bir a book, a car, a movie (bir kitap, bir araba, bir film)



Yüklə 0,65 Mb.
səhifə40/114
tarix28.07.2020
ölçüsü0,65 Mb.
#32310
1   ...   36   37   38   39   40   41   42   43   ...   114
vocabularyy





















750) device; (isim)













aygıt, cihaz, alet, edevat










This device is designed to ease daily life activities. (Bu alet günlük hayatta yaptığımız aktiviteleri kolaylaştırmak için tasarlanmıştır.



















751) devote; (fiil)













adamak,kedini vermek










He devoted himself to care of destitute children. (Kendini kimsesiz çocukların bakımına adadı.)



















752) dialogue; (isim)










diyalog, karşılıklı konuşma










This story  consists of dialogues. (Bu öykü diyaloglardan oluşuyor.)



















753) die; (fiil, isim)













ölmek, can vermek, vefat etmek, kıkırdamak     i.; oyun zarı , damga

Her mother died suddenly last week. (Annesi geçen hafta aniden vefat etti.)



















754) diet; (isim, fiil)













i.; diyet, rejim, perhiz     f.;diyet yapmak , rejim yapmak

If you don’t go off your diet, you can lose weight. (Diyetini bozmazsan 7kilo verebilirsin.)



















 755) differ; ((fiil)













farklı düşünmek, aynı fikirde olmamak, değişiklik götermek

I have to differ with you on this issue. (Bu konuda seninle aynı fikirde değilim.)



















756) difference; (isim)










fark, ayrılık













Differences make the world more beautiful. (Farklılıklar dünyayı daha güzel yapar.)



















757) different; (sıfat)










farklı, değişik , başka türlü










She goes different places for holidays. (Tatillerde  farklı yerlere gider.)



















758) differently; (zarf)










farklı olarak, başka biçimde










Men and women behave differently. (Erkekler ve kadınlar farklı biçimlerde hareket ederler.)



















759) difficult; (sıfat)













zor,  zahmetli













It is difficult to understand his thoughts. (onun düşüncelerini anlamak zordur.)



















760) difficulty; (noun)










zorluk
















She has difficulty in learning. (Öğrenme zorluğu yaşıyor.)



















761) dig; (fiil)













kazmak, bellemek













They dug in the garden to find gold. (Bahçeyi altın bulmak için kazdılar.)



















762) digital; (sıfat)













dijital, sayısal













This digital clock is much better. (Bu dijital saat çok daha iyi.)



















763) dimension; (isim)










boyut, çap, ölçü,hacim










Being a mother added  a new dimension to her life. (Anne olmak, hayatına farklı bir boyut kattı.)



















764) dining; (isim, sıfat)










i.; yemek    s.; yemek, yemekli










The chairs in the dining room are made of wood. (Yemek odasındaki sandalyedeler ahşaptan yapılmış.)



















765) dinner; (isim)













akşam yemeği













We invited Tom and Sue for dinner. (Akşam yemeğine Tom ve Sue’yu davet ettik)



















766) direct; (fiil, sıfat)










f.; yöneltmek, doğrultmak     s.; direkt, doğrudan




There are no direct flights to Beijing from here. (Buradan Pekin’e direkt uçuş yok.)



















767)direction;(isim)













yön, yönerge, doğrultu










We are moving on the same direction. (Aynı yönde ilerliyoruz.)



















768) directly; (zarf)













doğrudan, direkt





Yüklə 0,65 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   36   37   38   39   40   41   42   43   ...   114




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©azkurs.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin