Bir canlının havasızlıktan ölmesine asfiksidenir. Solunan havada yeterli miktarda oksijen olmaması veya alınan havanın solunum yollarından akciğer alveollerine kadar ulaşamaması sonucu asfiksi meydana gelir.
Atmosfer havasında O2 oranı %18-21 arasındadır.
Atmosfer havasında O2 oranı %18-21 arasındadır.
Bu oranın %12-16’ya düşmesi ciddi tehlike oluşturur.
Yüzde beşe inmesi ise ani bilinç kaybı ve ölüme yol açar.
Asfikside ana problem, dokuların ani ve derin oksijen yetmezliğidir.
Ortalama ölüm süresi 5-8 dakikadır.
Ortalama ölüm süresi 5-8 dakikadır.
İlk üç dakikada kişi hayata döndürülebilir.
3-5 dakikada kurtarılırsa beyinde asfiksiden dolayı ağır bozukluklar görülür.
5 dakikadan sonra kurtarmak mümkün değildir.
Yüz, şiş ve mordur. Koyu renktedir.
Yüz, şiş ve mordur. Koyu renktedir.
Ölü morlukları ve ölü katılığı çabuk ve şiddetli olur.
Çürüme çabuk başlar.
Yüzde, kulaklarda, omuzda, boyunda, kolların üst kısımlarında peteşiyal kanamalar görülür. Kan koyu esmer ve akıcıdır. Geç pıhtılaşır.
Solunum yollarında kanlı ve köpüklü bir sıvı bulunur.
Akciğerler kanlı ve ödemlidir
1. Ası
1. Ası
2. Boğma
3. Tıkanma-Tıkama
4. Kimyasal Asfiksiler
5. Suda Boğulma
İp veya benzeri cisimlerin bir ucu sabit bir yere bağlanıp diğer ucu ilmek ve halka şeklinde boyuna dolanarak ipe vücudun tam veya boyunda damarı, sinir ve solunum yollarını kapatacak kadar ağırlık uygulanarak meydana gelen zorlu ölüme ası denir.
İp veya benzeri cisimlerin bir ucu sabit bir yere bağlanıp diğer ucu ilmek ve halka şeklinde boyuna dolanarak ipe vücudun tam veya boyunda damarı, sinir ve solunum yollarını kapatacak kadar ağırlık uygulanarak meydana gelen zorlu ölüme ası denir.
Asıda boyundan başa giden arterler ve venalar kapanması sonucu beyin kansız kalır.Beynin kansız kalması ile birlikte şuur da kaybolur.
Asıda boyundan başa giden arterler ve venalar kapanması sonucu beyin kansız kalır.Beynin kansız kalması ile birlikte şuur da kaybolur.
İpin boynu ani sıkması sonucu inhibisyon ile de ölüm meydana gelir. Boyunda venaların kapanması için birkaç kilogramlık, solunum yollarının kapanması için ise 15 kilogramlık bir ağırlık kafi gelir.
Ası Vasıtası: İp, elektrik kordonu, kemer, kayış, eşarp, sicim gibi her türlü araç asıda kullanılabilir.
Ası Vasıtası: İp, elektrik kordonu, kemer, kayış, eşarp, sicim gibi her türlü araç asıda kullanılabilir.
Ası Noktası: Ası ipinin bağlandığı yere ası noktası denir.
Düğüm(ilmek): Boyna geçirilen ip genellikle “düğüm” yapılarak sabitleştirilir. İlmek, düğüm şeklinde ise bu düğümü kişi atıp atamayacağını araştırmak için ilmek düğümü korunarak ası vasıtası boyundan çıkarılmalıdır.
Ası Telemi: Ası vasıtasının boyun cildinde oluşturduğu izdir.
Ası Telemi: Ası vasıtasının boyun cildinde oluşturduğu izdir.
Adli tıp açısından önemi, kişinin boynuna ip uygulandığını gösterir. Öldürüldükten sonra asılmış cesetlerde de telem gözlenir. Telemin şekli ve görünümü, ası eyleminde kullanılan ası vasıtasının yapısı, şekli, genişliği, boyundaki seyri ile yakından ilişkilidir.
Telemin genişliği, kullanılan bağın genişliğiyle uyumlu olup, genişlik arttıkça derinliği azalmaktadır.
1- Cesedin durumuna göre;
1- Cesedin durumuna göre;
a)Tam ası; asılanın ayaklarının yere değmeyeceği kadar yüksekte yapılan asıdır.
b)Eksik ası; asılanın ayaklarının yere değer durumda yapılan asıdır.
2- Ası tipinin tatbik şekline göre;
2- Ası tipinin tatbik şekline göre;
Tipik ası; ası ilmiğinin geniş tarafı boynun ön yüzüne, düğüm tarafının ise ensede olduğu ası şeklidir.
Atipik ası; ipin düğüm tarafının boynun herhangi bir yerinde olduğu asıdır.
3-Ceset türünün rengine göre;
3-Ceset türünün rengine göre;
Yüzün renk değişikliği ölüm mekanizmasına göre değişir. Asfiksi ile ölüm olması halinde yüz mor, beynin kansız kalması sonucu veya inhibisyon ile ölüm meydana gelmiş ise yüz beyaz olur.
1. Devre: Şuur kaybına kadar geçen devredir. Asılan şuur kaybından sonra olayların farkında değildir.
1. Devre: Şuur kaybına kadar geçen devredir. Asılan şuur kaybından sonra olayların farkında değildir.
2. Devre: Bu devrede konvülsiyonlar ortaya çıkar. Konvülsiyonlar sırasında kişi sağa sola çarpma sırasında vücudunun çeşitli yerlerinde yaralar meydana gelir.
3. Devre: Bu devre yalancı ölüm devresidir. Bu dönemde konvülsiyonlar durur. Kalp atımları, dolaşım ile birlikte solunum yavaşlar.
4. Devre: Bu devre gerçek ölüm devresidir. Önce solunum, sonra kalp ve dolaşım durur.
Ası noktası ile cesedin boynu arasındaki ası ipinin uzunluğu ölçülür.
Ası noktası ile cesedin boynu arasındaki ası ipinin uzunluğu ölçülür.
Ası noktası ile yer arasındaki mesafe ölçülür.
Cesedin yere değen kısımlarının bulunup bulunmadığı araştırılır.
Mümkünse olay yerinin fotoğrafı çekilir, krokisi yapılır.
Boyundaki ip halkası ve düğümün yeri incelenir.
Tam asıda kollar cesedin yanında sarkık vaziyettedir. El yumruk biçiminde kapalı ve baş parmak avuç içine doğrudur.
Cesedi indirmek için ip ortaya yakın bir yerden düğüm bozulmadan keserek yere indirilir.
Cesedi indirmek için ip ortaya yakın bir yerden düğüm bozulmadan keserek yere indirilir.
Ceset uzun süre asılı kalırsa ellerde ve ayaklarda ölü morlukları oluşur.
Cesette travma izleri aranır.
Asının işareti boyundaki telemdir.
Otopside boyun derisi yüzülüp ışığa tutulduğunda ipin baskı uyguladığı yer saydam ve şeffaf görünür.
Bir kişinin boyun bölgesine ip, bağ, el, ön kol veya herhangi bir sert cismin dıştan aktif bir kuvvet ile uygulanması sonucu, hava yolları ve/veya damarların tam ya da kısmen kapatılması ile oluşturulan eyleme boğma denir.
Bir kişinin boyun bölgesine ip, bağ, el, ön kol veya herhangi bir sert cismin dıştan aktif bir kuvvet ile uygulanması sonucu, hava yolları ve/veya damarların tam ya da kısmen kapatılması ile oluşturulan eyleme boğma denir.
Bağla boğmanın özel bir şekli “domuz bağı“dır.
Bu yöntemde, cinayet amacıyla kişinin boynuna geçirilen ip, vücudun arka tarafından ellere ve ayaklara bağlanır.
Otopside boyunda cilt altı ve kas dokularında çeşitli derecelerde ekimozlar bulunur.
Otopside boyunda cilt altı ve kas dokularında çeşitli derecelerde ekimozlar bulunur.
Gırtlak kıkırdaklarında kırıklara rastlanılır.
Bağla boğmada sıklıkla kişinin boynundan başka vücut bölgelerine yönelik travmalar da söz konusu olabilir.
Saldırgan çoğu kez kurbanı sırt üstü yatırarak göğsüne oturmakta, susturmak için ağız ve burun deliklerini kapatmakta, başından ve omuzlarından bastırmak suretiyle zorlu bir travma uygulamaktadır. Bu nedenle otopside, kaburgaların, sırt, ense, saçlı deri, kulak arkası ve ağız içi bölgelerinin dikkatle incelenmesi gerekir.
Elle boğmada, ası ve bağla boğmada olduğu gibi ölüm türünü gösteren özel bir gereç (ip) bulunmadığından, keşifte tanı konulması zordur. Bu nedenle, olay yerinde herhangi bir kuşku verici durum bulunup bulunmadığı dikkatle araştırılmalıdır. Cesedin bulunduğu ortamdaki kanıt olabilecek leke, kıl gibi materyalin toplanması önem taşır.
Elle boğmada, ası ve bağla boğmada olduğu gibi ölüm türünü gösteren özel bir gereç (ip) bulunmadığından, keşifte tanı konulması zordur. Bu nedenle, olay yerinde herhangi bir kuşku verici durum bulunup bulunmadığı dikkatle araştırılmalıdır. Cesedin bulunduğu ortamdaki kanıt olabilecek leke, kıl gibi materyalin toplanması önem taşır.
Elle boğmalarda ölüm ani olarak meydana gelmemiş ise, iç bulgular oldukça zengindir.
Hyoid kemik kırıklarına elle boğmada sık olarak rastlanır ve genellikle kırık çevresinde ekimoz vardır.
Boyna yönelik kuvvetin şiddeti ve uygulanma noktasına göre, bazen boyun omurlarında ayrılma ve kırık meydana gelebilir.
Ölüm, nefes borusuna baskı sonucu asfiksiye bağlı olarak ya da bazen şahdamarına baskı sonucu sinirsel yoldan ani bir şekilde meydana gelir.
Ölüm, nefes borusuna baskı sonucu asfiksiye bağlı olarak ya da bazen şahdamarına baskı sonucu sinirsel yoldan ani bir şekilde meydana gelir.
Otopside boyun cilt ve cilt altı dokularda ya da boyun organlarında değişik derecelerde travmatik bulgular oluşabilir.
Ölüm, ani olarak inhibisyon sonucu gerçekleşmiş ise, genellikle herhangi bir önemli bulguya rastlanılmaz.
Solunum yollarının dışarıdan veya içeriden mekanik olarak kapanması, karın ve göğüs gibi solunum fonksiyonuna katılan bölgelerin sıkışması veya solunan havada oksijen bulunmayışı ile meydana gelen asfiksilerdir.
Solunum yollarının dışarıdan veya içeriden mekanik olarak kapanması, karın ve göğüs gibi solunum fonksiyonuna katılan bölgelerin sıkışması veya solunan havada oksijen bulunmayışı ile meydana gelen asfiksilerdir.
1. Ağız ve burun kapanması
1. Ağız ve burun kapanması
2. Solunum yollarının yabancı cisim ile tıkanması
3. Karın-göğüs basısı
4. Diri gömülme
5. Pozisyonel (postüral) asfiksiler
6. Havasız yerde kapalı kalma ve boğucu gazlar ile tıkanma
Ağız ve burnun el ya da herhangi bir yumuşak cisim (dayanıklı kağıt, bez, plastik poşet vs) ile dış kısmından tıkanması sonucu solunum yollarına hava geçişinin engellenmesidir.
Sağlıklı görünen bebeklerin yataklarında dönmeleri, yüzlerinin yastık ya da battaniye ile kapanması sonucu asfiksi görülebilir.
Sağlıklı görünen bebeklerin yataklarında dönmeleri, yüzlerinin yastık ya da battaniye ile kapanması sonucu asfiksi görülebilir.
Çocukların naylon torba ve benzeri bir cisimle oynarken, bunların ağız ve burun deliklerine yapışması sonucu ölmesi söz konusu olabilmektedir.
Genelde erişkinlerde, polietilen ya da plastik bir poşetin kafasına geçmesi ve boyun kısmına bağlanması şeklinde intihar ya da cinayet orijinli olarak karşımıza çıkabilir.
Olguların büyük bir kısmında, özellikle solunum yollarının fazla bir kuvvet kullanılmadan kapandığı ve kişinin herhangi bir direnç göstermediği durumlarda dış ve iç muayenede travmatik bulgulara rastlanılmaz.
Olguların büyük bir kısmında, özellikle solunum yollarının fazla bir kuvvet kullanılmadan kapandığı ve kişinin herhangi bir direnç göstermediği durumlarda dış ve iç muayenede travmatik bulgulara rastlanılmaz.
Dış muayenede herhangi bir bulguya rastlanmasa bile, yanaklara ve ağız içine kesiler atılarak bazen ekimozun (kanın cilt altına sızması) varlığı gösterilebilir.
Ağız ve burun çevresinde elle bastırmaya bağlı olarak sıyrık ve ekimozlar görülebilir.
Ağız içinde diş izlerine uyan ekimoz, sıyrık ve doku yırtılması görülebilir.
Toksikolojik incelemeler için kan ve idrar örnekleri alınmalıdır.
Çeşitli yabancı cisimler, özellikle çocuklar tarafından ağza götürülür ve inhale edilir.Bilye, metal para, fasulye tanesi gibi cisimleri ağızlarına alarak oynamaları sırasında, bu cisimler gırtlak ve trakeaya kaçarak ölüme yol açabilir.
Çeşitli yabancı cisimler, özellikle çocuklar tarafından ağza götürülür ve inhale edilir.Bilye, metal para, fasulye tanesi gibi cisimleri ağızlarına alarak oynamaları sırasında, bu cisimler gırtlak ve trakeaya kaçarak ölüme yol açabilir.
Bazen normal bir kişide de; gülme, hıçkırma gibi hareketler sırasında gıdaların aniden solunum yollarına kaçması tehlikeli tablolara ve hatta ölüme yol açabilmektedir.
Yabancı cismin solunum yollarını aniden tıkaması halinde belirtiler gürültülü seyreder.
Yabancı cismin solunum yollarını aniden tıkaması halinde belirtiler gürültülü seyreder.
Kişi boğulur tarzda tıkanır, kendisini kurtarmaya çabalar ve gelişen hipoksinin etkisi ile bilincini kaybederek düşer. Bu süreç içinde yüzünde hızla morarma, ödem ve peteşiler meydana gelir.
Göğüs ve karnın baskı altında kalması ile solunum kaslarının çalışmasının engellenmesi sonucunda, solunum yetmezliği ve kısmen de dolaşımın bozulmasına bağlı olarak meydana gelen ölüm şeklidir.
Ebeveynleri ile birlikte yatırılan bebeklerin karın ve göğüs sıkışması sonucu öldükleri bilinmektedir.
Ebeveynleri ile birlikte yatırılan bebeklerin karın ve göğüs sıkışması sonucu öldükleri bilinmektedir.
Erişkinlerde en sık orijin kazadır. Ağır bir cismin altında kalmak, iki cisim arasında ya da kalabalıkta sıkışmak en sık rastlanılan örneklerdir.
Karın-göğüs basısında bulgular, basıya uğrayan bölgenin üst kısmında yoğunlaşma gösterir.
Karın-göğüs basısında bulgular, basıya uğrayan bölgenin üst kısmında yoğunlaşma gösterir.
Baş, boyun ve göğüsün üst kısmı koyu morumsu-siyah renkte olup bu duruma zenci başı görünümü denir.
Dil dişler arasında sıkışmış, gözler fırlamıştır.
Ölüm şekline göre vücudun değişik bölgelerinde ekimoz, sıyrık ve tırnak izlerine rastlanabilir.
Bir canlının toprak, kum, maden kömürü, tahıl, un ya da saman gibi madde yığınları altında kalarak, ağız burun tıkanması ve karın-göğüs basısının birlikte etkisi sonucu asfiksiye yol açmasıdır. Bu durumda kişi, bu maddeler arasındaki havayı bir süre solumaya çabalarsa da, bu maddelerin ağız ve burun deliklerinden solunum yollarına solunması ile asfiksi gelişir.
Bir canlının toprak, kum, maden kömürü, tahıl, un ya da saman gibi madde yığınları altında kalarak, ağız burun tıkanması ve karın-göğüs basısının birlikte etkisi sonucu asfiksiye yol açmasıdır. Bu durumda kişi, bu maddeler arasındaki havayı bir süre solumaya çabalarsa da, bu maddelerin ağız ve burun deliklerinden solunum yollarına solunması ile asfiksi gelişir.
Maden ocaklarındaki göçükler, duvar yıkılması, toprak, kum, saman vb. gibi yığınlar altında kalınması gibi kazalar ya da deprem gibi felaketler şeklinde karşımıza çıkabilir.
Maden ocaklarındaki göçükler, duvar yıkılması, toprak, kum, saman vb. gibi yığınlar altında kalınması gibi kazalar ya da deprem gibi felaketler şeklinde karşımıza çıkabilir.
Yeni doğan bebekler hem öldürülmek hem de gizlenmek amacı ile diri diri gömülebilir.
Olay yeri bulguları, ölüm nedenini büyük ölçüde gösterse de, kesin tanı konulması için otopsi yapılması zorunludur. Otopside ağız ve burun delikleri içinde yabancı maddeler araştırılmalıdır. Bazen gırtlak, trakea; hatta bronşlar içinde de yabancı maddeler bulunabilir. Yumuşak maddeler ile gömülmede dış travmatik bulgular bulunmaz ya da hafif olur. Ancak asfiksi bulguları tüm olgularda yaygındır.
Olay yeri bulguları, ölüm nedenini büyük ölçüde gösterse de, kesin tanı konulması için otopsi yapılması zorunludur. Otopside ağız ve burun delikleri içinde yabancı maddeler araştırılmalıdır. Bazen gırtlak, trakea; hatta bronşlar içinde de yabancı maddeler bulunabilir. Yumuşak maddeler ile gömülmede dış travmatik bulgular bulunmaz ya da hafif olur. Ancak asfiksi bulguları tüm olgularda yaygındır.
Özellikle alkol, ilaç zehirlenmelerinde; hastalıklara bağlı olarak bilincini kaybetmiş kişilerin baş aşağı pozisyonda uzun süre kalmaları sonucunda meydana gelir.
Özellikle alkol, ilaç zehirlenmelerinde; hastalıklara bağlı olarak bilincini kaybetmiş kişilerin baş aşağı pozisyonda uzun süre kalmaları sonucunda meydana gelir.
Yataktan kayan, bu şekilde başı yere sarkan sarhoş kişiler bu tür asfiksilere sıklıkla maruz kalırlar.
Baş aşağı pozisyonda uzun süre kalan kişilerde karın organları diyaframı iterek solunum hareketlerinin kısıtlanmasına yol açar.
Yine bazı kişilerin benzer koşullarda kazaen dar bir alanda (Örneğin, asansör boşluğu, baca) uzun süre baş aşağı pozisyonda sıkışmış halde kalmalarına bağlı olarak asfiksi gelişebilir.
Kişinin ayaklarından baş aşağı bir pozisyonda yukarıda bir noktaya asılması (ters ası) asfiksiye yol açan özel bir “işkence” yöntemidir ve bazen ölümle sonuçlanabilmektedir. Çarmıha germe de bir postüral asfiksi sebebidir.
Yetersiz oksijen, havadaki oksijenin azaldığı, yerine diğer gazların arttığı durumlar ya da havanın normal bileşiminde olmasına karşın diğer gazların arttığı durumlara bağlı olabilir.
Yetersiz oksijen, havadaki oksijenin azaldığı, yerine diğer gazların arttığı durumlar ya da havanın normal bileşiminde olmasına karşın diğer gazların arttığı durumlara bağlı olabilir.
Karbondioksit solunum havasında %8-10 oranında bulunduğunda 10 dakika içinde sıkıntı, fenalık ve baygınlık yapar.
Karbondioksit solunum havasında %8-10 oranında bulunduğunda 10 dakika içinde sıkıntı, fenalık ve baygınlık yapar.
Ölüme yol açan en düşük oranın %25-30, ani ölüme yol açan yüksek konsantrasyonların ise %60-80 düzeyinde olduğu kabul edilmektedir.
Otopside spesifik bir bulgu görülmez. Ölü lekeleri koyu mor renktedir. Post-mortem kapalı kan gazları ölçümü yararsızdır.
Kimyasal asfiksilerde genellikle gaz şeklindeki bir maddenin solunmasıyla oksijenin hücre seviyesinde kullanımı engellenmektedir.
Kimyasal asfiksilerde genellikle gaz şeklindeki bir maddenin solunmasıyla oksijenin hücre seviyesinde kullanımı engellenmektedir.
1. CO Zehirlenmesi
2. CN Zehirlenmesi
3. H2S Zehirlenmesi
Etki Şekli: Karbon monoksidin zehirli etkisi hemoglobine (Hb) (kanda oksijen taşıyan eritrositlerin (kırmızı kan hücrelerinin) içeriğinde bulunan bir madde) oksijene göre çok daha fazla bağlanmasından kaynaklanır. Ortaya çıkan karboksihemoglobin (CO-Hb) hipoksemiye neden olur. Bu birleşme geri dönüşümlüdür, yani ayrılabilir.
Etki Şekli: Karbon monoksidin zehirli etkisi hemoglobine (Hb) (kanda oksijen taşıyan eritrositlerin (kırmızı kan hücrelerinin) içeriğinde bulunan bir madde) oksijene göre çok daha fazla bağlanmasından kaynaklanır. Ortaya çıkan karboksihemoglobin (CO-Hb) hipoksemiye neden olur. Bu birleşme geri dönüşümlüdür, yani ayrılabilir.
Hb + O2 → HbO2
Hb + CO → HbCO
HbCO + CO → HbCO + O2
% 0,1 oranında CO bulunan kapalı bir yerde 3-5 saat sonlunum yapılırsa kişinin kanındaki hemoglobinin % 10 ‘ u karboksihemoglobine dönüşür, baş ağrısı, baş dönmesi, kulaklarda çınlama gibi klinik bulgular izlenir
% 0,1 oranında CO bulunan kapalı bir yerde 3-5 saat sonlunum yapılırsa kişinin kanındaki hemoglobinin % 10 ‘ u karboksihemoglobine dönüşür, baş ağrısı, baş dönmesi, kulaklarda çınlama gibi klinik bulgular izlenir
Eğer bu oran % 0.2 olursa hemoglobinin yarısı karboksihemoglobine dönüşür. bilinç kaybı ve koma meydana gelir.
% 0,5’ den fazla CO içeren kapalı bir yere giren kimse hemen bayılır ve kısa zamanda ölür.
Ölü morlukları cesedin her tarafında yaygın ve çilek kırmızısı şeklinde meydana gelir. Yüz ve dudaklar pembe, gözler nemlidir. Ağızda pembe renkli kanlı köpüklü bir sıvı meydana gelir.
Ölü morlukları cesedin her tarafında yaygın ve çilek kırmızısı şeklinde meydana gelir. Yüz ve dudaklar pembe, gözler nemlidir. Ağızda pembe renkli kanlı köpüklü bir sıvı meydana gelir.
Otopside boşluklar açıldığında organlar çilek kırmızısı renkte görülür. Akciğerler ve beyin ödemlidir. Beyinde yer yer kanamalar vardır. Cesetlerde, çürümenin ileri dönemlerinde kan ve iç organlarda karbonmonoksit bulunur. Kalp çürüyüp dağılmamışsa kalp boşluklarındaki kanda da karbonmonoksit bulunur.
Kaza : Karbonmonoksit ölümleri genellikle kazadır. Özellikle kırsal ve ekonomik düzeyi düşük bölgelerde sık rastlanır. Mangal, borusuz gaz sobası ve şömine yakılan yerlerde görülür. Havagazı musluklarının açık bırakılmasıyla da kazalar görülür. Maden ocaklarında grizu patlaması da kazadır.
Kaza : Karbonmonoksit ölümleri genellikle kazadır. Özellikle kırsal ve ekonomik düzeyi düşük bölgelerde sık rastlanır. Mangal, borusuz gaz sobası ve şömine yakılan yerlerde görülür. Havagazı musluklarının açık bırakılmasıyla da kazalar görülür. Maden ocaklarında grizu patlaması da kazadır.
İntihar : Oldukça çoktur. Ağrısız ve acısız ölüm olacağı düşüncesi ile havagazı ile intihar sık görülür.
İntihar : Oldukça çoktur. Ağrısız ve acısız ölüm olacağı düşüncesi ile havagazı ile intihar sık görülür.
Cinayet : Havagazı musluklarını açarak, odaya hortum ile havagazı vererek ya da karbonmonoksit ile öldürülebilir. Hasta, yatalak ve sakat kimselerle çocukların odasına mangal veya borusuz gaz sobası konularak öldürülebilir.
Kanda ve çürümemiş dokulardan çıkarılan
Kanda ve çürümemiş dokulardan çıkarılan
sıvılarda karbonmonoksit aranır.
Kan sodyum hidroksit veya potasyum hidroksit ile yarı yarıya karıştırılır ise normal kanda oksihemoglobin alkalin hematine dönüşür ve kahverengi olur. Karbonmonoksit bulunan kanda karboksihemoglobin asit hematine dönüşür ve pembe renk alır.
Laboratuar:
Laboratuar:
Ölümden sonra CO‘in kanda uzun süre kalması nedeniyle yapılan testlerle kişinin ölüm sebebi aydınlatılabilir.
Sulandırma testi : % 10‘luk NaOH içeren tüplere bir damla kan konulduğunda karboksi-Hb içeren tüpün açık kırmızı renk, diğer tüpün kahverengi renk aldığı izlenir.
Isıtma testi : 1/10 oranında sulandırılmış normal ve karboksi Hb içeren tüp ısıtıldığında; normal kan içeren tüpün içeriğinin kahverengi renk olmasına rağmen, CO içeren tüp açık kırmızı renkli olarak izlenir.
1/10 oranında sulandırılan kan tüp içinde spektroskopa yerleştirilirse hem normal kanda hem karbonmonoksitli kanda spektrum D-E çizgileri arasında dikey ince siyah iki bant meydana gelir.
Soldaki D çizgisine daha yakın olan ince,sağda E çizgisine yakın olanı daha kalındır. Bu iki band hem oksihemoglobin hem karboksihemoglobin bandıdır.
Sulandırılmış kana yarım gram kadar sodyum hidrosülfit katılırsa normal kanda iki band birleşir ve geniş bir band oluşur. Buna Stokes bandı denir. Kanda karbonmonoksit varda bu iki band birleşmez ve her ikisi de D ve E bandı yeşil alana doğru kayar.
Etki mekanizması; solunum zincirindeki bazı enzimleri (sitokrom oksidaz ve karbonik anhidraz) bloke ederek hücreler tarafından oksijenin alınmasını engellemektir.
Olay sıklıkla kaza orijinli olup ağaçların, meyvaların ve gemilerin dezenfeksiyonu sırasında görülmektedir.
Olay sıklıkla kaza orijinli olup ağaçların, meyvaların ve gemilerin dezenfeksiyonu sırasında görülmektedir.
Kimya laboratuvarlarında çalışanlarda, evdeki fare ve diğer zararlıların yok edilmesi sırasında da zehirlenmeler olabilir. Kimyagerler, doktorlar, fotoğrafçılar ve altın işleyiciler tarafından yutulmak suretiyle intiharlar görülmektedir.
Kan, oksijenin dokular tarafından alınamaması nedeniyle parlak kırmızı renkte görünebilir.
Kan, oksijenin dokular tarafından alınamaması nedeniyle parlak kırmızı renkte görünebilir.
Olguların iç organlarında acıbadem kokusu duyulabilir.
HCN uçucu bir madde olduğundan kan örneği otopside hemen alınmalı ve ağzı iyi kapanan bir tüp ile toksikolojik analize yollanmalıdır.
Yangınlarda sentetik polimer ürünlerin yanmasıyla da HCN oluşur ve öldürücü etki yapar.Kanda 5 mg/ml siyanür tespit edilmesi şahsın yangın ortamında canlı bulunduğunun delili olarak kabul edilmektedir.
Organik maddelerin fermantasyonu ile oluşan bu gaz özellikle lağımlarda, mahzenlerde, mağaralarda, petrol ve kimya endüstrisinde sık olarak bulunur.
Organik maddelerin fermantasyonu ile oluşan bu gaz özellikle lağımlarda, mahzenlerde, mağaralarda, petrol ve kimya endüstrisinde sık olarak bulunur.
Ölüm sıklıkla kaza orijinli olup, ortamdaki %0.1-0.2 konsantrasyonu hızlı ölüm yapabilir.
Öldürücü kan düzeyi %0.9-3.8mg/L'dir.
Cesette ölü lekeleri ve kan daha koyu renklidir. Bu renk redükte hemoglobin yüksekliğine ve methemoglobine bağlıdır.
Cesette ölü lekeleri ve kan daha koyu renklidir. Bu renk redükte hemoglobin yüksekliğine ve methemoglobine bağlıdır.
Çeşitli derecelerde nonspesifik genel patolojik değişiklikler görülür.
Sistemik toksikolojik ve histopatolojik incelemeler için doku örnekleri ve kan alınmalıdır.
Tatlı ve tuzlu su gibi herhangi bir sıvının içinde kalarak ölmeye suda boğulma denir.
Tatlı ve tuzlu su gibi herhangi bir sıvının içinde kalarak ölmeye suda boğulma denir.
Sadece baş hatta yüzün su içinde kalması suda boğulma için yeterlidir.Suda boğularak ölüm asfiksi sebebiyle olabileceği gibi inhibisyondan da meydana gelir. Suyun solunum yollarından akciğerlere kadar giderek oksijenin kana geçmesini önlemek sonucu asfiksi ile ölüm meydana gelebilir. Bu esnada bir miktar su kana geçer ve kanın sulanmasına sebep olur(hidremi). Suyun yutulması sırasında bazen larinks spazmı görülür. Su akciğerlere gidemez ve havasızlıktan ölüm görülür.
1.Devre: Suya düşen bir canlı ilk beş on saniye içinde suya dalar ve su üstüne çıkar. Şaşkınlık ile su teneffüs eder ve su yutar.
2.Devre: Su içinde bir sure soluğunu tutar. Soluk tutulması ve bunun sonunda kanda karbondioksit miktarının artması sonucu solunum merkezi kimyasal olarak uyarılır. Derin soluk alıp verme başlar. Bu devrede çok miktarda su aspire edilir. Bu devrenin sonunda şuur kaybolur.
3.Devre: Şuur kaybını takiben konvülsiyonlar başlar. Soluk yeniden tutulur. Su yutma yavaşlar. Ağız ve burundan beyaz köpük gelir.
4.Devre: Solunum ve kalp durmuş gibidir. Çok yavaşlamıştır. Bütün hareketler durur, bu devre yalancı ölüm devresidir.
5.Devre: Kesin ölüm devresidir. Son bir iki solunum görüldükten sonra soluk durur. Ölüm meydana gelir.
Kişi şayet suya düşer düşmez inhibisyondan ölmüş ise yüzün rengi soluktur. Su yutmaya bağlı olarak ölmüşse görünüm asfiksi nedeniyle mor olacaktır. Cesetler suda genellikle baş aşağı durur, bu nedenle yüz şiş ve mor görülür.
Kişi şayet suya düşer düşmez inhibisyondan ölmüş ise yüzün rengi soluktur. Su yutmaya bağlı olarak ölmüşse görünüm asfiksi nedeniyle mor olacaktır. Cesetler suda genellikle baş aşağı durur, bu nedenle yüz şiş ve mor görülür.
Ölü lekeleri; tatlı suda hemolizden dolayı pembe renkte, tuzlu suda ise açık kırmızıdır.
Vücut ısısı süratle suyun ısısına iner.
El ve ayak taban derileri mantarlaşmıştır.
Su yutarak ve soluyarak asfiksi sonucu ölenlerden ağız ve burunlarından mantar şeklinde bir köpük çıkar buna mantar köpüğü denir.Yapışkandır ve birbirine eşit boşluklardan meydana gelmiştir. Temizlendikten sonra tekrar oluşur. Suda boğulmanın kesin dış belirtisidir.
Su yutarak ve soluyarak asfiksi sonucu ölenlerden ağız ve burunlarından mantar şeklinde bir köpük çıkar buna mantar köpüğü denir.Yapışkandır ve birbirine eşit boşluklardan meydana gelmiştir. Temizlendikten sonra tekrar oluşur. Suda boğulmanın kesin dış belirtisidir.
Aspire edilen suya bağlı olarak akciğerlerin ağırlığı artar. Şiştiği için üzerinde kaburga izleri bulunur. Parmakla üzerine basıldığında çukur kalır. Su dolu bir sünger hissi verir. Akciğerler kesildiğinde kesitlerden kanlı ve köpüklü bir sıvı akar.
Aspire edilen suya bağlı olarak akciğerlerin ağırlığı artar. Şiştiği için üzerinde kaburga izleri bulunur. Parmakla üzerine basıldığında çukur kalır. Su dolu bir sünger hissi verir. Akciğerler kesildiğinde kesitlerden kanlı ve köpüklü bir sıvı akar.
Trake, bronşlar ve alveollerde yosun, kum, çamur ve tek hücreli hayvanlar bulunur.
Karaciğer ağırlaşmıştır. Kesilirse kesit yüzeylerinden sıvı sızar. Midede su bulunur. Orta kulakta da su vardır. Kan sulanır. Yoğunluğu azalır.
1. Kanın yoğunluğu : Normalde insan kanının dansitesi 1050-1060’ dır. Suda boğularak ölenlerde bu 1020-1040’a düşer. Tuzlu ve tatlı suda boğulmaya göre değişir. Sağ ve sol kalp boşluklarındaki kanın dansitesi arasında fark olur.
1. Kanın yoğunluğu : Normalde insan kanının dansitesi 1050-1060’ dır. Suda boğularak ölenlerde bu 1020-1040’a düşer. Tuzlu ve tatlı suda boğulmaya göre değişir. Sağ ve sol kalp boşluklarındaki kanın dansitesi arasında fark olur.
2.Kanın donma derecesinin tayini: Kriyoskopi ile tayin edilir. Normalde insan kanı -0,56 ° C’ de donar. Deniz suyunun donma derecesi -2,30°C’ dir. Kalbin sağ ve sol tarafından alınan sıvının donma dereceleri arasında -0,10°C fark vardır. Suya canlı düşmüş veya canlı atılanlarda bu fark 0,1°C’ den fazladır. Ölü olarak suya atılanlarda ise bu fark çok azdır. Tatlı suda boğulanlarda ise kanın donma derecesi sıfıra doğru yükselir. Tuzlu suda boğulanlarda ise sol kalp kanı sağ kalp kanına göre daha fazla tuzludur ve tersi olur. Tuzlu suda boğularak ölenlerin kanında klorür ve magnezyum yoğunluğu çoğalır.
Planktonlar: Su içinde genellikle koloniler halinde yaşayan tek hücreli bitkisel ve hayvansal varlıklara plankton denir. Bu planktonlar alveollerden kana geçebilir. İç organlara kadar gider. Suda boğulmanın kesin teşhisi için iç organlarda ve kafa sinüslerinde plankton aranır. Burada bulunan planktonlar suda boğulmanın kesin belirtisidir.
Planktonlar: Su içinde genellikle koloniler halinde yaşayan tek hücreli bitkisel ve hayvansal varlıklara plankton denir. Bu planktonlar alveollerden kana geçebilir. İç organlara kadar gider. Suda boğulmanın kesin teşhisi için iç organlarda ve kafa sinüslerinde plankton aranır. Burada bulunan planktonlar suda boğulmanın kesin belirtisidir.
Sodyum (Na)
Sodyum (Na)
Klor (Cl)
Potasyum (K)
Kalsiyum (Ca)
Magnezyum (Mg)
Demir (Fe)
Flor (F)
Stronsiyum (Sr)
Deniz suyunda bulunan elementlerin vücut sıvılarındaki oranlarına bakıldığında Sr’un deniz suyu/kan oranının ~267 gibi büyük bir değerde olması suda boğulma olgularında Sr’un diğer elementlere göre daha iyi bir indikatör olmasına olanak sağlar.
Deniz suyunda bulunan elementlerin vücut sıvılarındaki oranlarına bakıldığında Sr’un deniz suyu/kan oranının ~267 gibi büyük bir değerde olması suda boğulma olgularında Sr’un diğer elementlere göre daha iyi bir indikatör olmasına olanak sağlar.
Deniz suyu boğulmalarında, Sr’un sudan kana taşınması sonucu sol ventrikül kanında Sr miktarı artar.
Deniz suyu boğulmalarında, Sr’un sudan kana taşınması sonucu sol ventrikül kanında Sr miktarı artar.
Ancak çoğu tatlı suda konsantrasyonu düşük olduğundan suda boğulma tanısında Sr aynı ölçüde kanıt niteliği taşımaz.
Deniz suyunda Sr konsantrasyonunun 1651-9120 μg/L arasında değiştiği, bazı derin yer altı sularında 31000µg/L’ye kadar varabildiği bildirilirken, tatlı sularda ise 100-10000 μg/L arasında değişebildiği bildirilmiştir.
Suda boğulma olgularında Sr analizi;
İlk kez 1932 yılında Icard tarafından önerilmiş ama
İlk kez 1985 yılında Abdallahve arkadaşları tarafından yapılmıştır.
Tavşanlar üzerinde yapılan bu çalışmada;
Suda boğularak ölen tavşanların kan Sr konsantrasyonunun anestezi altında ölen kontrolgrubuna göre daha yüksek olduğu,
Deniz suyunda boğularak ölen tavşanların kan Sr konsantrasyonlarının tatlı suda boğularak ölenlerden daha yüksek olduğu,
Atomik Absorbsiyon Spektrometrisi (AAS)’nin iyi bir analiz yöntemi olduğu bildirilmiştir.
Kaza : Özellikle yaz mevsiminde kaza ile yüzme bilmeyenlerin boğulmalarına sık rastlanır. Yüzme bilenlerde yorgunluk ve kramp girmesi sonucu boğulurlar. Epilepsi krizi sırasında, sarhoşken ve kalp krizi sırasında suya düşerek boğulmalar çok görülür.
Kaza : Özellikle yaz mevsiminde kaza ile yüzme bilmeyenlerin boğulmalarına sık rastlanır. Yüzme bilenlerde yorgunluk ve kramp girmesi sonucu boğulurlar. Epilepsi krizi sırasında, sarhoşken ve kalp krizi sırasında suya düşerek boğulmalar çok görülür.
İntihar : Oldukça çoktur. El ve ayaklarını bağlayarak suya atlayıp intihar edenlere sık rastlanır.
Cinayet : Erişkin birisini suda boğarak öldürmek zordur. Birden fazla kişi birisini suda boğarak öldürebilir. Bazen de öldürülüp suya atılır. Ceset öldürülüp suya atılırsa öldürmenin sebebine göre travma izleri bulunur. Yaralanıp suya atılan cesetlerde hem yaralanma hem de suda boğulma belirtileri bulunur.
1.DEMİRCİ Ş., DOĞAN K. H. , n.d., Asfiksi Türleri ve Asfiksi Olgularında Ölü Muayenesi
1.DEMİRCİ Ş., DOĞAN K. H. , n.d., Asfiksi Türleri ve Asfiksi Olgularında Ölü Muayenesi
2. Uzm. Dr. ŞAM B. , 2003 , Adli Otopsi Atlası
3. Dr. ALPER B. , Dr. AZMAK D. , Dr. ÇEKİN N., Dr. GÜLMEN M. K. ,Dr. KOÇ S., Dr. SALAÇİN S., n.d , Adli Otopsiler ve Adli Patoloji
4. Prof Dr. ÖZTÜREL A. , n.d. , Besinlerle Meydana Gelen, Boğularak Ölümler 39 Olguda Mediko Legal Araştırma
7.Prof. Dr. BABAN N., Uz. Dr. BABAN A., Uz. Dr. KURT N., Uz. Dr. ACAR U., Uz. Dr. KAPTANOĞLU K., Kim. Müh. KARAKUŞ Ü., Dr. KAPTANOĞLU SUSMUŞ A., 2003, Adli Toksikoloji