kişilik bozukluğu özelliği göstermelerine sık rastla-
nır.
6. Uygunsuz ya da kısıtlı duygulanımları vardır.
Duygulanımlarında kısıtlılık ve yüzeysellik dikka-
ti çeker. Zaman zaman da gülünmeyecek bir şeye
gülme, gülünecek bir şeye ağlama, durduk yerde öf-
Klinik Gelişim
kelenme gibi, durumla uygun olmayan duygulanım
gösterirler. İsmini sorduğunuzda gülme krizine ya-
kalanabilir ya da masum bir soruya aniden hiddetle
yanıt verebilirler.
7. Acayip, alışılmışın dışında ya da çok kendine özel
davranış ya da görünüme sahiptirler.
Kılık kıyafetleri, saçları, dış görünüşleri alışılmışın
dışında özellikler gösterir. İnsanlar kendilerini nasıl
algılıyorlarsa ya da nasıl algılanmak istiyorlarsa, ona
göre bir dış görünüm benimserler. Bir insanın dış gö-
rünüşüne baktığımızda, nasıl bir sosyo-kültürel gru-
ba ait olduğunu, kendisini nasıl algıladığını az çok
kestirebiliriz. Dindar biri, iş adamı, metalci, modern
genç bir kız, kenar mahallelerden biri gibi tahminler
yapabiliriz. Şizotipaller bu bakımdan bir şeye ben-
zemezlikleri ile dikkat çekerler. Diyelim, bir yandan
dindar biri gibi konuşur, sürekli dinden, Kur’an’dan
bahseder, ama öte yandan, jöleli uzun saçları, kolye-
leri vardır. Bazen de gizemli, mistik bir hava veren,
alışılmadık özel kıyafetler diktirirler. Yaz günü palto,
kış günü gömlekle dolaşabilirler. Bazen de, üste kla-
sik bir kıyafet, alta şalvar ya da eşofmanımsı bir şey
gibi tuhaf eşlemeler yaparlar.
8. Birinci derecede akrabalar dışında yakın arkadaşları
ya da sırdaşları yoktur.
Bu şizoidlerde de görülen bir özelliktir. Ancak şizo-
idler başkalarıyla bir aradayken yoğun bir sıkıntı ve
huzursuzluk hissetmezler, daha çok aldırmazlık duy-
guları ön plandadır. Oysa şizotipaller yakınlıktan bir
süre sonra huzursuz olurlar.
9. Yakından tanımakla azalmayan, aşırı toplumsal ank-
siyete; kendisi hakkında olumsuz yargılardan çok,
paranoid korkular bu bozukluğa eşlik etme eğilimi
taşır.
Sosyal ortamlarda, başkalarından tehdit ya da tehlike
geleceğine ilişkin korkuları dolayısıyla, rahatsız ve te-
dirgin olurlar. Sürekli birilerinden sözel ya da fiziksel
saldırı geleceği ihtimaline karşı tetikte dururlar, rahat
ve doğal olamazlar. Bunlardan dolayı, kalabalık, sos-
yal faaliyetlerden mümkün olduğunca kaçınırlar.
B Kümesi Kişilik Bozuklukları
Antisosyal kişilik bozukluğu
15 yaşından beri devam eden bir biçimde, başkalarının
haklarını saymama ve başkalarının haklarına tecavüz
etme davranışları gösterirler. Genel popülasyonda erkek-
lerde %3, kadınlarda %1 oranında görülür.
1. Tutuklanmaları için zemin hazırlayan eylemlerde
tekrar tekrar bulunur, yasalara ve toplumsal davranış
biçimlerine ayak uyduramaz ve saygı göstermezler.
Sıklıkla suç işler ve tutuklanırlar. Hırsızlık, yan kesi-
cilik, tetikçilik, çek-senet tahsilatı, haraç alma, gasp,
uyuşturucu ticareti, çıkar amaçlı çete kurma gibi suç-
ları tekrar tekrar işleyen kişilerin önemli bir bölümü,
antisosyallerdir. Ancak daha zeki ve yetenekli kimi
antisosyaller böyle adi suçlar yerine, daha nitelikli
suçlar işleyebilir, hatta kimi zaman ceza almamayı da
başarabilirler. Politikacılar, kamu görevlileri, banka
hortumlayanlar arasında da antisosyaller olabilmek-
tedir.
2. Sürekli yalan söyleme, takma isimler kullanma ya da
kişisel çıkarı, zevki için başkalarını aldatma ile belirli
dürüst olmayan tutumlar gösterirler.
İnsanları kandırmaktan ve işletmekten zevk alırlar.
Eğlenmek için yalan söylerler, uydurma hikayeler,
anılar anlatırlar. Takma isimler kullanır ya da ken-
dilerini başka biri gibi tanıtırlar. Yalan söylemek
konusunda mahirdirler, çok kolay ve hiç utanmak-
sızın rahatlıkla yalan söyleyebilirler. Yalanları ortaya
çıktığında da sıkılmaz ya da mahcubiyet duymazlar.
Başka yalanlarla, yalanlarını gizlemeye çalışır ya da
yalanlarını gerekçelendirmeye çalışırlar.
3. Dürtüsel olurlar ve gelecek için tasarılar yapmazlar.
Canlarının istediğini, istedikleri zaman yapmak ister-
ler. Güçlü ve nüfuzlu olmak ya da intikam dışında,
uzun vadeli amaçları olmaz. İdealleri yoktur. Anlık
hevesler peşinde koşmaktan, kendileri için zararlı olsa
da, içlerinden geleni yapmaktan geri duramazlar.
4. Yineleyen kavga, dövüşler ya da saldırılarla belirli
olmak üzere, sinirlilik ve saldırganlık gösterirler.
Çok kolay sinirlenir ve çabuk kavga başlatırlar. Özel-
likle, küçük görülme ya da istediklerini elde edeme-
me, kontrolden çıkmalarına neden olabilir. Trafikte
ya da sokakta küçük bir olaydan, tanımadığı birlerini
yaralayan ya da öldürenlerin çoğu antisosyallerdir.
5. Kendisinin ya da başkalarının güvenliği konusunda
umursamazlık gösterirler.
Tehlikeli araba kullanmaktan ya da tehlikeli sonuçlar
doğurabilecek başka faaliyetlerde bulunmaktan çe-
kinmezler.
6. Bir işi sürekli götürememe ya da mali yükümlülük-
lerini tekrar tekrar yerine getirmeme ile belirli olmak
üzere, sürekli bir sorumsuzluk gösterirler.
Borç alır ödemezler, taksitle alışveriş yapar, taksitleri
ödemezler; kiralarını, elektrik paralarını, faturala-
rını ödemezler. Sosyal rollerini yerine getirmezler.
Çocukları ve eşleriyle ilgilenmez, onların bakımını
ihmal ederler. Çocuğu hasta olduğu halde doktora
götürmeyip, elindeki parayı içkiye, kumara harca-
yabilirler. Hemen her konuda, öncelikle kendilerini
düşünür, yakınları da olsa, başkalarının sorunlarına
karşı duyarlılık gösteremezler. İnsanlardan yardım ve
ilgi bekler, ama kimseye yardım etmezler.
7. Başkasına zarar vermiş, kötü davranmış ya da başka-
sından bir şey çalmış olmasına karşın, ilgisiz olma ya
da yaptıklarına kendince mantıklı açıklamalar getir-
me ile belirli olmak üzere, vicdan azabı çekmezler.
Yaptıkları hiçbir kötülük için vicdan azabı çekmez,
her durumda kendilerini haklı görmeyi başarırlar.
Klinik Gelişim
0
Araba çalarken yakalanan biri, öfkeyle kapıyı kilitle-
mediği için, asıl suçlunun, arabanın sahibi olduğunu
söylemekteydi.
Sınırda kişilik bozukluğu
Temel özellikleri, insanlar arası ilişkilerde, kimlik duygu-
sunda ve duygulanımda tutarsızlıklar ile itkilerini kontrol
etmekte zorluk çekmeleridir. Toplumda görülme sıklığı
%2-3 iken psikiyatri kliniklerindeki kişilik bozukluğu
vakalarının %30-60’ını oluştururlar. Kadınlarda, erkek-
lerden 3 kat daha fazla görülür.
1. Gerçek ya da hayali bir terk edilmekten kaçınmak
için çılgınca çabalar gösterirler.
Terk edilme korkusu içinde yaşarlar. Sevgili veya
eşlerinin ya da yakın arkadaşlarının kendilerini terk
edeceğinden korkarlar ve terk edilmemek için, inti-
har tehditleri ya da girişimleri de dahil olmak üzere,
çılgınca çabalar gösterirler. Suçluluk uyandırmak,
duygu sömürüsü yapmak ya da borçlu bırakmak gibi
yollarla insanları kontrol altında tutmaya çalışırlar.
2. Gözünde aşırı büyütme ve yerin dibine sokma uçları
arasında gidip gelen, gergin ve tutarsız kişiler arası
ilişkilere sahiptirler.
Kendilerine iyi ve yakın davranan insanları çok ça-
buk yüceltir, çok çabuk yakınlaşırlar, ancak bir hayal
kırıklığını takiben de çok uzaklaşır ve öfke duyarlar.
Bazen bir ayrılma ya da öfke dönemini, yeniden
aynı kişiyi yüceltme alabilirse de, genellikle çabuk
uzaklaşma eğilimleri yüzünden sık arkadaş ve sevgili
değiştirirler.
3. Kimlik karmaşası olarak tanımlanan belirgin olarak
ve sürekli bir biçimde tutarsız benlik algısı ya da ken-
dilik duyumu vardır.
Nasıl biri oldukları, nelerden hoşlandıkları, neleri
önemsedikleri, gelecekle ilgili tasarıları, nasıl kişilerle
arkadaş olmak istedikleri, nasıl yaşamak istedikleri
konularındaki duygu ve düşünceleri sık ve kolaylıkla
değişir. Çok kısa zamanlarda bir biriyle zıt arzu, is-
tek, inanç ve düşüncelere sahip olabilirler.
4. Kendine zarar verme olasılığı yüksek, en az iki alan-
da, dürtüsellik (örn. para harcama, cinsellik, madde
kötüye kullanımı, pervasızca araba kullanmak, tıkı-
nırcasına yemek yemek) gösterirler.
Hızlı araba kullanma, rastgele ve ödeme zorluğu
çekecekleri halde alışveriş yapma, rastgele, riskli ola-
bilecek cinsel ilişkiler kurma, yemek yeme ya da içki
içmeyi denetleyememe, kumar oynama, alkol veya
madde kullanma gibi, çeşitli alanlarda denetimsiz,
dürtüsel davranışlar gösterirler.
5. Yineleyen, intiharla ilgili davranışlar, girişimler, göz
korkutmalar ya da kendine kıyım davranışı gösterir-
ler.
Jiletle kollarını, göğsünü kesmek, üzerinde sigara
söndürmek gibi çeşitli yollarla kendilerine fiziksel
zararlar verirler. Bu davranışlar çoğunlukla yoğun
can sıkıntısı, şiddetlenen ve baş edilemeyen boşluk
duygusuna karşı yapılır. Öte yandan, başkalarının
istediği gibi davranmasını sağlamak, ya da kendisini
üzmüş oldukları için cezalandırmak amacıyla da ken-
dine zarar verme, intihar etmekle tehdit etme ya da
intihar girişiminde bulunma, sık görülür.
6. Duygudurumda belirgin bir tepkiselliğin olmasına
bağlı, duygulanımda kararsızlık (afektif instabilite)
vardır.
Küçük olaylara bağlı olarak duygulanımları dramatik
değişimler gösterir. Aniden büyük bir çöküntüye, yo-
ğun bir sıkıntıya girebilir ya da öfkeye kapılabilirler.
Çoğunlukla duygularını iyi tanımlayamaz ve kendi-
lerini neyin böyle hissettirdiğinin farkında olmazlar.
Sıklıkla öfke ve sıkıntıyı bir arada yaşarlar ve böylesi
durumlarda kendilerine veya başkalarına zarar verici
davranışlar gösterirler.
7. Kendilerini sürekli olarak boşlukta hissederler.
Kimlik bütünlüğünün, uzun süreli amaçların olma-
masına bağlı bu durum, özellikle kendilerini iyi his-
settirebilecek kişi ve ortamların yokluğunda belirgin
hale gelir.
8. Uygunsuz, yoğun öfke duyarlar ya da öfkelerini kon-
trol altında tutamazlar.
Başka dürtülerini olduğu gibi, öfkelerini de kontrol
etmekte güçlük çekerler. Öfke ile kaplanmış ego yı-
kıcı, zarar verici davranışları kontrol edip, engelleye-
mez.
9. Stresle ilişkili, gelip geçici paranoid düşünce ya da
ağır disosiyatif belirtiler gösterirler.
Özellikle terk edilme, nesne kaybı ya da dışlandıkla-
rını hissettikleri durumlarda stresle ortaya çıkan, ge-
nellikle kendisine kötülük yapılacağı ya da düşmanlık
yapıldığına ilişkin sanrılar ile disosiyatif belirtiler söz
konusu olabilir. Bu belirtiler, nedenin anlaşılmasının
sağlanması ya da kısa süreli, düşük doz ilaç uygula-
masıyla düzelir.
Histriyonik Kişilik Bozukluğu
Histriyonik kişilik bozukluğunun temel özelliği, bu ki-
şilerin hemen her alanda aşırı duygusallık ve ilgilenilme
arayışı içinde olmalarıdır. Genel popülasyonda görülme
sıklığı %2-3, psikiyatri kliniklerinde ise: %10-15’tir.
1. İlgi odağı olmadıkları durumlarda rahatsız olurlar.
Sürekli ilgiyi üzerlerine çekmek isterler. İlgisizliğe ta-
hammül edemediklerinden, ilgiyi üzerlerine çekmek
için her yolu kullanırlar. Tanıdıklarının olduğu or-
tamlarda, sürekli konuşarak, bir şeyler anlatarak bunu
yapmaya çalışırlar, ama mesela, otobüs, vapur gibi
yerlerde bu imkanı bulamadıkları zaman, bir şekilde
gürültü çıkararak ya da yanlarındaki kişiyle yüksek
sesle konuşarak, kahkahalar atarak herkesin kendisine
bakmasını sağlamaya çalışırlar. İlgisiz kalamadıkların-
dan, tanımadıkları insanlarla tanışıp, onun kendisiyle
ilgilenmesinin bir yolunu bulmaya çalışırlar.
Klinik Gelişim
2. Başkalarıyla olan etkileşimleri çoğu zaman uygunsuz
biçimde cinsel yönden ayartıcı ya da baştan çıkarıcı
davranışlarla belirlidir.
Sürekli birileriyle flört ederler. İlgi çekmek ve başka-
larının kendisiyle ilgilenmesini sağlamanın en kolay
yollarından biri olduğu için, seçicilik ya da beğenip
beğenmediklerine aldırmaksızın, hemen herkesle
flört ederler. Histriyonik kişilik bozukluğu vakala-
rının tedavi başvuruları genellikle evlilik ya da iliş-
kilerindeki bu özelliklerinden kaynaklanan sorunlar
dolayısıyla olur. Mesela, evli ya da ciddi bir ilişkisi
olmasına karşın, eşi ya da sevgilisi yanında olmadığı
zaman birinin kendisiyle ilgilenmesini sağlamak için,
kısa süreli ve rastgele ilişki kurarlar. Hatta rastgele
cinsel ilişkiye geçerler. Bu herkesle flört etme ve cinsel
yakınlık kurma davranışlarının, cinsel arzuları ile bir
ilgisi yoktur. Çoğunda, uyarılma ve orgazm sorunları
başta olmak üzere, cinsel işlev bozukluğu görülür.
Cinsel yakınlık, onlar için sadece, ilgi ve şefkat görme
gereksinimleri için ödedikleri bir bedeldir.
3. Hızlı değişen ve yüzeysel kalan duygular sergilerler.
Duyguları çok kolay değişir. Gülerken ağlayabilir ya
da ağlarken gülmeye başlayabilirler.
4. İlgiyi üzerine çekmek için sürekli olarak fiziksel gö-
rünümlerini kullanırlar.
Renkli, dikkati çeken, dekoltesi ya da yırtmacı çok
açık kıyafetler giyerler. Her zaman bakımlı olmaya
özen gösterir, saçları hep yapılmış dolaşırlar, büyük
parlak aksesuarlar takar, renkli dikkat çeken mak-
yajlar yaparlar. Günün önemli bir bölümünü fiziksel
görünümleri ve bakımları ile ilgili olarak geçirirler.
5. Aşırı bir düzeyde, başkalarını etkilemeye yönelik ve
ayrıntıdan yoksun bir konuşma biçimleri vardır.
Başkalarına bir şey sorduklarında bile kendileriyle
ilgili bir şey anlatmaya giriş yapıyorlardır. Konuşma-
larındaki yüzeysellik ve içerik fakirliği, dikkati çeker.
Anlattıkları şeyler bilgi içermekten çok, ilgi çekmeye
yöneliktir. Şuh, buğulu bir sesle yüzeysel şeylerden
ve ehemmiyetsiz olaylardan nasıl etkilendiklerini an-
latırlar. Derinliğine bir bakışları olmadığı için, şeyler
ya da olaylarla ilgili olarak ya “çok kötü” ya da “mü-
kemmel ve şahane” biçiminde yorumlar yaparlar.
6. Gösteriş yapar, yapmacık davranır ve duygularını
aşırı bir abartma ile gösterirler.
Küçük olaylara bile aşırı abartılı duygusal tepkiler
verirler. Beş dakika önce görüştüğü birine yeniden
rastladığında, kırk yıldır görmüyormuş gibi davrana-
bilir ya da küçük bir sorununu anlatan birine, kanser
olduğunu haber vermiş gibi tepki gösterebilirler. An-
cak bu aşırı tepkileri, daha önce anlatıldığı gibi çok
kısa sürelidir ve hemen geçer.
7. Telkine yatkındırlar, başkalarından ya da olaylardan
kolay etkilenirler.
Kim nereye çekerse o tarafa gidebilirler. Herhangi bir
şey alacakları zaman birçok kişinin fikrini sorar ve
herkes başka bir şey dediği zaman da ne yapacakları-
nı şaşırırlar, çünkü herkesin dediğini yapmak isterler.
Aslında bu şekilde danışma gereksinimi duymaları,
ne istediklerine karar verememiş olmalarından çok,
insanlarla ilişki içinde olmayı ve onların ilgisini üzeri-
ne çekme amacına yöneliktir. Dolayısıyla da, onların
beğeni ve ilgisinin sürememe endişesi ile de, her fikir
söyleyenin dediğini yaparak onları memnun etmek
isterler.
8. İlişkilerinin olduğundan daha yakın olması gerektiği-
ni düşünürler.
İlişkilerindeki yakınlık ve ilgiden hiçbir zaman tatmin
olmazlar, hep daha çok ilgi ve yakınlık gereksinimi
içinde açlık çekerler.
Narsisistik kişilik bozukluğu
Temel özelliği, davranış veya fantezide büyüklenmecilik,
kendisine hayranlık duyulması ihtiyacı ve başkalarının
duygularını anlamaktaki yetersizliktir. Genel popülas-
yonda görülme sıklığı %2-6’dır.
Narsisistiklerin genellikle kendilerini fazla seven ve ken-
dilerine fazla güvenen kişiler olduğu zannedilir. Oysa,
gerçek durum bunun tam tersidir. Narsisistik, bir şey
yapmaksızın kendini sevemediği ve kendisine saygı du-
yamadığı için, kendisini sevebilmek ve saygı duyabilmek
adına, durmadan bir şeyler yapma ihtiyacı duyar.
Mental aktivite, kendilik tasarımının yapısal bütün-
lüğünü, zamandaki sürekliliğini ve olumlu duygusal
renklenmesini ayakta tutmaya yönelik olduğu ölçüde
narsisistiktir.
5
Özetle, kendilik saygısını kazanmaya ve
sürdürmeye yönelik etkinlikleri, narsisistik olarak nite-
leriz. Bu tür etkinliklere duyulan ihtiyacın zorunluluğu
ve sıklığı oranında da, narsisistik patolojinin ağırlığından
söz edebiliriz.
1. Kendilerinin çok önemli olduğu duygusunu taşırlar
(örneğin; başarılarını ve yeteneklerini abartır, yeterli
bir başarı göstermeksizin üstün biri olarak bilinmeyi
beklerler).
Nemli ve özel biri olduklarına kendilerini inandıra-
bilmek için, başkalarının da öyle düşünmesini sağ-
lamaya çalışırlar. İlk randevusuna gelen bir hastam,
kapıdan girer girmez “iki tane Porsche’um var.” de-
mişti. Bir şey söylememe fırsat vermeden, tanınmış
bir mankenin ismini vererek “iki sene çıktım” dedi.
Daha sonra, ne kadar değerli bir kılıç koleksiyonu
olduğundan, hangi tanınmış kimselerle arkadaşlık
ettiğinden bahsetti. Oysa daha, ne kimliğine ilişkin,
ne de niçin geldiğine ilişkin, hiçbir şey söylememişti.
Neden sonra, niçin geldiğini sordum, üzerinde dur-
maya değmeyecek bir edayla, “başım ağrıyor sadece”
dedi. Bir üniversitede master öğrencisi olmasına
karşın, ne iş yaptığını sorduğumda, öğretim üyesi ol-
duğunu söyledi. Tüm çabası ve yaptıkları, kendisini
önemsemem içindi. Bana ne kadar önemli bir insan
olduğunu anlatmaya çalışıyordu. Karşısındakini ne
kadar etkileyebilirse, kendisini de değersiz biri olma-
dığına inandırabilir.
Klinik Gelişim
2. Sınırsız başarı, güç, zeka, güzellik ya da kusursuz
sevgi düşlemleri üzerine kafa yorarlar.
Başkalarını etkileyerek kendilerini değerli hissetme
çabaları, insanların yokluğunda, yerini fantezilere
bırakır. Dışarıdan gelecek olumlu yansımalar yoksa,
bunun yerini hayaller alır. Bütün insanları etkileye-
cek, herkesin hayranlığını kazanacak ve çok tanın-
mış, tapılan bir insan olmalarını sağlayacak şeyler
yaptıkları, çeşitli hayaller kurarlar. Kendilerini Nobel
ödülü almış, konuşma yaparken, dünyanın en zeki,
en yakışıklı insanı seçilmiş, bütün dünyayı kurtaracak
bir kahramanlığı gerçekleştirmiş olarak hayal ederler.
Bu hayallere, gerçekmiş gibi inanır ve kendilerini de-
ğersiz hissetmekten kurtulurlar.
3. Özel ve eşi bulunmaz biri olduklarına ve ancak başka
özel ya da toplumsal durumu üstün kişilerin (ya da
kurumların) kendisini anlayabileceğine ya da ancak
onlarla arkadaşlık etmesi gerektiğine inanırlar.
4. Çok beğenilmek isterler.
Ancak başkalarının kendilerini beğendiklerini his-
settiklerinde kendilerine saygı duyabildiklerinden
dolayı, sürekli başkalarının beğenisini kazanmak için
çabalarlar. Hiçbir şeyle gerçek anlamda ilgilenmez,
daha çok beğenilebilmek için çok farklı etkinliklerle
meşgul olurlar. Başkalarına göstermek için, her ko-
nuda bilgi sahibi olmak isterler.
5. Hak kazandığı duygusu vardır: Kendisinin, özellikle
kayrılacak olduğu bir tedavi biçiminin uygulanacağı
beklentileri ya da bu beklentilere göre uyum gösterme.
Birileri işlerini daha kolay yollardan hallediyorken,
kuyruklarda beklemek, özel muamele görmemek,
kendilerini değersiz hissettirdiğinden, kayrılacakları
bir yaklaşım ve tedavi beklerler. Özel ya da ayrıcalıklı
davranılmasını sağlamak için çaba gösterirler, beklen-
tileri karşılanmadığında da öfkelenir ya da kendisine
özel muamele yapmayan kişileri aşağılarlar.
6. Kişiler arası ilişkileri kendi çıkarları için kullanır;
kendi amaçlarına ulaşmak için başkalarının zayıf
yanlarını kullanırlar.
En başta kendisini iyi hissettirecek şekilde davranma-
larını sağlamak olmak üzere, ilişkide bulundukları
insanları kendi gereksinimleri ve amaçları doğrul-
tusunda kullanırlar. İlişkide bulundukları insanlar,
bu gereksinimleri karşılamamaya başlar veya onlara
gereksinimi kalmazsa uzaklaşır, başka insanlar bu-
lurlar.
7. Empati yapamazlar: Başkalarının duygularını ve ge-
reksinimlerini tanıyıp, tanımlama konusunda istek-
sizdirler.
İnsan ilişkilerindeki en büyük zorluklarından biri
empati yapma yeteneklerinin olmayışıdır. Kişiler
arası ilişkilerinde benmerkezci, kendilerine dönük ve
başkalarını sömürücüdürler. En büyük, eşsiz olmala-
rı ile başkalarının ilgisine, sevgisine ve hayranlığına
bağımlılıkları, çelişkili bir görünüm verir.
6
Eşsiz oldukları inancı, başkalarına yakınlaşabilme,
onlarla özdeşleşebilme, onlarla eşduyum yapabilme
yetilerini ketler. İlişkide bulundukları nesnelerde bir
tür ulaşılmazlık hissini oluştururlar. Onların sorun-
larıyla, dertleriyle, gereksinimleri ile ilgilenmezler.
İlişkide bulundukları insanların sadece kendisine
karşı ne hissettiğine ilişkin duyguları ile ilgilenirler.
6
8. Çoğu zaman başkalarını kıskanır ve başkalarının da
kendisini kıskandığına inanırlar.
Bilinçli ya da bilinçsiz haset, dikkati çekecek kadar ön
plandadır. Başka birinin iyi ve başarılı olması, kendi
yetersizlik duygularını tetiklediği için rahatsızlık ya-
ratır. Biri hakkında iyi bir şey söylendiğinde kendisini
huzursuz hissederler. Buradaki korku, geride kalma, Dostları ilə paylaş: |