partiye oy vermenizdir. Oylamalarda en yüksek olasılık,
oyunuzun kazanan çoğunlukla uyuşmasıdır.
Özseçilim yanılgısı her yerdedir. Pazarlama sorumluları
onun tuzağına sık düşerler. Örneğin, gazete yayınlayan bir
kuruluş, gazeteyi ne kadar değerli gördüklerini tespit etmek
amacıyla abonelerine bir anket yollar. Ne yazık ki, bu anket
sadece gazeteye abone olmuş ve henüz aboneliğini fes
etmemiş okurlara ulaştırılır, yani büyük oranda gerçekten
gazeteden hoşnut okurlara; diğer okurlar örneklemede
dışarıda kalmıştır. Sonuç: Anketin hiçbir değeri yoktur.
Başka bir örnek: Kısa süre önce bir arkadaşım, coşku içinde,
onun –tam da onun!– hâlâ hayatta olmasının neredeyse bir
mucize olduğunu ileri sürdü. Tipik bir özseçilim yanılgısı
kurbanı. Bu tür bir şeyi ancak gerçekten hayatta olan biri ileri
sürebilir. Hayatta olmayan biri hayatta olmadığına hayret
edemez. Ama yine de her yıl aynı düşünce hatasına düşen en
azından bir düzine felsefeci var; kitaplarında, dil gibi dâhice
bir şeyin oluşabildiğine zevklenip duruyorlar. Hayretler içinde
kalmalarına sempati beslemiyor değilim, ama şaşkınlıkları
yersiz. Dil olmasa felsefeciler onun varlığına hayret edemez,
evet hatta onlar da olmazdı. Dilin varlığına hayret etmek
ancak dilin olduğu bir ortamda mümkündür.
Geçenlerde karşılaştığım, telefonla gerçekleştirilen bir anket
özellikle eğlenceliydi: Bir şirket hane başına ortalama kaç
telefon (hem sabit hat hem cep telefonu) kullanıldığını tespit
etmek istemiş. Anket değerlendirildiğinde hiç telefon
kullanılmayan tek bir hane bile bulunmaması karşısında
şaşkınlık içindeydiler. Büyük marifet!
|