bir a book, a car, a movie (bir kitap, bir araba, bir film)



Yüklə 0,65 Mb.
səhifə37/114
tarix28.07.2020
ölçüsü0,65 Mb.
#32310
1   ...   33   34   35   36   37   38   39   40   ...   114
vocabularyy


borç, verecek













He left the country without paying his debts. (Borçlarını ödemeden ülkeden ayrıldı.)



















692) decade; (isim)













onluk, on yıl













The contract is renewed every decade. (Sözleşme her on yılda bir yenileniyor.)



















693) decide;(fiil)













karar vermek, kararlaştırmak, hükme bağlamak




She decided to live in England after her graduation. (Mezun olduktan sonra İngiltere’de yaşamaya karar verdi.)



















694) decision; (isim)










karar, irade, yargı













I respect your decisions. (Kararlarına saygı duyuyorum.)



















695) deck; (isim, fiil)










i.; güverte, deste, üst kısım     f.; süslemek, bezemek

Jack was the only person on the deck at that night. ( Jack o gece güvertedeki tek kişiydi.)



















696) declare;( fiil)













beyan etmek, ilan etmek, bildirmek, açıklamak




Russia declared war on USA. (Rusya ABD’ye savaş açtı.)



















697) decline; (fiil, isim)










f.; geri çevirmek, reddetmek , alçalmak     i.; gerileme, alçalma, düşüş

The number of the foreign tourists to Turkey declined by 5% last year. (Türkiye’ye gelen yabancı turist sayısı %5 azaldı.)



















698) decrease; (fiil, isim)










f.; azaltmak, azalmak, düşüş göstermek, inişe geçmek     i.; azalma, eksilme, düşüş

The number of the students decreased  from 400 to 360 this year. (Bu yıl öğrenci sayısı 400’den 360’a düştü.)



















699) deep; (sıfat, zarf)










s.; derin, dalgın, boğuk (ses için) , koyu (renk  için)     zf.; içten

The little cat fell into a deep pit. (Küçük kedin derin bir çukurun içine düştü.)



















700) deeply; (zarf)













içten, derinlemesine, derinden







Breath deeply to relax. (Rahatlamak için derin nefes al.)



















701) deer; (isim)













geyik
















Most male deer have antlers. (Çoğu erkek geyiğin çatal boynuzu vardır.)



















702) defeat; (fiil, isim)










f.; mağlup etmek, yenmek       i.; yenilgi,mağlubiyet, bozgun

The army was defeated in one hour. (Ordu bir saat içersinde mağlup edildi.)



















703) defend; (fiil)













savunmak, müdafaa etmek, korumak







Politicians defend themselves well. (Politikacılar kendilerini iyi savunurlar.)



















704)defendant; (isim)










sanık, davalı













The person who is accused of commiting a crime is called defendant. (Suç işlemekle itham edilen kişiye sanık denir.)



















705) defense; (isim)













savunma, defans oyuncusu










He is a defense player in the football team. (Futbol takımında defans oyuncusu.)



















706) defensive; (sıfat)










koruyan, koruyucu, savunma amaçlı, defansif




It is an example of defensive war. (Bu, bir savunma savaşı örneğidir.)



















707) deficit; (isim)













kasa açığı, açık hesap










They are working hard to make up for the deficit. (Açığı telafi etmek için çok çalışıyorlar.)



















708)define; (fiil)













tanımlamak, tarif etmek, açıklamak







Some terms are diffucult to define. (Bazı terimleri tanımlamak zordur.)



















709) definitely; (zarf)










kesinlikle, tamamen, kuşkusuz







I definitely remember what you said on the phone. (Telefonda ne dediğini kesinlikle hatırlıyorum.)



















710) definition; (isim)










tanım, tarif, açıklama










The definition of beauty has no certain limits. (Güzellik tanımının kesin sınırları yoktur.)









Yüklə 0,65 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   33   34   35   36   37   38   39   40   ...   114




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©azkurs.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin