Felsefe Dünyası
56
5. Tanım ve Çeşitleri
Tanım, bir kavramın içlemini tayin eden zihin işlemlerine denir.
74
Râzi’ye
göre tanım bir şeyin mahiyetini ortaya koymalıdır. O tanımın tanımının yapı-
lamayacağı kanaatindedir. Ona göre İbn Sînâ’nın yaptığı tanımın tanımında bir
problem vardır. Çünkü eğer tanımın tanımı olursa tanımın tanımının da tanımı-
nın olması gerekir. Bu da teselsülü gerektirir. Dolayısıyla tanımın bir çok tanımı
yapılabilir. Yapılacak tanımlar tam tanım olmaz. Bu nedenle tanımın tanımında
yakın ayrım ve yakın cinsi zikretmek zorlaşır.
75
Râzi, klasik mantıkçılarda olduğu gibi tanımı tasavvurlarla bağlantılı ola-
rak ele alarak İslâm mantıkçılarının yaptığı gibi tanımı temelde “had” ve “resm”
olmak üzere ikiye ayırmaktadır. “Had” zat (öz), “resm” ise ilinti ile ilgilidir.
76
Râzi, İbn Sînâ’nın “açıklanmak istenen kavramı veren şeye, “açıklayıcı söz/ta-
nım” denir. Bunun bir kısmı had, bir kısmı resmdir” ifadelerinin amacının şu
olduğunu ifade etmektedir: Açıklayıcı söz, genel bir isimdir.
Meçhul tasavvur
olan her şeyi ifade etmek için konulmuştur. Sonra bu zatilerden olursa had, arazi-
lerden olursa resm olur. Had engel olarak adlandırılır. Çünkü had, efradını cami’
ağyarını mani’ demektir. Bu engel şeyin kurucu unsurlarında oluşur. Açıktır ki
had, zatilerden meydana gelirken, resm arazilerden meydana gelir. Çünkü resm
şeyin hakikatini değil ona dair bir tasviri ihtiva etmektedir.
77
Dolayısı ile resm bir
şeyin hassaları ve genel arazları ile yapılırken had sadece zati niteliklerle yapılır.
Buna göre resm ile yapılan tanım eksik tanımdır.
78
Eğer, tasavvur cüzlerinin bütünü ile tanımlanırsa ona tam özsel tanım
(hadd-i tam); eğer cüzlerinin bir kısmı ile tanımlanırsa ona da eksik özel tanım
(hadd-i nakıs) denir. Yine tasavvur sadece özünden dışarıda kalan bir şey ile ta-
nımlanır ise, eksik ilintisel tanım (resm-i nakıs), özü bakımından içte bulunan ve
dışta kalan nitelikten meydana geliyorsa, buna da tam ilintisel tanım (resm-i tam)
denir.
79
74
Necati Öner,
Klasik Mantık, Ankara 1996, s. 47; İbrahim Emiroğlu,
age., s. 80.
75 Râzi, Şerhu’l
-işarat ve’t-tenbihat, Mantık C. I, Tahran 1382, s. 107.
76 Öner,
age, s. 47.
77 Bkz. Râzi, Şerhu’l
-işarat ve’t-tenbihat, Mantık C.I, Tahran 1382, s. 27-28.
78 Râzi,
age., s. 111. Bkz. s. 117-118.
79
Râzi,
el-Muhassal, s. 19, Bkz.
Lübabu’l-işârât
, (Thk. Muhammed Şehabi), Tahran
1339, s. 178-179.
Tam özel tanım (hadd-ı tam), bir şeyin yakın cinsi ile yakın
ayrımından yapılan tanımdır. “İnsan konuşan canlıdır” gibi.
Eksik özel tanım (hadd-i
nakıs), bir şeyin uzak cinsi ile yakın ayrımından yapılan tanımdır. “İnsan konuşan
cisimdir” gibi.
Tam ilintisel tanım (resm-i tam), bir şeyin yakın cinsi ile hassasından
yapılan tanımdır. “İnsan gülücü canlıdır” gibi.
Eksik ilintisel tanım (resm-i nakıs),
bir şeyin ilintileri ile veya uzak cinsi ile ilintisinden yapılan tanımına denilir. “İnsan
57
Felsefe Dünyası
Râzi, tanım çeşitlerini zikrettikten sonra tanımlanamazlarla ilgili şu bilgi-
lere yer vermektedir:
a) Kendisinden başkası meydana gelmeyen yani başkasının bileşiminde
bulunmayan basit nesne tanımlanamaz ve kendisi ile tanım da yapılamaz. Baş-
kasının birleşiminde bulunan bileşik, hem tanımlanır ve hem kendisi ile tanım
da yapılabilir. Fakat, başkasının birleşiminde bulunmayan bir birleşik tanımlanır,
ama kendisi ile tanım yapılamaz. Başkasının bileşiminde bulunan basit tanımla-
namaz.
b) Bir şeyin tanımlanmasında, o şeyin benzeri veya daha kapalı olanı ile ve
kendisiyle, bilinen bir şey ile tanımlamaktan kaçınmak gerekir.
c) Daha geniş anlamlı olan terimi daha dar anlamlı olandan önceye almak
gerekir. Çünkü geniş anlamlı daha çok bilinir, daha çok bilinenin öne geçmesi
daha uygundur.
80
Râzi
el-Muhassal adlı eserlerinin giriş kısmına tanım teorisini koyarak ta-
nımın, tanımlananın bütün fertlerini şamil olması ve onu başkalarından ayırması
için umum ve hususlukta denk olması gerektiğini ifade etmektedir. Bir şey, açıklık
ve kapalılıkta kendisinin dengiyle (örneğin çift, tek olmayan sayıdır), kendisiy-
le (örneğin hareket, nakildir, insan, beşerdir) daha kapalı olanla (örneğin güneş,
gündüz yıldızıdır), mertebelerle (örneğin iki, ilk çift sayıdır),
ilgisi olmayanla
(örneğin ateş, nefse benzeyen asıldır) tanımlanamaz. Tanımda en genel olanın
öncelenmesi, garip, mecazî ve tekrar ifade eden lafızların kullanılmaması gere-
kir.
81
Râzi’nin tanımla ilgili olarak ileri sürdüğü şartlar, Aristo’nun öne sürdüğü
şartlarla aynıdır.
82
Bu da Râzi’nin İbn Sînâ ve Fârâbî kanalıyla klasik mantıktan
ve dolayısıyla Aristo’dan ne kadar etkilendiğini göstermektedir.
83
Yukarıda da ifade edildiği gibi Râzi’ye göre
tanım, mahiyete delalet etme-
ye dayandırılmalıdır ve lafzın manasına mutabık olmalıdır. Mahiyete delalet eden
tanım cins ve ayrımlardan oluşur.
84
Tanımdan amaç,
şeyin hakikat ve mahiyetine
uygun bir suretin
zihinde meydana gelmesidir.
Bu da ancak bütün zatilerin zihin-
uyuyandır veya insan uyuyan cisimdir” gibi. (Bkz. Necati Öner,
Klasik Mantık,
Ankara 1996, s. 47.)
80
Râzi,
Kelam’a Giriş (
el-Muhassal), s. 7-8;
el-Muhassal, s. 19-20.
81
Bkz. Râzi,
Kelam’a Giriş (
el-Muhassal), s. 7-8;
el-Muhassal, s. 19-20. Bkz.
Şerhu’l
-
işarat ve’t-tenbihat,
s. 111.
82 Bkz. Aristoteles,
Topikler, (Çev. H. Ragıp Atademir) İstanbul 1996, s. 30-31, 170-171, 180-
181, 200-202.
83
Muhit Mert, “Kelamcıların Tanım Kuramları”,
Kelam Araştırmaları 1: 2 (2003), s.
81-92.
84 Bkz. Râzi, Şerhu’l
-işarat ve’t-tenbihat, Mantık C.I, Tahran 1382, s. 111.
Felsefe Dünyası
58
de ortaya çıkması sırasında olur. Diğer bir ifade ile tanımın asıl amacı mahiyetin
künhünü ortaya koymaktır..
85
Tanımla ilgili gerekli niteliklere ne kadar çok yer
verilirse tanım o kadar tam olur.
86
Dostları ilə paylaş: