Hüseyin'in (r.a.) Öldürülüşü;
Esir edilmelerini söz konusu edenler en çok Hüseyin'in
öldürülmesini ve yakınlarının Yezid'e götürülmelerini diline
dolamaktadırlar. Oysa bunlar olup-bitenden habersizdirler. Öyle ki
aralarından bazıları, Hüseyin'in yakınlarının Mısır'a götürülüp
orada öldürüldüklerini, sayılarının çok olduğunu ve üzerinde
Öldürülme izleri bulunan nerede ölü görseler, bunların esiredilen
ve öldürülen Hüseyin'in yakınları olduğunu söylerler.
Hakikatte bunların hepsi yalan ve uydurmadır. Hüseyin (r.a.)
hicretin altmışbirinci yılı Aşure günü öldürülmüştür. Allah, onu
öldüren ve öldürülmesine razı olana lanet etsin.
Öldürülmesini teşvik eden Şimrîbn Zrl-Cevşen'dir. Bu konuda Irak
valisi Ubeydullah b. Ziyad'a birmektup yazdı. Ubeydullahda, emri
altındaki Amrb. Sa' d. Ebi Vakkas'a, Hüseyin'le savaşmasını
emretti. Bu sırada Hüseyin (r.a.) onlardan, daha önce bazı
müslümanlann talepte bulunduğu şeyleri talep etti. Beraberinde
savaşçı getirmemişti. Onlardan şunları istedi: Ya kendisini
Medine'ye geri götürsünler, ya amcası oğlu Yezid'e. ya da sınırda
137
[137]
İbn-i Teymiyye, Ashab,ı Kiram, Tevhid yayınları: 112-114.
84
kafirlerle savaşmak üzere sınır bölgesine götürsünier. Ancak onlar
bu isteklerini reddettiler veya onu esir alacaklarını ya da
öldüreceklerini söylediler. Sonunda kendisiyle savaşıp onu ve
akrabalarından bir grup ile başkalarını öldürdüler.
Sonra eşyalarıyla yakınlarını Dımaşk'taki Yezid b. Mu-aviye'ye
götürdüler. Aslında Yezid, onlara ne onu öldürmelerini emretmişti,
ne de yapılanlara gönlü razı idi. Olayı duyunca sevinmemiş, aksine
bu yaptıklarından dolayı onları kınamış ve: "Hüseyin'i
öldürmeseydiler Irakların itaatından razıydım" demiştir. Ayrıca
şöyle demiştir: "Allah İbn Mercane'ye -Ubeydullah b. Ziyad'a-lanet
etsin, kendisiyle Hüseyin arasında bir akrabalık bağı olsaydı onu
öldürmezdi." O, bu sözleriyle Ubuyduüah'a hareket ederek
nesebini söylemek istiyordu. Çünkü babası Ziyad'ın soyu belli
olmayıp Ebu Süfyan'anisbet ediliyordu. Emevi ailesi ileHaşim ai-
lesi, ikisi de Abdimenafoğulları'dır.
Rivayet edilir ki, Hüseyin'in (r.a.) eşyalarıyla yakınları Yezid'e
getirildiklerinde Yezid'in evinde ağlama ve feryad sesleri
yükselmiştir. Yezid, Hüseyin'in yakınlarına iyi dav-ramış ve onlara
değer vermiştir. Oğlu Ali'ye de, kendisinin yanında veya Medine'ye
gitmek arasında muhayyer bırakmış ancak o, Medine'ye gitmeyi
tercih etmiştir. Dımaşk camisinde 'Ali b. Hüseyin'in Zindanı" ismi
verilen yerin aslı yoktur.
Bununla birlikte Yezid, Hüseyin'i öldürenlere had uygu lamamış;
onları cezaiandırmamıştır. Aksine saltanatını koruma endişesiyle
Hüseyin'in (r.a.) taraftarlarını öldürtmüştür. Ayrıca Hüseyin'in
öldürmesi üzerine bazı beytler söylediği de nakledilir ki bunlar,
sarih küfrü gerektiren sözlerdir. Şu beyitlerde olduğu gibi:
"O yüklü develer göründüğünde ve o başlar Ciruıı tepelerinde
yükseldiğinde.
Karga öttü. İster öt ister ötme dedim, ben Peygamber'den
alacağımı aldım."
Bu şiir tamamen küfürdür.
Kuşkusuz Yezid hakkında farklı görüşler ileri sürülmüştür. Bir
gruba göre o kafirdir. Hatta bunlar yalnız onu değil, babasını da.
hatta onunla beraber Ebu Bekir, Ömer. Osman ve Muhacirlerle
Ensar'in büyük çoğunluğunu tekfir ederler ki. bunlar Allah'ın en
cahil ve sapık kullarından Rafizilerdir. İnsanlar arasında Allah'a.
Rasulü'ne, sahabe ve yakınlarına en çok iftira edenler onlardır.
Yezid hakkındaki yalanları. Ebu Bekir. Ömer ve Osman'a yalanları
gibidir. Hatta Yezid hakkındaki yalanları daha ehvendir.
Bir gruba göre o. hidayet imamlarından, adil halifelerden ve şalih
müminlerdendir. Hatta bazıları onun sahabi olduğunu söylerken
85
bazıları da Peygamber olduğunu iddia etmektedir. Bu da cehalet
ve sapıklığın bir eseridir. Aksine o. müslümanlarm sultanlarından
biridir; iyilikleri de vardır kötülükleri de. Onun hakkında
söylenecek söz. diğer sultanlar hakkında söylenenlerin aynısındır.
Nitekim bu konuyu başka yerde etraflıca anlattık.
Hüseyin'in (r.a.) Öldürülüşüne, Kerbela'da Fırat nehrine yakın bir
yerde Öldürülmüştür. Cesedi öldürüldüğü yerde gömülmüş ve başı
Kufe'deki Ubeydullah b. Ziyad'a götürülmüştür. Buhari'nin
Salih'inde ve başka imamların rivayet ettikleri budur.
Şam'daki Yezid'e götürüldüğü meselesi, munkatı se-nedlerle
rivayet edilmiş olup böyle bir şey sabit değildir. Hatta bu
rivayetlerin uydurma olduğuna işaret eden hususlar vardır. Çünkü
söz konusu rivayetlerde Yezid'in. (Hüseyin'in) dişlerini bir çubukla
dürttüğü, orada hazır bulunan Enis b. Malik ve Ebu Berze gibi
sahabenin bu davranışa karşı çıktıkları kaydedilmektedir ki bu. bir
iltibas (kanştirma)dır. Sahihlerde Müsned'lerde nakledilen budur.
Yani bu rivayetlerde Yezid, Ubeydullah b. Ziyad'ın yerine
konulmuştur. Kuşkusuz Öldürmesini emreden de Ubeydullah b.
Ziyad idi ve başı da bu şahsa götürülmüştü. Nitekim bu sebeple
İbn Zi-yad daha sonra öldürülmüştür. Bu işin İbn Ziyad tarafından
yapıldığını belirten diğer bir husus rivayetlerde söz konusu edilen
Enes ve Ebu Berze gibi sahabilerin Şam'da değil. Irak'ta
bulunmalarıdır. Bu yalanlan uyduranlar, cahil kimseler Olup
görüşlerine neyi delil getireceklerini de bilmemektedirler.
Başının Mısır'a götürüldüğü meselesine gelince, bu alimlerin
ittifakıyla yanlıştır. Alimler, Kahire'de "Meşhe-du'1-Hüseyn"'
denilen yerde Hüseyin'in (r.a.) başının bulunmadığını ittifakla
söylemektedirler. Aslında bu mesele, iki yüz yıl hüküm süren ve
Nuruddin Mahmud döneminde hakimiyetleri son bulan Ubeydullah
b. el-Kaddahoğulları'nın hakimiyetlerinin son dönemlerinde
uydurulmuştur. Bunlar kendilerinin. Fatima'mn (r.a.) soyundan
geldiklerini ve Seyyid olduklarını söylerler. Neseb ilmi bilginleri
ise. sahih bir neseblerinin bulunmadığını ifade ederler.
Dedelerinin. eş-Şerif el-Huseyni'nin beslemesi olduğu ve bu
sebeple Seyyid'lik iddiasında bulundukları da söylenir.
Mezhep ve akidelerine gelince. İslam dinini bilen alimlerin
ittifakıyla
merduddur.
Şia'dan
görünürlerdi.
Ancak
ileri
gelenlerinden ve tabilerinden bir çoğu hakikatte Batını
Karmatilerden idiler ve bunu gizlerlerdi. Batını Karma-tilik ise.
yeryüzü
mezheplerinin
en
kötülerindendir.
Yahudi
ve
Hristiyanlıktan da daha bozuk bir mezheptir. Bu sebepledir ki
onlara iltihak edenler hep zındık, münafık ve bidat-çılar;
86
mütefeisife, İbahiye. Rafıze ve benzerleri olmuştur, İ-Hm ve iman
ellilinin, imansızlıklarından şüphe etmemeleri de bu sebepledir.
Bu ziyaretgah, hicri beşinci asırda Askalan'dan nakledilerek ihdas
edildi. Bundan kısa bir müddet sonra son sultanları Azid'in
ölümüyle Fatimilerin hakimiyeti de son buldu.
Ali'nin oğlu Hüseyin'in -Allah ikisinden de razı olsunbaşının nerede
olduğu konusunda ilim ehlinin tercihi. Zübeyr b. Bekkar'm
"Ensabu Kureyş" kitabında zikrettiğidir ki Zübeyr b. Bekkarbu
konularda oldukça geniş bilgi sahibi ve en güvenilir tarihçidir. Ona
göre, Hüseyin'in başı Medine'ye götürülmüş ve burada
defnedilmiştir. Zübeyr'in bu söylediği gayet uygundur çünkü
kardeşi Hasan amcasının babası Ab-bilibas oğlu Ali vs. gibi
yakınları burada gömülüdür.
"Zü'n-Nesebeyn beyne dihye ve'1-Huseyin" lakabıyla nen EbuM-
Hatîab b. Dihye, "el-İîmu'I-Meşhur fi fadli-Eyyam ve'ş-Şuhur"
isimli eserinde Zubeyr b. Bekkar'ın Muhammed b. Hasan hakkında
söylediklerini söz konusu e-derken şöyle demektedir: ''Hüseyin'in
başı getirildiğinde Ümeyyeoğulları Amrb. Said'inyanındaydılar. O
sırada bağırıp çağırmalar duydular. Ne oluyor? diye sorduklarında
kendilerine: Bunlar Haşimoğullan'mn kadınları Ali'nin oğlu
Hüseyin'in başı getirildi ve Hüseyin'in başını gördüklerinde
ağlamaya başladılar denildi. Ali'nin oğlu Hüseyin'in başı getirildi ve
Amr'ın yanma içeriye alımlı. Bunun üzerine Amr: "Allah'a yemin
ederim ki. Emirü'l-Mü'rninin'in onu bana göndermesini arzu
etmezdim." Ebu Hattat), bunları naklettikten sonra şöyle
demektedir: "Bu Rivayet Hüseyin'in başının Medine'ye getirildiğine
delildir. Zaten bu konuda sahih olan da budur. Bu rivayeti bize
nakleden Zübeyr neseb ilminin en bilginidir." Ebu'l-Hattab. daha
sonra şöyle devam etmektedir: "Başının Askalan'daki bir zi-
yaretgahta olduğuna dair iddialar, batıl olup azıcık aklı olan kimse
buna inanmaz. Çünkü Ümeyyeoğullarf nın, -ortaya koydukları
öldürme, düşmanlık ve kinleriyle birlikte- başın üzerinde bir
ziyaretgah inşa etmeleri düşünülemez.
Ubeydoğulları'nın ej-Kasım İsa b. ez-Zafir isimli sultanlarının
hakimiyeti döneminde son günlerini yaşarken gider ayak yaptıkları
tahribat çok büyük olmuştur. Söz konusu kişi, beş yaşını henüz
doldurmuştu ki hilafet makamına getiriimiş. Bu zat, 544 hicri yılı
Muharrem ayının birinde Cuma günü dünyaya gelmiş, babası Ez-
Zafir'in Öldürülme-siyle de 549 yılı Muharrem ayının sonunda
perşembe günü sabahı kendisine biat edilerek hilafet makamına
gatiri)mişT tir. Dolayısıyla ne yaptığı akidler. ne de anlaşmalar
caizdir. Ölümü de 555 hicri Recep'in bitimine 13 gün kala Cuma
87
gecesi olduğuna göre onbir yaşındayken ölmüştür. İşte bu kişinin
hilafeti döneminde Kahire'dekt ziyaretgah ihdas edilmiş ve
Askalan'dan getirilen kemiklerle beraber halkın gözü önünde o baş
bu ziyaretgaha konulmuştur. Şüphesiz bu hareket tamamen
kasıtlıydı ve halkın gözünü boyamayı hedef ediniyordu. Böylece
cahil halkın kendilerine meyletmelerini sağlamağa çalışıyorlardı':
Hüseyin'in (r.a.) öMürü-mesiyle ilgili eser verenlerin hepsi,
mübarek başının batıya götürülmediği konusunda ittifak
etmişlerdir. Ebu'i-Hattab b. Dihye'nin söz konusu ziyaretgahla ilgili
görüşü de budur. İbn Dihye bu ziyaretgahın uydurma mahsûlü
olduğunu ve i-lim ehlinin bu konuda ittifak ettiklerini
söylemektedir.
Bu benzeri konularda söylenecek çok şey vardır.
Osman (r.a.). Hüseyin (r.a.) ve benzerlerinin Öldürülmeleri, bir
çok fitnenin, yalan ve uydurmanın doğmasına sebep olmuş,
mütekaddimin ve müteahhirinden bir çok kişi bu konulara
bulaşmış. Emirü'I-Mü'minin Osman (r.a.) ve Mü'minin Ali (r.a.)
hakkında bir çok yalanlar uydurulmuştur. Sevenleri birtakım
yalanlar uydururken sevmeyenleri de başka yalanlar uydurmuştur.
Özellikle Osman'ın (r.a.) öldürülmesinden sonra yalan kapısı
ardına kadar açılmıştır.
Emirü'l-Mü'minin Ali b. Ebi Talib hakkında her iki taraf bir sürü
yalan uydurulmuştur ki Ali bunlardan beridir. Bidat, uydurma ve
yalan arttıkça artmıştır. O kadar şey uydurulmuştur ki bunların
hepsini sıralamak uzun sürer. Me-sala müteahhirinden pek çoğu
Aşure gününü uydurmuşlardır. Bir grup bu günü yas günü ilan
etmiş, bu günde mersiyeler okunmaya, ah-ü figan naraları
atmaya, insanlar kendi vü-cudlanna ve hayvanlara işkence
yapmaya, Allah'ın velilerine sövülüp EhJ-i Beyt hakkında yalanlar
uydumıaya
ve
Allah'ın
kitabıyla
Rasulü'nün
sünnetinde
yasaklanmış daha nice münkerler işlemeye başlanılmıştır.
Hüseyin (r.a.) bu günde şehid edilmekle Allah tarafından
yüceltilmiş, onu öldüren, öldürülmesine yardımcı olan ve bu işe
rıza gösterenleri da alçaltmıştır. Kendisinden önce şehid edilenler,
onun için güzel bir numunedir. O da, kardeşi de Cennet ehli
gençlerin efendileridir. Onlar İslam'ın hakimiyeti döneminde
yaşamış hicret, cihad ve Allah yolunda .eziyet gibi diğer Ehl-i
Beyt'innaiJ oldukları meziyetlere nail olmamışlardı. Allah,
şereflerini tamamlamak ve derecelerini yükseltmek için onlara
şehid olmayı nasip etmiştir. Hiç şüphesiz Hüseyin (r.a.)
öldürülmesi büyük bir musibettir ve musibetler gelip çattığında
Yüce Allah;
88
"İnna lillah ve inna ileyhi raciun" dememizi şu sözleriyle-
emretmektedir
138[138]
"Sabredenleri müjdele. Onlara bir musibet eriştiği zaman: 'Biz
Allah içiniz ve O'na dönücüyüz' derler. İşte Rablerinden
bağışlamalar ve rahmet hep onlaradır ve doğru yolu bulanlar da
onlardır." (Bakara: 2/155-157)
Buhari ve Müslim'in naklettikleri bir hadiste Rasulullah (s.a.v.)
şöyle buyurmaktadır:
"Başına bir musibet geldiğinde: 'Biz Allah içiniz ve biz O'na
dönücüyüz. Allah'ım, bu musibet sebebiyle ben mükafatlandır,
onun yerine bana daha hayırlısını ver' diyen hiçbir müslüman
yoktur ki Allah onu mükafatlandırmasın ve musibetini hayırlı bir
şeye döndürmesin."
Bu konudaki rivayetlerin en güzeli İmam Ahmed ve İbn
Mace'nin, Hüseyin'in kızı Fatıma'nm babasından naklettiği şu
hadistir: Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:
"Başına bir musibet gelmiş bir müslümanın musibeti söz konusu
edildiğinde -velevki o musibet çok önce vu-kubulmuş olsun- 'Biz
Allah içiniz ve biz Ona dönücüyüz' diyen hiçbir müslüman yoktur
ki Allah ona, o musibet vukubulduğu günkü mükafatı
vermesin.
139[139]
Bu hadisi, babasının şehid edilişine şahid olan Fatıma ba-bısından
naklen rivayet etmektedir.
Bilindiği gibi. üzerinden bunca yıl geçmesine rağmen Hüseyin'in
(r.a.) başına gelen musibet hala söz konusu edilmektedir. İslamın
güzel taraflarından biri de. Rasulullah'ın (s.a.v.) bu hadisinin
Hüseyin (r.a.) tarafından rivayet edilmiş olmasıdır. İşte Hüseyin
(r.a.)"in başına gelen musibet tekrar edildiğinde: "Biz Allah içiniz
Ö'na dönücüyüz"' diyen müslüman, bu musibetin vukubulduğu
günkü müslümanla-rııı hakettiği mükafatı hakeder.
Ama aradan bunca yıl geçmesine rağmen bu musibet söz konusu
edildiğinde Rasulullah'm (s-.a.v.) yasakladığı tavırları takınmanın,
mesala yüzünü gözünü tırmalayıp elbiselerini parçalayanın da
cezası şiddetlenmektedir. Buhari ve Müslim'in İbnMes'ud'dan
naklettikleri bir hadiste Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurmaktadır:
"Üstünü başını yolan ve cahiliyet çağrısıyla çağıran bizden
değildir."
140[140]
Yine ikisinin rivayetine göre Ebu Musa el-Eş'ari (r.a.) şöyle
138
[138]
Buhari, Marda: 1; Müslim, Çenaiz: 3-4.
139
[139]
Ahmed: 3/321; İbn Mace( Cenaiz: 55.
140
[140]
Buharı, Cenaİ7.: 35, 38. 39; Mislim, İman: 165:
Tirmizi, Cenaiz: 22; Nesaû Cenaiz: 17, 19, 21; İbn Mace, Cenaiz: 52.
89
demiştir:
"Rasulullah'm beri olduğundan ben de beriyim: Rasulullah (s.av.):
"Musibet esnasında başım yolan (veya taraş eden) kadından,
bağırıp çağıran ve üstünü baş mı yolan kadmdan beriydi.
141[141]
Müslim'in. Ebu Malik el-Eş'ari'den bir rivayeti de şöyledir:
RasufuIIab (s.a.v.) şöyle buyurdu:
"Ümmetimde cahiliyetten dört husus olacak ki kadınlar bunu pek
terketmeyecekler: Soyuyla övünme, soyundan dolayı başkasını
kınama, yıldızların hareketlerinden yağmurun yağacağını bekleme
ve ölü üzerine feryat edip cahiliyet hasletlerini sıralama.
142[142]
RasuluIIah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
"Biri öldüğünde bağırıp çağıran ve cahili davranışları döküp
sıralayan kadın. Ölümünden önce tevbe etmediği takdirde
Kıyamet günü üzerinden katrandan bir elbise ve uyuzluktan
oluşmuş zırh giymiş olarak haşrolunur.
143[143]
Bu husustaki rivayetler pek çoktur.
Bir de buna müminlere haksızlığın, onları lanetleme ve onlara
sövmenin, ayrılık ve ilhad ehlinin dine saldırma hedeflerine
yardımcı olma ve benzeri daha sayısız kötülüklere sebep olmanın
ilave edildiğini düşünecek olursak, vebalin ne kadar büyüdüğünü
varın siz hesaplayın.
144[144]
Dostları ilə paylaş: |