralization, Semantic, Prosody, Coherence
Paneller / Panels
28
Panel 3:
Duygudurum düzenlenmesinde bazal gangliyonların rolü
The role of basal ganglia in mood disorders
Subtalamik nükleusun derin beyin stimülasyonunun duygudurum
üzerine etkileri
Yasin Temel
1,2,3
, Sonny Tan, Lee Wei Lim
1,2,3
, Harry W. M. Steinbusch
1,3
1
Maastricht Üniversitesi, Sinirbilim Bölümü, Maastricht, Hollanda
2
Maastricht Üniversitesi, Nöroşirurji Bölümü, Maastricht, Hollanda
3
Avrupa Lisansüstü Sinirbilim Okulu (EURON), Maastricht, Hollanda
1
Maastricht University, Department of Neuroscience, Maastricht, The Netherlands
2
Maastricht University, Department of Neurosurgery, Maastricht, The Netherlands
3
European Graduate School of Neuroscience (EURON), Maastricht, The Netherlands
Subtalamik nükleusun (STN) bilateral yüksek frekanslı uyarımı (HFS), ilerlemiş Parkinson hastalığında (PH)
hareket bozukluğunun tercih edilen cerrahi tedavi yöntemidir. Ancak bu işlem nöronal kökeni bilinmeyen bir
şekilde çökkün duygudurumu da içeren çeşitli psikiyatrik sorunlara neden olmaktadır. STN’e uygulanan HFS’nin
mezensefalonda 5-hidroksitriptamin (5-HT) nöronlarını baskılayarak depresyon benzeri davranış değişikliklerine
neden olduğuna ilişkin bulgularımızı sunmak isteriz. Çalışmamızda, STN’e uygulanan bilateral HFS’nin sıçan
dorsal rafe nukleusundaki 5-HT nöronlarının ateşlenmesini sürekli olarak baskıladığını (% 40-50), 5-HT
nöronları dışındaki hücrelerde benzer bir etkisi olmadığını gösterdik. Bu etki, klinik olarak etkin bulunan uyarım
parametrelerinde (
≥
100 Hz,
≥
30 µA) belirgin olmuş, yakın komşulukta ya da uzak hedeflere uygulanan HFS ile
gözlenmemiş ve benzer değişiklikler bir sıçan PH modelinde de saptanmıştır. Bilateral STN HFS’nin sık kullanılan
bir deneysel depresyon paradigmasında (zorla yüzme testi) depresyon benzeri davranışı ortaya çıkardığı, benzer
etkinin PH sıçan modelinde de tekrarlandığı gösterilmiştir. Bu davranış değişikliklerinin seçici 5-HT gerialım
inhibitörü antidepresanları ile geri çevrilebilmesi, etkinin azalmış 5-HT nöron etkinliği ile ilişkili olduğunu
düşündürmektedir. Sonuç olarak, bu bulgular Parkinson hastalarında bilateral STN HFS ile görülen psikiyatrik
yan etkilerin 5-HT işlevlerinde azalmayla ilişkisini göstermekte ve bu yan etkilerle klinikte başetmek için
rasyonel bir zemin sağlamaktadır.
Anahtar Kelimeler: Subtalamik nükleus, Derin beyin stimülasyonu, Parkinson hastalığı, Serotonin, Depresyon
Effects of deep brain stimulation of the subthalamic nucleus on mood
Bilateral, high frequency stimulation (HFS) of the subthalamic nucleus (STN) is the surgical therapy of choice
for movement disability in advanced Parkinson’s disease (PD) but this procedure evokes debilitating psychiatric
effects, including depressed mood, of unknown neural origin. Here we report the unexpected finding that HFS of
the STN inhibits midbrain 5- hydroxytryptamine (5-HT) neurons to evoke depression-related behavioural
changes. We found that bilateral HFS of the STN consistently inhibited (40-50 %) the firing rate of 5-HT
neurons in the dorsal raphe nucleus (DRN) of the rat, but not neighbouring non-5-HT neurones. This effect was
apparent at clinically relevant stimulation parameters (≥100 Hz, ≥30 µA), was not elicited by HFS of either
neighbouring or remote structures to the STN, and was still present in rat models of PD. We also found that
bilateral HFS of the STN evoked clear-cut, depressive-like behaviour in a widely used experimental paradigm of
depression (forced swim test), and this effect was also observed in a PD model. Importantly, the depressive-
like behaviour elicited by HFS of the STN was reversed by a selective 5-HT reuptake inhibitor antidepressant,
thereby linking the behavioural change to decreased 5-HT neuronal activity. Overall, these findings link reduced
5-HT function to the psychiatric effects of HFS of the STN observed in PD patients, and provide a rational basis
for their clinical management.
Keywords: Subthalamic nucleus, Deep brain stimulation, Parkinson’s disease, Serotonin, Depression
Paneller / Panels
29
Panel 3:
Duygudurum düzenlenmesinde bazal gangliyonların rolü
The role of basal ganglia in mood disorders
Depresyonun hayvan modelinde nükleus akumbens derin beyin
stimülasyonu
Lee Wei Lim
1,2,3
, Harry W. M. Steinbusch
1,3
, Yasin Temel
1,2,3
1
Maastricht Üniversitesi, Sinirbilim Bölümü, Maastricht, Hollanda
2
Maastricht Üniversitesi, Nöroşirurji Bölümü, Maastricht, Hollanda
3
Avrupa Lisansüstü Sinirbilim Okulu (EURON), Maastricht, Hollanda
1
Maastricht University, Department of Neuroscience, Maastricht, The Netherlands
2
Maastricht University, Department of Neurosurgery, Maastricht, The Netherlands
3
European Graduate School of Neuroscience (EURON), Maastricht, The Netherlands
Yaygın görülen psikiyatrik bozukluklardan majör depresyonda tedaviye yanıt alınmadığında uygulanacak tedavi
stratejilerinde son dönemde yeni gelişmeler olmaktadır. Nukleus akumbens (NAc) derin beyin stimülasyonunun
(DBS) depresyon belirtilerinin yatışmasında anlamlı ve kalıcı bir etkiye sahip olduğu bildirilmiştir. Ancak, bu
bölgeyi hedef alan DBS’nun hangi mekanizma ile duygudurumla ilişkili davranışsal değişikliklere neden olduğu
tam olarak bilinmemektedir. Çalışmamızda, sıçanlarda NAc (çekirdek ve kabuk alt bölgelerinin) derin beyin
uyarılmasının öğrenilmiş çaresizlik, sükroz tüketimi (hedoni), motivasyon ve anksiyete düzeyleri üzerindeki
etkilerini inceledik. Sıçanların bir grubu kronik hafif stres (KHS) paradigması kapsamında 21 gün boyunca farklı
hafif stresörlere maruz bırakılırken, bir gruba herhangi bir işlem yapılmadı. KHS uygulanan grupta anksiyete
düzeyinde artma, motivasyon ve hedonik davranışta azalma saptandı; bu grupta vücut ağırlığı artışı kontrol
grubundan düşük bulundu. Strese maruz kalmayan sıçanlarda, NAc çekirdeğinin yüksek frekanslı uyarılması
(HFS, 100Hz), düşük frekanslı uyarılmasıyla (10Hz) karşılaştırıldığında anlamlı antidepresan etkinlik
göstermiştir. NAc çekirdeğinin yüksek frekanslı uyarılması motivasyon ve hedoni düzeylerinde artışa, anksiyete
ve öğrenilmiş çaresizlik ile ilgili davranışlarda azalmaya neden olmuştur. Ancak bu antidepresan benzeri etkiler
KHS’e maruz kalmış hayvanlarda saptanmamıştır. NAc kabuğunu hedefleyen DBS ile antidepresan benzeri
etkinlik gözlenmemiştir. Sonuç olarak, NAc çekirdeğine yönelik DBS’in depresyon modelinde etkisi olmazken,
strese maruz bırakılmamış sıçanlarda antidepresan etkileri olduğu gösterilmiştir.
Anahtar Kelimeler: Nükleus akumbens, Derin beyin stimülasyonu, Depresyon
Deep brain stimulation of the nucleus accumbens in an animal model
of depression
Major depression is the most common of all psychiatric disorders. For patients who remain severely depressed,
a novel strategy has been introduced recently. Deep brain stimulation (DBS) of the nucleus accumbens (NAc)
has been reported to cause a striking and sustained remission of depressive symptoms. Nevertheless, the
mechanism by which DBS of this region improves mood-related behaviours remains largely unknown. In this
study, we explored the effects of NAc (two subterritories, core and shell) stimulation on learned helplessness,
sucrose consumption (hedonia), motivation and anxiety levels in both naïve and depressed animals predisposed
to chronic mild stress paradigm. Stressed animals were submitted to different mild stressors for 21 days. Our
results demonstrated that high-frequency stimulation (HFS, 100Hz) of the NAc core produced a significant
antidepressant response as compared to low-frequency stimulation (10 Hz) in naïve animals. NAc core HFS
increases the levels of motivation and hedonia; meanwhile, it also reduced the levels of anxiety and learned
helplessness behaviours. In the animal model of depression, rats showed a remarkable increase of anxiety,
decrease of hedonic and motivation levels, as well as reduction of weight-gain in comparison with non-
depressed animals. Importantly, antidepressant-like effects were not observed by DBS in this animal model of
depression. In conclusion, DBS of the NAc core has anti-depressent effects in naïve, but not in experimentally
depressed animals. While, NAc shell DBS showed no potential anti-depressant effects.
Keywords: Nucleus accumbens, Deep brain stimulation, Depression
Paneller / Panels
30
Panel 3:
Duygudurum düzenlenmesinde bazal gangliyonların rolü
The role of basal ganglia in mood disorders
Duygudurum bozukluklarında bazal gangliyonların rolü
Koray Başar
Hacettepe Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Psikiyatri Anabilim Dalı, Ankara
Hacettepe University, Faculty of Medicine, Department of Psychiatry, Ankara, Turkey
Bazal gangliyonların farklı yapı ve altbölgelerinin kortikal ve limbik bağlantıları aracılığıyla duygu, düşünce ve
davranış süreçleri üzerinde etkili olduğu bilinmektedir. Depresyon ve mani gibi duygudurum bozukluklarıyla
sıklıkla ilişkilendirilen sinir devreleri kortikal ve subkortikal yapılarla karşılıklı etkileşim içindeki bazal gangliyon
bölgelerini de içermektedir. Yapısal görüntüleme çalışmaları ve ölümardı incelemeler depresyon ile bazal
gangliyon yapıları arasındaki ilişki üzerine kanıtlar sağlamaktadır. Hastalık dönemlerinde yapılan görüntüleme
çalışmaları, nukleus akumbensi de içeren ventral striatumdaki işlevsel değişikliklerin hastalık şiddetiyle ve
tedavi yanıtıyla ilgili olduğuna işaret etmektedir. Benzer işlevsel değişiklikler sağlıklı bireylerde tetiklenen farklı
duygulanımlarla da gösterilmektedir. Bu bulguların yanı sıra bazal gangliyon yapılarını da içeren bazı yapısal ve
işlevsel farklılıkların iki-uçlu duygudurum bozukluğuyla ilgili endofenotip özelliği taşıdığı öne sürülmektedir.
Hareket bozukluklarının tedavisinde yaygın kullanım alanı bulan derin beyin stimülasyonunun (DBS) subtalamik
nükleusa uygulandığında bilişsel ve duygulanımla ilgili çeşitli etkileri olduğu bildirilmiştir. Tedaviye dirençli
depresyon hastalarında etkili olduğu gösterilen DBS’nin hedeflerinden biri de nükleus akumbenstir. Bazal
gangliyon bileşenlerine yönelik DBS uygulamasının duygudurum düzenlenmesi ile ilişkili sinir devrelerinin
işleyişini değiştirerek bu etkilere neden olduğu öne sürülmektedir. Gözden geçirilen bulgular, bazal
gangliyonların farklı bileşenlerinin duygudurum bozukluklarının patofizyolojisinde önemli ve altbölgeye özgü rol
oynadıklarına işaret etmektedir.
Anahtar Kelimeler: Duygudurum bozuklukları, Bazal gangliyonlar, Nörogörüntüleme, Derin beyin
stimülasyonu
The role of basal ganglia in mood disorders
Basal ganglia have long been known to influence affect, cognition and behavior through their limbic and cortical
connections. Brain circuitry often considered to be dysfunctional in mood disorders as depression and mania,
includes sections of basal ganglia as well as other subcortical and cortical structures. Structural imaging and
postmortem research have provided evidence on the involvement of basal ganglia in the pathophysiology of
depression. Imaging studies performed during depression revealed functional differences in ventral striatum,
including nucleus accumbens, which was frequently shown to be related with the severity of the symptoms and
response to the treatment. Similar functional changes were shown in healthy individuals upon induction of
similar affective states. In addition, some structural and functional characteristics related with basal ganglia
have been proposed to be endophenotypes for bipolar affective disorder. Deep brain stimulation (DBS), which is
widely used for the treatment of movement disorders, has been repatedly reported to result in various cognitive
and affective side effect, especially when applied to the subthalamic nucleus. Recently, nucleus accumbens DBS
has been shown to be effective in the management of treatment resistance in depression. DBS targeting
elements of basal ganglia is proposed to modify the function of the neural circuitry of mood regulation.
Evidence reviewed signify that different structures in basal ganglia play a significant and subregion specific role
in the pathophysiology of mood disorders.
Keywords: Mood disorders, Basal ganglia, Neuroimaging, Deep brain stimulation
Paneller / Panels
31
Panel 4:
Kortikal displazide epileptogenez
Epileptogenesis in cortical dysplasia
Kortikal displazide epileptogenez
Candan Gürses
İstanbul Üniversitesi, İstanbul Tıp Fakültesi, Nöroloji Anabilim Dalı, İstanbul
Istanbul University, Istanbul Faculty of Medicine, Department of Neurology, Istanbul, Turkey
Serebral kortikal gelişim basamakları kompleks bir zincirdir. Bu basamaklarda herhangi bir defekt fonksiyonel
ve/veya yapısal bozukluklar olarak kendini göstermektedir. Embriyonik, fetal veya perinatal dönemlerde ortaya
çıkan anormal beyin dokusuna çeşitli kaynaklarda kortikal displazi, disgenezi, veya malformasyon denmektedir.
Kortikal displazi (KD), fokal veya diffüz olabilir ancak klinik tablo gelişimsel anomalinin büyüklüğü ile korelasyon
göstermeyebilir. Gerçek insidans bilinmemektedir. Epilepsi cerrahi merkezine başvurular gözönüne alınarak
yapılan çalışmalarda kortikal displazi insidansı %12-40 arasında değişmektedir. Klinik olarak asemptomatik
olabileceği gibi, sadece fonksiyonel bir bulgu (nöbet) ve/veya ağır motor ve mental retardasyon tablosu
görülebilir. KD’nin gerçek insidansını tahmin etmek güçtür. Tek bir antite olmadığı için sitolojik ve
organizasyonel olarak ayrımına çalışılmaktadır ve şimdiye kadar birçok moleküler fenotip ve genetik farklılıklar
tanımlanmıştır. Klinikte karşımıza ilaç tedavisine dirençli epilepsili olgular olarak gelmektedir.
Anahtar Kelimeler: Kortikal displazi, Epileptogenez, Dirençli epilepsi
Epileptogenesis in cortical dysplasia
Cerebral cortical development involves a complex chain of events. A defect in any of these developmental steps
presents as functional and/or structural abnormalities. Development of abnormal brain tissue in embryonic,
fetal or perinatal periods is referred as cortical dysplasia (CD), dysgenesis, or malformation. CD can be focal or
diffuse, but the clinical findings may not correlate with the severity of the developmental anomaly. The true
incidence of the disease is unknown. In studies conducted by taking into consideration the applications to
epilepsy surgery centers, the incidence of CD is estimated to range from 12% to 40%. CD may be clinically
asymptomatic or may present merely with a functional sign (seizure) and/or severe motor and mental
retardation. Since the disease appears not to be a single entity, efforts have been focused on establishing
cytological and organizational classifications and so far many molecular phenotypes and genetic variations have
been identified. Patients usually present with epileptic seizures resistant to drug treatment.
Keywords: Cortical dysplasia, Epileptogenesis, Resistant epilepsy
Paneller / Panels
32
Panel 4:
Kortikal displazide epileptogenez
Dostları ilə paylaş: |