bir a book, a car, a movie (bir kitap, bir araba, bir film)



Yüklə 0,65 Mb.
səhifə36/114
tarix28.07.2020
ölçüsü0,65 Mb.
#32310
1   ...   32   33   34   35   36   37   38   39   ...   114
vocabularyy




672) dad; (isim)













baba, babacığım













Dad, do you allow me to go out? (Babacığım, dışarı çıkmama izin verir misin?)



















673) daily; (sıfat, isim)










s.; günlük, güncel, gündelik       i.; günlük gazete, gündelikçi

He likes to read daily newspapers. (Günlük gazeteleri okumayı sever.)



















674) damage; (fiil, isim)










f.; zarar vermek, hasar vermek, zedelemek     i.; zarar, hasar

It seems that this will cause serious damage to the country’s economy. (Bu, ülke ekonomisine ciddi zarar verecek gibi görünüyor.)



















675) dance; (fiil, isim)










f.; dans etmek, oynamak      i.; dans, oyun




Would you like to dance with me? ( Benimle dans etmek ister misiniz?)



















676) danger; (isim)













tehlike, risk













Polarbears are in danger because of the melting of the glaciers. (Kutupayıları, buzulların erimesi nedeniyle tehlike altında.)



















677) dangerous; (sıfat)










tehlikeli, riskli













Bungee-jumping is a dangerous sport. (Bungee jumping tehlikeli bir spordur.)



















678) dare; (isim, fiil)










i.; cesaret, yiğitlik    f.; cesaret etmek, meydan okumak

How dare you talk to me like that? (Benimle bu şekilde konuşmaya nasıl cesaret edersin?)



















679) dark; (isim, sıfat)










i.; karanlık, koyu renk    s.; koyu, kara, belirsiz, esrarengiz

It is dark outside, you can’t go now. (Dışarısı karanlık, şimdi gidemezsin)



















680) darkness; (isim)










karanlık, belirsizlik, gizlilik










The sun goes down and the dark falls. (Güneş batıyor ve karanlık çöküyor.)



















681) data; (isim)













veri, girdi, bilgi













This data was collected from 55 countries. (Bu veri 55 ülkeden toplandı.)



















682) date; (fiil, isim)










f.; randevuya çıkmak , flört etmek      i.; tarih, randevu , flört edilen kişi

He is dating with a girl who is three years younger than himself. (Kendinden üç yaş küçük bir kızla çıkıyor.)



















683) daughter; (isim)










kız evlat
















She loves her daughter more than anything. (Kızını her şeyden çok sever.)



















684) day; (isim)













gün, gündüz, dönem










I will see see you another day. (Başka bir gün görüşürüz.)



















685) dead; (sıfat)













ölü, cansız, sönük













Her dead body laid on the bad. (Ölü bedeni yatağın üzerinde serili duruyordu.)



















686) deal; (fiil, isim)













f.; ilgilenmek, iş yapmak    i.; anlaşma







I have a lot of work to deal with. (İlgilenmem gereken çok iş var.)



















687)dealer; (isim)













satıcı, dağıtıcı, bayi,  iskambilde kağıtları dağıtan ,




He is an antique dealer. (O bir antika satıcısı.)






















688) dear; (isim, sıfat)










i.; sevgili, sevilen kimse    s.; değerli, sayın, kıymetli, pahalı

Dear Sarah, I am writing you  after a long time. (Sevgili Sarah, sana uzun bir süreden sonra yazıyorum.)



















689) death; (isim)













ölüm, vefat ,ölü













The death of her mother deeply affected her. (Annesinin ölümü onu derinden etkiledi.)



















690) debate; (fiil, isim)










f.; tartışmak, münakaşa etmek , çekişmek     i.; tartışma, fikir çatışması, müzakere

We should debate this issue at the meeting. (Bu meseleyi toplantıda tartışmalıyız.)



















691) debt; (isim)













Yüklə 0,65 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   32   33   34   35   36   37   38   39   ...   114




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©azkurs.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin