A'dan Z'ye Felsefe



Yüklə 1,64 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə8/77
tarix20.01.2022
ölçüsü1,64 Mb.
#51440
1   ...   4   5   6   7   8   9   10   11   ...   77
A\'dan Z\'ye Felsefe - Alexander Moseley ( PDFDrive )

ARİSTOTELES (MÖ 384-322)
Aynı zamanda Platon’un en iyi öğrencisi ve Büyük
İskender’in delikanlılık çağında hocası olarak da ün kazanan
Aristoteles, Platon ile birlikte, Batı felsefe geleneğinin, 13.
yüzyılda Skolastik düşünceye akan ve hâlâ önemini ve


cazibesini sürdüren kaynaklarından biridir. Mantığın babası
olan Aristoteles, Platon’un felsefesine damgasını vuran
metafizik düalizmi reddetmiş ve Formlar Teorisi’ni
eleştirmiştir. Platon’un felsefeyi evrensellik düzeyine
yükseltme arzusuna karşıt olarak, Aristoteles her
disiplinin kendi kurallarına uygun çalışması, felsefeye ise
kendimizi özgül disiplinlere adadığımızda düşünüş tarzımızı
yönlendirme işinin bırakılması gerektiğini belirtir. 20.
yüzyılda bu yaklaşımın izlerini Wittgenstein’da görmek
mümkündür.
Makedonya kralının hekiminin oğlu olan Aristoteles buna
uygun bir eğitim gördü, Platon’un Akademi’sinde 20 yıl
araştırma yaptı. Platon öldüğünde Aristoteles yollara düştü.
Özel bir sevgiyle yaklaştığı biyolojiden hareketle bütün
canlıların bir erek için var olduğu anlayışını geliştirdi:
Hareketleriyle bunlar bir yere doğru gitmektedirler, öyleyse
şeylerin ereklerini inceleyebiliriz (teleoloji). Bu akıl yürütme
bilimsel düşünceye 19. yüzyıla, Darwin’in ortaya çıkışına
kadar hâkim oldu. Biyolojinin ana damarı günümüzde hayatın
teleolojik tarzda betimlenmesini reddederek, bunun yerine
hayatta kalma ve üreme bakımından en uygun olanların
yükseldiği rasgele bir gelişmeyi yerleştirmiştir.
Aristoteles Atina’ya dönerek Akademi ile rekabet edecek yeni
bir üniversite kurdu. Yeni kurumun adı Lykeion’du (Lise).
Gezinti alanına ise Peripatos deniyordu. Bu yüzden
Aristoteles’in izleyicilerine “peripatetikler” dendi. Lykeion
daha kapsamlı ve bilimsel yönelimli bir müfredata sahipti ve
araştırmayı teşvik ediyordu. Ancak, İskender’in 323’te
ölümünden sonra Atina’da Makedon karşıtı duygular


gelişmesi Aristoteles’in hayatının son günlerini yaşayacağı
Chalcis’e çekilmesine yol açtı.
Platon’un, çevremizdeki şeylerin mükemmel Form’ların daha
silik yansımaları olduğunu ileri süren doğaüstü Form’lar veya
İdea’lar dünyasına inanmasına karşıt olarak Aristoteles,
gerçekliğin çevremizdeki şeylerin içinde karşımıza ne
çıkıyorsa o olduğunu iddia ediyordu. Bir kadın gördüğümde,
onu kendi içinde bir tekil varlık olarak var olur biçimde
algılarım. Onun bir parçası olduğu ya da ait olduğu
söylenebilecek üstün bir Form mevcut değildir. Sadece o
vardır. Aynen önümdeki bu masa, bu köpek, bu fincan, şu
ağaç gibi. Platon tepeden aşağıya doğru çalışırken (daha üst
gruptan her uzaklaşma tekil varlığın metafizik statüsünde bir
eksilmeyi getirir), Aristoteles aşağıdan yukarı doğru çalışır.
Üstelik, daha üst gruplar var olan şeyler
değildir, soyutlamalardır. Aklın, gözlemlediğimiz şeyleri ve
bunların başka şeylerle ilişkilerini anlamamıza yardım etmek
için yarattığı şeyler.
Algılama sürecinde şeyleri birlikte kategorilere/gruplara
ayırırız. Gruplandırma sürecinde ise işin içine dolaysız
biçimde mantık girer. Aristoteles bu noktada işin içine tasım
türü argümanları sokar (bütün a’ler b’dir; bütün b’ler c’dir;
öyleyse bütün a’ler c’dir ve buna benzer şeyler). Bu mantığın
tamamını tüketmez, ama Aristoteles’in bütün felsefi
meselelerde her zaman en büyük otorite olarak görüldüğü göz
önüne alınırsa, mantık üzerindeki etkisi büyük olmuştur. Bu
arada, insan Aristoteles’i okurken meselelere nasıl kılı kırk
yararak ve dengeli biçimde yaklaştığını açıkça görünce,


kendisinin bu otorite anlayışını reddedeceği izlenimine
kapılmadan edemez.
Dünyayı anlamak gözlemle başlar. Ama buradan
Aristoteles’in sadece duyularımızın önündeki şeylere
bakmamızı talep eden basit bir materyalist olduğu sonucunu
çıkarmak doğru olmaz. Gördüğümüz şeyleri anlamayı
amaçlarız. Biz insanlar bakmakta olduğumuz şeyler
konusunda kendimize özgü bir merak sahibiyizdir. Bakmak,
gerçeklikle ilk karşılaşmamıza adım atmaktır. Düşünmek ise
bizi daha ileriye götürür, yani varlığın alanına (ontoloji). Tikel
olanın algılanması aklımızı birbirine benzeyen tikeller
arasındaki ortaklıkları göz önüne almaya sevk edebilir.
Gruplandırmayı ve daha yüksek gruplar
oluşturmayı hedefleriz. Böylece deneyimimiz bizi “doğanın
bildiklerine” yönlendirir. “Bizim tarafımızdan daha iyi
bilinenden doğa tarafından daha iyi bilinen”e doğru ilerleriz.
Algıladığımız her nesne vardır; üstelik, bu varoluş bizde daha
da derin ilgiler yaratır. Metafizik başlıklı kitabında Aristoteles
insana içkin olduğunu düşündüğü bir soruyu ortaya atar:
varlığın doğasını soruşturmak, varlık olarak varlığın
araştırılması. Var olmak ne demektir? Varlık nedir? Varlık, bir
nesnenin özü ile yakından ilişki içindedir. Öz, bir nesnede
rastlantısal olarak mevcut olan bütün nitelikler elendiği
zaman geriye kalan şeydir. Cilt rengini, saç rengini, boyu,
kiloyu, ruh durumunu, duygusal özellikleri ve başka şeyleri
bir kenara bıraktığımızda insan olarak insan ile karşı karşıya
kalırız. Peki insan nedir? Rasyonel bir varlık. Her varlık aynı
zamanda doğası gereği bir amaca sahiptir. İnsanın amacı
mutluluğu bulmaktır. Burada karşıtlık Platon’un Form’ları


iledir; bunlar ebedidir, değişmez. Biyolojiye çok önem veren
filozof ise canlı varlıkların doğum-büyüme-olgunlaşma-
bozulma-ölüm zincirinden oluşan döngüsü üzerine felsefi
olarak düşünmeden edemezdi.
Değişim gereklidir ve her nesneye içkindir. Bir metal parçası
bir heykele dönüşebilir, yani bir insan biçimini alabilir.
Müzisyen müzikle ilgili bir insan haline gelir. Her bir
nesnenin ve nesne parçasının yerine getirmesi gereken bir
erek vardır: Kalp kan dolaşımını sağlar, kan varlığın hayatını
destekleme amacına sahiptir. Bir şeyin potansiyeli o şeyin
ereksel nedenini tanımlar. Ereklilik ya da bir şeyin nereye
gitmekte olduğu (ya da potansiyel olarak gideceği) Aristoteles
için önemli bir temaydı: mermer heykele, organlarımız yaşam
süreçlerine, insan hayatı mutluluğa, insan aklı tefekküre.
İnsanlığın rasyonelliği bizi hayvanlar âleminden ayırır.
Hayvanların irrasyonel davranması anlamında değil, onların
zihinsel yetenekleri çağrışım ve anılar ile sınırlı iken insan
zihnini yönetenin merak ve felsefe yapma olması anlamında.
Ama Aristoteles bu açıdan bütün insanların eşit olmadığı
gözlemini yapar. İnsanlar arasındaki eşitsizlik Aristoteles’in
etik ve politik konulardaki düşüncelerine damgasını vurur:
Hegemonyayı elinde tutan Makedonya sarayının hekiminin
oğlu, bazı insanların ötekileri yönetmek için doğduğunu
söyler. Kölelik doğanın bir özelliği olarak kavranır: Bazı
insanlar kendilerinden üstün olanlara hizmet etmek için
doğmuştur.

Yüklə 1,64 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   4   5   6   7   8   9   10   11   ...   77




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©azkurs.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin