Dr. Carol S. Dweck
tiler. Takımın artık "ikiz kuleleri" vardı: Ewing ve en çok sayı atan
beş numaraları Bill Cartwright. Başarmak için şansları çok fazlaydı.
Ewing'in dört numarada oynamasına ihtiyaç vardı.
O ise bu
durumdan hoşnut değildi. Belki de dört numarada oynayan bir
oyuncunun atması gereken karşı vuruşları
yapabileceğinden emin
değildi. Her şeyini o mevkide nasıl oynanacağını öğrenmeye ada
saydı ne olurdu? (Beyzbolun savunma oyuncusu Alex Rodriguez,
Yankees' e katıldığında üçüncü beyste oynamayı kabul etmişti. Ken
disini eğitmek zorunda kaldı ve belirli bir süre için o ünlü Rodriguez
olamadı.)
Bunun yerine, Cartwright, Bulls takımına gönderildi ve
Ewing'in Knicks'i hiçbir zaman şampiyon olamadı.
Sırada son derece yetenekli, kendisini büyüklüğünü ispatlamaya
adamış, futbolcu Keyshawn Johnson'ın öyküsü var. Maçlardan önce
karşı takımın yıldızlarından biriyle kendisini karşılaştırması isten
diğinde, "Bir el feneri ile bir yıldızı karşılaştırmaya uğraşıyorsunuz.
El fenerleri belirli bir süre yanarlar, gökyüzündeki yıldız ise sonsuza
dek parıldar."
O bir takım oyuncusu muydu? "Ben bir takım oyuncusuyum
ama önce özgün bir bireyim. Futboldaki bir numaralı adam olmak
zorundayım. İki numara, üç numara olamam. Eğer bir numaralı
adam değilsem, faydalı olmam. Size yardımcı olamam." Bu ne de
mektir?
Takım
oyuncusu
için yaptığı tanımlama yüzünden Jets takı
mı onu satışa çıkardı ve sonra Tampa Bay Buccaneers takımından
da uzaklaştırıldı.
İlginç bir şey fark ettim. Bazı yıldızlar ile
maçtan sonra röportaj
yapıldığı zaman, biz diye konuşurlar. Onlar takımın bir parçasıdırlar
ve kendilerini böyle görürler. Diğerleri ise ben derler. Takım arka
daşlarının onlardan uzak kişiler olduklarını ima ederler; takım arka
daşlarından, onların büyüklüklerine katkıda bulunma ayrıcalığına
kavuşmuş insanlarmış gibi bahsederler.
1 46
Dostları ilə paylaş: