Basın Bildirisi
“Bilinçli Antibiyotik Kullanımı ve Antimikrobiyal Direnç Sempozyumu” ve “IV. Zoonotik Hastalıklar Sempozyumu (Gıda Kaynaklı Zoonozlar)” T.C Sağlık Bakanlığı, T.C Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, Türkiye Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji (EKMUD), Türk Veteriner Hekimleri Birliği ve Veteriner Farmakoloji ve Toksikoloji Derneği işbirliği ile 18-19 Ekim 2012'de Ankara'da Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Veteriner Hekim Mehmet Akif Ersoy konferans salonunda düzenlendi. Sempozyumlar 350’nin üzerinde katılımcıyla birlikte yoğun bir ilgi ve kurumlar arası işbirliği ile multidisipliner bir yaklaşımla gerçekleştirildi.
Son yıllarda giderek artan antibiyotik direnci, özellikle tıp pratiğinde hastane enfeksiyonları başta olmak üzere toplum kökenli enfeksiyonlarda da tedavisi zor hatta imkansız enfeksiyonlarla karşılaşmamıza yol açmaktadır. Günümüzde halen dünya genelindeki ölümlerin %25’i enfeksiyonlara bağlıdır. Direnç gelişimi, bu oranın artması tehlikesini beraberinde getirmekte ve artık küresel bir halk sağlığı sorunu olarak ele alınmaktadır. Direnç arttıkça toplumda enfeksiyon hastalıklarının daha uzun sürmesi, yayılması, salgınların sıklaşması ve ölüm riskinin artması söz konusu olacaktır.
İlk kez 1928’de Penisilinin bulunmasıyla başlayan ve ardı ardına kullanıma giren antibiyotikler, 20. yüzyılın en önemli keşfi kabul edilmektedir. Ancak her derde deva inancıyla Tıp, Veteriner hekimlik ve sanayide aşırı ve bilinçsiz antibiyotik kullanımı mikroorganizmaların bu maddelere karşı direnç geliştirmesine yol açmıştır. Başlangıçta direnç sorununa karşı yeni antibiyotiklerin geliştirilmesi çözüm olmuşsa da, her yeni antibiyotiğin kullanıma girmesini takip eden yıllar içinde yeni direnç şekilleri ortaya çıkmış ve antimikrobiyallerin altın çağı yaklaşık 40 yıl sürmüştür.
Direnç artışındaki en önemli neden, antibiyotik tüketimindeki artıştır. Gelişmiş ülkelerde antibiyotikler en sık tüketilen ilaçlar içinde 3. – 5. sırada yer alırken ne yazık ki, ülkemizde ilaç tüketiminde antibiyotikler ilk sırada yer almaktadır. Bilinçsiz ve aşırı kullanım sonucunda bugün gelinen noktada birçok mikroorganizmanın geliştirdiği “çoklu direnç” daha karmaşık ve ciddi bir sorun olarak karşımızda durmaktadır. “Gizli tehdit” veya “gizli salgın” olarak adlandırılabilen bu sorun Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) başta olmak üzere birçok uluslararası kuruluşun öncelikli gündemi haline gelmiştir. DSÖ’nün uzun zamandır konuyla ilgili uyarılarına ilaveten Dünya Hayvan Sağlığı Ofisi (OIE) de 2013 yılında “Antimikrobiyal Direnç” konusunu öncelikli sorun olarak belirlemiştir.
Son yıllarda direnç sorununun başlıca nedeni olarak hayvancılık alanında bilinçsiz kullanılan antibiyotikler gösterilmiş, DSÖ ve AB raporlarında da resmi görüş halinde ifade edilmiştir. Hayvanlarda aşırı ve bilinçsiz antibiyotik kullanımı direnç gelişimi yanında antibiyotiklere dirençli gıda kökenli enfeksiyon riski de oluşturmaktadır. Süt ve besi hayvanlarından insanlara direnç geni taşınması direkt temas veya kontamine gıdaların tüketilmesiyle ya da patojen dirençli genin hayvanlardan insanlara trasferi ile mümkündür. Salmonella, Kampilobakter, Listeria veya E.coli gibi dirençli zoonoz etkenlerin son yıllarda hayvanlarda ve hayvansal kaynaklı gıdalarda artış gösterdiği saptanmıştır. Veteriner hekimlikte hayvanlara yönelik uygun endikasyonlarda, uygun dozda, uygun sürede, uygun yoldan etkene yönelik antibiyotik kullanımına önem verilmesi ve bunların veteriner hekim kontrolünde uygulanması ve bu uygulamanın kayıt altına alınması gerekmektedir. Öncelikle dar etki spektrumlu ve ruhsatlı bir ürünün kullanılması yoluna gidilmelidir. Halk sağlığı açısından da önemi düşünülerek kullanılacak ilaçlarda arınma sürelerine dikkat edilmelidir. Antibiyotik kullanımını azaltmanın bir başka yolu da hayvansal üretim yapılan işletmelerde uygun barınma ve hijyen koşullarının sağlanmasıdır. Bu şekliyle konu bütüncül yaklaşımla ele alınmalıdır.
İnsanlarda da gereksiz antibiyotik kullanımından kaçınılması önem arz etmektedir. Özellikle ishalli hastalıklarda ve soğuk algınlığı gibi üst solunum yolu enfeksiyonlarında gereksiz, üriner sistem enfeksiyonlarında da yanlış antibiyotik kullanımı dikkat çekmektedir. Üst solunum yolu enfeksiyonlarının çoğunun viral etkene bağlı olmasına rağmen bu hastaların yaklaşık yarısında antibiyotik yazıldığı görülmektedir. Her enfeksiyonun bakteriyel olmadığı, bakteriyel olsa bile her antibiyotiğin kullanılamayacağı, bazı antibiyotiklerin kullanımından uzak durulması gerektiğinin birçok hekim ve halk tarafından farkedilmesi sağlanmalıdır. Her yıl 18 Kasım’da kutlanmakta olan Avrupa Antibiyotik Farkındalık Günü gibi etkinliklerle halkımızın ve sağlık çalışanlarının konuyla ilgili algı düzeyi arttırılmalıdır.
Gıda kaynaklı enfeksiyonlar son yıllarda şekil değiştirmektedir. Örneğin, Listeria EHEC bakterisi Avrupa’daki bir çok ülkede tarım ürünleri kaynaklı hastalığa ve ölümlere neden olmuş, ciddi ekonomik kayıplar meydana getirmiştir. Yıllardır kanatlı sektöründe ciddi problem olan salmonellalar farklı gıdalarla (ör. yer fıstığı ezmesi) yeni salgınlara neden olmuştur. Üstelik Hindistan ve diğer Uzak Doğu ülkelerinde saptanan bakterilerin birçok antibiyotiğe dirençli oldukları rapor edilmektedir. Halen yılda 7 bin kadar Bruselloz olgusu görüyor olmamız bu konuda kat etmemiz gereken mesafeyi işaret etmektedir.
Sonuç olarak;
-
Tıp, veteriner hekimlik, eczacılık ve diş hekimliği gibi mesleklerde mezuniyet öncesi ve sonrası antibakteriyel ilaçlar ve direnç konusunda eğitim süreleri arttırılmalıdır.
-
Antibiyotiklerin “ateş düşürücü, kırgınlık giderici, ağrı kesici ilaçlar olmadığı” halka anlatılmalı, halkın konuyla ilgili bilgi düzeyini arttıracak etkinlikler planlanmalı ve basınla işbirliği içinde olunmalıdır.
-
Bakterilerdeki direnç sürekli takip edilmeli, direnç ve zoonotik hastalıklarla ilgili kurumlar arası işbirliği, bilgi ve veri akışı sağlanmalı, dirence ilişkin veriler ve yapılan çalışmalar basın vasıtasıyla halkımızla paylaşılmalıdır.
-
Gıda kaynaklı enfeksiyonların azaltılması için halkımızın güvenli gıda temini, hijyenik eğitim, el yıkama alışkanlığının arttırılması ve atıkların güvenli bertarafı konusunda bilgilendirilmesi gerekir.
-
İnsanlarda ve hayvanlarda aşıyla önlenebilir hastalıklardan korunmada etkili aşı sürdürülmeli ve konuya gereken hassasiyet gösterilmelidir.
-
İlaç sanayinin antibiyotik tanıtımında ve pazarlamasındaki tüm basamakların etkin bir şekilde denetlenmesi gereklidir.
-
Reçetesiz antibiyotik tüketimini engelleyecek önlemler alınmalı, halkın da bu uygulamayı benimsemesi sağlanmalıdır.
Türk Veteriner Hekimleri Birliği
Dostları ilə paylaş: |