ERTUĞRUL
KARAKUŞ
142
BAED / JBRI, 7/1, (2018), 111-166.
değişen siyasi ve kültürel şartlar doğrultusunda vatanın durumunu tasvir eder.
Şairin, “devrin şahidi” olarak niteleyebileceğimiz bu tasvirleri, çoğu zaman
“mazinin ve hâlin mukayesesi” şeklinde olur:
“Vaktiyle bu yamaçları süslerdi lâleler
Vaktiyle bu ufukları renklerdi hâleler
Vaktiyle hande zevk ü sefâ çağlıyor iken
Çınlar bugün zenin ü semâsında nâleler” (Dönen Çark Karşısında-2
Temmuz 1957)
Şiirde, vatanın maziye nispetle geldiği durum, şiirde çok açık
tespitlerle yer alır. Ayrıca mazi süslü lalelerle, hâl ise isyan dolu iniltilerle
doludur. “Mazi-hâl” karşılaştırması yapılan birçok şiirde şair tarafından,
vatanın vaktiyle “bir öz mal” olduğu vurgulanır:
“Dedemi yağma eden merhamet eder mi bana
Çok değil dün bu vatan bizlere bir öz maldı
Sen bugün sendeleye sendeleye hamallık
Ettiğin çorbacılar dün atana hamaldı” (Ümitsiz- 6 Eylül 1959)
Şiirde mazideki şanlı günlerden sonra gelinen hâldeki bu hazin
durum, net ifadelerle ortaya konur.
A. Rauf için mazi, Osmanlı Devleti’nin özellikle de Balkan
bölgesinde kurduğu “şanlı” medeniyettir.
“Bir milletin kayboldu beş asırlık hayatı
Yıkıldı bin emekle kurduğu kâinatı
Milyonla can ve kanla yapılmıştı bu âlem
Şimdi artık gözünde ne bir hal var ne âtî” (Hayret ve Dalâlet His
Figânları- 16 Şubat 1960)
Şair “Milyonla can ve kanla yapılmış” ifadeleriyle şehitleri de
hatırlar. Ancak şairin durum tespitinde bu kez bir olumsuz hava sezilir. Ne
hâl ne de gelecek için şairin umudu kalmamıştır. Çünkü şairin emeklerle
alınan yurt, yanmış ve yıkılmıştır.
“Yıktılar bir yurdu yâ Rab kaldı bomboş bir diyar
Kaldı hep ağyâr ve a’dâ gitti elden nazlı yar
Kalmadı bir yurt içinde tab’ ve vicdana uyar
|