bir a book, a car, a movie (bir kitap, bir araba, bir film)



Yüklə 0,65 Mb.
səhifə53/114
tarix28.07.2020
ölçüsü0,65 Mb.
#32310
1   ...   49   50   51   52   53   54   55   56   ...   114
vocabularyy


açığa vurmak, sergilemek, maruz bırakmak




My job as a journalist is to expose the truth. (Benim işim bir gazeteci olarak gerçeği ortaya çıkarmaktır.)



















988) exposure; (isim)










maruz bırakma, ortaya çıkarma, pozlandırma , ışık düşürme

Exposure to air pollution is a main environmental threat to human health. (Hava kirliliğine maruz bırakmak insan sağlığını tehdit eden başlıca çevresel tehdittir.)



















989) express; (fiil, sıfat)










f.; ifade etmek, açıklamak    s.; açık, belli, süratli




The best way of expressing feelings is writing. (Duyguları ifade etmenin en iyi yolu yazmaktır.)



















990) expression; (isim)










ifade, söylem, tabir













Freedom of expression is a basic human right. (İfade özgürlüğü temel insan hakkındır.)



















991) extend; (fiil)













uzatmak, büyütmek, genişletmek







We are planning to extend the garden. (Bahçeyi genişletmeyi planlıyoruz.)



















992) extension; (isim)










uzatma, uzantı,genişletme, büyütme, kapsam




The hospital has a two-storey extension. (Hastanenin iki katlı bir uzantısı var.)



















993) extensive; (sıfat)










geniş, kapsamlı, büyük










The fire caused extensive damage. (Yangın geniş hasara yol açtı.)



















994) extent; (isim)













kapsam, boyut ,uzam, uzantı










I was amazed at the extent of his knowledge. (Bilgisinin kapsamı karşısında etkilendim.)



















995) external; (sıfat)










dış, yabancı, harici , dıştan gelen







Many external influences affect our economy. (Birçok dış etken ekonomimiz üzerinde etkili.)



















996)extra; (sıfat)













ekstra, ilave, ek













Do you need extra time to finish your homework? (Ödevini bitirmek için ekstra zamana ihtiyacın var mı?)



















997) extraordinary; (sıfat)










sıradışı, olağanüstü, olağandışı, nadir







What an extraordinary achievement! (Ne kadar da olağanüstü bir başarı!)



















998) extreme; (sıfat)










aşırı, en uç, son derece










The heat in the desert was extreme. (Çöldeki sıcak aşırıydı.)



















999)extremely; (zarf)










son derece, aşırı derecede, fazlasıyla







This matter is extremely important. (Bu konu son derece önemli.)



















1000) eye; (isim)













göz, bakış, görüş













Close your eyes. I have a surprise for you. (Gözlerini kapat. Sana bir sürprizim var.)




Yüklə 0,65 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   49   50   51   52   53   54   55   56   ...   114




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©azkurs.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin